Türkçü Turancı Otağ

GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: TÜRK-KAN - 19 Kasım 2007

Başlık: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: TÜRK-KAN - 19 Kasım 2007
Kosova’da zafer bağımsızlık yanlılarının

Kosova’da dün yapılan genel seçimlerin ardından oyların yüzde 90’ı sayıldı. Sayıma göre, Kosova Kurtuluş Ordusu UÇK’nın eski komutanlarından Haşim Taçi’nin lideri olduğu bağımsızlık yanlısı Demokratik Partisi PDK oyların yüzde 35’ini kazandı.

PRİŞTİNE - Kosova’da dün yapılan parlamento seçimleri ve yerel seçimlerle ilgili oy sayımı devam ederken, 2 bin 500 gözlemcisiyle seçimleri izleyen “Demokratik Eylem” Sivil Toplum Örgütleri Koalisyonu, bu akşam seçime katılım oranını yüzde 43 olarak açıkladı.

Eski UÇK komutanlarından Haşim Taçi’nin liderliğindeki Kosova Demokrasi Partisi PDK’nın yüzde 35 oy oranıyla önde giderken, geçen yıl ölen Kosovalı Arnavut lider İbrahim Rugova’nın kurucusu olduğu ve 1999’dan bu yana bölgeyi yöneten Kosova Demokratik Birliği ilk kez seçim kaybetti; oy oranı yüzde 22’de kaldı.

Sandıkların kapanmasından yaklaşık 6 saat sonra taraftarlarına hitabeden Taçi, “Zaferimizle birlikte yeni bir çağ başlıyor” dedi. Ancak Taci, yüzde 35’lik oy oranı ile tek başına iktidar olamayacağından, koalisyon ortağı bulmak durumunda.

1999’dan bu yana fiilen Sırbistan’ın denetimi dışındaki; iki milyon nüfuslu Kosova’nın kaderini belirlemeye yönelik görüşmelerde sonuca varmak için tanınan süre 10 Aralık’ta doluyor.

Taci, bu tarihten sonra uluslararası toplum Birleşmiş Milletler’in vadettiği bağımsızlık için adım atmazsa, kendilerinin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan edeceğini söylüyor.

Geçen seçimlerde, aldığı oy oranıyla 6. olan Kosova Demokratik Türk Partisi’nin (KDTP) bu seçimde 7. sırada yer alması bekleniyor.

KDTP Genel Başkanı Mahir Yağcılar, seçimleri değerlendirirken Prizren’de kesin olmayan oy sayımına göre, oyların yüzde 10’unu aldıklarını bildirdi.

Yağcılar, aldıkları oy sayısına göre Anayasa uyarınca garanti edilen 2 sandalye dışında 2 milletvekili daha çıkararak, Kosova Meclisi’ne 4 milletvekiliyle girme şansına sahip olduklarını söyledi.

120 milletvekili ve 30 belediye meclisinin mensuplarını belirlemek için düzenlenen genel ve yerel seçimin dikkat çekici bir yönü ise katılımın rekor düzeyde düşük oluşuydu. Nüfusun yaklaşık yüzde beşini oluşturan Sırpların yaşadığı bölgelerde ise oran sıfıra yakındı. Sırbistan’ın boykot çağrısı bu kesimlerde yanıt buldu.


http://www.ntvmsnbc.com/news/426704.asp

 Sırplar'dan sonra Kosova'ya Türk Düşmanı Uçk'lılar hakim oldu. Bilindiği gibi Kosova'da Türklerin çoğunluğu Prizren şehrinde ve Mamuşa'da yaşıyor. Sırplarla savaş esnasında kaçarken Türklere sığınan bu soysuz Arnavutlar, kendilerini Sırpların tehdidinden koruyup, besleyen Türklere Türkçeyi yasaklayarak ve Camilerde Türkçe vaaz veren Türk imamlara saldırarak teşekkür etmişlerdi.

 Kosova'ya kahraman Türk askerinin varışı sayesinde Arnavutların Türklere karşı bi müdahalede bulunmaları imkansız hale geldi.

 Eskiden çoğunluğu Türk oan Prizren şehrinde şimdi Türkler azınlıktadırlar. Savaş sonrası her yerden gelen Arnavutlar şehri istila etmiş durumdalar.(Aynı kürtlerin Mersin'i kürtleştirmek istemeleri gibi düşünün)

 Bugün Türkiye sınırları içerisindeki İstanbul şehrinin Bayrampaşa Belediyesi bu aşağılık Uçk'lı teröristlere her yıl yardım toplayıp yolluyor. 

 Görülen o ki Kosova'daki Türkleri zor bir dönem bekliyor. Çünkü akp iktidara geldiğinden beri Kosova'da görev yapan kurumlarımız açıkça bu arnavutları kayırmaktadır. Türk öğrencilere ayrılması gereken kontenjanlara arnavytlar, "Türk" olarak dolduruluyorlar. Türk çğrencilere doğru düzgün burs verilmezken bu uçklı teröristlere burs ve diğer yardımlar adeta yağmaktadır. 

 Türkçüler olarak Büyük Türk Dünyasının köşe bucağını izlemek durumundayız. Düşmanlarımız uyumuyor, çalışıyorlar. İhmal ettiğimiz her Türk İli, bize büyük kayıplar olarak geir dönmektedir.


