Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRKÇÜLÜK => Konuyu başlatan: Temir Yalıg - 31 Ağustos 2007

Başlık: YUSUF AKÇURA - Türkçülük'ün İki Kolu
Gönderen: Temir Yalıg - 31 Ağustos 2007
Aşağıdaki yazı, 16 Eylül 1919'da İstanbul Türk Ocağı 'nda verilen bir konferanstan alınmıştır [10] . Akçura, Rusya'daki Osmanlı tutukluları ile ilgili görevinden henüz dönmüştür. Rusya Türkleri nezdindeki deneyimlerine dayanarak, ulusal bilincin savaş yıllarında hızla geliştiğini savunur. "Osmanlı Devleti için necat... Türkçülüktedir ve ancak Türkçülüktedir" demektedir. Aşağıdaki metin onun bu konudaki düşüncelerini vurgulamaktadır.

Türkçülük'ün İki Kolu

(...) Bizde Türkçülük cereyanının git gide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine "demokratik Türkçülük", diğerine "imperiyalist Türkçülük" diyebiliriz. Demokratik Türkçülük, milliyet esasını, her millet için bir hak olarak telakki ediyor ve Türkler için taleb ettiği bu hakkı, diğer milletlere de aynı derecede hak olarak tanıyordu. Meselâ Osmanlı İmparatorluğunda, Arabların, Arnavutların ve diğer milletlerin bu hakka istinaden muhik olarak istediklerinin verilmesine taraftardı. "Türk Yurdu", bu nokta-ı nazarını, arab meselesinde birkaç defa, beyan ve izah etmiştir. Bunun içindir ki meşhur bir osmanlı muharriri, "Türk Yurdu" müdürünü "milliyetperver değil, milelperverdir" diye tavsif etmiştir [11] . Demokratik Türkçülük, ihtimal ki Türklerin ekseriyeti diğer milletlere mahkûm mevzuunda bulunduklarına ve hattâ hakim sayılanlarının bile iktisaden ve harsen yalnız mağlub değil, adetâ tabi olduklarına ve binaenaleyh ancak hakka istinaden kurtuluş mümkün olacağına kanaattan neşet etmekte idi... Bundan maada, demokrat Türkçüler, Türkün mevcud millî kuvve-i müdahharesi, şimdilik kendi kendini yaşatmağa ancak kifayet eder, diye düşünüyorlardı; diğer milletleri temsil etmek şöyle dursun, idareye çalışmayı bile, o kuvveti tenkise sebeb olacağından, zararlı sayıyorlardı. - Imperiyalist Türkçüler ise, ekser Avrupa nasyonalistlerine benziyorlardı: mücerred hakka değil, sırf kendi kuvvetlerini arttıran milliyetçiliğe tarafdar idiler. Vakıa ekser Avrupa nasyonalistlerinin nazarında hakk-ı millî, mücerred ve mutlak değildir; bir vasıta-ı siyasettir. Meselâ Rusya, kendi dahil ve haricindeki Islavların hakk-ı millîsini iddia ve taleb ve bunun için icab ederse harb bile ederdi; fakat imparatorlukta dahil Finlerin, Gürcülerin, Ermenilerin, Türklerin tabiî haklarını bile kabul etmezdi, evvelce aldıklarını istirdada çalışırdı. Kuvvetli zannolunan ve yüz milyonluk bir rus kitlesine dayanan bu siyaset muvaffakiyetle tetevvüc edecek diye beklenirken, yuvarlandı, gitti. Almanların da gerek Almanya'da, gerek Avusturya'da takib etmek istedikleri bu nev siyaset-i milliyeleri, muvaffakiyetsizlikle hitam buldu. Daha az kuvve-i maneviye ve maddiyeye müstenid imperyalist Türkçülük de muvaffak olamazdı...

Demokratik milliyetçilik hakka müstenid ve sırf tedafüidir. Gasb edilen hakkı almağa, gasb edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır; imperyalist milliyetçilik ise, taarruzîdir, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile tecviz ederek kendi milliyetini takviyeye çalışır. Taarruzî milliyetçilik, dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu nev milliyetçilik, er geç zevale mahkûmdur; Rusların, Avusturyalıların, Almanların başına gelen, bir gün olub diğer imperyalistlerin de başına gelecektir...

Efendiler, Türklerin taarruzî imperyalist milliyetçiliği hatadır. Bu gün bu sözleri söyleyen, eline kalem aldığı, mektepte, medresede veya böyle serbest bir kürsüde söz söylemeğe başladığı andan beri daima demokratik Türkçülüğü müdafaa etmiştir. Bundan sonra, vekayiin verdiği derslerden ibret alarak, bu esası daha ziyade katiyetle müdafaa edecektir. (...)

[10] "Cihan Harbinde iştirakimiz ve istikbalimiz", Siyaset ve İktisad, s. 15-18, alınılan yer:.François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri, Yusuf Akçura,  Yurt Yayınları, Ankara, 1986, Belge 16, sayfa

[11] Abdullah Cevdet, İctihad, sayı 105, Haziran 1914