Gönderen Konu: Osmanlı ve Türkler  (Okunma sayısı 10005 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkkaan

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 61
Osmanlı ve Türkler
« : 28 Aralık 2012 »

Osmanlı’da Türk Düşmanlığı

Örneğin; Hırvat kökenli, sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.0000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "vurun şu pis Türkün başını" olmuştur. Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat Osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da Anadolu'nun evladı Türktür. (olayı ayrıntıları ile Osmanlı tarihçisi naima'dan öğrenmek mümkündür.) Yavuz Sultan Selim'in, halifeliği zorla da olsa aldıktan sonra, yönetim ile Türk ulusu arasındaki anlayış ve ideoloji ayrılığı açık şekilde ortaya çıkmıştır. Yönetime dayalı şeriatçı anlayış üst yönetime egemen olur iken, Anadolu'da yaygın olan Alevilik sayesinde Türk dili kendini koruma olanağı bulmuştur. Yönetimin Anadolu'yu dil unsuru aracılığıyla Araplaştırmasına ve acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. Bu nedenle Anadolu'da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 40.000 kadardır. Bu gerçek Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk halkından koptuğunun açık bir kanıtıdır.(1)

Abdülhamit'in Araplara ve İslamiyete dayanan siyaseti, Türkü baş düşman olarak görmekteydi. Onun zamanında "Türküm demek, Türkten söz etmek büyük suçtu".(2)

İstanbul alındıktan sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türke kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği enderun okullarına Türkler alınmamışlardır.İstanbul'un alınmasından 4. Murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, Türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atandığını, aynı dönemde devşirmelerin toplam 167 yıl, Türk kökenli sadrazamların da 17 yıl görev yaptığı(3) gerçeği, Türklere yaklaşımı gösteren ayrı bir kanıttır.

Osmanlı yönetiminde Türke yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:

"Türk değil mi, Merzifon'un eşeği, /Eşek değil, köpekten de aşağı."

Osmanlı'nın bu yaklaşımına Türkün verdiği yanıt, bir şiirin dizelerinde şu şekilde yer almıştır:

"Şalvarı şaltak Osmanlı / Eğeri kaltak Osmanlı / Ekmede yok biçmede yok / Yemede ortak Osmanlı"(4)

Bernard Lewis “Modern Türkiye’nin Doğuşu” kitabında (s.1) bu yaklaşımı şu satırlarla özetlemiştir:

Bu tutum ve koşullar içerisinde "Türk" kimliği, yönetimin merkezi olan İstanbul'dan uzak, savaştan savaşa asker toplamak için anımsanan, Anadolu köylerinde kapalı bir kültür içinde dili ve töreleri ile yaşamıştır. Zaman içinde "Türk", yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "Osmanlı efendisine Türk demek hakaret sayılmış, "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur.

ALINTIDIR

Değerli kandaşlarım özünü bilen 3-4 padişah dışında Osmanlı 'nın çok da iyi olduğu söylenemez. Kimsenin kafasını karıştırmak istemiyorum ama Türkçülükte Osmanlı'nın yeri olabilir mi sizce ? Ya da düşünceleriniz nedir?

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2149
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #1 : 28 Aralık 2012 »
türkkan,
İnternette sayısız bilgiler var ve bu bilgilerin hangisi güvenilirdir, hangisi güvenilmezdir anlamak pek kolay değildir.
Sana önerim oradan buradan alıntılar yapmak yerine kendin sağlam kaynaklara başvurarak araştırmandır.
Bu konularda bizim için en sağlam kaynak; fikrimizin ışığı, yolbaşçımız Atsız Bey'dir. Atsız Bey'in konuya açıklık getirecek epeyce yazıları mevcuttur.
Ben burada öncelikle senin kafandaki boşlukları doldurması için, daha sonra da açtığın başlığın yanlış mecralara çekilmemesi için Atsız Bey'in "16 Devlet Masalı ve Uydurma Bayraklar" adlı makalesini aşağıya ekliyorum.
Bu makaleyi özümseyerek okuduğunda bir daha böyle ikilemler yaşamayacaksın.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey



16 Devlet Masalı ve Uydurma Bayraklar

Son zamanlarda basında görülen haberlerle ve TRT`nin bastırdığı bir takvimle Türklerin şimdiye kadar 16 büyük devlet kurduğunu, bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız bulunduğu iddiaları öne sürüldü.

