GENEL KONULAR OTAĞI > GÜNCEL

Siyasal İslamcılığın Beslendiği Kaynaklar!

<< < (3/16) > >>

Çağrı Bey:
(Önceki iletinin devamıdır.)

Mühtediler listesinde daha kimler yok ki?
William Montgomer Watt; “Dinlerde Hakikat. İslami Hareketler ve Modernlik” ile “İslam ve Hıristiyanlık” kitaplarının müellifi olan bu mühtedi Yahudi, İslam’ı övüp Hıristiyanlığı yererken; dinciliği, ümmetçiliği ve halifeliğe de meth-ü senalar dizip, milliyetçiliklerin topunu birden karalamaktaydı.
Yine “İslam’ın Serüveni” adlı üç ciltlik, oldukça kapsamlı, kitapla İslam âlimliğine hızlı bir giriş yapan M.G. S. Hodgson’u, Müslümanlara İslam ahlakı öğreten, Paul Tıllıch izliyor, Paul’un peşinden de “İslam’ın Metafizik Boyutları”, “Tasavvuf”, “İslam’ı Anlamak” ve “İslam ve Ezeli Hikmet” adlı kitaplarıyla Frithjof Schoun fırtına gibi esiyordu.
Maalesef Müslümanlar kendilerine peygamberlerini anlatacak, öğretecek birisini yetiştiremediğinden(!) Müslümanların imdadına Annemarie Schimmel yetişiyordu.
Mühtedi Annemarie Schimmel de, diğer mühtediler gibi, ümmetçiliği ve halifeliği cici gösterirken milliyetçilik karşıtlığında, diğer mühtedilerden, daha da ileri gidiyordu.
Mühtedi Annemarie Schimmel’e göre milliyetçilik ve vatanseverlik; İslam Peygamberinin Mekke’yi fethinde Kâbe’den temizlediği putların, rafine edilmiş, bir başka türüydü.

TTK.

Börü Kam

(Devamı bir sonraki iletidedir.)

Çağrı Bey:
(Önceki iletinin devamıdır.)

Gerek Türkiye’de ve gerekse diğer İslam ülkelerinde, özellikle de Araplar arasında, bu mühtediler, oldukça rağbet görüyor ve Türkiyeli siyasal İslamcılar; cumhuriyete, laikliğe, milliyetçiliğe ve Atatürk’e karşı hazırladıkları programlarında bu mühtedilerin kitaplarını başucu kitabı yapıyorlardı.
Özellikle başbakan Erdoğan’ın avurtlarını şişire şişire, gözleri yuvasından çıkacakmışçasına belerte belerte, yüksek perdeden, üfürdüğü sözlerin ana eksenini; bu mühtedileri, bütün İslam dilleri olduğu gibi Türkçeye’de çevirisi yapılıp, büyük çoğunluğu, bedava dağıtılan kitaplarında kustukları ümmetçilik, halifelik, yeni Osmanlıcılık, hümanizm iyidir, güzeldir, ancak vatanseverlik, milliyetçilik, laiklik ve cumhuriyetçilik kötüdür, tukakadır fikirlerinden oluşmaktaydı.

“Ilımlı İslam” ve “Dinlerarası Diyalog” yapılamasının –daha doğrusu ABD’nin Yeşil Kuşak Projesinin ikinci etabının- Türkiye ayağını oluşturan CİA’nın kucağındaki yosma, sarıklı kardinal Fetullah Gülen’in; 11 Eylül İkiz Kule saldırılarını bahane edip İslam devletlerinin topunu birden, daha doğrusu İslam dinini, terörist ilan edip; kendisini Tanrı’nın özel görevlisi olarak, Müslüman kanı akıtmaya memur, kutsanmış kişilik ve başında bulunduğu ABD devletini de son haçlı seferinin ordusu olarak gören Bush’un mensubu olduğu;
Hz İsa’yı Tanrılaştıran, Yahudileri seçilmiş olarak gösteren Mesihçi, radikal Protestan/Evangelist Pavlus’un-ki Pavlus’ta Yahudilikten Hıritiyanlığa geçen meşhur mühtedilerdendir- yolunda yürüyen modern haçlılığın uşaklığını yapması; Müslümanların, özellikle de Müslüman Türklerin, daha da özelde de Türkiye’nin, İslam’la vurulma oyununun en bariz göstergesinden başka bir anlam taşımamaktadır.
Başbakan Erdoğan: “Ben BOP’ un (Büyük Ortadoğu Projesi” eşbaşkanıyım diye ilan ederken - ki başbakanın eşbaşkanlığını İmarlı’da ki aşağılık da onaylamakta ve tasvip etmektedir-, gerçekte, Hıristiyan Siyonizm’inin amaç ve gayelerinin hizmetkârı olduğunu itiraf ediyordu da; gözleri olduğu halde görmediğinden, kulakları olmasına rağmen duymadığından, beyni var olduğu(!) halde düşünememiş ve idrak edememiş olduğundan bunun farkına bile varmıyor, ya da, varmamış görünüyordu?!

TTK.

