Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ => Konuyu başlatan: KayraKagan - 02 Haziran 2006

Başlık: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: KayraKagan - 02 Haziran 2006
!

Er meydanlarından çekilir oldun
Çorak iklimlere ekilir o!dun
Eğilmek bilmezdin bükülür oldun...
Sürer mi bu gaflet; daha kaç sene?
Uyan ey Türk uyan! Uyumak nene?

Boşaldın boşaldın.. dolabilmedin,
Gidişin o gidiş.. gelebilmedin...
Döktüğün kanları alabilmedin...
Şah damarlarına yapışan kene
Sömürür mü seni: daha kaç sene?

Bakın şu Oğuz'un torunlarına;
Kara taş bağlamış karınlarına!
Umutsuz gözlerle yarınlarına
8akarlar mı dersin; daha kaç sene
Uyan ey!... Kendine dönmeyi dene!

Eski sandıklarda harsın, tören ey!
Hain, çaşıt dolu; yanın, yören ey!
Bağlı tutsak sanır seni gören ey!
Bu böyle sürer mi; daha kaç sene?
Uyan ey!... Kendine dönmeyi dene.

Bak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul:
Ey Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul!
Silkin!... Öz mâyanla yeniden yoğrul!
İnsanlığı nûra kavuştur yine
Uyan ey!... Kendine dönmeyi dene.

Acunda ne varsa kurudan, yaştan
Al Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş'tan
Malazgirt ufkuna doğ yeni baştan...
Dilerim Tanrı'dan bu devran döne,
Uyan ey Türk!... Uyan! Uyumak nene?

Seni aldatmasın "Batı" denilen,
Onun mayasıdır "katı" denilen,
Onun iç yüzüdür "kötü" denilen...
Odur özsuyunu sömüren kene!
Sen uyan; onu da uyandır gene!

Düşün! Kaç parçaya bölmüşler seni?
Sonsuz bir sahraya salmışlar seni...
Kanadını kırıp yolmuşlar seni..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey!... Kendine dönmeyi dene.

Yıkıldın, yakıldın: "devrim" dediler,
Soysuzlaştırıldın "evrim" dediler,
Bozkurta it, ite "yavrum" dediler..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey!... Kendine dönmeyi dene.

Türk Bilge Kağan der "İşitin beni!
Benim çağlar aşan, benim en yeni.
Ey Türk! Birgün gaflet basarsa seni
Gönül ver, kulak tut bendeki üne,
Uyan Ey! Kendine dönmeyi dene!"

"Üstten gök basmayıp yer çökmeyince
Hainler türeyip bel bükmeyince
Seni gafil bulup kan dökmeyince
Türk'ün bir düşmanı çıksa da bine
İlini, töreni bozamaz yine!"

Köklerinden koptu okumuşların,
Batıyı put yaptı okumuşların,
Yaptığına taptı okumuşların...
Ey Türk! Kendine dön! Yad, yaban nene
Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne!

Dinle! Dövülmekte... Çağrı kösleri,
Dinle! Yakındadır... ayak sesleri,
Bozkurtların sıcak, hür nefesleri
Ufkunu doğudan sarsın da yine
Kalk! Doğrul yerinden! Yürü, geç öne!

Sen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen!
Sen, son Peygamberin has ümmeti. sen!
O seni boğmadan, boğ zilleti sen!...
Uyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene?
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!

Medet ummayagör kızıl surattan,
Seni mahrum koyar aşktan, muraddan,
Çağla Sakarya'dan, kükre Fırat'tan..
Kara, kızıl, sarı.. sür, topla yine;
Bunlardır özünü sömüren kene!

Destanlar yazılır, şanına lâyık,
Yine de erişmez ününe lâyık,
Olursan soyuna, dinine lâyık...
Geçer bu gafletin; sürmez çok sene,
Uyan ey Türk oğlu! Uyumak nene?

Niyazi Yıldırım GEÇOSMANOĞLU
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: ildeniz ilbey - 02 Eylül 2007
Bozkurt ocağının sönmeyen odu,
Çuluk Kağan oğlu Kürşad,
Korku bilmiyordu!
 
Ölümcül yaralar almıştı,
Ölmüyordu...
Yanı başındaydı ölüm meleği,
Gelmiyordu!..
 
Güneş,
Sıra dağlar çizgisindeydi
Yükselmiyordu!..
 
Susamıştı...
Bağrı yanmıştı...
Bir dolu sağrak sundu
Ölüm meleği...
Eğilerek atının yelesine,
Uzandı...
 
İçti,
Son damlasına dek!..
İçti...Ve kandı!
 

Bozkurt ocağının sönmeyen odu;
Çuluk Kağan oğlu Kürşad...
Ölmüştü!
Fakat yenilmemişti!..
 

 

 

Bozkurtlar (Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu)
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Atsız Gök-Börü - 30 Mart 2011
Fatih'le Çağdaş Hesaplaşma

Her delikanlının senin yaşında,
Kavak yelleri eserken başında;

Ta.. bilmem nereden şu kadar yolu
Gelip, almak var mıydı İstanbul'u?

Bunca zahmet, bunca şehit, bunca kan...
Neden yaptın bunu Sultan Mehmed Han?

Hatanı silmedi hala asırlar,
Hele işlediğin öbür kusurlar...

Ayasofya'yı camiye çevirdin;
Bilmiş ol ki büyük bir çam devirdin..

Minareler diktin dört bir yanına
Kubbedeki Haç'ın kıydın canına...

Korkudan sustular güzelim çanlar,
Sultanım! İrtica değil mi bunlar ?

Balkanlarda gürledin, çaktın Mora'da,
Ne işiniz vardı beyim orada?

Yaptığın bu yanlış yüzünden
Bütün Avrupa'nın düştük gözünden.

Bulgarın elini sıkmaz olduk,
Yunan'ın yüzüne bakmaz olduk...

Neyse ki çağımız füze çağıdır,
Ayasofyanın da müze çağıdır.

Şol dört minare, dört dikili taş.
Gibi sessiz kılıp eyledik çağdaş...

Eğer uğramazsak kem bir nazara
Belki korlar bizi Ortak Pazara...
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Atsız Gök-Börü - 01 Nisan 2011
ÖZMENEM


Öz menem! ...Öz menem! ...
Onlar kabuk...öz menem! ..
Sen yelde savrulan kül..
Yüreklerde köz menem! ..
Ülkü uğruna şehid
Men Süleyman Özmen' em! ..

Ne Kafkasya ne Prut
Şu bin yıllık anayurt!
Kurşunlanan bir Bozkurt,
Çıkarılan göz menem! ..

Dinmez gönül sancımız,
Derinleşir acımız...
Alınmazsa öcümüz
Dövülecek diz menem! ...

Ok bir kez çıktı yaydan..
Geçtik düğünden, toydan..
Şimdi hep meydan meydan...
Söylenecek söz menem! ...

Bitsin bu kızıl oyun! ..
Açılsın bahtı ay' ın! ..
Altay' da kurultayın
Toplandığı güz menem! ...

Vur Bozkurt' um! ! . Vur tilkiye...
Vur.. kurtulsun Türkiye...
Sizi büyük ülküye
Götürecek iz, menem! ...
Ülkü uğrunda şehid
Men Süleyman Özmenem!
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Atsız Gök-Börü - 01 Nisan 2011
ÖNKUZU

Kuzu yürür... kuzu yürür...
Önde Önkuzu yürür...
Kuzular meledikçe
Gönlüme sızı yürür!...

Önkuzu hey!... Önkuzu!...
Önde gider Önkuzu...
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu!...

Dursun adı... Dursun adı...
O gitti, dursun adı.
Dillerde Türkü olsun,
Yürekte vursun adı!...

Kuzular koç olacak,
Toy, düğün, göç... olacak
Bu yıl ki kuzuların
Adları ' öç ' olacak!!!
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Atsız Gök-Börü - 01 Nisan 2011
   NENE HATUN

Tâze gelin iken onsekizimde
İki göğcek bala iki dizimde
Ve iki damla yaş iki gözümde
Doksanüç gününden hatırladığım.

Ruhumun sururu oğlumla kızım
Mürvetim, devletim, sevincim, sızım...
İki can yoldaşım, Elifle, Kâzım..
Şaçlarını tel tel ıtırladığım.

Komazlar ki çifte kuzu meleye
Derler düşman gelmiş Çanakkale'ye
Yadımda oğlumu o velveleye
Ayet el Kürsi'yle poturladığım

Düşmanı kahredip dönsün diye tez
Yadımda..Kırklara adadığım bez..
Konuya-komşuya haftada 3 kez
İnce ekmek açıp fetirlediğim.

Ap akça mektublar gözledim.Gelmez.
Bağrımın başını közledim gelmez..
''Anam'' deyişini özledim.Gelmez..
Ap akça sütümle baturladığım.

Şehitlik şerbeti içti dediler..
İçti ve öteye uçtu dediler.
Ne mezarın belli, ne düştüğün yer
Ey can konağımda yatırladığım! ..

Ey can konağımda kadri ziyâde...
O, aydan, güneşden bedri ziyâde.
Peygamber katına ulaştı mı de
Doksanüç harbinde Aziziye'de
Moskof kafirini satırladığım
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Atsız Gök-Börü - 08 Ekim 2011
DİRİLECEK BOZKURTLAR

Ant: Ölüme dirliğe
Ant: Dirlikte birliğe
Ant: Erdem'e, erliğe
Mayalandı umutlar
Dirilecek Bozkurtlar.

Büyürken yağız taylar
Dolunur ince aylar
İller, ilçeler, köyler...
Dirilecek Bozkurtlar.

Yönelince doğruya
Derman olur ağrıya
Kulak tut bu çağrıya
Mayalandı umutlar
Dirilecek Bozkurtlar

Gök kanatlı bir kuştu
Göklerden gelen muştu,
Şimdi gönlüme düştü...
Dirilecek bozkurtlar
Ve devrilecek putlar.

Açıldı altun oluk
Doldu göğsüme soluk
Duysun ağaç, kuş, balık...
Filizlendi umutlar
Dirilecek Bozkurtlar.

Oğuz Han'dan bugüne,
Kür Şad'tan Kül Teğin'e
Kağandan Uç Beğine...
Tonyukuklar, Korkutlar
Dirilecek Bozkurtlar.

Geç zamandan öteye
Ulak sal üç kıtaya
Mehmetçikten Meteye...
Barbaroslar, Turgutlar
Dirilecek Bozkurtlar.

Konsun bülbüller güle
Gelsin kopuzlar dile
Tanrı'nın izni ile
Dirilecek Bozkurtlar
Ve devrilecek putlar.

Seyrelme, sıklaş koçum!
Gevşeme, pekleş koçum!
Ayrılma, yaklaş koçum!
Kırılmasın umutlar
Dirilecek Bozkurtlar.

