Türkçü Turancı Otağ
GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: motun yabgu - 08 Ocak 2008
-
Belçikalılar Türk iddiası
A.A.
Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıbbi Biyoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Arslan, “Belçika halkı, binlerce yıl önce buraya yerleşen Oğuzlardır” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Arslan, Orta Asya'da kurulan Selçukluların ilk başkentinin Genk olduğunu ifade ederek, şu anda Belçika'da da aynı adı taşıyan “Genk” kentinin bulunduğunu bildirdi. Belçika'nın Genk Belediyesinin flamasında çift başlı kartal olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Arslan, şu iddiada bulundu:
“Bu çift baştan biri İç-Oğuzları diğeri Dış-Oğuzları temsil eder. Yani bugünkü Belçika'daki bu şehirlerin halkı binlerce yıl önce Belçika'ya yerleşmiş olan Oğuzlardır.”
Belçika'da Genk'in yanı sıra “Gent” adında da bir şehir bulunduğunu belirten Prof. Dr. Arslan, “Bu şehirlerde siyah saçlı, beyaz tenli çok insan bulunuyor. Bu insanların fiziksel özelliği de tipik Oğuzların fiziksel özellikleriyle aynıdır” diye konuştu.
ŞIRNAK VE İDİL İSİMLERİ
Prof. Dr. Arslan, ayrıca Şırnak, İdil, Genç ve Şam isimlerinin de binlerce yıl önce Turan diyarındaki kentlerin adlarıyla benzerlik taşıdığını ifade ederek, şöyle konuştu:
“Bu isimler Turan yolu üzerindeki Türklerin genişleyen yerleşim yerlerinin imzasıdır. Diğer bir ilginç not da binlerce yıl önce Kazakistan'da 'Karacuğun kaplanı Amed ovasının aslanı' diyen Oğuz atası Bayındır Han'dır. Turan Yolu üzerindeki şehirlerden birine de Amed isminin verilmiş olması tesadüf değil.”
Kürt boylarının da aslında bir Oğuz boyu olduğunu ileri süren Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Oğuz devlet şemasında da görülen Kazıkurtlarının, Kürtlerle ilişkili olduğunu sanıyorum. Kürtlerin Dış-Oğuzlardan olduğu anlaşılmaktadır. Turan yolu üzerinde her bir öbekleşme kurganları oluşturuyor. Herbir kurgan 90-100 bin insana ulaştığında Korkut Ataların ve Bayındır Hanların liderliğindeki Turan yolu üzerinde yerleşim yerleri oluşturulmaya başlanıyor.
Kilise, cami ve sinagogun yapıları, hatta eski Selçuklu kümbetlerinin yapıları bu kurgan yapılarından kaynaklanmaktadır.”
Prof. Dr. Arslan, yaptıkları moleküler genetik çalışma ile göçlerin Orta Asya'dan Kafkasyanın kuzey batısı ve batısı üzerinden geçtiğini ifade ederek, söz konusu göçlerle bu bölgelerdeki halkların oluştuğunu iddia etti.
Bu göçler sırasında Avrupa halkı ile Türkler arasında bir kan bağı olduğunu savunan Prof. Dr. Arslan, kültürlerin gelişiminin de rastgele olmadığını kaydetti.
-
önce it-alyanlar şimdi de belçikalılar.yorum yok. :?
-
Bu Avrupalılar madem Türk'ler bizi nedne Avrupa Birliği'ne almıyorlar o zaman ?...
-
Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıbbi Biyoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Arslan, “Belçika halkı, binlerce yıl önce buraya yerleşen Oğuzlardır” dedi.
demişsiniz. Bravooooooo...
Tıbbi Biyoloji Bölümü Profesörümüzü kutlarım. Çünkü Avrupa Birliğinin merkezi Belçika gibi bir geri kalmış (!) Avrupa ülkesinde hiç bir bilim adamı yok bu tezi çürütsün:)))
Aidiyet duygusu sadece kanının %oo 'de bilmem kaçı Türk olunca olmuyor. Adamlar kendilerini Fransız hissediyor Hollandalı hissediyor ve Alman hissediyor hatta ve hatta Ermeni ve kürt bile hissedebiliyor ne hikmetse bir an Türk hissetmiyor çok saçma. Çünkü Türklük sadece kan bağı değil aynı zamanda kültür bağı. Türk kültürü onları etkilemiyor Türkçe etkilemiyor ve ülkelerinde yaşayan 100 binlerce Türke rağmen bir an bile Türklük hissetmiyorlar... Bu işde bir gariplik var bana sanki birileri bize Avrupalıları sevdirmek istiyor.
Macarlar ve Finler bile bizi sevmiyor en yakın millet onlar iken.
O nedenle kendimizi zorla bir millete ve özellikle de karman çorman hiç olmayan bir millet Belçikalıya İtalyana İngilize Fransıza benzetmeyelim bilmiyormusunuz bu tür milletler karışık milletler saf bir millet olmayan kavimler göçünde birkaç milletin karışması ile oluşmuşlardır.
Sevgili Profesör en azından Türk Tarihini okumuyorsa Dünya tarihini bir zahmet okusun milleti böyle saçma mesnetsiz iddialarla oyalamasın. Bir zaman da Almanlar Yozgatlı demişlerdi de çok gülmüştük. Ama Yozgatlılar da sanmışlardı ki onların ataları Almanya'ya gitti ve Almanları onlar oluşturdu bir komedi idi biraz daha abuk sabuk birşeydi ama açıkça yazmadım siz tahmin edin. :)))))))))))))
:turan:
-
eh hocam yunanlılar ve ermeniler de Türk müş diyormuş???? ne diyelim komik!!!!!!!!
-
Hadi diyelimki oğuzlardan geliyorlar peki yüzyıllar boyunca başka miletlerle üreyerek başka kültürler benimseyerek başka dinlere inanarak bu kadar karışımdan sonra atalarından geriye ne kalmıştır ne genetik olarak ne kültür olarak Türklükle hiçbir alakaları yoktur kanıtlasan bile onlar inanmaz zaten ayrıca belçika dediğin yerde halk etnik olarak farklı farklıdır avrupada parçalanması en kolay ülkelerden birisidir böyle bir ortamda orada onların hangisi nerde ne kadar Türktür ayrıca bu ne böyle be o Türk bu Türk şu Türk ayağa düştük anasını satiyim ne bu saçmalıklar ataları şuymuş ta miş miş muş muş sen bügüne bir bak
-
Esas suç, bu sözde profesöre o pâyeyi veren kişi ve kurumlardadır.
-
BU PROFÖSÖR BELÇİKALI OLMASIN SAKIN...
-
“Bu şehirlerde siyah saçlı, beyaz tenli çok insan bulunuyor. Bu insanların fiziksel özelliği de tipik Oğuzların fiziksel özellikleriyle aynıdır”...
Demek ki , Akıncılar oraya kadar gitmiş.
-
Daha demin okudum internet sitesinde Kızıldereliler Türkmü? İddaasıda var.
-
Gereksiz işler bunlar.
-
Kızılderililer Türk mü?
İşte her iki dildeki ortak kelimeler..
13.01.2008 18:32
Kızılderililerin Türk olduğu yönündeki iddia, ilk kez her iki tarafın da katılacağı bir zirvede ele alınacak.
İstanbul Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı Ali Çınar'ın girişimleri ile 26 Ocak'ta Türkevi'nde yapılacak zirveye, George Washington Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Türker Özdoğan, Amerikan İçişleri Bakanlığı Kızılderililer Doğu Yakası Daire Başkanı Frank Keel, Michigan Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Timur Kocaoğlu, Birleşmiş Güney ve Doğu Kabileleri Başkanı Brian Paterson, Araştırma Profesörü Marjorie Mandelstam Balzer ve Amerikan Kızılderilileri Araştırma Bölümü Arizona Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Carol Lujan katılacak
Zirvede 'En Genç Şarkıcı ve En İyi Genç Sanatçı Albümü, 50. Grammy Ödülleri Giriş Kategorisi 2007, Yılın En İyi Flüt Sanatçısı, Kızılderililer Müzik Ödülleri 2007 sahibi Ozan Evren'in yanı sıra Orta Asya'dan Melodiler albümünün sahibi İlhan Sami Özülü de müziklerinden örnekler sunacak.
Ali Çınar konu ile ilgili açıklamasında, "Yıllardır Türk ve Kızılderililerin benzerliklerini ve bağlarını konuşuruz. Şimdi her iki taraftan da araştırmacıların katılımıyla bu bağların ne olduğunu öğrenip, herkese duyurma imkanı bulacağız" dedi.
Öte yandan Kızılderililerin Türk olduğunu öne sürenler, gelenek benzerliklerin yanı sıra dillerdeki ortak kelimeleri de delil olarak ortaya koyuyor. İşte o kelimeler: "Yatkı: Ev, yatılan yer, Dodohişça: Dudak, Lı-ık: Vatan, ili, Tamazkal: Hamam, temiz kal, T-sün: Uzun, Hogan: Kerpiç ev, Hopan, Missigi: Mısır, Tepek: Tepe, Hu: Selam, Tete: Dede, Türe: Türe, Töre, Atış-ka: Ateş, Yanunda: Yanında, Aş-köz: Yemek, Tapa: Tuba, Yu: Su, yu-mak, yıkamak, İldiş: Dişleme, Kün: Gün, Tepek: Tepe, Kuşa: Kuş, Köç: Göç..
-
Verilen sözcüklerin önemli bir bölümü Türkçe kökenli değil, ya da yalnızca Anadolu Türkçesi'ndeki biçimi. Fazlasıyla zorlama.
Kızılderililer'le aynı kökenden geliyor olabiliriz, ama Kızılderililer Türk değil. Kızılderililerin Türk olduğu kadar biz de Kızılderiliyiz o zaman ;)
-
KIZILDERİLİ SOYKIRIMI
Amerika’nın geniş vadilerinde mutluluk içinde yaşayan bizon medeniyetinin devamı asil bir ırk vardı...
Güler yüzlü, sevecen ve misafirperverlerdi...
Dört yüz yıl önce, dünyanın öbür ucundan gelen ‘soluk benizlileri’ de ‘kardeş’ deyip basmışlardı bağırlarına...
Ama, sevgiye karşı düşmanlık, yardıma karşı nankörlük, mertliğe karşı alçaklık gördüler...
Öz yurtlarında ‘parya’ edildiler, ezildiler, öldürüldüler; ‘medeniyet’ ve ‘Tanrı’ adına... Sefil ruhların bölük-pörçük zulümleri gün oldu devletleşip balyoz gibi indi başlarına... Artık gülmüyorlardı, gülemiyorlardı... Mezar taşı dikilmişti söndürülen ocaklarına...
Sonraları ‘Hürriyet Abidesi’ dediler ona: Kan emerek semiren vampir devlet, ‘özgürlük, barış ve demokrasi’ vaatleriyle sürdürdü sömürüsünü.
Ve sürdürüyor...
“Beyazlar bize birçok söz verdiler, hatırlayamadığım kadar çok; bir tekinin dışında hiçbirini tutmadılar. Toprağımızı alacaklarını söylediler ve aldılar”
Kırmızı Bulut (Mahpiu Luta / Sioux)
Onlara ‘battaniye serecek bir yer’ bile bırakılmadı. Hepsine çoktan ’vahşi’ damgası vurulmuştu. Kuşaklar boyunca doğayla uyum içerisinde yaşayan Kızılderililerin bilgeliği hiçe sayılmış, dinsel ritüelleri bile yasaklanmıştı. Vatandaşlık ve oy hakkı da 1924’e kadar tanınmadı.
“Beyazların uyduğu hangi anlaşmayı Kızılderili bozdu? Hiç. Beyaz adam bizle yaptığı hangi anlaşmaya uydu? Hiç. Ben bir çocukken, dünya Siouxlarındı; güneş, onların topraklarında doğar ve batardı; savaşlara on bin kişi gönderirlerdi. Bugün savaşçılar neredeler? Onları kim katletti? Topraklarımız nerede? Onlara kim sahip? Hangi beyaz adam onun toprağını ya da parasını çaldığımı iddia edebilir? Yine de benim bir hırsız olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz kadın, ne kadar yalnız olursa olsun, benim tarafımdan esir alındı ya da onuru kırıldı? Yine de, benim kötü bir Kızılderili olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz adam beni sarhoş gördü? Kim benim yanıma aç geldi ve doyurulmadı? Kim beni karımı döverken ya da çocuklarıma kötü davranırken gördü? Hangi kanunu çiğnedim? Kendimi sevmem yanlış bir şey mi? Derimin renginin kırmızı olması çok mu kötü; ya da bir Sioux olmam; babamın yaşadığı yerde doğmuş olmam; halkım ve topraklarım için canımı verebilecek olmam?”
Oturan Boğa (Tatanka Yotanka)
“Nerede bugün Pequotlar? Narragansettler, Mohawklar, Pokanoketler ve halkımın bir zamanlar güçlü olan diğer kabileleri nerede? Yaz güneşinin altında eriyip giden kar gibi, beyaz adamın aç gözlülüğü ve baskısıyla yok oldular”
Tecumseh (Shawnee Reisi)
“Yalnızca bir kere de ağlatmadılar bizi. Mavi ceketli askerler ve Uteler, her yer karanlık ve her şey durgunken, gecenin içinden çıkageldiler ve kamp ateşi yerine bizim çadırlarımızı yaktılar. Av hayvanları yerine benim cesur savaşçılarımı öldürdüler. Kabilenin hayatta kalan savaşçıları, ölüler için saçlarını kestiler.”
On Ayı (Parra-Wa-Samen / Comanche)
“Her şeyi açıkça bildikleri halde şimdi diyorlar ki, ben kötü biriymişim. Hatta oradakilerin en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum.”
Geronimo (Goyathlay / Son Apache Reisi)
“Beyazlar hiçbir zaman toprağa ya da geyiklere ya da ayılara aldırmadılar. Biz Kızılderililer bir hayvanı öldürdüğümüz zaman, onun bütün etini yiyoruz. Kökleri kazdığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Ev yaptığımızda, küçük çukurlar açıyoruz. Biz çekirgeler için otları yaktığımızda, hiçbir şeyi mahvetmiyoruz. Biz, meşe palamutlarını ve fıstıkları sallayarak düşürüyoruz. Ağaçları baltalayıp devirmiyoruz. Biz yalnızca kurumuş ağaçları kullanıyoruz. Ama beyazlar toprağı deşiyorlar, ağaçları söküyorlar, her şeyi öldürüyorlar. Ağaç diyor ki ‘Yapma. Acıyor. Canımı yakma.’ Ama onlar, onu baltalayıp kesiyorlar. Toprağın ruhu, onlardan nefret ediyor... Kızılderililer asla bir şeyin canını yakmaz, ama beyazlar her şeye zarar veriyorlar... Kaya diyor ki, ‘Yapma. Canımı yakıyorsun.’ Ama beyazlar hiç umursamıyor... Beyaz adamın ona dokunduğu her yer acıyor.”
Yaşlı bir Wintu kadını
“Büyük geniş ovaların, güzel tepelerin, kıvrılarak akan ırmakların vahşi olduğunu düşünmüyorduk biz. Yalnızca beyaz adama göre toprak, vahşi hayvanlarla vahşi insanlar tarafından istilâ edilmişti. Bizim için doğa vahşi değildi. Toprak cömertti, etrafımız Yüce Gizem’in bize verdiği nimetlerle doluydu. Bizim için doğa, ancak doğudan kıllı adamlar gelip de, gaddarca bir coşkuyla bize ve sevdiğimiz insanlara onca haksızlığı yaptığında vahşi oldu. Ormandaki bütün hayvanlar onun yayılmasından kaçmaya başladığında-işte ancak o zaman bizim için ‘Vahşi Batı’ başladı.”
Dinelen Ayı (Reis Luther / Sioux)
“Kadınlar ve çocuklar erkeklerden daha ürkek değil midirler? Cheyenne savaşçıları korkusuzdur, ama siz Kum Deresi’ni işittiniz mi hiç? Askerleriniz, orada kadınları ve çocukları boğazlayanların tıpkısı.”
Gaga Burun (Woquini / General W. Scott Hancock’a)
“Beyazlar olup biteni tek yanlı anlattı. Kendilerini tatmin etmek için böyle anlattılar. Beyaz adamın anlattığı, kendi yaptığı en iyi işlerle Kızılderililerin en kötü işleri oldu.”
Sarı Kurt (Nez Perce’lerden)
“O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları, halâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o kanlı çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada. Güzel bir düştü evet... sonra bir ulusun umudu kırılıp paramparça oldu. Artık yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal ağaç.”
Kara Geyik
Kafa Derisi Yüzme!.. :
“Kızılderililerin beyaz adamın kafa derisini yüzmeye meraklı oldukları bilinir. Oysa işin aslı şudur: 1863 yılının Temmuz günlerinde Navaholar ile general Carleton arasındaki gerginlik sürmektedir. Soluk benizliler Navaholar’ı yıldırmak için hayvanlarına el koymaya, ekinlerini yakmaya başlar. Ama, bir grup Navaho savaşçısı Canby Kalesi’ni basarak koyunlarını, keçilerini geri alırlar. General Carleton, 18 Ağustos’ta askerlerine, getirdikleri her Kızılderili atı ya da katırına yirmi dolar, her koyuna ise bir dolar ödeneceğini duyurur. Yirmi dolar aylık alan askerler gözü dönmüş bir şekilde köylere saldırırlar... Ve, öldürülen Navaholar’ın kırmızı bir iple bağladıkları uzun, siyah saçları askerler tarafından kesilir. Zaman ilerledikçe Kızılderililer’in kafa derilerine ödül koyma alışkanlığı yaygınlaşır. Amerika’nın gerçek sahipleri hastalık, açlık, sürgün, tecavüz, işkence dışında beyaz adamdan yeni bir şey öğrenirler: Kafa derisi yüzme!..”
Sunay AKIN
“Kim bilir, kaç asker, tecavüz ettiği bir Kızılderili kadını öldürdükten sonra saçını kesip ‘Bir savaşçıyla dövüştüm’ diye kahramanlık hikâyeleri anlatmıştır!?.”
Sunay AKIN
Kızılderili soykırımını meşru göstermek için Hollywood filmleri yapıldı, tarih kitapları saptırıldı. Kafatası avcılığı beyazlarca meslek haline getirilmişti. 1876’da yerel hükümetler Kızılderili kafası getiren herkese 5 dolar ödül veriyordu. Bugün ABD’nin resmî depolarında yüz binlerce kafatası saklanmaktadır. George Bush kolej yıllarında ‘kurukafa’ örgütü kurmuştu. Hattâ, Apache Reisi Geronimo’nun kafatasını kendi koleksiyonunda bulundurduğu biliniyor.
Kızılderililer’in Kökeni:
Bilim adamları arasında, Kızılderililer’in Asya kökenli olduğuna ve 11.000 yıl önceki Buzul Çağı’nda donan Bering Boğazı’ndan Amerika kıtasına göç ettiklerine dair bir görüş birliği bulunuyor. Buna göre, göçebe Sibiryalı topluluklar av peşinde Alaska’ya ve ardından güneye yönelmişlerdi (ATLAS, sayı 99-Haziran 2001). Hattâ, M. K. Atatürk’ün okumuş olduğu kitaplardan olan ve T. C. Maarif Vekâleti tarafından 1927 yılında Devlet Matbaası’nda basılan “Cihan Tarihinin Umumi Hatları” adlı kitabın yazarı Herbert George Wells, şu yargıya varmıştır: “Amerikan yerli halkı Moğol ırkına mensuptur.”
1. cildin 116. sayfasında yer alan söz konusu tümce Atatürk tarafından önemsenmiş ve altı çizilmiştir (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın).
Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan da, 20 Şubat 1996 tarihli Hürriyet gazetesinde başlayıp iki gün süren yazı dizisinde Kızılderililer’in Türklerle akraba olduklarını belirtiyor. Türkkan, yazı dizisinde Kızılderili dillerinde 300-500 Türkçe sözcük olduğunu da belirtiyor ve bir de anısını anlatıyor: “New York’tayken televizyonda ‘Güller Resmi Geçidi’ni seyrediyordum; otomobil ve kamyonetler renk-renk desenler halinde güllerle donanmıştı. Çeşitli ülkelerin katıldığı bu şöleni televizyoncu Chet Huntley anlatıyordu. Bir takımı ‘Şimdi Meksika Kızılderililerinki geçiyor’ diye tanıtınca, yardımcısı elindeki kâğıdı işaret etti. Spiker de şöyle özür diledi: ‘Kızılderililer’in değil, Türkiye Konsolosluğu’nunmuş. Desenler o kadar benziyor ki şaşırdım’ ” (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın).
Kristof Kolomb:
Kristof Kolomb’un 1492’dekikeşfinden hemen sonra başlayan Amerika yerlilerini sindirme, topraklarına ve doğal kaynaklarına el koyma süreci, 1886’da son Kızılderili direnişçisi Apache Reisi Geronimo’nun teslim olmasıyla tamamlandı. Bütün Amerika kıtasında on milyonlarca yerli, Avrupalılar tarafından ortadan kaldırıldı, yüzlerce ulus, yüzlerce dil, yüzlerce kültür bir daha dönmemecesine yeryüzünden silindi.
Kolomb’un seyir günlüğünden bazı alıntılar: “..... Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Keskin demir silâhları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. ..... Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar, ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silâhları yok. ..... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.”
Ama, Kızılderililer’in yüzlerindeki gülümseme çabuk kaybolur. Çünkü, Amerika Fatihi(!) yukarıdaki sözlerinin hemen ardından şunları yazar: “Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.” (kız kulesi’ndeki kızılderili, Sunay Akın)
Kolomb’un günlüğünden Kızılderililer’in dünyasını öğrenince, yapılan soykırımın korkunçluğu daha da ortaya çıkıyor.
İlk Katliamlar:
İlk katliamlardan birisi 1637’de Pequot kabilesinin aldığı askerî destekle İngiliz kolonici John Mason tarafından katledilmesidir. Mason hiç vicdan azabı duymadı, çünkü bu katliama Tanrı’nın aracı olduğunu düşünüyordu. Puritan inancına göre kâfirleri öldürmek bir cürüm değil, aksine iyi bir harekettir.
Amerika’nın bir çok bölgesinde Kızılderililer’in İncil’de yok edilmesi emredilen ırk olduğu iddiasıyla seri katliamlar işlendi. Kızılderililer, insan-altı yaratıklar olarak kabul edildiler; sömürülmeleri ve boğazlanmaları ilâhî bir etkinlikti. Hristiyanlığa geçmeye direnen Kızılderililer için kanunlar çıkartıldı, onlar için ölüm cezası uygun görüldü.
Altın ve ‘Gözyaşları Yolu’:
Kızılderililer topraklarında altın bulunmasına sevinemediler, çünkü bu onlar için sürgün ve katliam demekti. ABD ordusu, 1838’de Cherokee’leri esir kamplarına toplayarak yukarı Batı’ya doğru yürüyüşe geçirdiler. Zorlu ve çetin bir kış yolculuğu esnasında Cherokee kabilesinin üçte biri telef oldu. Zorla yaptırılan bu tehcir hareketi tarihe ‘Gözyaşları Yolu’ olarak geçti.
“En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderilidir” (!) / Pershing Füzeleri:
John Joseph Pershing, ardında çok ölü bırakması, kıyıcılığı, acımasızlığı ve toptan öldürme girişimleri nedeniyle kendisine ‘Black Jack’ (Kara Jack) adı verilmiştir. “En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderilidir” sözü Pershing tarafından tarihe kazınmıştır. Bu insan canavarının adı, Amerikan tarihine ‘kahraman’ olarak geçmiştir ve nükleer başlıklı Pershing füzelerinde yaşatılmaktadır.
Ünlü Kızılderililer:
Burt Reynolds, dörtte bir Kızılderili. Babasının annesi Cherokee Kızılderilisi. Filmlerinde iki kez (1966, 1968) Kızılderili rolü oynadı.
Tina Turner, Sekizde bir Kızılderili. Büyükbabası dörtte üç Navojo, büyükannesi de dörtte üç Cherokee Kızılderilisi ve dörtte bir zenci. Her zaman Kızılderili kanıyla gurur duydu.
Raquel Welch, Sekizde bir Kızılderili. Kızının adı, en ünlü Kızılderili isimlerinden ‘Tahnee’.
-
Kızılderililerin, Belçikalıların Türk olup olmaması konusuyla ne ilgisi var acaba?
-
Ortada her iki irkinda Türk oldugu iddiasi var,o nedenle ekledim,mahsuru yoksa?
-
Kızılderililer ve Belçikalılar Türk değildir.Çeşitli etkileşimlerden dolayı birtakım benzerlikler dünyanın heryerinde görülür.
Konu çok gereksizleştiği için başlık kilitlenmiştir.
Esen olsun.