Türkiye'de Kürt sorunu vardır diyenler kahpelik yapıyorlar.
Bu duruma ses çıkarmayanlar ise onlardan farklı değildirler.
Türkiye dışındaki Kürtler, yaşadığı ülkelerde kendilerine vatandaşlık kimliği bile alamamışken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt vatandaşlarını ülkenin yönetimine ortak etmiştir.
Kurucu unsur, devletin en kritik yerlerini bile, Kürt'lere teslim etmekten rahatsızlık duymamıştır!
22 yıldır bizi yönetenlerin kaç tanesi Türk? Yönetimde, neredeyse Türk soyundan kimse yok! Olan bir kaç tanesi de vicdanı kirletilmiş mankurt.
Milletteki rahatsızlık ise, bunların hangi etnik yapıdan olduklarından önce, ülkeyi kötü yönetmelerindendir.
Ülkeyi babanızın çiftliği gibi yönetecek, her şeyi har vurup, harman savurup, milleti açlığa mahkum edecek, ondan sonra da çıkıp, beceriksizlik ve ihanetlerinizi örtbas etmek için, yeni bir ihanet projesini ortaya atarak, Türkiye'de Kürt sorunu vardır diyeceksiniz!
Bunu, kendi ürettiğiniz koyun sürüleri dışında, kimseler yemiyor, yutmuyor.
Herkes aklını başına devşirmelidir.
Elbette ki bizim ülkemizin de, diğer bir çok ülke gibi; ekonomik, sosyal, siyasi ve hukuki vb. alanlarda çokça, sorunları var.
Bunların bir kısmı çabucak çözülebilecekken, özellikle kronik hâle getirilerek, siyasî olarak ekmeği yeniliyor. Tıpkı başörtüsü gibi.
Hatırlarsanız başörtüsünün 30 yıldan fazla ekmeğini yediler ve nihayetinde o kanaldan geliştirdikleri mağduriyet edebiyatıyla iktidarı bile ele geçirdiler.
Türkiye'de, öncelik sırası ve duyarlılık düzeyi değişken olmak kaydıyla; sosyal, ekonomik, inanç, adâlet, eşitlik, doğa, kadın, çocuk, insan ve hayvan hakları gibi sorunlar var.
Ve hatta, kayıt ve şartla, etnik kimlik sorunlarının varlığını da kabul edebiliriz.
Ama asıl meselenin bunlar olmadığını biliyoruz.
Bunlar; alenen dile getirmeye cesaret edemedikleri, asıl karın ağrılarını gizlemek için öne sürülen, gargara babından, argümanlar.
Birde bu söylemlerin arkasına; eşitlik, demokrasi, fikir ve inanç özgürlüğü gibi masum tamlamalar takınca asıl niyet ve balığı avlayacak zoka gizlenmiş oluyor
Bunların bir tek gizli karın ağrıları var: Türklük!
Ortaya sürülen bütün sorunların altında yatan yegane amaç; Türk milletinin elinden devletini ve vatanını almaktır.
Sorun; şu sorunu, bu sorunu değil, sorun; doğrudan doğruya, TÜRK SORUNUDUR.
Kutlu Türk Başbuğ'u Atatürk'e olan büyük öfkenin nedeni de budur.
Gâzi Başbuğ Atatürk; yüzyıllar boyu vergi ve asker kaynağı olarak görülen ve yönetim tarafından raiyye, yani; hayvan sürüsü, sağmal inek, yük eşeği gözüyle görülen, padişahın kullarım dediği, dönme ve devşirme, saray soytarılarının idraksiz olarak aşağıladığı bir millete: Muhterem Efendiler! Büyük Türk Milleti! diye hitap ederek; yönetimi, dönme ve devşirmelerden alıp, bu büyük millete tevdi etmiştir.
Siyasal İslâmcılığın da, yeni Osmanlıcılığın da ortak paydası, buna dayalı kuyruk acısının tetiklediği, Türk düşmanlığıdır.
Siyasal İslâmcılığın sivil orduları durumundaki; tekke, zaviye, vakıf, dernek, tarikat ve cemaatlerin, kahır ekseriyetinin gayrı Türk unsurlardan teşekkül edilmesi, asla, tesadüfi değildir.
Türkiye’deki bütün etnik ve siyasal dinci yapılar, söz konusu Türk düşmanlığı olunca, kendi aralarındaki kan ve nâmus davalarını bile bir kenara koyup, Türk düşmanlığı ortak paydasında, can ciğer kuzu sarması oluyorlar.
Yüz yıl önce, o mavi gözlü Bozkurt, bunların ciğerini bildiği için, Tanrı vergisi o büyük dehâsıyla, öylesine güçlü kaleler kurmuş ve Türk milletini ve Türk devletini öylesine koruma altına almış ki, içten ve dıştan, yerli ve küresel Türk düşmanı ne kadar şer yapı varsa hep birlikte saldırıyorlar ama bu kaleyi aşamıyorlar.
Bütün öfke, bütün kin, bütün hırçınlık, bütün laf kalabalığı, bütün gündem kirliliği hep bunun içindir.
Maalesef ülkemizde, dini maske yaparak, gizlenmiş etnik gerekçelerle, Türk düşmanlığı yapan, kanı ve vicdanı kirli, ciddi bir kesim var.
Bundan daha elim ve vahim olanı; bu sahte dincilere ve yeni Osmanlıcılara, dini ve milli hassasiyet(!) gereği kanıp, destek vererek, kendi özüne ihanet edebilen, mankurtlaşmış ve vicdanları kirletilmiş bir kesimin varlığıdır.
Sözün özü Türk; Türk gibi düşünmek, Türk gibi yaşamak, Türk gibi hareket etmek zorundadır.
Türk'ün Türk gibi olması, aynı zamanda, Türklüğün mukadderatıdır.
Cennetmekan Elçibey'in; Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanların, bunu, asla unutmaz! sözü, ne kadar büyük acılarla, edinilmiş bir tecrübenin ifadesidir.
Uluğ Bilge Atsız Beğ'in dediği gibi;
Yüzde yüz Türk olduğumuz gün cihan bizimdir!
Sözümüzü Kur'an-ı Kerimden bir ayetle bitirmiş olalım.
Gevşemeyin, üzülmeyin. İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz!
Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!