Gönderen Konu: Destân-ı Muhabbet -1-  (Okunma sayısı 2735 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı AĞASAR

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 354
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Destân-ı Muhabbet -1-
« : 31 Ocak 2012 »



Şiir, Hakan İlhan Kurt'un Destân-ı Gülizâr'ı  ile Onur Kutlu Öztürk'ün söyleşisidir...

Destân-ı Muhabbet -1-

'Rengârenk bir sayfada, rengârenk bir yazıyla...'


Şiir, Destân-ı Gülizâr ile başlar, ve Destân-ı Gülizâr ile devam eder... Şairlik 'hak edenin' olsun...

'gülizâr gözün aydın günün aydın şen ola
duman duman geldiler bir köşede üç muştu
sonra yağdılar tek tek ağdılar sağa sola
alnımı tuttular da geride tadı kaldı
ey gülizâr atalet ellerimde buruştu
kerem’i ve mecnun’u dahi ferhat’ı kaldı'


Gülizâr âlem içre cümle varlık kol kola
Katar katar çöküp de yıldızlar yere düştü
Şems'e gönül bileyen ay'ın geçtiği yola
Semâyı bend eyledim dolunay tahtı kaldı
Ey Gülizâr yakamoz gecelere üşüştü
Kıskanç mavilerimde hilâlin ahtı kaldı


'en güzel şiirimi ben sana yazacaktım
dağıt endamını bak segah ‘sürgün ülkemde’
ne resimler silindi neleri kaldı yarım
ey gülizâr sevin ki ruhum kanadı kaldı
fetvalar yırttı gönül en keskininden hem de
ne temaşası kaldı ne de biadı kaldı'



Gönül pınarı üzre köprüler kuracaktım
Kılıç yarası arkın sırrı 'fetih ülkemde'
Çok resimler perişan çokları artık kahrım
Ey Gülizâr hoş ol ki selleri aktı kaldı
Çay karası gözlerin demleniyor her demde
Ne tarifi tabiri ne de bir vakti kaldı



'haydi çarmıha gerin uğraşıyla bekir’i
mem bir sana mı kaldı yanıp yanıp tutuşmak
ey benim çakır hücrem ey sevdalar bakiri
geride açık mezar kürt’ün zılgıdı kaldı
gülizâr serim bağım avurtlarımda zambak
saçım sakalım ağdı zin’e ırgatı kaldı'



Mem kadar Zîn'e düşkün değildi hiç birisi
Diz boyu baş kaldırış bana mıdır metânet?
Nerede pusu kuran nerede tetikçisi
Tüm ruhum toplu mezar kürdün isyânı kaldı
Sardı çorak mekânları fitne fesad ihânet
Ağdı cümle evveli akla nisyânı kaldı


'nakşibendi tövbem dur etmedim farzet yemin
beynime dalan nurdan kaldırın o ricâli
doksandokuz zikirden ağlaşıyor tüm zemin
artık hiçbir cevvalin ne izahatı kaldı
ne de bir tamlaması dökülürken mecâli
yine Allah demişim hayy tesbihatı kaldı'




Nâkşibendi; bu bağı kuldan bağlamam gayri
Damarıma işleyen kor imân şahidimdir
Yüzüncü zikr'e erdim daha ağlamam gayri
Kelâm edip birledim kelâmın yâdı kaldı
Tûr dağında Mûsa'nın lisânı âhidimdir
Eski yeni tanımam ruhumda şâdı kaldı


'kaçak nebi ay nebi dövüştürelim gel de
âsapları bir hayk’ta ezip dağa kaçalım
aşkın neşriyatından uzunca bir tünelde
külleri göğü ağan volkan afatı kaldı
gülizâr sığınağım gözlerimde kıvılcım
vurgun yedi nefesim kalem anıtı kaldı'



Sevdâ Nebi zûl Nebi ozanların telinde
Her kaçışın ardından gökçe dağlar yorulur
Nefes nefese infâz seherlerin yelinde
Gazahlı! gazabının yalnızca adı kaldı
Kör döğüşü esaret hak divânda sorulur
Sürgün yedi gençliğim düzlüğün tadı kaldı

16 Aralık Cuma 2011/Sancaktepe
Onur Kutlu Öztürk
Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

Senin Ad'ın TÜRK !...


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!