Gönderen Konu: Dalaklı Levent Kırca'ya Açık Mektup / Yılmaz DİKBAŞ  (Okunma sayısı 8635 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı YALNIZKURTKARAGÜLLE

  • GÖKBÖRÜ SİNOP
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1345
  • Mekanı Uçmağda!
Yılmaz DİKBAŞ' tan DİK BİR MEKTUP (Muhattabına kolay gelsin.:-) )
Sayın Levent Kırca,

Aydınlık gazetesindeki köşe yazarlığınıza ek olarak Ulusal Kanal televizyonunun başına getirildiniz, tüm “Atatürkçüler” için hayırlara vesile olmasını dilerim.

Aydınlık gazetesindeki köşenizde e-posta adresiniz de verilmektedir:

[email protected]

Bunun amacı, yazınızı okuyanların sizinle iletişim kurup övgülerini, yergilerini, sorularını, eleştirilerini ve önerilerini size ulaştırmak değil midir?

En azından ben böyle sandım, size üç kez e-posta gönderdim, hiçbirine yanıt vermediniz, be de şimdi tuttum bu açık mektubu yazdım, yalnız siz değil, tüm “Atatürkçüler” de okusun diye…

Baktım, yazılarınızda Avrupa Birliği’nden (AB) hibe almış sivil toplum örgütlerini övüyor, örneğin bunlardan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni (ÇYDD) de “Atatürkçü” olarak gösterip göklere çıkarıyorsunuz.

İşte, ilk e-posta’mı size o zaman gönderdim, AB konusunda bilgi sahibi olmadığınızı, hem AB’ci hem de “Atatürkçü” olunamayacağını vurguladım ve belgelere dayalı sağlam bilgilere ulaşmak istiyorsanız, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi” adlı kitabımı okumanızı önerdim.

Sizden ses çıkmadı…

Bir de baktım ki coşmuşsunuz, herkesi büyük bir aşkla kucaklıyor;

· Halkımızın yarısına “Bidon kafalılar” diyerek hakaret eden gazeteci Yılmaz Özdil'e

· AKP’ye oy verdiği için 21 milyondan fazla insanımızı “kendilerini bir paket makarnaya, bir çuval kömüre satmış kişiler” olarak gösterip hakaretler yağdıran Emin Çölaşan’a,

· Kendisiyle aynı siyasi partiye oy vermeyen milyonlarca seçmenimize “Göbeğini kaşıyanlar” etiketi yapıştıran Bekir Coşkun’a,

· Cebine Fransız pasaportu koyunca kendisini “Avrupalı” görüp “Ermenilerden Özür Dileyen”, halkımıza “Geviş getiren kıllı bacaklılar” diyerek kin ve nefret kusan Mine Kırıkkanat’a,

· Dini inançları nedeniyle AKP’ye oy verdiğini sandığı halkımızın yarısına “Aptal” diyen tiyatrocu Müjdat Gezen’e övgüler yağdırıyor, bu kişileri “Atatürkçü-Ulusalcı” olarak gösteriyorsunuz.

Bu kadarla kalsanız neyse, ne kadar AB hibeleriyle “İğfal” edilmiş yazar, çizer, gazeteci, profesör, kurum ve kuruluş varsa övüyor, bunları halkımıza “Atatürkçü” olarak tanıtıyordunuz.

İşte, size ikinci e-posta’mı o zaman yolladım, ciddi yanlışlar içinde olduğunuzu yazdım, gerçekleri öğrenmek istiyorsanız “İĞFAL” adlı kitabımı okumanızı önerdim.

Hem biliyor musunuz, yeni katıldığınız İşçi Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek, “İĞFAL” adlı kitabımı, bir köşe yazsında, tüm okuyucularına önermişti.

Ancak sizden yine “tık” çıkmadı!

Artık gözünüz hiçbir şey görmüyordu, çok popüler olmak istiyordunuz.

Popüler olmak demek, bir yanıyla, “halk dalkavuğu” olmak demekti, ama siz artık sınır tanımıyordunuz.

Ergenekon, Silivri, Hasdal, Vardiye Bizde, Silivri Nöbet Çadırları artık sizin için birer “tiyatro sahnesiydi”, engelleri yıkacak tüm tutukluları dışarıya çıkaracaktınız!

İpin ucunu iyice kaçırmış olduğunuzu görünce, size üçüncü e-posta’mı gönderdim.

Yalnız Türk ordusunun başına değil, tüm Türk ulusunun başına BALYOZU kimler, ne zaman, nerede ve nasıl indirdi, öğrenmek istiyorsanız, “ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ” kitabımı hiç vakit geçirmeden okuyunuz, diye yazdım.

Bugüne kadar sizden ses seda çıkmadı…

Habertürk televizyonunda Fatih Altaylı ile yaptığınız ağız dalaşından sonra, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’a taktınız.

Dalaksız olduğunu iddia ettiğiniz Ahmet Hakan’ı, yeni bir ağız dalaşı programı için Ulusal Kanal’a davet ediyorsunuz, hodri meydan diyorsunuz.

Ahmet Hakan davetinizi kabul eder mi, etmez mi bilemem.

Ama ben de size bir teklifte bulunuyorum.

Başında bulunduğunuz Ulusal Kanal’da bir programa beni davet ediniz.

Karşılıklı oturalım.

Ben size, sizin gibi Atatürkçülerin nasıl yenildiğini anlatayım.


Siz de, sizin gibi Atatürkçülerin yenilmediğini savunun, söz veriyorum, arada bir kolunuzu havaya kaldırmanıza, yumruğunuzu masaya vurmanıza hiç karışmayacağım.

Kararı Ulusal Kanal izleyicileri versin!

Var mısınız?

Ahmet Hakan’ın dalaksız olduğunu ısrarla iddia ettiğinize göre, sizde dalak var.

Şimdi soruyorum:

Sayın Dalaklı Levent Kırca, benimle Ulusal Kanal’da, canlı yayında, karşı karşıya gelmeye yetecek yürek var mı sizde?

Cevabınızı bekliyor, tüm Ulusal Kanal Gönüllülerinin de aynı soruyu size yöneltmelerini bekliyorum.

Sağlıklar diliyorum,

Yılmaz DİKBAŞ
28 Ocak 2013

Konu Bağlantısı




Paylaşım yeri GAVUR EKMEĞİ YİYİP; TÜRKLÜĞE KARŞI, GAVUR KILINCI SALLAYANLAR!.. mı olmalıydı? Tereddütte kaldım. :twisted:

TTK.
10 EYLÜL 2022'DE UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!


Dört yanım soru, Tanrı'm
Hepsi en zoru Tanrı'm
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı'm

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar "Türk'üm" diyemesinler
Ve Türk'ün dik başını yere eğemesinler.

Çevrimdışı Fatih

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
  • Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir
Bir atasözümüzde:
"Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz"
denilmektedir.

Atasözlerimiz vurgulu ve çarpıcı açıklama özelliğiyle eşşiz söz dizileridir.
Ulusalcıların Levent Kırca'yla düştüğü durumu ancak Türk'ün engin deneyiminin ifadesi olan bu atasözümüz bu denli çarpıcı anlatabilridi.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.


Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Ciddi bir Yılmaz Dikbaş eleştirisi: Mason Locasından Atılan Ok : “Atatürkçüler Yenildi”

Haberler - İlk Kurşun
03 Aralık 2012

Genç Araştırmacı Yazar Kaan Turhan acikistihbarat.com’daki yazısında Yılmaz Dikbaş’a ciddi eleştiriler getirdi…

İşte o yazı:

Yıl: 2004, Yer: Ankara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi (Keçiören / Ankara), Kat: 2. Fakültenin kurucu dekanının kızı Ayşegül Yarpuzlu; eleştirel makaleleri üzerine, öğrencisini yanına çağırır. Amerika’nın güzelliklerinden, dünya toplu durumundaki önderliğinden ötürü güçlünün yanında yer almanın, en akıllıca yaklaşım olduğunu savunur.

ABD ve AB konusu gündeme geldiğinde, tamamen yanlı (:sömürü yanlısı) olan akademisyenin öğrencisine teklifi ilginçtir: ya kendisinin kontenjanından asistanı olmayı kabul edecektir ya da Sağlık Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı kadrosuna yerleşecektir. Pekiyi, ne karşılığında? Muhatap olan öğrenci, Lions kulübüne üye olarak aktif rol alacaktır! Kabul etmezse; öğrenci, hocasının deyimiyle: “bir bozok olarak yaşamayı sürdürecek”tir. Bozok isimli internet sitesinde; Cumhuriyet aydınlarının yazdıkları paylaşılıyor ve sitenin yazar kadrosunda, dikkat çekici biçimde, hocanın ismi de yer alıyordu: AB politikaları karşıtı gibi görünüp, yazılarının içinde AB propagandası yapmaktaydı!