Her şeyimiz gibi tarihimiz de henüz kesin şeklini almış değildir. Türk tarihi nerden başlayıp hangi gidişi takip eder, kimler Türk`tür? Bunlar henüz belli değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bazı büyük şahsiyetlerin Türk olup olmadığı üzerinde bile tarihçilerimiz arasında birlik yoktur. Durum bu merkezde iken, şimdiye kadar 16 büyük Türk devletinin kurulduğu ve Türkiye`nin bunların vârisi olduğu hakkındaki iddia, şüphesiz, çok su götürür bir iddiadır.

Şimdiye kadar 16 büyük Türk devleti kurulduğu hakkındaki kararı kimin verdiği belli değildir. Tarih bilginlerinin konusu olan bu konu için ciddi bir kurultayın toplanması gerekirdi. Böyle bir kurultay toplanmış değildir. Ayrıca bu kadar büyük ve tesirli bir fikir için yalnız tarih bilginlerinin toplanması da yeterli sayılmaz. Bu tarih mirasından söz edilirken işe milli kültür ve ülkünün taşıyıcıları olan kimselerin karışması da tarihî bir zarurettir .

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızın 16 büyük Türk devletini temsil ettiği hakkında şimdiye kadar benim hiçbir bilgim yoktu. Bu gibi konularla ilgilenen birisi olarak ben bu sembolü bilmedikten sonra acaba bunu kimler biliyordu? Yoksa bu da bir millî sırdı da ancak şimdi mi açığa vurulması uygun görüldü?

16 Türk devleti efsanesini, sayın Tekin Ererin Ocak 1969`da kendi sütununda yazdığı “Türklüğün 16 Avizesi” başlıklı makaleden öğrendim. Bu makalede sayılan 16 devlet arasında Samanlılar gibi Türk olmayan devlet bulunduğu gibi Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler, Mısır Kölemenleri gibi büyük ve muhteşem Türk devletlerinden bahsedilmeyişi, hele cihan tarihinin en büyük imparatorluğu olan Çengiz devletinin anılmayışı konuyu daha başlangıçta sakat hale getirmektedir .

Bundan başka 16 devlet telâkkisi bizim millî ülkümüze, büyüklük düşüncemize, süreklilik vetîremize aynı zamanda tarihî gerçeklere de şiddetle aykırı düşmektedir.

16 büyük devlet… Tabii, Karamanoğulları ve daha küçükleri gibi ötekilerini de sayınca bu rakam kabaracak, en aşağı 50 devlet olacaktır. 50 devlet kurmayı bir başarı saymak, ilk bakışta mümkün gürünebilir. Fakat madalyonun ters tarafına dönünce iş tamamiyle değişir. Adama sorarlar: Elli devlet kurdun da neden hiçbirini yaşatamadın? Neden kala kala orta çapta bir Türkiye Cumhuriyetine kaldın?”. Zoraki tarih bilginleri tabii bu sorunun cevabını veremeyeceklerdir. Çünkü tarihî gerçek hiç de öyle değildir. 16 veya 50 devlet kurulmuş değildir. Gerçekte anayurtta bir, nihayet iki devlet kurulmuş, anayurt dışında da buna üç beş devlet daha eklenmiştir. O kadar. Bizi asıl ilgilendiren anayurdumuzdaki devlet olduğuna göre de konu bir veya iki devletin tarihinden ibaret kalmaktadır. Bu iki devlet Türkistan ve onun uzantıları olan doğu Avrupada kurulan devletle bugün Türkiye dediğimiz devletin kurulduğu Önasya bölgesindeki devletten ibarettir ve ikincisi birkaç defa birincisine tâbi olmak suretiyle tarihteki Tek Türk Devleti prensibini devam ettirmiştir. Tek Devlet düşüncesi sembolik de olsa son zamanlara kadar devam etmiş, meselâ Sultan Aziz zamanında Doğu Türkistan”dan Çinlileri atan Atalık Gazi Yakub Han, Türkiye Devletini kendisine metbû tanımıştır.

