Türkçü Turancı Otağ
GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: ilteris7 - 26 Mayıs 2008
-
Biz Eurovision, Orta Asya'dan Türk ithal etmek gibi saçmalıklarla kendimizi oyalarken; Türkiye ve Türk Milleti'nin aleyhine pek çok gelişmeler yaşandı. Ancak kendimize yarattığımız sahte düşlerden uyanmak, işimize gelmediği için bunları görecek durumda olduğumuzu sanmıyorum. Çünkü ülkemizin ciddi sorunlarının(içeride ve dışarıda) tartışıldığı konuların, Otağımızda kürtlere küfür edip, kendini tatmin etmek var iken, reyting yapacağını sanmam. Doğru düzgün Türkçe yazıp; meramını adam gibi ifade edemeyen Türkçülerden, bunu beklemek, açıkçası inandırıcı gelmiyor.
Geçen hafta içerisinde Talat denen hain, Palikarya Hristofias'la anlaşmaya vardı. Bu ne demek biliyor musunuz?.
Açıklayalım:
- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacak.
- Türklerin yaşadığı yerler federal eyaletler olarak Rumlara yani Birleşik Kıbrıs Federatif Cumhuriyeti'ne bağlanacak
- Adanın Uluslararası alanda tek temsilcisi olacak(Zaten Avrupa Birliği ve B.M, Rumları adanın tek temsilcisi sayıyordu.)
- Türk Askeri, Adadan çıkartılacak.
Bu sürece nasıl geldik onu da hatırlatalım:
a) Meşhur üçlü koalisyon hükümeti(Anap-Dsp-Mhp) döneminde; Avrupa Birliği'nin ve B.M'nin dayattığı Annan Planı'nın Müzakeresi'nin Türkiye tarafından kabulü,
b) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde seçimler ve CTP'li Talat'ın iktidara gelmesi, Annan Planı'nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından onaylanması,
b) Talat'ın Papadapoulos ile yaptığı 8 Temmuz 2006 Anlaşması,
c) Talat'ın Hristofyas ile yaptığı 21 Mart 2008 Mutabakatı,
d) Talat Hristofias adlı muhteşem ikili ve 23 Mayıs 2008 Mutabakatı
23 Mayıstaki son Mutabaktan çıkan iki sonuç şudur:
- BM Güvenlik Konseyi kararlarında da öngörüldüğü gibi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, ( Rum Devleti) federal bir yapıya dönüşerek, BM ve AB üyelikleri, Büyükelçilikleri, yaptığı tüm uluslararası anlaşmalar geçerli olacak şekilde “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla devam etmesi;
- KKTC’nin ise egemenliği olmayan bir eyalete dönüşerek bu devletin Kuzey kanadını oluşturması, Türk Halkının bu devlete yamalanması, bu devletin Rumların istediği gibi TEK EGEMENLİK, TEK VATANDAŞLIK, TEK KİMLİK VE TEK TEMSİLİYETE sahip olması…
Şimdi bu durum aynen gerçekleşirse Türkiye'yi bekleyen tehlikeler şunlardır:
Biraz hafızanızı zorlarsanız Rum'ların 1999'da Rusya'dan S-300 füzelerini sipariş ettiğini ancak o dönemki yoğun dış baskı sonucu bunu alamadıklarını hatırlayacaksınız. Bu füzeler Yunanistan'da kalmış ve Girit adasına konuşlandırılmıştı. Bu füzelerin şu an mülkiyeti Yunanistan'a geçmiştir.
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=22220&cat=180&dt=2007/05/04
Bu füzelerden bazılarının Rumlarada devrediliği yukarıdaki haberin bağlantısında geçiyor.
Sonuç olarak, Asil Helen komşularımız Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi; çıkacak bir savaş esnasında Türkiye'ye ait her türlü askeri, sivil hedefi uzun menzilli S-300 füzeleriyle vurmak gibi stratejik bir avantaja sahip oldular.
