Gönderen Konu: Destân-ı Muhabbet -2-  (Okunma sayısı 2704 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı AĞASAR

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 354
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Destân-ı Muhabbet -2-
« : 11 Şubat 2012 »



Şiir, Hakan İlhan Kurt`un Destân-ı Gülizâr`ı ile Onur Kutlu Öztürk`ün söyleşisidir...

 

Destân-ı Muhabbet -2-


Şiir, Destân-ı Gülizâr ile başlar, ve Destân-ı Gülizâr ile devam eder... Şairlik `hak edenin` olsun...

`daha ağlama sakın her hücrende bir irfan
sana rüzgarda sergin upuzun saçlar gerek
bilirim biliyorum seyrek kelâmım zindan
namık kemal yüzünden dik kıraatı kaldı
ben değilim sultana kafa tutan efelek
ey gülizâr nurunun zor istibdâdı kaldı`



Tek damla salık verme düşerim gözlerinden
Kirpiklerin yıldırım çarpar yalın bağrıma
Coşturdukça coşturan infiâl sözlerinden
Namık Kemal dilinde kâh vaveylâsı kaldı
Ey Gülizâr susarsam kimler uyar çağrıma
`Vatan yahut silistre` sathın belâsı kaldı
 

`postallar palet palet ezerken kerbelâ’yı
sana yandım gülizâr sensin zeynel’e ferah
dünyâ zalim bir saray savmadan kör belâyı
dizim çözüldü birden dehre hayratı kaldı
ey barut nazlım benim intiharım ki günah
ne basrası kerkükü ne de bağdatı kaldı`



Dermeden talan ettin Kerbelâ güllerini
Bağbanı Hak değil mi bu susayan bahçenin
Ey Gülizâr savalım Bağdat`ın küllerini
Oluk oluk kuruyan Yezid`in tası kaldı
Zincirine lâl oldum ağyâr eden lehçenin
Bir göğsüm kanar iken bir yanda yası kaldı
 

`kılıç şakırtısında dindi ebû müslim’in
ruhların göçü sıra ruhundaki murakıp
bu yer kimin enkazı şu zerr-i semâ kimin
göğsünde gençliğimin saf cevherâtı kaldı
ey benim aşk iksirim gitme beni bırakıp
ruh-ı mecruhumun tek hûş belâgatı kaldı`



Horasanî terk eyle bu diyâr sana dardır
Ruhun gitme kal dese bedenin ki pay olur
Her tutuştuğum cengin evvel âhiri ardır
Geriye ganimetin susmaz selâsı kaldı
Ey Gülizâr aşkınla gençliğim ki zây olur
Çepeçevre dikildim tunçtan kâl`ası kaldı
 

`şems’e doğmuşum ey yâr girmediğim gün mü var
yanına huzuruna o mahfuz dergahına
ravza-î hayâlinden sıtrederken sükutlar
âh o masum iklimin kır hissiyatı kaldı
yığınağım gülizâr medet aşkın şahına
pervânesi olmuşum gör saltanatı kaldı`



Geceyi şirk belleyip sabaha bilendiğim
Âfâkında Gülizâr başka bir yâr var mıdır
Tavâf edip âlemi kor üzre dolandığım
Mevlevî dergâhında yalnız rüyâsı kaldı
Tutuştu eteklerim aşkına düçâr mıdır
Gönle nakşeden turun göze riyâsı kaldı
 


`dandanakan amadem gazneli’nin sırtına
selçuklu’dur serverim ne devletler kurarım
ne devletler yıkarım benzim cenkte fırtına
cenk kurudu gülizâr hâle sebâtı kaldı
salladı meyvesini bûseler çakım çakım
aşk meydan uğraşında bana isnadı kaldı`



Gökler bilir erkimi asılı durur tuğum
Hicâba meyletmedim ercesine savaştım
Ey pençesi kartalım ey narin huylu kuğum
İki başın Gülizâr tek mülemmâsı kaldı
Uğrunda nice meydan nice nehirde taştım
Çağlayan bu heybetin arkı membâsı kaldı
 

16 Ocak 2012/Sancaktepe
 
Onur Kutlu Öztürk
Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

Senin Ad'ın TÜRK !...


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!