 



 
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: Atçeken Beği - 19 Kasım 2007
Yorumu okuyunca şu atasözü geldi aklıma:
Deveye sormuşlar ''Neren eğri?'' diye,devede demiş ki ''Nerem doğru ki?''.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: gurturk - 19 Kasım 2007
Bugün hemen burnumuzun dibindeki yunanistana bakıyorsunuz ,hangi parti iktidara gelirse gelsin uygulanan dış politikadan gram sapma olmuyor,bunu biz ne yazık ki bir türlü beceremedik,1938 lere kadar Başbuğ ATATÜRK'ün uyguladığı o onurlu ,atak dış politika bir an önce uygulanmalı.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: ırkıTÜRKağan - 20 Kasım 2007


Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin!
Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek
Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek
Taşıyanlar saflardaki yerini bilsin!

Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde;
Keder, elem her ne varsa geride kalsın!
Tehlikeler duman gibi tüterken yerde
Arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.

Kahramanlar yürük gider ölüme karşı,
Bir sevgili gibi onu basar bağrına!
Bak, uzaktan çalınıyor bir zafer marşı,
Yürüyelim şu doğmakta olan yarına...

Sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı ölüm!
Bizim bütün talihimiz sende saklıdır.
Ey dünyada her yiğite nişanlı ölüm,
Zevki sende arayanlar elbet haklıdır.

Köprüköy'den, Pilevne'den gelen ses nedir?
Çanakkale şehitleri dirildiler mi?
Çocuklarda yeni doğan bu heves nedir?
Kocamışlar bir sır için gençlik diler mi?

Saflarımız seyrelse de yine ileri!..
Düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!
Haydi sarssın yeri, göğü cenk Türküleri;
Kanımızla burda yarın güller açacak
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: Kurtkaya - 20 Kasım 2007

Sırplar'dan sonra Kosova'ya Türk Düşmanı Uçk'lılar hakim oldu. Bilindiği gibi Kosova'da Türklerin çoğunluğu Prizren şehrinde ve Mamuşa'da yaşıyor. Sırplarla savaş esnasında kaçarken Türklere sığınan bu soysuz Arnavutlar, kendilerini Sırpların tehdidinden koruyup, besleyen Türklere Türkçeyi yasaklayarak ve Camilerde Türkçe vaaz veren Türk imamlara saldırarak teşekkür etmişlerdi.


Besle kargayı, oysun gözünü..! (Bu noktada, bu sözün amiyane olanı cuk diye oturuyor ama, Otağımızın seviyesi ve bizim Türk ahlakımız, bu cuk diye oturan deyime, izin vermiyor.)
Din kardeşliği masalları okuyan sentezcilere kapak olsun, bunlar.
Gerçi onlar için nice kapaklık şeyler var.....

Mehmetçiğimizi katleden soysuz kürtlere bile, hala din kardeşi gözüyle baktıktan sonra; bunlara kapak deyil balyoz gerek, yedi gram  beyin bulunmayan, yedi kiloluk kafalarına.

Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: tungatonyukuk - 20 Kasım 2007
Şaşırmadım,orada çok ciddi çalışmalar yürütülüyor.Türk düşmanlığı için.

Tıpkı Kıbrıs'daki oyunlar gibi.Oranın halkı bizi sevmiyor.Kaldıki orayı almak için dedelerimiz şehit düştü.

Bu Tip sonuçlar açıkcası beni şaşırtmıyor.Düşünüp tahmin ettiklerim çıkıyor.

Biz hala uyuyalım..

Petek Dinçöz ne demiş,Popstar da neler olmuş,Televole de olayları izleyelim..Binbir gece,Sabah,Hürriyet okuyalım..

Daha neler neler...Birileri dur demesi lazım.Ama dur diyecekler başında biz değil,ordumuz dan tutun meclis imize kadar.

Önce onların DUR demesi lazım....

TTK.

Saygılarımla;

Alper Tunga

İLTERİŞ İSTANBUL



Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: TiginNoyan - 22 Kasım 2007
Bu Arnavut denen güruh dün Sırpların topraklarını gasp etmişti, bugün bizimkileri ediyor.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: Çağrıbey - 22 Kasım 2007
Kim Türk'ün ekmeğini yediyse, kapısına sığınıp canını, ırzını ve namusunu kurtardıysa; ilk fırsatta ihanet ettiği millet, kendilerine sahip çıkıp babalık yapan, Türk Milleti olmuştur.
Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Soysuz arnavutta bunun son örneklerinden sadece birisidir...
Keşke Türk Milleti bu kadar alicenap ve merhametli olmasaydı diyeceğim ama; ne yaparsın Tanrı Türk'ü iyilik, güzellik ve asaletle donatarak yaratmış.
Herkes mayasının hükmünü ve tabiiatının gereğini yapıyor...

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey

Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: TiginNoyan - 26 Kasım 2007
Çağrıbey kandaşım ne de güzel söylemiş.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: TÜRK-KAN - 16 Aralık 2007
  Hain bir saldırı sonucu kaybettiğimiz, Merhum Necip Hablemitoğlu Hoca'mızın Kosova'da Alman Gizli Servisi Bundesnachrichtendienst'in(BND) faaliyetleri ve Kosovalı Türklerin Arnavutlaştırılmasını konu alan, HASIM ÜLKE: ALMANYA   
BUNDESNACHRICHTENDIENST VE KOSOVA SORUNU
adlı makalesinin bir kısmı aşağıdadır.

 Değerli Hocamızın Ruhu Şad, Mekanı Cennet olsun.