Zamanında çıkmış Mavi İhtilal kasedinden, bestelenmiş hali...

http://www.youtube.com/watch?v=jPFpD3PKh6g
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Börü Budun Eri - 20 Temmuz 2012
Ta ezelden hür milletiz,
Soyu sopu gür milletiz,
Kandan, candan bir milletiz,
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Aynı mayadan yoğrulan,
"Türk", "Türkmen" diye çağrılan,
Aynı kıbleye doğrulan,
Secdeye konan aynı baş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Dedemiz bir, torunlarız,
Dün, bugün ve yarınlarız
Yüceleriz, derinleriz...
Yunus Emre, Hacı Bektaş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Oğuz'un yirmi dört boyu,
Yüce Türk'ün şanlı soyu,
Dede, baba, amca, dayı,
Bibi, teyze, bacı, kardaş..
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Olmaz ayrılıkta huzur,
Olmaz münafıkta özür,
Olmaz karavaştan vezir...
ALKAEVLİ, KINIK, YAZIR
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Soysuza verirsen değer
Döner ecdadına söğer...
Haydi haykır, Türk'sen eğer!
YAPARLU, DODURGA, DÖGER
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Fitne, fesat, bir kör kuyu
Bir olmaktır Türk'ün huyu
Vatanımın kırk bin köyü
KARAEVLİ, BAYAT, KAYI
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Gönlüm küskün, bağrım ezik
Ne fidanlar düştü, yazık
Unutma ey sütü bozuk!
EYMÜR, SALUR, ÇEPNİ, KIZIK
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Bu gök, bu deniz, bu hava,
Bu yayla, bu dağ, bu ova...
Kanımızla geldi tava!
ALAYUNTLU, BÜGDÜZ, YIVA
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Birlikte bayrak açana,
Koş birlik andı içene..
Lanet birlikten kaçana!
ÇAVULDUR, İĞDİR, BEÇENE
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Öz kardaşlar olmaz dargın
Dargın olsa, düşer yorgun
Haydi, ey YÜREĞİR, KARGIN!
Haykır gece, gündüz hergün:
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Bir gövdede bir can yaşar
Çetin yollar dağdan aşar
Haydi, durma sen de başar..
BEGDİLİ, BAYINDIR, AVŞAR
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Bilsin bunu ar edenler.
Söz, canına kâr edenler...
Soyunu inkâr edenler
Haramzadedir, ey kardaş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş!


Esenlikle.
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: azakoğlu - 28 Şubat 2014
Durağı uçmağ olsun büyük destan şairimizin
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
Malazgirt Marşı

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma

Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber

Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz'un ellibin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı

Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber

Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi

Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..

Nağramızdır bu gün gök gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazi atlarımın nal parıltısı

Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..

Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!

En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber
 
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
Günlerden bir gün, gök kanatlı Cebrail, Tanrı'nın son elçisi Hz. Muhammed'in katına yetti...
Önce selâm verip, hâl ve hatırını sual etti...
Sonra, Ulu Tanrı'nın gönderdiği şu bildiriyi yüce Peygamber'e iletti:



"And olsun geceye, gündüze...
And olsun karaya, denize...
And olsun kaleme, kâğıda...
Bir millet yarattım doğuda!

Türk diye bir yüce ad verdim.
Önüne kılavuz kurt verdim.
En üstün değerleri erdemi,
En güzel ülkeyi yurt verdim!

Donattım ruhunu imanla,
Kolunun gücünü sert verdim.
Ve onu mazluma sığınak,
Zalimin başına dert verdim!!!"

N. YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU / DESTANLAR BURCU
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
Mamak'ta

Oğullar işkencede... Analar ağlamakta.
Körpe yüreklere kan...
Gencecik rüyâlara gözyaşı damlamakta.

Demokrasi... Hak... Hukuk... karasevdâlıları...
Şuracıkta.. Mamak'ta
Vicdanları çürüten feryâdı duymamakta.

Demek bazılarının hak, hukuk anlayışı
Bazılarını insan yerine koymamakta!..

Meğer ne faziletler varmış ta bilmezmişiz
Millî makaddesatâ saygılı olmamakta (!)

Vatan hainlerinin bile doldu çilesi;
Vatanı sevenlerin çilesi dolmamakta...
 
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
Veysel Öbür Dünyada

Üçlerin, Yedilerin, Kırkların gönülleri :
“Açalım Tanrı’mızın katına eI ” dediler.

O sırada dünyadan bir haber geldi anî:
” Esmekte yer yüzünde bîr çetin yel.” dediler.

Aynı haber Uçmakta değince gönüllere;
“Saz ve söz erlerinden, öldü Veysel…” dediler.

Kimi sevinçten, kim! tasadan yandı; “Eyvah.”
Üçbin yıllık kopuzdan koptu bir tel…” dediler.

Rahmet mi, kıyamet mi… Bu haber neyin nesi?
Derken kapı açıldı; Veysel’e: “Gel.” dediler.

Dokuz huri seğirtti Kevser Havzı üstüne,
Dokuz tas aynı anda doldu ve: “Al.” dediler. ;

Veysel dokuz doluyu içti; dokuz yudumda;
Huriler: “Gitme artık, burada kal.” dediler.

Ve sundular mübarek Tuğba’nın dallarından
Yapılmış bir kopuzu; “Söyle ve çal…” dediler;

“Neyleyim şol cenneti, bendeki aşk olmasa…”
Ervah, hep bir ağızdan: “Berhudar ol…” dediler.

Veysel öptü kopuzu üç kez baş perdesinden…
“Bize Yunus dilinden velvele sal…” dediler.

Âşık Veysel gezindi tellerde ağır ağır;
“Türk’ün diline şerbet, ağzına bal…” dediler

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
ATSIZ Tanrı Dağı’nda

Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;
İki ayrı dünyada iki ayrı tören var.

Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzre,
Aramızdan ansızın çadırını deren var.

Orada ecdat ruha şadümanlık içinde
Burada tamu içre gönüllerde boran var.

Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep
TANRI korusun, sanki Bozkurtluğa kıran var.

Yukardan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?
Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var.

Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt
Orada karşılayan binlerce Alp-Eren var.

O gün Tanrıdağı’nda tan ağardığı çağda,
Dediler Oğuz Han’ın otağına giren var.

Ve Tanrı-Kut Mete’nin huzurunda Atsız’ı
Kür Şad’la Kül Tigin’le diz vururken gören var.

Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet
Tanrı zeval vermesin devlet, din ve KUR’AN var.

Dayanılmaz olsa da Atsız’lığın acısı
Ulu Tanrı’ya şükür yine toy var, Turan var.

Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
(https://www.hunturk.net/forum/rsm/105-niyazi-yildirim-gencosmanoglu-1416777595.jpg)

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

1929 yılında Elazığ'ın Ağın ilçesinde doğdu. İlköğrenimini burada gördü. Akçadağ Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı.

Çeşitli köy ve kasabalarda 19 yıl öğretmenlik yaptı. Sonra sırasıyla ilköğretim müfettişliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğünde şube müdür yardımcılığı, şube müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, İstanbul'da Devlet Kitapları Müdürlüğü vazifelerinde bulundu. 1978'de emekli oldu. Daha sonra Türk Edebiyatı Vakfı ve Doğu Türkistan Vakfı'nda çeşitli idari vazifelerde bulundu. Doğu Türkistan'ın Sesi dergisini yönetti. Son olarak Türkiye gazetesinin Kültür-Sanat köşesini idare etti. Vefatına kadar bu vazifeyi yürüttü.

Üst üste üç defa beyin ameliyatı oldu.
“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma” diye başlayan Malazgirt Marşında belirttiği gibi, 1992 senesi Ağustos ayının 21'inde Cuma günü İstanbul'da vefat etti.
RUHU ŞAD, DURAĞI CENNET OLSUN!

Türk milletinin tarihine, kültürüne ve meselelerine vakıf olan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İslamiyetin ve Türklüğün en güzel motifleriyle işlediği destanlarıyla Türk edebiyatına çok şeyler kazandırdı. İlkokul sıralarından itibaren şiir yazmaya başladı.

ESERLERİ:

Bozkurtların Ruhu (1952)
Gençosman Destan (1959)
Kür Şad Destanı (1970)
Malazgirt Destanı (1971)
Bozkurtların Destanı (1972)
Kopuzdan Ezgiler (1973)
Salur Kazan Destanı (1974)
Boğaç Han Destanı (1978)
Destanlarda Uyanmak (1979)
Destanlar Burcu (1990)
Alp Erenler Destanı (1991)



Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Fatih - 23 Kasım 2014
Dağlar dağımdır benim
Gam ortağımdır benim
Söyletme çok ağlarım
Yaman çağımdır benim.'

Dündar Taşer'in büyük hâtırasına...


Türkmen Ağam

İşit beni, dinle beni, duy beni...
Eylendirmez dügün, dernek, toy... beni.
Yar beni hey... dil beni hey..oy beni...
Dündar Ağam, bizi koyup gitti bil! ...
Uçmağ içre bir menzile yetti bil! ...

Ülkü yolu diken olur, taş, olur,
Yağsız ayran, kuru ekmek aş olur...
Kim derdi ki, Ağama bir iş olur? ? ?
Kahpe felek bize oyun etti bil! ...
Attıgı taş bağrımıza battı bil! ...

Uluna da Bozkurtlarım, uluna...
Uluna da ince aylar doluna...
Gafil durup güvenirsen soluna
Başın üzre sefil baykuş öttü bil! ...
Vatanını iki pula sattı bil! ...

Tanrı bilir, dün de bizim, yarın da...
Bir gün olur; bir sabah tan yerinde,
Dalgalanır dokuz tuğ gönderinde...
Türkmen Ağam nağrasını attı bil! ...
Otağ kurup gölgesine yattı bil! ...

Yol demeyem, yel demeyem, yürüyem...
Göğüs verem, şu dağları kürüyem...
Ben Oğuz'un dediği Gök Börü'yem...
Yine doğum sancılarım tuttu bil! ...
Tanrıdağ'da 'kalk' borusu öttü bil! ...

Sanmayın bu, ağlama ya ağıttır.
Bu, Ağamın kavlince bir ögüttür.
Ağlamak ne? Dündar Ağam şehiddir
Ağlar olsan kaşlarını çattı bil! ...
Oraları birbirine kattı bil! ...
 
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: daglargibi - 24 Kasım 2014
Su yer yüzü er  meydani
Gönül sevmez her meydani
Yüreksize yorgan dösek
Koc yigide ver meydani

Basbuglar tug kaldiranda
Atlar dizgin dolduranda
Malazgirt te Caldiran da
Sakarya da gör meydani

Kaytan biyik bura bura
Gakkos dadas sira sira
Elaziz de cayda cira
Erzurum da bar meydani

Ey ici bos disi süslü
Eli kirli yüzü pasli
Yetissin Asim in nesli
Etsin sana dar meydani

Geldigi gün kutlu cagri
Bas titresin yerin bagri
Dogu dan batiya dogru
Bir yay gibi ger meydani

Ben Türk üm de dur sözünde
Yürü Bozkurt un izin de
Kalmasin su yeryüzünde
Şeritlere şer meydani

Tanri kut Mete cagindan
Son peygamber kucagindan
Haci Bektas ocagindan
 Acik bize sir meydani

Hayaller kalinca güdük
Acildi surlarda gedik
Mehter sustu öttü düdük
Rezil oldu er meydani

Yeryüzünde kalsanda tek
Egme boyun öpme etek
Cin seddin den Nemce ye dek
Yeni bastan sar meydani

Bak neler var dünlerinde
Aci tatli günlerinde
Dumlupinar önlerinde
Mehmetcik ten sor meydani

Sancaklar kalmasin aysiz
Bozoklar ücoklar yaysiz
Soyunu bilmeyen soysuz
Düsmanina kor meydani

Ayrilik can paresidir
Sila gurbet caresidir
Ahi evran töresidir
Yarenlerle yar meydani

Git danis büyük ceddine
Sor doguda cin seddine
Girmek kimlerin haddine
Sen acmazsan bu meydani

itibar olmasa ere
Düsmana kim gögüs gere
Kör dögüsü olan yer
Derler elbet kör meydani

Uyaninca Türk ün özü
Gerceklesir Tanri sözü
Olur bir gün su yeryüzü
Insanligin hür meydanı

                                                           
Niyazi Yıldırım Gençosmanoglu
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: 4_hilal - 25 Kasım 2014
Kuru sözle anlatılacak gibi değil, feyz aldığımız, idol diye tabir edilecek cinsten, bir büyük Türk Milliyetçisiydi.
Vefatında ben 15 yaşındaydım, yeterince istifade edebildim diyemem ama yine de beslendik, çok şükür ki Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun Türklük ve Türkçülük sofrasından beslendik. Yeni nesillerde beslenecek umarım.

"Olmaz karavaştan(esir, köle)vezir" diyen...

"İçimize kin soktular,
Dinsizliği din soktular,
Kızıl Moskof, Çin soktular," diyen,

"Uyudun kaç asır boyu,
Uyan artık Oğuz Soyu,
Baba, dede, amca, dayı,
Bayram olsun, gel kucaklaş...
Alevi, Sünni, Kızılbaş..."  diyerek...

Hep Türkleri bütünleştirmeye çalışan, Dede Korkut gibiydi...

Ruhu şad olsun.
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: o.öcal - 25 Kasım 2014
Hakkında Yazdığım Köşe Yazım:

Kalemiyle Destanlaşan Bir Şahsiyet

    İçinde bulunduğumuz zaman diliminde Türk insanının, özellikle gençlerimizin büyük çoğunluğu belirli odaklar tarafından yönlendirilmenin etkisiyle ve başta, milli eğitimden uzaklaştırılmış bir eğitim sistemiyle yeni gelen nesilleri yetiştiren okullarımız olmak üzere vermesi gereken milli eğitimi verememesi yüzünden milli duygulardan nasibini alamamış bireyler olarak yetişmektedirler.

    Hatta bütün milli değerlere düşmanca tavırlar sergileyen kimliksiz, kişiliksiz sürü psikolojiyle hareket eden yığınlar haline gelenleri ve bu yığınların Türk milletinin geleceğinde söz sahibi olma çabalarının tavan yaptığını görmekteyiz.

   Günümüz siyaset anlayışının bu durumu destekler vaziyette olması ise geleceğimiz için vahim sonuçların ortaya çıkacağının habercisidir adeta.

   Geçmişte mankurtlaştırılmış, bugün ise belirli görevlere getirilmiş bir gençliğin siyasete, Türklüğe, Türk milletine, milli değerlere bakışını; hukuk, adalet ve yönetim anlayışını dolayısıyla bu anlayışın meyvelerini toplamaktayız. Ne yazık ki millet olarak hazmedilemeyen çürümüş kokuşmuş bu meyvelerle yeni nesiller geleceğe hazırlanmaktadır ki artık tehlike çanları kulaklarımız tırmalamaktadır.

   Güneydoğu Anadolu bölgesinin adeta denetimsiz bırakılması ve doğurduğu-doğuracağı sonuçlar ise vatanın bölünmezliğini düşünenlere dahi sindire sindire içirilmeye çalışılan bir zehir, piyasaya tek çözüm olarak sunulmaktadır.

   Bütün bu ve benzer olumsuz gelişmeler karşısında direnç noktası oluşturabilen bir gençliğin bulunması sevindirici olmakla beraber yetersiz gördüğümüzü ifade etmek istiyorum doğrusu. Yetersiz olmasının birçok sebepleri var elbette. Bunlardan bir tanesi de milli düşünceye sahip yazarlarımızı ve yazdıklarıyla destanlaşanları okumadıklarından veya okutulmadıklarından ileri gelmektedir.

   İşte bu yazımızda kalemiyle destanlaşan şahsiyetlerin birisinden söz etmek istiyorum. 2013 yılının son cumartesi günü İLESAM’da gerçekleştirilen şiir dinletisinde kürsüye gelen şairlerimizden birisi: ‘‘ Ben Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun oğluyum’’ demesiyle adeta derin bir uykudan uyanır bir hal aldım.

   Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bana göre milli hisleri yüksek, düşüncelerini şiire edebi anlamda çok güzel yansıtabilen ender şairlerimizden ve kalemiyle destanlaşan bir destan şairimizdir.

    Gülce Edebiyat Akımı olarak önem verdiğimiz konulardan bir tanesinin de Türk destanlarının olması ( Şairlerimizden Harun Yiğit Türk destanlarını Gülce Edebiyat Akımı nazım türleri ile şiirleştirmiştir.) nedeniyle şairimizin oğluyla tanışmak, babasıyla ilgili kısa bir sohbette bulunmak arzusuyla dinleti çıkışında kendisiyle tanışmak istedim.

   Talat Bey sağ olsunlar kırmadılar beni. Sohbet ederek zaman zaman uğradığı Milli Düşünce Merkezi’ne gittik. Orada da çay içerek sohbet edip hem kendisi hem babası ile ilgili bazı bilgiler edindim. Elinde babasıyla ilgili ve fotokopi ile çoğaltmak istediği bir yazı vardı. Dışarı çıkıp çoğaltarak bir nüsha da ben alıp tekrar görüşmek üzere ayrıldık.

   ‘‘Ey yirmi dört boy Türk en büyük atan,
   Tek Tanrı’nın kulu Oğuz Han benim.
   Unutmuş olsam da geçmişi, bugün,
   Damarlarındaki soylu kan benim.’’

   Diye seslenen ve kalemiyle destanlaşan aynı zamanda da bir eğitimci olan şairimizin eserlerini Türk milliyetçileri açısından önemli buluyorum.

    ‘‘Acunda ne varsa kurudan yaştan
    Al Dede Korkut’tan, Hacı Bektaş’tan
    Malazgirt ufkuna doğ yeni baştan…
    Dilerim Tanrı’dan bu devran döne,
    Uyan ey Türk!…Uyan! Uyumak nene?’’

    Diye haykıran milli şairimiz sanki içinde bulunduğumuz zamanı özetliyor gibi.

    25.08.1929 ‘da Elazığ’ın Ağın ilçesinde dünyaya gelen şairimiz Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü mezunudur. Milliyetçilik ülküsünün bir nefesi olan şairimiz ilk görev yeri olan Sarıçubuk’ta ‘‘Türk Milliyetçiler Derneği’nin’’ Sarıçubuk şubesini açarak yazdıklarıyla yetinmez ve çevresini de Türk milliyetçiliği konusunda aydınlatmaya başlar.

    Mahalli Elazığ Gazetesi, Yeni Fırat ve Orkun dergileri yazı ve şiirlerini yayınladıkları ilk gazete ve dergilerdir. Aynı zamanda bu dönem destansı şiirlere yöneliş zamanıdır.

    Öğretmenlik, İlköğretim müfettişliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürlüğünde şube müdür yardımcılığı, şube müdürlüğü, İstanbul Devlet Kitapları Müdürlüğünde müdürlük görevlerinde bulunan şairimiz İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Genel Sekreterliğinden emekli olur.

    Adını sayamayacağımız çok sayıda Türk milliyetçisi ile tanışan şairimiz emekli olduktan sonra kendini tamamen Türk edebiyatına ve Milliyetçilik düşüncesi yolunda çalışmalara verir. Türk Edebiyatı, Doğu Türkistan gibi dergilerde görev alır.

    Bozkurtların Ruhu, Bozkurtların Destanı, Kür Şad İhtilalı Destanı gibi on bir önemli esere imza atan şairimize göre şiir demek Türkçe demektir. Türkçe Türkün ses bayrağıdır ve gönlü bu bayrakla dalgalanır.

    Destan Şairimiz şiirleriyle Altaylardadır, Ergenekon yurtluğundadır, Tanrı dağlarındadır, Palandöken’dedir, Erciyes’tedir, burcu burcu ıtır kokan yaylalardadır. Orhun’dadır, Selenge’dedir, Fırat’tadır Kızılırmak’tadır; yağız atlarını suladığı Sakarya’dadır.

    ‘‘Aylardan Ağustos günlerden Cuma,
    Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a,
    Bozkurtlar ordusu geçti hücuma…
    Yeni bir şevk ile gürledi gökler…
    Ya Allah… Bismillah…Allahu ekber!..’’

    Türk gençliğinin zihninde ve gür sesinde yansımasını bulan dizeleriyle Anadolu’ya son kez gelen milletinin sesiyle Malazgirt’tedir.

    ‘‘ Ant ekmeğe ve tuza;
    Ant tuğa ve kopuza;
    Ulu Tanrı Oğuz’a,
    Verdiğini bol verdi.

    Keskin etti usunu,
    Verdi ruhun hasını.
    Asya’nın ortasını,
    Oğuzuna il verdi.’’

    Asya bozkırlarındadır, ozanın nağmesinde kopuzunun sesindedir.

    Kalemiyle destanlaşan şairimiz, an olur Mete Hanın otağına, Bilge Kaanın kurultayına, Dede Korkut’un sohbetine konuk olur. An gelir Anadolu’nun akarsuyunda çağlar, an gelir çayda çırada mumlarda ışık olur, an gelir dağlarda Gökkurt, yaylada kuzu olur.

    An olur Oğuz’un göç yolundadır, an olur Kür Şad ve kırk yiğidi ile Çin sarayını basar, an olur Söğüt’tedir, Domaniç’tedir, Mohaç’tadır, Kerkük’tedir. ‘‘ Ne Mutlu Türküm Diyene!’’ sözünün temelinde ve Cumhuriyettedir. Kısacası destanlar onda o destanların içindedir.

    21 Ağustos 1992 tarihinde aramızdan ayrılan ve kalemiyle destanlaşan şairimizi rahmetle anarken eserlerini her Türk gencinin okumasında fayda vardır diyorum.

                                                                                         Osman Öcal





Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 25 Kasım 2014
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Türk Milliyetçilerine ruh ve heyecan aşılamada Atsız Bey'den sonraki en keskin kalem, en coşkulu yürektir.
O'nun kaleminde dava; destanların burcuna çıkıp, gönüller bir Altay'da Güz Kurultayında, bir Ötüken'de Kağan Otağında, bir Tanrıdağında ulu atalar yurdundadır...
Kah Mete'nin ordusunda at üstünde bir baştan bir başa, Asya'yı arşınlamakta, kah Kürşat'la Çin sarayını basmakta, kah Başbuğ Atatürk'le Dumlupınar'da destan yazmakta, kah Veysel'in diliyle Türk'ün diline bal katmakta, kah kızıl kurşunların hedefinde yedi bin yıllık Anadaolu'yu yeniden yurt yapmakta, kah Dedem Korkut makamından Oğuziline söz salmaktadır.
Yani kaleminde, her daim, Türk olmanın şerefini taşımıştır.
Ruhu şad olsun, Bozkurt yürekli, ulu ozanın!

TTK.
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Kurtkaya - 25 Kasım 2014
ASIM'IN NESLİNDEN..

Onsekiz, ondokuz,
yirmi, yirmibeş...
Yaşlarımızdır.

Deli rüzgârların estiği dağlar..
Başlarımızdır.

Bamsı Beyrekleriz... Bânû Çiçekler
Düşlerimizdir.

Şölenler eyleriz toylu, düğünlü
Kıvrak omuzları bakır güğümlü,
Sülün göğüsleri sıkı düğümlü
Kırk ince belli kız eşlerimizdir.

Anarız en eski Türk çağlarını
Aşarız her gece Kaf dağlarını
Tanrı Dağları'na konar, döneriz...
Zümrüt-ü Ankalar kuşlarımızdır.

Vakta ki, dil sustu: Namlu konuştu...
Kurşunlara hedef döşlerimizdir.

En yüce doruklar mezarlarımız,
En sivri kayalar taşlarımızdır.

Gayri Kızılırmak, Sakarya, Fırat...
Su değil: kan ve göz yaşlarımızdır.

Fedâ ettik en sevgili, al kınalı koçları
Güneşin tez doğmasını istemekti suçları.

Bıyıkları terlememiş genç irisi şehitler
Neslimizin yedi gökte parıldayan burçları.

Mayaları Oğuz Atam, Dedem Korkut mayası,
Kırılmıştır son Peygamber duasıyla harçları.
Düğünlerde, bayramlarda ellerinde elimiz,
Yel estikçe alnımızda, yüzümüzde saçları.

Yeşil ekin, körpe filiz, al tomurcuk güllerle
Yedi rengin koyusundan bezeliydi taçları.

Cepleri boş, hep yarı aç, giysileri yalın kat...
Süleymanca duygularla dopdoluydu içleri.

Gelişleri akıl almaz efsâneler gibiydi,
Destanları kıskandırdı bu dünyadan göçleri

Ruhlarını ihlâs ile devrettiler Allah'a
Kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları.

Şehid, gazi, cümle ecdâd, vatân, bayrak, din, devlet...
Dâvacıdır kıyamette, alınmazsa öçleri.

Koç yiğitler, cins atlara bütün binip gittiler.
Heves dolu, ümit dolu, ülkü dolu hurçları.

Karıştılar Üçler ile Yediler'e, Kırklar'a
Ağıtlarda, destanlarda, romanlarda kaldılar.

Zül saydılar el bağlayıp gerilerde durmayı
"Onbin" gidip, "bir" dönmeyen tümenlerde kaldılar.

Sineleri gök kurşunla doldurulan yiğitler..
Kanlarıyla tuğralanan fermanlarda kaldılar.

Genç göğüsler "vatan" diye düşerlerken toprağa
Şom ağızlar, hayretlerde, gümanlarda kaldılar.

Can verenler cennet içre kanatlanıp uçtular...
Sağ kalanlar, çakallarla ormanlarda kaldılar.

Devşirilip çer-çöp, saman, hastalıklı tohumlar...
Kalbur üstü nur tâneler harmanlarda kaldılar.

Hergün mazlum bacalardan Arş'a doğru yükselen
Kıvrım kıvrım alevlerde, dumanlarda kaldılar.

Yelkenleri bölük-pörçük, süvârisiz gemiler...
Hiç yolcusu bulunmayan limanlarda kaldılar.

Rûhumuza Mâverâ'dan gizli sesler getiren
Fırtınalar... "gönül" denen ummanlarda kaldılar.

Mürüvvetli zamanlardan gelmişlerdi bu güne,
Yadırganıp yine aynı zamanlarda kaldılar.

Sakarya'nın kan fışkıran toprağından yoğrulup
Unutulmuş pınarlardan doldurulan testiler...

Azgın kuzey yellerinin ateşinde kavrulan
Bağırlardan, dudaklardan susuzluğu kestiler.

Her birinden bölük bölük yumaklanan bulutlar,
Şol Ebabil kuşlarınca kanatlanıp, estiler...

Haykırdılar... can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz!..
Bozkurt olup, çakalları inlerinde bastılar.

En kudurgan namlulardan boşaltılan ölümü
Döşleriyle göğüsleyip, başlarıyla süstüler.

İtildiler, kakıldılar, dövüldüler, öldüler...
Lâkin düşen bayrakları burçlarına astılar.

Yaz yağmuru sağnaklardan Kırk ikindi gürleyip .
Şom ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.

Ne dünyalık istediler, ne aferin umdular,
Ne kavgadan vaz geçtiler, ne gücenip küstüler. .

Vatan, millet, din ve devlet, alsancaklar hakkına
Dar günlerin erkek arslan sesiydiler... sustular!
 
