Türkçü Turancı Otağ

TÜRKLÜK ve TÜRK DÜNYASI OTAĞI => TÜRK KÜLTÜR ve MEDENİYETİ => Konuyu başlatan: Çağrıbey - 30 Aralık 2011

Başlık: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ

Kaynak / Eser Sahibi : Dr. Nesrin FEYZİOĞLU*

Kopuz, Türk kültür tarihi içinde çok önemli bir yere sahip olduğu için, Türk tarihi ve folkloru ile ilgilenen her bilim adamının ilgisini çekmiştir.
Yazılı kaynaklar kopuzu, bin yıl öncesine kadar götürebilmektedir. Mûsıkî tarihine başlangıç sayılabilecek kadar eski bir geçmişe sahip olan Türk Mûsikîsi'nin millî sazı "Kopuz" hakkında etraflı ilk bilgiyi, pek çok tarihî kaynağa başvurarak, Fuad Köprülü verir. "Türk Edebiyatı'nın Menşeié isimli eserinde, Türk şiirinin kaynağını izah eden Köprülü, kopuzun millî edebiyatımızdaki yerini, önemini belirtirken, aynı zamanda Hun Türklerinde mûsıkî hayatına dair ilk bilgiyi de vermektedir. Bu bilgiye göre; milattan önce Hun Türklerinde saray erkânına mûsıkî âletlerinin hediye olarak verilmesi millî bir adet halindedir. Periskes Rheter, V.yüzyıl Hunlarından bahsederken; Hunların Türkülerinin ve kahramanlık destanlarının olduğunu kaydeder. Tanık olarak da Attila'nın hükümet merkezine girdiği zaman, Hun kızlarının kendisini Türkülerle karşılamalarını ve akşam Attila'nın sofrasında iki Hun ozanının hazırladıkları Türkülerle onun zaferlerini övmelerini gösterir1.
Tukiyu Türklerinin mûsıkîye büyük önem verdiklerini, erkeklerin "Hyupu" isimli bir müzik âletini çaldıklarını ve bu âletin de kopuzdan başka bir şey olmadığını Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz.2
Kopuz hakkında tesadüf edilen ilk metinler, Uygur Türklerine aittir. Bu metinleri inceleyen Pelhut, bir metinde Uygur Türklerinin İdikut adı verilen hükümdarlarından Bökü Kağan'ın gayet güzel kopuz çaldığını ifâde etmiştir.3 Bir başka araştırıcı, Pelliot, yayınladığı metinde; Uygur şehzadesinin fevkalade güzel kopuz çalıp söylediğini nakletmektedir.4 Ancak Uygurlarda bu âletin yapısı ve biçimine dair kesin bir bilgiye rastlanmamıştı
Uygurlarda kadın ve erkeklerin bir araya toplanarak mûsıkî âletleri çalıp, raksettikleri ve şarkı söylediklerini belirten kaynaklardan bazıları da Çinlilere aittir. Uygurlardan sonra eski Türk hayat ve ananelerini olduğu gibi korumuş olan Altay Türklerinin de kullandıkları başlıca mûsıkî âleti kopuzdur. Baksılar bütün icraatını bu âletle yapmakta idi.5
______________________________________________________

1M. Fuat Köprülü, "Türk Edebiyatının Menşei", Milli Tetebbular Mec. s. 57-63.
2 Ahmed Caferoğlu, "Cihan Edebiyatında Türk Kopuzu I" Ülkü Mec. C.XII, sa: 71, s. 394.
3 Radloff: Das Schamenthum Hend Sein Kutlus s. 59.
4 Pelliot, La version ouigure de'l histoire des princes kalyanamkara et Papamkara T. Oung pao XV. Leiden 1914, s. 258-259.
5 Ahmed Caferoğlu, a.g.e, s. 394.

* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI’NDA VE ANADOLU’DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Baksı, destan dönemi Türk Edebiyatında kopuzla birlikte anılır.
Radloff, lugatinde baksı kelimesini, kopuz vasıtası ile Şamanlık yapan “Kırgız şamanı” olarak izah eder.6 Kırgız baksıları, kopuz çaldıkları zaman bütün cinleri kendilerine tâbi kıldıklarına inanırlardı. Bütün icraatı ile Kırgız ananelerini yaşatan Baskılar, düğün meclislerinde bulundukları gibi ağır hastaların tedavisi için de davet edilmekte idiler.
Kopuzun Kelime Anlamı :
Kopuzun kelime anlamı ve söyleniş farklılıkları kaynaklara göre değişiklik göstermektedir.
Kaşgarlı Mahmud, kopuzu Arapların kullandığı uda benzeterek, “kobzamak”, “kobzaltmak”, “kobzatmak”, “kobuzlug”, “gobsalmak” gibi aynı kökten türeyen bir takım kelimeleri belirtmekle yetinmiştir Kaşgarlı’nın buçı, buçı kupuz çalgısı için verdiği karşılık ise “inleyen utlardan bir ut, kaz göğsü adı verilen sazlardan bir saz” şeklindedir.7
“XIII. yüzyılda yazıldığı bilinen İbni Mühenna lugatinde ‘kobur’ isimli bir çalgıdan söz edilir. Bu çalgı, Altay Türkleri arasında ‘kopur’ ve ‘kuur’ adları ile anılmaktadır.”8
1363 yılında yazılmış olan Kuman – Fars – Latin lügati Codex Cumanicus’da “Sonator” çalgıcı kopuzcu manasında “cobuhçi” ve ondan türeyen “kopsaptrur”, “kopsagan” gibi fiillere rastlanmıştır.9
Houtsma lugatinde bu kelime, “kobuzcu” şeklinde anılmakla tashîh edilir. Araştırmacı Nemeth Gyula ise “Kobuhcı” kelimesini Peçenek şivesindeki şekli ile tesbit eder.10
Gazimihal, Kopuz sözcüğünün bu günkü boğaz (kop-boğz) kelimesi ile yakın bir anlam içerdiğini söylemektedir.11
Kopuzun “telli-mızraplı” ya da “telli-yaylı” bir çalgı olduğu tartışmalıdır. Reinhard, “Kolca kopuzun yaylı bir saz olduğunu ve rahatlıkla kullanılabilmesi için uzun bir kolunun olduğunu, söyler.”12 Wambery ise; “Türklerin ilk kullandığı çalgının sıbızga olduğunu kopuzun ise onun gelişmiş bir şekli olduğunu, yaylı kopuzun yaysız kopuzdan daha sonraki bir merhale olabileceğine dikkatleri çeker”.13

_______________________________________________

6 Radloff, Lugat, C.IV, s. 1446.
7 Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lugati’t-Türk Besim Atalay Çevirisi, 1331, II. 185, 289.
8 Gazimihal M. Ragıp age., s. 19.
9 Geza Kuun, Codex Cumanicus, Budapestini, 1880, s. 103.
10 Nemeth, Die inschriften des Schatues Von Nagy-Szent-Miklos, Budapest 1932, s. 54-56.
11 Gazimihal M. Ragıp, age. s.15.
12 Reinhard, Kurt Et Ursula, “Die Musik Der Turkei” de traduction et d’adaptation, Buchrt (Chastel) 1969.
13Gazimihal M. Ragıp, age. S.14-17.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI’NDA VE ANADOLU’DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Kopuzun Şekli ve Türk Topluluklarında Kopuz :

“İlk Türk kopuzunun göğüs kısmı deriden imal edilmiştir. Sapında perdeler bulunmaktadır ve telleri at kılından yapılmıştır”.14 Tarihçi Hammer, “kopuzun ahşap göğüs kısmının XVI. yüzyılda Anadolu Türklerince yapıldığını belirtir.”15 Ataman’a göre, “uzun saplı armudî veya üç kenar gövdeli olup, önceleri perdesizken Anadolu’ya gelişle birlikte bağırsak ya da at kılından yapılan telleri madenî tele dönüşmüş, sapına perdeler bağlanmış bir çalgıdır.” 16
“Kırgız kahramanlık destanî şiir anlatımı, herhangi bir aletin eşlik etmediği tek sesli (monodik) bir özellik gösterir, aksine lirik Türkü söyleyicisi ve lirik aşk destanları anlatıcısı olan akın, solo icralarda kullanılan bir müzik aleti olan komuz çalar. Kırgız komuzu ud tipinde telli bir çalgı olup, üç telli ve perdesizdir.”17 Komuz kelimesi, Dede Korkut Kitabı’nda geçen kopuz ile ilişkilendirilmektedir. Kopuz, Dede Korkut Kitabı’nda ozanı da ifade eden “Kolca kopuz getürüp ilden ile bigden bige ozan gezer. Er cömerdin er nakesin ozan bilür.” sözüyle yakından alakalıdır.18
Uygurlarda olduğu gibi Kıpçak kopuzunun da şekline dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak kopuz, Kıpçak Türk mûsıkî hayatında ve edebiyatında çok önemli bir yer tutmuştur. Kıpçak Hanı, Rus hükümdarı Monamah’ın ölümünü duyurmak ve kardeşinin vatanına geri dönmesini sağlamak için mugannisini, kopuzcusunu göndermiştir. Bunu yapmakla haberci kopuzcunun görevi, hükümdarın kardeşine Kıpçak şarkıları okuyarak, hükümdarın ölümünü hatırlatarak sureti ile onu etkilemek, duygulandırmak ve geri dönmesini sağlamaktı.
Kopuz, tarih içindeki seyahati sırasında geçtiği coğrafyalarda onu kullanan toplulukların şarkı ve melodilerine göre şekillenmiş, Türk kavim ve kabileleri arasında başka mûsıkî âletleri ile karışmış ve farklı bazı sazlar da kopuz ismi ile anılmıştır. Bu sebeplerle olsa gerek, Türkler arasında asırlardan beri kökleşen kopuz, kendi aslî şeklini her yerde muhafaza edememiştir.19

_______________________________________

14 Gazimihal M. Ragıp, éKopuzdan Son Hâtıralar”, TFA, C.VI, sa:144, Temmuz s.2437-2438.
15 Gazimihal M. Ragıp, “Baş Ozan Korkut Ata ve Onun Yelteme Kopuzu”, TFA C.V sa:104 Mart !958 s.1653-1654.
16 Ataman S. Yaver, Anadolu Halk Sazları, Burhanettin Matbaası, İstanbul 1938, s.11.
17 Reich Karl, Türk Boylarının Destanları (Çev. Metin Ekici), Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TDK Yay. 805, Ankara 2002, s.108.
18 Ergin Muharrem, Dede Korkut Kitabı, 2 Cilt TDK Yay. Ankara 1958-1963, s.169, 219.
19 Bu konuya Kopuzun Mûsıkî içindeki yeri başlığı altında değinilecektir.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Elde edilebilen en eski bilgilere göre, eski millî Türk kopuzu, bir gövde üzerine gerilen teller ve bir saptan ibaret olup, parmaklarla tellere dokunulmak sureti ile çalınan bir sazdı. Çok geniş bir kullanım alanına sahip olduğu için bir çok farklı tanımı yapılmıştır.
Köprülü’ye göre kopuzun; kopuz-ı rûmî ve kopuz-ı ozan olmak üzere iki şekli vardır. Ozan kopuzunun bütün telli sazlardan daha uzun bir kâsesi vardır ve üç tellidir. Rûmî kopuz ise beş telli olup, daha çok uda benzeyen bir sazdır.
M. Ragıp Kösemihal, kopuzun XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Avrupa’da kullanılan Tambur örnekleri olup, “colachon”, “coluchon”, “colasicione”, “colacio” gibi isimlerle çalgı müzelerinde yer aldığını söylemektedir. Kösemihal, “Şemsi Yastıman ve Kopuz” isimli yazısında da, kopuzun mızrapla çalınan bir saz olduğunu ifâde eder.20
İlk Türk müzikologlarından Abdülkadir Merâgî ise “Bir tahta parçasını oyarlar ve küçük bir ud şekline koyarlar. Yüzüne deri gererler, üzerine beş tane çift tel bağlarlar” şeklinde tarif ettiği kopuzun düzeninin de ud gibi olduğunu söylemektedir.21 Bu kayıt, kopuz ve ud arasındaki ilişkiyi göstermesi bakımından önemlidir.
Kopuzun çeşitlerinden biri, Bucı Kopuz’dur. Bu “kaz göğsü” adı verilen sazlardan biri olup, bir çeşit uddur.22
Kopuz, eski Türk topluluklarında da farklı şekillerde tanımlanmıştır: Kırgızlarda ve Kazaklarda, Lewşin’in yaptığı tarife göre, eski Rus kemanına benzer ve içi oyuktur. Bir çanağı vardır. Çanağın üst tarafına bir sap takılmıştır. Telleri oldukça kalın olup, at kılından yapılmıştır. Viyolonsel gibi iki diz arasında sıkıştırılarak icrâ edilmektedir. Viyolonsel gibi tonu da oldukça kabadır.23
Kafkas Nogaylarının kullandıkları kopuz da yapısı itibarı ile aşağı yukarı Kırgızlarınkine benzemekte ve yayla çalınmakta olup, iki telli keman gibidir.

______________________________________________

20 M. Ragıp Kösemihal, Halk Mûsıkîsi Araştırmalarının Mûsıkî Tarihine Yardımı XIII. Beynelmilel Antropoloji ve Prehistorik Arkeoloji Kongresi Tebliğler Kitabı Ank. 1939, s. 295.
21 Murad Bardakçı Abdülkadir Meragî, İst. 1986, s. 91-99.
22 Divan-ı Lügati’t Türk III, 129 ( Besim Atalay, Çev.) s. 173.
23 Efron Brokgauz, Rus Ansiklopedisi, S. Petersburg 1895, s. 30, s. 496.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Orta-Asya Türklerinden sonra kopuz özellikle Anadolu Türklerince benimsenmiştir. Arap tarihçilerinden İbn-i Haldûn, eserinin mukaddimesinde mûsıkîden bahsederken, kopuz ile alakalı olarak şunları söylemektedir: “...diyar-ı garb’da âlât-ı gınanın bir sınıfı dahi hepsi hava için tecvif olunmuştur. Zikrolunan âlât-ı evtârın bazısı bir kürre-i müstedine kıtası şekil üzere masnudur ki tanbur ve kopuz bu nev üzere mamuldur.”24
Orta-Asya kavimlerince sevilerek çalınan kopuzlar, kullanıldıkları mahallelere göre hem şeklen hem de icra ediliş tarzı ile eski kopuzdan farklıdır.
Özbeklerde kopuzun gövdesi bir kuyruk, bir çanak, bir sap ve bir başlıktan ibarettir. Kuyruğun üstü kalın deri ile kaplıdır. Çanağın üstü açıktır ve kuyruk ile çanağın uzunluğu sap ile başın uzunluğuna eşittir. Kopuzun iki teli vardır. Her tel bir boğum at kuyruğu kılından yapılmıştır. Birinci tel boğumun kılları, ikinci telinkine nisbetle daha azdır.25
Yine bugün, Minusin Altay Türk kopuzlarının bir, iki ve üç telli oldukları ile ilgili bilgiler ileri sürülmüştür.
Kazakistan’da halen tek ve çift çanaklı yayla çalınan kopuzlar mevcuttur.
Bir Mûsıkî Aleti Olarak Kopuz
Bir manzum eserin ezgi olmaksızın sözlü kültürde yaşama şansı zayıftır. Ayrıca destan anlatıcısı için de ezgi ve müzik aleti çok önemlidir. Müzik aletinin kullanımı ile destan anlatıcısı, anlatımı gözden geçirme, soluk alma, vurgu gerektiren bölümlerde vurgu yapma şansını elde eder. İlk sözlü ürünlerden olan bilmeceler ve atasözlerinin bünyesinde bir mûsıkînin varlığı hemen hissedilir. Sözlü kültür ürünlerinin uzun süre halk hafızasında yaşamasını sağlayan ezgi, yazılı kültüre geçişle önemini yitirmeye başlar. Ozanların okudukları Türkü çeşitleri iki türlüdür. İlki herkesçe söylenip bilinen eserler ki bunlar anonim eserlerdir. Diğeri ise bu sanatçıların kendilerinin doğaçlama olarak okudukları eserlerdir. Bunlara da “obon” adı verilirdi. “Obon sallamak” Türkü sallamak, Türkü söylemek anlamlarındadır.26
Ozanların icralarına eşlik eden yegâne çalgı da kopuz olmuştur. Binlerce yıl evvel düğünleri, eğlence yerlerini, yarı resmi dinî ayinleri, Han’ın meclisini kısacası Türk sosyal hayatını şenlendiren ve onun bünyesinde kökleşen mûsıkî, çok eski devirlerden beri başta kopuz olmak üzere çeşitli mûsıkî âletleri ile icra edilmiştir. Grenard, eski Turfan Vahası Türkleri ile yakından ilgili olan tarihçilere dayanarak Türkler için “seyahate çıktıkları zaman bile kendi millî mûsıkî âletlerini beraberlerinde götürmekle, Türkler, kendi bediî zevklerini okşamaktan geri kalmamışlardır” ifadelerini kullanır.27

________________________________________________

25 Pîrî – Zâde Mehmed, İbn-i Haldûn Tercümesi, Mısır 1275, s. 492.
26 A. Fikret, Özbek Klasik Musıkası ve Onun Tarihi, Semerkand – Taşkent, 1027, s. 42-43.
26 Ögel Bahattin, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, TTK Basımevi, Ankara 1988, s.428.
27 Fuat Köprülü, agy. s.. 64.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
XIII ve XIV. yüzyıllara doğru kopuzun bir mûsıkî âleti olarak Türkistan Türkleri arasında geniş bir sahaya yayıldığı görülür. “Yedi Su vilâyeti Süryânî-Türk mezar taşları tanıtılırken bunların içinden Mengü-Taş-Tay isimli bir kopuzcunun tanıtılması, bu devirde bu sahalarda Türkler arasında kopuzcuların mümtaz bir sınıf oluşturduklarını göstermektedir.”28 Çağatay Edebiyatı üzerinde yapılan araştırmalar, millî bir Türk mûsıkîsi âleti olan kopuzun Türkistan Türkleri arasında çok önceleri tanınıp bilinen bir saz olduğunu göstermektedir. Şair Mir Haydar Meczub Timurîlerden İskender Mirzâ’ya sunduğu Mahzenü’l Esrâr Tercümesi’nde, kopuzdan söz ederek, bu âletin saray ve halk arasındaki mevkiini belirtmiştir.
Özellikle Oğuz Türkleri arasında yaygın olan kopuz, tamburaya benzeyen telli bir çalgıdır. Oğuzlarda ozanların çaldığı, Altaylarda ise şamanın dansına eşlik eden bu saz, şimdiki bağlama âilesinin de atasıdır. Kopuz, Karakalpaklarda “dutar”, “gıjjak”, Türkmen bahşılarda ise “dombra” olarak karşımıza çıkar. “Kazaklar arasında kopuz, Şamanın büyücü haline geçişini sağlayan baksının kullandığı çalgıdır.”29 Chadwick eserinde Kazak baksısının sihirli tedavilerini gerçekleştirmesi ve kötü ruhları kovması sırasında kopuzun rolünden bahseder. “Bahşının davul olmaksızın ircaının büyük kısmını oluşturan şiiri seslendirirken kopuzu kullandığını, böylelikle vecd halinin de gerçekleştirildiğini belirtir.30
Üzerindeki at sembolüyle kopuz, tıpkı ritüel bir alet ya da şaman ayininde kullanılan bir davulun şamanı diğer dünyaya taşıyan atı gibi kabul edilir, şâir-destancıyı başka yerlere götürür.31 Eliade, kopuz ve müziğini şaman davuluna eş değerde tutarak sembolik bir değer yükler. Nitekim Buryatların at başlı sopalarını da aynı sembolik değerle açıklar.
Kopuzun Anadolu sahasında daha çok “yelteme” olarak ortaya çıktığı görülür. Bir tür kopuz olarak tanımlanan yelteme, yel gibi hızlı anlamlarını içerir.
Evliya Çelebi “Korkut Ata’nın çaldığı kopuz olan yeltemenin iki bam telinin ve kirişlerinin arasında bir telnini bulunduğunu söyler.”32

_________________________________________________

28 Ahmed Caferoğlu,” Cihan Edebiyatında Türk Kopuzu I” Ülkü Mec. C. VIII, s. 48, s. 411-426.
29 Chadwick H.K. and N. K., The Growth of Literature, 3 vols, Cambridge, 1932-40.
30 Chadwick, age.s.210/Eliade Mircea, Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy (Trans. N.R. Trask) Bollinger ser., 76 Princeton N:J 1964, s. 174.
31 Reich Karl, age. s. 109.
32 Gazimihal M. Ragıp, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Kültür Bak. Yay. Ankara 1975, s. 15
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Kopuz, Anadolu sahasında “şeştâr” ismi ile de anılmıştır. Altı telli olan bu saz, daha çok İran ve Azerbaycan Türklerince tanınıp bilinmektedir. Eski eserlerde bu çalgı altı telli kopuz olarak yorumlanmıştır.
Türk boylarında çeşitli isimler altında ve farklı biçimlerde görülen kopuzun, söz konusu toplulukların melodi yapıları, örgüleri, okuma tonları, anlatılarındaki müziksel motifler, öykü yapısı aşk ve kahramanlık şiirlerinin terennüm özellikleri gibi birçok etmenle şekillendiği görülmektedir. Bu durum ancak etnomüzikolojik bir çalışma ile açıklanabilir, değerlendirilebilir.

Anadolu Sahasında Kopuz:

Fuad Köprülü, eserlerinde kopuzun Anadolu sahasındaki önemini izah ederken Dede Korkut’tan başlayarak, sırası ile İbn-i Bibi, Âşık Yûnus, Gülşehrî, Revânî, Şeyhî, Deli Lutfî, Yahya Bey vs gibi şâir ve âşıkların kopuzu severek işlediklerini belirtir.33
İlk yazılı metinlerimizden olan Dede Korkud Hikayeleri’nde, mûsikîden, dolayısı ile kopuzdan izler vardır.
Zeki Velîdî Togan’ın; “Türklerin mûsıkîsi ve hikmet pîri, Göktürk zamanındaki Oğuz yabguları nezdinde bulunan Türk hâkimi nitelikleri ile tanımladığı Dede Korkud,”34 Oğuzlarda, kopuzun ve genel olarak ozanlığın da pîri sayılmıştır.
Korkud Ata, ilk kopuzu yapan ve şamanlara kopuz öğreten ilk şamandır.35 Hikayelerde diğer mûsıkî unsurlarının yanında kopuz 19 kez geçer. Kopuzun, Kolca Kopuz, kolça kopuz isimleri ile hikayelerde geçtiği bazı bölümler, metinlerde geçtikleri yerlere göre şöyledir:

“Beyreği dahı getürüp kopuz çaldırırlardı.”  43/1
“Aydur-Hânım! Maksûdum oldur ki ere varan kız kalkup oynaya men kopuz çalam didi.” 52/200
“Ere varan kız menem çal kopuzunu oynayayın.” 52/23
“Beyrek kopuz çaldı oynadı.” 52/26
“Ere varan kız yerinde dura kalka kol saluben oyun göstere men kopuz çalam didi.” 52/35
“Ozan geldi Yelteme* çaldı. 91/29

Kolca Kopuz :

“Aydur Hey kırk işüm kırk yoldaşum! Neye ağlarsız?
Kolca kopuzum getirün menim didi.” 87/13
“Mere! Kolca kopuzum çalun, öğün meni” 91/3

Kolça Kopuz :

“Kolça kopuz getürüp ilden ile bigden bige ozan gezer.” 2/20
“Kolça kopuzum elüme virün ol yiğidi ben döndüreyim” 13/16
Dirse Han’un elini şeşdiler. Kolça kopuzun eline verdiler.”36

________________________________________________

32 Gazimihal M. Ragıp, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Kültür Bak. Yay. Ankara 1975, s. 15.
33 Fuat Köprülü, “Türk Edebiyatının Menşei”, Millî Tetebbular Mec. II, s. 65.
34 Zeki Velîdî Togan, “Türk Destanı’nın Tasnîfi” Atsız Mec. Sa:. 9, s. 53.
35 Kopuz ve Tanburanın Mucidi, İslam Ansk. İst. 1955 II/865.
36 Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkud’un Kitabı, İst. 1973, s. 13, 87, 91/ Saim Sakaoğlu, Dede Korkut Kitabı İncelemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Sel-ün Yay. Konya 1998
*Yapılan araştırmalarda kopuzun yerine kullanılan bir isim olduğu, hatta bir tür kopuz olduğu kabul edilmiştir.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Son dönem eserlerinde kopuz, Yelteme adı ile karşımıza çıkar.
Sûrnâme sahibi Numân Çelebi, eserinde yer yer sâzendelerden bahsederken (s.89, 141, 165, 181, 261)’de Kopuz ve yeltemeden söz açmıştır.

“Dâima olsa musâhib nola dildâre kopuz
Her ne telden çalar isen ayur ol târe kopuz

Ey tabîb-i dil ü cân nabzını tut hâlini sor
Eğilir hasta olup derd ile bî-çâre kopuz

Âşıkın gibi döğer daireden göğsünü def
Her ne dem cevrin elinden gele gülzâre kopuz

Düşürüp kendi havasına ikiz yeltemesin
Kıldı ol yâr-ı kamer çehreyi âvâre kopuz

Yalvarup gâhi dizin gâhi elin öpmez idi
Âşık olmasa Revânî ol cefâ-kâre kopuz

Kopuzu sevgiliye musâhib kılan, derde ortak eden Revânî,

“Kopuz gibi kanı bir hûb-âvâz
Ki sâzun cümlesinden ola mümtaz”

beytinde olduğu gibi, kopuzu bütün sazlardan seçkin , güzel sesli bir saz olarak karşılamakla birlikte bir süre sonra yazdığı;

“Götürüp mihr-i felek bezm-i cihândan kopuzu
Başladı çalmağa şeştârı yine halk-ı âlem”

beytinde de kopuzun revaçtan düşmeye başladığını ve yerine şeştârın geçtiğini üzülerek belirtir.37
Ünlü seyyâh Evliyâ Çelebi, kopuz hakkında bilgi verirken, kopuz icracılarının isimlerini de verir. “Kopuzcular 40 neferdir. Kopuzu icad eden Hersekzâde Ahmed Paşa’dır ki Fatihin vezirlerindendir. Bu saz, Bosna, Budin, Kanije, Eğri, Tameşvar gibi serhad halkına mahsustur. Üçer tellidir. Bu sazdaki üstâdlar, Çelenkli Şahbaz Ağa, Sührâb Ağa, Yamalı Receb Ağa, Boşnak Memo Ağalardır. Bu sazcılar, altı fıkra olup, altıncı fıkra Rast makamına yakın Mâhûr yaparak geçerler.”38
Evliya Çelebi, ayrıca “Yusuf Zeliha” adlı eser sahibi olan Şemsi Çelebi’nin mûcidi olduğu bir sazdan da haber verir. Ancak bu bilgilerin tarihi varlığının Evliya Çelebi’nin haber verdiğinden çok daha önceye dayanan kopuzla hiçbir alakası yoktur.

__________________________________

37 Rıdvan Canım Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve İşretnâme, Akçağ Yay. Ankara, 1998, s. 145
38 O. Şaik Gökyay, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 1. Kitap, yapı kredi yay. İstanbul, 1995 s.207/a, 304
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Türk dilinin mimarlarından olan Yûnus da kopuzu, şeşte ile birlikte anar.

“Ey kopuz ile şeşte
Aslun nedür bu işte
Sana suâl sorarım
Aydıver bana uşta

Yûnus imdi Sübhânı
Vasfeylegil gönülde
Ayru değül âriften
Bu kopuz ile şeşte”

Yûnus’ta birlikte kullanılan kopuz ve şeşte (çeşte) araştırmalara göre kopuzun altı telli şeklidir.39
Tarih içinde ozan, Anadolu sahasında yerini âşığa, saz şâirine bırakmıştır. Hikmet Dizdaroğlu, “saz şâirleri ozanların torunlarıdır. Ozanlar daha sonraki yüzyıllarda yetişen saz şairlerinin atalarıdır. Ozanlık geleneği saz şairlerinde değişik biçimlerde varlığını sürdürmektedir”40 ifadelerini kullanarak ozan ile saz şâiri arasındaki kültürel köprüye dikkat çeker.
Kopuzun yerini bıraktığı bağlama âilesi de saz şairinin kendini takdîmi, gücü, ritmik tamamlayıcısı, kendini ifâdesi hatta kendisi olmuştur.

Âşık Veysel’de, vekil, sırdaş, gizli dertlerin ortağı, yas tutup ustasını unutmayacak derecede yakın ve özel bir yerdedir. Veysel;

”Yanından göğsünden açılır yara
Yar gelmeden yaraların elletme”

diyerek ona bir kişilik verir. Âşık Dertli’de sosyal bir tenkid vasıtası, sadece çalanın anlayabileceği kadar dili özel bir saz olarak karşımıza çıkar.41
Pîr Sultan’da sazın ağacının Kâbe’nin kapısı, Hasan Hüseyin’in beşiği, Düldül Atının eğeri ile aynı olması sebebi ile kutsallık yüklenmiştir.42
XVI. asır saz şâirlerinden Karacaoğlan’ın vasiyeti, saza verdiği önemi ifâde etmek için yeterlidir. Akşehirli A. Hamdi Efendi: Karacaoğlan’ın Maraş-Cezel Yaylası’nda vefat ettiği zaman vasiyeti ile tenha bir pınar başında defnolunduğunu, sazı çürüyünceye dek başucunda asılı durduğunu nakleder.43
Kopuzun hatırası olarak Anadolu’da bir çok yerleşim adı bulunmaktadır.
Çalgı olarak ta Kars, Ordu, Konya ve Isparta’da hâlâ kullanılmaya devam etmektedir.

39 Kösemihal Mahmut Ragıp, Kopuzdan Son Hatıralar, TFA 1994 s.2.
40 Hikmet Dizdaroğlu, Halk Şiirinde Türler, TDK Yay. Ank. 1989, s. 18.
41 Hikmet Dizdaroğlu, age., s. 18.
42 A. Gölpınarlı, Pir Sultan Abdal, İstanbul 1955, s. 22.
43 Müjgan Cunbur, Karacaoğlan, Ankara, 1985, s. XV.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
SONUÇ :

Kopuz, hemen hemen bütün Orta-Asya’daki Türk boyları arasında ve kültürel yayılma sonucu yabancı kavimlere de ulaşarak, kullanılan bir sazdır.
Gezdiği coğrafyalarda onu kullanan toplulukların melodi yapılarına göre değişikliklere uğramış, yaygın bir saz olduğu için de yer yer başka sazlarla karışmış ve farklı isimlerle anılmıştır.
Özellikle Türk sosyal hayatının hemen her safhasında sevilerek çalınmış tutunmuş bir saz olan kopuz, Dede Korkud Hikâyelerinde geçtiği gibi, yere konması günah sayılmış, alna konup öpülerek çalınmış, ozanla baksı ile birlikte il il gezmiş, hân meclisine girmiş, hasta tedavi etmiş, kendisine Dede Korkud ismi ile anıldığı için kutsal sıfatlar izafe edilmiş bir sazdır. Müzikal varlığından ziyade kopuz, destancı ve şaman arasındaki yakın ve güçlü ilişkiyi ortaya koyması bakımından oldukça önemli bir kültürel unsurdur.
Genel anlamda, üzerine deri gerilmiş bir çanak, bir sap, bir başlık ve üzerine bağlanmış tellerden oluşan kopuz, Anadolu sahasında da birçok âşık ve şâir tarafından sevilerek işlenmiştir. Yunus kopuz ile şeşteyi ârifle birlikte anmıştır. Türklerin millî sazı olan kopuz, üzerindeki emaneti işleyip geliştirerek, hem Türk Musıkisi orgonolojisinin temelini oluşturan bağlama ailesi, ud ve tambur gibi çalgıları günümüze taşımış hem de tarihte kopuzun sırtında oluşup gelişen, şamanlık, destan anlatma geleneğinin devamı olan âşıklık geleneğini bugüne dek sürdüregelmiştir.

________________________________________

Kaynak / Eser Sahibi : Dr. Nesrin FEYZİOĞLU*
* Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Dr. Nesrin FEYZİOĞLU'nun BAŞVURDUĞU/YARARLANDIĞI KAYNAKLAR :

ATAMAN, Sadi Yaver, Anadolu Halk Sazları, İstanbul 1938.
BARDAKÇI, Murat, Abdülkadir Meragî, İstanbul 1986.
CAFEROĞLU, Ahmet,”Cihan Edebiyatında Türk Kopuzu”, Ülkü Mecmuası, C.XII, s.394.
CANIM, Rıdvan, Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve İşretnâme, Akçağ Yay. Ankara, 1998.
CHADWİCK, H. K. and N. K., The Growth of Literatüre, 3 vols, Cambridge, 1932-40.
CUMBUR, Müjgan, Karacaoğlan, Ankara 1985. TAED 31, 2006, 233-245
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 31 Erzurum 2006 -245-
DİZDAROĞLU, Hikmet, Halk Şiirinde Türler, TDK Yay. Ankara 1989.
Edirneli Revanî, İşret-Nâme, 1527.
Efron Brokgauz, Rus Ansiklopedisi, S.Petersburg, 1895.
ELİADE, Mircea, Shamanism: Archaich Techniques of Ecstasy, (Trans. N.R. Trask) Bollinger ser, 76 Princeton N:J 1964.
GAZİMİHAL, M. Ragıp, “ Baş Ozan Korkut Ata ve Onun Yelteme Kopuzu”, TFA, C.V sa:104, Mart 1958.
Geza Kuun, Codex Cumanicus, Budapestini, 1880.
Gölpınarlı, Abdülbâki, Pir Sultan Abdal, İstanbul 1955.
GÖKYAY, O. Şaik, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 1. Kitap, yapı Kredi Yay. İstanbul, 1995.
________________,, Dedem Korkut’un Kitabı, İstanbul 1973.
İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1955 II/865
Kaşgarlı, Mahmut, Divan-ı Lügati’t Türk, (Besim Atalay çev.), TDK Yay.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Türk Edebiyatının Menşei”, Millî Tetebbular Mec. II.
KÖSEMİHAL, M. Ragıp, “Halk Mûsıkîsi Araştırmalarının Mûsıkî Tarihine Yardımı”, XIII: Beynelmilel Antropoloji ve Prehistorik Arkeoloji Kongresi Tebliğler Kitabı, Ankara 1939, s. 295.
_________________, “Kopuzdan Son Hatıralar”, TFA Ankara 1994.
NEMETH, Die inschriften des Schatues von Nagy-Szent- Miklos, Budapest 1932.
ÖGEL, Bahattin, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, TTK Basımevi, Ankara 1988.
PELLİOT, La Version Oiugure De’l Histoire Des Princes Kalyanamkara et Papamkara T. Oung Pao XV. Leiden 1914.
RADLOFF, Lugat, C.IV.
REİCH, Karl, Türk Boylarının Destanları, (Çev. Metin Ekici), Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yay. 805, Ankara 2002.
REİNHARD, Kurt Et Ursula, “Die Music Der Turkei”, de traduction et d’adaptation, Buchet (Chastel), 1969.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 30 Aralık 2011
Türk Milli Kültürüne yaptığı katkılar ve meydana getirdiği "TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ" adlı bu değerli çalışmasından ötürü Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Sayın  Dr. Nesrin FEYZİOĞLU Hanımefendiye teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
Sağolsun, varolsun!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Böri - 01 Ocak 2012
Alıntı
XIII. yüzyılda yazıldığı bilinen İbni Mühenna lugatinde ‘kobur’ isimli bir çalgıdan söz edilir. Bu çalgı, Altay Türkleri arasında ‘kopur’ ve ‘kuur’ adları ile anılmaktadır

____________________________________

Bu aslında basit bir ses değişmesidir:

Ana Türkçe yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi;

Alıntı
ses değişmeleri:

"R" (Ana Altayca ve Ana Türkçe) > "Z" (Türkçe)  [ r > rs > z]


Böylelikle zaman içinde

Kopur > Kopurs > Kopuz

olmuştur.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
DEDE KORKUD’UN KOPUZUNDAN, OSMANLI ŞİİRİNDEKİ AŞKIN KOPUZUNA

Bir müzik âleti olmanın ötesinde kopuz, Türk toplumunda şaman, baksı ve ozana İslâmiyet’ten önce ve sonra arkadaş olmuş, birçok fonksiyonu üstlenmiştir. Türk Mitolojisi’nin temellerinden birini oluşturan kopuz, Dede Korkud’la özdeşleşmiş ve Hikâyelerde de yer almıştır.
Bu yazımızda, kopuz redifli 12 gazel muhtevâ açısından incelenmiş, divan, mesnevî gibi müstakil eserlerden de örnek beyitler verilerek, kopuzun hangi özelliklere sahip olduğu, nerelerde çalındığı gibi konularda bilgi verilmiş, kopuzun Dede Korkud Hikâyelerindeki ve Osmanlı Şiirindeki özellikleri karşılaştırılmıştır.

Neslihan KOÇ KESKİN (1)

 (1)Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
TÜRK KÜLTÜRÜNDE KOPUZ VE DEDE KORKUT’UN KOPUZU

“Her milletin ilk nağmelerini terennüme mahsus millî bir sazı vardır ki esâtirine girer ve hatırası asırlarca saklanır. İşte en eski Türk baskı-ozanlarının sagular destanlar okunurken yahut diğer yarı dinî âyînlerde kullandıkları en eski millî musîkî aleti kopuzdur.”2
Fuat Köprülü’nün “en eski millî musîkî âleti” olarak tanımladığı kopuzun Türk kültüründeki önemini Ahmet Caferoğlu benzer bir ifadeyle, “millî nağmeleri terennüm etmeğe mahsûs bir musîki âleti” olarak ve şu şekilde ifâde etmiştir:
“Hiç şüphe yoktur ki, her bir iptidâî kavimde olduğu gibi, kadim Türklerin de kendi millî ruh ve zevklerini tatmin, millî nağmelerini terennüm etmeğe mahsûs bir musîki âletine mâlik olmaları lazım gelirdi. Hele iptidâî cemiyetlerde nazımla beraber, musîkînin de aynı derecede rağbet bulması nazarı dikkati alınırsa, Siberya yaylalarındaki göçebe Türkün, tabiat ilhamıyla vücûda getirdiği manzum mahsûlünü, ezici ve monoton bozkırlarda, bir musîkî âletile okşaması ve terennüm etmesi kadar tabiî hiçbir şey olamaz.”3

2 Fuat Köprülü, Edebiyat Araştırmaları, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1986, s. 102.
3 Ahmet Caferoğlu, “Cihan Edebiyatında Türk Kobuz’u I”, Ülkü, C.8, S.45, s. 203.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Kopuz, Dîvânü Lügati’t-Türk’te; kubuz “uda benzer bir çalgı”, kubuzluğ kişi “kopuz, ut çalan kişi”, kubzadı “kopuz, ut çaldı”, kubuz kubzaldı “kopuz, ut çalındı”, kubzaşmak “kopuz çalmakta yarış yapmak”, bucı kubuz “inleyen utlardan bir ut” gibi kullanım ve tanımlarıyla yer almıştır.4 Bununla birlikte kopuz en çok Dede Korkut’la özleşmiştir.
Hikâyelerde kopuzun geçtiği bölümler şu şekildedir:
Kopuzu ozan çalar ve onunla gezer,
Kolça kopuz götürüp ilden ile bigden bige ozan gezer.5

Eğlence için çalınır,
Bamsı Beyreg’i esir alan kâfirler ona kopuz çaldırmışlardır:
Begregi dahı getürüp kopuz çaldırırlardı. 6
Hikâye’nin devamında Bamsı Beyreg, Yalançı oglı Yaltaçuk ile Banı Çiçek’in evleneceğini yolda karşısına çıkan bir ozandan öğrenir, ozandan, atının karşılığında kopuzunu şu şekilde ister:
“Mere ozan kopuzun mana virgil atumı sana vireyim, sakla gelem bahasın getürem alam didi. Ozan aydur:Avazum gedilmedin ünüm yoğulmadın bir atdur elüme girdi, ileteyim saklayayım didi.”7
Kopuzu alan Bamsı Beyreg, Banı Çiçek’in düğün otağına gelerek onun kopuz eşliğinde oynamasını ister:
“Hanum maksudum oldur ki ere varan kız kalka kol saluban oynaya men kopuz çalam didim.”8

Hikâyelerde anlatımın akıcılaştığı lirik bölümlerde kopuz çalınır.
Dirse Han ile Boğaç Han’nın karşılaşmasında Dirse Han kolca kopuzunu ister:
“Kırk yoldaşım aman, Tanrı’nın birligine yokdur güman, benüm elümi şişün, kolça kopuzum elüme virün didi.”9
Dirse Han Oğlı Bugaç Han Boyı

Kopuz güç verir.
Kan Turalı Selcen Hanım ile evlenebilmek için boğa ile dövüşmek zorundadır. Boğanın Kan Turalı’yı öldüreceğini düşünen kırk yiğitler ağlamaya başlamıştır. Kan Turalı, onlardan kendisini kopuzla övmelerini istemiştir ve bu şekilde deve ve aslanı da yenmiştir:
“Hey kırk işüm kırk yoldaşım niye ağlarsız, kolca kopuzum getürün ögün meni didi.”10
Kanlı Koca Oğlı Kan Turalı Boyı

Kopuz Dede Korkut’a ait olduğu için çalan kişiye bu saygıdan ötürü dokunulmaz.
Egreg, kardeşi olduğunu bilmeden uyuyan Segrek’in yanına gelmiş, belinde kopuzu olan Segrek’in kopuzunu çalarak onu uyandırmıştır. Segreg, uyanınca kılıcına uzanmış ama Egreg’in elinde kopuzu görünce şunları söylemiştir:
“Mere kafir Dede Korkut kopuzı hörmetine çalmadum didi, eger elünde kopuz olmasayidi, ağam başıyiçün seni iki para kılur idüm didi. Çekdi kopuzu elinden aldı.”11
Uşun Koca Oğlu Segrek Boyı

Kopuz övgü vasıtasıdır ama kâfirler kopuzla övülmez.
“Salur Kazan Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkarduğı Boy”da kâfirler Kazan’ın kopuzla kendilerini övmesini istemişler ama o onları “Seni ögmegüm yok” diyerek övmemiştir.12 Yine aynı hikâyede Uruz’un babası Kazan’ı esaretten kurtarıp Oğuz iline getirmiş, yedi gün yedi gece toy yapılmış, sonucunda Dede Korkut kopuz çalmış ve dua etmiştir.13
Dede Korkut Hikâyelerindeki kopuzun işlevi ile ilgili Bahaeddin Ögel şu tespitlerde bulunmuştur:
1. Velilik ve ululuk sembolü idi. Dede Korkut’ta görüldüğü gibi.
2. “Gazi erenlerin başına ne geldiğini” söyleyen bir sembol idi.
3. “Ulularla haberleşme”, medet ve yardım isteme sesiydi.
4.“Kopuzla öğülen yiğitlere güç veren” boğalar ile buğralar yenmelerine imkan veren, ilahî bir sesti. Kanturalı Hikâyesi’nde olduğu gibi…
5.Topluluğa haber veren, halkı uyaran kutlu ses de kopuzun kutlu sesidir. Beyrek’in yurduna dönüşünde, atını verip, bir kopuz alması gibi…
5.“İyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan kutlu ses de” kopuzun sesidir. 14

Hikâyelerde kopuzun geçtiği yerleri ve bu yerlerde kopuzun işlevini belirttikten sonra, yazımızın devamında Osmanlı şiirinde kopuz nasıl ele alınmıştır, özellikleri nelerdir? sorularının cevapları aranmıştır.(*)

4 Besim Atalay, Divânü Lügati’t-Türk, TDK Yay., Ankara 1998-1999. Sırasıyla c.1 s.365; c1 s.495; c. 2 s. 283; c. 2 s. 235; C. 2, S. 220; c. 3, s. 173.
5 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, Metin-Sözlük, Ankara 1964, s. 2.
6 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, s. 43.
7 Muharrem Ergin,Dede Korkud Kitabı, s. 37.
8 Muharrem Ergin,Dede Korkud Kitabı, s. 42.
9 Muharrem Ergin,Dede Korkud Kitabı, s. 12.
10 Muharrem Ergin,Dede Korkud Kitabı, s. 71.
11 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, s. 106.
12 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, s. 109-110.
13 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, s. 115.
14 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara 1991, c. 9, s. 5.
(*) Neslihan KOÇ KESKİN - Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
OSMANLI ŞİİRİNDE KOPUZ

Osmanlı şiirinde kopuzla15 ilgili olarak bu yazımızda tespit ettiğimiz kopuz redifli 12 gazel16 ile birlikte dîvânlar ve mesnevilerden taranan kopuzun yer aldığı beyitler incelenmiştir. Bu gazeller Hâmizâde Celîlî17, Figânî18, Gedâyî, Hadîdî, Harîmî (Şehzâde Korkud)19 Edirneli Nazmî20, Revânî21, Sabâyî, Şânî22, Sûzî, Vasfî23 ve Zâ’ifî’ye24 aittir. Şairler hakkında kısa bilgiler aşağıdaki tabloda belirtilmiştir:

Celîlî öl.1563-64
Bursa’da doğmuştur. Adı Abdülcelîl’dir. Hamse’si, Divan’ı, Şeh-nâme Tercümesi, Yusuf u Züleyha adlı eserleri vardır.25

Figânî26

Gedâyî 16.yy.
Antakyalı’dır. Kâtiplik yapmıştır. Mevlevî dergâhına bağlanmış, Mesnevî talim etmiştir.27

Hadîdî öl.1533/34
Edirne yakınlarındaki Ferecik kasabasındandır. Kasabasında hatiplik yapmıştır. Tevârih-i Âl-i Osman adlı eseri vardır.28

Harimî öl.1513
Şehzâde Korkud II. Beyazıd’ın oğludur. Amasya’da doğmuştur. Amasya, Manisa, Antalya, Lazkiye’de idarî görevlerde bulunmuştur. Manisa’da boğularak vefat etmiştir.29

Nazmî öl.16.yy.
Edirnelidir. Asıl adı Mehmed’dir. Dîvân, Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, Pend-nâme-i Atâr Çevirisi, Münşe’ât adlı eserleri vardır.30

Revanî öl.1523/24
Asıl adı İlyas Şüca Çelebi’dir. Edirneli’dir. Yavuz Sultan Selim dönemi şairlerindendir. Dîvân’ı ve İşret-nâme adlı eserleri vardır.31

Sabâyî 15.yy.
Edirneli’dir. Asıl adı Hayreddin’dir. Fatih Sultan Mehmed ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamıştır. Dîvân, Sırât-ı Müstakîm, Menâkıb-ı Üveyse’l-Karanî ve Gazavat-nâme eserleridir.32

Suzî 15.yy.
Prizrenli’dir. II. Beyazıd döneminde Prizren’de ölmüştür. Mihaloğlu Ali Bey Gazavatnâmesi vardır.33
Şanî 16.yy.
İstanbullu Kuloğlu’dur. Yeniçeridir. Hezel tarzında şiirleri vardır.34

Vasfî 15.yy.
Sultan II. Bâyezid devri şairlerindendir. Serezli’dir.35

Zâ’ifî öl.1557.
Adı Pîr Muhammed b.Evrenos b. Nûreddîn olup bugün Yugoslavya topraklarında bulunan Kratova kasabasındandır. Dîvân, Kitâb-ı Bâğ-ı Behişt, Bostân-ı Nesâyıh, Serfüzeşt, Münşe’ât gibi eserleri vardır.36

15 Kopuz’la ilgili olarak Meseret Diriöz’ün de bir yazısı bulunmaktadır. Diriöz nazire gazelleri makalesine dahil etmemiştir. “Kopuz ve Klasik Edebiyatımız”, Türk Kültürü, C. 14, Ankara 1976, s. 168.
16 Gazellerden, yayımlanmış veya tez olarak çalışılmış divanlarda olanlar bu eserlerden, diğerleri ise Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, (Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2001, s. 1233-1237), ve Pervâne Beg Mecmuası’ndan (Erdoğan Taştan, Pervane Beg Nazire Mecmuası (199b-230b) Marmara Üniversitesi SBE, İstanbul 2001, s. 196-199) karşılaştırılarak alınmıştır. Her iki mecmuada aynı sırayla Vasfî, Revânî, Sûzî, Hadîdî, Gedâyî, Sabâyî, Harîmî’nin gazelleri; Mecma‘ü’n-Nezâ’ir’de farklı olarak Harîmî’den sonra Edirneli Nazmî’nin gazeli de vardır. Mecmû‘atü’n-Nezâ’ir’de (Mustafa Canpolat, Ömer Bin Mezîd Mecmû‘atü’n-Nezâ’ir, TDK Yay., Ankara 1982.) ve Camiü’n-Nezair’de (Yasemin Ertek Morkoç, Eğridirli Hacı Kemal’in Camiü’n-Nezair’i –Metin ve Mecmua Geleneği Üzerine Bir İnceleme-, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir 2003.) kopuz redifli gazeller yer almamıştır.
17 Arzu Atik, Celîlî Dîvânı (İnceleme-Metin), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi SBE, İstanbul 2003, s. 126, G138.
18 Mahmut R. Gazimihal, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara 2001, s. 57.
19 Filiz Kılıç, “Osmanlı Hânedânından Bir Şâir: Şehzâde Korkut”, Bilig, 1996, s.211.
20 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 1237.
21 Ziya Avşar, Revânî Divanı, Konya 2007, G155.
22 Filiz Kılıç, Meşâ‘irü’-Şu‘ârâ İnceleme Tenkitli Metin, Gazi Üniversitesi SBÜ (Yayımlanmamış Doktora Tezi), C. 2, Ankara 1994, s. 789-790.
23 Çavuşoğlu, Mehmed, Vasfî Dîvân, İstanbul 1980, s.80.
24 Kâmil Akarsu, Rumelili Zaifi, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanından Seçmeler, MEB Yay., İstanbul 1993, s. 160.
25 Şevkiye Kazan, “Hâmi-zâde Celîlî ve Gazelleri”, Turkish Studies, İnternational Periodical For The Languages Literature and History of Turkish or Turkic, (Tunca Kortantamer Özel SayısI-II ) Volume 2/4 Fall 2007, s.466-494.
26 Gazel, Abdülkadir Karahan’ın Figânî ve Dîvânçesi adlı eserinde yoktur. (Abdülkadir Karahan, Figânî ve Dîvânçesi, İstanbul 1966.) Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü’nde Karamanlı başka bir Figânî vardır, ölüm tarihi 1531/32 olan Figânî’nin Dîvân’ı ve İskendernâme adlı eserleri vardır.Bu şiir bu Figânî’ye ait olabilir. Haluk İpekten vd.; Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara 1988, s. 150.
27 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 202.
28 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 204-205.
29 Filiz Kılıç, “Osmanlı Hânedânından Bir Şâir: Şehzâde Korkut, s. 211.
30 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 96-111.
31 Rıdvan Canım, Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve İşretnâme, Ankara 1998, s. 95-112.
32 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 258.
33 Fatih Köksal, Edirneli Nazmî Mecma‘ü’n-Nezâ’ir, s. 270.
34 Filiz Kılıç, Meşâ‘irü’-Şu‘ârâ İnceleme Tenkitli Metin, c. 2, s. 789-790.
35 Mehmed Çavuşoğlu, Vasfî Dîvân, s.3.
36 Kâmil Akarsu, Rumelili Zaifi, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanından Seçmeler, s.11, 27-31.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Bu gazellere ek olarak eserlerinde kopuz yer alan şairler ve eserleri şunlardır:

Şairin adı: Yaşadığı yy:  Eseri:

Ahmed Paşa 15.yy. Dîvân

Âlî (Gelibolulu) 16.yy. Dîvân

Derviş Hayâlî 15.yy. Ravzatü’l-Envâr

Fahrî 14.yy. Hüsrev ü Şirin

Fazlî 16.yy. Gül ü Bülbül

Fuzûlî 16.yy Dîvân

Gülşehrî 14.yy. Mantıku’t-Tayr

Hoca Mesud 14.yy. Süheyl ü Nevbahâr

Kadı Burhaneddin 14.yy. Dîvân

Lütfi 16.yy. Latîfî Tezkiresi

Me’âli 16.yy. Dîvân

Mesîhî 16.yy. Dîvân

Nev’ î 16.yy. Dîvân

Revânî 16.yy. İşretnâme

Sun’i 16.yy. Dîvân

Şeyh Gâlib 18.yy. Hüsn ü Aşk

Şeyhî 15.yy. Hüsrev ü Şirin

Usûlî 16.yy Dîvân

Zâtî 16.yy. Dîvân

Ziyâî 16.yy. Dîvân
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Hem bu gazeller çerçevesinde hem de taranan beyitlerden hareketle, kopuzun çeşitli şekil özelliklerini başlıklar halinde ve teşbih unsurları bağlamında yazıda verilmeye çalışılmıştır:

Kopuz: Sazların En Seçkinidir.
Revânî, ‘İşret-nâme’sinin musiki aletlerine ayrılan bölümünde kopuzun sazların en seçkini olduğunu söyler:
Kopuz gibi kanı bir hûb âvâz
Ki sâzın cümlesinden ola mümtâz

Revânî, ‘İşret-nâme, b43937

KOPUZUN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ

Boynu eğik ve damağı çatlak

(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-kopuz-1-1327332042.JPG)

Kopuzun boynu eğiktir. Zâtî’ye göre kopuz, sevgilinin güzelliğini ve sesini duyunca boynunu eğmiş, damağını çatlatmıştır:
Gördi çün nakşun işitdi sözün ey rûh-efzâ
Egüben boynını çatlatdı damagını kopuz

Zâtî, G526-438

Sînesî Delik

(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-kopuz-2-1327332077.JPG)

Yandaki ve yukarıdaki resimde de görüldüğü üzere39, kopuzun gövdesi oyuktur. Gedâyî bu durumu feleğin kopuzun sinesini derd ile deldiği şeklinde hüsn-i ta’lîl sanatıyla yorumlamıştır:
Derd ile sînesini deldi vü burdı kulagın
Ne suç işledi aceb çerh-i sitemkâra kopuz

Gedâyî, b4

Celîlî’ye göre ise, aşk acısı kopuzun göğsünü delmiştir:
Deldi gam sînemi dil nâle kılur oldı meger
Mutrib-i ışk elinden ten-i bîmâr kopuz

Celîlî b8

İleriki bölümlerde değindiğimiz ney ve Hz. Eyüp benzetmelerinde de bağrının delik olduğu söz konusu edilmiştir.

37 Rıdvan Canım, Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve İşretnâme, s.219.
38 Zâtî Dîvânı Edisyon Kritik ve Transkripsiyon, Haz. Ali Nihat Tarlan, İstanbul 1970, c.2, s.30.
39 Bahâeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 9, s. 260-261.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Kopuzun kılları, kirişleri, telleri:

Eskiden telli sazlar ile kopuzlar, at kılları ile süsleniyor ve seslendiriliyorlardı.40 Beyitlerde özellikle “kıl” kelimesi, sevgilinin saçlarını da çağrıştıracak şekilde yer almıştır. Hadîdî, ‘kopuzun her kılı dil olup, sevgilinin perçemini anlatır’ derken, sevgilinin saçlarının da bir tür kıl olmasından yola çıkmıştır:

Perçemi vasfın ider her kılı tende dil olup
Cânunı yakdı Hadîdî bu siyehkâra kopuz

Hadîdî, b7

Aşka tutulmuş Vasfî’ye arkadaş olalı kopuzun her kılı figân etmektedir:
Her kılı cism-i nahîfinde figânlar eyler
Hem-nefes olalı Vasfî-i giriftâra kopuz

Vasfî, b6

Kiriş, bağırsak anlamındadır. Mehmed bin Süleyman’ın 1427 yılında Arapça’dan çevirdiği Hayâtü’l-Hayvân adlı eser hayvanlar hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgilere göre kurt bağırsağından kopuza tel yapılmıştır:
Kurt bağarsagundan kiriş düzüp kopuza daksalar da çalsalar kalan kopuz kılları kırıla.41

Şânî, “çalmak” fiilinin, “yere vurmak” ve “kopuz çalmak” anlamlarını çağrıştıracak şekilde kullanırken, bağırsaktan yapılmış telleri kasteder:
Çaldum ayagına tolaşdı bagırsagı anun
Karşuna egdügiçün boynını mestâne kopuz

Şânî, b3

Sabâyî, kopuzun tek telli olduğunu târ-ı yetîm tamlamasıyla söyler. Kopuz, Zühre’nin çengiyle çok telli olmasından dolayı alay etmiştir. Evliya Çelebi ise, kopuzun üç târlı olduğunu belirtmiştir:42
Zührenün çengin idüp târ-ı yetîm ile hacil
Nüktesin dakdı güher gibi kulaklara kopuz

Sabâyî, b3

Tel kelimesi de Mantıku’t-Tayr’daki şu beyitte geçer:
İ Süleymân şol kopuzun telini
Bur ki söyleşem bu kuşlar dilini

Gülşehrî, Mantıku’t-Tayr43


40 Bahâeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C.9, s.92.
41 Tarama Sözlüğü, TDK Yay., Ankara 1969, C.IV, s.2659.
42 Evliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı
Sarayı Bağdat 308 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu Dizini, Haz. Orhan Şaik Gökyay, YKY, İstanbul 2006, 1. Kitap, s. 304.
43 Agâh Sırrı Levend, Gülşehrî Mantıku’t-Tayr (Tıpkıbasım), Ankara 1957, s. 297.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
KOPUZ ÇEŞİTLERİ :

Perdesiz-Yaylı ve Perdeli-Mızraplı Kopuz

Perde, bazı telli çalgıların (tanbur, bağlama, gitar) sapında bağlı olan, mesafeleri o müziğin ses sisteminin gerektirdiği frekans düzenine göre ayarlanmış kirişten veya madenî sargılara44 verilen addır. Mahmut Gazimihal’in verdiği bilgiye göre kopuzun perdeli ve perdesiz çeşitleri vardır. Perdeli kopuz kemençeye benzer, gövde ve sapı tek parçadan oluşmuştur. Sol elin kavradığı sapta perde destecikleri vardır.45 “Perde” kelimesinin yer aldığı aşağıdaki beyitte bu tür kopuzdan söz edildiğini söyleyebiliriz:
Perde altından öter karşu durup söyleyümez
‘Âşık oldugını dilden bugün ol yâra kopuz

Za’ifî, b5

Bu kopuz diz üstünde çalınır:
Dizün üstinde yatup ruhlaruna itse nazar
Cûş idüp sûz-ı derûnı yanar odlara kopuz

Hadîdî b4

(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-kopuz-3-1327333007.JPG)

Yukarıdaki minyatürde, kopuz (solda), kemânçe ve def görülmektedir. Minyatürdeki bu kopuz çeşidi perdeli kopuz tarifine uymakta ve mızrapla çalınmaktadır.46
Perdesiz kopuz, tanbur tiplidir, yani yekpare ağaçtan olmayan kopuz çeşididir. Yarım armudî çanağına, at kılı tellerinin mümkün uzunluğuna uygun boydaki alete ayrı bir sap takılıdır. Bu çeşidin çanak ağzında alt taraftan yılan derisi gerilidir. Sopa bitişik tahtadan, gövde yüzü ortasında delik vardır. Saz dört telli olmakla beraber, sapta perde destecikleri yoktur.47 Gazimihal’in verdiği bu bilgiye ek olarak, Ahmet Caferoğlu da “Türk Kopuzu48 başlıklı yazısında bu kopuz türü hakkında şöyle bilgi vermektedir:
Kırgız-Kazaklarda ise aynı kopuz başka türlüdür. Levşin’in tarifine göre bunlardaki kopuz eski Rus kemanına benzeyip içi oyulmuş bir çanağı vardır. Çanağın üst tarafına bir sap raptedilmiştir. Telleri gâyet kalın olup at kılından yapılmıştır. Tıpkı viyolensel gibi iki diz arasına sıkıştırılıp çalınmaktadır. Tonu gayet kabadır; mamafih muhtelif kuş ötmelerini takliden çıkarılan sesler ve melodiler tabiata çok yakındır. Kafkasya Nogaylarındaki kopuz, teşekkülü itibarile aşağı yukarı Kırgızlarınkine benzemektedir. Bunlarınki de yayla çalınmakta olup iki telli kemana benzemektedir.

Aşağıdaki resimde görüldüğü üzere perdesiz kopuz yayla çalınır:

(https://www.hunturk.net/forum/rsm/3190-kopuz-4-1327333205.JPG)

Beyitlerde özellikle “perdesiz” kelimesinin yer aldığını görmekteyiz. Kelimenin “sakınmadan, doğrudan” anlamlarını da kasteden şairler, ikinci tip kopuzdan bahsetmişlerdir. Harîmî’nin şu beytinde, sözünü açıkça söylemek için sevgilinin ayağını öpen, ona yalvaran bir âşık olarak düşünülen viyolonsele benzeyen kopuzdur. Çünkü bu kopuz çalan kişinin hem ayağına hem de eline değmektedir. Beyitte, “elini ayağını öpmek” deyimi ve “perdesiz” kelimesi bu sebeple yer almıştır:
Perdesüz dimek içün râzını dildâra kopuz
Elin ayagın öpüp yüz ura yalvara kopuz

Harîmî, b1

Gedâyî ise, kopuzun sözünü sakınmadan söylediği için yüzüne el darbeleri aldığını söyler. Bu beyit ayrıca kopuz çalınırken el darbelerinden de yararlanıldığını göstermektedir:
Perdesüz söyledügiçün sözini yâra kopuz
Zahmeler yir yüzine derd ile bî-çâre kopuz

Gedâyî, b1

44 Çinuçen Tanrıkorur, Osmanlı Dönemi Türk Musikisi, Dergâh Yay., İstanbul 2003, s. 208.
45 Mahmut R. Gazimihal, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 24.
46 Metin And, “Hem Göze Hem Kulağa Osmanlı Müziği”, SkyLife, Ocak 2005, s.124.
47 Mahmut R. Gazimihal, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, s.24.
48 Ahmet Caferoğlu, “Türk Kopuzu”, Ülkü Mecmuası, C.8, S.48, 1936, s.211.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Kopuzun kulakları.

Kulak, kopuzun sap kısmında yer alan burguların diğer bir adıdır. Şairler, kopuzun kulak burulmasını yani akort edilmesini değişik hayaller içerisinde kullanmışlardır:
Meâlî, kopuza bir müjde verir, sevgilinin eğlence meclisine gidilmeden hazırlıklı olunması ve kopuzun akord edilmesi gerektiğini söyler:
Muştulayup burdı mutrib kopuzun kulagını
Varuruz bezmine diyü ol dil-ârâmun yine

Meâlî, G81-249

Kopuz sevgiliye bütün sırlarını söylemek istemektedir. Bunun için kulağı buruldukça göğsünü geçirir:
Geçirür gögsini dâyim kulagın burdukça
Dimek ister kıla dek râzını dil-dâra kopuz

Zaîfî, b5

Gedâyî, kulak burmayı feleğin bir “ceza”sı olarak görür ve sorar: Acaba kopuzun suçu nedir?
Derd ile sînesini deldi vü burdı kulagın
Ne suç işledi aceb çerh-i sitemkâra kopuz

Gedâyî, b4

Gedâyî gibi Hadîdî de kulak burmayı ceza olarak görür fakat cezanın sebebi farklıdır; kopuz sakınmadan sözlerini sevgiliye söylemiştir:
Perdesiz söyledügiçün sözi dildâra kopuz
Gûşmâl itdügine incine mi yâra kopuz

Hadîdî, b1

Harîmî’ye göre ise, “kulak burmak”, “sırların ağyara söylenmesinin önlenmesi” için alınan bir tedbirdir:
Mutrib alup dizi üstine kulagını burar
Dimesün diyü meger sırrını agyâra kopuz

Harîmî, b3

Ahmet Atilla Şentürk, XVI. Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevîlerinde Edebî Tasvirler adlı eserinde kopuz hakkında şu tespitlerde bulunmuştur:
Kopuz hakkında müstakil tasvirlere fazlaca rastlanmamaktadır. Kopuz daha çok âşığın yolculuk sırasında rastladığı bir köşk içindeki tahtın üzerinde duruyor olarak zikredilir, fakat tasvîr edilmez. Musiki meclisleri içinde ise, sadece ismi zikredilir ve hemen her defasında kulağının burulmasından bahsedilir, dolayısıyla kopuzun hazin sesi de kulağı burulduğu için ağlaması şeklinde yorumlanır.50
Yukarıdaki tespitlere örnek olarak, Şeyhî’nin aşağıdaki beytinde akord edilen kopuzun sesi, kulağı burulan insanın ağlamasına benzetilmiştir:
Kopuzun eyle burdılar kulagın
Ki çatladurdı aglarken tamagın

Şeyhî, Hüsrev ü Şîrîn, b.321251

49 Edith Ambros, Candid penstrokes: the lyrics of Me’âlî an Ottoman poet of the 16th century, Berlin 1982, s.257.
50 Faruk Kadri Timurtaş, Şeyhî’nin Hüsrev ü Şirin’i, İstanbul 1963, s. 118; Ahmet Atilla Şentürk, XVI.Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevilerinde Edebî Tasvirler, Kitabevi Yay., İstanbul 2002, s. 632.
51 Fahrî’nin Hüsrev ü Şîrîn’inde de aynı benzetme vardır.
Kulagın kopuzun şöyle bururdı
Ki burmakdan kopuz zâri kılurdı b.4074 Şentürk, s. 632.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Kopuzun nemede ve deriye sarılması:

Kopuzun keçeden yapılan kılıfı, dervişlerin giydiği keçeden yapılan nemede benzetilmiştir, bu şekilde kişileştirilen kopuz şu beyitte âşıkların meclislerini gezmektedir:
Geydügi köhne nemed sohbet-i ‘uşşâkı gezer
Yürür elden ele bî-çare vü âvâre kopuz

Harîmî, b2

Vasfî’nin şu beytinde ise, tanburun bir kılıfa konup kuşakla bağlanması ile keşişin zünnâr bağlaması arasında ilişki kurulmuştur. Kopuz, kirişleriyle tamburlara benzese de onlar gibi kılıfı yoktur, kuşağa/zünnâra heves etmez:
Hem-kiriş oldı uyup gerçi ki tanbûrlara
Heves itmez hele anlar gibi zünnâra kopuz

Vasfî b3

Zâ’ifî’ye göre, kopuzun üst yüzeyinin deri ile kaplanmasının sebebi, feleğin darbesini yemiş olmasıdır. Bu kopuz yukarıda bahsettiğimiz perdesiz ve yayla çalınan kopuz çeşididir:
Darb-ı dehri yedi şöyle ki sarıldı deriye
Neye benzedi yine sûz ile bî-çâre kopuz

Zaîfî, b4

Sûzî’ye göre kopuz aşk ehli olduğu için deriye sarılmıştır, çünkü aşk ehline bir koyun derisi olan post yeter:
Çünki aşk ehline bir dost u bir post yiter
Bir deriye sarılup gelse n’ola yâr a kopuz

Sûzî, b4
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Kopuzun sesi.

Evliya Çelebi kopuzu “aygır gibi kişneyen” bir saz olarak nitelemiştir..52 Peçoy’dan bahsederken de, kopuzun Peçoy gazilerine özgü olduğunu ve onun sesinin “ceng etmek” için isteklendirici, harekete geçirici olduğunu söylemiştir:
Kopuz sazın çalmak bu Peçoy gazîlerine mahsusdur, ammâ Hudâya ayândur ol mertebe sûznâk zemzeme ile ferdaş idüp çalar kim istimâ idenler cûş-u hurûşa gelüp birbirlerin cenge tergîb ederler.53

Zâ’ifî ise, onun sesinin yakıcılığından bahseder:
Yine dil-sûz oluban başladı hoş zâra kopuz
Yine dil derdini söyletdi her etvâra kopuz

Zaîfî b1

52 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, I.Kitap, s.304.
53 Evliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı Sarayı Bağdat 308 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu-Dizini, Haz. Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, 6. Kitap, YKY, İstanbul, 2002, s. 118.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
KOPUZU KİM, NEREDE VE NASIL ÇALAR?

15.yy. tezkire yazarlarından Sehî Bey, Edirneli Sagârî’nin kopuz çalmaktaki maharetini şöyle anlatır:
“…kopuz çalmada o derece bir maharet ve el yatkınlığı kazanmıştı ki eline kopuz alıp, hazırlayıp çalmaya başlayınca Zühre’yi gökten indirir, onu, elinde olmaksızın raksa ve semaa başlatıp meclistekilerin içine ateş düşürür, böylece her birinin hay huyundan ve mest naralarından yeryüzü kargaşa, kavga ve bela dolardı.54

Sehî Bey’den iki yüzyıl sonra Evliya Çelebi, kopuzu icad edenin Fatih zamanı vezirlerinden Ahmed Paşa olduğunu belirtir ve kopuz üstatları olarak Çelengli Şehbâz Ağa, Söhrâb Ağa, Yamalı Receb Ağa ve Boşnak Mahmûd Ağa’yı gösterir:
“Sâzendegân-ı kopuzcıyân: Neferât 30, müellifi Hersek oğlı Ahmed Paşadır. Ebü’l-feth vüzerâlarındandır….Bu sâzın üstâdı Çelengli Şehbâz Ağa ve Söhrâb Ağa ve Yamalı Receb Ağa ve Boşnak Mahmûd Ağa bunlar meşhûrdur.”55
Yine Evliya Çelebi, kopuzun Bosna, Budin, Kanlıca ve Eğre’de çalındığını ve kopuzu Anadolu’da görmediğini söyler:
Bu sâz Bosna ve Budin ve Kanlıca ve Eğre ve Tımışvâr serhadlerine mahsusdur. Anatolıda aslâ görmedik,56

Peçoy gazileri kopuz çalarak yolarına giderler:
Evvelâ başlarında beyaz kalpakları ve bellerinde abdâlânvâr pâlheng-i murassa ve yeşim ve balgamî taşlı kuşakları ve bellerinde kortela nâm bıçakları ve levendânlarının ellerinde topuzları ve kiminin ellerinde kopuzların çalarak yollardan ubûr ederler.57

54 Mustafa İsen, Sehî Bey Tezkiresi/Heşt-Behişt, Ankara,1998, s. 177-178.
55 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, I. Kitap, s. 304.
56 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, I. Kitap, s. 304.
57 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 6. Kitap, s. 118.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 23 Ocak 2012
Meclislerde Kopuz ve Kopuzla Şiir Okuma:

Bu konuda kaynaklardan ziyade gazeller bize bilgi vermektedir. Vasfî kopuzun bütün meclislerde çalındığını söyler:
Kankı meclisde nazar eylesen el anı çalar
Bilmezem n’eyledi bu ellere bî-çâre kopuz

Vasfî, b2

Şânî, bir meclis tasvirinde bulunmaktadır. Meyhanede oturan insanların müzik çalan kişinin etrafında oturmalarından yola çıkan şâir, kopuzu bir emire benzetir:
Bir iki evbaşı dürüp başına merdâne kopuz
Oturur meygede sadrına emîrâne kopuz

Şânî, b1

Kopuz eğlence meclisinde makamla çalınmaktadır. Bu makamlardan İsfahan ve Irak şu beyitlerde söz konusu edilmiştir:
Geh Sıfâhana varur gâh kılur seyr-i ‘Irâk
Her makâmı gezer âşüfte vü âvâre kopuz

Gedâyî, b3

Her makâmı bile seyr iyler o mutribler ile
Bu hevâda yiler âşüfte vü âvâre kopuz

Nazmî b3

Mecliste pulları olduğu için def övünmektedir, kopuz onu bu yüzden yanından çalar:
Bir iki pulla def hayli gererdi gögsin
Çaldı meclisde yanından anı rindâne kopuz

Şânî, b4

Kopuzla birlikte kara düzen ve bozuk düzen adlı müzik aletleri de şu beyitte yer almıştır:
Kara düzenle bir bozuk düzenden
Yine kaygu kopuzun Nazmî çaldık,

Nazmî, G100-558

58 Ziya Avşar, Türkî-i Basît Edirneli Nazmî, Konya 2007, s. 80.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Gerek Dede Korkut Hikâyeleri’nde gerek destanlarda kahramanlar kopuz eşliğinde şiir okumuşlar, sözlerini kopuzla söylemişlerdir. 14.yy.’da yazılmış Süheyl ü Nev-bahâr’da bu özelliğin devam ettiğini görmekteyiz. Bu konuyla ilgili Cem Dilçin şu yorumlarda bulunmaktadır:
Süheyl ü Nev-bahar’da Süheyl’in, Nev-bahar’a olan aşkını, özlemini ve dertlerini dile getirdiği gazelleri, “kopuz” eşliğinde, yani “kopuz çalarak” söylemesi dikkati çeken bir özelliktir. Süheyl ü Nev-bahâr’da görülen bu durum, destan dönemlerindeki saz eşliğinde şiir söyleme (soy soylama) geleneğinin son kalıntılarından biri olabileceği düşüncesini akla getirmektedir. Süheyl ü Nev-bahâr’la çağdaş olan mesnevilerde, olayın kahramanlarının ağzından söylenmiş gazeller ve başka şiirler varsa da, bunlar kopuz ya da başka bir saz eşliğinde söylenmemektedir.59

Süheyl gazelini kopuz eşliğinde söyler:
Çü düzdi kopuzı urubanın el
Hemân lahza didi bu resme gazel

Süheyl ü Nev-bahâr, b117760

Sûzî’nin şu beytinde de eğlence meclislerinde kopuzla şiir okuma geleneğinden bahsedilmiştir:
N’ola bezm ehli semâ ile safâ eylese kim
Sûzî’nün şirin okur şevk ile dildâra kopuz

Sûzî, b5

59 Cem Dilçin, Mesud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahâr, s. 92.
60 Cem Dilçin, Mesud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahâr, s.273.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
TEŞBİH UNSURU OLARAK KOPUZ

Aşk Kopuzu
Osmanlı şiirinde yer alan kopuzun en çok vurgulanan özelliği “aşk kopuzu” olmasıdır. Zaifî’ye göre “kopuz”, ezelî aşktaki sırlara erişmekte ve onları söylemektedir:
Kulak ur ârif isen dinle derûndan sözini
Ki yetişmiş ezelî ışkda esrâra kopuz

Zaîfî, b2

Yine 15.yy. şairlerinden Ahmed Paşa, gönül redifli meşhur murabbaında aşk kopuzundan bahseder:
Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem
Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem
Vây gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül

Ahmed Paşa61

Aşkun kopuzun ele alayın mı ne dirsün
Âlemlere âvâze salayın mı ne dirsün

Lütfî62

61 Ahmed Paşa Divanı, haz.Ali Nihat Tarlan, İstanbul 1966, şiir:173, s.234.
62 Latifi, Tezkiretü’ş-Şu’ara ve Tabsıratü’n-Nuzama, (Haz. Rıdvan Canım), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., Ankara 2000, s. 484.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Âşık, Arkadaş ve Rakîb Olarak Kopuz

Âşkın kopuzunda âşıklığın alâmetleri görülür. Şairler, bu alâmetleri beyitlerinde çeşitli edebî sanatlar vasıtasıyla dile getirmişlerdir. Nazmî, kopuzu, bağrının yufka yani delik, yanık dilli, zayıf ve ince olması sebebiyle âşıkla özdeşleştirir:
Bağrı yufka dili nâlân teni gâyetde nahîf
Benzer insâf bu kim ‘âşık-ı gam-hâre kopuz

Nazmî, b2

Revânî’nin şu beytinde, kopuz âşık olduğu için cefâ eden sevgilinin elini ve dizini (elle ve dizde çalınmasından hareketle) öpmektedir:
Yalvarup gâh elin gâh dizin öpmez idi
Âşık olmasa Revânî o cefâ-kare kopuz

Revânî b5

Gedâyî’ye göre âşık kopuz, “sevgiliye derdleri anlatmak” için onun eteğine yüz sürer elini ve ayağını öper:
Yüz sürer dâmenine öper ayagın u elin
Arz ider hâlini bin derd ile bî-çâre kopuz

Gedâyî, b2

Âşık olmasının yanında kopuz, aşk derdini paylaşan bir arkadaş (hem-nefes) olarak da beyitlerde düşünülmüştür. Nazmî kopuzun dertli sesini, dertli bir âşığa arkadaş olmasına bağlar:
Hem-nefes olmasa bir ‘âşık-ı gam-hâre kopuz
Her nefes gelmez idi derd ile bin zâre kopuz

Nazmî, b1

Bu sebeple dert ile elden ele gezer:
Hem-nefes olmaga bir âşık-ı gam-hâra kopuz
Gezer elden ele bin derd ile âvâre kopuz

Vasfî, b1

Kopuz, âşıkla beraber aşk acısı da çekmektedir:
Nazmî gibi gam-ı cânân ile dil-haste olup
Dem-be-dem zârî kılur derd ile bî-çâre kopuz

Nazmî, b5

Diğer beyitlerden farklı olarak Gedâyî, kopuzu eli boş ve sadece kuru söz ile sevgiliye ulaşan bir rakip olarak görür:
Ey Gedâyî nice sihr ile ne fitneyle varur
Ki eli boş kuru söz ile irer yâra kopuz

Gedâyî, b7
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Hasta

Revânî’nin şu beytinde kopuz dertle inlemesi ve çâresizliği sebebiyle hastaya benzetilmiştir. Sevgili de gönlün ve canın tabibidir. Doktor, teşhis koyarken nabzının ölçülmesini de dikkate alır. Bu durumda hastaya benzetilen kopuzun nabzı, tellerinin gerildiği sap kısmındaki titreşimlerdir. Sevgili, kopuzu çalarken bu tellere dokunacak ve kopuzun derdini anlayacaktır.

Ey tabîb-i dil ü cân nabzını tut hâlini gör
İniler haste olup derdile bî-çâre kopuz

Revânî, b2

Nazmî gibi kopuz da sevgilinin aşk derdiyle hasta olup inlemektedir:
Nazmî gibi gam-ı cânân ile dil-haste olup
Dem-be-dem zârî kılur derd ile bî-çâre kopuz

Nazmi, b5
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Hz.Davud

Sûzî’nin şu beytinde kopuzun sesi, güzelliği sebebiyle Hz. Dâvud’un sesine benzetilmiştir. Hz. Dâvud’un kitabı olan Zebur da bu beyitte söz konusu edilmiştir.
Kopuz, Hz. Dâvud’un sesi ile aşk Zebûr’unu sevgiliye anlatır, açıklar:
Medh okur nagme-i Dâvûd ile dildâra kopuz
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Hz.Eyyûb

Hadîdî’nin şu beytinde kopuz, Eyüp peygamberin göğsünün delinmesi ve kafes şeklinde olması yönünden ona benzetilmiştir. Kopuz da tıpkı onun gibi sabırlıdır ve Allah’a şükr eder:

Delinüp sîne müşebbek olup Eyyûb gibi
Sabr idüp derde gelür hamd ile güftâra kopuz

Hadîdî, b4
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Lâle

Sûsen musikara; kopuz şekil itibarîyle uzun sapı ve gövdesiyle lâleye benzetilmiştir:

Aldı sûsen eline musikâr
Kopuzun aldı lâle kenâr

Fazlî, Gül ü Bülbül63

63 Ahmet Kartal, Klâsik Türk Şiirinde Lâle, Ankara 1998, s. 135.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Ney

Kopuzun ney gibi delik olması ve bu sebepten dolayı da inlemesi şu beyitte söz konusu edilmiştir:

Delinüp bağrı anun ney gibi inledügi bu
Ey Harîmî bulımaz derdine bir çâre kopuz

Harîmî, b5
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Öksüz

Gedâyî kopuzu öksüz oğlana benzetmiştir, bunun sebebi, mızrapla çalınarak yüzüne darbe almasıdır. Bu hâliyle yüzüne dayak yiyen bir çocuk gibi ağlamaktadır:

Zahm-ı mızrâbı yiyüp yüzine inler gam ile
Öksüz oğlan gibi her lahza gelür zâra kopuz

Gedâyî, b5
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Rind

Vasfî’nin şu beytinde kopuzla rindler arasında bazen çıplak olmaları bazen de nemed giymeleri bakımlarından ilişki kurulmuştur:

Gâh uryân oluban gâh nemed-pûş olup
Rindler gibi girür hâne-i hammâra kopuz

Vasfî, b3
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Rûm Abdâlı, Gedâ

Kopuz bir Rum abdâlı gibi sarhoş olup sohbet arar, bir dilenci gibi de nemede sarılır:

Rûm abdâlı gibi kanzîl olup sohbet arar
Sarılup bir nemed içine gedâyâne kopuz

Şânî, b.5

Önce bir emir gibi el üstünde tutulur yani çalınır, sonra ise bir dilenci gibi başını hırkaya çeker:

Evvelâ tutdı emîrâne el üstünde makâm
Hırkaya çekdi başın sonra gedâyâne kopuz
Figânî b3
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Yakı

Kopuz, sap kısmıyla sevgilinin şah damarına ve gövde kısmıyla da yakı gibi göğsüne yakındır:

Reg-i cândan ne aceb virse haber sıhhat ile
Yakı gibi çü seni sînesine sara kopuz

Sabâyî, b2
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
KOPUZUN ORTADAN YOK OLMASI

16.yy.dan sonra kopuzun yerini mecliste farklı müzik aletleri almıştır. Şairler bu durumu farklı sebeplere bağlamışlardır. Mesîhî, meclislerde kopuzun yerini tanburun aldığını söylediği şu beyitlerinde aslında eğlence yasağından bahsetmiştir:
Kalmadı devr-i salâhunda gidüp fısk u fesâd
Bâgda nergis-i bimârdan özge mahmûr
Bozılup sohbeti götürdi ayagı sâki
Üzilüp gerdeni götürdi kopuzı tanbûr

Mesîhî, K20/17-1864

Usûlî ve Fuzûlî de kopuzun ortadan yok olmasını Ramazan ayının gelmesine bağlamışlardır. Kopuzla birlikte kişileştirilen sürahi ve testi de eğlence meclisinden ayaklarını çekmişlerdir:
Çü gördü kim bezendi bezm-i rûzî
Götürdi Zühre ortadan kopuzu

Usûlî, msn 1, b.8065

Bildi mutrib ki nedir hâl götürdü kopuzun
Bezmden çekdi ayağını sürâhi vü sebû

Fuzûlî, G239-266

Ziyâî göz yaşını şaraba, inlemelerini de sâzın sesine benzetirken, Zühre’nin kopuzu meclisten götürmesini ister, çünkü onun inlemeleri saz görevini görmektedir:
Eşk mey nâlelerüm bezm-i gama sâz yeter
Mest-i câm-ı ezelem Zühre götürsün kopuzı

Ziyâî, G472-467

Nev’î’nin kış mevsimini anlattığı kasidesinden alınan şu beyitte kopuz güneşe; telleri de güneş ışıklarına benzetilmiş, kış mevsiminin gelmesiyle güneşin ortadan kaybolması ve kopuzun yok olması arasında ilişki kurulmuştur:
Götürdi kopuzı bezm-i felekden
Kırup târ-ı şu’â’ın mihr-i enver

Nev‘î K20-1168

Nev‘î, aynı tabloyu şu gazelinde de çizmiştir. Kopuz-güneş ilişkisi çerçevesinde beyitte kopuzun yerini şeştarın aldığı dillendirilmiştir:
Götürüp mihr-i felek bezm-i cihandan kopuzı
Başladı çalmaga şeştâ yine halk-ı ‘âlem

Nev’î, G311-469

Yazımızı, Arif Nihat Asya’nın kopuzun unutulması ile ilgili şu anlamlı dizeleri ile bitiriyoruz:
Gümüş müydün altın mıydın?
Biz ki seni unutmuşuz
Sen unutma bizi kopuz70


64 Mine Mengi, Mesihî Dîvânı, AKM Yay., Ankara 1995, s. 77.
65 Mustafa İsen, Usûlî Dîvânı, Ankara 1990, s. 32.
66 Kenan Akyüz vd., Fuzûlî Divanı, Ankara 1990, s. 247
67 Müberrâ Gürgendereli, Hasan Ziyâ’î, Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divanı (İnceleme-Metin), Kültür Bakanlığı Yayınları Sanat Edebiyat Eserleri Dizisi 440-155, Ankara 2000, s. 328.
68 Mertol Tulum-Ali Tanyeri, Nevi Dîvânı, İstanbul 1977, s. 65.
69 Mertol Tulum-Ali Tanyeri, Nevi Dîvânı, s. 416.
70 Arif Nihat Asya, Kökler ve Dallar, İstanbul 1964, s. 52.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME :

Dede Korkut’la özdeşleşen ve Türklerin millî sazı olarak değerlendirilen kopuz, Osmanlı şairleri tarafından, redifi kopuz olan nazire gazellerde ve kopuzun geçtiği beyitlerde edebî benzetmelerle en ince ayrıntısına kadar işlenmiştir. Gazellerde kopuzun en ince özelliklerine kadar anlatılmasına rağmen, müstakil mesnevilerde tasvirlerde sadece “kulağının burulması”na dikkat çekilmiştir.
Osmanlı şiirinde, “kopuz”un şekle dayalı özellikleri Dede Korkut Hikâyeleri’nden farklı olarak estetik bir bağlamda işlenmiştir. Hikâyelerde olduğu gibi, gazellerde de kopuzla şiir okuma geleneğinden bahsedilir. Bu gelenek XVI.yy.’da hâlâ devam etmektedir. Fakat artık kopuzla “gazel” söylenmektedir.
Kopuz redifli gazelleri yazan şairlere baktığımızda çoğunun Rumeli coğrafyasında yetiştiği görülmektedir. Bu durum Evliya Çelebi’nin “Anatolıda aslâ görmedik.71 sözüne de kanıt teşkil etmektedir.
Gazellerde daha çok perdesiz-yaylı kopuzdan bahsedilir. Bu kopuzun teli hayvan kılındandır. Göğüs kısmı deri ile kaplanmış, gergin ve aynı zamanda da deliktir. Viyolonsel şeklindedir, yayla çalınır, kirişleri bağırsaktan yapılır, kılıfı ve akord burguları vardır, bunlara kulak denir. Hikâyelerde ise “kolca kopuz”dan yani kolda çalınan kopuzdan bahsedilmiştir.
XVI.yy.’dan itibaren kopuz yerini, saz, şeştâr, tambur ve uda bırakmıştır.

71 Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 1. Kitap, s. 304.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
KAYNAKÇA :

Ahmed Paşa Divanı, Haz. Ali Nihat Tarlan, İstanbul 1966, şiir: 173, s. 234.

Akarsu, Kâmil, Rumelili Zaifi, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanından Seçmeler, Meb Yay., İstanbul 1993, s. 160.

Akyüz, Kenan vd., Fuzûlî Divanı, Ankara 1990, s. 247

Ambros, Edith, Candid penstrokes: the lyrics of Me’âlî an Ottoman poet of the 16th century, Berlin 1982, s. 257.

And, Metin , “Hem Göze Hem Kulağa Osmanlı Müziği”, SkyLife, Ocak 2005, s. 124.

Asya, Arif Nihat, Kökler ve Dallar, İstanbul 1964, s. 52.

Atalay, Besim, Divânü Lügati’t-Türk, TDK Yay., Ankara 1998-1999, c.1-3.

Atik, Arzu, Celîlî Dîvânı (İnceleme-Metin), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi SBE, İstanbul 2003, s.126, G138.

Avşar, Ziya, Türkî-i Basît Edirneli Nazmî, Konya 2007.

Avşar, Ziya, Revânî Dîvânı, Konya 2007,

Caferoğlu, Ahmet ,“Türk Kopuzu”, Ülkü, C.8, S.48, 1936, s. 211.

Canpolat, Mustafa, Ömer Bin Mezîd Mecmû‘atü’n-Nezâ’ir, TDK Yay., Ankara 1982.

Canım, Rıdvan, Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve İşretnâme, Ankara 1998, s.95-112.

Çavuşoğlu, Mehmed, Vasfî Dîvân, İstanbul 1980.

Dilçin, Cem, Mesud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahâr (İnceleme-Metin-Sözlük), Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1991, s. 92.

Diriöz, Meserret, “Kopuz ve Klasik Edebiyatımız”, Türk Kültürü, , C.14, Ankara 1976s.168.

Ergin, Muharrem, Dede Korkud Kitabı, Metin-Sözlük, Ankara 1964, s.2.

Evliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı Sarayı Bağdat 308 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu-Dizini, haz. Orhan Şaik Gökyay, YKY, İstanbul 2006, 1. Kitap, s. 304.

Evliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı Sarayı Bağdat 308 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu - Dizini, haz. Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, 6.Kitap, YKY, İstanbul , 2002, s.118.

Gazimihal, Mahmut R., Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s.24.

Gelibolulu Mustafa Âlî ve Dîvânı (Varidâtü’l-Enîkâ), Haz. Kudret Altun, Özlem Kitabevi, Niğde 1999.

Gürgendereli, Müberrâ, Hasan Ziyâ’î, Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divanı (İnceleme-Metin), Kültür Bakanlığı Yayınları Sanat Edebiyat Eserleri Dizisi: 440-155, Ankara 2000, s. 328.

İsen, Mustafa, Sehî Bey Tezkiresi/Heşt-Behişt, Ankara, 1998.

Karahan, Abdülkadir, Figânî ve Dîvânçesi, İstanbul 1966.

Kartal, Ahmet, Klâsik Türk Şiirinde Lâle, Ankara 1998, s. 135.

Kazan, Şevkiye, “Hâmi-zâde Celîlî ve Gazelleri”, Turkish Studies, İnternational Periodical For The Languages Literature and History of Turkish or Turkic, (Tunca Kortantamer Özel SayısI-II ) Volume 2/4 Fall 2007, s. 466-494.

Kılıç, Filiz, Meşâ‘irü’-Şu‘ârâ İnceleme Tenkitli Metin, Gazi Üniversitesi SBÜ (Yayımlanmamış Doktora Tezi), c. 2, Ankara 1994, s. 789-790.

Kılıç, Filiz, “Osmanlı Hânedânından Bir Şâir: Şehzâde Korkut”, Bilig, 1996, S.2, s.211.

Köprülü, Fuat, Edebiyat Araştırmaları, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1986, s. 102.

Latifi, Tezkiretü’ş-Şu’ara ve Tabsıratü’n-Nuzama, (haz.Rıdvan Canım), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., Ankara 2000, s.484.

Levend, Agâh Sırrı, Gülşehrî Mantıku’t-Tayr (Tıpkıbasım), Ankara1957, s. 215, s. 297.

Mengi, Mine, Mesihî Dîvânı, AKM Yay., Ankara 1995, s.77.

Morkoç, Yasemin Ertek, Eğridirli Hacı Kemal’in Camiü’n-Nezair’i –Metin ve Mecmua Geleneği Üzerine Bir İnceleme-, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir 2003.

Onay, Ahmet Talat ,Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nevi, Akçağ Yay., Ankara 1996, s. 340.

Ögel, Bahaeddin Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara 1991, c. 9, s. 5.

Şentürk, Ahmet Atilla, XVI.Asra Kadar Anadolu Sahası Mesnevilerinde Edebî Tasvirler, Kitabevi Yay., İstanbul 2002, s.632.

Tanrıkorur, Çinuçen, Osmanlı Dönemi Türk Musikisi, Dergâh Yay., İstanbul 2003, s. 208.

Tarama Sözlüğü, TDK Yay., Ankara 1969, C. IV, s. 2659.

Taştan, Erdoğan, Pervane Beg Nazire Mecmuası (199b-230b) Marmara Üniversitesi SBE, İstanbul 2001.

Timurtaş, Faruk Kadri, Şeyhî’nin Hüsrev ü Şirin’i, İstanbul 1963, s.118.

Tulum, Mertol - Ali Tanyeri, Nevi Dîvânı, İstanbul 1977, s. 65.

Usûlî Dîvânı, haz. Mustafa İsen, Ankara 1990, s. 32

Vasfî Dîvân, haz. Mehmed Çavuşoğlu, İstanbul 1980, s. 80.

Zâtî Dîvânı Edisyon Kritik ve Transkripsiyon, Haz. Ali Nihat Tarlan, İstanbul 1970, c.2, s. 30.
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Çağrıbey - 25 Ocak 2012
Türk Milli Kültürüne yaptığı katkılar ve meydana getirdiği "DEDE KORKUD'’UN KOPUZ'UNDAN, OSMANLI ŞİİRİNDEKİ AŞKIN KOPUZ'UNA" adlı bu değerli çalışmasından ötürü Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Sayın  Neslihan KOÇ KESKİN Hanımefendiye teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
Sağolsun, varolsun!

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey
Başlık: Ynt: TÜRK DÜNYASI'NDA VE ANADOLU'DA KOPUZ
Gönderen: Böri - 28 Ocak 2012
Kaynaklarda belirtilen;

Alıntı
Ögel, Bahaeddin Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara 1991, c. 9

adlı eser (486 sayfa) başlı başına bu konu üzerinedir.

Bu tür eserlerin yeni baskıları yapılmalıdır!