Börü Kam

Çağrı Bey:
Anda yazı sana aitse helal olsun epey emek vererek hazırlamışsın. Ayrıntısına girerek anlatman daha da önem katmış yazıya.
Oğuz Yabgu

Beğeniniz için sağolun!
Yazıyı, epeyce bir kaynağı, tarayarak derledim.
Otağa; Türkçülerin başvuru kaynağı ve arşiv olsun düşüncesiyle bazı kitaplar ve önemli yazıları, asıllarına sadık kalarak ve emeğe saygı ilkesi doğrultusunda, kaynak belirterek eklediklerimizin dışında; kendi düşünce, görüş ve yorumlarımızı yansıtmayı ve özgün olmayı her zaman yeğlemekteyiz.
Dilerim, bu çalışmamızda, Türk çocuklarının seçimlerinde daha dikkatli davranmalarına ve çevrelerinde gördükleri dini yansıyışları daha iyi, değerlendirmelerine katkılar sağlar.
Bu çalışmayı hazırlamaktaki amacımız: Türk Milletine karşı dinin hangi yollardan ve ne tür sinsiliklerle, uyutucu, uyuşturucu ve öldürücü bir silah olarak kullanıldığını sergilemektir.
Otağımızda yer alan bir çok iletide bu konulara değinip, bizim Türk Milletinin diniyle, diyanetiyle, ibadet ve inançlarıyla hiç bir alıp-veremediğimizin olmadığını, defaten, yazdık.
Bizim bu konularda fikir ve inanışımızın temelini din karşıtlığı değil; din tüccarlığı, inanç istismarı ve dinin temiz kalpli Türk insanını kandırma aracı yapılarak oluşturulan sosyal toplulukları, başta Atatürk, Türk Milliyetçiliği, laiklik ve cımhuriyet olmak üzere, Türk Milletini var eden değerlere karşı bir silah gibi kullanılmaya çalışılması oyununu bozmak, en azından bizi izleyen insanımızı bu kadarıyla olsun uyundırmak, makyaj ve ambalajın altında gizlenen, kahpelik ve kalleşlikleri ortaya koymaktır.
Çok defa söyledik, yazdık.
Yine tekrar ediyorum, bizim karşı olduğumuz din ve dindarlık değil; yobazlık, din istismarcılığı, siyasal dincilik ve en önemlisi de dinin Türk milletine karşı bir silah olarak kullanılmasıdır.
Siyasal dincilerin, Türk Milleti ve devletine karşı, bölücü kürt terörünü bile, hiç tereddüt etmeden, nasıl hortlatıp beslediklerini, hepimiz, yaşayarak ve acılarını ta yüreğimizin derinliklerinde duyarak, görmekteyiz.
Türk Milliyetçiliğinin, Türkçülüğün, en belirgin vasfı olan Türk Milletine ait değerleri koruyup, kollama inanışı doğrultusunda, Türklüğün inanç değerlerinin de, asliyetine uygun şekilde, yaşanması ve yaşatılması için elimizden gelen her çabayı sarfedeceğiz.
Dilerim bizim bu içten düşünce ve endişelerimiz Türk Milletinde yankı bulur da Türklüğü; dini, inancı ve kutsal değerleriyle vurmak isteyen; sinsi, kahpe, hain ve kalleş odakların oyunları bozulup, sonuçsuz kalır.
Bunu, tüm kalbimizle, dilemekteyiz.

TTK.

Börü Kam

Çağrı Bey:
Sayın Börü Kam'ın emeğine saygısızlık etmeyelim ve konunun başlığına sâdık kalalım.
Karaton

-Duyarlılığınız için sağolasın, Karaton!

Börü Kam anda, kusura bakma başlığı amacından dışarı çıkararak biraz kirlettik. Şimdiden özür dilerim.
Oğuz Yabgu

-Özür dilemenize gerek yok, Sayın Oğuz Yabgu.

Laf lafı açar derler ya, burada da öyle olmuş ve konu bir anda başka bir mecraya doğru kaymış.

Ben bu konunun olabildiğince çok kişi tarafından okunması ve dikkate alınmasını arzulamaktayım.
Başlığın taşıdığı mesaja uygun olmayan iletiler, sizler de takdir edersiniz ki, konunun takibini zorlaştırıyor.

Ama sizlerin de değindiği gibi Osmanlıcılık denilen anlayış, "Neo Osmanlıcılk" ya da Türkçe karşılığıyla "Yeni Osmanlıcılık" adıyla piyasaya sürülmek istenmektedir.

Bu gayretin sahipleri bu eylemlerini, Osmanlının mükemmelliği ve Türklük adına çağrıştırdığı büyüklük duygusunu yaşatmak adına yapmıyorlar.
Siyasal İslamcıların Osmanlıcılığı; kozmopolitlik, çok dillilik, çok dinlilik, çok kültürlülük ve idari yapıda eyalet sistemini istiyor olmalarından ötürü model ve referans yapılmaktadır.

Yani işin içinde yine bir haysiyetsizlik ve namussuzluk yatmaktadır.

Osmalıcılık söyleminin Türk Milleti nezdinde büyük topraklara sahip olmak ve dünyanın en büyük devleti gibi çağrışımlar yaptığından, bilinç altındaki bu boşluktan yararlanılarak, laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinden gedikler açıp, bu gediklerden hareket ederek "Amerikan Şeriatı" adını verebileceğimiz "Ilımlı İslam Devletini" kurmak amaçlanmaktadır.

Yani Osmanlıcılık söylemleri de, oyunun içinde başka bir Alicengiz oyununun makyajı ve ambalajı yapılmak için dillendirilmektedir.

Kısmet olursa bu konuya daha başka verilerde ekleyerek maksadımızı gerçekleştirmeye çalışacağız.

TTK.

Börü Kam

Çağrı Bey:
FETULLAH GÜLEN’DEN PAPA'YA MEKTUP:

Pek muhterem Papa cenapları,

Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahsettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.

    Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.

Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle,zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarasi diyaloga yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.

    Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.

Gecen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarasi barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinlerarasi diyalog konusunda Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.

    Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu’daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve sevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs’ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adim teşkil edebilir.

Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.

    Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.

Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb’e şükürler olsun.

M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998

Börü Kam

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git