Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRKÇÜLÜK => Konuyu başlatan: AKINCI - 13 Kasım 2007

Başlık: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: AKINCI - 13 Kasım 2007
Huntürk Otağının değerli Üyeleri ve Yöneticileri;

Bu ülke insanının Anadolu tarihi binlerce yıla dayalıdır. İçimizde elbetteki gayriTürk insanlarda vardır. Ama biz de onların içerisindeyiz.

Kimse mevlanayı getirip önderimiz yapalım demiyor. Onun dergahına girelim de demiyor. Ama ne olursa olsun bu topraklarda yaşamış bir insandır. Bizim kültürümüzün içerisinde yeri de vardır.

Tarzınız çok kırıcı. Sizin yerinizde olsam, "mevlanadan bahsetmek yerine Türklüğü ve Türkçesiyle öne çıkmış Yunus Emreden bahsedelim, Türkçülüğe uygunu budur" derdim. Birilerinin değer saydığı birşeye böyle hakaret etmeden söylemek istediklerimi söylerdim.

Hadi biz de size katıldık diyelim. Annemize, babamıza ne diyeceğiz. Siz üyeleri atabiliyorsunuz. Biz de anne babamızımı atacağız ebeveynlikten. Komşularımızı mahalleden mi atacağız. Arkadaşlarımızı sınıftan, işyerinden mi atacağız.

Hayır. Yine söylemek istediklerimizi söyleyeceğiz. Ama kırmadan. Adabıyla. Unutmayın ki coşkun akan ırmaklara, sakin aktığı yerlerde bent kurarlar.

Hain ve gayrıTürk olmadıkça kaybedecek kimsemiz yoktur. Benim düşüncelerimde budur. Belki benide bu sözlerim için atacaksınız. Ama sizin buradan atmanız halinde bile Türkçülükte aynı yolda olacağımızı bilin isterim.

Tanrı Türkü Korusun !
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: oguz33 - 13 Kasım 2007
Sayın Akıncı,

Bu site TÜRKÜM. TÜRKÇÜYÜM. ATATÜRKÇÜYÜM diyenlerin üye olduğu bir site. Kimseyi zorla üye yapmadığımız gibi üye sayısını bir an önce yüzbinlere, ikiyüzbinlere çıkarma gibi bir endişe de taşımıyoruz. "Hadi biz de katıldık. Annemize babamıza ne diyeceğiz?" diye soruyorsun. Hala bu soruya yanıt arıyorsanız yazınızın sonunda belirttiğiniz "Türkçülükte aynı yolda olacağımızı bilin" şeklindeki açıklamanız sadece lafta kalacaktır demektir.

Diğer bir husus kırıcı olduğumuzu belirtmişsin. Eğer yazılanlara kırılganlık gösteriyorsanız bir kez daha oturup düşünmenizi ve siteye üye olma kurallarını tekrar okumanızı öneriyorum. Demek ki fikren bu siteye üye olacak düşünce yapısına sahip değilsiniz demektir.

Ülkemizin içinde bulunduğu durum Biz TÜRK'lerin merhametli olma gibi bir lüksümüzün olmadığını göstermektedir.

Saygılarımla
TTK.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: AKINCI - 13 Kasım 2007
Sayın Akıncı,

Bu site TÜRKÜM. TÜRKÇÜYÜM. ATATÜRKÇÜYÜM diyenlerin üye olduğu bir site. Kimseyi zorla üye yapmadığımız gibi üye sayısını bir an önce yüzbinlere, ikiyüzbinlere çıkarma gibi bir endişe de taşımıyoruz. "Hadi biz de katıldık. Annemize babamıza ne diyeceğiz?" diye soruyorsun. Hala bu soruya yanıt arıyorsanız yazınızın sonunda belirttiğiniz "Türkçülükte aynı yolda olacağımızı bilin" şeklindeki açıklamanız sadece lafta kalacaktır demektir.

Diğer bir husus kırıcı olduğumuzu belirtmişsin. Eğer yazılanlara kırılganlık gösteriyorsanız bir kez daha oturup düşünmenizi ve siteye üye olma kurallarını tekrar okumanızı öneriyorum. Demek ki fikren bu siteye üye olacak düşünce yapısına sahip değilsiniz demektir.

Ülkemizin içinde bulunduğu durum Biz TÜRK'lerin merhametli olma gibi bir lüksümüzün olmadığını göstermektedir.

Saygılarımla
TTK.

Sayın Yönetici sanırım ifadelerimden yanlış anlamalar olmuş. Ben dedim ki; onları da mı atacağız. Sizin ailenizde mevlanaya kötü diyecek kişi varmı acaba? Eğer var ise ne mutlu ki Türkçü kültür sizin ailenizde yerleşmiş durumda demektir. Ama bu ülkenin çoğunluğu mevlanayı kültürlerinin bir parçası olarak kabul ederler. Bu ülkeye birşey olsa hepimiz canlarımızı vermeyecekmiyiz? Onlara siz bu ülke için ölemezsiniz, zira mevlanaya değer veriyorsunuz mu diyeceksiniz?

En çok bilinen resimlerden biridir. Çanakkale'de cephede bayram namazını kılan binlerce Türk Oğlu Türk biraz sonra şehit olmuşlardır. Onlarda mevlana kültürü yokmuydu dersiniz? Mesneviyi bilmiyorlarmıydı? Onlara siz şehidimiz değilsiniz mi diyeceksiniz?

Yanlış anlamayın. Ben mevlana konusunda sizinle aynı şeyi düşünüyorum. Ama gerçeklerimizi de görmeniz gerek. Otağ kurallarını elbette biliyorum. Ama bunlar Türkçüler tarafından yazılmıştır ve Türkçülüğe aykırı olmadıktan sonra değiştirilebilir kurallardır. Bizimkisi sadece katkıdır. Eleştiri değil.

Bu yüzden yine aynı şeyi söylüyorum. "Mevlanadan bahsetmek yerine Türklüğü ve Türkçesiyle öne çıkmış Yunus Emreden bahsedelim, Türkçülüğe uygunu budur" demek ile mevlanacı olunmaz. Ama yumuşak bir dil ile söylenmesi gereken herşey söylenmiş olur.

TTK
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 13 Kasım 2007

Huntürk Otağının değerli Üyeleri ve Yöneticileri;

Bu ülke insanının Anadolu tarihi binlerce yıla dayalıdır. İçimizde elbetteki gayriTürk insanlarda vardır. Ama biz de onların içerisindeyiz.

Kimse mevlanayı getirip önderimiz yapalım demiyor. Onun dergahına girelim de demiyor. Ama ne olursa olsun bu topraklarda yaşamış bir insandır. Bizim kültürümüzün içerisinde yeri de vardır.




Sayın AKINCI,
Bu ülkede kimlerin yaşadığı elbetteki dikkate alınmalı ama, Türkçü bakış açısı içerisinde kozmopolit yaklaşımların olmadığını da bilmeniz gerkmez mi?
Bizim kültürümüz dediğiniz hangi kültür oluyor? Yazdıklarınızdan anlaşıldığı kadarıyla, o meşhur, sentez kültüründen bahsediyor olmalısınız.
Yoksa siz burada, fahri olarak, Mevlevi dergahını temsil görevini mi üslendiniz?



Tarzınız çok kırıcı. Sizin yerinizde olsam, "mevlanadan bahsetmek yerine Türklüğü ve Türkçesiyle öne çıkmış Yunus Emreden bahsedelim, Türkçülüğe uygunu budur" derdim. Birilerinin değer saydığı birşeye böyle hakaret etmeden söylemek istediklerimi söylerdim.


Türk olmayan birisinin Türk olmadığını söylemiş olmak mı kırıcı oluyor?
İslam diye yutturulan arap örf, adet ve gelenekleri de büyük bir kitle tarafından değer sayılıyor. Sizin mantığınıza göre bunlara da mı saygı duymamız icap ediyor?
Üfürükçü Ali Kalkancı, tecavüzcü Müslüm Gündüz, dolandırıcı bilmem ne şeyh efendi de belli kesimler tarafından değer kabul edilkiyor ki sizin mantığınıza kalırsak hemen hiç kimseye dokunma şansımız kalmıyor. Zira her birisinin az veya çok değer veren bir topluluğu mevcut. Hatta mahalle kabadayılığına soyunan birisini bile değerli bulanlar var.




Hadi biz de size katıldık diyelim. Annemize, babamıza ne diyeceğiz. Siz üyeleri atabiliyorsunuz. Biz de anne babamızımı atacağız ebeveynlikten. Komşularımızı mahalleden mi atacağız. Arkadaşlarımızı sınıftan, işyerinden mi atacağız.

Hayır. Yine söylemek istediklerimizi söyleyeceğiz. Ama kırmadan. Adabıyla. Unutmayın ki coşkun akan ırmaklara, sakin aktığı yerlerde bent kurarlar.



Siz galiba sosyal hayatın geneliyle Türkçü bakış açısının ifade biçimini karıştırıyorsunuz.
Bu otağın varlık sebeplerinden en önde geleni; dejenere olmuş, değer yargıları ve işleyişi arızalanmış bir topluma öncülük edip Türk soyluları uyandırarak asli mecraya çekmektir. Yani otağ  seçkinci bir anlayışla hareket eden tavizsiz bir yerdir.
Bunu şöyle de algılayabilirsiniz: Bulaşıcı ve salgın bir hastalıkla mücadele eden sağlık ekibinin  kendi amaç ve görevlerinin gereği olarak ve daha da önemlisi olmaları gerektiği için bu bulaşıcı ve salgın illetten korunmalılar ki toplumun tedavisini yapabilsinler.
Bizler toplumun arızalarını teşhis etmiş ve tedavi yolları arayan kişileriz. Teşhisimizde başkalarının dediklerini dikkate aldığımız takdirde mutlaka yanılacak ve yanlış teşhisin tabii sonucu olarak da yanlış tedaviler uygulayacağız.
Kendimizi, eleştirdiğimiz şeylerin çokluğuna istinaden onlarla, özdeş kılamayız. Uygulanacak metodlar elbetteki her uygulayıcıya göre farklılık arzedecektir. Zira her yiğidin bir yoğut yeme biçimi vardır ve bizim biçimimizde budur.
Birilerinin ne dediğine de pek aldırmıyoruz...




Hain ve gayrı Türk olmadıkça kaybedecek kimsemiz yoktur. Benim düşüncelerimde budur. Belki benide bu sözlerim için atacaksınız. Ama sizin buradan atmanız halinde bile Türkçülükte aynı yolda olacağımızı bilin isterim.

Tanrı Türkü Korusun !



Biz  hiç kimseyi kırmak ve kaybetmek amacında değiliz. Sizin de dediğiniz gibi "hain ve gayr-i Türk olmadıkça". Bu eleştirinize neden olan Mevlana adlı şahıs Türk olmadığı gibi hakkında çaşıt iddiaları bulunan, neticeten bizim temelden karşı çıktığımız kozmopolitizmin ve gereksiz hümanizmin temsilcisi olmuş bir kişidir.
O zaman size sormak gerekmez mi, hem diyorsunuz ki "hain ve gayr-i Türk olmadıkça" ve hem de diyorsunuz ki üslubunuz sert ve kırıcı. Ne yapmamız gerekir peki ?
Sanırım siz Mevleviliğin temsilciliğine ya da avukatlığına soyunmuşsunuz.
Üyeliğinizi iptal etmeyeceğim. Ancak gözüm üzerinde olacaktır.

TTK.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: AKINCI - 13 Kasım 2007
Sayın AKINCI,
Bu ülkede kimlerin yaşadığı elbetteki dikkate alınmalı ama, Türkçü bakış açısı içerisinde kozmopolit yaklaşımların olmadığını da bilmeniz gerkmez mi?
Bizim kültürümüz dediğiniz hangi kültür oluyor? Yazdıklarınızdan anlaşıldığı kadarıyla, o meşhur, sentez kültüründen bahsediyor olmalısınız.
Yoksa siz burada, fahri olarak, Mevlevi dergahını temsil görevini mi üslendiniz?


Sayın Yönetici;

Bu yazının neresinde sentezcilikle ilgili bir ifade var anlamadım. Ben sadece toplumun gerçeklerini dile getiriyorum hepsi bu.Ne fahri ne de başka şekilde üstlendiğimiz bir temsilcilik görevi yoktur üzerimizde. TÜRKÇÜLÜKTEN gayrı...

Türk olmayan birisinin Türk olmadığını söylemiş olmak mı kırıcı oluyor?
İslam diye yutturulan arap örf, adet ve gelenekleri de büyük bir kitle tarafından değer sayılıyor. Sizin mantığınıza göre bunlara da mı saygı duymamız icap ediyor?
Üfürükçü Ali Kalkancı, tecavüzcü Müslüm Gündüz, dolandırıcı bilmem ne şeyh efendi de belli kesimler tarafından değer kabul edilkiyor ki sizin mantığınıza kalırsak hemen hiç kimseye dokunma şansımız kalmıyor. Zira her birisinin az veya çok değer veren bir topluluğu mevcut. Hatta mahalle kabadayılığına soyunan birisini bile değerli bulanlar var.


[/b][/color]

Türklük bizim en gurur duyduğumuz yanımız, tartışılmasına izin verilmeyecek konumuzdur. Ne arap ne fars kültürünü kabul etmeyiz. Ama bu vatan toprakları içinde erimiş kültürleri de bu kadar hor görmemize de gerek yoktur. Daha önce dediğim gibi. Biz mevlananın dergahına girelim mi dedik. Sadece insanlara bunu doğru anlatalım ki yüzyıllarca mankurtlaştırılmış insanlar yeniden kim olduklarını hatırlasınlar dedim. Azgın akan nehirlere sakinleştiğinde bent vurulur dedim. Hala da aynı şeyi söylüyorum. Buraya sadece bazı şeyleri unutmuş ama hatırlamaya gelen insanlar var. Onları kaybetmeyelim. Sakin aktığı sularda önüne bendini gerelim, özüne çevirelim dedim.

Ama gayriTürklüğünü bir tarafa bırakırsanız, mevlanayı müslüm gündüz, ali kalkancı gibi pisliklerle aynı yerde yargılamayın. Onun suçu ve yargılanacağı mahkeme farklıdır. Mevlanayı değer kabul edenler ile diğer pislikleri değer kabul eden üçbeş kişiyi aynı kefede tutarsanız zaten bizi sevmeyen ve sivri bulanların eline başka bir koz daha vermiş olursunuz.

Siz galiba sosyal hayatın geneliyle Türkçü bakış açısının ifade biçimini karıştırıyorsunuz.
Bu otağın varlık sebeplerinden en önde geleni; dejenere olmuş, değer yargıları ve işleyişi arızalanmış bir topluma öncülük edip Türk soyluları uyandırarak asli mecraya çekmektir. Yani otağ  seçkinci bir anlayışla hareket eden tavizsiz bir yerdir.
Bunu şöyle de algılayabilirsiniz: Bulaşıcı ve salgın bir hastalıkla mücadele eden sağlık ekibinin  kendi amaç ve görevlerinin gereği olarak ve daha da önemlisi olmaları gerektiği için bu bulaşıcı ve salgın illetten korunmalılar ki toplumun tedavisini yapabilsinler.
Bizler toplumun arızalarını teşhis etmiş ve tedavi yolları arayan kişileriz. Teşhisimizde başkalarının dediklerini dikkate aldığımız takdirde mutlaka yanılacak ve yanlış teşhisin tabii sonucu olarak da yanlış tedaviler uygulayacağız.
Kendimizi, eleştirdiğimiz şeylerin çokluğuna istinaden onlarla, özdeş kılamayız. Uygulanacak metodlar elbetteki her uygulayıcıya göre farklılık arzedecektir. Zira her yiğidin bir yoğut yeme biçimi vardır ve bizim biçimimizde budur.
Birilerinin ne dediğine de pek aldırmıyoruz...


Sayın yönetici; söylediklerinize genel olarak katılmakla birlikte bazen dönüp geriye ne kadar yol aldık diye bakmak gerekir bazen. Atsız atadan beri Türkçülük gün gün geriye gitmiş, filin etrafındaki körler gibi herkes tuttuğu yerin fil olduğunu zannetmiştir.  Türkçülük tarifleri kişiden kişiye değişmiştir. Eğer söylediğiniz yöntem başarılı olduysa kaç kişiyiz diye biz sormazdık. Geriye kalanlar kaç kişi olduklarını sayarlardı. Ama biz benim dahil olup olmadığımı sorguladığınız sentezcilerin kaçta kaçıyız. Biryerlerde yanlış yapıyoruz. Bunu sorgulamadan devam etmek daha fazla zaman kayıplarına neden olabilir. Ben de Türkçü nefer olarak bunun endişelerini taşıyorum. Taşımak da görevimdir. Yalnız benim değil, Başbuğumuzun izinden gittiğini söyleyen her Türkçünün sorgulaması da elzemdir.

Biz  hiç kimseyi kırmak ve kaybetmek amacında değiliz. Sizin de dediğiniz gibi "hain ve gayr-i Türk olmadıkça". Bu eleştirinize neden olan Mevlana adlı şahıs Türk olmadığı gibi hakkında çaşıt iddiaları bulunan, neticeten bizim temelden karşı çıktığımız kozmopolitizmin ve gereksiz hümanizmin temsilcisi olmuş bir kişidir.
O zaman size sormak gerekmez mi, hem diyorsunuz ki "hain ve gayr-i Türk olmadıkça" ve hem de diyorsunuz ki üslubunuz sert ve kırıcı. Ne yapmamız gerekir peki ?
Sanırım siz Mevleviliğin temsilciliğine ya da avukatlığına soyunmuşsunuz.
Üyeliğinizi iptal etmeyeceğim. Ancak gözüm üzerinde olacaktır.

TTK.


Ne mevlananın avukatı ne de temsilcisiyim. Türkten başka kimseye güvenmeyen, inanmayan bir Türkçüyüm. Bir karabudun çeriyim. Sizin o söylediğiniz kozmopolit lafını da çok anlamadım ama birilerinin birarada ortak kültürde yaşaması gibi birşey galiba. Eğer buysa, bundan kaçınılamayacağını, ama Türkün kendi öz kültürünü koruyarak diğer kültürler ile sınırlı ilişki kurabileceğini söylerim hep.

Mevlananın çaşıtlığına gelince sizinde buyurduğunuz gibi iddiadır. Benim mevlevilikle ilgim olmasa da iddia ile kimseyi mahkum etmem.

Üyeliğimi iptal etmenizle ilgili bir endişe taşımıyorum. Buradan görüş belirten ve Türkçülüğü ile övünen bir sesi kapatmış olursunuz. Bu benim Türkçü olmamıda, Türkçülüğü savunmamıda, bunu yaşam biçimi yapmamı da engellemez.

Son olark ben bu otağın üyesi, bu topluluğun bir parçasıyım. Sizin beni yargılama hakkınız olduğu kadar, benim de sizi inceleme ve yerimi seçme hakkım vardır ve hakkım saklıdır. Sizin benim üzerimdeki hakkınızın saklı olduğu gibi.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: YANLIZ KURT(2) - 13 Kasım 2007
arkadaşlar AKINCI kardeşimiz aslında mantıklı eleştiri kurmuş.
keşke herkez onun gibi mantıklı eleştiri kurabilse
böylece hatalarımızı görürüz
bizi bizim gibi birisinin eleştirmesinden daha iyi ne olabilir ki?
AKINCI kardeşimizin en son yazdıklarında ona hak verdim.
daha iyiye gitme amacı taşıyan her Türkçüyü dinlemeliyiz bence
iyice anlamalıyız
sonuçta iyi niyetli birer eleştiri bunlar..
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Serdarr - 13 Kasım 2007
Akıncı ya katılıyorum söyledikleri doğrudur.

İyi anlaşılması gerekir doğru tesbitlerde bulunmuştur.



 :turan:
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Afsar Beyi - 13 Kasım 2007
AKINCI

Türkçüyüm deyip, Türkçü kuralları çiğnemek yakıştı mı size?

Öncelikle bir otağ yöneticisi ile çataçat, saygıyı bir yana bırakıp hedef gözeterek tartışmak uygun mudur?
Yöneticinin size cevap veremeyecek durumda yani çevrimdışı durumunda bu şekilde cevaplar yazmak uygun mudur?
Hani töre, hani üste saygı? Cevaplarım hazır kimse yokken orda dursun, cevap verilene kadar bu yanıma kardır demek Türkçülüğe uygun bir davranış mı? Karabudun çerisi böylemi oluyor. Oğuz gibi davranmaktan sizi vazgeçiren nedir?

Gelelim yazdıklarınıza;

Kaleminizin güçlü, fikirlerinizin keskin olduğu belli. Ama Türkçülüğün süzülüp gelmiş bir öz olduğunu, saf bir cevher olduğunu unutmuşsunuz. Yüzyıllardır yediğimiz kazıkların, kalleşliklerin ışığında korunması gerektiğini ve üzerine titrenildiğinde saf kalabildiğini unutmuşsunuz. Etrafınızın düşmanlarla dolu olduğunu ve her gevşediğinizde iyi niyetinizin ve merhametinizin sırtınıza bir hançer olarak geri döndüğünü unutmuşsunuz.

Siz Türkçü olmayı kolay mı sanırsınız? Annenizi, babanızı, komşunuzu ikna etmek yerine Türkçüleri ikna etmeye gelmişsiniz. Kolayı seçmişsiniz aklınızca. Etrafınızda Türkçüler oluşturmaya çalışmak yerine, Türkçülerden farsi fikirlere ses çıkarmayan, arap emperyalizminini şu ya da bu sebeple kabul etmeye çalışan insanlar aramaya ve ikna etmeye gelmişsin.

Üçoklu Börü andamız haklıdır. "Bu otağın varlık sebeplerinden en önde geleni; dejenere olmuş, değer yargıları ve işleyişi arızalanmış bir topluma öncülük edip Türk soyluları uyandırarak asli mecraya çekmektir. Yani otağ  seçkinci bir anlayışla hareket eden tavizsiz bir yerdir."  Burası yanlışa düşmüş, mankurtlaşmış insanların yüzüne soğuk su çarpıp kendine geldiği yerdir. Siyahla beyazın arada biryerler de mutlaka vardır. Ama burası o gri yerlerden biri değildir. Buraya gelebilenler uzun bir merdiveni soluk soluğa çıkmış, uzun yollardan geçmiş kişilerdir. Bu nedenle eleştirdiğiniz insanların geçtikleri yolları izleyin burada. Zaman zaman yollarınız çakışsa da demek ki aynı yolları yapmamışsınız buraya gelebilen Türkçülerle.

Sizin Türkçülüğünüzün samimi olduğunu düşünüyorum kendi adıma. Eklediğiniz iletileri gördüğünde Üçoklu Börü andamında benim gibi düşüneceğini biliyorum. Ama edep, usul, töre konusunda aşmanız gereken yollar olduğu da kesin. Buradaki hiç kimse tesadüfen burada değil. Kimse de yetersiz ve bilgisiz değil. Bu nedenle halen otağdasınız ve üyesiniz. Onların olgunluğuna geldiğinizde eminim ki bu kolaycılığınız için siz kendinizi eleştirmeye başlayacaksınız.

Eğer katkı yapmak istiyorsanız bu tarz paylaşımlarınızı açıktan yapmayınız. Toplantılarımıza katılın. Özel ileti ile temas kurun. Sizin de dediğiniz gibi bizim hakkımızda olumsuzluk arayan bir sürü mankurt, hain, vatansız-bayraksız ve satılmış var. Bilgi seviyelerini ve katettikleri yollarını bilmediğiniz insanları otağ otoritesini ve doğrularını korumak ile doğru yolda giden bir Türkçüyü feda etme tercihinde bırakmayın.

Sanırım sözlerim bütün Türkçülere net ifadelerdir. Her Türkçünün gördüğü manzara, çıktığı yüksekliğin seviyesi kadardır. Biz en üstte olduğumuzu söylemiyoruz. Haddimiz değil. Orada son ve ebedi Başbuğumuz ile Atsız atamız ve yoldaşları duruyor. Biz de aşağılardan onlara bakıyoruz. Ama bize de bir zamanlar bizim durduğumuz yerden bakanlar olduğunu görüp, hem umutla hem heyecanla bakıyoruz.

Esenlikle Kalın, Türk Töresinde Kalın

Afşar Beyi
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Çağrıbey - 13 Kasım 2007

Ne arap ne fars kültürünü kabul etmeyiz. Ama bu vatan toprakları içinde erimiş kültürleri de bu kadar hor görmemize de gerek yoktur. Daha önce dediğim gibi. Biz mevlananın dergahına girelim mi dedik. Sadece insanlara bunu doğru anlatalım ki yüzyıllarca mankurtlaştırılmış insanlar yeniden kim olduklarını hatırlasınlar dedim. Azgın akan nehirlere sakinleştiğinde bent vurulur dedim. Hala da aynı şeyi söylüyorum. Buraya sadece bazı şeyleri unutmuş ama hatırlamaya gelen insanlar var. Onları kaybetmeyelim. Sakin aktığı sularda önüne bendini gerelim, özüne çevirelim dedim.

Ama gayri Türklüğünü bir tarafa bırakırsanız, mevlana’yı müslüm gündüz, ali kalkancı gibi pisliklerle aynı yerde yargılamayın. Onun suçu ve yargılanacağı mahkeme farklıdır. Mevlana’yı değer kabul edenler ile diğer pislikleri değer kabul eden üçbeş kişiyi aynı kefede tutarsanız zaten bizi sevmeyen ve sivri bulanların eline başka bir koz daha vermiş olursunuz.



Arap ve Fars kültürünü kabul etmiyoruz demişsiniz ama Mevlana'nın Fars kültürünü İslam tasavvufu ambalajıyla sunduğunu gözden kaçırıyorsunuz.
Bu topraklarda erimiş kültürler de ne oluyor şimdi?
Ha anladım! Siz diyorsunuz ki Anadolu bir milletler mozaiğidir. Türkler 1071 den itibaren gelip buraları işgal ederek diğer kültürleri yok etmiştir.
Yanlışınız var dostum! Anadolu en az 7000 yıldır Türk Milletinin yurdudur ve kültür dediğiniz kırıntılar Türk kültür ve medeniyetine göre dağın yanında fare gibi bir şeydir.
Milletin bir şeyleri doğru öğrenme hususuna gelince. Bu millet daha seksen yıl önce gelmiş bir öğretici Başbuğ'un dediklerini unutup köhneliğin gizemli ve karanlıklar dehlizlerini tercih etmiştir, bir avuç Türkçü aydından gayrı….


Alıntı

Yıl 1925, Büyük Atatürk, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz"...
Yıl 2002, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor, Geçtiğimiz yüzyılın başında, İngiliz işbirlikçisi Derviş Vahdeti, Sait Molla, Dürrizade Abdullah, İskilipli Atıf gibi mürtecilerin tasfiyesi üzerine Cumhuriyet kurulmuştu, Bugün, küreselleştiği iddia olunan dünyada, gerçek anlamda küreselleşen Türkiye vatandaşı mürteciler, İngiltere’nin yanı sıra, A,B,D,, Almanya, Libya, Suudi Arabistan gibi ülkelerden yönetilmeye, yönlendirilmeye devam ediyorlar Yalnız bir farkla ki, A,B,D,’den gelen kimi müritler, Türkiye' de milletvekili seçilip "türban krizi" yaratıktan sonra tekrar anavatanlarına geri dönerken, kimi dervişler de, milletvekili olmadıkları halde, Türk Hükümeti’ne dışarıdan bakan olarak girebiliyor, yabancı taleplerinin takipçiliğini yapabiliyor Ve bu araştırma konusu olan, yasadışı hocaefendi sanığı (!) kullanmayı yeğleyen kimi şeyhlerde, sanki gizli bir mübadele protokolü varmış gibi, kendi ülkesinden yeni vatan A.B.D.'ne rahatlıkla hicret edebiliyor...
Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve de meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil, Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı, Mürtecilik yani gericilik de artık salt dinsel anlamda kullanılmıyor Tam bağımsız bir devleti ve kazanımlarını ortadan kaldırarak, düyunu umumiye döneminde olduğu gibi, ülkeyi uluslararası finans merkezlerinin denetimine sokmak da, geriye gitmek anlamında mürtecilik olarak değerlendiriliyor Aynı şekilde, koşulsuz AB teslimiyetçiliğini savunarak, devlet egemenliğini kayıtsız şartsız ulusa değil, Brüksel'e bağlayan çalışanlar da, Hürriyet ve itilaf Fırkası’nın uzantıları olarak bu anlamda mürteciliği temsil ediyor Anavatan kavramını Türkiye sınırlarından çıkarıp, AB sınırlarına mal edenlerin milliyetçi-muhafazakarlı’ ğı ile, IMF, Dünya Bankası ve AB çıkarlarının sözcülüğünü, savunuculuğunu ve de tetikçiliğini yapanların yeni solculuğu, tıpkı Fethullah Gülen'in ve müritlerinin din ve vatan anlayışı ile birebir örtüşüyor...



Bu alıntı Türkçü şehit Necip Hablemitoğlu’na ait.

Değişen yalnızca simalar. Zihniyetse hep aynı…
Dün Mevlana afyonluyordu Türklüğü, bu gün Fetullah Gülen’ler.
Dünde Mevlana’nın dilinde sevgi, kardeşlik masalları vardı, bu gün de o mavallar, aynı amacın uzantısı çağdaş Mevlana’larca okunuyor.
Tek ve ortak amaç: Türk hakimiyet, varlık ve geleceğini yok etmektir…
Herkes şunu kafasına kazısın ki; Türk soyunun ruhu ve manası, sayıları az da olsa, günü geldiğinde Türklüğe maya çalacak olan, Türk Milliyetçilerinde mevcuttur.
Buna en son, seksen beş yıl önce, Başbuğ Ata'mızın şahsında bütün dünya ve koskoca bir tarih şahit olmuştu.
Gerekirse tarih ve dünya yeniden Bozkurt Türklere şahit olacaktır...
Türk soyunun var olan gizli gücü, kendi geleceğini şekillendirecek Bozkurtlarını her daim var etmiş, bundan böyle de var etmeye devam edecektir.
Bu gerçek, acun var olduğu müddetçe, değişmeyecektir.

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey


Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 13 Kasım 2007
AKINCI rumuzlu arkadaş !
Size vereceğim cevapların hemen tamamını, eksik olmasın, Afşar Beyi andam vermiş.
Konuyu çokça uzatmayacağım. Sadece bir iki noktaya temas edeceğim o kadar.

Öncelikle şunu bilmelisiniz ki insanlığın ortak kültürü diye bir şey yoktur. Kültürler millidir ve her milletin kültürü diğerlerinden farklıdır.
En az 7000 yıldır bu coğrafyada var olan Türk Milletine ait bu büyük kültür ve medeniyetin içine, başka birilerine ait olduğu ileri sürülen, bir takım kırıntıları katıştırmaya çalışmak Türk Kültür ve medeniyetini zenginleştirmez, aksine sadeliğini ve ahengini bozar. Kaldı ki iddia edildiği gibi sair kültür zenginlikleri filan da söz konusu değildir.

Türk Milleti düşmanlığında da kavidir, dostluğunda da.
Akıllı düşmanlarımız Türklüğe karşı açık düşmanlık yapmanın kendilerine zarar verdiğini ve hatta sonları demek olduğunu iyi bildikleri için dost görünümünde düşmanlık, yani sinsi düşmanlık yolunu seçmişler ve itiraf etmek gerekirse bunda başarılı da olmuşlardır.
Tarihi süreç içerisinde Türk fetretlerinin büyük çoğunluğu, iç düşmanlarının ve kendi içindeki ayrılıkların sebebiyet verdiği, olaylar sonunda meydana gelmiştir.

Türkler Müslümanlığı kabul etmeden de büyük bir kültürün ve eşsiz bir medeniyetin sahibiydiler.
Türk'ün büyüklüğünü ve yüceliğini İslam’ı kabul etmesine bağlayanlar, Arap ve Fars emperyalizminin uşaklarıdır.
Bırakın Türklerin İslam’ı kabul etmekle yücelmesini, tam aksine İslam Türklerin Müslüman olmalarıyla sınırlarını aşıp, varacağı en büyük zirvelere ulaşmıştır.
Şayet Türk hakimiyeti içinde bir gayri Türk varlık gösterebilmiş ise bu o kişinin şahsi becerisinden ziyade Türk'ün büyüklüğü ve ali cenaplığındandır.

Türk devasa taşlar üzerine "Tanrıdan olma" diye kazırken bu günün medeni(!) dünyası, içlerinden çıkmış bir kaç akıllı insanı sırf, "dünya yuvarlaktır" dediği için boğazlamakla meşguldü.

Sorarım size. Kim, hangi medeniyetten bahsediyor?
Mevlana’nın sahte cennetler vaat eden kozmopolit medeniyetinden mi?
Türk'ün öldürücü zehri kozmopolitliktir ve bu kozmopolitlik nereden ve ne renkle gelirse gelsin aynı şiddette öldürücüdür.
Ne yapmış sizin o meşhur ve büyük(!) Mevlana’nız?
Ben şöyleyim:
Rum’u, Rars'ı, Arap’ı, çingeneyi Türk'e kardeş yapmaya çalışmış.
Niçin?
Çünkü Türk büyüktür, Türk güçlüdür, Türk hakimdir, Türk her zaman aklında dünya hakimiyeti fikrini taşıyan büyük ülkülerin milletidir.
Bu saydıklarım diğer milletler için son demektir, yarınsızlık demektir, zelil olmak demektir.
Öyleyse afyon damardan direk beyine işletilmelidir ki Türk bu hasletlerini unutsun ve Türk'ten korkanlar, korkularından emin olsunlar.
İşte Mevlana ve benzerlerinin yaptığı görev bundan ibarettir.

Sayın AKINCI,
Kalemi ustalıkla kullandığınız belli.
Ben sizden bu usta kaleminizi bizi olmayacak şeylere çekmek yerine yanlış içindekileri doğru olana, Türkçü hareketin içine, çekmeye kullanmanızı beklerdim.

