80 öncesiydi,
Gece olmuştu arkadaşlarımı da beni de uyku tutmamıştı,çay demlemiş,siğaralarımızı yakmış vatan millet meselelerinden konuşuyorduk.Komünizmden girdik,şehit arkadaşlarımızı yad ettik ve bir ara konu ölümden sonraya geldi.
Arkadaşım
-Şehit Türk,öldükten sonra Tanrı dağlarına ecdadını ziyaret eder ondan sonra Tanrı katına uçar.
Bu sözler hepimizi etkilemişti, sustuk hayallere daldık çünkü bu rüyalarımızı süsleyen birşeydi.Kürşad'ı görmek,Alp Er Tunga'yı ve daha nice nicelerini görmek ;Aman Tanrım ne muhteşem birşeydi.Bu suskunluk içinde on dakikaya yakın süre geçti.Ve sonra belki hayalimizi gerçekleştirecek kapının kırılma sesiyle irkildik.
Hemen şaşkınlığı üzerimden attım ve silahıma davrandım ama ak alnıma al kan sürülmüştü bile.Bir komünist kurşun beni yerlere sermişti.Suçumsa Türk Milliyetçisi olmak.Bu suçu ben gögüslerim yeter ki Millet yaşasın,yeter ki vatan varolsun.
Türk Irkı sağolsun deyip bir kelimeyi şahadet getirdikten sonra yavaş yavaş gözlerimin kapandığını ve kurşun yarasının artık acımadığını hissettim.Çok geçmeden gözlemi kapattım.
Tok bir ses beni karşıladı,tanımıyordum bu sesi,ötelerden geliyordu bu ses:
-KALK AYĞA EY YİĞİT TÜRK
Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu bilmiyordum.Üzerimde beyaz bir kıyafet vardı şaşırmıştım hele belimde ki Kurt başlı kılıcı gördüğümde şaşkınlığım büsbütün arttı."Nerdeydim ben,bura neresi,bunları üzerime ne zaman giydim ben?"
Sorular sorular sorular.Zihnimde birçok soru vardı.Bir dağdaydım galiba,etrafa baktığımda her yerde bir dağ zirvesi görünüyordu.Bazıları alçakta,bazıları ise yüksekteydi.Yüksekte olanların doruğunda kar vardı.Önümde ise hiçbirşey yoktu düz araziydi.Tanrm burası neresiydi?yoksa yoksa rüyalar gerçek mi olmuştu?
Zihnimde bunları düşünürken bir Kurt uluması ve ardından vurulan davullarla irkildim.Güm,güm,güm.Belirli arlıklarla vuruluyordu.Önümde birşeyler belirmeye başladı.Alaca birşeyler,git gide belirginleşiyorlardı.Bir süre sonra iyice belirginleştiler ve işte rüyalarım gerçek olmuştu onlar karşımdaydı.Hepsi karşımdaydı,öylece duruyorlardı,belki yüzbindi sayıları beklide Milyon.Ama hepsi karşımdaydı
Hepsi kılınçlı,sadaklı,oklu,börklü.Saf saf,bölük bölük dizilmişlerdi ve beni selamlıyorlardı. Gözlerimden damla damla yaş süzüldü.Dayanamadım attım ayaklarına kendimi çocuk gibi ağlıyordum ve dizlerimin üstüne çöktüm.Kocaman adamdık halbuki,ağlamak acizlikti halbuki ama ben çocuklar gibi ağlıyordum.
Kür Şad ordaydı,Oğuz Kaan ordaydı,Başbuğ Atatürk oradaydı.Hele Başbuğ'a börk nede yakışmıştı Tanrım.Hepsi ordaydı.Fatih’in yiğitleri,Yavuz’un Delileri,Kür Şad’ın Bozkurtları hepsi karşımdaydı
Ve gökten alaca atlarla iki kişi indi “EY OĞUL,HOŞGELDİN" dediler.Ayağa kalktım hala ağlıyordum.Son bir kez yere diz vurup Türk Töresince selam verdim selamımı aldılar ve yavaş yavaş gözden kaybolmaya başladılar.Gökten inen meleklerle beraber Tanrı Katına uçtuk ”bizden sonra gelecek şehitleri beklemek için”.
Ve biz göge yükselirken Tanrı Dağlarında Bozkurt ulumalarına eşlik edercesine,erkekçesine tarihten bir ses yankılandı
EY TÜRK ALTTA YER DELİNMEDİKÇE
ÜSTTE GÖK ÇÖKMEDİKÇE
SENİN İLİNİ VE TÖRENİ KİM BOZABİLİR
TİTRE VE KENDİNE DÖN
Bu Ölüm Toyudur,bu toyu görmeyi Tanrı hepimize nasip etsin
TANRI TÜRKÜ KORUSUN