Doğal ki, öğrenci “bozok” olarak kalmayı seçerek: yaşamını, onuruyla nafakasını çıkarıp; el, etek öpmeden, bu ülkenin kurucusuna, değerlerine, bağımsızlığa adayacaktı! Öğrenci, mezuniyeti sonrasında: üç farklı üniversitede, üç farklı alanda yüksek lisans için çabalayacaktı ki: sonuç, “red”di! Öğrenci, ya cemaat, ya ülkücü ya da mason olacaktı ki: üniversite kapıları açılabilsin! “Görünmez kilise” elini her yere atmıştı!

Bu olayları anımsamama ve yazmama neden olduğu için, Yılmaz Dikbaş’a teşekkürü borç biliyorum.

Üniversitelerde kadrolar nasıl oluşturuluyor?

Üniversitelerden neden ses çıkmıyor?

Sorularının, kadrolaşma boyutuyla önemli bir yanıtı da bu öğrencinin yaşadıklarında gizliydi. Bunları görünce: ülkenin, tam bir gizli tarikatlar cehennemini andırdığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Cemaat ve ülkü ocakları: lise ve dengi düzeyde “çengel” atar. Masonik yapılarsa; üniversite ortamında, biat edecek piyonlar arar! Yukarıda ifade ettiğim anıda: kariyerist tiplemede bir öğrenci için; reddedemeyeceği biçimde ve aslında da tam istediği gibi, altın tepside sunulmuş, baldıran zehirli bir kadeh vardır!

Masonluk ve “Atatürkçüler Yenildi” mi?

Masonluk konusunda, başta Haluk Hepkon’un Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan: “İttihat Terakki ve Komplo Teorileri” başlıklı kitabı; öncesinde yüksek dereceyle masonların için bulunmuş ve ayrılmış olan Bojidar Çipof’un İlk Kurşun Gazetesi’ndeki makale dizisi olmak üzere, bilimsel açıdan ve gözlemlerle irdelenen eserlerden bilgi edinilebilir.

Masonluk, kabalizm gibi mistik alt katmanları, gizlilik esaslı örgütlenme yapısı, “evrenin ulu mimarı” olarak tanımladıkları tanrıya tapınma ritüelleri bir kenara bırakılırsa; çıkar amaçlı, kapitalist sistemin uyumlu muhafızlığını taşıma misyonu olarak tanımlanabilir.

Yılmaz Dikbaş’ın, bugüne değin tüm eserlerini, ilgiyle okudum ve son derece de yararlandım. Aynı yayınevinin (Asya Şafak Yayınları) yazarları olmamızdan ötürü, kalem arkadaşlığımızdan da hep onur duydum. Son eseri, Enki Yayınları tarafından: “Atatürkçüler Yenildi” başlığıyla çıkmış!

Büyük bir şevkle kitabı edindim ve okumaya koyuldum! Eserinde, tarihte bilinen olayları sıralamış; genel olarak, masonik yapıların her daim hükümetlerle ilişkili ve hükümet kadrolarında yer almasını, NATO’nun yarattığı toplumsal, siyasal ve askerî tahribatı, bağımlılık ilişkilerini, CHP’nin son dönemde Atatürk’ü hepten nasıl hiçleştirdiğini ve son olarak da emperyalizmin Suriye işgalinde, bizzat orada bulunarak gözlemlerini yazmış.

Lâkin, Dikbaş bunları yazarken: AKP faşizmine ve AKP’nin içindeki masonik ilişkilere değinmemiş.

Türkiye’de her askerî darbenin ardında NATO, CIA olduğunu haklı ve doğru olarak yazarken; şuanda, AKP faşizmiyle tutuklanan yüksek komutanlarımızın Atlantik ittifakına karşı duruşlarını ve eylemlerini yok sayarak/görmeyerek: hepsini, NATO subayı olarak anıyor.

Genelkurmay, MİT, Emniyet, hükümetler, bakanlıklar, üniversiteler içinde; CIA’nın türlü piyonlarla varlığını sürdürdüğünü yine haklı ve doğru olarak saptamıştı. Ancak kurumların içindeki bağımsızlıkçıların varlığı dahi, o kurumların tümden ‘yok’ hükmünü taşımayacağı gerçeğini değiştirmeyecektir. NATO, CENTO, CIA ve düşman unsurlara rağmen çalışanlar; ABD’de her türlü askeri eğitimi alıp nişan takılanlar, nişanlarını bir daha takmamak üzere kaldırıp atmakta, bu tür görevlere ‘kurumsal’ gerekçeyle bakıp ve üstlerine rağmen inisiyatif alarak birçok çalışma ve etkinliğe imza atanlar, yok sayılamayacaklardır.

Genelkurmay’ın SAREM Başkanlığı’nda, Ergenekon’dan tutuklu ve Kuvay-i Milliye’ci Türk Ortodoks Patrikhanesi basın sözcüsü Sevgi Erenerol’un; Türkiye’de misyonerlik faaliyetlerine ilişkin konferans vermesine öncülük eden, onurlu subayların olduğu gibi!

Dikbaş, 27 Mayıs devriminin de CIA işi olduğunu yazması: 27 Mayıs’ın sonuçları itibariyle: toplumcu bir anayasa, görece özgürlük alanı, toplumcu bir sağlık, eğitim sistemi yarattığını görmezden gelmek oluyor! Tek başına dahi, 27 Mayıs devrimi; TSK’da bağımsız bir yapının, toplum ve ülke çıkarlarını her şeyin önüne koyan bir yapıyı imlemektedir.

Dikbaş, 12 Mart darbesini haklı olarak bir karşı devrim olduğunu ifade ediyor: ancak, öncesinde; 9 Mart bağımsızlıkçı hareketin (asker ve sivil ortak hareketin) hazırlık içinde olduğunu; sonradan, nasıl bir hamleyle, 12 Mart darbesinin geldiği önemli ayrıntıyı atlıyordu!

Dikbaş, 28 Şubat’ın haklı ve doğru bir saptama olarak Amerikancı bir darbe olduğunu yazıyordu. Ancak 28 Şubat’ın, milli görüşü parçalayarak ayrılıp, ‘Yenilikçi Hareket’ olarak doğan Amerikan kuklası bir yapının yaratıldığından; AKP’nin iktidara getiriliş sürecinden söz etmiyordu.

Dikbaş, AKP eleştirisi bir yana; AKP yandaşlarından alıntı yapıyor. Gerici ve masonik ilişkilerini ifade etmediği Erbakan’ın savunusunu da yapıyordu. Amerikan projesi olarak AKP’yi ve CIA/NATO projesi olarak Ergenekon, Balyoz vb. düzmece davalarla tutuklanan, suçlanan yurtseverleri karalıyor ve dahi, referans olarak: Mehmet Eymür’ü, Şamil Tayyar’ı anabiliyordu.

Yanı sıra da Türker Ertürk’ü, Mehmet Otuzbiroğlu’nu, Kadir Sağdıç’ı, Hurşit Tolon’u, Ataol Behramoğlu’nu, Turgut Özakman’ı, Server Tanilli’yi anlamsız bir biçimde, ‘eleştiri’ sınırları dışında değerlendiriyordu.

Dikbaş, toptancı bir mantıkla hareket ediyordu. Eleştirel akılcı, sorgulayıcı bir mantık; araştırmacı yazarın bağımsızlığının en önemli ölçütüdür. Bu ölçüte gölge düşüren bir tutum hatadır. TSK özelinde; Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın ülkenin dış istihbaratında oynadığı rolü karşısında denizci subayların tutuklandığını yazmamıştı.

NATO’da olmayan, bağımsız bir yapılanmaya sahip olan Jandarma’nın önemini ve bu bağımsız yapıyı yazmıyordu. Madde madde, Dikbaş’ın kitabı hakkında eleştirilerde görülebileceği gibi: araştırmacı yazarlığın, aydın olmanın gereği olan akılcılığa gölge düşüren yaklaşımlar, ülkenin bulunduğu kuşatma koşullarını gözetmeksizin hareket etmenin nüvesini taşımaktaydı.

Komutanların Esareti

“Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Islak İmza, Andıç tertipleriyle 5 yıl içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevde ve emekli 300’ü aşkın komutanı esir alındı” Dikbaş, yorumluyor: “veriler doğru ama yorum doğru değildir! Bu yorum, gerçekleri görmemizi perdelemektedir. Görevde ve emekli 300’ü aşkın komutanımız esir alınmadılar, teslim oldular![1]” dolayısıyla, ‘savaşmadılar’ diyor, Dikbaş. Çünkü onların, “NATO subayı” olduğu saplantısını taşıyor.

Dikbaş, kitabında tutuklu komutanlarımız hakkında şunları yazıyordu:

Askeri Casusluk ve Şantaj Davası’nın 9. Duruşması Beşiktaş’taki güdümlü mahkemede, 16 Aralık 2011’de görüşülmeye başlanmıştı. Emekli Tuğgeneral Türker Ertürk şikâyetçi sıfatıyla söz almış, şunları ifade etmişti:

“Daha önce şikayetçi olduğumu söylemiştim. Ama şikayetten kastım, ‘burada sanık olarak bulunan askerlerden şikayet değildi.. Ben bunun Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan güvenirliliği yok etmek için yürütülen bir operasyon olduğuna inanıyorum. Buradaki askerler de bu operasyonun kurbanlarıdır. Ben bu operasyona neden olanlardan şikayetçi olmuştum.”

Demişti. Bu ifadelerini kitabına alan Dikbaş, ardına anlamsız ve bağlantısız bir biçimde şu alıntıyı yapıyordu:

“Türker Ertürk’ün İngiliz sevgilisi var deniliyor. Ama arkasını doldurabilecek tek bir şey yok..”

Ertürk’ün sözlerini aktarmayı sürdürüyordu:

“TSK içinde birileri bunları sızdırmasa bunlar olmazdı. Ancak elektronik postaların genelde ABD’den gönderilmesi size neyi anımsatıyor?… Cemaatin yapılanması var. İçimize ajanlarını sokmuşlar. En güvendiğimiz, çalıştığınız adamlar. Ve nerelere saldıracaklarsa plan dahilinde oralara sızıyorlar. Hedef ordudaki başarılı subaylar.” Dikbaş, yorumluyor: “Tuğamiral Türker Ertürk, 60 yıldır CIA ajanlarının ordu içinde cirit attığını ya bilmiyor ya da biliyor ama hedef saptırıyor![2]”

Balyoz ve İnternet Andıcı davaları kapsamında tutuklanan Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, İzmit’teki yerel bir gazeteye mektup göndermişti. Mektubunda:

“Bir kısım karanlık güçlerin işbirliği sonucunda kendi ülkemde bile esir alındım” demişti. Dikbaş da buna şu yorumu getiriyordu: “Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, karanlık güçlerden söz ederek Atatürkçüleri aldatıp uyutmaya çalışıyor! ABD, NATO, CIA ajanları ne yapmışlarda, güpe gündüz, açık açık, resmen yapmışlardır[3]!

Dikbaş, Orgeneral Hurşit Tolon için de, ABD ve NATO’ya tam teslim olduğunu yazmıştı:

“Ergenekon davasında tutuksuz yargılanan 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon için, 47 yıl NATO’nun buyruğunda ve ABD vesayeti altında çalışmıştır.[4]”

Balyoz davasının 4 Ocak 2012 günkü duruşmasında Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Kadir Sağdıç’ın yaptığı konuşmadan şu alıntıyı yapmış:

“…Yalnız kaldık, gırtlağımız düğümlendi. Avukatlarımız çaresiz kaldı, komutanlarımız olmayan hukuka güvenmeye çalıştılar, hep yanıldılar. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar, bu kez medeniyet dediğimiz o tek dişi kalmış canavarın üzerine binerek bilişim silahlarıyla bizleri vurmaya kalktılar. Sahte aydınlar sustu, sahte kahramanlar içtiği andı unuttu, içimizden hainler ve işbirlikçiler çıktı. Siyaset sustu, askerin masumiyetine sahip çıkamadı, yazıklar olsun!”

Koramiral Kadir Sağdıç, ağlayıp sızlıyor diyor, Dikbaş, devam ediyordu:

“60 yıldır hizmetinde olduğu ABD ve onun NATO’su tarafından vurulduğundan habersiz!” “Bizim koskoca komutan saydığımız Kadir Sağdıç, meğerse küçücük, saf ve masum bir çocukmuş! Yazıklar olsun![5]”

Dikbaş, Sağdıç’a bunları söylerken: MEBS radar üssünün MİT’e devrini konu etmiyordu. MEBS’teki bağımsız yapıyı ehlileştirecek bir MİT’in varlığını ifade etmiyordu!

Mehmet Eymür ve Şamil Tayyar Referans!

“MİT hakkında en ciddi ve güvenilir bilgileri Mehmet Eymür’den öğrendik.[6]” diyordu, Dikbaş! Devam ediyordu:

“Mehmet Eymür, MİT Kontr-terör dairesi eski başkanıdır. Mehmet Eymür’ün söylediğine göre MİT’in en önemli bilgi kaynağı Türk Medyasıydı. MİT’in elde ettiği istihbarat verilerinin %85’i medyadan gelmekteydi. Mehmet Eymür açıkça söylüyordu: ‘Türk gazeteciler MİT ajanı, Türk medya kuruluşları da MİT’in örtülü birer toplama merkezleridir.” Dikbaş, “MİT demek CIA demek olduğuna göre…”

diye başlıyor ve

“Türk gazeteciler MİT ajanlığı yaparak dolaylı yoldan CIA ajanı olmakta, Amerika’ya hizmet etmekteydiler.”

yönünde, neden sonuç ilişkisinin kurulamayacağı bir ifadede bulunmaktaydı.

Gazeteci, yazar MİT’e bilgi verebilir, sanatçılar uluslar arası organizasyonlarda MİT adına görevlerde bulunabilir ki bulunmuşlardı. “MİT demek, CIA demek” gibi bir ifade doğru olarak kabul edilemez! Kaldı ki, MİT için ‘açık istihbarat’ daha önemlidir. Bunun için eleman kullanmak gerekmez, zaten yazılan ve araştırılan konular MİT için kaynak oluşturmaktadır. Toptancı bir yaklaşımla, hem de Mehmet Eymür gibi “lekeli” bir isme atıf yaparak: MİT: CIA eşitliğini kurmak ancak Eymür’ün şahsında geçerli bir eşitliği işaret edecektir!

Dikbaş, Şamil Tayyar gibi bir AKP kalemşorunu önemseyip, 19 Mart 2011’de Star Gazetesi’ndeki yazısından alıntı yapıyordu:

“Bugün MİT, Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat ve Genelkurmay Askeri İstihbarat Arşivlerini açsa, bugün efelene efelene aramızda dolaşan anlı şanlı çok sayıda gazetecinin görev kâğıtları, ibret vesikası olarak alınlarına yapışacaktır.”

Tayyar’ın, ne dediğini bilmediği, devlet istihbaratını açıklanmasından söz ettiği yazıdan feyz alarak, Dikbaş:

“Açıkça anlaşılıyor ki, yalnız MİT değil; Emniyet, Jandarma ve Genelkurmay da çok sayıda gazeteciyi ajan olarak kullanmıştır. Bir başka deyişle, MİT/CIA ajanı gazeteciler, Emniyet’in, Jandarma’nın ve Genelkurmay’ın içine girmişlerdir.[7]”

Dikbaş, Tayyar gibi birinden, ilk kez duymuş gibi; Emniyet, Jandarma ve Genelkurmay’ın da gazeteci, yazar kullandığını yazıyor. Devletin kozmik odalarındaki arşivleri mi kastediyor, Tayyar? Bülent Arınç’a suikast iddialarıyla girilen arşivler hani! Dikbaş, Emniyet’in şuanda kimleri tetikçi olarak kullandığını yazabilir miydi? Star, Zaman, Taraf, Bugün gibi ‘bülten’lerin hangi yapıdan beslendiğini ya da?

Şeriatçılara Selam ve Mason Erbakan’a Övgü!

RP Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Samanyolu Koleji tarafından tertiplenen 1. Ulusal Matematik Yarışması Ödül Töreni’ne katılarak, ödül alan öğrencilere hediyelerini verdi. Törende yaptığı konuşmada, hem millî ve manevî değerlerine sahip çıkan, hem de matematik gibi ilimlerle kendilerini yetiştirilen bir gençliğin önemine dikkat çeken RP Lideri Erbakan, Türkiye yanı sıra, yurtdışında da gençlerin yetişmesinde büyük hizmetlerde bulunan Fethullah Gülen Hocaefendi’yi tebrik etti.

Erbakan’ın tören sırasında kendisine verilen bir çiçeği Fethullah Gülen’e takdim etmesi salondan büyük alkış aldı. Samanyolu Koleji’nin Yükseliş Koleji Salonu’nda gerçekleştirdiği ödül töreni, gençlerin yanı sıra, siyasî parti temsilcilerinin de büyük ilgisiyle karşılaştı. Törene RP Lideri Erbakan ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yanı sıra, Devlet bakanları Abdülkadir Aksu, Ayvaz Gökdemir, Cemil Çiçek, YDP Genel Başkanı Hasan Celal Güzel, DYP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Köse, milletvekilleri, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile çeşitli sivil kitle örgütlerinin temsilcileri iştirak etti.[8]”

13 Nisan 1994’te Erbakan, Refah Partisi Meclis Grubu’nda:

“Refah Partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak. Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak, kansız mı olacak, tatlı mı olacak, altmış milyon buna karar verecek” demişti.

“Erbakan, bizim başkumandanımızdır!” diyen: Şeyh Yusuf Ziya kızı, ABD vatandaşı Merve Kavakçı, değil miydi[9]?

Erbakan, Georgetown Üniversitesi’nde “Türkiye’de demokrasinin geleceği” konulu konuşma yapmak üzere Washington’a gitmişti. Siyasi yasaklı Necmettin Erbakan, Kuzey Amerika Müslüman Toplulukları’nın (ISNA) vereceği ‘İnsanlık Onur Ödülü’ne değer görülüyordu[10].