N.Yıldırım GENÇOSMANOĞLU

Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Kurtkaya - 25 Kasım 2014
Ana Oğul

Kara Mürsel... Kara üzüm gözlü Mürsel... Soy oğul!
Gündüz Bey'ce namlı yiğit. Beydağı'nca bey oğul!!!

Gazi Battal ülkesinin kara yağız balası:
Devlet oğul, Mürvet oğul, fidan oğul, toy oğul!

Oku dedim. "Oku"diyen yüce Rabbim hakkına...
Seni yüksek mekteplere çok gördüler hey oğul!!!

Hain eller ak göğsüne kızıl kurşun sıktılar...
Evvel giden şol gencecik şehidlere tay oğul!

Bağrındaki kurşunlarla çık Peygamber katına,
Ol mübarek avcu içre birer birer say oğul...

Anam dedin, babam dedin, atam dedin bayrağa...
Hem al bayrak oldun işte, hem bayraklara ay, oğul!

Bed yüzlüler, kem gözlüler... hor bakarmış vatana...
Biz tükenip yok olmadan, olmaz böyle şey oğul!!!

Denilmiştir: "Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana!..."
Hem sütünden, hem kanından; bu sendeki huy oğul!

Ne vermişsem emeğimden, ekmeğimden, sütümden...
Helâl ettim... helâl ettim... helâl ettim.. duy oğul.

Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU
Başlık: Ynt: Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Şiirleri
Gönderen: Kurtkaya - 25 Kasım 2014
Saz ve söz ehlinden bir garip ozan, milletinin içine ayrılık tohumları ekenleri gördü. Türk'ün geçmişini, törelerini, imanını inkâr edip soysuzluğa baş çekenleri gördü. Alevîlik, Sünnîlik, Kızılbaşlık... diye, Oğuz boylarının ocağına incir ağacı dikenleri gördü. Düşmanlarca kandırılıp kardaş kanı dökenleri gördü. Bağırsa, duyulmazdı. Duyanlar ayılmazdı. .Gönlü ve gözleri dolu; dede yadigârı sazını duvardan aldı… Kendisi bin yıl önceki bir Alperen ozan, sazı da kopuz oldu. Gözlerinin ve gönlünün dolusu ile yüzyılların gerisinden milletine seslenip çaldı, çaldı, çaldı... Kanayan yarasını tuzladı, ağladı, sızladı, Oğuz boylarını Oğuzladı, birlik ve dirlik üstüne kopuzladı, ayrılığı, gayrılığı topuzladı :

ALEVÎ -SUNNÎ -KIZILBAŞ

Ta ezelden hür milletiz;
Soyu-sopu gür milletiz,
Kandan, candan bir milletiz,
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Aynı mayadan yoğrulan,
Türk, Türkmen diye çağrılan.
Aynı kıbleye doğrulan
Secdeye konulan bir baş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Dedemiz bir torunlarız,
Dün, bugün, ve yarınlarız ,
Yüceleriz, derinleriz...
Yunus Emre, Hacı Bektaş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Oğuz'un yirmi dört boyu,
Yüce Türk'ün şanlı soyu,
Dede, baba, amca; dayı…
Bibi, teyze, bacı, kardaş.. .
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Karavaştan olmaz vezir,
Olmaz münafıkta özür,
Olmaz ayrılıkta huzur…
Alkaevli, Kınık, Yazır
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Soysuza verirsen değer
Döner ecdadına söğer;
Haydi, haykır Türksen eğer:
Yaparlu, Dodurga, Döğer
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Fitne, fesat… Bir kör kuyu,
Bir olmaktır Türk'ün huyu.
Vatanımın kırk bin köyü
Karaevli, Bayat, Kayı
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Gönlüm küskün, bağrım ezik
Ne fidanlar düştü yazık !
Unutma ey sütü bozuk!
Eymür, Salur, Çepni, Kızık
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Bu gök, bu deniz, bu hava,
Bu yayla, bu dağ, bu ova...
Kanımızla geldi tava.
Alayuntlu, Büğdüz, Yıva
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî Kızılbaş…

Birlikte bayrak açana,
Koş birlik andı içene.. .
Lanet, birlikten kaçana…
Çavuldur, İğdir, Beçene
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Öz kardaşlar olmaz dargın
Dargın olsa, düşer yorgun
Haydi, ey Yüreğir, Kargın!
Haykır gece, gündüz, her gün…
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Bir gövdede bir can yaşar
Birlik yolu dağdan aşar
Haydi, durma sen de başar!
Beğdili, Bayındır, Avşar
Bir temel, bir duvar, bir taş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Bilsin bunu âr edenler,
Söz, canına kâr edenler,
Soyunu inkâr edenler
Haramzadedir ey gardaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Ey paraya, pula yatan!
Sensin bizi ayrı tutan
Allah'tan kork, kuldan utan
Ebâ-enced bir, öz gardaş,
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

İçimize kin soktular,
Dinsizliği din soktular,
Kızıl Moskof, Çin soktular. ..
Dediler olsun hurdahaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Yüzümüzden öven bunlar,
Ardımızdan söven bunlar,
Seni, beni döven bunlar,
İsterler olsun hurdahaş,
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Ağam! ev bizim, söz bizim,
Yürek yakan bu köz bizim,
Bu kan, bu can, bu öz bizim...
Aynı doku, aynı kumaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

Uyudun kaç asır boyu…
Uyan ey Oğuz'un soyu!
Baba, dede, amca, dayı...
Bayramdır bu, gel kucaklaş
Alevî, Sünnî , Kızılbaş…

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU