Son İletiler

Sayfa: 1 2 3 4 5 6 [7] 8 9 10
61

HİKAYE YAZARI ÖMER SEYFETTİN İLE SERDAR YILDIRIM
Tarih 4-Ağustos-2023 Bursa'da bir kitap mağazasında çok değerli yazarlarımızdan Ömer Seyfettin ile beraberim:  " Sayın Ömer Seyfettin, bakın burası üç katlı bir kitap satış mağazası. İçinde binlerce kitap var. "
Ömer Seyfettin: " Ya Serdar, beni buraya neden getirdin? Ben 1920 yılını hatırlıyorum. O zamanlar 36 yaşındaydım. İstanbul'da bir lisede öğretmenlik yapıyordum. "
" Evet doğru, bunları ben de biliyorum ama sizin bilmediğiniz bir şey var. 1920 dediniz. O zamandan şimdiki zamana 103 yıl geçti. 103 yıl sonra siz neredesiniz, hikayeleriniz nerede? "
" Ben o hikayeleri yazdım, durdum. Bir İstanbul gazetesinde bunlar her gün tefrika halinde yayınlanırdı. Biliyor musun Serdar, yurdumuzu düşmanlar istila ettiğinde ben subaydım. Çanakkale taraflarında askeri ciple gidiyorduk. Gökyüzünde bir yazı belirdi. Fethun karib.  ( Çanakkale’ye cephesini ziyarete giden heyeti edebiye içerisinde bulunan Ömer Seyfettin, yolda karşılaştıkları fevkalade bir hadiseyi Müjde adını verdiği hikayesinde anlatmıştır. Gün ağardığında heyet gökyüzünde ince bir duman ile “fethun karib” yazdığını müşahede etmiştir. Fethun karib, yakın bir fetih anlamındadır. ) 1915 yılı başlarıydı. Ne oldu? Neler oldu? Yolda gelirken ben Türküm dedin. Türkiye Cumhuriyeti dedin. Türkiye Cumhuriyeti'ne bravo da Osmanlı ne oldu? Bırak Osmanlı İmparatorluğu'nu Anadolu ne oldu? "

" Mustafa Kemal 19-Mayıs-1919 tarihinde Samsun'a çıktı. "
" Bunu biliyorum. "
" Türk Ordusu ve Mustafa Kemal bir buçuk yıl Sakarya Irmağı doğusunda konuşlandı. Mustafa Kemal onlara savaş öğretti. Türk Ordusu Mustafa Kemal önderliğinde ileri atıldığında yunan askerleri şehirleri, köyleri yakarak kaçtı. Kurtuluş Savaşı'nı kazanan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Tarihe ismini altın harflerle yazdırdı. "
" Mustafa Kemal adını daha önce defalarca duymuştum. Cumhuriyet yıllarına ömrüm vefa etmedi. Şu an çok sevinçliyim ve çok mutluyum. "
" Mustafa Kemal kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı oldu. 10-Kasım-1938 'e kadar 15 yıl bu görevini devam ettirdi.  24 Kasım 1934 yılında Atatürk soyadını aldı. Artık O Mustafa Kemal Atatürk'tü. "
" Serdar, Atatürk hakkında kitaplar var mı burada? "   
" Evet var. "

Atatürk kitapları reyonuna gittik ve Ömer Seyfettin'e kitaplarda yazılanları okudum. Her iki dakikada bir Ömer Seyfettin tarafından, Atatürk ayakta alkışlandı. Daha sonra birlikte Ömer Seyfettin kitapları reyonuna yöneldik. İki elime birer kitap aldım. Bakın, dedim, bu kitapta Kaşağı hikayeniz var. Bu kitapta da Kütük hikayeniz bulunuyor.
Ömer Seyfettin: " Vay benim canlarım, ciğerlerim. Aradan 103 yıl geçmiş ve hikayelerim unutulmamış. Bir yazar aradan 50 yıl geçmiş ve hatırlanıyorsa unutulmamış demektir. Artık o yazar olmuştur. Ey Serdar Yıldırım, ben artık yazar oldum mu? "
" Evet oldunuz, hem de çok değerli, unutulmaz bir yazar oldunuz. "
" Yaşasın, ben şimdi çok mutluyum. "
Ömer Seyfettin tansiyon ve şeker hastasıydı. Atina'da 10 ay esir kaldı.  İstanbul'a geldikten sonra tansiyon ilaçları kullanmaya başladı ama şeker ilacı yoktu. 6 Mart 1920 yılında aramızdan ayrıldıktan 2 yıl sonra şeker ilacı icat edildi. Şu şeker ilacını 4-5 yıl önce icat etseydiniz olmaz mıydı? Ömer Seyfettin size nice yeni hikayeler armağan ederdi.

SON

62

SIRTLAN ZOBO
Sırtlan gruplarının dışladığı, aralarında barındırmadığı Zobo adındaki sırtlan bir şehrin çok yakınlarına gelmişti. Çayırın ortasında toparlak bir şey dikkatini çekti. Bu neydi? Zobo, onu kokladı. Burnuyla ittirdi. Yuvarlanıyordu. Biraz daha, biraz daha derken, o yuvarlandıkça, Zobo zevk aldıkça, oyun sürdü. Daha sonra oyunu bıraktı. Yorulmuştu. Çimenlere yattı. Uyuyakaldı.

Zobo gürültüye uyandı. Tatlı tatlı gerindi. Anında gerinmeyi bırakıp büzüştü. Vitesi geri taktı. Geri geri gitti. Az sonra çalıların arasında görünmez oldu. Ama görüyordu. Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bu dünyanın sahipleri yani insanlar, o yuvarlanan şeyin peşinden koşuyordu. Arada bir durup bağırışıyorlar sonra yine oyuna devam ediyorlardı. Tahta direklerin arasında biri o yanda, biri bu yanda, iki insan sabit bekliyordu. Eğer vuruş direklerin arasından geçerse gool diye bağırıyorlardı. Galiba bunlar iki ayrı takımdı ve maç yapıyorlardı. Bunları düşünürken toparlak şey yuvarlandı ve yanına geldi. Zobo fırladı, topu burnuyla ittirdi, ayaklarıyla vurdu, sahanın ortasına geldi. Zobo'yu görünce önce korkan insanlar, sonra alıştılar. Gol atınca onu alkışladılar. Koştu, koştu, insanlarla çoştu, başroldeydi ve kalıplaşmış bir takım fikirleri kırmak mümkündü.
Sonra insanlar gittiler, Zobo yalnız kaldı. Daha sonraki günlerde çok bekledi insanlar gelir diye ama kimse gelmedi. Güçlü çenesiyle ısırarak topu patlattı. Ses yüksek frekanslıydı, çok korktu. Hızla koşarak oradan uzaklaştı. Dağlara gitti. İnsan yapısı top patlıyor ve korkutuyordu. Demek ki, insan da patlar ve korkuturdu. Bunun üzerine bir daha insanlarla karşılaşmamaya söz verdi.

SON

---------------------------------------------------------

PANTER
Panterin biri, bir ovanın ortasına bakkal dükkanı açmış. Özellikle su, sulu gıdalar ve et satışları çok oluyormuş. Panter bire almış, ona satmış. Parasına para katmış, zengin olmuş. Ovada yaşayanların eğitim eksikliği panterin dikkatini çekmiş. Bakkal dükkanının karşısına ticaret okulu yaptırmış. Pek çok yavru hayvan bu okulda okumaya başlamış. Ticaret dersine panter girerek ders vermiş. Onlara ticaretin kurallarını, ticarette nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiğini öğretmiş.

Bir yıl sonra okul ilk mezunlarını vermiş. Yavru ayı, yavru kurt, yavru tilki... şimdi kocaman olmuşlar. Mezun olur olmaz ovadaki tek ticarethane olan bakkala yönelmişler. Panter, suyu, eti kaça alıp kaça satıyor, araştırmışlar. Okulun masraflarını karşılamak için, karını giderek artıran ve bire alıp yirmiye satmaya başlayan panterden şikayetçi olmuşlar. Orman mahkemesi panteri suçlu bularak hapse atmış. Panterin ilk ziyaretçileri öğrencileri olmuş. Toplu halde gelen öğrenciler panterden özür dilemişler. Panter onları sessizce dinlemiş.

Ertesi gün panteri odasına çağıran hapishane müdürü, öğrencilerinizi iyi yetiştirmişsiniz, deyince, panter, ne demezsin, demiş. Hem biraz fazla iyi yetiştirmişim. Ticaret gelişsin, bölge kalkınsın derken, bu gidişle ticaret yok olacak.
Hapishane müdürü:  " Yok canım, öğrencileriniz bakkalı işleteceklermiş. Ticaret neden yok olsun? "
Panter:  " Bakın ben sıfırdan zirveye çıktım. Sıkıntılar yaşadım, fırtınalara göğüs gerdim. Onlar hazıra kondular. Paraşütle zirveye çıktılar. Küçük bir esinti karşısında direnemezler. Zirvede tutunamazlar. "
Aradan bir ay geçmemiş. İflas eden bakkal dükkanı kapısına kilit vurmuş. Okul zaten kapanmış, öğrenciler dağılmış. Kuraklığı yaşayan ovada bir damla suya hasret kalınmış. Ova mahkemesi davayı gözden geçirmiş ve panteri serbest bırakmış. Panter bakkal dükkanını yeniden açmış. Dükkan müşterilerle dolup taşmış. Panter kar marjını artırarak bire alıp elliye satmaya başlamış.
Panter okulu da açmış. Yeni öğrencilerine ticaret dersi vermeye başlamış. Derslerinde girişimci olmanın yararlarını ve girişimcinin korunması gerektiğini vurgulamış. Bir daha panteri hiçbir öğrencisi şikayet etmemiş.

SON

----------------------------------------------------------------

ANNE KANGURU
Bir kanguru varmış. Kesesinde yavrusunu taşırmış. Zamanla yavru büyümüş, keseye zor sığar olmuş. Ayrılık vakti gelmiş, çatmış.
Anne kanguru: " Benim güzel yavrum, artık büyüdün, kocaman oldun. Ayrılacağız, sen yoluna ben yoluma. "
Bunun üzerine yavru kanguru: " Anne, ne olur beni bırakma. Ben sensiz ne yaparım? "
Anne kanguru: " Ama canım, ben senin kadarken çoktan yalnız kalmıştım. Canımı dişime taktım, zorlukları alt ettim, hayatın kötülüklerine göğüs gerdim. Savaştım ve kazandım. "
" Anneciğim, canım benim. Ne olur, bir süre daha seninle kalayım. Gelişeyim, güçleneyim. O zaman hızlı koşarım. Dingolar, ( Avusturalya'da yaşayan bir köpek türü. ) beni yakalayamaz.
" Güzeller güzeli, Esat'ım benim. Aman, ağzından rüzgar alsın. Seni dingolara teslim etmem. Gerekirse birkaç ay daha sana bakarım. "

Ertesi gün yavrusuyla birlikte otlamakta olan anne kanguru ilerden gelmekte olan dingoları görmüş. Dingolar geliyor deyince yavru kanguru annesinin kesesine girmiş. Hızla kaçmaya başlayan anne kangurunun peşine dingolar takılmış. Giderek yaklaşmakta olan dingolardan kurtulamayacağını anlayan anne kanguru, yavrusuna şöyle demiş:  " Esat, dingolar yaklaşıyor. Şu köşeyi dönünce ağaçların arasına seni bırakacağım. Yere yat, sessizce bekle. Ben peşimdekilerden kurtulunca seni almaya gelirim. "
" Tamam oldu. "
Biraz sonra hafifleyen anne kanguru dingolarla arasını giderek açmaya başlamış. Sonunda dingolar, anne kangurunun peşini bırakmışlar. Anne kanguru çok uzaklardan geniş bir yay çizerek yavrusunu bıraktığı yere sabaha karşı gelebilmiş. Aramış, taramış, çalı diplerine, ağaç kovuklarına bakmış, bağırmış, yavrusu yokmuş. Günler sonra yavrusunu bulmaktan ümidini kesmiş ve ağlayarak bölgeyi terk etmiş. Yavrusunu başka bölgelerde arayacakmış.
Annesi Esat'ı bırakalı birkaç saat olmuştu ki, oradan geçmekte olan kanguruların kralı, Esat'ı görmüş ve yanına almış. Yavrusu olmayan kral, Esat'ı tahtının varisi olarak yetiştirecekmiş.

Böylece aradan on yıl geçmiş. Yaşlanan kral tahtını Esat'a bırakmış. Esat, kral olmuş. Kanguruları doğruluk ve adalet ilkelerine bağlı kalarak yönetmeye başlamış.  Kralın evlatlığı Esat'a tahtını bıraktığı haberini duyan anne kanguru çok heyecanlanmış. Yeni kral acaba onun yavrusu olabilir miymiş? Adı da yaşı da aynen tutuyormuş.
Anne kanguru saraya gitmiş. Görevlilere durumu anlatmış. Görevliler, olanları krala söyleyince kral hızla koşarak saray kapısında yaşlı gözlerle bekleyen annesine sıkıca sarılmış.
Esat uzun yıllar krallık yapmış. Annesini yanından ayırmamış. Bu zaman süresince kangurular çoğalmışlar. Dingolarla çetin bir uğraş içine girmişler ve onları yenmişler. Sayıları azalan dingolar, uzak diyarlara göç etmişler. Böylelikle kangurular dingo korkusu olmadan yaşamaya başlamışlar.

SON

-------------------------------------------------------------------

LAMA VE PUMA
Güney Amerika Kıtası'ndaki And Dağları'nda bir lama yaşıyormuş. Bu lamanın adı Heman'mış. Heman bazen sürüyle birlikte otlar, bazen yalnız gezermiş. Hayat güzelmiş, yaşamak güzelmiş, otlamak güzelmiş. Nereden gelmiş bilinmez bir puma ( Dağ aslanı ) ortaya çıkmış. Puma avlanmaya başlamış. Lamalar sağa sola kaçışmışlar ama puma her defasında bir lamayı yakalamış.  Lamalarda bir korku, bir telaş; geceleri bile uyuyamaz olmuşlar. Bir pumanın karnı doyacak diye yüz lama can pazarında, doğru mu bu?

Aradan yıllar geçmiş. Puma belası birkaç günde bir tepedeki mağarasından inerek lamaları avlamış. Son yedi yılda yedi yavrusu olan Heman'ın yavrularını puma almış. Heman, seneye yavrulamak istemiyormuş. Nasılsa puma kapacak diye öteki lamalara da yavru yapmamalarını söylemiş. Belki o zaman puma açlıktan ölürmüş.
Günlerden bir gün Heman tepedeki mağaranın önünde oynaşan dört puma yavrusu görünce, bela bir iken yakında beş olacak. Bunlar bir büyürse vah bana, vahlar size, demiş arkadaşlarına. Yandık ki hem ne yandık, soyumuz kuruyacak, demiş arkadaşları.
Bir yıl sonra avlanmaya başlayan beş puma kısa sürede lamaları kırıp geçirmiş. Geriye sadece Heman kalmış. Heman koşarak zirveye çıkmış. Ulu Kartal Kondor'a seslenmiş. Kondor gelmiş. Heman olanları anlatmış. Yardım dilemiş. Kondor, Heman'a acımış. Dileğini kabul etmiş. Sonraki günlerde pumaları birer birer avlamış.  Heman oralardan çok uzaklara giderek başka bir lama sürüsüne katılmış. Aradan zaman geçmiş bir yavrusu olmuş. Pumasız ortamda yavrusunu büyütmüş. Birlikte kırlarda özgürce koşup oynamışlar.

SON

Fikir: Serhat Yıldırım
Yazan: Serdar Yıldırım

63


Bunlar, siyasal İslâmcıların oluşturmak istedikleri aydın(!) ve bilim adamı(!) tipleridir.
Deve idrarını şifa kaynağı olarak gören dini anlayışın vardığı/varacağı sonuç budur.
Bunlar; akla, ilme, bilime yani Adetulllah'a/Sünnetullah'a ihanet eden, inkarcı gürûhtur.
Bunların düşünce dairesi, son tahlilde; şirke, küfre ve inkâra varmaktadır.
Siyasal İslâmcılık, sadece,  Türk Milletinin ve İslâm âleminin sorunu değildir.
Bu sorun, topyekun, insanlığın sorunudur.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
64


Bu resimde görülen; sarıklı, sakallı, cüppeli, türbanlı, tesettürlü şahıslar, MİT ve emniyet tarafından, gözaltına alınan, İsrail'li Yahudi MOSSAD ajanlarıdır. (Basında İsrail için casusluk yapan Filistinliler olduğuna dair bilgiler de yer alıyor.)

Öyle puslu ki hava şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor diyen, cennetmekan, Kâzım Karabekir Paşa'nın kastettiği, tam olarak, budur.

Eminim ki bu şahıslar; cemaat ve tarikatların içinde fink atıyor ve kılık kıyafetleriyle, sergiledikleri dindar profil nedeniyle, bulundukları muhittin, en muteber kişileri arasında yer alıyorlar.

Türk Milleti; siyasal İslâmcılıkla yüzleşmek ve bunların gerçek yüzünü görmek zorundadır.

Zira, Türk Milletinin ve Türk devletinin, en büyük düşmanı, siyasal İslâmcılıktır.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
65
GÜNCEL / Türk Erkeklerindeki Maskülenite Eksikliği
« Son İleti Gönderen: Araz Tekkanat 29 Aralık 2023 »
Öncelikle herkese esenlikler diliyorum, otağa bugün katıldım ve bu benim ilk konum. Adım Araz...

Yeni nesil Türk erkeklerinde göze batan ilk olumsuzluk ciddi maskülenite eksikliği ve züppeleşme. Bu durum ırkımızın geleceği için çok ciddi bir sorun teşkil ediyor çünkü:

    Maskülen genç erkekler bir ulusun en önemli gücüdür. Maskülen genç erkekler, istilacıların bertaraf edilmesinde birincil derecede sorumludurlar. Bir ulusun erkekleri feminenleşmeye başladığı zaman içeride ve dışarıdaki düşmanları cesaret bulacak ve her türlü aşağılamayı, kötülüğü alenen gerçekleştireceklerdir. Böyle bir durumda ulusumuzun istilaya açık hale gelebilir ve tarihte birçok ulusun başına geldiği gibi imha edilebilir.

    Ülkemiz bulunduğu zorlu coğrafya sebebiyle sürekli farklı ulusların iştahını kabartmıştır. Bu uluslardan biri de biz Türkleriz atalarımız bozkırlardan gelen sert savaşçılar olarak bu bölgedeki zayıf halkları domine edip, itaatleri altına almışlar ve bu toprakları bize bırakmışlardır. Anadoluda bulunduğumuz bin senede birçok savaş verip, çile çekip bu coğrafyada tutunmayı başardık. Anadolu coğrafyası medeniyetler mezarlığıdır, birçok ulusa ev sahipliği ve kabristanlık yapmıştır. Bu uluslara katılmamak istiyorsak eğer ırkımızın genç erkeklerini önemsememiz oldukça önemlidir. Tarih kanıtlamıştır ki zayıflığa, özellikle bu coğrafyada yaşam şansı yoktur.

   Ülkemiz son 10 senede önce suriyeliler daha sonra ise afganlar tarafından istilaya uğramışlardır. Hiç şüphesiz küreselcilerin bu göç oyunlarının altında Türk ırkını anadoludan silme gayretleri yatmaktadır. ileri ki yıllarda patlak verecek olası bir iç kargaşa ve kaos ortamında gençlerimizin bu istilacıları defetme kudretine sahip olduklarından emin olmak zorundayız.

    Geçenlerde bir yazar keşfettim, kendisi amerikalı, babasız büyümüş ve bu sebepten dolayı hayatı boyunca feminen bir erkek olarak yaşamış 30lu yaşlarında karısı tarafından aldatılınca masküleniteye merak sarmış ve incelemelerime göre en doğru maskülenite yorumunu geliştirmiş. Amerikalı olmasına rağmen saygıyı hakeden biri olduğunu söylemeliyim. Bu adamın eserlerinden faydalanmann ırkımız adına elzem olduğunu düşünüyorum.

 https://twitter.com/jerr_rrej kendisinin twitter hesabı tüm kandaşlarımın incelemesini şiddetle tavsiye ediyorum. Yazdığı birçok kitap var ancak ilk ve en önemli kitabı, kendi hikayesi ile birlikte erkeklik (maskülen çerçeve) kurmayı anlattığı "The Wall Speaks"   https://www.amazon.com/dp/B08VRFY94V mutlaka her Türk tarafından okunmalıdır.

  Not: Irkımızın birlik ve beraberliğe en çok böyle günlerde ihtiyacı var bu yüzden kitabı okuyup yazarı tanıdıktan sonra lütfen daha çok Türk'ün faydalanması için önce evlatlarınızla, kardeşlerinizle, arkadaşlarınızla daha sonra da diğer ırktaşlarınızla bu başyapıt eseri paylaşın. Ben burada sizinle paylaşarak üzerimie düşeni yapmış bulunmaktayım.
66
Tarihte Bugün / Ynt: Mehmet Akif Ersoy'u anıyoruz
« Son İleti Gönderen: turania_25 28 Aralık 2023 »
İstiklal'in şairi, büyük şair; Akif Ersoy'u rahmetle anıyorum.  :prbay
67
Bizim akıl fukarası siyasal İslâmcılar Starbucks basıp milletin kahve bardaklarını ve büfeden satın aldıkları Coca-Colaları yerlere dökerken, uğruna öldükleri akp iktidarı, 12 Kasım 2023 tarihli resmi gazetede yer alan, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Coca-Cola'ya, 590 milyon TL, yatırım teşviki veriyor, Arap kardeşlerimiz(!) Kabe ve Mescid-i Nebevi'nin yanı başında yer alan, yüzlerce, Starbucks cafede, keyifle kahvelerin yudumluyorlardı.

Bizim, perhiz ve lahana turşusu, hikayemiz vardı.

Güzel hikayedir...

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
68
Kurtuluşa giden yolun en önemli duraklarından olan, Gâzi Gâzi Başbuğ ATATÜRK'ün Ankara'ya gelişinin, 104. Yılı, KIZILCA GÜN, Altay Dağlarından Macaristan'a kadar, bütün Türk Budunu'na; uğurlu, kutlu ve beñgü olsun!

Millî Mücadelenin karargahı olan, kutlu şehir, Ankara'ya selâm olsun!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

 
69
Tarihte Bugün / Ynt: Mehmet Akif Ersoy'u anıyoruz
« Son İleti Gönderen: Üçoklu Börü Kam 27 Aralık 2023 »

Uçmağa varışının 87. Yılında, istiklâl şairimiz, Mehmet Akif Ersoy'a; rahmet, minnet ve saygıyla...

Ruhu şad, durağı; Uçmak olsun!
70
Tarihte Bugün / Ynt: Sarıkamış Şehitlerimizi anıyoruz
« Son İleti Gönderen: turania_25 22 Aralık 2023 »
Vatan toprağı için donarak şehadete ermek...
Tarifi imkansız bir duruş ve destansı bir oluş...
Şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu vatanın her bir karışında ceddimizin ayak izlerinin var oluşu bizleri güçlü kılıyor.
Bu şuur ve özlemle... :prbay
Sayfa: 1 2 3 4 5 6 [7] 8 9 10