Malesef acı bir üniversite gerçeği.
Soysuz köpeklerin yuvalanması. Sırtlan gibi toplanıp saldırmaları. Ülkü ocakları "dergi" kisvesinden bir türlü çıkamadı buralarda.
1965 ila 1980 arası ciddi ve yaygın bir milliyetçi teşkilatlanmanın varlığından söz edilebilir. Lakin 12 Eylül 1980 ihtilali bu yapıyı darmadağın etti ve özellikle milliyetçi, Ülkücü kesim bir daha asla eski örgütlenme disiplinine ve gücüne ulaşamadı.
Maalesef üniversitelerde; sol, sosyalist, marksist ve hatta etnik bölücü ve hatta İslamcı siyasal örgütlenme; sağcı, vatansever, milliyetçi, ülkücü örgütlenmenin fersah fersah ilerisinde.
Sol ve türevlerinin örgütlenme hususunda başlı başına bir becerileri ve gelenekleri var. Bunda eski zamanlarda uygulanan yasakların çok ciddi katkısı var.
Özellikle ileri sol diyebileceğimiz bölücüler, sosyalistler ve marksistler varlıklarını sürdürebilmek için hep illegal ve yer altı örgütlenmelerine yöneldiler.
Aynı şekilde siyasal İslamcılar da kapalı cemaat ve tarikat örgütlenmeleriyle iktidar oldukları bu günlere kadar geldiler.
Milliyetçi kesim sol ve dinci örgütlenmelerin yanından bile geçemez.
Dergi, gazete vs. çatısı altında oluşturulan birlikteliklerin ömrü kısa olduğu gibi birliktelik için gereken duygu ve fikir birliğini sağlamaktan da uzak kalıyor.
Bütün fikir sistemlerinin varlığının, gücünün temelini ve sürekliliğini; özveri (fedakârlık), içtenlik (Samimiyet), bağlılık (Sadakat) ve inanmışlık oluşturmaktadır.
Eğer bir dava ve yapılanmada; özveri, içtenlik, bağlılık ve yeterince inanmışlık yoksa, şeklin aldatıcılığıyla, saman alevi gibi bir parlayıp sönüyor.
Türkiye'de sol profesyonel bir örgütlülük geleneğine sahip.
Siyasal İslamcıların bu konuda başarısı iktidarlarıyla ortada olduğundan, ayrıca, söylemeye bile gerek yok.
Bu vesileyle, hain pkk militanlarınca katledilen, aziz şehidimiz Fırat Çakıroğlu'nu, rahmetle yad ederim.
Ruhu şad olsun!
Mekanı Cennet olsun!
Ne mutlu Türk doğup, Türk Gibi Yaşayana...
Saygılarımla.
Çağrıbey