ISNA’ya destek veren kuruluşlar arasında: Dinlerarası İttifak örgütü, Amerikan Baptist Kiliseleri, Ulusal Kiliseler Konseyi, Reform İçin Yahudi Birliği yer alıyordu. Reform İçin Yahudi Birliği (URJ): “Avrupa Birliği, ABD ve Ortadoğu’da taraflar arasında hoşgörü ve dinlerarası diyaloğu geliştirmek için bir çaba içindedir. ISNA’yla çalışmak bizim için ayrıcalıklı olmuştur.” demekteydi.

Pentagon Nesli: Altın Nesil, Dindar Gençlik ve Fetullahiler

Reform İçin Yahudi Birliği’ni anmışken, dinlerarası diyalog meselesinde; Dikbaş, CIA’dan referanslı bir gerici olan Fetullah Gülen’e araştırmasında değinmemekteydi. 1980 faşist darbesiyle, hemen tüm iktidarlarca ve Amerikan ajanlarınca, Vatikan eliyle, batı desteğiyle palazlanan Gülen hareketinden söz etmemekteydi!

Cemaatin yetiştirmek istediği nesil olan “Altın Nesil”; Pentagon’un genetik olarak üstün insan yetiştirme projesinin kod ismiyle birebir aynıydı. Fethullahçılar, Utah’taki okullarına “Beehive” yani ‘Arı Kovanı’ ismini vermişlerdi. “Beehive”, Masonluğun ve Kabala’nın en önemli sembollerinden biri olduğu bilinmekteydi.

Fetullah Gülen, Fatih Altaylı’ya: “Masonların kötü bir şey yaptığını kim söylebilir?” demişti.

Gülen, arkadaşının eşinden “hemşiremiz” diye söz ediyordu, masonların birbirlerinin eşleri için kullandıkları kavramdı: “hemşiremiz”

Dikbaş, Fethullahçıların ve Erbakan hareketinin bir kısmını yazdığım, Masonlarla, CIA ile, Amerikan kuruluşlarıyla olan ilişkilerinden söz etmemekteydi. Elbette, AKP iktidarı hakkında da aynı tavrı taşımaktaydı.

Masonlar, AKP’de Cirit Atarken!

Dikbaş, kitabında gelmiş geçmiş tüm hükümetlerdeki masonların kimliklerini açıklamış ve icraatlarına dikkat çekmiştir. Dikkati çeken farklı bir unsur da; AKP döneminde, masonik bağlantılara değinmemesiydi. Fetullah Gülen gibi İslam’ı İsevileştirmekle görevli bir misyonu olan CIA referanslı Gülen hakkında tek bir kelime dahi etmemiştir. Halbuki AKP’de masonlar, önemli yer tutmaktaydı!

Vakit gazetesi, 14 Haziran 2008 tarihinde, Büyük Kulüp Yönetim Kurulu Başkanı Duran Akbulut yaptığı açıklamada, AKP’li üyelerini de açıklamıştı:

“AKP milletvekili Sn. Şaban Dişli, AKP E. Milletvekili ve Milli Savunma Başkanı Sn. Cengiz Kaptanoğlu, AKP E milletvekili Sn. Muharrem Eskiyapan, 22. dönem AKP İstanbul milletvekili Sn. Gülseren Topuz, 22. dönem İstanbul milletvekili ve İçişleri Bakanı Sn. Abdülkadir Aksu ve halen Akparti Başkan vekili Sn. Mehmet Dengir Mir Fırat da üyeliğinden onur duyduğumuz üyelerimiz arasındadır.[11]”

Bu isimlerin yanı sıra AKP döneminde belirgin örnekler ve eylemler şöyledir:

1. Bülent Arınç’ın, Yahudi Sara hanımdan aldığı dersler,

2. Tayyip Erdoğan’ın, İshak Alaton’dan referanslı olması,

3. Kıbrıs’taki, Şeyh Nazım Kıbrısi’nin (AKP döneminde KKTC’deki seçimlerde, ulusal çıkarlar dışındaki hizmetleriyle) İngiliz İstihbaratına çalışması,

4. Abdullah Gül’ün masonlarla bağlantıları, Cemil Çiçek’in masonlarla bağlantıları,

5. Tayyip Erdoğan’ın Yahudi ödülü alması.



Sonuç

Ülke, halk: AKP faşizmi altında inlerken; AKP’ye karşı ve karşın bağımsızlık için yükselen yumruğa kalkan olan bir tavır, doğruyu inşa etmeyecektir. Hedef emperyalizmken, ülke emperyalist işgal altındayken, Amerika’nın FBI kanununa muhalefetten tutuklu bulunan aydınları, NATO’ya karşı olan TSK mensuplarını, akademisyenleri hedef alıyor olmak; asli düşmanın elini güçlendirmekten öte anlam taşımayacaktır.

Bazı gerçekler, doğrular bilinirdir. Zaten, o gerçekler vardır ve değişmezdir. Ancak bu gerçekler/doğrular tüm zamanların doğrularıdır. Buna, itiraz yoktur ve olamaz da!

Lâkin, ülkenin işgal altında olduğu ve her şeyden çok dayanışmaya gereksinim olduğu bir dönemde; ‘yenildi’ hükmünü verecek olan ‘biz’ olamayız. Savaş devam ederken, savaşmadan yenilginin ön kabulü savaşı yok sayacaktır ki, asıl tehlike budur!
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Yusuf TAHA - Fettullahçı Yılmaz DİKBAŞ Hakkında Bilmedikleriniz?
Salı, 10 Mayıs 2011 15:24
AddThis Social Bookmark Button

yilmaz_dikbas_exeter225

Fettullahçı Yılmaz DİKBAŞ Hakkında Bilmedikleriniz?

YILMAZ DİKBAŞ denilen zat ,AB'ye sözde karşı olarak gözükmesine rağmen NEDEN AB'nin her fırsatta saldırdığı  ERGENEKON davasına FETOCULAR ile birlikte saldırmaktadır?

Sen o yazıları aşırtıyorsun ardından bu insanlara ve özellikle Silivri Mahkumlarına saldırıyorsun. . Memlekette TARAFLAR, FETOCU, AKP dışında herkese saldırıyorsun.

Yok ADD  AB mandacısı bir dernektir. Yok Erol Manisalı AB ajanı.  Ülkücüler böyle. Her Vatansevere FETOCU kanallardan saldırıyorsun.

ADD'nin temelinde Uğur MUMCU vardır, Ahmet TANER KIŞLALI vardır,Bahriye UÇOK vardır,Muammer AKSOY vardır, HIFZI hocamız vardır.

SİLİVRİ KRİTERİNE giremedin. Oradaki adamlar bizim için okunacak insanlardır. SEN değil.

*****************************************************
Fettullahçı Yılmaz Dikbaş hakkında UYARI.
Ekim 20, 2009, 01:56:41

E-postamdan alıntılanmıştır.
Ahmet Dursun - TOGEÇ
http://www.toplumsalbilinc.org/forum/

***********************************
Fettullahçı Yılmaz Dikbaş (1)

Bu yazdıkları, Erol hocalarımızdan, Emin Gürseslerin, Perinçeklerin Denktaşların söylediklerini alıp kopyalıyor. Sonra da gidip Ergenekon TUTSAKLARI için bu herif neler neler  diyor ? Fetosuna ise laf söyletmiyor.

Eğer fikirlerinde biraz olsun tutarlı ise FETO hakkında ne düşünüyor söylesin.

Bu YILMAZ DİKBAŞ denilen adam tam Şamil TAYYAR'ın yeni versiyonudur.  FETO'cu bir adam. Bu herifin peşine takılan farelerden olup kendinizi garip çukurlarda bulmayın.

Türkiye tarihinin en büyük hukuk katliamı yaşanıyor. Emperyalizm , ABD ve Türkiye'deki dinamikleri Mafya AŞİRETLERİ ve CEMAATLERİN temsilcisi ile AKP eliyle yapılan darbe var. Adı da ERGENEKON'dur.

Hedefleri de TÜRKİYE CUMHURİYET'ini silmektir.

YILMAZ DİKBAŞ denilen zat ,AB'ye sözde karşı olarak gözükmesine rağmen NEDEN AB'nin her fırsatta saldırdığı  ERGENEKON davasına FETOCULAR ile birlikte saldırmaktadır.

AB'nin HEDEF olarak gösterdiği EROL MANİSALI'ya AB mandacısı derken Neden kendisi ERGENEKON tutsakları hakkında YANDAŞ TV'lerde AKP'nin üretimi "Kemalist!" edasıyla ötmektedir.  AB'nin politikalarına neden karşı çıkmıyor.

Sadece ERGENEKON mahkumlarına saldırıyor. Atatürkçü, KEMALİST gruplara saldırıyor.Bizlerin hataları yok mu var ?

Neden Tek DÜŞMANI bizleriz ?  Bu kadar baskı, bu kadar şiddet , sindirme altında, mücadele ediyoruz.

HERİF bize FETOCULARIN mevzisinden saldırıyor.

