Bu iki konuyu karşılaştırmak bence yanlıştır.

Gardaşım ikisi de başımızın belası be..Biri uyutma perhizi ile milleti avutuyor.Diğeri;4 bin küsuru aşkın devlet görevlisini şehit ediyor.

Biri bedenimizde kök salmaya çalışan bir asalak..Diğeri ruhumuza dinamit koyuyor,konu bundan ibarettir.Tehlike/tehlikeler bellidir.-sözüm meclisten dışarı- Bunu papağan gibi tekrar etmeye gerek yoktur.

Ziya Paşa merhumun kafalarımıza kazınmış ''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz'' sözünün gereğini yapmak zamanıdır.
Çözümler ve sorunlar..Birbiri ile iç içe duran bir konu..Fethullah'ta pkk'da aynı kaynaktan beslenmiyor mu, bunlar çeşitli kılık ve maskeler ardında bu millette zarar vermiyor mu?Ee o zaman bu konuyu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp millettin önüne sürmenin alemi nedir?Direkt olarak geçilmesi gerekilen konu;''çözüm nedir?'' sorusu değil mi?

Aynı şeyleri de yazıp durmak bir noktadan sonra sıkıyor.Ve herşey aynı..Değişen hiçbirşeyin olmaması, aynı borçların katlanarak devam etmesi, işsizlik, çiftçinin gariban hali v.s v.s...Sorun aynı;-teşbihte hata olmasın- Kabe'de hacıların Safa ile Merve arasını dolandığı gibi bizde aynı şeyi yapıyoruz.

Bugün Türkiye ''çıkmaz sokağına'' gelmiş durumdadır.Bu çıkmazı parça parça bölünmüş, topu topu bir avuç vatansever -ya da  o imajı kullanan zibidilerle- halledemeyiz.Türkçüler'in zamana ihtiyacı var.Bugün her ne kadar milliyetçilik yükselmiş ise de bu yükseliş laf-ı güzaftan başka birşey değildir.Hareketimizin üssünü belirleyememişiz, pusulasız gemi gibiyiz adeta..Açık denizde salınıp duruyoruz..

Türkçü kafa yapısı Türkiye'de tam anlamı ile benimsenmiş durumda değil...Bunu hepimiz biliyoruz..Çözüm ''zaman'' olayından geçiyor.Yetişmiş bir kadrosu olmayan, kendi içinde sorunlarını halledememiş, ve politik düşünüşünü diğer unusurlarla(ekonomi, kültür v.s) tamamlayamamış bir toplultan ibaretiz..Bu tabloyu bizim lehimize çevirebilmemiz içün ''zaman'' etkenine ihtiyaç vardır.Hani bir reklam vardı;çok çalışmam lazım çook... diyen bir çocuğu hepimiz hatırlarız..Bizim o çocuktan fazla bir farkımız yok.

Sözümü bazı soydaşlarımın ters bir tepki koyacağına kani olduğum bir şiir ile tamamlıyorum;Mahzuni Şerif'ten yani..
Bilmem söylesem mi söylemesem mi?

Mevla gül diyerek iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı

Milletin sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi

Mahzuni Şerif' im dindir acını
Bazen acılardan al ilacını
Pir Sultan'lar gibi darağacını
Bilmem boylasam mı, boylamasam mı

Bilmem boylasam mı, boylamasam mı
Ne edem bilmem ki
Boylamasam mı

Esenlikler, saygılar...

TTK