Gönderen Konu: Bulgaristan'da Türk gazetesi  (Okunma sayısı 113043 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Var mı bu Bulgaristan’da Türk
« Yanıtla #160 : 27 Aralık 2013 »


Türk kökenli Razgradlı bir vatandaş 16 katlı blokun 5. katındaki bir terasa “Var mı bu Bulgaristan’da Türk” yazılı pankart astı.
 
Elimize ulaşan bilgilere göre pankartı Ahmet isminde bir genç astı. Pankart yaklaşık 3 aydır asılı duruyor.
 
Razgrad sakinleri, millȋ duygularını ve isyanını ifade etmek için asmış olabileciğini söylüyor.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=473

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


1989 öncesi Bulgaristan Türklerine yapılan zulümlerden dolayı tazminat davası açmaya çağıran Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin acılara duyarsız kalınmasını sert dille eleştirdi.
 
Sezgin Mümin şöyle konuştu: Silȃh zoruyla değerli Türk milletinin adını değiştirdiler, milletime Türkçe konuşmayı, ibadet etmeyi ve Türkçe şarkı söylemeyi yasakladılar. Buna karşı çıkan her Müslüman Türk dayak yedi, hapse atıldı, kamplara sürüldü, işkence gördü ya da kurşuna dizildi. Bu olayların binlerce maduru var. Sadece Türk olduğunuz için veya alacağınız birkaç yüz bin leva tazminat için ya da herhangi bir kurum, kuruluş veya parti adına değil, insan olmanın onur ve haysiyeti adına tazminat davası açmak boynunuzun borcudur. Haysiyetsizce aşağlanmaları, zulümleri ve Türklere köle muamelesi yapılmasını destekliyorsanız ve boş yere hapis yatıp kamplara sürülüp dayak yediyseniz oturun, tazminat davası açmayın. Çektiğim çileler boşa gidemez diyorsan daha ne bekliyorsun. Şerefli ve Türk soylu bir vatandaş olarak sizleri insan onuruna sahip çıkmaya davet ediyorum.
 
GÖÇMEN DERNEKLERİNE DE VERDİ VERİŞTİRDİ
Göçmen derneklerine de yüklenen Mümin şu ifadeleri kullandı: Türkiye’de 144 kadar göçmen derneği vardır. O derneklerin, Türk milletinin yararına dişe dokunur bir çalışmasını görmedim. Halkı her zaman konferans, açılış, festival ve konserlerle oyalayıp uyutmuşlardır.
 
Mümin şu sözleri de ekledi: Değerli ve asil Türk milletinin ıvır zıvır şeylerle oyalanmaya değil, kendi yararına ciddi çalışmalar yapacak insana ihtiyacı var. Asil Türk milleti o derece pasifleştirildi ki, hukukȋ yollarla kendisine yapılan zulümlerin bile hesabını soramaz hale geldi. Bizlerin, soylu Türk milletini birleştirecek ve bilinçlendirecek çalışmalara ihtiyacı var. Yıllardır uyutulduk, artık buna son verme vakti gelmedi mi? Göçmen dernekleri benim sunduğum herhangi bir çalışmayı benimsemek ya da beğenmek zorunda değil, fakat ben şahsȋ duyguları bir kenara bırakıp onların sunacağı yararlı projeleri şanlı Türk milleti adına seve seve kabul etmeye hazırım. Şu an Bulgaristan Türkleri açısından tazminat davasından, zorunlu Türkçe eğitimden ve 1984 sonrası zorla dayatılan Bulgar veya Rus isimlerinin kütüklerden atılmasından daha ciddi bir mesele olabilir mi?
 
BAF Başkanı, Bulgaristan Türklerini onuruna sahip çıkmaya davet etti ve siyasȋ ve felsefȋ görüşünü önemsemeksizin herkese kapısının açık olduğunun altını çizdi.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=477

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, Varna Belediye Başkanı İvan Portnih’e yazdığı mektupta Varna Belediye Meclisi’nin 214 plȃj ve mezranın Türkçe isimlerini değiştirmesine tepki gösterdi.
 
24 yıldır Bulgaristan siyasetçilerinin zihniyetinin değişmediğini belirten Mümin, BAF’ın, bu eylemi Avrupa ve Bulgaristan’daki mahkemelere vereceğini ifade etti.
 
Sezgin Mümin, mektupta şu sözlere de yer verdi: Sivil toplum kuruluşumuzun üyelerinin çoğu, Soya Dönüş Süreci sırasında isim değiştirme ile ilgili olarak totaliter rejimin hapishanelerine atılıp dövülen insanlardır.
 
BAF Başkanı, Varna Belediye Meclisi’nin yer isimlerini değiştirmesini “demokratik koşullarda ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen 24 yıl sonra ikinci isim değiştirme” kararı olarak nitelendirdi.
 
Mümin, Bayraka beldeisinin Znameto, Bostan Tarla’nın Dinena Niva, Kara Tepe’nin Çerni Vrıh olarak uygunsuzca değiştirildiğini belirtti.
 
Mümin, birçok ye rismi değişse de binlerce vatandaşın, mülkler üzerinde hak sahibi olduğunu gösteren belgeleri olabileceğini söyledi ve isim değiştirmenin sadece yazışmalarda zorluk çıkarmakla kalmayacağını, etnik gerginliğe de yol açabileceğini ifade etti.
 
Mümin, Varnalıların Türkçe eski yer isimlerini kullanacağını, bu belediye meclisinin isim değiştirmesini anlamsız kıldığını kaydetti ve belediye başkanının eski isimleri geri getirme teklifi sunacağını ümit ettiğini kaydederek sözlerini tamamladı.
 
Aydın Osman | T HABER

HABERE GELEN YORUM:

Ahmet TACEMEN dedi ki
BULGAR HALKININ BEDBAHTLIĞI

Bulgar Halkının bedbahtlığı, iki “İstanbullu”; Stefan Stambolovun (1887-1894) ve Aleksandır Stamboliyskinin (1919-1923), iktidarları haricinde; kendini, şizofrenlere idare ettirmesinden, kaynaklanır. Bulgarın; Beş harp, Çiftçi Katliamı, Komünist katliamı, Faşist Dikta Rejimi, Hitler İttifakı, Kapitalist Katliamı, Komünist Rejimi, yaşaması; şizofrenlerden, idare edilmesinden, kaynaklanır. Bulgaristanda, günümüzde Türkçe Yer Adlarının, Bulgarca olarak adlandırılmaları; ülkeyi, yine şizofrenlerin idare ettiklerini, gösterir.
Aslında Bulgarın 134 yıllık devlet tarihinin, yalnız on küsur yılının, aklıselim ve esaslarına sahip çıkan, insanlar tarafından idare edilmesi; onun, palavraya inandığının, kolay galeyana getirildiğinin, ispatıdır. Başka türlü Bulgar, geçenlerde Dış Efkârı Umumiyenin, sosyal medyada paylaştığı gibi; “Dünyanın en dırdır ve en mutsuz insanıdır”...
Bulgar Halkının, esasları Türktür; dili ve dilinin yapısında Türk olduğu, sabittir. Bulgarın, Hrıstıyan âdetleri dışında, Türk olmayan tek bir âdeti yoktur. Bulgar, Türk esaslarından koparıldığında; Şizofren olur, Şizofren edilir. Esası reddettirilerek Şizofren yapılan Bulgarın; zere kadar da olsa, Türke, tahammülü kalmaz. İnsanları, bu hallere, esaslarını reddetmeleri, getirir.
Şizofren edilen, Şizofren Bulgar, Şizofren Dünyasında; Türksüz yaşar. O, gerçek dünya ile kendi dünyası arasında fark yapamadığından; Türkü gördüğü yerde; tepelemeye, boğazlamaya, kovalamaya, başlar; çıldırır, delirir, kendini kaybeder... Bu şekilde milyonlarca Bulgaristan Türkü öldürülmüş, milyonlarcası da, Türkiyeye göç ettirilmiştir. Devlet olması, bütün bu cinayetleri işlemesini, kolaylaştırır. Bulgarın bu hâlde tutulması; ekonomisinin, nüfusunu geçindirememesine ve nüfusunun azalmasına, bitmesine, sebep olmaktadır...
Batının ve Panmoskovistlerin, 134 yıldır, esaslarına yabancılaştırarak, meydana getirmek istedikleri “Yeni Bulgarın” ve bu “Yeni Bulgarın”, devletinin vaziyeti ahvalleri budur. Bu hâlden çıkılmak istenildiğinde 134 yıldır sarfedilen “Yeni Bulgar” icat etme çabalarından, vazgeçilir ve Bulgar; esaslarına bırakılır. Onun esasları, Slavdan fazla Türktür. Azılı Panslavist Nayden Gerovun, Lügati, bile, bunun ispatıdır.
Görülen odur ki, Bulgar; esaslarından, ayrı tutulduğu müddetçe; onun, hastalığı derinleşmekte; kendisi de, devleti de tükenmektedir. Bu hal karşısında, Bulgar, eğer; batmak, istemiyorsa, esaslarının, ülkedeki Türklerle Federasyona gidilmesine, müsait olduklarını, kabul etmelidir. Bulgaristan Türkleriyle, yani Bulgaristanın asıl Bulgarlarıyla; Bulgar Devletinin federasyona gitmesi; bu günkü Bulgarların, yani Bulgar Slavlarının, hayatta kalmaları için tek fırsattır...
Varna Belediyesi Şûrası 2012 yılında aldığı “Belediye hudutlarında Türkçe, Grekçe, Arapça coğrafi adların değiştirilmesi kararını”, belirttiği gibi, bir yıl üzerine çalıştıktan sonra, 2013 yılı Aralık ayında yürürlüğe koyar. Bu söyledikleri yalandır; çünkü Şizofrenin, “çalışması”, bizim bildiğimiz, “çalışma” değildir; Şizofren, kafaya bir şeyi, taktı mı; sadece kendi bildiğini yapar ve netice olarak; yapar yapacağını, eder edeceğini! ...
Varna Belediyesi hudutlarında değiştirilen Yer Adları; sonuna kadar, Türkçe Yer Adlarıdır. Hâlen oralarda Gagavuzların yaşamaları; Yer Adlarının, Gagavuzca olduklarını göstermez; Gagvuzların, Türk olduklarını gösterirler. Aslında, Yer Adlarını değiştirenler, bunu çok iyi bilmektedirler ve Türklere hoş görünmek için, “Biz Gagavuz adlarını değiştiriyoruz!” demektedirler... Bu lâflar artistlikten söylenen lâflar değil; şizofrenlikten, sarf edilen lâflardır...
Belediye Kararına göre, Belediye hudutları içinde kalan; Gagavuzların Franga/Pranga (Kamenar); İnceköy (Topoli); Kestriç (Vinitsa); Köklüce (Zvezditsa); Çenge (Asparuhovo); Dereköy (Konstantinovo); Galata; Paşaköy (Vladislavovo) yerleşim yerlerinde ve mezralarında, Yer Adları, değiştirilir. Şizofrenlere göre, böylece, bir taşla iki kuş vuracaklardır. Evvelâ Türkçe Yer Adları silinecek; sonra Bulgarlaşan, Gagavuzlara Türklükleri hatırlatılmayacak; unutturulacaktır...
Şehrin “Varna” adı, tarihin derinliklerinden, gelen Türkçe bir addır. Yedinci asrın sonlarında, sakinlerinin büyük kısmı İslâm dinine geçerlerken, bir kısmı Hrıstıyanlığı, ikrar etmeye devam eder. Hrıstıyan dininde kalanlar, Gagavuzlardır. Onların, aynen İslâm dinine geçen, soydaşları gibi; ne “Gök” Oğuzlarla, ne de “Ak” Oğuzlarla alâkaları vardır. Onlar da, onlar gibi; Alan, Hun, Bulgar, nesilleridir. Taşıdıkları “Gagavuz” adını, onlara; Müslüman hemcinsleri ve hemşerileri; İslâm dinine geçme tekliflerinin; “Gaak-Guuk” diye anlamsız sözlerle, geçiştirdiklerinden, verirler.
Anlaşıldığı üzere; öyle tarihlerin yalandırdıkları gibi, buralara uzanan veya uzanmayan; “Yedi Slav Kabilesi”, “Birinci Bulgar Çarlığı Devri”, “İkinci Bulgar Çarlığı Devri”, “Beş yüz yıllık Osmanlı Esareti Devri” yoktur. Bunların hepsi asılsızdır ve uydurmadır. Hakikat olan; ayarlanan tarihlerin kasten “Bizans” dedikleri İmparatorluğu; aynı tarihlerin kasten, “Osmanlı” dedikleri İmparatorluğun, değiştirmesidir. Bundan sonra, Hrıstıyanlık, Müslümanlık muharebeleri başlar. Asırlar boyu böyle gittikten sonra 1877-1878 Osmanlı-Rus Muharebesi olur. Bu harp Balkanlardaki Müslümanlar için, kader belirleyicidir...
Bu günkü Varna ve Burgas sancaklarını, Doksanüç Harbinde, Osmanlı Hanedanlığının; Harp Tazminatı olarak, Rusyaya hibe ettiğini, hiçbir Türk unutmamalıdır! Lise çağımda, bu hakikati öğrendiğimde; Türkiyeye göç eden Bulgaristan Türklerinden, parayı toplayıp, Rusyadan, toprakları onlara vermek için, alacaktım... Yani bu yerler; muharebe ile kan dökme ile alınan topraklar değil; Osmanlı Hanedanlığı tarafından para yerine verilen topraklar. Öyle olduk; “Alın paranızı, verin toprağımızı!”; Liseli Ahmedin, bu hayalini de unutmayın!
Yine hiçbir Türk; her iki sancağın, Burgas ve Varna sancaklarının; yüzde doksanının, Türk (İslâm) olduğunu, Yüzde onunun Türk Ortodoks Hrıstıyan (Gagavuz) olduğunu ve her iki bölgede de, bu günkü manada Bulgar olmadığını, unutmamalıdır! Bu günkü manada Bulgar vardıysa da, bunlar Osmanlı-Rus harplerinden sonra; Rus Ortodoks topraklarına, göç etmek için, Makedonyadan, yola çıkan ve Osmanlı Hanedanlığı memurları tarafından, durdurulan ve buralara yerleştirilen, esamileri okunmayacak kadar az, birkaç Makedon Slav köyüdür...
Umum itibarıyla; Rusun ve Batının, Ortodoks Türkleri “Bulgar” kabul ettikleri için, Doksanüç Harbinden sonra, buraya öteden beriden göç ettirilen Slavlar; Batının ve Rusyanın “Bulgar” dedikleri, Ortodoks Türklerin ve Osmanlı Hanedanlığı memurları tarafından, buralara yerleştirilen Slavların, yüzde on nüfusuna ilâve edilirler. Sonraları bu nüfus; buralardan katledilerek, göç ettirilen Türklerin yerlerine gelen, Bulgarlarla çoğaltılır...
Şimdi bu öteden beriden, gelmelerin (prişıltsilerin); kalkıp Varnanın, Türkçe Yer Adlarını değiştirmeleri; hem Gagavuzları silmek, hem Varnanın tarihi dokusunu değiştirmektir. Bu değiştirmeyle; nereden bakılırsa, bakılsın; bir cinayet, bir genosit işlenmektedir. Belediyenin bu menfur kararını yorumlayan Bulgaristan Vatandaşı, Varna sakini Gagavuz Asıllı, Violeta Staniçiç Hanımefendi; yerlerin Gagavuz adlarının, değiştirilmesi ile hâsıl olan faciayı, şöyle dile getirmektedir:
“Şimdi Varnada bu ad değiştirmelerle, geçmişimi ve dedem Jelezden (Gagauz), Ninem Sultanadan (Gagauz Hanım), teyzelerim Deşpina ve Kiriyakiden kalan mirasımı siliyorlar. Bu güne, bu gün; Kum Tarlada, Dilber Çeşmede ve Ayazmada, daha fazla hatıralara düşkünlüğümden; koruduğum, tarlalarım var...”.
“Eğer, olur ya; siz tesadüfen kendinize; ceddimin geçmişinin adlarının, değiştirileceklerinin, haysiyetsizleştirileceklerinin, silineceklerinin şuurunda olmamın, bana nasıl tesir ettiğini sorursunuz... Kendimi kötü hissediyorum. Tapulardan, kütüklerden, malûm manada, geçmiş kalktığında; geçmiş mevcudiyetten; hakikat olarak kalkacak. İşte zamanın, bize, işlediği suç, bundan ibaret.”...
Allah sabır versin, Violeta Staniçiç Hanımefendiye ve hadiseleri, onun gibi hisseden Türklere (Gagavuzlara)... Ben, Ahmet Tacemen de, sırası geldiğinden, sizlerle, hayatımdan, bir parçayı, paylaşacağım. Hasbelkader, Lisede ve Üniversitede; Gagavuz asıllı meşhur Türklük İlmi Âlimi, Rahmetli Emil Boev, Beyefendi hocam idi. Bu makale, onun, yazmak isteyip de, yazamadığı makalelerdendir. Üniversiteden, atılıp kovulmamamı, ona ve Emniyetten onun Gagavuz arkadaşına borçluyum.
Bana öyle geliyordu; onlar, hiçbir yerde, hiçbir zaman saklamadığım, samimi Türklüğümde; yaşayamadıkları ve yaşayamayacakları, Türklüklerini, yaşıyorlardı. Ben, onların Türklüklerini, işte bu makalemde yaşatıyorum. Buradaki çoğu fikirleri, Emil Boev Hocamın söylediklerinden, feyiz alarak, dile getirmişimdir. Dinleriyle dinlensinler!
Böylece, onlara vefa borcumu da, ödemiş oldum, çok şükür! ...
Biliyor musunuz, şimdi Violeta Hanımefendi de, “Bu Gagauz-Grek adlarına, her zaman şüpheyle bakmışımdır” derken; yaşayamadığı, belki de, yaşayamayacağı, Türklüğünü, yaşıyor...
Violeta Staniçiç Hanımefendinin, söyledikleri, tam manasıyla Bileşik Milletler Teşkilâtının, yıllar evvel Yer Adlarının, korunmalarıyla alâkalı aldığı kararın, Varna Belediyesi tarafından, dikkate alınmamasının, hazin akisleridir. Yeryüzünde bütün milletleri temsil eden bu teşkilât; insanların, Hanımefendinin karşılaştığı vaziyetlerle karşılaşmamaları için, Yer Adlarının, değiştirilmelerini yasaklayan, kanun çıkartmıştır. Bulgar Devletinin, umursamadığı, bu meşhur kanuna göre; Yer Adları, nerede olurlarsa, olsunlar, kendi hallerine bırakılırlar; kendileri gelirler, kendileri giderler. Onlara müdahale edilmez! ...
Varna Belediyesi, etrafta Gagavuz Yer Adlarını değiştirirken, her ne kadar Yerel Kültürü araştıranlardan (Kraevedlerden) bahsetse de, kendileri dört dörtlük şizofren olduklarından; yapılan hem ilim bakımından, hem insanlık bakımından, suçtur. İlme göre, etrafın, tarihî dokusunu değiştirmek, hakikatleri sapıtmaktır. Diğer, yapılan; İnsan Hakları Hukukuna tamamen aykırıdır. Bulgar Devletinin bu yaptığı; Bileşik Milletler Teşkilâtının, Yer Adlarıyla alâkalı Kararının ve İnsan Haklarının ihlâlidir.
Komünistlerin, elli yıla yakın iktidarlarına rağmen, bir tülü oturup yapamadıklarını; Burgas ve Varna Belediyelerinin, yapmaları; bu günkü Bulgar Devletinin; Şizofrenlikte, Komünist İktidarı geçtiğini, gösterir. Mezkûr Kararın Bulgaristanda, Partiler tarafından desteklenmesi, onların da, Şizofren olduklarının, ispatıdır. Öyle ki her iki belediyenin “Belediye hudutları içinde Türkçe, Grekçe, Arapça coğrafi adların değiştirilmesi kararları”; bir halkın kitlevi şizofrenilik hali için, emsal gösterilebilir.
Bu Şizofrenler, kendilerini; hasta beyinleriyle icat ettikleri, “Bulgar”; ülkeyi de, bu Bulgarın icadı “Bulgarın Dünyası” görürler. Hasta beyinleriyle icat ettikleri Bulgarın Dünyasında, Türke yer yoktur. Türk, Gagavuzlar gibi, ülkede iki bin yıllık Hrıstıyan, bin yıllık Ortodoks, olsa da, ona, burada Türk olarak, yaşama hakkı tanımaz!
Bunun en taze emsali, biziz. Bizi, Hrıstıyan yaptılar; domuza baktık, rakı içtik, yeni adlarımızı kullanmaya başladık, onlarla evlendik, hattâ Bulgarca konuşmaya başladık. Bu şizofrenler; “Bunlar Bulgar olarak, çoğunluklarıyla, ya Bulgaryayı ellerimizden, alırlarsa!” diye, evhama kapıldılar. Hrıstıyan Ortodoks adlarımıza, Bulgarca konuştuğumuza, domuz yediğimize, rakı içtiğimize, onlarla evlendiğimize hiç bakmadan; bizi apar topar, ülkeden dışarı attılar! Şimdi, siz söyleyin, bunlar şizofren mi, değil mi? Kim ne derse desin; bunlar, benim için tam şizofren!
Böyle giderse; aslında “Türk” demek olan “Bulgar” adına, bunların tahammül edemeyişleri, en yakın zamanda, bombalar gibi patlayacak. O zaman; “Bulgar” adını da, “Bulgaristan” adını da atıp, değiştirecekler. Sonra bunlar oturup tarihlerden “Hemus” gibi, Türk olan adları çıkaracaklar. Şizofren dünyalarını rahatsız eden, her yerde rastladıkları; Türkçe sözlerden, adlardan, Türklerden; tamamıyla zırvalayacaklar.
Bulgaristan coğrafyasından, Türk menşeli olduklarından; Aytos”, “Arda” “Balkan”, “Balşa”, “Bankya”, “Batuliya”. “Berimirtsi”, “Burel”, “Busmantsi”, “Varoş”, “Vitoşa”, “Zagora”, “Kamçı”, “Lovça”, “Tuna”, “Şar”, “Yambol”, gibi adları, tutup, birer birer atacaklar ve değiştirecekler...
Sonra, bunlar Şizofren, ne yapacakları belli olmaz ama kafayı uyduruk Bulgarcaya, takacakları kesin. Bunlar görülen Türkçe sözleri lügatlerde değiştirdikten sonra ki sayılarının altı bin oldukları söyleniyor; “tıça”, “pleta”, “vırtya”, “toyaga”, “kokiçe” gibi, sayıları beş bini geçen, görülmez Türkçe sözleri; arayıp, bulup, değiştirmeye başlayacaklar...
Bir sözle, bu şizofrenler; aklıselim galip gelip, Bulgaristan Türkleriyle federasyona gidilmezse; önümüzdeki 15-20 yıl içinde, kendilerine, böyle, çok işler çıkaracaklar. Onlar, bu halleriyle; azınlık haline düşen Bulgar nüfusunun, Bulgar Devletini nasıl ve ne zaman kaybettiğinin, farkına bile varmayacaklar...
................................................................
Ahmet TACEMEN 28 Ocak 2013
27 Aralık 2013 - saat:19:21'da

