GENEL KONULAR OTAĞI > Tarihte Bugün

18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü

(1/4) > >>

TÜRK-KAN:


 18 Mayıs 1944'te Kırım Türkleri, Almanlarla işbirliği yaptıkları ve vatan haini oldukları iftiralarıyla binlerce yıldır yaşadıkları vatan toprağından sürüldüler. Türk Yurtlarını işgal edip sömüren Kızıl Emperyalizm, Kafkaslardan Ahıska ve Karaçay-Malkar Türklerini sürdüğü gibi Kırım Türkleri'ni de topluca Sibirya'ya, Türkiqtan'a sürerek çeşitli bölgelere dağıtmışlardır. Göçedenlerin yarıosından fazlası göç esnasındaki yetersiz koşullar, salgın hastalıklar ve ağır kışları yüzünden şehit olmuşlardır.

 Komünist çakal sürüsünün şefi olan Stalin adlı cani katil, öldürdüğü zulüm ve işkence ettiği yetmiyormuş gibi Kırım Türkleri'ni yurdundan vatanından etmiştir.

 Yıllarca öz yurtlarından ayrı bırakılan Kırım Türklerine, ancak Stalin'in ölümünden sonra 1957 yılında Kruşçev tarafından alınan bir kararla vatanlarına dönme izni verilmiştir. Ancak bu izin tam manasıyla uygulananmış, Sovyet Rejimi dönmek isteyen Kırım Türkleri'ne her türlü güçlüğü engeli çıkaratarak, Soydaşlarımızın Ana Vatanlarına dönüşlerine izin vermeme politikası gütmüştür.

 Mustafa Cemil Kırımoğlu önderliğinfe örgütlenen Kırım Türklerinin Ana Vatanlarına dönüş mücadelesi yıllarca sürmüştür. Bu esnada pek çok Kırım Türk'ü başta Mustafa Cemil Kırımoğlu olmak üzere tutuklanmış, çalışma kamplarına atılmış, işkence görmüş ve aileleriyle birlikte Devlet tarafından pek çok baskılara uğramışlardır.

 Uzun bir mücadeleden sonra Kırım Türkleri 1990'ların başlarından itibaren Kırım%a geri dönmeye başlamışlardır. Ancak nüfuslarının yarısı Özbekistan'da kalmıştır. Yani Kırım 'a ancak % 50'si dönebilmiştir. Dönenlerin ise pek çok sıkıntısı olmuştur. Yıllar önce kendilerine ait olan her şey yağmacı Slav sürüleri tarafından el konulmuştur. Konut sıkıntısı, işsizlik vb. problemlerin yanında Rus Irkçılarının sistematik saldırıları da soydaşlarımızın çektiği sıkıntıları arttırmaktadır.

 Türkçüler olarak Dünyada her Türk'ün çektiği acılara ve sıkıntılara duyarlı olmalıyız. Kırım'da olduğu gibi Türk Dünyasında hala düşmanlarımızın işgali altında olan Vatanlarımız mevcuttur. Türkiye Türklerinin ve Türkçülerin görevi tüm Türklere sahip çıkmaktır.

 Bu vesileyle Kırım sürgünü esnasında  şehit olan tüm Kırımlı soydaşlarımızın acılarını paylaşıyoruz. Aziz Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

 KIRIM TÜRK'tür ve de sonsuza dek TÜRK'ün kalacaktır !

 TTK


 

TÜRK-KAN:
Sürgün'ün Kronolojisi

Kemal ÖZCAN

    28 Ağustos 1941: Volga boyunda yaşayan Alman asıllı Sovyet vatandaşlarının topluca sürgün edilmesi.
    Ekim 1941: İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının Kırım'a girişi. Bütün Kırım'ın işgali Temmuz 1942'de tamamlanmıştır.
    Kasım 1941: Kırım'da Müslüman Komiteleri'nin kurulması.
    27 Kasım 1941: Edige Kırımal ile Müstecip Ülküsal'ın Kırım Türkleri adına faaliyetlerde bulunmak üzere Almanya'ya gitmeleri.
    11 Ocak 1942: Müslüman Komiteleri tarafından Azat Kırım gazetesinin yayınlanması.
    28 Ekim 1943: Kalmık Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
    2 Kasım 1943: Karaçay Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
    23 Şubat 1944: Çeçen İnguşların topyekun sürgün edilmesi.
    10 Nisan 1944: Kırım'ın yeniden Sovyet hakimiyetine geçişi.
    20 Nisan 1944: Kırım'da Alman işgali sırasında meydana gelen olayları tetkik etmek üzere Olağanüstü Devlet Komisyonu'nun kurulması.
    11 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin topyekun sürgün edilmesini onaylayan Stalin imzalı Devlet Güvenlik Komitesi kararnamesinin yayınlanması.
    18 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin vatanlarından topyekun sürgün edilmesi.
    29 Mayıs 1944: Sürgün Kırım Türklerinin Özbekistan'a geliş tarihi.
    20 Temmuz 1944: Kırım'dan sürgün edilmesi unutulan Arabat Köyü'ndeki bütün Kırım Türklerinin eski bir geminin içine doldurulup, denizin en derin yerine gelindiğinde ambar kapaklarının açılıp geminin batırılarak Kırım Türklerinin katliama uğratılması.
    30 Temmuz 1944: Kırım ÖSSC'nin lağvedilerek Rusya Federasyonu SSC'ne bağlı bir bölge statüsüne getirilmesi.
    12 Ağustos 1944: Devlet Güvenlik Komitesi tarafından, Kırım'dan sürgün edilenlerin yerine Rusya ve Ukrayna'dan kolhoz işçilerinin getirilerek yerleştirilmesinin kabul edilmesi.
    14 Kasım 1944: Ahıska Türklerinin topyekun sürgün edilmesi.
    14 Aralık 1944: Kırım'daki Türkçe yer adlarının Rusça isimlerle değiştirilmesi.
    26 Kasım 1948: Sürgün edilen Kırım Türklerinin vatanlarından ebedî olarak çıkarıldıkları ve onların bir daha vatanlarına geri dönme hakkı olmadığını belirten kararnamenin çıkması.
    4 Mart 1953: Sovyet Devlet Başkanı Stalin'in ölümü.
    21 Haziran 1953: Stalin'in sağ kolu, İçişleri eski Halk Komiseri Leonid Beriya'nın tevkif edilmesi.
    23 Aralık 1953: Beriya'nın idam edilerek öldürülmesi.
    19 Şubat 1954: Ukrayna'nın Rusya ile birleşmesinin 300. yıldönümü münasebetiyle Devlet Başkanı Hruşçev tarafından Kırım'ın Ukrayna'ya hediye (!) edilmesi.
    28 Nisan 1956: Kırım Türkleri üzerinden sürgün kısıtlamaları kaldırıldı. Ancak onlara vatanlarına dönüşlerine ile sürgün sırasında müsadere edilen mal varlıklarının iadesine izin verilmedi.
    1 Mayıs 1957: Sürgünden sonra Kırım Türkçesi ile yayınlanan ilk gazete olan Lenin Bayrağı'nın çıkarılması.
    11 Ekim 1961: Vatana dönüş için mücadele eden Kırım Türk Milli Hareketi mensuplarına yönelik ilk yargılamaların yapılması. Bu yargılamalar neticesinde Enfer Seferov ve Şevket Abdurrahmanov mahkum olmuşlardır.
    Şubat 1962: Kırım Türk Gençlik Birliği kurma teşebbüsleri.
    12 Mayıs 1962: Mustafa Kırımoğlu'nun ilk mahkumiyeti.
    Ağustos 1965: Kırım Türklerinin vatanları Kırım'ı turist (!) olarak ziyaret etmelerine izin verilmesi.
    5 Eylül 1967: Kırım Türklerinin diğer Sovyet vatandaşları ile eşit haklara sahip olduğunu, ülkenin diledikleri yerinde yaşama hakları bulunduğunu belirten Af Kararnamesi'nin yayınlanması. Yalnız kararnamenin "diledikleri yerde yerleşme hakkına sahipler" hükmü pratikte uygulanmamış ve onların Kırım'da yaşmalarına yine izin verilmemiştir.
    21 Nisan 1968: Kırım Türklerinin ilk büyük protesto gösteri: Çirçik Mitingi.
    20 Mayıs 1969: Kurucuları arasında Mustafa Kırımoğlu'nun da bulunduğu Sovyetler Birliği'nde İnsan Haklarını Savunma Teşebbüs Grubu'nun teşkili.
    12 Ocak 1970: Mustafa Kırımoğlu ve Kırım Türklerinin dostu, insan hakları savunucusu şair İlya Gabay'ın yargılanarak mahkum olmaları.
    5 Şubat 1976: TRT tarafından Mustafa Kırımoğlu'nun mahkumiyeti sırasında 303 gün süren açlık grevinde öldüğü yönünde haber yayınlanması.
    23 Haziran 1978: Kırım Türklerinin "Ebedî Meşalesi" olan Musa Mahmut'un vatanına dönüp yerleşmesi üzerine Kırım'daki Sovyet yönetiminin kendisini ve ailesini Kırım'dan zorla çıkarmak istemesi üzerine kendini yakması ve bunun sonucu olarak 28 Haziran'da hayatını kaybetmesi.
    15 Ağustos 1978: Kırım'daki Sovyet polisine dilediğini Kırım'dan çıkarma yetkisi veren Yeni Pasaport Kanunu'nun kabulü.
    14 Kasım 1986: Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti'nin, sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan bütün hükümlerin ortadan kaldırılarak, bu halklara haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan deklarasyonunun yayınlanması.
    23 Temmuz 1987: Moskova Gösterileri üzerine Sovyet Devleti tarafından Kırım Türklerinin meselelerinin çözülmesi için bir komisyonun kurulması.
    21-29 Temmuz 1987: Kırım Türklerinin Mustafa Kırımoğlu önderliğinde Moskova'da yaptığı gösteriler.
    23 Nisan - 2 Mayıs 1989: Taşkent'in Yangiyul ilçesinde yapılan Kırım Türk Milli Hareketi Teşkilatı toplantısı sonunda Mustafa Kırımoğlu'nun başkanlığa seçilmesi.
    10-12 Haziran 1989: Kırım Türk Milli Hareketi Teşkilatı'nın Mustafa Kırımoğlu başkanlığında Kırım'daki ilk toplantısını yapması.
    29 Ocak 1990: Kırım Türklerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla yeni bir Devlet Komisyonu'nun kurulması.
    12 Şubat 1991: Kırım ÖSSC'nin Ukrayna'ya bağlı olarak yeniden kurulması.
    26 -30 Haziran 1991 : II.Kırım Tatar Milli Kurultayı Vatan Kırım’da Akmescit’te toplandı. Kurultay’da Kırım Tatarlarını temsile yetkili en üst organ olarak 33 kişilik Kırım Tatar Milli Meclisi seçildi ve başkanlığa Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu getirildi.
    24 Temmuz 1991: SSCB Bakanlar Kurulu'nun "Kırım Türklerinin Kırım'a düzenli bir şekilde dönmeleri ve orada kendileri için gerekli şartların oluşturulmasının devlet garantisi altına alınması" hakkında kararname kabul etmesi.
    13 Kasım 1991: Ukrayna Vatandaşlık Kanunu'nun Kabulü.
    1 Aralık 1991: Ukrayna Bağımsızlık Deklarasyonu'nun oylanarak kabul edilmesi.
    27 Mart 1994 : Kırım’da yapılan seçimler sonrasında Kırım Tatar Milli Kurultayı’nın belirlediği, 14 Kırım Tatar Milletvekili sürgünden sonra ilk defa Kırım Parlamentosuna girdi.

TÜRK-KAN:
 Aşağıdaki uzun makaleden Kırım Türklerinin Sürgünü ve geri dönüş mücadelesi ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.

KIRIM TÜRKLERİNİN SÜRGÜNÜ VE MİLLİ MÜCADELE HAREKETİ (1944-1990) KIRIM TÜRKLERİNİN SÜRGÜNÜ VE MİLLİ MÜCADELE HAREKETİ (1944-1990)

Dr. Kemal Özcan

http://www.surgun.org/surgun/pdf/surgun.pdf

Cebe Noyan:
Kırım sürgünü hatıraları

Kırım Türkleri bir gece ani baskınla yurtlarından çıkartıldı. Ne bir lokma yiyecek ne de bir yudum su alabilmişlerdi yanına. İşte o acı hikayelerden bir tanesi...

1923 yılında Sudak’a bağlı Souksu köyünde doğdum. 1931 yılında okula başladım. 1935 senesinde ise Sudak ortaokuluna girdim. Biz o vakitler Souksu köyünde oturuyorduk. Sonra Taraktaş’a taşındık. Taraktaş’da öğrenci yurtları vardı. İlk zamanlar yatak, yemek ve okul ücretsiz idi. Sonradan yatak için de, yemek için de ve hatta okul için bile para almaya başladılar. Rahmetli babam kolhozda çalışıyordu.

Kolhozlara aylık yerine az az yemek için erzak veriyorlardı. Bizler evden okula para olmadığı için yayan gitmek durumundaydık (Taraktaş-Sudak arası yaklaşık 14 kilometredir). Ben daha sonra maddî sıkıntılar yüzünden okuldan ayrılıp, Küçük Taraktaş kolhozunda sekreter olarak çalışmaya başladım. Ama bir müddet sonra ortaokulu bitirip Yalta’daki öğretmen okuluna girdim. 1941 senesi savaş başladığında ben Yalta’da idim. Savaş olduğundan dolayı, okulu bitirmeme rağmen diploma alamadım. Benimle beraber Otuz köyünden Sultaniye Veliyeva ve S. Seytmemetov da vardı. İşte savaş hayatına böyle başladım.

Büyük ağabeyim Celâl Ablâlimov savaşa gitti. Diğer kardeşim Ablâmit de savaş başladığında askerdeydi. Ondan mektup aldık, Gomel şehrinde imiş. O orada ebediyete kadar kaldı. Kırım ise Alman ordusunun işgali altındaydı. 14 Nisan 1944 senesi Sovyet Ordusu Kırım’a girdi. Her bir köyden bilgili kızları topladılar. Beni de o kızların arasına aldılar. Sonra hepimizi değişik yerlere dağıtarak halkın listesini yaptırdılar. Halka sorulan sorular şunlardı: Adın, soyadın, yaşın ve milletin. Biz nereden bilebilirdik bu hazırlanan listelerin bizim Kırım Tatar halkının kara yazılı günü için olduğunu?

18 Mayıs 1944′de sabah saat 4′de kapılar çalındı. İki er ve bir subay bizleri uykudan uyandırıp, üstümüze ne giyebildiysek öylece bizi tekme-tokat silâh zoruyla evimizden dışarıya çıkardılar. Kamyonlara doldurup Kefe şehrine götürdüler. Bindiğimiz kamyonları geri geri sürerek istasyonda duran hayvan vagonlarının kapısına yanaştırıp, aşağıya inmemize müsaade edilmeden kamyondan doğruca trene bindirildik. Onların gözünde bizler insan değil, hayvan gibiydik. Vagonun içi hayvan pisliğinden cıvık cıvıktı. Vagon ağzına kadar silme dolduktan sonra kapılar kapatıldı ve on iki gün sonra Rusya’nın Gorkiy (Nijniy Novgorod) bölgesinde açıldı.

İki vagon Kırım Çingenelerini orada şehrin ortasına bıraktılar. Çünkü onlar çalışmazlardı. Bizi de Gorkiy bölgesi Pravdinsk kâğıt kombinesine bıraktılar. Balıkino denilen yere de iki vagon adam götürdüler. Savaştan sağ kalan Seferov ve bazı Kırım idarecilerini Volga tarafına derin dağlar içine götürdüler. Bir daha onlardan haber alamadık. Kâğıt kombinasının adamları yaşımızı, mesleğimizi sorup sabaha kadar bizi bilgimize göre işlere dağıttılar. Açıkta hiç kimse kalmadı. Yaşlı, genç, çocuk hepimize bir iş buldular. Ben öğretmen olduğumdan bana masa başında iş yazmışlar. Aylığımı sordum, “600 ruble ve 450 gram ekmek” dediler. O zaman ailemiz babam, annem, ben, Ayşe kardeşim (Şimdi Taraktaş köyünde oturuyor) ve Settar kardeşimden (rahmetli oldu) oluştuğu, yani kalabalık olduğu için aylığı çok olan ağır bir iş istedim. B.eni selüloz atölyesine aldılar. Orada cepheye kâğıt hazırlıyorlardı. Fakat orası sağlığa çok zararlıydı. Oraya ilk girdiğim günlerde devamlı hap-şınyor, gözlerimden yaş geliyordu.

Asan kardeşimi de Almanlar işgal sırasında orduya hizmet için götürmüşlerdi. Aradan yedi yıl geçtikten sonra gelip bizi buldu (1989′da Asan kardaşım Vatan Kırım’da vefat etti). Sudak şehrinde yaşayan bir insanperver Rus arkadaşım bana mektup ve iki küçük paket yolladı. Bu da hatıralarımın bir köşesinde daima duruyor.

Bir müddet sonra insanlar, yapılan eziyetlere dayanamayıp kaçmaya başladılar. Ondan sonra fabrikanın idarecileri biz Kırım Tatarlarına kumandanlık rejimi koydular. Ayda iki defa işlerimizi bırakıp kumandan gözetimi altında gidip imza atıyorduk.

1956 senesi biraz gevşeme oldu. Beni imza atmaya götürmemeye başladılar. Bilâhare Özbekistan’a gittim. Rahmetli eşim savaştan sonra Taşkent’de okumuş. Savaş başladığında orduda yemin merasiminden sonra cepheye götürmeyip İran’dan gelen çekirge sürüsünü kovmaya göndermişler. Sonra cepheye gitmiş, oradan da sağ-salim dönmüş. Savaşta General Berzarin’in alayındaymış. İlk onlar Berlin’e girip bayrak çekmişler. General Berlin’e girdiğinde sevinip motosikletten düşüp ölmüş.

Bizler acı ve uzun sürgünlük yıllarından sonra Vatan’a dönmeye muvaffak olabildik. Pek çoklarımız bu günleri göremeden sürgünde son nefeslerini verdiler. Neyse bu günümüze de şükür, daha beterinden Allah saklasın. Allah evlâtlarımıza Vatan Kırım’da ilelebet yaşamayı nasip etsin. Biz göremeyiz belki ama, inşaallah evlâtlarımız Tarak Tamgalı Gökbayrağımızı göklerde görürler. Amin.

Emel Dergisi , Sayı:211 Kasım - Aralık 1995 , Sf. 23

Atsız Gök-Börü:
http://www.youtube.com/watch?v=10IZ5Zrc28A

      Moskof'a olan öfkemiz , kinimiz biter mi ? Moskof'a öç duygumuz , ölsekte neslimize vasiyetimizdir. Bir gün elbet o yurtlarda , tekrar Nogay yiğitleri özgür Türkelinde , güreş tutacak , at koşturacaktır.

      Mustafa Cemiloğlu ruhuyla , o sürgünde , Sibirya steplerinde , madenlerinde can vermiş bütün soydaşlarımızın ruhu şad , mekanı cennet olsun.

        TTK!

       

       

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git