Varsın milyonlar ruh yitimi içinde yaşasın.
Biz bu yitik yaşamı nadasa bırakılmış toprak gibi görmekte, bir avuç tohumu bu toprağa serperek yeni baştan Türklük ruhunu diriltmekle yükümlü olduğumuzun bilincindeyiz.
Ama siz ne yaptınız?
Siz, bir avuç tohumu da milyonluk nadas toprağına katamaya çalışarak Türklük ruhunun diriliş mayasını yok edecek uğraşlar verdiğinizin farkında bile olmadınız.
Bunu yaparken art niyetli değildiniz, bundan eminim.
Ama çok kötü bir metot seçtiniz.
Hasta çoğunluk içinde sağlıklı kalmış oldukları için anormal gibi gözüken bir avuç kadronun, toplumu sağlığına kavuşturmasının yerine, sırf anormallik ortadan kalsın mantığıyla, bu bir avuç kadroya da hastalık bulaşsın istediniz.
Millet bu gün Ali Kalkancılara, Müslim Gündüzlere, kadın müridine sulanan şeyhlere, güzel karısını elinden almak için müridini öldürten cinayet şebekesi ve şehvet kumpası tarikat ve cemaatlere hangi mantıkla rağbet ediyorsa, dünde aynı mantıkla rağbet etmekteydi.
Dün rağbet görenlerin kalite ve kıymeti neyse bu günkülerinki de aynıdır.
Değişen sadece simalardır.
Zihniyet hep aynıydı ve aynı kalmaya da devam edecektir.

Şayet Başbuğ Atatürk'ü iyi anlamış ve özümsemiş olsaydınız böyle bir yanılgının ve çelişkinin içerisine düşmeyecektiniz.

Size tavsiyem Başbuğ Atatürk’ü iyi öğrenmeniz ve anlamanızdır…

TTK.

Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Kurtkaya - 14 Kasım 2007
Ne olursan ol, yine gel diyen Mevlana'nın bizim kültürümüzle ilgisini çözemedim.
Beynelmilelci Mevlana, Türk Milli Kültürünün değil; ancak mozaikçi, sentezci ve ümmetçi kültürün kıymet verdiği köhne anlayışların temsilcisi olabilir.

Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: BezAt - 14 Kasım 2007
Tamamiyle bilmeyerek Amac ve Yol'unuza aykiri icerkte alintilar yayimladigim icin öncelikle özürdilerim.
Basta yazilanlara ve tepkilere cevap vermek cok güctü hernekadar birseyler yazacak seviyeye gelinceye kadar okumaya devam edecegim.
Yalniz sunu ifade etmek isterimki bu ruh ve düsünce bende herzaman mevcuttu fakat böyle topluluklardan haberdar olmayip birikimimde yoktu.

Saygilarimla.

Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Fatih - 15 Kasım 2007

TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?


Ne varmış tarzda yani?
Daha yumuşak olunmasını istediğinize bakılırsa, sanırım siz Türkçü Otağı hümanist forumlarla karıştırdınız.
Türkçülerin, eğilip-bükülecek, eveleyip-geveleyecek bir tarafları olmadığından haliyle, tarzları bazılarına sert geliyor.
Eğiticilik konusuna gelince.. Bu, yapılan şeyin içeriğine göre değişir.
Çocukların eğitimi başka, gençlerin ki başka, yetişkinlerinki daha başka şekilde olabilir.
Bunu meslekler için de, farklı mücadele metotlarını benimsemiş, fikir grupları için de düşünebilirsiniz.
Türkçü fikir ve yapılanmanın eğitim anlayışını, Mevlevi dergahlarının hümanizmince olmasını, beklemiyorsunuzdur sanırım?



Bu ülke insanının Anadolu tarihi binlerce yıla dayalıdır. İçimizde elbetteki gayriTürk insanlarda vardır. Ama biz de onların içerisindeyiz.

Kimse mevlanayı getirip önderimiz yapalım demiyor. Onun dergahına girelim de demiyor. Ama ne olursa olsun bu topraklarda yaşamış bir insandır. Bizim kültürümüzün içerisinde yeri de vardır.


Bu topraklarda yaşadı diye Nazım Hikmet'e de mi sahip çıkıp, saygı duymamız icap ediyor şimdi?
Bu mantıktan hareket ederseniz, sahip çıkmamız gerekenler içerisine Fettoş da girer, Ali Kemal de girer, Damat Ferit de girer, Şeyh’ül İslam Mustafa Sabri de girer ki, sizin-bizim sahip çıkmamıza gerek yok bunlar için, birileri adlarına vakıflar, cemiyetler kurarak, onur listelerinin en başına koyarak, fahri başkanlıklar ve doktora unvanları  vererek, gereğinden çok, sahip çıkıyorlar zaten.
Müsaade edin de burada bari kozmopolit zihniyetin kırıntıları olmasın.
Türkçülerin ne işi olur beynelmilelci Mevlana'yla?
Mevlana'ya zaten gereğinden çok sahip çıkıp, dergahlarının eşiklerini öpenler var.


Hadi biz de size katıldık diyelim. Annemize, babamıza ne diyeceğiz. Siz üyeleri atabiliyorsunuz. Biz de anne babamızımı atacağız ebeveynlikten. Komşularımızı mahalleden mi atacağız. Arkadaşlarımızı sınıftan, işyerinden mi atacağız.


Bakın burada iyi bir noktaya temas etmişsiniz ama, ters mantıkla etmişsiniz bunu da.
Daha kendi evinize, ailenize söz geçiremiyor, onlara Türkçülüğün gereklerini kabul ettiremiyorsanız, başkalarına bir şey anlatmaktan vazgeçmelisiniz.
Kimsenin annesini, babasını, kardeşini dışlamasını istemeyiz ama, kabul etmek lazım ki bu mücadele duygusal ve akrabalık güdüleriyle yürüyecek türden bir şey değildir.
Gerektiğinde, Türklüğün geleceği bakımından, en yakınlarınız size engel oluyor, önünüzü kesiyorsa, hiç tereddüt etmeksizin, onları da geçmek zorundasınız.
Aksi takdirde inanmış olduğunuz dava lafta kalır.
Bu işin arkadaş, komşu, akraba vs. gözetecek tarafı yok.
Ya tam inanmış olarak, yalnız başınıza bile kalmaktan çekinmeyecek bir iradeyle yürürsünüz; ya da kalabalıklar içerisinde, zamanın modası olan, bana necilikle yaşayıp(!) gidersiniz.
Bunun üçüncü bir şıkkı ve orta yolu yok!
Ya tam varsınız Türkçülük Ülküsü için, ya da yok ve karşısındasınızdır.
Bitaraflar da, kozmopolitler de, nemelazımcılar da, umarsız ve duyarsızlar da, son tahlilde, Türkçülüğün karşısında demektir.

Şimdi siz bırakın Mevlana'yı, Yunus'u, kırıcılığı, sertliği de bir karar verin!
Türkçü mücadelenin çamurlu, dikenli, engelli, tuzaklar ve ihanetlerle dolu çileli yolunda yürümeye var mısınız, yok musunuz?
Siz bunun cevabını, varım diyerek verdiğinizde, bizi anlayacak ve tereddütlerden arınacak; şayet yokum dediğinizde de, zaten siz yolunuza, biz yolumuza devam edip giderek, ne sizin bizimle, ne de bizim sizinle, işimiz olmayacaktır.
Mesele bundan ibaret ve tercih de gayet kolaydır.

Bilmem anlatabildim mi? Sayın Mevlana sevgi, kardeşlik ve hoşgörü önericisi arkadaş!!!
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: motun yabgu - 15 Kasım 2007
Yum..usak,olamayiz,yaratilis kanunumuza aykiri,yumusakligin sonu,usakliktir TTK
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: TÜRK-KAN - 15 Kasım 2007
 Beğenmeyen defolur gider, kimseyi burada silah zoruyla tutmuyoruz. Zaten kelle hesabı yapan bir yapıda değiliz.
 
 Mevlana'yı, Yunus Emre'yi seven adamdan zaten Türkçü olmaz. ATSIZ ATA'mızın yazdıkları ortadadır. Bu insanlar tarihe geçmiş olabilir, çok sayıda sevenleri de olabilir. Lakin fikirleri itibariyle Türkçülükte yerleri yok. Bunları hoş karşıladığımızı farzedelim, ertesi gün fettoş'a, saidi kürdi'ye, arvasi'ye de hoşgörüyle bakmamızı isteyenler çıkacaktır. Türkçülük kim olursan gel, katıl mentalitesi olan bir fikir akımı değildir.

 Biz TÜRKÇÜLER olarak BAŞBUĞ ATATÜRK'ÜN BUYRUKLARINA, KAYITSIZ-ŞARTSIZ İMAN ETMEKLE MÜKELLEFİZ.   


 BAŞBUĞUMUZ BUYURUYOR Kİ: "Efendiler ve ey millet biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakîki tarikat, tarikat-ı medeniyedir
 
 Sanırım başka sözlere mahal yok. Değerli Yöneticilerimiz Üçoklu Börü ve Afşar Beği, Otağımızdaki Andalarımız gerekenleri söylemişler.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Mete Saltuk - 15 Kasım 2007
Değerli Kardeşlerim;
Bilgisayarım çöktüğü için 3 gündür sizden ayrıydım. Öncelikle herkese selamlar.

Benim anladığım kadarıyla Akıncı isimli arkadaş dinine yakınlığından dolayı böylesi bir yaklaşımda bulunmuş. Şüphesiz ki otağda bulunan herkes bir dine mensup(ateistler hariç) ve herkes belirli oranda bir inanç taşıyor ve yaşıyor. Burası dini liderler ve dinsel konuları tartışma yeri olmamalı. Ben İslam dinine mensup birisi olarak, Mevlana ile bu site arasında bir bağ kuramıyorum. Şöyle ki;  'ne olursan ol, yine de gel' diyen Mevlana'ya göre; Çanakkale Savaşında askerlerimiz üzerine kimyasal bomba atmak istediğinde, kendisini 'bu insanlık suçu olur' diye uyaranlara 'iyi ama Türk'ler insan değil ki' şeklinde cevap veren churchıl'i kuru bir özür karşılığında bu siteye üye olan herkesin affetmesi gerekirdi. Öyle sanıyorum ki bu sitede bu görüşü savunacak kimse yok, varsa da bu sitede O'na yer yok. Saygılarımla

Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Çağrıbey - 18 Kasım 2007

Değerli Kardeşlerim;

Benim anladığım kadarıyla Akıncı isimli arkadaş dinine yakınlığından dolayı böylesi bir yaklaşımda bulunmuş. Şüphesiz ki otağda bulunan herkes bir dine mensup(ateistler hariç) ve herkes belirli oranda bir inanç taşıyor ve yaşıyor.



Herkesin dini kendisinde kalmalıdır.
Bir dine mensup olmak Türkçü bakış ve yaklaşımlarımızı etkiliyorsa; ya laikliği, ya da Türkçülüğü algılama problemi var demektir.
Türkçü düşünce laik bir anlayışa sahiptir.
Kozmopolitliği, hümanizmi ve özünde, toplum mutluluğunun önüne geçmiş olan, kişisel mutluluk ve kurtuluş amacındaki mistizmi reddeder.
Mevlana'da bunların hepsi mevcuttur.

İğrenç ve çirkin olan bir sorunun cevabı da, aynı şekilde, iğrenç ve çirkindir.
Verilen misalin çirkinliği de zihinlerde yaptığı çağrışım itibariyle çirkin tahayyüller uyandırır.

Sırf toplum nazarında, hak etmediği halde, bir değer olarak var diye, Türkçülüğün felsefesine taban tabana zıt olan bir kişiyi ve o kişinin şahsında temsil edilen zihniyeti müsamaha ile karşılayamayız.
Bu noktada göstereceğimiz müsamaha Türkçü duruş ve düşünüşümüzü zedeleyecektir.
Böyle bir mantığa göre hareket ettiğimiz takdirde, toplumun % 47 si oy verdi diye, sırf toplumun büyük çoğunluğuna muhalif kalmamak endişesiyle, AKP ye ve AKP nin temsil ettiği zihniyete karşıda mı saygılı, hoşgörülü ve müsamahakar davranacağız?
Böyle bir duruş bizi marjinal kılmaz. Aksi ise mevzileri terk etmenin ve gevşekliğin yolunu açar.


Burası dini liderler ve dinsel konuları tartışma yeri olmamalı.
Ben İslam dinine mensup birisi olarak, Mevlana ile bu site arasında bir bağ kuramıyorum. Şöyle ki;  'ne olursan ol, yine de gel' diyen Mevlana'ya göre; Çanakkale Savaşında askerlerimiz üzerine kimyasal bomba atmak istediğinde, kendisini 'bu insanlık suçu olur' diye uyaranlara 'iyi ama Türk'ler insan değil ki' şeklinde cevap veren churchıl'i kuru bir özür karşılığında bu siteye üye olan herkesin affetmesi gerekirdi. Öyle sanıyorum ki bu sitede bu görüşü savunacak kimse yok, varsa da bu sitede O'na yer yok. Saygılarımla



Sayın Mete Saltuk,
Yazınızın bu bölümünün altına imzamı atıyorum.
Burası dinsel kimliği önde olan kişilerin şirin gösterilmeye çalışıldığı bir yer değildir. Olmamalıdır. Hele de Mevlana gibi gayr-i Türk, kozmopolit ve beynelmilelcinin yeri hiç olmamalıdır.

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey

Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: YABGU KAGAN - 18 Kasım 2007
Değerli Kardeşlerim;
Bilgisayarım çöktüğü için 3 gündür sizden ayrıydım. Öncelikle herkese selamlar.

Benim anladığım kadarıyla Akıncı isimli arkadaş dinine yakınlığından dolayı böylesi bir yaklaşımda bulunmuş. Şüphesiz ki otağda bulunan herkes bir dine mensup(ateistler hariç) ve herkes belirli oranda bir inanç taşıyor ve yaşıyor. Burası dini liderler ve dinsel konuları tartışma yeri olmamalı. Ben İslam dinine mensup birisi olarak, Mevlana ile bu site arasında bir bağ kuramıyorum. Şöyle ki;  'ne olursan ol, yine de gel' diyen Mevlana'ya göre; Çanakkale Savaşında askerlerimiz üzerine kimyasal bomba atmak istediğinde, kendisini 'bu insanlık suçu olur' diye uyaranlara 'iyi ama Türk'ler insan değil ki' şeklinde cevap veren churchıl'i kuru bir özür karşılığında bu siteye üye olan herkesin affetmesi gerekirdi. Öyle sanıyorum ki bu sitede bu görüşü savunacak kimse yok, varsa da bu sitede O'na yer yok. Saygılarımla




Mevlana adlı Fars çaşıtına sadece 'Dini Lider' olarak bakmak yanlıştır. Zira Mevlana kültürel,etnik,dini ve toplumsal açıdan TÜRKLÜĞE zarar vermiştir.Anadoluyu zapteden Moğol İlhanilerini desteklemiştir ve zehirli fikirlerinin etkileri 2007 Türkiyesinde dahi etkisini sürdürmektedir.

Bu Otağda herkesin bir inancı olduğu fikrine katılıyorum.Bence de böyle..

Ancak 'Ateistler' hariç gibi bir ifade kullanmışsınız.Otağımızda ateist olduğunu zannetmiyorum.Zira Türkçü fikriyatın içerisinde Ateistlere yer yoktur.

Türkçüler laiktir herkesin dini kendinedir ancak Tanrıtanımazlık sözkonusu olunca işin rengi değişir.

GÖK TANRI TÜRK'Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN!
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Atçeken Beği - 18 Kasım 2007
YABGU KAGAN;

Haklısınız.Tanrıtanımazlık Türkçülükte yer almaz.Bunun dışında 2007 bütün Dünya'da ''Unicef Mevlana Yılı''dır.Bu bile onun Türkçülüğe yarar getirmeyeceğini kanıtlar.Bu yıl,Almanya'nın belediye otobüslerinin reklamlarında ''Unicef Mevlana 2007'' yazısı ve semazen resimleri bol bol görülmektedir.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: DEDEM KORKUT_ASYA - 18 Kasım 2007
YABGU KAGAN;

Haklısınız.Tanrıtanımazlık Türkçülükte yer almaz.Bunun dışında 2007 bütün Dünya'da ''Unicef Mevlana Yılı''dır.Bu bile onun Türkçülüğe yarar getirmeyeceğini kanıtlar.Bu yıl,Almanya'nın belediye otobüslerinin reklamlarında ''Unicef Mevlana 2007'' yazısı ve semazen resimleri bol bol görülmektedir.
Size katılıyorum bu soysuzlar ne zaman kimi desteklese altından bişey çıkıyor.
En büyük örneği ödüllerle poh pohlanan orhan pisliği...
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Mete Saltuk - 18 Kasım 2007
Değerli YABGU KAGAN Kardeşim;
Ben olasılıklar üzerine bu şekilde yorum yapmıştım. Uyarınız üzerine hatalı yorumda bulunduğumu kabul ediyorum. Uyarınız için teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum. Saygılarımla
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: YABGU KAGAN - 18 Kasım 2007
Değerli Mete Saltuk kandaşım ;

Benim yazım da size yönelik değildi zaten.Sadece genel bir uyarıda bulunmak istedim.Saygılar.
Başlık: EZBER BOZULDU, TEPKİLER HEP AYNI.. BİZ BİZE BENZERİZ.......
Gönderen: AKINCI - 23 Kasım 2007
Biz Türkçülerin neden bilmem; ezberimiz bozulduğu anda ilk yaptığımız şey saldırıya geçmektir. Tabularımıza ne dokunuruz, ne de dokunulmasından hoşlanırız. Korkumuz nedir bilmiyorum. Ama bende aynı şeyi yaparken defalarca yakaladım kendimi. Bu yüzden bu yazıyı saldırı ya da eleştiri olarak almayın. Daha çok bir özeleştiri diyebiliriz.