Herşeyimiz gibi tarihimiz de henüz kesin şeklini almış değildir dedik. Bu yüzden okullarda çocuklarımıza millî tarih terbiyesi verilememektedir. Tarihlerde hâlâ Sümerler”in veya Hititler”in Türk olduğu hakkındaki hezeyan tekrarlanmakta, bunu inanmadan öğrenen çocukta millî tarih sevgisi diye bir şey kalmamaktadır.

Türk tarihi bir bütündür. Devlet denilen nesneler ayrı hükümdarlar, hanedanlardır. Böyle olunca 16 Türk devleti masalı kendiliğinden yıkılır ve birbirinin devamı olan hanedanlarla Türk tarihindeki birlik karşımızda parıldar.

Türk tarihinin devletler adı altında parçalara bölünmesinin millî psikoloji üzerindeki yıkıcı tesirini kimse düşünmüyor. Mazideki millî devamlılığa inanmayan kimsenin bugünkü millî devamlılıktan da ümitsiz olacağı hesaba katılmıyor. Halbuki biraz mantık ve anlayış sahibi olanlar Türk tarihinin aralıksız bir bütün olduğunu kendiliğinden kavrayabilir.

Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu`nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti”nin uç beyliğinden doğmuştur; demek ki onun devamıdır. İlhanlı Devleti Anadoludaki Selçuklu devletinin devamıdır. Anadoludaki Selçuklu devleti ile Batı Türkistan ve İrandaki Harzemşahlar devleti Büyük Selçuklu Devletinin devamıdır. Büyük Selçuklu devleti Karahanlıların, Karahanlılar Uygurlar`ın, Uygurlar Gök Türkler`in, Gök Türkler Aparların, Aparlar Siyenpelerin, Siyenpiler Kunların devamıdır.

Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz, biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil, bir bütün halinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz.

Bazen aynı zamanda birkaç hanedanın birden bulunup Türkeli”nin ayrı bölgelerinde hakimiyet kurması ve hatta bunların birbiriyle çarpışması bu kaidenin bozulduğunu göstermez. Bu durum Türk siyasî hakimiyet nazariyesinin, merkeziyetçi olmayan devlet telâkkisinin icabından başka bir şey değildir. Çünkü, hiç olmazsa nazarî halde bile, bu hanedanlardan bir tanesi ötekiler üzerinde hâkimiyete maliktir.

Buna rağmen bazen Türk tarihinde siyasî bütünlüğün parçalandığı olmamış değildir. Bunlar her milletin tarihinde görülen fetret zamanlarıdır. Bizim tarihimizin son zamanlarında Istanbul”da ve Ankara`da iki ayrı hükûmetin bulunması bunun tipik bir örneğidir. Tarihî gerçek budur. İlkokuldan üniversiteye kadar tarihin böyle okutulması, böyle gösterilmesi lâzımdır. Türkler”in kafasında bir tarih birliği, tek devlet şuuru bulunmalıdır. Fakat bu şuurun yerleşmesi için önce Milli Eğitim Bakanlığı”nda, onun Talim ve Terbiye Kurulu”nda bu şuurun bulunması icap eder.

Son haftalarda TRT tarafından yayınlanan bir takvim aynı 16 devlet masalını tekrarlamak, üstelik 16 devlete 16 uydurma bayrak yakıştırmak bakımından dikkati çekmiştir. TRT umumiyetle sol eğilimli bir müessese olarak tanındığı için onun böyle Turancı bir takvim yayınlaması cidden şaşılacak bir davranıştır. Fakat 16 devletin her biri hakkında verilen bilgi ile Türk büyüklerine isnad olunan sözler yanlış veya uydurmadır. Meselâ: Büyük Kun İmparatorluğu”nun kuruluş yılı milâttan önce 204 olarak gösterilmiştir. 220 olacaktır. Kurucusu da Mete değil, Mete”nin babası Tuman Yabgu”dur. Mete”nin sözleriymiş gibi gösterilen Benden eyerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim; fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin, vermem sözleri böyle değildir. Mete doğu komşuları olan

Tung-huların kıymetli bir at ile zevcelerinden birini istemelerini, devletin o andaki zayıflığı dolayısıyla kabul etmiş, fakat toprak isteklerini reddederek Tung-huları yenmiştir. At ve kadın verildikten sonra çorak bir toprak parçasının ne değeri olur diyen beğlere karşı da at ve kadın şahsıma aitti, verdim. Fakat toprak milletindir cevabını vermişti. Bu iki şekil arasında büyük fark vardır. Keyfî olarak değiştirilemez.

Takvimin yaprakları altında Türk büyüklerine isnad olunan sözlerde de gelişigüzel tasarruflar olmuştur. Son zamanlarda sık sık görülen, Bilge Kağan`a ait Türk milleti titre ve kendine dön sözü de uydurmadır. Bu söz sadece Türk milleti! Düşün şeklindedir ve Bilge Kağan`ın ağzından söylenmiş olmakla beraber Yulığ Tegin tarafından yazılmıştır. Hele Gök Türkler”in en eski kağanlarından İstemi Kağan (yahut İstemi Bağatur Yabgu)”a isnad olunan erkekleri cesur, kadınları iffetli olan ulus egemen olur vecizesi tamamiyle uydurmadır. İstemi Kağan hakkındaki tarihî bilgi o kadar azdır ki bu az bilgi arasında onun bir vecizesine raslamak imkânsızdır.

Bu yanlışlıkları birer birer saymağa ne imkân, ne de lüzum var. Fakat bayraklar hakkından konuşmak yerinde olacaktır .

16 muhayyel Türk devletinin l6 bayrağı da tamamen hayalî, uydurma ve yakıştırmadır. Bir kere , eski Türkler`de bayrak yok, tuğ vardır. Bayrak, tuğun gelişmesiyle daha sonraki yüzyıllarda doğmuştur. Yine bilindiği gibi eski Türklerde bir tek millî bayrak değil, türlü türlü bayraklar vardır. Osmanlı Türkleri`nin bayraklarından çoğu bilinmektedir. Her askerî birliğin, her korsanın, her kumandanın ayrı bayrağı olduğu malûmdur. Tek millî bayrak fikri yavaş yavaş gelişmiş ve bizim bugünkü bayrağımız bu son şeklini Sultan Abdülmecid zamanında almıştır.

Uydurma bayraklar arasındaki Hun bayrağında ejder mi, semender mi, kertenkele veya dinozor mu olduğu belli olmayan acayip yaratık şeklinin yer alması Türk tarihi hakkında hiçbir bilgiye malik olmamak demektir. Ejder, Çinlilerin sembolüdür. Türkler”de ise kurt, doğan ve koyun kullanılmıştır.

Yine bu takvimde Batı Hunlarının (Orta Asya Hunları`nın son çağı demek istiyorlar) sapsarı, Harzemşahların kapkara bayraklarının hangi muhayyileden doğup uydurulduğu da cidden meraka değer.

Bir de Ötüken”in haritada şehir olarak gösterilmesi büyük bir yanlışlıktır. Bilindiği gibi Ötüken şehir değil, ormanlık bölgenin adıdır .

Kaş yaparken göz çıkarmak buna derler. TRT bunca masrafla cidden güzel bir takvim çıkarırken Türk tarihi profesörlerine danışsaydı böyle yanlışlarla dolu bir eser yerine kütüphanelerde saklanacak bir eser meydana getirir ve büyük bir millî hizmet yapmış olurdu. Bunu yapmadığı için bu takvim gülünç bir nevheveslikten ileri gidemeyecek, daha kötüsü birçokları burada verilen bilgileri ve bayrakları doğru sanarak kendi millî tarihleri üzerinde çok yanlış fikirlere sahip olacaklardır.

Ey Millî Eğitim Bakanlığı! Adının başındaki millî kelimesi doğru ise, bunun bizim anlamadığımız başka bir mânâsı yoksa önce sen Titre ve kendine dön de okullara bir millî tarih kitabı hazırlat ve Talim-Terbiye Dairesine Türk tarihinden anlayan bir iki seçkin üye bulup oturt. Türk çocuklarına Yunan, Roma, Bizans tarihleri yerine Türk tarihini öğret ve çamur gibi kâğıtlara basılıp eline alanda okuma zevki bırakmayan bugünkü müsabakalı (!) kitaplar yerine Türk ülküsüne uygun tek tarih kitabını yazdırarak yarınki nesillerin beynine millî tarih şuurunun çakılmasını sağla.

Yoksa nahiyelerde lise, her şehirde yüksek okul açmakla Türkiye kalkınmaz. Kalkınmanın kuvveti önce yürekte doğar. Yürekteki kuvvet millî ülküye bağlılıkla sağlanır. Millî ülküye bağlılık için yurt ve tarih sevgisinin gönüllerde yaşaması lâzımdır. Millî futbol takımlarının listesini ezbere bilip de millî kahramanlardan haberi olmayan nesiller üniversitede, bugün görüldüğü gibi Türk bayrağını indirip yerine kırmızı bez parçasını asan şuursuz serseriler haline gelir.

Türk milletinin kafası ve gönlü dinî (!), millî (!), sosyal (!) safsatalarla doldurulursa o artık Türk milleti olmaktan çıkar ve bu yakınlarda sık sık tekrarlandığı gibi Türkiye milleti veya Anadolu milleti haline gelir ki geçmişle ilgisi kesilmiş, mukaddesatsız, tekniği ileri olsa da kültürü ve ahlâkı olmayan bir Güney Amerika milletinden farkı kalmaz.

Nihal ATSIZ, Ötüken, 65. sayı, 1969


Çevrimdışı türkkaan

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 61
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #2 : 28 Aralık 2012 »
Teşekkür ederim ama biz özümüzden ilk osmanlı'nın araplaşması ve sonrasında da batılılaşması ile koptuk. Peki buna ne diyeceksiniz? (amacım sadece öğrenmek)

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2149
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #3 : 28 Aralık 2012 »
Bakın türkkaan, Ben senin soruna yanıtı: 28 Aralık 2012, 21:45:25 de vermişim, sen verdiğim yanıtı ve yönlendirdiğim Atsız Bey'in makalesini bile okumadan- ki verdiğin cevap bunu gösteriyor (cevap tarih ve saatin: 28 Aralık 2012, 21:53:15 ) Benin yanıtımın üstünden sekiz dakika ancak geçmiş. Bu sekiz dakikanın 3-4 dakikasını da senin yanıtın için geçen zaman olarak düşersek geriye 4 dakika kalıyor- ki başta da dediğim gibi yazılanları okumadan delinin kuyuya taş atıp kırk akıllıyı uğraştırdığı gibi işler yapıyorsun.
Bu itibarla sorularını içenlikten uzak ve yanıtlamaya değmez görüyorum.
Bunu aynı zamanda bir uyarı olarak alacağını umuyorum.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!

Çağrıbey

Çevrimdışı türkkaan

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 61
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #4 : 28 Aralık 2012 »
Çünkü bu makaleyi okudum. Bu konu üzerinde durmamı ise Ulu Bilge H. Nihal Atsız' a saygısızlık olarak algılamayın lütfen. Bende biliyorum dediklerinizi ama bunlar önemli şeyler. Üstünü çizip atmak doğru olmaz.

Çevrimdışı Güneydoğulu

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 132
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #5 : 28 Aralık 2012 »
Atsız Atanın Osmanlı Padişahları Hakkında görüşleri

 (Nihal Atsız - Türk Tarihinde Meseleler s.41-52)



Osman Gazi: 1284’te 70 kişiyle İnegöl zaptına giderken Rumlar’ın pususuna uğradı, fakat bozulmadı. Bütün hayatında adaleti ve iyi tedbiriyle Anadolu tımarlılarını çevresine topladı. Düşmanlarından pek çok ganimet aldı fakat öldüğü zaman hiçbir şeyi çıkmadı.



Orhan Gazi: Daha babasının son yıllarında bilfiil devletin başına geçmişti.



Gazi Murat: Anadolu Türk birliği için bir adım daha atarak Ankara’yı kendi ülkesine ekledi.



Yıldırım Bayazıd: Ortaçağ’ın bu büyük adamı, Kosova’nın kazanılmasındaki en büyük sebeplerden biriydi.



İkinci Murat: İstanbul’u kuşattı. Aksak Temür’le yapılan çarpışmadan sonra bozulmuş olan Anadolu Türk birliğini kısmen yeniden kurdu.



Fatih: Onun hakkında ben ne yazayım? O kendi kendisini tarihe yazmış zaten.



Yavuz: 1514’teki Çaldıran ve 1516’daki Merci Dabık meydan savaşlarını kazanan ve çelik gibi iradesiyle devleti bölünmek tehlikesinden kurtaran Yavuz, belki de Türkiye tarihinin Alp Aslan ‘la birlikte en büyük şahsiyetidir.



İkinci Selim: Hiçbir savaşa gitmedi. Şair ve ayyaştı. Anası Rus olduğu için bizde sevilmeyen bu hükümdarın büyük bir tarafı yoktu.



Üçüncü Murat: Devlet işlerine pek karışmazdı.



Üçüncü Mehmet: Babası ve dedesi gibi rehavetli değildi. Kusuru anasını devlet ilerine karıştırmasıydı.



Birinci Ahmet: Şairdi. Çok dindar ve merhametliydi. 27 yaşında ölmüştür.



Birinci Mustafa: Hastaydı. Bir hastadan normal bir insandan beklenen şeyler istenemez.



Genç Osman: Eski Osmanlı padişahları gibi büyük yaratılışta bir kahramandı.



Dördüncü Murat: Yavuz’un küçük bir kopyasıdır. 14 yaşında padişah olmuştur.



Sultan İbrahim: Çok hamiyetli, yurtsever, sessiz bir insandı.



İkinci Mustafa: 32 yaşında padişah olmuştur. Atalarının meziyetlerine sahipti. Üç defa sefere çıkıp, ikisini kazanmıştır.



Üçüncü Ahmet: Sefere çıkmadı. Fakat onun zamanı edebi ve ilmi bir kalkınma çağıdır.



Birinci Mahmut: Doğru görüşlülüğü ile devletin şanını yükseltenlerdendir.



Üçüncü Osman: İhtiyarken padişahlığa çıkmış ve 3 yıl kalmıştır. Parlak bir şahsiyet değildi.



Üçüncü Mustafa: Frederik’in meziyetlerini anlamış ve onunla ittifaka çalışmış uyanık bir padişahtı.



Birinci Abdülhamit: 50 yaşında padişah olmuştu. Hayatı ve hareketleri hele ölümü gafil olmadığını gösteriyor.



Üçüncü Selim: O’na kimse gafil diyemez. Büyük ve çok merhametli bir padişahtı.



Dördüncü Mustafa: Bir yıl kadar sultanlık ettiği için bir ehemmiyeti yoktur.



Abdülmecit: Gafil ve biçare değildi. Birçok mektepler onun çağında açıldı.



Sultan Aziz: Zamanında devlet, Avrupa’nın büyük devletlerindendi.



Beşinci Murat: Sinirleri zayıftı. Tahtta pek az kaldı.



İkinci Abdülhamit: Şimdiye kadar boyuna söylendiği ve yazıldığı gibi kötü bir hükümdar değil, aksine büyük ve dahi bir imparatordu.



Beşinci Mehmet: Çok iyi kalpli, babacan, iyi huylu vatansever bir hükümdardı.



Altıncı Mehmet: Osmanlı padişahlarının en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur. Fakat hain değil bütün Osmanlı padişahları gibi vatanperverdir.
Güneydoğuda TÜRK!! Dimdik! Ayakta!

Çevrimdışı türkkaan

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 61
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #6 : 28 Aralık 2012 »
Bu kısım anlaşıldı. Sadece kanıma dokundu. Eğer konu Türkçülüğü zedeliyorsa silelim gitsin.

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2149
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #7 : 28 Aralık 2012 »
Sanal ağlar vasıtasıyla Türkçü yayın iddiasıyla kimlik ve kişilikleri belirsiz kimselerce- ki Türkçülüğün Türk Milleti nezdindeki algısı hesaba katılırsa bu kişilerin pek de iyi niyetle bu işi yapmadıkları sonucu çıkmaktadır- Türçülüğe değişmez, ama sonuç da alınmaz, gündemler oluşturulmuştur.
Bunlar:
1-Din. Özelde İslamiyet'e hakaret
2-Tarih. Özelde Osmanlıya küfür.
3-Siyaset. Özelde MHP ve Ülkücülere sövgü...