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=462

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Bulgaristan’da etnik barış?!
« Yanıtla #163 : 28 Aralık 2013 »


Bulgaristan, etnik gruplar açısından, Güney Afrika’da 1994 yılında sona eren “Apartheid”  rejiminden sonra, hala en garip rejimlerden birisidir…
 
Tüm dünyada azınlıklar sokaklara dökülüp hak ve adalet ararken, Bulgaristan’da tam tersi, çoğunluk sokaklara dökülüp, azınlıkların haklarının gasp edilmesini istiyor.
 
Daha önce Müslümanlardan gasp edilip müzeye çevrilen Karlıova’daki Kurşun camiinin, Müslüman vakfına iadesi mahkeme kararıyla alındıktan sonra, çoğunluk sokaklara döküldü.
 
Garip, fakat sokağa dökülme gerekçeleri de şuydu:
“Etnik barış için Müslümanlar camiyi geri almasınlar!”
Evet, etnik barış çok önemli!
 
Sofya’daki Mahmut Paşa veya Büyük camii gasp edilerek, Arkeoloji Müzesi yapılırken…
Yine Sofya’nın merkezinde bulunan Derviş Mehmet Paşa veya Kara camii gasp edilerek, Yedi Ayalar (Sv. Sedmoçislenitsi) kilisesi yapılırken…
 
Sofya’da ibadete açık tek Kadı Feyzullah camiinin bahçe duvarları yıkılıp bahçesi gasp edilirken, hatta ravaklardan birisi kaldırım yolu olurken…
 
Kırcaali müzesi gasp edilip, başka kültürlerin müzesine çevrilirken…
 
Bunlara benzer nice vakıf malları gasp edilirken…
 
Vakıflara ve cami encümenlerine kümelenen eski ajanların kimlere çalıştıklarını bildiğimiz halde…
 
Susuyoruz…
 
Niye?
 
Etnik barış için!
 
Kırcaali’de Müslümanlar çoğunlukta olmasına rağmen, dört kiliseye karşılık bir camimiz varken…
 
Aynı camiden cılız ezan sesine karşılık, polis karakolundaki kuleden her saat başı yüksek desibelli kilse çanı gibi “dan, dan” sesinden önce askeri marş dinlemek zorunda kalırken…
 
Ne için susuyoruz…
 
Etnik barış için!
 
Sadece biz değil, eski gammazcılarımızdan ve ajanlarımızdan, yeni fahri liderlerimizden olan Ahmet Doğan’da etnik barış istiyor. Daha önce yolsuzlukla suçlandığında, “Üstüme gelmeyin etnik barış bozulur!” gibilerinden bir cümle kurarak aba altından sopa göstermişti...
 
Ne için?
 
Etnik barış için!
 
Eskiden anamızı ağlatan BKP’ nin devamı olan yeni BSP’nin lideri, senelerdir ısıtıp ısıtıp, asimilasyon politikalarından dolayı bizden özür diliyor. Fakat asimilasyon döneminde Türkçe konuşanlara ceza yapan, halkın giyim kuşamına karışan, yani zulmün bir parçası olan Nazmi Mümin’i, namı diğer Romanof veya kızıl Nazmi gibilerini Kırcaali’ye vali yardımcısı atıyorlar.
 
Ne için?
 
Etnik barış için!
 
Bulgaristan’da birkaç siyasi parti, Türklere ve Müslümanlara saldırıp,  küfür ederken…
 
Özel bir televizyon kanalının yine aynı şekilde, Türklere ve Müslümanlara saldırarak, küfür etmeye bayılırken…
 
1984- 1989 asimilasyon politikası yıllarında öldürülen şehitlerimizin katilleri, deşifre edilip yargılanmamışken…
 
Biz hala susuyoruz… Ne için?
 
Etnik barış için!
 
Ana dili eğitimi hakkımız, atalarımızdan kalan malvarlıklarımız, topraklarımız, ormanlarımız çeşitli yasa kılıflarıyla gasp edilirken…
 
Uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımız hiçe sayılırken…
 
Ara sıra etnik kimliklerinden dolayı Türkler, aşırı gruplarca komaya sokuluncaya kadar dövülürken
 
Gıkımız çıkmıyor…
 
Ne için?
 
Tabi ki etnik barış için…
 
Görüldüğü gibi, Bulgaristan’da bu etnik barış, hep Türklerin ezilmesiyle sağlanıyor…
 
Dünyada böyle etnik barış örneği var mıdır acaba?

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=443

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Bulgaristan Türklerine yapılan hak ihlalleri
« Yanıtla #164 : 04 Ocak 2014 »


Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks ve Avrupa İzleme Komitesi’ne Bulgaristan’daki azınlık hakları ihlalleri ile ilgili rapor gönderdi. Rapora cevap geleceği bildirildi.
 
BAF Başkanı Sezgin Mümin, Bulgaristan’ın Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi’ne uymadığını ve Türklerin haklarının çiğnendiğini belirtti.
 
BAF, Bulgaristan’da resmȋ rakamlara göre 588 bin 318 Türkün yaşadığını, Türk asıllı vatandaşların 24 yıldır ana dilinde yayından yoksun bırakıldığını, Türklerin yoğun olarak yaşadığı 14 bölgede yerel yayın yapan radyo frekansı için başvuru yaptığını açıkladı.
 
Mümin, Türklerin yaşadığı bölgelerin en fakir olduğunu ve geri bırakıldığını söyledi.
 
BAF Başkanı, ana dilinde yerel yayın yapan radyo sayesinde Bulgaristan Türklerinin Avrupa’nın proje ve programları konusunda daha fazla bilgilendirileceğini ve proje ve Avrupa fonlarının değerlendirilmesine katkı sağlanacağını savundu.
 
“SEM’E TÜRK RADYOSU İÇİN DİLEKÇE VERDİK”
Raporda BAF’in Elektronik Medya Kurulu (SEM)’e daha 2012 yılının Temmuz ayında yerel yayın yapan radyo açmak için dilekçe verdiği ifade edilmekte.
 
Eylül 2013’te de BAF’ın Paşmaklı (Smolyan) İli’nde 2 frekans için SEM’e ihale evrağı verdiği ve hȃlȃ SEM’in ihaleyi hangi tüzel kişinin kazandığını belirleyecek kararını beklediği kaydediliyor.
 
BAF, Türklerin yaşadığı Balçik, Kazanlık, Karnobat, Mestanlı (Momçilgrad) ve Şumnu’da radyo ihalesiyle ilgili lisans beklediğini belirtiyor.
 
“RADYO VE TELEVİZYON KANUNU, AVRUPA YASALARIYLA ÇELİŞİYOR”
BAF, Bulgaristan’ın Radyo ve Televizyon Kanunu’nun Avrupa yasaları ve Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi ile çeliştiğinin altını çizdi.
 
Radyo ve Televizyon Kanunu’nun; Bulgarca dışında başka dilde genç, kadın, çocuk ve yaşlılar için eğlence ve haber programı yapma imkȃnı vermediği, ana dilde sadece eğitim programı yapma izni verdiği, bunun da ana dilinde yerel radyo yayını yapmayı anlamsız hale getirdiği ifade edildi.
 
BAF, ana dilinde yayın yapılmasına karşı çıkanların, Bulgaristan Anayasası’nda “Türk azınlığı kavramı”nın olmadığı tezini savunduğunu belirtti.
 
Mümin, Avrupa Konseyi ve İzleme Komitesi’nin destediğini ümit ederek Türkçe olduğu gibi resmȋ dil Bulgarca yayın da yapılacağını bildirdi.
 
ANA DİLİ TÜRKÇENİN ZORUNLU DERS OLARAK OKUTULMASI
BAF Başkanı Mümin, devlet ve belediye okullarında ana dili Türkçenin zorunlu ders olarak okutulması için birçok eğitim bakanına mektup gönderdiğini yazdı.
 
BAF Başkanı, son mektubunu da Eğitim Bakanı Aneliya Klisarova’ya, mektubun kopyasını da Avrupa Komisyonu'nun Eğitim, Kültür, Çok Dillilik, Spor, Medya ve Gençlik Komiseri Andrulla Vasiliu’ya gönderdiğini açıkladı.
 
Mümin, Eğitim Kanunu’nda değişiklikler yapılmasını önerdiğini de belirtti.
 
BAF, “Bulgar hukuk norm bazı”na göre sadece resmȋ dilde eğitim yapıldığı için taleplerinin reddedildiğini kaydetti.
 
“TÜRKLERİN YOĞUN OLARAK YAŞADIĞI BÖLGELERDE RESMȊ DİLLER TÜRKÇE İLE BULGARCA OLABİLİR”
BAF Başkanı Sezgin Mümin, raporunda “Bulgaristan Cumhuriyeti’nin resmȋ dili Bulgarcadır, Türkçe konuşanların çoğunlukta olduğu yerlerde belediye düzeyinde resmȋ diller Bulgarca ile Türkçe olabilir. Türk asıllı Bulgaristan vatandaşlarının ana dili Türkçeyi zorunlu ders olarak okutulması fikriyle buradan yola çıkıyoruz.” diye ifade etti ve Avrupa Birliği (AB)’nin üst düzey kurumlarından bu konuda destek istedi.
 
Mümin, tek isteğinin Uluslararası Hukuk ve Avrupa Hukuku’na uyulalar bireysel ve millî etnik hak ve çıkarların korunması olduğu savundu.
 
“KOMÜNİST DÖNEMDE TÜRKLERE DAHA FAZLA HAK VERİLİRDİ”
BAF Başkanı Sezgin Mümin, raporunda komünist dönemin 1947 yılında çıkarılan Anayasa’da Bulgaristan Türklerine daha fazla hak verildiğini vurguluyor.
 
Raporda 1947 Anayası’nda Türklerin kanun önünde eşitliği temin edildiği ve azınlıkların etnik, kültürel, dinȋ yaşantısı ve dili koruma altına alındığı belirtiliyor.
 
47 Anayasası’nın 79. maddesinde “ulusal azınlıklar”a ana dilinde eğitim ve millȋ kültürünü geliştirme hakkı tanındığı kaydedildi.
 
BAF Başkanı, 1971 yılı Anayası’nda “Bulgar asıllı olmayan vatandaşlar”dan daha az söz edildiği, buna rağmen 45. maddesinde Bulgarca ile birlikte kendi dilinde eğitim alma hakkı tanıdığının altını çizdi.
 
Sezgin Mümin, 1948 yılında çıkarılan Eğitim Kanunu’na göre ortaokuldan sonra ilkokul öğrencilerine kendi dilinde eğitim verilmesi için 4 yıl eğitim veren öğretmen ensitülerinin açıldığını belirtti.
 
Mümin, öğretmen enstitülerine ana dilini iyi bilen öğrenciler arasından seçtiklerinin ve Türkçe eğitim veren okulların bütçesini de devletin karşıladığının altını çizdi.
 
Mümin, 330 No’lu Karar’la Bulgar okullarında okuyacaklar öğrenciler dışında Bulgar asıllı olmayan öğrencilerin 4., 5. ve 6. sınıfta yazılı Türkçe sınavından, 7. sınıfta yazılı ve sözlu Türk dili ve okuma sınavından, 8., 9. ve 10. sınıfta da Türk dili ve edebiyatı sınavından geçirildiğini savundu.
 
“VARNA BELEDİYESİ, 214 YERİN TÜRKÇE İSMİNİ BULGARCASIYLA DEĞİŞTİRDİ”
BAF Başkanı Mümin, Varna Belediye Meclisi’nin 2013 yılın son oturumunda 214 plȃj ve mezranın Türkçe ismini Bulgarcasıyla değiştirmesine tepki gösterdiğini açıkladı.
 
Mümin, Bayraka beldeisinin Znameto, Bostan Tarla’nın Dinena Niva, Kara Tepe’nin Çerni Vrıh olarak uygunsuzca değiştirildiğini belirtti.
 
BAF Başkanı, Varna Belediyesi’nin yer isimlerini değiştirmesini “demokratik koşullarda ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen 24 yıl sonra ikinci isim değiştirme” kararı olarak nitelendirdi.
 
Mümin, birçok yer ismi değişse de binlerce vatandaşın, mülkler üzerinde hak sahibi olduğunu gösteren belgeleri olduğunu söyledi ve isim değiştirmenin sadece yazışmalarda zorluk çıkarmakla kalmayacağını, etnik gerginliğe de yol açabileceğini ifade etti.
 
Mümin, isim değiştirmenin Burgaz ve Eski Zağra Belediyesi’nde gerçekleştirilmiş olmasının tedirginlik uyandırdığını söyledi.
 
BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARININ ZORUNLU ASİMİLASYONUNU KINAYAN BİLDİRİ
BAF Başkanı, önerdiği Bulgaristan Müslümanlarının Zorunlu Asimilasyonunu Kınayan Bildiri’nin başta Mavi Koalisyon meclis grubu olmak olmak üzere 11 Ocak 2012 tarihinde 41. hükümetçe Millet Meclisi’nde oylandığını, ancak devletin, Bildiri’nin hayata geçirilmesi için yasalarda değişikliğe gitmediğini açıkladı.
 
BAF, daha 1990 yılında komünist dönemin suçlularına karşı Sofya Bölge Askerȋ Savçılığı’na açılan II- 048 No’lu davanın sonuçlanmadığını ve 23 yıldan fazla zamandır sözde hȃlȃ soruşturulduğunu belirtti.
 
Suçluları korumak ya da suçluların “rahatını bozmamak” amacıyla davanın aksatıldığı ifade ediliyor.
 
Zorla isim değiştirme sırasında aktif rol alanların birçoğunun da artık yaşayanlar arasında bulunmadığı keydedildi.
 
Sezgin Mümin, bu durumun komünist dönemin madurları üzerinde olumsuz etki yaptığını ve etkili yargıdan kaçınıldığı görüldünü ifade etti.
 
Mümin, soruşturmayla yükümlü kurumların ve memurlarının, bu olayın üstüne gitmeyerek komünist dönemde Türk azınlığa karşı işlenmiş soykırım suçuna ortaklık ettiklerini savundu.
 
“SİLȂH ZORUYLA DAYATILAN BULGAR İSİMLERİ, KÜTÜKLERDEN ATILSIN”
Sezgin Mümin, Vatandaş Kayıt ve İdarȋ Hizmet Dairesi (GRAO)’nun, komünist dönemde Türklere silȃh zoruyla dayatılan Bulgar ve Rus kökenli isimleri kütüklerden hȃlȃ atmamasına dikkat çekti.
 
Mümin, bunun yalnızca manevȋ zararlar vermediğini, mirasla ilgili hak aramalarda da karışıklık yarattığını ve maddȋ kayıplara da sebep olduğunu ekledi.
 
BAF, Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi’nin uygulanmasının Bulgaristan’ın, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri karşısındaki itibarını artıracağını savundu.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=493

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Tek Rumeli TV’nin Rumeli Haber programında canlı yayına bağlanan Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, Avrupa Konseyi’ne gönderdiği şikayet raporunu değerlendirdi.
 
Sezgin Mümin canlı yayında raporun ayrıntılarıyla ilgili bilgi verdi.
 
BAF Başkanı Mümin, sivil toplum kuruluşu olarak Avrupa Konseyi’ne her 3 ayda bir rapor gönderdiğini söyledi.
 
“AVRUPA KONSEYİNDEN CEVAP GELDİ”
Sezgin Mümin, Avrupa Konseyi’nden cevap geldiğini, 6 Ocaktan itibaren raporu incelemeye aldıklarını açıkladı.
 
Raporu hazırlayan Mümin, bu konuyla ilgili Avrupa’nın üzerine gideceğini ve rahat bırakmayacağını ifade etti ve her hafta gelişmelerle ilgili bilgi isteyeceğini ve sunuç bekleyeceğini belirtti.
 
Mümin, rapora destek veren 30 derneğin imza attığını ve raporu 30 kişinin imzası bulunan halde tekrar Avrupa’ya gönderdiğini bildirdi.
 
“11 OCAKTA TÜRK OLMAYAN KİŞİLERE ÖZÜR DİLETTİK”
Tek Rumeli’ye konuşan Mümin “11 Ocak 2012’de büyük bir olaya imzamızı attık: Todor Jivkov zamanında yapılan zulümler için Türk olmayan kişilere biz özür dilettik.” diye açıklama yaptı.
 
Mümin, rapordaki 5 noktaya değindi.
 
“TÜRKÇENİN MECBURȊ OLMASINI VE İKİNCİ RESMȊ DİL OLMASINI İSTİYORUZ”
Mümin, Türkçenin okullarda mecburȋ ders olarak okutulmasını ve Bulgaristan’daki Türklerin bölgelerinde Türkçenin ikinci resmȋ dil olmasını istediğini belirtti.
 
Mümin, bunları Bulgaristan’ın imzaladığı Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçevesi Sözleşmesi’ne dayanarak talep ettiğini, yasa dışı bir şey istemediğini ve Bulgaristan Türklerinin haklarını savunduğunu ifade etti.
 
BAF Başkanı 90’lı yılların başında açılan soykırım davasının hȃlȃ sonuçlanmadığının altını çizdi.
 
“BULGARİSTAN’DA HUKUK ÇALIŞMIYOR”
Sezgin Mümin “Biz, Bulgaristan Türkleri ve birkaç dernek, Avrupa Konseyi’ne Bulgaristan’da hukukun çalışmadığını belirttik. Biz Avrupa Konseyi’nden bu konuda açıklama bekliyoruz.” diye açıkladı.
 
“KÜTÜKLERLERDE BULGAR ADLARI HȂLȂ DURUYOR”
Konuşmasını sürdüren Mümin, 1989 önce Türklere silȃh zoruyla dayatılan Bulgar isimlerinin kütüklerde hȃlȃ durduğunu vurguladı ve bir an önce kaldırılmasını istediğini açıkladı.
 
“BULGARİSTAN TARİHİNDE İLK TÜRK RADYOSUNUN FREKANSLARI ÇIKACAK”
STK Başkanı Mümin “Elektronik Medya Kurulu SEM’e Türk radyosu için başvurduk, Allah kısmet nasip ederse yakın günlerde Bulgaristan tarihinde ilk Türk radyosunun frekansları çıkacak.” dedi.
 
Mümin Avrupa Konseyi’nden bu konuyla ilgili gözlemci istediğini söyledi.
 
Mümin, Bulgar makamlarının Avrupa’dan gözlemci getirilmesini karşı çıktığını ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: Bulgar makamları, ne Türkçenin okutulmasına razı ne Türk radyosu olmasına ne televizyon olmasına ne de kütüklerden Bulgar adlarının atılmasına. Mahkeme de bu durumdan memnun. Sofya Bölge Askerȋ Savçılığı da kılını kıpırdatmıyor.
 

CEZAEVİNDE YATAN ARKADAŞLARINA “TAZMİNAT DAVASI AÇIN” ÇAĞRISINDA BULUNDU
BAF Başkanı, “Tek Rumeli TV vasıtasıyla cezaevinde yatan arkadaşlarıma duyurmak istiyorum. Hiç sıkılmadan kendileri dilekçelerini doldursunlar, tazminat davası için tek kuruş bile ödemeyecekler. Belene kampında yatan arkadaşlarımın bu konuyla ilgili başvurularını yapmalarını istiyorum.” diye çağrıda bulundu.
 
Mümin “Geleceğimizin kötü olmaması için geçmişimizi unutmayalım.” diye ekledi.
 
“TÜRKLERİN HAKLARINI ARAMAK AMACIYLA DERNEKLERİ BİRLEŞTİRİP FEDERASYON KURUYORUZ”
Mümin “Bulgaristan, Balkanlar ve yurt dışındaki Türklerin haklarını aramak amacıyla birkaç dernek birleşip federasyon kuruyoruz. Bu şekilde Türkleri bir araya getireceğiz ve haklarımızı daha güçlü halde aramaya niyetliyiz.” diye sözünü bitirdi.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=498

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Gümülcine'de Kahveci Mezarlığı'nda Mezar taşları kimler tarafından tahrip edildi? 1 Ocak 2014 gecesi kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından tahrip edilen mezar taşlarının bazıları yerlerinden söküldü, bazıları da kırıldı.
 
Bu olay ile ilgili Gümülcine Tayinli Vakıf İdaresi tarafından yapılan yazılı açıklamada, mezar taşlarını kıranların çocuklar olduğu ifade ediliyor.
 
Yazılı açıklama şu şekildedir:
"Kahveci mezarliginda 01-01-2014 gecesi kirilan mezar taslari. Gumulcine Vakifar Idaresi tarafindan islemler yapilmistir. Kucuk cocuklar tarafindan yapildigi tespit edilen bu tahribattan dolayi mezarlik cevresinde oturan halkimizin duyarli olmalari rica olunur."
 
7 Ocak 2014 tarihinde "Kahveci Mezarlığı"na giderek kırılan mezar taşlarından bazıları görüntülendi. Ancak "Kahveci Mezarlığı"nda üzücü bir manzara ile de karşılaştık. Bir kenara atılmış tabut, mezarların üzerlerinde çöpler, mezarlık içinde tütün kurutma iskeleleri gerçekten utanç verici bir manzara.



Yetkili kurumun bir an önce mezarlıkların bakımı ile ilgili bir önlem alması gerekir ki, İslam Dini'mizin temelinde temizliğin İman'dan geldiğinin gereğinin yerine getirilmesi lazım.



















Birlik Gazetesi

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=513

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Bulgaristan Adalet Federasyonu, Gümülcine’deki Türk mezarlığına yapılan saldırıyı kınadı



Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş’a yazdığı mektupta 1 Ocak 2014 gecesi kimliği belirsiz kişi veya kişilerin Gümülcine'deki Kahveci Mezarlığı’na yaptığı çirkince saldırıyı kınadı ve Batı Trakya Türklerine geçmiş olsun dileklerini iletti.
 
BAF Başkanı Sezgin Mümin, her zaman Batı Trakyalı Müslüman Türkleri desteklediğini ifade etti ve Bulgaristan Türklerinin de benzer çirkin saldırılara uğradığını kaydetti ve ırkçı Ataka partisinin 20 Mayıs 2011 yılında Sofya’da Banyabaşı Camii’ne Cuma namazı sırasında Müslümanlara saldırma olayını hatırlattı.
 
Sezgin Mümin, şu ifadelere yer verdi:
Bizler ana vatandan koparılmış topraklarda azınlık hale getirilmiş; aynı kanı taşıyan ve benzer sorunları yaşayan değerli Türk milletinin evlȃtlarıyız.
 
BAF Başkanı Mümin, Bulgaristan Türklerinin 1984-1989 yılları arası uğradığı zulümlere de değindi ve 11 Ocak 2012 tarihinde meclisten geçen Bulgaristan Müslümanlarının Zorunlu Asimilȃsyonunu Kınayan Bildiri’den söz etti.
 
Mümin, mezar saldırısı olayının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e taşınması gerektiği kanaatinde olduğunu belirtti.
 
Mümin, mektubunu şu sözlerle tamamladı:
Türklere yapılan saldırı ve hak ihlȃlleriyle mücadele etmenin tek yolunun dünyanın dört bir yanında kendisini Türklük davasına adamış kişiler arasındaki diyaloğu güçlendirerek ve birlik kurarak cesurca sorunların üstüne gitmek olduğu görüşündeyim.





Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=516

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, 11 Ocak 2012 tarihinde Bulgaristan Müslümanlarının Zorunlu Asimilȃsyonunu Kınayan Bildiri’nin meclisten geçmesinin ikinci yılı vesilesiyle basın açıklaması yaptı.
 
BAF Başkanı Sezgin Mümin, 11 Ocak 2012 tarihini Bulgaristan Türkleri açısından 1989’dan sonra ikinci dönem noktası olarak değerlendirdi.
 
BAF "Biz 11 Ocakta Türk olmayanlara bile Türklerden özür dilettik." dedi.

“BAF’IN KURULUŞUNDAN BERİ BİLDİRİYİ MECLİSTEN GEÇİRTMEK İÇİN MÜCADELE ETTİK”
Sezgin Mümin, BAF’ın kurulduğu 2007 yılından bu yana 11 Ocak Bildirisi’ni meclisten geçirtmek için mücadele ettiğini, her seferinde Bulgaristan meclisinin talebini geri çevirdiğini ve bu uğurda 5 yıl boyunca Çek Cumhuriyeti, Strazburg ve Brüksel’de çok koşuşturduğunu belirtti.
 
Mümin, amansız çabalarının 11 Ocak 2012 tarihinde başarıyla sonuçlandığını ve Bulgaristan Türklerinin hakları için sonuna kadar mücadele edeceğini ifade etti.
 
Mümin açıklamasında şu sözlere yer verdi:
Bizler bir Bulgaristan Türklerinin sorunlarını çözmeye kesinlikle kararlıyız. Türklerin başlıca sorunları ana dilimiz Türkçenin okullarda zorunlu ders olarak okutulması, 1984-1989 yılları arası silȃh kullanılarak dayatılan Slav-Bulgar isimlerinin kütüklerden atılması ve 1989 yılı öncesi halka zülmedenlerin cezalandırılması. 90’lı yılların başında açılan soykırım davasının soruşturması sözde hȃlȃ sürmekte. Davanın sonuçlanmaması, devletin suçluları koruyarak suça ortaklık ettiğini gösterir. Ancak biz bunun da üstesinden geleceğimize inanıyoruz.

“HÖH’ÜN YAPAMADIĞINI BAF YAPTI”
Sezgin Mümin, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)’ün 24 yıldır yapamadığını BAF’ın 11 Ocak 2012 tarihinde başardığını ve HÖH’ün millȋ dava ile ilgili çalışmalarda yetersiz kaldığını belirtti.
 
Mümin, BAF’tan önce Hakikat Derneği’ni yönettiğini ve derneğin Türklerin sorunları için mücadele ettiğini, ancak dernek yönetiminin tamamen satın alındığı için BAF’ı kurduğunu açıkladı.

“TÜRK MİLLETİNE SAHİP ÇIKMAYAN HÖH MİLLETVEKİLLERİ”
BAF Başkanı 11 Ocak Bildirisi’ni desteklemeyen HÖH milletvekillerinin listesini verdi, milletvekillerini de “Türk milletine sahip çıkmayanlar”, “komünist özentileri” diye tanımladı.
 
Mümin, Bildiri’yi HÖH’ten 19, sağcı GERB partisinden 77, Bulgar Sosyalist Partisi (BSP)’den 3 milletvekilinin, sağcı Mavi Koalisyon’un milletvekillierinin tamamının desteklediğini, milliyetçi Ataka partisi ile Düzen, Yasallık ve Adalet (RZS) partisinden ise bir tek milletvekilinin bile desteklemediğini bildirdi.



LİSTEDE KASİM DAL İLE AHMET DOĞAN DA VAR
Bildiriyi desteklemeyenler listesinde eski HÖH lideri Ahmet Doğan, Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP)’nin kurucusu Kasim Dal’ın ismi de geçiyor.
 
Bildiriyi desteklemeyen HÖH milletvekillerinin listesi:

    Ahmet Doğan
    Kasim Dal
    Günay Sefer
    Aliosman İmamov
    Mithat Metin
    Mithat Tabakov
    Ramadan Atalay
    Tuncay Naimov
    Çetin Kazak
     Hasan Hacihasan
     Nigȃr Cafer
     Delyan Peevski
     Kamen Kostadinov
     Yordan Tsonev
     Yanko Yankov
     Emil İvanov
     İskra Mihaylova

“BULGARİSTAN’DA TÜRKLERİN HAKLARI ÇİĞNENİYOR. TÜRK STK’LARI TÜRKLÜK ADINA BİRLEŞMEYE ÇAĞRIYORUM”
Sezgin Mümin, Avrupa Konseyi’ne gönderdiği şikȃyet raporu ile ilgili de değerlendirmede bulundu:
Bulgaristan’da yaşayan 1 milyon civarı Türk ve diğer Müslüman azınlıkların hakları çiğneniyor. Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde bile Türkçe zorunlu ders olarak okutulmuyor. Türkçe yayın yapan radyo bile yok. Bir Türk medya grubunun kurulmasına engel olmak için de çeşitli bürokratik engeller çıkarıyorlar. Bulgaristan yasaları zaten Avrupa Hukuku ve Uluslararası Hukuk’la çelişiyor. 11 Ocak Bildirisi meclisten geçse de pratikte uygulanmıyor. 89 öncesi yapılan zulümlerden bir tek kişi bile yargılanmadı. Durum açıkça ortada. Bu hukuksuzluğu anlatan bir şikȃyet raporu hazırlayıp Avrupa Konseyi’ne gönderdim. Rapor 6 Ocaktan itibaren incemeye alındı. Bu konuda Avrupa’nın üzerine de gideceğiz. Zaten 3 ayda bir rapor gönderiyoruz vu konuda sonuç alacağımıza inanıyoruz.
 
Mümin, Bulgaristan’daki Türk sivil toplum kuruluşlarına da birlik çağrısı yaptı:
Kalbi Türklük için çarpan Türk STK’lara sesleniyorum. Birlikten kuvvet doğan inancıyla gelin değerli Türk milleti adına birleşelim kutsal Türklük davasına birlikte hizmet edelim. Bulgaristan Türkleri ve diğer Müslüman azınlığa yapılan hukuksuzluğun üstüne birlikte gidersek daha fazla sonuç alırız ve hükümete birlikte baskı yaparsak daha etkili oluruz. Bırakalım artık şahsȋ ve siyasȋ kavgaları ve görüş ayrılıklarını; burada söz konusu olan Türklük davası.
 
Mümin sözlerini “Kuracağımız birlik, Türk Dünyasına ve Müslüman topluluklara hayırlı uğurlğ olsun” diyerek tamamladı.

Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=524

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Yakutistan'da Turan var!
« Yanıtla #169 : 11 Ocak 2014 »
Rusya'da 600 Saha (Yakut) Türkü ''Turancılık'' suçlamasıyla tutuklandı



İnterfaks ajansının Rus istihbarat servisi FSB'nin basın servisine dayanarak verdiği habere göre Saha (Yakutistan) Cumhuriyeti'nde 600 kişilik ayrılıkçı, Pan-Turanist bir grup faaliyet gösteriyor.

Sosyal paylaşım sitesi VKontakte'da örgütlenen grubun liderleri amaçlarını Rusya'dan ayrılarak Türkiye ve Azerbaycan'ın önderliğinde Büyük Turan'ı kurmak olarak açıklıyor. Rus istihbarat servisi FSB'nin raporlarında grup üyelerinin Türkiye ve Azerbaycan'daki milliyetçi gruplarla temas halinde oldukları belirtiliyor.

960 bin nüfuslu Saha Cumhuriyeti'nde 466 bin Saha, 9 bin Tatar ve 2 bin Dolgan Türkü yaşıyor.

Türk Dünyası Haber Merkezi

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=523