Bir süredir Otağa giremiyorum. Girdiğimde gördüklerim ise beni şaşkınlığa düşürdü. Konu başka bir başlığın altındayken ayrılıp tek başına bir konu haline getirildiğine göre demek önemli sayılmış. Ama aynı anda hem gül uzatıp, hem diken batırıp hem de saldırmanın birarada olduğunu görmek beni bu başlığı açmaya adeta zorladı.

Öncelikle;

Ben mevleviliğe saygı gösterin demedim. Ne demişim?
"Mevlanadan bahsetmek yerine Türklüğü ve Türkçesiyle öne çıkmış Yunus Emreden bahsedelim, Türkçülüğe uygunu budur".

Bunda yanlış nerede? Bu sözlerde mevleviliğe destek verelim gibi bir anlam nerede?

Bu şimdi Mevlanacılık mı oluyor yoksa buyurun aklın yoluna, sayımızı kazanarak arttıralım mı demek oluyor?  Sertlik her kapıyı açmıyor. Tatlı sert yöntemlerle de söylenmesi gereken her şey söylenebilir.
Ne savunduğunu bilmeden mevleviliği ya da arap kültür emperyalizminin yüzyıllar boyunca aşıladığı birtakım şeyleri savunanlar var. Bu insanları saldırarak değil, ne dediğimizi anlatarak gaflet uykusundan uyarabiliriz. Bu konuda aynı fikrimde ısrar ediyorum.
 
Bu yalnız benim düşüncem de değil üstelik. Bizim Lider dediğimiz, Başbuğumuz dediğimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de yolu bu idi.

Başbuğumuzun izinde olduğumuzu söylemek kolay. Ama o yolda ilerlemek çok kolay değil. Hatırlatmak isterim size. 1925 yılında 450'ye yakın tekke ve dergâh kapatıldı. Sadece bir tanesi Başbuğun emri ile kapatmak yerine "müze"ye dönüştürüldü. Hangisi? Cevabı belli. Mevlevi dergâhı elbette.  Peki Başbuğumuz mevleviliğe mi yatkındı? Destekliyor muydu?  Elbetteki HAYIR. Sadece bu tekkeyi kapatırsa çok kişinin küseceğini ve yapmaya çalıştığı şeylere direneceklerini biliyordu. Neden? Çünkü yeniçerilerin piri Hacı Bektaş'ın karşısında mevlevilik vardı. Bu yüzden de yeniçerilere tepki gösteren halkın sempatisi vardı bu insanlara. Halen de devam etmektedir bu sempati. Bazı şeyler hafızadan kolay silinmiyor. Peki ne yaptı Başbuğ? Yine kapattı dergâhı. Ama müze yaparak belli ölçüler içerisinde korudu. Hatta iki sefer de müzeyi ziyarete geldi ilerleyen zamanlarda. Neden? Çünkü halka saygı gösterdi ve halk da kendisine saygı gösteren Ata’sının inançla ve güvenle peşinden gitti.

O zaman bir daha sorayım. Yanlış nerede? Yanlış, “insanlara saygı gösterin, yanlış varsa yanlışını düzeltelim” lafını mevleviliğe saygı gösterin olarak anlamakta. Ezber bozulunca, tabu konuya girilince direk saldırıya geçmekte. Yazılanı anlamak yerine etrafından dolaşmaya çalışmakta.

Size eski ama önemli bir lafı hatırlatayım. "NUSH İLE USLANMAYANIN HAKKI TEKDİR, TEKDİR İLE USLANMAYANIN HAKKI KÖTEKTİR." Osmanlıca bir laf olduğu için anlayamayanlar olabilir. Tercümesi de şudur: "Nasihat ile uslanmayanın hakkı azar, azar ile uslanmayanın hakkı dayaktır."

Burada "nush" yok. Direk kötek. Nerede kaldı tekdir?

Türklüğün "öz" olduğunu söylemişsiniz. Size kesinlikle katılıyorum. Altın gibi, platin gibi saftır Türklük. Aynı şekilde altın ve platin gibi alaşıma da çok zor girer Türklük. Bu nedenle Türklüğünün bilincini ele almış olanlara ikna etme, kandırma çabaları işlemez diye düşünürüm. Boşa zaman kaybıdır diye düşünürüm. Çabamın bu olduğunu düşünmenize çok üzüldüm bu yüzden. Amacım bu değildi. Az önce dediğim gibi her konuşmanın farklı söyleniş şekilleri vardır. Hem de anlamını bozmadan. Hatta daha da ağırlaştırarak. Yapmaya çalıştığım bunu anlatmaktı sadece.

Diğer meselelere gelirsek;
Oğuz olmaktan beni vazgeçiren şeyin ne olduğunu sormuşsunuz. Buna da cevabım şudur: Benim Oğuzluğumu hangi teraziye koydunuz da hafif geldi diğer yargılarınızın karşısında. Bunun da cevabı bence aynı. Bozulmuş ezber sendromu.

Demişsiniz ki: Anadolu en az 7000 yıldır Türk Milletinin yurdudur ve kültür dediğiniz kırıntılar Türk kültür ve medeniyetine göre dağın yanında fare gibi bir şeydir.
Fare de dağın bir parçasıdır. Dağı tartışmayalım ama dağdaki canlıları da yok saymayalım. Yok, sayarsak sivrisinek-aslan hikâyesindeki aslanın durumuna düşürür bizi. Küçümsemeyelim hiçbir düşmanı. Sivrisinek olsa bile.

Demişsiniz ki: Milletin bir şeyleri doğru öğrenme hususuna gelince. Bu millet daha seksen yıl önce gelmiş bir öğretici Başbuğ'un dediklerini unutup köhneliğin gizemli ve karanlıklar dehlizlerini tercih etmiştir, bir avuç Türkçü aydından gayrı….

Cevabı yine aynı. Başbuğun yaptıklarını yapmayan ve onu örnek almayanlar suçlusudur bu yoldan sapmanın. Aynı yanlışları bizde yapıp Başbuğ yerine Enverleşmeyelim. Millete rağmen Milliyetçilik olmaz. Karşılarında durup, doğru yol tarif edemezsiniz. Etseniz de ciddiye almazlar sizi. Şimdi bu lafımı yine evirip çevirenler olabilir. Ben yanlışı savunmaya çalışmıyorum. Yanlışa düşmüşlere saldırmadan, doğru yolu gösterip anlatalım diyorum. Bunu da hümanizm saçmalığına sarılıp yapalım demiyorum. Başbuğumuz gibi akılla yapalım diyorum.

Beni mevleviliğe yatkın olmakla, sentezci kültürün parçası olmakla suçlayanlar olmuş. Sebebi yine aynı. EZBER BOZULURSA SALDIRILIR. Kurtlukta kanundur bilirim. Düşeni yerler. Ama düşmedim. Özüm Türk, beynim Türk, kalemim Türk. Ruhum BOZKURT. Bu nedenle bana akılcılıkla değil ama ezbercilikle saldıranları şiddetle kınıyorum. Bu laflarım Sn Üçoklu Börü ve Afşar Beyine değildir. Sadece ezberden saldıranlaradır. TÜRK KAN yöneticimizde kusura bakmasın ama daha evvel de yazmıştım. Benim yerim burası. Burası olmadığını düşünüyorsanız takdir sizindir.

Herkesin gördüğü manzaranın çıktığı yükseklikle orantılı olduğunu yazmışsınız. Saygıyla karşılarım bunu. Dileğim benimde bir gün daha geniş açıları daha yükseklerden görebilmek. Tanrı bana da o günleri göstersin.

Son olarak Türkçü Otağımızın savunma reflekslerinin saldırıya dönüşmediği zamanlarda ne denli güçlü, bilgi seviyesinin ne denli yüksek olduğunu görmek beni çok mutlu etti. Yazdıklarımı hiçbir Türkçü kendine saldırı olarak ya da eleştiri olarak almasın. Çok laf hatasız olmuyor. Hatamız varsa affola. Aranızda olmak şereftir. Esen kalın, esenlikle kalın.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: TÜRK-KAN - 23 Kasım 2007
 Sayın Akıncı

 Eğer hakikaten Huntürk Otağını kendi yeriniz, Türkçülüğü de kesin olarak safınız olarak belirlemiş iseniz hoş geldiniz, sefa geldiniz.

 Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana, BAŞBUĞ ATATÜRK'Ü tek rahber belleyip Türkçülüğü Amentüsü yapanlara...

 Saygılarımla, Esen kalın.

 TTK
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: ATİLLA-TORUNU - 23 Kasım 2007
Akıncı arkadaşım sen bizi Ülkücü yobazlarla karıştırdın sanırım.....Bir daha böyle bir hataya düşme...Türkçü bir insan,duygusallıktan uzakta olmalıdır...Ve kendi düşüncesini her ne pahasına olursa olsun,benimsetmelidir....Karşı tarafın o yalan yanlış,kardeşlik safsatasıyla dolu bilgilerine bastırmak için,sert ve acımasızca bir eleştiri yapılmalıdır.Çünkü karşı tarafın hali belli...Takmış at gözlüğünü önünü görmekten aciz.......Ülkücüler sizin dediğiniz gibi insanlardır.Onlarda kardeşlik duygusu olduğu için daha yumuşak başlıdırlar...Ama gelipte bir Türkçü,Irkçı insandan bunu bekleme...Tabiiatiyle Irkçı bir insan sert görünüşlüdür...Ve kendi Irk'ı dışındaki her düşünceye karşıda oldukça sert olmalıdır...Zaten o kişi gerçekten,yürekten Irkçı ise;Bunu frenleyemez.

YUFKA YÜREKLİLERLE ÇETİN YOLLAR AŞILMAZ!!!!

Esenlikler.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: Üçoklu Börü Kam - 24 Kasım 2007

Öncelikle;

Ben mevleviliğe saygı gösterin demedim. Ne demişim?
"Mevlanadan bahsetmek yerine Türklüğü ve Türkçesiyle öne çıkmış Yunus Emreden bahsedelim, Türkçülüğe uygunu budur".

Bunda yanlış nerede? Bu sözlerde mevleviliğe destek verelim gibi bir anlam nerede?



Sayın AKINCI,
Öncelikle ileri sürdüğünüz fikirlerin- doğruluğu-yanlışlığı ayrıca tartışılır ve tartışıldı da zaten- sonuna kadar arkasında durduğunuz için sizi kutlarım.
Bu başlık altında, siz ve diğer kandaşlarımız, gayet seviyeli bir biçimde fikirlerini ortaya koyarak, tartıştılar.
Elbetteki herkesin her dediğini, diğerlerin istisnasız olarak, kabul etmesi söz konusu değildir.
Sizi elbetteki, anlıyorum. İşaret etmek istediğiniz şey işin metodolojisi, diğer bir deyimle, ilmi siyasetidir.
Ama siz de şunu kabul etmelisiniz ki, verilen misallerin türü ve içeriği de esas kadar önemlidir.
Verdiğiniz misaller, gerek Mevlana olsun ve gerekse Yunus Emre olsun, ikisi de dini ve mistik kimlikleri öne çıkmış kişilerdir.
Evet Mevlana'yı hem beynelmilelci ve kozmopolit olduğu ve hem de gayr-i Türk ve hatta çaşıt olduğu için Türkçü bakış açısından reddediyoruz.
Mevlana'nın reddi için beş ana sebep var bunlar:
1-Beynelmilelci, hümanist
2-Mistik
3-Gayr-i Türk
4-Çaşıt (tarihi deliller kuvvetle işaret ediyor)
5-Eserlerini, Türkçe değil, Farsça yazmış.(Türk Dilini kullanmamış ve hatta aşağılamıştır)
Şimdi de Yunus Emre'ye bakalım:
1-Beynelmilelci, hümanist
2-Mistik
3-Türk Soylu
4-Türkçe konuşup, Türkçe yazmış.
Mevlana saydığım beş özelliğinin tamamıyla Türkçü bakışın dışındadır ve doğal olarak reddedilir.
Yunus Emre'nin de Türk olması ve Türkçe yazıp, söylemesinin dışındaki özellikler, Mevlana’yla birebir, aynıdır.
Yunus'un felsefesinin temelinde mistiklik olduğundan "bütün insanlığı tek bir millet olarak görmek" ana fikri vardır.
Yani Yunus Türk olan, Türkçe konuşup, Türkçe yazan bir beynelmilelci hümanisttir.
Yaşadığı çağın gerçekleri içerisinde yaptıkları, belki doğru ve isabetli şeylerdi ama eylemlerinin, Türkçülüğe referans olacak yanı yoktur.
Aynı şekilde Şeyh Şamil'de bir Türk ve tarihe kayıt düşmüş büyük bir kahramandır. Ama, eylemleri Türkçülüğe referans olacak nitelikte değildir.
Ben şahsen, Yunus Emre'yi de, Şeyh Şamil'i de, seviyorum ama Türkçülüğüme referans yapmıyorum.
Zira her ikisinin de, Türk olmak dışında, Türklük için yaptıkları herhangi bir hizmetlerinden bahsetmek, olanaksızdır.
Her ne kadar Yunus Emre Türkçe yazarak, Türk Diline katkıda bulunmuş olsa bile, Yazdığı Türkçe şiirler ve ilahileriyle, Türk Milletine mistik felsefenin öngörüsü olan kozmopolitliği ve hümanizmi telkin ederek, Türklüğün fikir ve düşünce mukavemetinin kırılmasına katkıda bulunmuştur.
Sözün özü, uygunsuz misal, doğru sonuca varmaz.
Metodolojik ve ilmi siyaset noktasındaki önerileriniz kabul ederken, verdiğiniz misaller ve bu misallerin çağrıştırdığı manalar nedeniyle, önerinizi reddediyoruz.

Esenlikler dilerim.

TTK.
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: BezAt - 24 Kasım 2007
Üçoklu Börü 'ye sonuna kadar katiliyor ve destekliyor ve AKINCI isimli kandaşımıda alkışlıyorum!

Tarihten bu yana islam veya baska dinleri ön plana cikararak veya kendi amac ve hedefleri ugruna kullanaraktan Türk'ü Türk'e kirdirmis, Türk'ü Türk'e düsman etmislerdir!

Halbuki bizler önce hangisi olursa olsun; inandigimiz din ile degil tasidigimiz kanın asilligi ile övünmeliyiz.  Islam dinini bir arap gibi yasamaya kalkarsak eger; o vakit arap kültürünü kendi öz kültürümüze karistirmis oluruzki ozamanda önce sonsuza dek yasatmakla yükümlü oldugumuz Türk Kültürümüzün arada kaybolmasina yol acmis oluruz.
Ve ülkemizde ciddi bir cogunluk bu islam ve Türk'lük ikilemi arasinda nefes almaya devam etmektedirler veya kimi hainlerin oyunlarinda malesef farkinda olmayaraktan kuklalik görevini basariyla yerine getirmektedirler!

Ayni sey diger dinler icinde gecerlidir. Bügün sen hristiyanligin protestan mezhebine kendini dahil ediyor ve bu dini nebiliyim bir alman protestan in kültürü icersinde yasamaya kalkarsan da yukarida bahsedilen sonuc kacinilmaz bir gercektir. Neden bir yahudiye yada hristiyana kiz verildiginde müslümanlar tarafindan hor görülür? Yakismaz dimi! Gevur'a kiz gitti ve münafik oldu dimi!
Hickimse ne müslüman ne samanist ne hristiyan... dogmaz!
Sen dogdunda sadece irkini devam ettirdigin kan ile yani bir Türk, ingiliz veya alman dogarsin!

Bunu iyi anlamalisin ve artik silkinip kendine gelmelisin.
Tarihten bu yana uyutuldugumuz birbirimize düsman oldugumuz yeter artik!

Osmanlinin yikilis döneminin daha beterini yasadigimiz bu vakit uyanma ve özüne yani kendine gelme vaktidir!
Başlık: Ynt: TARZINIZ BİRAZ DAHA YUMUŞAK VE EĞİTİCİ OLAMAZ MI?
Gönderen: TiginNoyan - 26 Kasım 2007
Ben Şeyh Şâmil'in Türk değil yerli Avar olduğunu biliyordum.