 TTK

 4. ALMAN “DERİN DEVLET”İ VE KOSOVA SORUNU

  Alman Servisinin güç ve yetenekleri konusunda fikir veren en tipik örnek Yugoslavya’dır. Bu ülkenin parçalanmasında en önemli rol işte bu BND’ye aittir. Önce Yugoslavya’nın Alman Servisi tarafından uzun yıllar önce büyüteç altına alındığı anlaşılıyor. Bu ülkedeki etnik ve dinsel grupların çok iyi analiz edildiği; Yugoslav bütünlüğünün simgesi olarak kabul edilen Tito’nun ölümünden sonra da, Alman Servisinin katolik Hırvatlar ve Slovenler üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdığı; Yugoslav Askeri Haberalma Örgütü K.O.S.’un buna engel olamadığı biliniyor. Nitekim, Hırvatistan ve Slovenya’yı ilk tanıyan ülkenin Almanya olduğu, Hırvat ve Sloven ayrılıkçılarına tüm lojistik desteğin Almanya’dan geldiği de bilinen bir gerçek. Almanya’nın bu desteğini, ezilen azınlıklara ve insan haklarına karşı duyarlılığın tezahürü biçiminde algılamak da mümkün değil. Ortodoks olmayan ama Yugoslavya’nın en zengin ve refah içindeki bu iki bağlı cumhuriyetini koparmanın arkasında somut çıkar nedenlerini bilmek gerekir. Keza, Almanya’nın, hem Sırplar ve hem de Hırvatlar arasında sıkıştırılıp katledilen yüzbinlerce Boşnak’ın dramına -sırf Hırvatlara taraf oldukları için- seyirci kaldığı da biliniyor. Hırvatlara yaptırım gücü olduğu halde bunu kullanmayarak sorunun çözümünü uzatan, üstelik müslüman Boşnaklara yönelik etnik temizlik amacı ile kullanılmak üzere silâh sağlayan “insan hakları savunucusu” Almanya’nın, “insan hakları” konusundaki çifte standardını tüm boyutları ile ortaya koymak gerekmektedir.

 Yaklaşık 15 yıllık iktidarı boyunca Alman faşizmini devletine egemen kılan Kohl döneminde, müslüman olarak Kürt ayrılıkçılara örtülü ama tam destek sağlanırken, Arnavutlar da ihmal edilmemişti. Ortodoks Arnavutların Yunanistan’ın güdümünde olduğunu; üstelik de sayısal açıdan müslüman Arnavutlardan daha az olduğunu gözlemleyen ve de bu ülkedeki kaos ortamını dikkate alan Alman Servisi, Enver Hoca’nın ölümü ve Arnavutluk İstihbarat Örgütü SİGURİKİ’nin dağılmasını fırsat sayarak, -1988’den itibaren- illegal iktidar gücüünü elinde bulunduran Arnavut mafyası üzerinden müslüman Arnavutlar’a oynamaya başlamıştır. 1990’lardan itibaren, Doğu Almanya’dan intikal eden ve NATO standartlarına uymayan Rus yapımı silâh ve malzemeyi Arnavutluğa hibe eden Almanya, bu kapsamda önemli miktarda silâh ve mühimmatın da Kosova Kurtuluş Ordusu U.Ç.K.’nın eline geçmesini sağlamıştır. Keza, sürgündeki Kosova Hükûmeti’nin tanınmayan Başbakanı Bujar Bukoshi’yi Bonn’a götürerek tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve Almanya’yı iletişim-enformasyon üssü olarak kullanmasına izin veren Almanya, Kosova sorununda da doğal olarak müslüman Arnavutların yanında yer almıştır. Hiç şüphesiz bu ilgide, Kohl sonrası Sosyal-Demokrat yönetiminin A.B.D.-İngiltere yakınlaşmasından rahatsız olmasının rolü de büyük olsa gerekir. İki Almanya’nın bütünleşmesinden sonra, Orta Avrupa, Orta Doğu, Uzak Doğu, Orta Asya ve CIS ülkeleri ile Rusya Federasyonu’nda bağımsız politika yürüten bu ülkenin giderek tehlikeli bir “dev”e dönüşmesi karşısında, tedirginliği artan İngiltere’nin, Avrupa Birliğinin örgütsel disiplininden kopma pahasına A.B.D.’ne yanaştığı biliniyor. İşte Almanya’nın Yugoslavya’ya yönelik askeri harekâta destek vermesinin temelinde, bu ikili kombinasyona karşı şimdilik yalnız kalma riskini göze alamamasının bulunduğu da ayrıca değerlendiriliyor. Şunu da kaydetmek gerekir ki, Almanya’nın Arnavutluk ve Kosova’daki istihbarat-ajitasyon ve benzeri faaliyetlerinin önünün, gerek M.İ.T. ve gerekse Makedonya’da Üsküp üzerinden bölgeye yönelik olarak çalışan C.I.A. istasyonu tarafından kesildiğine, etkisizleştirildiğine ilişkin olumlu duyumlar alınıyor. Ancak bilinen gerçek şu ki, Bosna’daki müslüman Boşnakların katillerinin en büyük destekçisi olarak müslüman Arnavutlar arasında prestij ve imaj kaybına uğrayan BND, silâh akışını sürdürdüğü ve tüm dünyadaki Arnavutların nakdi yardımlarını Almanya üzerinden transfer ettiği ve de sırtını yalnızca U.Ç.K.’ya dayadığı için bölgedeki varlığını sınırlı da olsa hissettiriyor.

 Burada esas olan, Kosova olayları dolayısıyla şimdilik bir insanlık sorunu ama ileride A.B.D., Almanya, İngiltere gibi ülkelerin Servisleri marifetiyle yükselen bir Arnavut milliyetçiliğine doğru gitmesi kaçınılmaz olan Kosova sorununun Türkiye’deki yansıması. Türk Devletinin tüm gelişmeleri izledikten, olasılıkları değerlendirdikten sonra alternatifli senaryolar üretmesi, değişen durumlara karşı değişen görevler üstlenmesi ve önlemleri alması gerekmektedir. Çünkü, önünde sonunda Arnavut milliyetçiliği, en azından Arnavutçanın eğitim dili olarak kabulü istemiyle, Türkiye’de yaşayan ve -abartılı da olsa- 5 milyon civarındaki Arnavut kökenli vatandaşlarımıza da bulaştırılmaya çalışılacaktır. Türk Devleti’nin bugüne kadar dikkate almadığı bir başka sorun da Kosova Türkleridir. Müslüman Arnavut mültecilerle Kosovalı Türk mülteciler arasında insani yardım açısından bir ayrım yapmak mümkün değilse de, Türkiye, kaybedilmiş ülkelerimizin millli hatırası olan Türklere daha fazla ve özellikle sahip çıkmak durumundadır. Onlara Türk olmanın gururunu ve ayrıcalığını tattırmak zorundadır. Bu sahip çıkış, Türk olmanın, Türklük bilincini dış politikaya egemen kılmanın, tarihine saygının, köklü ulusal devlet olmanın kaçınılmaz gereğidir.. .

 1. Kosova’da Türk Olmak ya da Arnavutlaşmak

 Balkan Savaşından sonra Kosova’yı terkederken, daha doğrusu Kosova ulusal sınırlarımız dışında kalırken, geride tam 524 yıllık egemenliğin hâtırası olarak küçümsenemeyecek bir Türk topluluğu ile nice sanat eserleri bırakmıştık. Bu eserlerin en anlamlısı da hiç şüphesiz Meşhet mevkiindeki Sultan I. Murat’ın türbesiydi. Sırpların, Bulgarların ve Yunanlıların, gerek Balkan Savaşı sırasında ve gerekse savaşın hemen sonrasında sivil Türklere karşı sürdürdükleri etnik temizlik sırasında yüzbinlerce masum soydaşımız hayatını kaybederken, bir o kadarı da geri çekilen Türk askerleri ile birlikte İstanbul’a doğru kitlesel göçe başlamıştı. Türk Tarihinin en dramatik geri çekilişiydi bu. İstanbul’a ulaşabilenler, gerçi her ne kadar canlarını kurtarabilmiş iseler de, uzun süre açlık dahil her türlü sıkıntıyı çekmişlerdi. Ya geride kalanlar, farklı nedenlerle doğup büyüdükleri topraklardan ayrılamayanlar, ayrılmak istemeyenler?! İşte geride bıraktığımız Kosova Türkleri, tam 524 yıllık Türk egemenliğinin bedelini, kanları ve malları ile Sırplara ödemeye başlamışlardı, hâlâ da ödemekteler. Sadece Sırplara mı? Elbetteki hayır!.. Türklerden boşalan evlere, müslüman Arnavutlar iskân edildiğinde yeni bir tehdidin başlayacağını hiç kimse tahmin bile etmiyordu. Hazır camilerin, bakımlı evlerin ve verimli toprakların sahipsiz kaldığını duyan fakir Arnavutların göçü öylesine ani olmuştu ki, Türkler kısa sürede azınlık konumuna düşmüşlerdi. Kaldı ki, Sultan I. Murat’ın kanının akıtıldığı toprakları ortodoks-slav mantığı ile kutsal toprak olarak kabul eden ve Sırp milliyetçiliği ile özdeşleştiren Sırpların iskânı da hep bu kısa süre içinde gerçekleşmişti.

 Sırp-Hırvat-Sloven Krallığının devlet terörü yaratarak Türk azınlığını sindirmeye yönelik çabaları sonucunda, 1930’lu yılların başında onbinlerce Türk aile Kosova’yı terketmek zorunda kalmıştı. Bunların şanslı olanları karayolundan ve yaya olarak Türkiye’ye ulaşabilirken, bir kısmı da yollarda yitip gitmişti. İşte, Mustafa Kemal Atatürk, uluslararası nitelikteki nedenlerin ve gereklerin yanısıra, Yugoslavya ile Türk azınlığın sorunlarını “düşman” olarak değil de “dost” bir müttefik olarak çözebilmek; göç dalgasını durdurabilmek; Türk azınlığın yaşadıkları yerlerde varlığını sürdürmesini sağlamak amacıyla 27 Kasım 1933’de bir Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalanmasına önayak olmuştu. Her ne kadar bu antlaşmada Türk azınlıkla ilgili bir hüküm yeralmamışsa da göçlerin arkası önemli ölçüde kesilmişti. Kısa bir süre sonra da (9 Şubat 1934) Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında bölgesel güvenlik kuşağı oluşturmayı amaçlayan Balkan Antantı yürürlüğe sokulmuştu. İkinci Dünya Savaşı, neden olduğu tüm yokluk ve tahribata rağmen, başta Kosova olmak üzere Yugoslavya’da yaşayan Türk azınlığının en mutlu olduğu dönem olarak hatırlanıyor. Zira, bu savaşa kadar Türk azınlığa baskı uygulayanların kendileri, savaş süresince Alman baskısı altına girmişlerdi.

 Kosova Türkleri, ilk kez 1951’de Türkçe okulların açılmasıyla asimile edilme korkusunu üzerlerinden atmışlardı. Ancak bu defa tepki, milliyetçi Arnavutlardan gelmişti. Bu tarihe kadar sadece Prizren’de yaklaşık 50.000 Türkün şu veya bu şekilde Arnavutlaştırıldığını, milli kimliğini kaybettiği bilindiği için, bu defa Arnavut baskılarına karşı bir direniş başlatılmıştı. Bu arada Stalin yanlısı Rankoviç’in iktidardaki yükselişinin sürmesi üzerine iki ateş arasında kalan Kosova Türkleri, 1956-57 Yılları arasında Türkiye’ye yönelik bir göç dalgasına kendilerini kaptırmışlardı. Son olaylar öncesinde, Prizren’de toplam Türk nüfusu sadece 10.000 civarında. Geriye kalanlar da Priştine ve diğer kasaba ve köylerde yaşamaktalar. Bugün, Kosova Türkleri, Arnavutlardan ayırdedilmeksizin Sırp katilleri tarafından kitlesel biçimde imha ediliyor. Canlarını kurtarabilenler, başta Arnavutluk, Makedonya, Türkiye, Almanya, Karadağ gibi ülkelerde kurulan mülteci kamplarında yaşama savaşı veriyor. Ölüm ve açlık-hastalık arasında yaşama mücadelesi veren Kosovalılara etnik ya da dinsel açıdan ayrım yaparak yaklaşmak elbette ki insanlığa sığmaz. Ancak, Kosova Türkleri, tüm kamplar taranarak Türkiye’ye getirtilmeli. Parçalanmış aileler Türkiye marifetiyle birleştirilmeli, yaraları sarılmalı. Arnavut mültecilere her türlü insani yardım yapılırken, Türk asıllılara çok daha fazlası yapılmalı. Türk oldukları için 1913’den bu yana büyük acılar ve ıstıraplar çeken Kosovalı soydaşlarımıza, Türk olmanın gururu hissettirilmeli, bunca yıllık ihmalin, unutulmuşluğun tahribatı giderilmeli. Kosova sorunu sona erdikten sonra Arnavutlar memleketlerine gönderilirken, zaten sayıları çok az olan soydaşlarımızın Türk vatandaşlığına alınmasıyla çifte vatandaşlık hakkının sağlanmasına çalışılmalı. İsteyenlerin Kosova’ya dönmesine de -sırf o topraklarda tarihsel kimliğimizin muhafazası için- zorlama olmadan teşvik getirilmeli.

 2. Dost Değil, Hasım Bir Ülke Olarak Almanya

 Tarih şu gerçeği ortaya koymaktadır: Şovenizme, saldırganlığa, ırkçılığa dayalı milliyetçilikler, asla refah ortamında değil, aksine büyük acıların ve sıkıntıların yaşandığı dönemlerde gelişmektedir. Son olaylarla Arnavut milliyetçiliğinin ivme kazandığı da herkes tarafından bilinmektedir. Kısa vadede Türkiye’yi ya da Kosova Türklerini ilgilendiren bir sorun henüz yok görünüyor. Ancak ya orta ve uzun vadede?!. Özellikle de arkasında Almanya gibi müttefikler (!) varsa...

 Bu makale, bilimsel endişelerden uzak bir biçimde, dost görünen, Türk kamuoyunda hâlâ olumlu bir imaja sahip Almanya’nın gerçekte “hasım”, “düşman” bir ülke olduğu gerçeğine dikkat çekmek için yazılmıştır. Almanya’nın pek bilinmeyen profilinin ortaya konulmasına yöneliktir. Bu alanda yazılan uyarı niteliğindeki ilk makale olma gibi bir dezavantaja da sahiptir. Bir bilim adamı titizliğiyle saptanan hususların her biri ile ilgili araştırmaların ve yayınların yapılması, Türk halkının bilinçlendirilmesi ve yöneticilerin bilgilendirilmeleri açısından kaçınılmazdır.

 23 Nisan 1999 İtibariyle Almanya’daki mülteci kamplarındaki Arnavutların sayısı, Türkiye’dekinin yaklaşık ikibuçuk katıdır (yaklaşık 9.900 kişi). Alman İstihbarat Servisi BND, bugüne kadar kullandıklarının yanısıra, bunların ve daha geleceklerin içinden “çengel” atacağı Arnavutları hiç şüphe yok ki yetiştirecektir. Bu bir kehanet ya da tahmin olmanın ötesinde gerçektir. 1960’lı yıllarda, Türkiye’den Almanya’ya giden işçilerimiz arasında, “Kürt”, “Çerkez”, “Pomak”, “Boşnak”, “Arnavut”, “Laz” vb. kökenli vatandaşlarımızla, Marksist-Siyasal İslamcı-Ümmetçi-Tarikatçı ve de Mezhepçi vatandaşlarımız arasında “çengel” atılanların sayısı hiç de az değildir. Kamuoyumuz tarafından hiç bilinmeyen bir örnek vermek gerekirse, BND ilişkili bir akademisyen olan Dr. Wolfgang Feurstein, 1960’lı yılların başından itibaren Lazların ayrı bir ulus olduğu gerekçesiyle BND bünyesinde bir birim oluşturmuştur. Bu birim, önce masum bir biçimde, Karadenizli işçilerimiz arasından “Kaşkar Kültür Halkası” teorisine taraftar bulmaya çalışmıştır. Sıra, lazca alfabenin hazırlanmasına, sonra da bu alfabe ile yazılmış ders kitaplarının basımına ve dağıtımına gelmiştir. Lazcanın bağımsız ve yeterli bir dil haline dönüştürülmesi için akademik nitelikli çalışmalar yapılmış ve tüm yayınlar, folklorik nitelikteki periyodikler dahil, başlangıçta gazeteci, akademisyen ve turist kimlikli BND elemanlarının bavullarındaTürkiye’ye sokularak hedef bölgeye ulaştırılmıştır. Ancak, Feurstein’in yaklaşık 20 yıl öncesinde Türk makamları tarafından şüpheyle yakalanarak sorgulanması ve bir süre gözaltında tutulmasından sonra, bu iş Almanya’da laz bilinciyle yetiştirilen ikinci jenerasyon işçi çocuklarına havale edilmiştir. BND, sırf güvenlik gerekçesiyle ve Türkiye’yi uyandırmamak amacıyla, uzun yıllar bu tür yayınları posta yerine güvenilir kuryelerle bölgeye göndermeyi yeğlemektedir. BND’nin finanse edilmesi ile Türkiye’de 1994’ün ilk aylarında çıkarılan Türkçe-Lazca OGNİ adlı gazetenin mahkeme kararı ile kapatılması ve editörünün gözaltına alınması olayı ile 1992’de İstanbul Üniversitesi’nde aşırı sol örgütlere mensup öğrencilerin bir boykot eyleminde lazca yazılmış afiş asılması olayı, Alman medyasında Türkiye aleyhine defalarca kullanılmıştır. Bugün Alman üniversitelerinde laz kürsüleri mevcuttur. Nitekim, Yunanistan’da da laz kimliğini kabul eden yaklaşık 300 Türk vatandaşının burslu olarak üniversite eğitimi aldığına ilişkin duyumlar gelmektedir.

 Almanya’nın Türkiye düşmanı ayrılıkçı Kürtçü örgütlere, tüm şeriatçı tarikat ve radikal gruplara, Dev-Yol, TİKKO gibi terörist marksist örgütlere sağladığı akılalmaz boyutlardaki destek, hiç şüphe yok ki güvenlik birimlerimizin ve Dışişlerimizin bilgileri dahilindedir. Sağı-solu ve bölcüsüyle Almanya’nın kucak açarak destek verdiği, her ay mülteci-sosyal yardımı adı altında yüzmilyonlarca Mark ödediği bu vatan hainlerinden BND’nin beklediği ve talep ettiği tek hizmet, belli günlerde Türkiye Büyükelçiliği, Konsoloslukları, T.H.Y. ve Turizm Büroları önünde Türkiye aleyhine slogan attırmak; bu görüntüleri medyada kullanarak Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmaktır. Bir de olası bir gelişmeye karşı bu sürüyü “tetikçi” olarak kullanmaktır. Nedendir bilinmez, sokaktaki sade Türk insanı, Almanya’nın bu yönlerini hiç bilmez... Sadece Almanya mı?!. Elbette ki hayır!.. Abdullah Öcalan örneğinde görüldüğü gibi İtalya’nın, İskandinav ülkelerinin, İsviçre’nin, İngiltere’nin, Romanya’nın ve daha neredeyse bütün Avrupa ülkelerinin aynı senaryoyu sahnelediklerini bizim insanımız bilmez, çünkü devletimiz tarafından bilgilendirilmez...

 


Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: TÜRK-KAN - 16 Aralık 2007

 SOMUT ÖNERİLER:

1. Türkiye’de geçmişi Teşkilât-ı Mahsusa’ya dayanan Milli Merkez yapılanması yeniden canlandırılarak “Kosova Milli Merkezi” kurulmalıdır. Aynı şekilde, Kosova sorununu yurt içinde ve dışında savunacak sivil toplum örgütleri (dernek ve vakıf) yeterli sayıda oluşturulmalıdır. Gerek Kosova Milli Merkezi ve gerekse ilgili sivil toplum örgütlerinin yönetimi, A.B.D., Almanya, İngiltere, İsrail modellerine uygun biçimde profesyonellere bırakılmalıdır (amatörlere değil). Sorunun başından itibaren içinde yeralan Almanya’nın bu alanda NGO sıkıntısı bulunmamaktadır. A.B.D. ise, NGO oluşturulmasındaki sorununu yakın bir geçmişte çözümlemiştir (AFP Ajansının 31 Mart 1999 tarihli haber bülteninde, Başkan Bill Clinton’ın Beyazsaray’da “National Albanian-American Council” Başkanı Avni Mustafaj ile 15 dakika süren bir toplantı yaptığı ve bu toplantıyı Beyazsaray Sözcüsü David Leavy’nin de deklare ettiği belirtilmektedir).

2. 12 Eylül öncesinde “halklara özgürlük” sloganı kapsamında yeralan “Türkiye’deki Arnavutlara kendi dillerinde eğitim ve mahkemelerde savunma hakkı” söylemlerinin biraz farklısı, Kosovalı Arnavutların ılımlı lideri İbrahim Rugova tarafından Hürriyet Gazetesi yazarı Sayın Ferai Tınç’a ifade edilmiştir. Kosova olaylarından çok önce Rugova, Tınç’a Türkiye’de beş milyondan fazla Arnavut’un bulunduğunu söyleyerek “Arnavutça eğitim talebinde bulunuruz. Bu demokratik bir hak” demiştir. Türkiye’nin ileride Batı destekli bu tür taleplere karşı hazırlıklı olması ve kaynağa anında müdahalede bulunması zorunludur.

3. Türkiye ayrılıkçı nitelikte bir Arnavut milliyetçiliği hareketine karşı güvenlik önlemlerini şimdiden belirlemelidir. Türkiye’de yaşayan Arnavut kökenli vatandaşlarımız bugüne kadar Türkiye Devletine bağlı kalmışlardır. Ancak, Osmanlı İmparatorluğunda da bu bağlılıklarını sürdürürlerken, özellikle Balkan Savaşı’nda Kumanova’da Sırbistan Ordusuna karşı savaşan Türk Birliklerinin, tüm Arnavutlar arasında küçük bir oran olan ayrılıkçılar tarafından nasıl arkadan vuruldukları da, keza bu ihanetin tüm Balkan savaşının seyrini nasıl değiştirdiği de bir anekdot olarak hatırlardan çıkarılmamalıdır. Her zaman yeni yeni Esat Toptanilerin var olabileceği dikkate alınmalıdır.

4. Kosova Türkleri Türk Devletinin salt himayesine alınmalıdır. Bunun için projeler üretilmeli; sonuçları yakından takip edilmelidir. Türkiye, Yugoslavya ile bundan sonraki ilişkilerinde, Niş başta olmak üzere Yugoslavya’nın doğusunda yaşayan Türk azınlığını da dikkate almalıdır.

5. Almanya’nın salt bir hasım devlet olduğu gerçeğinden hareketle, güncel gelişmelere kolaylıkla adapte ettirilebilen esnek misilleme stratejileri belirlenmelidir. Almanya, Balkanlarda karşımızdadır. İran’a her açıdan destek vermektedir. Bu ülkedeki nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan ve temel insan haklarından mahrum edilen Azeri Türklerinin, Türkmenlerin, Karapapakların ve benzeri Türk azınlıklarının karşısındadır. Aynı şekilde, Doğu Türkistan Türklerine karşı Çin’e destek vermektedir. Keza, Orta Asya’da müttefik olarak kendisini Türk kabul etmeyen, Yunanistan’la Askeri Savunma Antlaşması imzalayan Özbekistan Cumhurbaşkanı İslâm Kerimov’u seçmiştir. Kısaca, Türkiye’nin çıkarları ile Almanya’nın çıkarları her yerde çatışma durumundadır. Almanya, diğer taraftan Türkiye’nin kendisine işçi vatandaşlarını kullanarak olası misilleme yapmasına karşı önlemini çoktan almıştır. Yıllar önce, “Türk işçileri tasarruflarını Alman bankalarından aynı gün çeksinler” yolundaki çağrıları değerlendiren Almanya, Türk işçileri arasındaki ideolojik-etnik ve dinsel ayrılıkları mükemmel biçimde derinleştirmiş; işçi kuruluşlarını provoke ederek birbirine düşürmüştür. BND’in bu yoldaki en büyük başarısı, Ermeni ve Kürt sorunu ile ilgili olarak Türkiye’nin yanında yer alan en etkili örgüt olarak bilinen Avrupa Türk Dernekleri Federasyonu’nu pasifize etmek olmuştur. Bugün bu örgütün yöneticileri olan eski ülkücüler, siyasal islamcılığın şemsiyesi altına girip, Milli Görüşçülerle, Kaplancılarla, Hizbulllahçılarla omuz omuza “Ya Allah Bismillah” sloganı atarak BND’ye hizmet sunmaktadırlar.

6. Türkiye, tıpkı Almanya’da ve diğer Batılı müttefiklerimizin biçtiği modele uygun olarak “İnsan Hakları Dernekleri”ni kurmak ve etkinliğini arttırmak zorundadır. Ülkemizdeki mevcut dernek, insan hakkı kavramını P.K.K.’lı teröristlerin hakkı olarak algılamakta; mevcut yasalara göre izin almadan uluslararası kuruluşlarla ve Türkiye aleyhine işbirliği yapmaktadır. Bu derneğin tasfiyesi, hukuka göre gereklidir, kapatılmaması ise Cumhuriyet Savcılarının ihmalidir. İnsan haklarına en fazla önem veren -başta Almanya olmak üzere- ülkelerin insan haklarına yönelik sivil toplum örgütlerinin yapılanması esas alınmalıdır. Bu cümleden, Türkiye’de devlet eliyle resmen oluşturulan ancak birkaçı dışında üyelerinin devlet bilincine ve sorumluluğuna sahip olup olmadığı tartışılan “İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu”nun gereği de kalmamaktadır. Zaten, Avrupa’da devlet eliyle resmen kurulan oluşumlara önem verilmemektedir. “Derin Devlet” olgusunun var olduğu Batılı ülkelerde, insan haklarını savunan sivil toplum örgütleri, kendi devletinin uygulamaları dışında sadece hedef hasım ülkelerin uygulamalarını eleştirmektedir. Özetle, A.B.D., İngiltere, Almanya gibi ülkelere kendi silâhları ile karşılık vermenin zamanı çoktan gelmiştir, geçmektedir...
   

7. Türkiye, dıştan gelen baskı ve müdahalelere karşı hazırlıklı olmak üzere, üniversitelerin, Ticaret ve Sanayi Odaları ve Borsaları Birliği’nin, T.S.K.’nin ve ilgili kurum ve kuruluşların en üst düzeyde temsilcilerinin yeralacağı “Kriz Koordinasyon Merkezleri” oluşturmalıdır. Akademik toplantılardan, resmen ilân edilmeyen ticari ambargolara, imza kampanyalarına, kontrollü nümayişlere kadar her türlü önlem bu merkezlerde karara bağlanıp uygulanmalıdır. En basitinden, İtalya örneğinde görüldüğü gibi, Türkiye ile iş yapan firmalar, çıkarları uğruna Türkiye adına lobicilik yapabilmekte, hükûmetlerini sallayabilmektedir.
   

8. Türk Devleti, önüne her an çıkarılan ve sırada bekleyen etnik ve mezhepsel sorunlarla ilgili olarak farklı dillerde konferans verebilecek; kitaplar yazabilecek ve hatta hasım ülkelerin etnik ve dinsel sorunlarını takip, özellikle insan hakları ihlalleri konusunda sorgulayacak düzeyde iyi yetiştirilmiş akademisyen kadrosuna sahip olmak mecburiyetindedir. A.B.D., Almanya ve İngiltere’nin gücü buradan gelmektedir. Türkiye her türlü dış baskı ve müdahaleye karşı hazırda beklemek; sonra da karşılığını vermek durumundadır.

 Atatürk Türkiye’si, 2000 Yılına girerken, çıkarlarına ve onuruna sahip çıkmak; “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..” özdeyişini hayata geçirmek zorundadır...


ALINTIDIR...
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: daglargibi - 19 Nisan 2013
Uck yi savunan Türkler e sasiyorum eger o kisi arnavut kökenli degilse ( ülkemizde arnavut kökenli olup arnavut milliyetciligi yapan binlerce insanin varligi malum aynen arap kökenli olup filistin icin agit yakanlarin oldugu gibi )neden uck yi savunur öyle ya uck arnavut milliyetciligi ni savunan bir örgüt müslüman kardesligi desen adamlar zaten göstermelik olarak ta islam i ortaya sürmezler uck lideri Thaci bizim icin arnavut önemlidir katolik müslüman ortodoks fark etmez demsiti ( örnek alinacak bir tavir ). Uck nin siyasi fikrinde zaten Kosova da Türk yoktur onlar osmanli zaamninda Türklestirilmis arnavutlardir ( aynisi ni bulgarlar da idda ediyordu ). Kosova icin arnavutluk devleti nin yan kolu demek dogru olur tek fark kosova daki arnavutlar daha irkci dir.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: giray-han - 20 Nisan 2013
UCK taraftarı kimselerin genellikle daglargibi kandaşımın dediği gibi Arnavut olup, o gaye ile UCK'ya destek verdiklerinden adım gibi eminim. Amma velakin Türk kanlı kimseler eğer ki destek veriyorsa, bu yine şuursuzluktan kaynaklanmaktadır. UCK bizim işimizi gören de bir örgüt değildir. İslamcılık gayesi ile destek verenler ise UCK'nın seküler bir yapılanma olduğundan haberdar olmadığından destek verdiklerini düşünmekteyim.
Başlık: Ynt: Kosova'da Türk düşmanı UÇK seçimi kazandı
Gönderen: meralodem - 21 Nisan 2013
Arnavutlar genel olarak sorunlu tipler, bunların öfkesi Türkler yerine yunanlar üzerine yoğunlaştırılmalı ki bizden daha fazla nefret ederler ve gerçekten de aslında yunanistanın kuzeyi hatta atinaya kadar olan kısım yunanlaştırılmış hristiyan arnavutlardan oluşur. Osmanlılar zamanında arnavutlar birçok kez yunan ayaklanmalarında kullanılmıştır ve şu an arnavutlukta Türk savaş gemileri yerleştirildi diye hatırlıyorum ama şunu unutmamak gerekir ki Türkiye'de inanılanın aksine arnavutlar Türklerden nefret eder, sırplarla beraber söyledikleri Türkü '' biz Türklere karşı avrupayı koruduk '' tur :D Osmanlıya karşı savaşmış skanderbeg veya iskender bey milli kahramanlarıdır ve Osmanlının son zamanlarında başı kesilmiş bir isyancı arnavutun cesedini istemişlerdir Türkiye'den en son olarak. Türkiye'nin yapması gereken Türkleri aşırı derecede desteklemek ve oradaki satranç oyununu iyi çözümlemek, buradaki halkların çoğu birbirinden nefret eder ve en zararsızları aslında Türkler ve evet Çingenelerdir. Bir Çingene bulgar-sırp-yunan-arnavut kadar kahpe ve şerefsiz asla değildir. Türkler ise Türkiye yüzünden bölgelerinin ekonomik olarak kalkınmalarını sağlar aslında. Bölgede kurulan Türk üniversiteleri Türklere büyük umut olacaktır çünkü arnavutlukta Türk köyleri hala bulunmakta ama Türkçe eğitim aldıkları için üniversiteye yerleşme oranları çok düşük ve lisede onlar için açılan tek bölüm diş hekimi teknisyenliği idi yanlış hatırlamıyorsam.