HERİFE GÖRE kötü olanları sayıyorum;

ÜLKÜCÜLER kötü , ALPERENLER kötü, Cumhuriyetçiler kötü,  Devrimciler Kötü.  Milliyetçiler , Yurtseverler, ULUSALCILAR kısaca herif için KUVVACILAR çok kötü hepsi AB mandacısı imiş.

Peki bu kötülemelerini nerede yapıyor ? YANDAŞ AKP'nin ABD - AB hedefleri doğrultusunda kurulmuş FETTULLAHCI medyasında.

HERİF bu kötülemeyi kim için yapıyor ?

AKP'ye karşı olan ÜLKÜCÜLERE küfür sallıyor. KERİNÇSİZ' e neler neler diyor. BİR TARAFINDA ise ZAMAN yazarları. Onlar ile kucak kucağa.

Emin GÜRSES' lere neler neler sayıyor. ALPERENLER' e sayıyor.  Herifin modeli kim ?

Binlerce General içinden Türkiye'nin geleceği Avrasya'da diyen KILIÇ paşa için neler söylüyor? Avrasyacı oldukları için içeride tutulan Ergenekon tutsakları için neler söylüyor?

Cumhuriyet bunlara batıyor. Hele hele YILMAZ DİKBAŞ'ın efendisi olan CEMAAT yöneticilerine KULLARI gidiyor,KAPILARINDA İ.T. bulamıyorlar.

Perinçek ABD'nin adamı imiş. FETO ise Müslüman bir önder. Erol MANİSALI ise AB mandasını isteyen kişi imiş, AKP medyası ise yurtsever imiş.

Gidiyor. Fettullahcı şakirtler Gülçinler, Ahmet Doğan Şimşekler, Zeki KENTELLER'İN hepsini bu listelerde tanıdınız.  TARAFLAR, YENİ ŞAFAKLAR, ZAMAN grubu pisliklerini biliyorsunuz. Oradaki yazarların övdüğü bu adam YILMAZ DİKBAŞ denilen ZATTIR.

Biz her AB'ye karşı çıktığımızda bize Faşist dediler. SEVR dediğimizde paranoyak dediler. İnsanlar hücrelerde ölüyor dedik statükocu dediler. ERGENEKON ile TÜRK olmak suç dedik. V.s. v.s. neler dediler ?

Bize karşı AB emperyalizminin , Haçlı itliğini yapanların bayrağı YILMAZ DİKBAŞ denilen zattır.

YILMAZ DİKBAŞ denilen ZAT ,  ERGENEKON tutsaklarına neden böylesine kırmızıyı görmüş ÖKÜZ gibi saldırıyor. Onu yanıtlasın.

YILMAZ DİKBAŞ denilen ZAT , I.T. lik yaptığı  FETOSUNUN nerede olduğunu kapısında HANGİ bayrağın dalgalandığını yanıtlasın.

YILMAZ DİKBAŞ denilen ZAT, Kendi cemaatine baksın.

Yusuf TAHA

******************************************************************

Fettullahçı Yılmaz Dikbaş (2)

Sen o yazıları aşırtıyorsun ardından bu insanlara ve özellikle Silivri Mahkumlarına saldırıyorsun. . Memlekette TARAFLAR, FETOCU, AKP dışında herkese saldırıyorsun.

Yok ADD  AB mandacısı bir dernektir. Yok Erol Manisalı AB ajanı.  Ülkücüler böyle. Her Vatansevere FETOCU kanallardan saldırıyorsun.

ADD'nin temelinde Uğur MUMCU vardır, Ahmet TANER KIŞLALI vardır,Bahriye UÇOK vardır,Muammer AKSOY vardır, HIFZI hocamız vardır.

Zaman içinde dangirikler çıkar. CHP den vekillik isteyen v.s. v.s.  Yok üç beş dönekten etkilenir, sonra yok AB’yi isterim. AB fonu cart curt diye saçmalar. .

Bunu isteyenlerin hangisi içerde ? Senin de onlardan farkın yok.  Hepsi senin gibi bizlere saldırıyor.  Ama sen FETO’cu mevzilerden. CIA - AB mevzilerinden saldırıyorsun.

Hatta sen en kötüsüsün. Sen  FETO’nun kucağından bize karşı havlayan küçük fino gibisin.

Al oku da biraz şeref öğren.  Saldırdığın insanlardan birinin, Cumhuriyet için mahkum olan birinin yazısı..

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8282

Fettullahçı Televizyonlarda çıkıp Kemalistlerin, Aydınlıkçıların, Ülkücülerin, Vatanseverlerin, Devrimcilerin kanla söylediklerini tekrar ediyorsun. Ardından ERGENEKON davası tutsaklarına , askerlerine, milletine saldırıyorsun.

Artık senin gibi üretme , çakmaların yarının Şamil TAYYARLARI olduğunu biliyoruz.  O seni yollayan merkezlerine söyle.

Bizler için ölçü SİLİVRİ zindanıdır.  SİLİVRİ’ ye girdin mi KİTABINI OKURUZ.  Bu insanlara AB ile saldıran FETOCU finolara diyeceğimiz çok şey var.

OPERASYONLARINIZ ters tepecektir. 57. ALAYLAR her yerde.  SİLİVRİ' yi de , ERGENEKON kuşatmanızı da yıkacağız. Senin gibi ÇAKMA -FETO üretimi Fesatçıları da.

Aynı şeyleri tekrar etme. SİLİVRİ zindanında mısın değil misin ?  Fikrinin bedelini ödüyor musun ?

BAK AB RESMEN ERGENEKON DAVASINI savunuyor. Tek bir yazın var mı ? Yazabilecek onur var mı sende ?

Üç FETOCU televizyonda Feto yalakalığı ile bu mahkumların yıllarca söylediğini söyle tekrar et. Ardından hepsine küfürler, çak.

Fikirlerimiz ile Biteceksiniz......  KOCATEPE de , Çanakkale’de bitiremediniz.  FETOCULARINIZDAN daha kötüsünü de gördük.

HEPSİ bu kadarsa nah yersiniz.  FETO aşamadı MİLLİYETÇİ DALGAYI. Göreceksin boğacağız.

Yusuf TAHA

********************************
Fettullahçı Yılmaz Dikbaş (3)

O zaman neden FETTULLAHCI kanallarda Yurtseverlere saldırıyorsun ?  Neden Cemaatinin ABD’deki ilişkilerine değin miyorsun ?

Neden gidip AKP yağdanlığı oluyorsun. Sonra ben “kemalistim!” diyorsun.

Neden FETTULLAHCILAR ? SBS oyununu söylemiyorsun ?

Sen ve senin gibi pislik fetocular. Herşeyi yediniz.
TELEKOM, Gitti ,
TOHUMLAR gitti.
AB ve GÜMRÜK Birliği ile sanayi gitti.
ODTÜ Boğaziçi mezunu Mühendis bile eğer YABANCI şirkette pazarlama elemanı değilse ve işsiz ise.

Ama en kötüsünü çocuklarımıza yaptınız. Aşağılık adam.  Bunları da aşır sıkıyorsa, SÖYLESENE O  FETOCU kanallarda.  Alb. KIRCA’nın, GAZİLERİN,  ERUYGUR’un, TUNCER KILIÇ’ ın , MHP’ nin, CHP’ nin,  Mümtaz SOYSAL’ ın, Perinçek’ in,Tuncay  ÖZKAN’ın,  BALBAY’ın , Muzaffer TEKİN’in , ADD’nin herkesin karşısında aslan kesiliyorsun.  Madem bu kadar Aslansın ,kaplansın.

Biraz da FETO’ya , Silivri’deki TERTİBE Avrupa Birliğinin ( AB ) desteğine bir laf söyle.

Zavallı Erol hoca AB’ye gireceksek FRANSA , ALMANYA gibi girmeliyiz dedi diye. Yani ATATÜRK’ ün dediği gibi Kurmadığım yere girmem dedi diye Adama demedik hakaretin kalmamış.

Ama iş FETO’ya gelince SUS PUS.

Bugün senin gibi memur, esnaf , dar gelirli ailelerin çocuklarının SBS 6- SBS-7 ve SBS - 8 ile okuma şansı kalmadı.

Bu ülkede Mühendis -mimar - doktor olabilme şansları YABANCI okullarda kaldı. Onlara teslim etmek oldu.. Ya FETOCU olacak Ya da Misyoner okullarına gidecek.

Lafın var mı bu konuda söyleycek ?

Senin kitaplarını artık hiç bir kemalist- yurtsever okumadan önce düşünmeli. Senin kitaplarını FETOCULAR okusun.

SİLİVRİ KRİTERİNE giremedin. Oradaki adamlar bizim için okunacak insanlardır. SEN değil.

Yusuf TAHA

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566

Mete Akıncı: “Ajan provakatör arıyorsanız Yılmaz Dikbaş neler yapıyor ona bakın”
Genel
13 Ocak 2012

Mete akıncı’dan Yılmaz Dikab’a çok sert yanıt geldi…

YILMAZ DiKBAS’IN MiSYONU, AMACI NEDiR ve KiM KiMi KULLANIYOR?
CEV DAVASI
AB karsiti YILMAZ DiKBAS’IN NE iSi VAR Fethullah GULEN’in AB’Ci ZAMAN GAZETESiNDE?
Sormazlar mi adama, “Bu ne perhiz ne lahana tursusu” diye.
YILMAZ DiKBAS’IN MiSYONU, AMACI NEDiR ve KiM KiMi KULLANIYOR?
Ekteki word belgesinde yer alan YILMAZ DiKBAS’a ait asagidaki Seceatleri okuyalim ve ogrenelim;
———————————–
CEV-ADD iliskisi konusunda, 28 Eylul 2006 tarihinde Zaman gazetesinden yazar Bilal Ogutcu benimle (Yilmaz Dikbas ile) bir soyleside bulundu. Verdigim bilgileri (Zaman) gazetesinin 29.09.2006 tarihli sayisinda “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Gecirdi” basligi altinda aynen yazdi.
———————————–
Bu satirlari okuduktan sonra soyle demeden edemedim; “Bravo Yilmaz Dikbas, sen bu yolda devam et. Bu gidisle seni Fethullah’in SAMANYOLU TV’da seyretmemiz de YAKINDIR.

Sen, AB’ye girmeyi savunan AKP’nin DEGiL, onu destekleyen Fethullah’in isbirlikci ZAMAN Gazetesinin de DEGiL, ADD uyelerinin yaptiklarini arastir ve karsi oldugunu iddia ettigin AB’nin, hizli savunucusu ZAMAN gazetesinde anlatmaya DEVAM ET.
Sormazlar mi adama, “Bu ne perhiz ne lahana tursusu” diye.
Sen, 2002 secimlerinde isci partisinden Antalya Milletvekili adayi olmus ve yakin zaman once Disiplin kurulu karari ile atilana kadar Ataturkcu dusunce Dernegi uyesi olan bir insansin. ADD icinde bir mucadele baslatmis ve bunu kaybetmis olabilirsin. Cumhuriyet mitinglerinin duzenleyici kuruluslardan (CEV) Cagdas Egitim Vakfinin, bazi isleri gorebilmek amaciyla, AB fonlarindan proje bazinda maddi destek almasini dogru bulmayabilir, hatta abartarak, vatan hainligiyle esdeger tutabilirsin. Ama o tarihte CEV II. Baskani olan ve daha sonra da ADD Genel Baskani olan, Emekli Orgeneral Sener Eruygur’a olan ofken, Kemalizmin ve Turk devletinin dusmanlarina duydugun ofkeyi asmissa, patolojik bir durumun var demektir. Sirf onu ve tabii beraberinde ADD’yi yipratmak icin ZAMAN gazetesine gidip, “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Gecirdi” gibi bir iftira kampanyasi baslatiyorsan, sahsi hirsin, vatana sadakatinin onune gecmis demektir.

Mahkemenin kararinda ise, YILMAZ DiKBAS’la ilgili olan su ifade bana cok manidar geldi;
“Davali Yilmaz Dikbas, davetiye tebligine ragmen DURUSMALARA GELMEDIGI GIBI HERHANGI BIR CEVAP DA VERMEMISTIR.” Tam ona gore bir davranis.
ADD disiplin kurulunda da suclamalara karsi, yazdiklarini savunmadi. Bunun sebebi ile “Mandaci Profesorler” listesinde, ADD uyesi olan Prof. Dr. Fatih Hilmioglu’nun nicin isminin bulundugunu, iki kez sordum. Her ikisinde de cevap vermek yerine ozeline Avustralyadan gelen destek maillerini bana gonderdi. Anlasilan cok onemli isleri olan birisi. “Nasil olsa bir savunan cikar” diyor. Baskalarini bedava Avukat olarak kullanmayi tercih ediyor.
Nitekim burada da oyle olmus ve YILMAZ DiKBAS’IN yazdiklarinin savunulmasi ZAMAN gazetesinin Avukatlari tarafindan yapilmistir.
Gelelim mahkemenin kararina;
Kararda, YILMAZ DiKBAS’IN “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Gecirdi” iddiasini hakli cikartacak bir ifade YOK. Sadece Cagdas Egitim Vakfi’nin 3.000′e yakin ogrenciye burs verebilmek icin Amerikan Board’dan yardim talebinde bulunduguna, deginilmis. YILMAZ DiKBAS ise kendi yazisinda, “CEV’in AB’den 700 bin Avro hibe almakla kalmayip, Hiristiyan Protestan Misyonerligi de yapmis oldugunu” iddia ediyor. Fakat Mahkeme kararinda bu iddia dogrulanmiyor.
Kararda aynen soyle yazilmis;
——————————-
“Dava konusu haberin gorunurdeki gerceklige uygun oldugu, guncellik, konu ile yazi arasindaki dusunsel baglilik unsurlarini tasidigi, kamu yarari bulunan konuda basin ozgurlugu sinirlari icerisinde kalinarak verildigi,
bu nedenle hukuka aykiri olmadigi anlasildigindan davanin reddine karar verilmistir”

Gazetenin basligina bir baksak, Zaman gazetesinin de Yilmaz Dikbasîn da amacini anlariz. Birisi “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Geçirdi” gibi bir iftira kampanyasi baslatiyorsa, onun sahsi hirsi, vatana sadakatinin onune gecmis demektir.

Yılmaz Dikbas, ABDullah Gül’ün Cumhurbaskanligina giden surecde, eski Cumhurbaskani Sezer dahil, Turkiye’de ne kadar AKP ve ABDullah Gül karsiti insan varsa “AB Mandacisi Aydın” ilan edip, dusmanin ekmegine yag surmekle mesguldur. Sorarim size, Ataturkculerin, Turkiye’de ugrasacak baska dusmani yok da sira eski Cumhurbaskani SEZER’e mi gelmistir? Bu davranisi yapan, niyeti ne olursa olsun, objektif bakildiginda bir AJAN PROVAKATORDUR.