Gerçek hayatta resmi olarak Türkçülük kavgası veren Gökbörü Türkçüler Derneği; duruş, söylem ve eylemleriyle, kasıtlı olarak yapılmış ve bu nedenle Türkçülüğü Türk Milleti nezdinde iğrenç, tiksinç ve sevimsiz gösteren bu algıyı ortadan kaldırmak uğrunda gereken her şeyi yapmaya ve Türkçülüğü Türk Milletiyle barıştırarak Türkçülüğün üzerine kara leke olarak bulaştırılmış bu haksızlığı ortadan kaldırmaya azmetmiştir.
Türkçülük; mensubu olduğu Türk Milletinin sahip olduğu bütün değerleri baş tacı ederek onu yaşatmayı kendisine ödev edinmek demektir.
Bu itibarla Türk'ün inançlarına, tarihine ve siyasi tercihlerine sövmeyecek, sövdürmeyeceğiz.
Her konuda olduğu gibi bu konularda da haklı ve seviyeli eleştirilerimizi yapacak ama asla hakaret ve saygısızlık yapmayacak, yaptırmayacağız.
Bu anlayış, mensubu olduğumuz, Türkçülük imanının vazgeçilmez düsturudur.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey

Çevrimdışı alkanaga

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 68
Ynt: Osmanlı ve Türkler
« Yanıtla #8 : 19 Eylül 2015 »
Komu bence Türkçülüğü zedelemez, bilakis gerçekler ortaya çıksın...
Tarihi kaynaklar, Osmanlı devleti'nin Türkler tarafından  kurulduğunu kanıtlamasına rağmen, ilk kurucularından sonra, Osmanlı padişahlarının ne kadar Türk olduğu tartışmalıdır. Zira  o dönemde geçerli olan komşu ülkelere saldırma ve onlardan savaş tazminatı ve ganimet alma siyasetiyle güçlenen Osmanlı, aynı şekilde hareminde bir çok farklı ırktan cariyeler  de bulundurmuştur. Nitekim Padişah anaları (Osman bey hariç), hep yabancı ırktan alınan köle kadınlardı. Bu kan yabancılığı son padişaha kadar devam etmiştir. Ayrıca Araplara- milleti- necip, Ermenilere millet-i sadıka denmesine rağmen, Türklere barbar, köylü gibi sıfatlar takılmıştır.
 Ayrıca Osmanlıda “Türk" kavramı, kendilerini Türkler olarak değil, Osmanlılar olarak gören Osmanlı elitlerine yabancıdır. Onlar için Türk, "eğitim görmemiş köylü" anlamına gelmektedir. Osmanlı bürokrasisinde yükselmek için -büyük oranda- Müslüman olmak ve Osmanlıca bilmek dışında bir şart aranmamıştır. Osmanlı toplumsal yapısına bakıldığında, Türk unsurun neredeyse tümüyle İslâm kültürüne entegre olduğu da görülmektedir. Bunun başlıca belirtisi, kendi tarihlerine geleneksel olarak nasıl baktıkları sorusunun cevabıdır. Mesela Pecevizade ibrahim efendi,  o'nun safii mezhebinden bir kürt oldugu nu soylediği  Ebu suud efendi, tam bir Türk düşmanıdır. Alevi Türkmenleri katledilmesi için bir çok fetvası vardır.
Osmanlı tarih yazıcılığı başlıca iki olgu üzerinde yükselmiştir. Bunlardan ilki, Hz. Muhammed'in üstlendiği rol ve Osmanlı Hanedanının doğuşudur. İki gelişme arasındaki bağlantıyı da Selçuklular kurmaktadır. Yani, Türklerin İslâm öncesi geçmişi ve oradan göç edişleri kolektif bellekten silinmiş, unutulmuştur. Saray ve bürokratik elitler Arapça-Farsça terkiplerle dolu anlaşılmaz bir dil yaratarak halkla kendi aralarına aşılmaz bir duvar örmüşlerdir. Yani o gün için Osmanlıca, bir Türk'ün konuşabildiği dilden çok, bir Müslümanın konuştuğu, etnik bir belirteç olmasından çok dinsel karakter taşıyan bir yapıya sahiptir.  Kısaca ümmetçilik vardır. Osmanlılar için Türk’ün sözlük anlamı idrak-ı bilhak (anlayış yoksunu,cahil)  ‘dır. Osmanlı belgelerini incelendiğinde Osmanlı hanedanının birçok yazılı belgede başlangıçta  öz Türkmen soyundan geldiği halde kendini Türk olarak nitelemekten itinayla kaçındığını tüm açıklığıyla fark edebilecektir.
.
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN