Onlarca üniversite, yüzlerce fakülte, binlerce hoca suskun ve korku içinde.
Televizyonların ve kargalarının %99 u beslemeye, biata dönüştü.
Gazetelerin %95 i tek yönlü, esas duruşta, iktidar borazanı.
Aydınlar, entellektüeller korkunç bir baskıyla konuşamıyor, yazamıyor.
Milyonlarca öğrenci Anayasal hakları ellerinden alınmış, konuşamıyor, yürüyemiyor bile.
Hakim, savcı topyekun adalet suskun, ezik ve bitik halde.
Asker ve emniyet emireri olmuş, meşru haklarını kullanamıyor bile.
Milyonlarca emekli, işçi, köylü, dar gelirli kuru ekmeğe muhtaç ve aciz durumda.
Kadın ve çocuklar, şiddet, baskı, gözdağı ile haklarını bile isteyemiyorlar.
Zengin, acımasızca talana, soyguna ve vurguna doymuyor.
Halk suskun, korkuyor, diyanet ve cemaatlerin manevi baskısı altında.
Adalet savaşçısı avukatlar sadece hukuku savunuyor, Baroları ve yasal hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor.
Hukukun dışında hiç kimseye biat etmeyen, adaletten ayrılmayan, mücadele eden çok az bir insan kaldı.
Yukarıda efkar-ı umuminin gerçeğini tasvir etmeye çalıştım.
Bu tablo, Türkiye'nin değil de; İran'ın, Uganda'nın, Kuzey Kore'nin tarifi gibi...
Ama maalesef, gerçek bu!
Bu böyle gitmemeli.
Masumların feryadı arşa değdi.
Mutfaklarda yangın var.
Gençlerimiz bu ülkede yaşamak istemiyor.
Sussan gönül razı değil, konuşsan darbeci ilan ediyorlar.
Demokrasi, rafa kaldırıldı.
İnsanlar gülemiyor, yaşama sevinci kalmadı.
Herkes endişeli ve korkuyla yaşıyor.
Kimse adalete güvenmiyor.
Ve hatta adalet diye bir kavrama bile inanmıyor, insanlarımız.
Bir ülke; açlıkla, yoklukla yıkılmaz ama, adaletsizlik yıkar, der Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi.
Masum ve mazlum dünya milletlerine ilham veren, güzelim ülkemiz, ne hale geldi?
Her şeye rağmen ümidimizi yitirmiş değiliz.
Küllerinden doğan bir tarihi tecrübemiz var.
Silkinip ayağa kalkacak ve bu kötü gidişe dur diyerek, makus talihimizi yeneceğiz.
Çünkü biz;
Türk Soyunun Gizli Gücüne İnanıyoruz!
Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!