Yılmaz Dikbas, ABDullah Gül’ün Cumhurbaskanligina giden surecde, eski Cumhurbaskani Sezer dahil, Turkiye’de ne kadar AKP ve ABDullah Gül karsiti insan varsa “AB Mandacisi Aydın” ilan edip, dusmanin ekmegine yag surmekle mesguldur. Sorarim size, Ataturkculerin, Turkiye’de ugrasacak baska dusmani yok da sira eski Cumhurbaskani SEZER’e mi gelmistir? Bu davranisi yapan, niyeti ne olursa olsun, objektif bakildiginda bir AJAN PROVAKATORDUR.
Serap Hanim,
Kusura baklmayin ozelinize gonderdigim butun mailler geri dondugu icin bu yanitimi, sizin uye oldugunuz gruplara da gonderecegim.
Yilmaz Dikbas ile ugrasan benim. Turkiye’de yasayan ve o kucumsediginiz Cumhuriyet mitinglerine katilanlardan da biriyim. Siz ise Avustralya’da oturuyorsunuz. Anlasilan Avustralya’dan Turkiyede neler oluyor tam olarak takip edemiyor ve internette Ataturkculer aleyhinde yayin yapmaktan baska hic bir eylemi olmayan birini, Yılmaz Dikbas’i AKP karsiti sıkı bir Kemalist zannediyor ve onun faydali bir is yaptigini saniyorsunuz. Yılmaz Dikbas ise, ABDullah Gül’ün Cumhurbaskani oldugu bu surecde, eski Cumhurbaskani Sezer dahil, Turkiye’de ne kadar AKP ve ABDullah Gül karsiti insan varsa “AB Mandacisi Aydın” ilan edip, dusmanin ekmegine yag surmekle mesgul.
Yilmaz Dikbas, bir ABD projesi olan AKP ile ve Fethullah’in ZAMAN gazetesi ile ugrasip, onlarla mahkemelik olmayi degil, ZAMAN gazetesinde cikan, “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Geçirdi” baslikli yazisindan dolayi ADD ile mahkemelik olmayi tercih ediyor. Sonra da ZAMAN gazetesinde yazdirdiklarini, secaat arz eder gibi, benim adresime ve ulasabildigi her yere gonderiyor. Ustelik ne mahkemeye gidiyor, ne de savunma yolluyor. ZAMAN gazetesi avukatlarina kendini KULLANDIRIYOR, pardon, savunduruyor. Bu davranisi ancak bir AJAN PROVAKATOR YAPAR.
Hatirlarsiniz, kendisine gonderdigim maillerimdeki sorularimdan bir tekini bile yanitlayabildi mi? Peki cevap yerine ne gonderdi? Sizin ve yine Avustralya’da oturan baska bir insanin, kendi ozeline gonderilmis destek maillerini !! Simdi kendinizle tutarli olmak adina, dune kadar fikrine hurmet edip, yazdiklarini dagittiginiz bir insani, beni insafa davet ediyor ve Yilmaz Dikbas’i savunuyorsunuz. Lutfen bedava Avukat kullanmayi aliskanlik edinmis bu insana kendinizi daha fazla kullandirtmayin. Onu biraz analiz edin ve nasil bir patolojik vaka oldugunu gorun.
Diyorsunuz ki, “Sevgili Yilmaz Dikbas ile ugrasana kadar vatani satan Akfen sirket sahibi Hamdi Akin ve diger anli sanli benzerleri ile ugrassinlar. Bosuna zaman kaybina her zaman ki gibi yol acmasinlar.”
Bana bu tavsiyeyi yapana kadar, benzerini Yilmaz Dikbas’a yapar misiniz?
Ornegin, Yilmaz Dikbas’a;
İlhan Selçuk , Emin Çölaşan , Erol Manisalı , Bekir Coşkun , Yılmaz Özdil , Hikmet Çetinkaya , Bedri Baykam , Mehmet. Y. Yılmaz , Ali Sirmen , Cüneyt Arcayürek , Orhan Bursalı , Emre Kongar ve Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer, GİBİ ATAURKCU AYDINLAR iLE UGRASANA KADAR, onlara,”AB Mandacısı” yaftasi yapistirana kadar, AKP ile FETHULAH ile ve ONUN SAHiP OLDUGU ZAMAN GAZETESi iLE UGRASMASINI SOYLER MİSiNiZ?
Belki sizin sozunuzu dinler ve Anti Kemalist Parti karsitlariyla ugrasmayi birakarak, faydali bir is yapar
Bu arada ogrenmek istiyorum, size gore de mucadele etmemiz gerekenler, yillardir Cumhuriyet ve Kemalizmi savunmak ugruna cile cekmis bu aydinlar midir?
Cumhurbaskani Sezer, AKP, AB ve ABD’nin, ABDullah GUL gibi BiR DOSTU MUDUR?
Yilmaz dikbas’in soyledigine bir bakin;
“Güle güle Sayın Sezer, Gidişiniz olsun da, dönüşünüz olmasın!” PES Ki PES.
Onun iddialarina bir goz atin, Sanki Sezer Cumhurbaskani degil de Basbakandir…
Nereye kadar, ne yapabir ki? Ikiz yasalari CHP ve AKP, yani anayasayi degistirebilecek bir cogunluk imzalayacak, Fakat onlar yerine bas suclu, neticeyi degistiremeyecegi icin onaylayan Sezer olacak? Tam Yilmaz Dikbas’a gore ucuz kahramanlik:-)
ACABA o zaman ZAMAN GAZETESiNE gitseydi, ona “AB USAKLARI CANKAYAYI iSGAL ETTi” GİBİ BiR KAMPANYA BASLATMA iMKANI VERiRLER MiYDi? HAYIR. Cunku ucu AKP ve Fethullah’a dokunurdu. Ama sira ADD’yi yipratmaya, etkisiz hale getirmeye geldigince, ZAMAN gazetesi onun istegiyle, “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Geçirdi” gibi bir iftira kampanyasini tereddutsuz baslatiyor? Cunku karsimizdaki cephe, dostunu dusmanini iyi biliyor ve kimi nerede, ne zaman kullanacaginin idrakinde. Ama ayni idrak Yilmaz Dikbas’da var mi? Ne gezer.. O ise ZAMAN gazetesinin bu baslikli haberine kaynaklik yapmaktan övünc duyuyor ve ben dahil tum mail listesine, Secaat arz eder gibi duyuruyor:-))

Sorarim size, Turkiye’de ugrasacak baska dusmanimiz mi yok da sira Cumhurbaskani SEZER’e mi geldi?

Lutfen beni dogru anlayin. Ben Yilmaz Dikbas’in yazisinda adı gecen ADD uyeleri bagli bulunduklari
Dernekler kanaliyla AB fonlarindan para ALMADILAR DEMEDiM. AKSİNE SOYLE DEDİM;
——————————–
“Yılmaz Dikbaş’in konu ettigi, “AB fonlarindan para alma” meselesine gelince;
AB uyesi olmadan, kendini tek tarafli olarak ABye teslim edip, Gumrukbirligine giren, somurten, Turkiye’den baska ulke yoktur. Yani bizeverilen paralar, bizden kazanilmis paralar. Eger bu bilincle, onlarin parasini kabul edersek, “Bir fincan kahvenin kirk yil hatirivardir”(Karsilikta bulunma yasasi) aleyhimize calismaz ve onlara kole,hizmetkar olmayiz. ADD uyesi Malatya inonu universitesi rektoru Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun davranisi, tam da boyle bir ornektir. Bu insan AB fonlarindan proje bazinda para almistir ama, 14 Nisan Tandogan mitingine, ogrencilerinin ve ogr. uyelerinin katilimini saglamak icin, sinavlari ertelemis ve otobusler tutmustur. Bu nedenle de isbirlikci medyada yerden yere vurulmustur. Sorarim sizlere, boyle bir insanin ismini, nasil Prof Dr. iskender yayla ve Prof. Dr. Ergun Özbudun gibi sivil anayasa hazirlayicisi, II. Cumhuriyetci, Kemalizm dusmani insanlarla ayni listeye koyar ve Mandaci ilan edebiliriz?”
————————————
Ogrenmek istiyorum; Yilmaz dikbas nicin sadece AKP’nin dusmanlarini hedef alip saldiriyor ve siz onu nicin koruyorsunuz?
Kimi kiminle kiyaslandiginizin farkinda misiniz?
Bir dusunun, Ataturkcu Misyonunuz geregi kimden yana olmalisiniz?
Ataturk ilkelerini Anayasadan cikartmaya calisanlardan yana mi?
yoksa kalmasi icin fedakarca mucadele edenlerden, yukarida isimleri Yilmaz Dikbas’in “Mandaci Aydinlar” listesinde yer alan insanlardan yana mi olacaksiniz, önce ona karar verin..
Sevgili Serap hanim,
Ataturk gibi en genis cepheyi kurup, Ataturkculugu Anayasadan def etmeye calisan II. CUMHURİYETCİLERE KARSI MI SAVASACAGIZ?
Yoksa AB’yi ve AKP yi acikca destekleyen Fethullah’in ZAMAN gazetesine gidip, “Protestan Misyonerleri ADD’yi Ele Geçirdi” gibi bir iftira kampanyasi mi baslatan, bunu marifetmis gibi anlatan YILMAZ DiKBAS’A MI ARKA CIKACAGIZ?
Lutfen kendize sorun; Yilmaz dikbas nicin sadece AKP’nin dusmanlarini hedef alip saldiriyor ve siz onu nicin koruyorsunuz?
Mucadele etmemiz gerekenler, yillardir Cumhuriyet ve Kemalizmi savunmak ugruna cile cekmis bu aydinlar, oyle mi?

Ustelik bu sefer gercekleri carpitarak, iftira atmaktadir.
Simdi, elinizi vicdaniniza koyun ve cevap verin;
Ismi gecen bu aydinlar sadece Turbana mi karsidirlar?
AB, ABD ve ABDullah Gul karsiti yazilarini hic okumadiniz mi?…
BU TUR HAKSIZLIGI, YALANI ANCAK BiR AJAN PROVOKATOR SOYLER.
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Kim Atatürkçü, Kim Gerici?    Yazdır    E-posta
Değerlendirme: / 19
Kötüİyi
Taha Kıvanç, Yeni Şafak   
06.11.2006

Şimdilerde siyasetten elini çekmiş görünen Yıldırım Aktuna Meclis'te konuşma yaparken kendisine lâf atanlara, "Senin bana ne dediğin önemli değil, ama ben sana deli dersem..." diye başlayan bir cümleyle mukabele ederdi. Psikiyatri mütehassısı olduğundan onun birine "Deli" demesi işi bitirirdi çünkü...

Gazetelere yansıyanlara bakıyorum, 'irtica' kavramı da benzer bir kadere sahip olmaya başlamış. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) saflarında buluşan Jandarma Genel Komutanlığından emekli Org. Şener Eruygur ile İstanbul Üniversitesi eski rektör yardımcısı Prof. Fatma Nur Serter birilerini 'irtica' ile suçlamışlar... Bir eski asker ile eski bir üniversite yöneticisinin ADD üyesi olarak birine "Gerici" demesi bayağı etkili bir suçlama sayılır.

Yalnız bu defa bir sorun var: Şenuygur ile Serter'in 'irtica' ile suçladıkları kişiler de ADD üyesi insanlar... Haklarında hem 'Atatürkçü' hem de 'gerici' ve 'Fethullahçı' sıfatları kullanılan Yılmaz Dikbaş ADD üyesi; Mahmut Özyürek ise ADD Isparta Şube Başkanı... Dikbaş ve Özyürek de, Eruygur ve Serter'i "Atatürkçülük maskesi altında Protestan misyonerlerine âlet olmak" ile suçluyorlar...

Şaşırdığınızı bildiğim için bu konuya giriyorum, ben şaşırdım çünkü. Sorun galiba 'Atatürkçülük' konusuna yaklaşım ve yöntem farklılığından kaynaklanıyor: Eruygur ve Serter 'pragmatik Atatürkçü' sayılabilir; 'Fethullahçı' olmakla suçlanan Dikbaş ve Özyürek ise 'katı Atatürkçü' sınıfına giriyor...

Org. Eruygur ile Prof. Serter ADD'ye üye olup yönetime girmeden önce Çağdaş Eğitim Vakfı'nın (ÇEV) yönetimindeydiler. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) ile ÇEV ortak zeminde buluşabilen örgütler... İlkinin başında Türkân Saylan var, diğerinde ise Yaşar Yaşer; ÇEV başkanı da Yaşar Bey'in eşi Gülseven Yaşer...

Gülseven Hanım'ın başında bulunduğu ÇEV, Eruygur ve Serter'i de saflarına katarak daha bir güçlenmiş... Yaşar Yaşer'in başında bulunduğu SEV ise, Amerikan misyonerleri tarafından ülkemizde eğitim faaliyetlerine katkıda bulunmak üzere 19. yüzyılda kurulmuş American Board Heyeti'nin (ABH) mirasçısı; yıllar önce, ABH, varlığını SEV içerisine katarak ülkemizden çekildi. Misyonerlik iddiasının temelinde ÇEV ve SEV gibi örgütler ile ABH ilişkisi yatıyor, sizin anlayacağınız...

Benim 'Pragmatik' buluşumun sebebini sanırım anladınız: SEV nasıl Amerikalı bir dinî kuruluşun varlığını kendi varlığında koruyorsa, ÇEV de Avrupa Birliği (AB) kaynaklarından yararlanmakta beis görmüyor. ÇEV'in internet sitesine girdiğinizde, sitenin en görünür yerinde, 15 yıldızlı AB bayrağı ile "Çağdaş Eğitim Vakfı Avrupa Birliği Destekli Projeleri' başlığı karşınıza çıkıyor.

Meraklıyım ya, sitenin o bölümüne tıkladım, aa o da ne, ÇEV gerçekten dikkatimizden kaçmış muazzam AB projeleri üstlenmemiş mi? Projelerden biri 'Hayata Bakış' adını taşıyor. 24 ay süreli projenin hedef kitlesini okuyalım: "Türkiye'nin Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan 13-19 yaş arası genç kız ve genç erkekler, öncelikle öğrenim dışı kalmış gençler, genç kadınlar, daha sonra öğrenciler ve çalışanlar..."

ÇEV, dolayısıyla yönetiminde bulunan Org. Eruygur ve Prof. Serter, Doğu Anadolu'ya dönük bu proje için AB'den maddî destek almakta ve bunu üyelerine iftiharla duyurmakta bir sakınca görmemiş... Benim 'pragmatizm' dediğim bu; "Domuzdan bir kıl koparmak kârdır" diye düşünmüş olmalılar...

Yılmaz Dikbaş ile Isparta ADD Başkanı Mahmut Özyürek ise 'katı Atatürkçü' denilebilecek insanlar... 'Tabuta Çakılan Son Çivi: Avrupa Birliği' adlı kitabın da yazarı olan ve kitabında AB'den para alan örgütlerin listesini ibret-i âlem olsun diye sunan Yılmaz Dikbaş'ın, AB kaynağı kullanmayı 'tabuta çakılan çivi' saymasını doğal karşılamak gerekiyor. ADD başlıklı kâğıtlarda "Yurt içi ve dışından para kabul etmemekten gurur duyuyoruz" yazarmış; bu yazı bir ara kaldırılmış, sonra yeniden eklenmiş...

Cumartesi günü bazı Atatürkçü örgütler Ankara'da miting düzenlediler. Bu çıkıştan iktidara tâlip bir siyasî parti omurgası oluşabileceği beklentisi var; zaten konuşmacılar da müstakbel birer politikacı gibi konuştular mitingte. Bulundukları konum ve sunum açısından benim gözümü doldurduklarını söyleyebilirim. "Pragmatikler mi öndeydi, yoksa katılar mı?" merakıyla gözlediğimde, Türkan Saylan'ın ön planda bulunuşundan, partileşme sürecindeki Atatürkçü çizginin pragmatikleri yeğlediğini çıkardım...

Yılmaz Bey ve Mahmut Bey kusura bakmasınlar, güçlü olan o çizgi: American Board'ın mirasçısı SEV'in yönetiminde Şevket Sabancı ve Bülent Eczacıbaşı gibi büyük işadamları bulunuyor...
Son Güncelleme ( 06.11.2006 )

                                                            http://tr.fgulen.com/content/view/12503/12/

                Fehmi Koru (Taha kivanc ) ya göre gercek Atatürkcü Yilmaz Dikbas imis !
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı Egenin Efesi

  • Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 178
Bu başlık altındaki bilgileri bizlere ulaştıran değerli Türkçüler YALNIZKURTKARAGÜLLE ve motun yabgu'ya teşekkür ederim.
İnanın insanın kafası allak bullak oluyor. Bu nasıl iştir anlamak mümkün değil. Kimin eli kimin cebinde bilinmiyor. Sanki truva atı her yere girmiş ve bütün kaleleri birer birer içten fethetmiş gibi. Acaba bu tür işler bir taktik gereği mi yapılıyor? Kime inansan, güvensen altından bir şey çıkıyor.
Şaşkın vaziyetteyim. İnsan kendinden bile şüphe eder hale geliyor.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
Dün Efe'ydik, Zeybek'tik; bu gün: GÖKBÖRÜ'dür Adımız!

Çevrimdışı Egenin Efesi

  • Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 178
Önceki iletiye eklemeyi unuttum, sonra düzeltme yapmak istedim ama düzenleme seçeneği kapalı olduğundan bu iletiyi yazıyorum.
Bu Levent Kırca denilen adam gayr-i ciddi, laçka, cıvık, ukela dümbeleğin birisi.
Bizim memlekette bu tür şahıslar için "bunun gibi dostu olanın düşmana ihtiyacı olmaz" denilmektedir. İP ve Ulusalcıların bir yerlerin dümen suyuna çoktan beri girdiklerini daha doğrusu Doğu Perinçek denen şahsın oldum olası ajanlık faaliyetlerinde olduğunu bilmeyen yok. Levent Kırca denen cıvık zerzevatı Ulusal kanalın başına geçirmelerini "tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş" atasözümüzle tanımlamış olalım.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
Dün Efe'ydik, Zeybek'tik; bu gün: GÖKBÖRÜ'dür Adımız!

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Andam Yilmaz dikbas isci partisi kökenli ,oradan kovulmus veya ayrilmis her neyse . Benim ilgimi ceken Levent Kircaya meydan okurken Ahmet Hakani savunmaya kalkismasi . Belliki Levent Kircanin Ahmet Hakana ithafen yazdigi mektup kanina dokunmus . Bizim icin Levent Kirca Ahmet Hakan ve benzerleri ayni yolun yolcusu . Dikkati ceken bir diger husus " AKP’ye oy verdiği için 21 milyondan fazla insanımızı “kendilerini bir paket makarnaya, bir çuval kömüre satmış kişiler” olarak gösterip hakaretler yağdıran Emin Çölaşan’a, diyerek " AKP agziyla Emin Cölasana saldirmasi rengini belli ediyor . Burada elestirdigi adi gecen yazarlari savundugumuz anlami cikarilmasin . Neticede Emin Cölasanda ajan Dogu Perinceke " degerli kardesim " diyecek kadar sahte Atatürkcülere yakin bir isim . Seninde zikrettigin gibi kimin eli kimin cebinde belli degil. T.T.K.
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı ÖGEDAY KAĞAN

  • Yasakli
  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 9
SADECE TÜRK SOYUNDAN GELENLERİ DİNİNE MEZHEBİNE EKONOMİK DURUMUNA BAKMADAN  TÜRK KABUL EDEN  ATSIZCI IRKÇI ŞAMAN DÜŞÜNCE  ATATÜRKÇÜ LAİK TURANCILIĞI KABUL EDER  SAMİMİ OLARAK BEN TÜRKÜM DİYEN HERKESİ  SOYUNA SOPUNA IRKINA BAKMADAN  TÜRK KABUL EDEN MANEVİ ŞUURLANMAYA DAYALI  DOKUZ IŞIK ÜLKÜCÜ ALPARSLAN TÜRKEŞ DÜŞÜNCESİ  TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜNÜ SAVUNUR  ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE İSE  TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DER ÜLKÜCÜ DÜŞÜNCE TEMELDE İSLAM AHLAK VE FAZİLETİNİ  KABUL EDERKEN ATSIZCI DÜŞÜNCE IRKÇILIK ATSIZIN FİKİR VE MAKALELERİ ATATÜRKÇÜLÜK İSE  BATICILIK VE LAİKLİĞİ VE TÜRK MİLLİYETÇİLĞİ İLE VATAN VE MİLLET SEVGİSİNİ ESAS KABUL EDER AKP İSE ÜMMETÇİLİĞİ ESAS KABUL EDER BAŞBAKAN BİZ YARADILANI YARADANDAN DOLAYI SEVERİZ DEMİŞTİR