Bu sürece gelmemizdeki en büyük kabahatli bizim seçtiğimiz, siyasetçilerdir.
Kıbrıs'a Barış Harekatını yapan, adanın yarısını almayan, Harekat sonrası hayati önem taşıyan müzakerelere tek başına iktidar olmak için hükümeti feshedip bırakan Ecevit:"Biz Rumlarada barış götürdük." demişti. Aferin sana, Barış götürdüğün Rumlar da şu an senin sayende sirtaki oynayıp, Uzo'yu çekiyorlar.
12 Eylül'ü Darbesinin başındaki Kenan Evren, Asil Helen komşumuz Yunanistan'ın Nato'ya alınmasını sağlayan insan...
Meşhur üçlü koalisyon(Anap-Dsp-Mhp); Annan Plan'ını müzakere edilmesini kabul eden çok Milliyetçi ve Güvercinlerden mürekkep, Türk Ekonomisini mahvedip, ülkeyi çökerten Akp'ye hediye eden, A.B, Amerika ve BM 'nin baskılarını blöflerini yiyen güzide koalisyon hükümetimiz...
Ve Denktaş'ı devredışı bırakıp, Rum Tarafının tezlerini onlardan çok savunan Talat'ı daha başa geçmeden muhatap alan, De Soto, Papadopoulos gibi Türk düşmanı eşkiyalarla masaya oturan, Annan Planı'nı Türkiye kamuoyuna kabul ettiren, Ordumuzun Kıbrıs'tan Lübnan'daki İsrail gibi çekilmek zorunda kalacağını haykıran ve şu an ülkemizi mahveden, Ameirka, İsrail ve A.B'nin tüm dayatmalarını kabul eden mevcut Akp Hükümeti...
Peki çözüm nedir?
Çözüm öncelikle Akp Hükümeti'nden ne şekilde olursa olsun kurtulmaktır.
Daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin lağvedilerek, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'ne İl statüsünde (YÜCE BAŞBUĞUMUZ ATATÜRK'ün Hatay Modeli Uygulaması)bağlanması, Rum sınırının kapatılmasıdır. Türkiye'deki ordu birliklerimizden Kıbrıs'a takviye ve yığınak yapmak gereklidir. Sırf A.B vatandaşlığı için Rumlara ülkesini satan, alçak hainlerin vatandaşlıktan çıkarılarak, Kıbrıs'a ve Türkiye'ye girişleri yasaklanmalıdır.
-
Degerli agabeyim,sayin Ilteris 7. Yukardaki eklediginiz,cok degerli,ileti icin,sagolun varolun.Yazdiklarinizi okuduktan sonra,bu gelismeleri tekrardan yasamis gibi hissettim kendimi. Tehlike bagira,cagira geldi,kapimiza dayandi.
Referandumda,hayir deseydik,belkide savas bile acacak kadar ileri gidebilirlerdi. Ne yazikki,yes be annemcilerin,evet demeside,zaman kaybindan baska,hicbir seye yaramadi,hakli oldugumuz davamizda haksiz ciktik. Tabii konu,hak hukuk,meselesi degil.Kim güclüyse,hakli olanda odur.Kimse bizi,rum yunan ikilisiyle basbasa birakacagimizi sanmasin.Birlige üye olduktan sonra,rum arkasini saglama aldi.Bundan sonraki her ihtilafta,karsimizda avrupa birliginin,oldugunu hesap etmek zorundayiz.Aklima demirel´in bir sözü geldi! Kibrisi bizden,alirlar almasinada,500 000 askeri gözden,cikarirsalar olur demisti.Avrupa bu kadar sayidaki,askerini,kurban vermeyi,göze alamaz kanimca.alirsalarda sonuclarinada,katlanirlar.Sonumuz hayir olsun,fakat durum hic ic acici degil.Saygilarimla.T.T.K.
-
Soydaşlar, Kıbrıs konusunda çok büyük iddialar var.
- Geçitkale askeri havalimanı
Talat Hükümeti tarafından bir ihale ile CAS adlı bir İngiliz şirketine verilmiştir.
- Geçitkale havalimanının 20-25 kilometre doğusunda bir İsrail şirketine,
5 000 kişinin yaşayabileceği bir kasaba inşaatı ve yönetimi konusunda izin verilmiştir.
Liman inşaatları konusunda verilen izinlerle birlikte düşünüldüğünde,
bu kasaba inşaatının masum bir sivil yerleşim yeri olmadığı anlaşılmaktadır.
- Gene aynı bölgede bir İsrail şirketine iki liman inşa etme ve işletme konusunda yetki verilmiştir.
Önemli olan nokta şudur: Limanlardan biri, uçak gemilerinin yanaşabilmesine uygun,
16 metre deniz derinliğinin bulunduğu yere inşa edilecektir.
Elin oğlu elini kolunu sallaya sallaya istediği yere yerleşiyor, ya biz ne yapıyoruz?
Dizi izleyip, yatıp kalkıp uyumaya devam ediyoruz.
Nerede uyuyor ve uyutuluyorsan iyi günler Türkiyem.
Türk Irkı Sağolsun
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=2600 (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy5oYWtpbWl5ZXRpbWlsbGl5ZS5vcmcvaW5kZXgucGhwP25ld3M9MjYwMA==)
-
KKTC'de Amerikan ve İsrail Üsleri mi? - Erol MANİSALI
15 May, 2008 10:17:00 Erol MANISALI
Son aylarda herkes Talat-Hristofias görüşmeleriyle oyalanırken örtünün altında çok garip operasyonlar yürütülüyor.
- Geçitkale Havalimanı KKTC’nin kuzeydoğusunda, G. Magosa’ya yakın bir yerdedir. TSK tarafından inşa ettirilmiş askeri bir tesis (üs) olmakla birlikte, Ercan’ın bakım ve onarımı yapıldığı dönemlerde, sivil havalimanı olarak da zaman zaman kullanılıyor.
Türkiye ve KKTC bakımından stratejik bir öneme sahip olan bu askeri havalimanı KKTC hükümeti tarafından ihale ile CAS adlı ve 2005’te kurulmuş bir İngiliz şirketine verildi. İşin arkasında, “Amerika’nın bulunduğu” ısrarla söyleniyor.
AKP hükümetinin izin ve onayı olmadan bu işlem kesinlikle yapılamaz. Ankara bu stratejik askeri üssü İngilizlere (ve Amerikalılara) neden devretti? Üstelik kamuoyuna, “Asil Nadir’e veriliyor” şeklinde yanıltıcı bir açıklama da yapıldı. Bu açıklama sonradan yalanlandı.
- İkinci ilginç gelişme ise KKTC hükümetinin bir İsrail şirketine, “5000 kişinin yaşayabileceği bir kasaba inşaatı ve yönetimi” konusunda izin vermesi. Ne tesadüftür ki bu inşaat alanı Geçitkale Havalimanı’nın 20-25 km doğusunda bulunuyor.
- Başka bir gelişme daha da çarpıcı; yine aynı bölgede İsrail şirketine KKTC hükümeti tarafından verilen bir izin var; İsrail firması iki liman inşa edecek ve işletecek. Üstelik bir tanesi, “uçak gemilerinin yanaşabileceği derin liman özelliğini taşıyor.” 16 metre derinliğe sahip.
KKTC hükümeti Ankara hükümetinin de izni ile İngiliz (ABD) ve İsrail şirketlerine “havaalanları, limanları, yerleşim yerleri” inşa etme, işletme ve “uzun yıllar tasarrufunda bulundurma” yetkisi veriyor.
KKTC’de meydana gelen bu gelişmelerden ne gibi sonuçlar çıkarılabilir?
Yarın neler olacak?
1) ABD, İngiltere ve İsrail’in katkısı ile KKTC’ye askeri olarak yerleşme hazırlıkları içinde görülüyor. İngilizlere (ve Amerikalılara) ait yeni kurulan bir şirket askeri havalimanını ihaleyle eline geçiriyor.Yakınına İsrail şirketi 5000 kişinin (personelin) yaşayacağı bir kasaba inşa ediyor. Ve yine bir İsrail firması, uçak gemilerinin gireceği derinlikte liman yaparak yönetimini (ve tasarrufunu) elde ediyor. Son gelişmeler bu olasılıkları akla getirmez mi?
2) Lefkoşa’da M. Ali Talat, Ankara’da AKP var; bunlar ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgedeki yeni ortakları. Alelacele, medya şaşırtmaları yapılarak yürütülen ihaleler… Anadolu’nun korunmasının önemli tesislerinden biri olan Geçitkale Havalimanı’nın CAS’ye terk edilmesi. Derin limanlar ve 5000 kişilik kasaba inşaatı.
KKTC’de sanki, Batı işgal ordularının altyapısı hazırlanıyor. ABD, İngiltere, İsrail, AKP ve Talat hattını yan yana oturttuğumuz zaman resim daha da netleşiyor.
3) Kıbrıs’ın güneyi, yani Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye yapılmış ve onun şemsiyesi altına alınmış.
Adanın kuzeyi yani KKTC’nin bulunduğu bölge ise Batı’nın diğer ortakları olan ABD ve İsrail tarafından paylaşılacak. Petrolü için değil. Arap ülkeleri, İran ve Türkiye’ye tepeden bakan bir kartal yuvası gibi, stratejik konumu yüzünden.
Geçmiş yıllarda Kıbrıs’ın,Türkiye ve Yunanistan arasında taksiminden söz edilirdi. Oysa ada, AB ile ABD (ve İsrail) arasında paylaşılıyor. Kıbrıs adası, BOP için savaş arabalarının geçeceği yeni Roma İmparatorluğu’nun ön karakolu oluyor.
Kıbrıs ve BOP
Adanın güneyine İngiliz üsleri, Dikelya ve Agratur yıllardır, Batı emperyalizminin simgeleri olarak yerleşmişler. AB’nin diğer büyükleri de yavaş yavaş geliyorlar.
Kıbrıs’ın kuzeyine ise ABD ve İsrail yerleşiyor. İdeal bir ortam hazırlanmış. Türkiye “tek yanlı AB süreci içinde kıstırılarak” adadan yavaş yavaş tasfiye ediliyor. Geçitkale Askeri Havalimanı (üssü) elinden alınıyor. M. Ali Talat ve AKP gibi stratejik ortaklarla bu işi tıkır tıkır yürütüyorlar. Tayyip Erdoğan daha milletvekili bile olmadan, Kasım 2002’de, “40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek” diyordu.
Bu değişiklik geldi çattı; ada Türkler ve Rumlar arasında değil, ABD ile AB emperyalizmi arasında paylaşılıyor.
Kıbrıs BOP için olağanüstü stratejik bir konuma sahiptir. Kafkasya, Körfez, Doğu Akdeniz arasındaki enerji bölgesine sahip olmak ve yönetmek için Kıbrıs adasının bir savaş makinesi gibi işletilmesi gerekiyor.
- 1992’den itibaren AB, Türkiye ve Kıbrıs planlarını uygulamaya soktu.
- AKP iktidara getirilirken M.Ali Talat’lar da beraberinde hazırlanıyorlardı. Tek yanlı belgeler, AKP ve Talat’lar yan yana gelince her şey çorap söküğü gibi gitti.
İleride Kıbrıs adasında, turistler değil asker postalları, füzeler, süper jetler görülecek. Boşuna buraya, “Bu bir ada değil, dev bir uçak gemisidir” dememişler?
Degerli andam,03 mayis 1944,Bu cok önemli haber icin,sagol ,okumayan andalar,okusun diye ekliyorum.T.T.K.
-
"Kibrisi bizden alirlar almasina da; 500 000 askeri gözden cikarirsalar olur" demisti.(motun yabgu'dan alıntıdır)
Kıbrıs'ta "yes be annem"ci ve kraldan çok kralcı, o kadar Kıbrıs'lı Türk var ki... Demem o ki; Kıbrıs için,biz 500.000 asker veririz ama, ya Kıbrıs?
-
Hayir anda,bir yanlis anlama durumu,yada ben ifade edemedim. O söz coban´in sözü,hani su,insanla koyun gütmeyi birbirine karistiran,cavit caglara miklletin parasini,peskes cektikten sonra,verdimse ben verdim diyen,nami diger,mason demirel var ya,o iste.Kibrisi bizden,alirlar almasinada,500 000,kayip vermeyi göze almalari lazim demisti. Kibrisli´lara gelince,(Isterseniz bana kizin) ben onlari zaten,Türkten saymiyorum.Bizim kibrisi,oranin yerlileri icin degil,topragi ve dolayisiyla stratejik önemi icin,asla vazgecmeyecegimize inaniyorum.T.T.K.
-
Değerli motun yabgu kardeşim;
aslında aynı şeyleri söylüyoruz. Benim cümlemde eksiklik var. Şöyle düzelteyim: Gerekirse, Kıbrıs için biz de 500.000 asker veririz, ama, ya Kıbrıs Türkleri?
Kıbrıs Türkleri hakkında, sana hak veriyorum. Sinirlenip, senin gibi düşündüğüm oluyor, ama, bu ülkenin %47'si de onlar gibi. Gün gelecek uyanacaklar, uyandıracağız. Saygılarımla
-
Kibris konusunda bastan beri yanlis siyaset güdüldü bence.Osmanlidan kalan Komplekslerimizle,felan ne der,filan ne der? cekingenligi gösterildi.K.K.T.C. yi tanimak isteyen Türki Cumhuriyetlere bile karsi gelinildi.
Kosova,Daglik Karabag gibi kücücük devletler,üc-bes günde kurulup taninirken,K.K.T.C. 30 yildir tanitilamadi.Rum kesimi üzerinde Türkiyenin söz hakki varken,bu hakdan vazgecildi,Rumlarin AB ye girmesine göz yumuldu.
Kibrisin AB nin sorunu olmasina,hic geregi yokken,bizim hükümetlerce izin verildi.Birlesmis Milletler gereginden fazla abartilip,abartili beklentiler icine girildi.kisaca, o kadar cok yanlislar yapildi ve halende yapilmakta.
Degisen Dünya konjektöründe,Kibris Adasi icin,ABD ve AB nin istahlari kabardi.ABD ve AB,Kibris halkina uzunca bir süreden beri psikolojik baski ve propaganda yapmaktalar.Insanlara zenginlik vaat etmekteler.Sonucta,konunun basliginda oldugu gibi,Kibris elimizin altindan kaydirilmakta.
Akp hükümeti basimizda durdugu sürecede,Türkiyedeki krizlerle bile basedemeyecegiz anlasilan.
Hergün yeni bir gerginlik,yeni bir krizi bilerek yaratiyorlar bence.
Tanri Türkü Korusun.
-
Devlet başa,kuzgun leşe diye bir tabir vardır,eğer bu hükümet görevini millet adına yerine getirmezse Kıbrısı 1877'de ingiliz kolonisine devrettiğimiz gibi ,kanla sınırları çizilmiş yavru vatanı ,masa başında azılı düşmanımız rumlara bırakacağız acaba şehitlerimizin kemikleri sızlamıyacakmı soruyorum AKP yandaşlarına...
-
Kıbrıs'ta benim güvendiğim kişi Papadapulos idi. Adam o kadar milliyetçiydi ki tam teslimiyet olmadan adayı almayacaktı. Referandumda gördük bunu. Allah'a şükrettim Papadapulos var diye.
Ancak yeni rum bölgesi başkanı ''nasıl olursa olsun, bizim olsun'' diyen cinsten olduğu için tehlike çanları çalıyor.
Bu Talat felan Papadapulos'tan çok daha düşman birisi.
-
Papadapulas denen kişinin amacı, isteği baştan beri belli ama bu işbirlikçiler ise en büyük gaflet ve ihanet içerisindeler, Tanrı bize bu gafletten uyandırsın ve bizi bu hainlerden kurtarsın....Tabi önce Türk'ün titreyip kendine gelmesi gerek... esenlikler
-
Devletin başında Arap Kürt Partisi olduğu sürece değil Kıbrıs Musul'da Kerkük'de elimizden gider.Artık Türk Milletinin bu kabus'dan uyanma vakti geldi'de geçiyor.Bu kabus hemen bitmeli yoksa bu kabus bittik'den sonra uyanıldımı bir bakmışız Kıbrıs,Musul,Kerkük elimizden gitmiş.Türk Milleti daha fazla uyutulmadan ilkilmeli ve kendine gelmeli.
-
Musul ve Kerkük elimizde değil ki elimizden gitsin.
-
İlteriş9 abi doğru söylüyorsun Musul ve Kerkük elimizde değilki elimizden gitsin.Kıbrıs'da yavaş yavaş gidiyor elimizden.Bizler Türk Milleti olarak Kıbrısın elimizden kaydırılışını göz göre göre izliyoruz.
-
Biz millet olarak ülkenin tamamının elimizden kaydırılışını göz göre göre izliyoruz.
-
Rum kesiminde dev anket yapıldı. Rumlar'a Türkler'le ilgili sorular soruldu. İşte cevaplar...
Kıbrıs Rum kesiminde yapılan bir anket, Kıbrıslı Rumların çoğunluğunun KKTC'deki eski taşınmaz mallarına geri dönmek yerine tazminat almaya olumlu baktığını gösterdi. Politis gazetesi, “Noverna Consulting and Resarch” şirketi tarafından 18-30 Nisan tarihleri arasında 500 kişinin katılımıyla yapılan anketin sonuçlarını yayımladı.
Ankete katılanların yüzde 46'sı Kıbrıs sorununun çözümü durumunda eski taşınmaz malına geri dönmek yerine tazminat almaya “Evet” derken, yüzde 39 da “Hayır” diyor. Yüzde 15'lik bir kesim görüş belirtmedi.
Eski malına dönmek yerine tazminat almayı tercih edenlerin oranı Rum göçmenler arasında daha yüksek. Rum göçmenlerin yüzde 53'ü tazminata olumlu, yüzde 38'i olumsuz bakıyor. Rum göçmenlerin yüzde 29'u Kıbrıs Türk idaresi altında yaşamayı kabul ederken, yüzde 63'ü bunu kabul etmiyor.
RUMLARI “ENDİŞELENDİREN” KONULAR
Ankette, “Kıbrıs sorununun çözümü durumunda sizi endişelendiren bir durum var mı?” sorusuna, katılımcıların yüzde 47'si “Evet”, yüzde 44'ü “Hayır” yanıtını verdi.
Rumlar için “başlıca endişe verici konular”; yüzde 9 ile Türkiye kökenli KKTC vatandaşları, yine yüzde 9 ile “Kıbrıslı Türklerle yaşamak”, yüzde 8 ile “Türkiye'nin garantörlük ve müdahale hakkı”, yüzde 6 ile “ekonomi ve toplum”, yüzde 5 ile “güvenlik” ve yüzde 5 ile “Türk askerinin adada kalması” olarak sıralandı.
Ankette, “Gelecekte Türkiye'nin Güney Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunma ihtimaline inanıp inanmadıkları” da soruldu. Yüzde 71 gibi bir çoğunluk Türkiye'nin böyle bir girişimde bulunacağına “inanmadığını” söylerken, yüzde 21'i “inandığını” belirtiyor.
KKTC'Yİ ZİYARET EDEN RUMLARIN ORANI YÜZDE 60
Kıbrıslı Rumların KKTC'yi ziyaret etmelerine ilişkin bilgilere de yer verilen ankette, 23 Nisan 2003'te sınır kapılarının açılmasının ardından KKTC'yi ziyaret eden Kıbrıslı Rumların oranının yüzde 60, KKTC'ye gelmeyenlerinkinin ise yüzde 40 olduğu belirlendi.
Ankete göre, KKTC'yi ziyaret edenlerin yüzde 46'sı yalnızca bir kez, yüzde 27'si iki kez, yüzde 19'u üç-dokuz kez ve yüzde 8'i on defadan fazla KKTC'ye geldiğini ifade etti.
İŞTE SORULAR VE YANITLAR
Ankette, “çözüm olması ve güvenliğin tam olarak sağlanması durumunda” aşağıdaki sorulara verilen “olumlu” yanıtların yıllara göre dağılımı da şöyle verildi:
1 - Ailenizin bir üyesinin Kıbrıslı Türk ile evlenmesini kabul eder misiniz?
- 2003 yılında yüzde 24, 2007 yılında yüzde 11 ve 2008 yılında yüzde 31.
2 - Kıbrıslı Türklerle aynı yerde çalışmayı kabul eder misiniz?
- 2003 yılında yüzde 82, 2007 yılında yüzde 63 ve 2008 yılında yüzde 85.
3 - Karma kent/köylerde yaşamayı kabul eder misiniz?
- 2003 yılında yüzde 74, 2007 yılında yüzde 63 ve 2008 yılında yüzde 83.
4 - Kuzey'de Kıbrıs Türk yönetimi altında yaşamayı kabul eder misiniz?
- 2003 yılında yüzde 13, 2007 yılında yüzde 5 ve 2008 yılında yüzde 21.
5 - Kıbrıslı Türk işverenle çalışır mısınız?
- 2003 yılında bu soru sorulmadı. 2007 yılında yüzde 28 ve 2008 yılında yüzde 47.
6 - Çocuğunuzun Kıbrıslı Türklerle aynı okula gitmesini kabul eder misiniz?
- 2003 yılında bu soru sorulmadı. 2007 yılında yüzde 54 ve 2008 yılında yüzde 88.
7 - Kıbrıslı Türklerle aynı eğlence mekanlarına gider misiniz?
- 2003 yılında yüzde 72, 2007 yılında yüzde 62 ve 2008 yılında yüzde 82.
Ankette artan oranlara dikkat edin. Talat'ın ihanetini Rumlar'ın elini nasıl güçlendirdi. Adamlar Annan Planı'nda kendi karşı çıktıklarına şimdi fazlasıyla destek veriyorlar. Çünkü Rumlar adanın bu süreç sonrasında tek hakimi olacaklar.
-
İnişli-çıkışlı yanıtlar. Demek ki tam karar verememişler.
-
Umarım hedeflerine ulaşamazlar....Ordaki halk bile bizi istemiyor yarısı bölünmüş..
Sonumuz Hayırola ..
TTK.
:turan:
-
Talat "Fırsat penceresi açıldı" demişti
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum seçimlerinin ardından, BM çerçevesinde görüşmelere hazır olduğunu açıklamış, kendisi gibi solcu olan Hristofyans'ın zaferini sevinçle karşılamıştı. Talat, Papadopulos’un gitmesinin Kıbrıs sorunun çözümü için bir fırsat penceresi açtığını belirterek, "BM çerçevesinde, iki kesimli iki toplumlu bir federasyon için görüşmelere hemen hazırım. Kıbrıs sorunun çözümü siyasi eşitliğe dayanmalıdır ve Türkiye’nin de garantörlüğü bulunmalıdır. Bu çerçevede daha önce de sürekli ilan ettiğim gibi hemen görüşmelere hazırım" demişti.
Talat ve Hristofyas'ın görüşmelerini, "Yoldaşlar anlaştı" başlıklarıyla karşılanmıştı.
Hani Hristofyas farklıydı?
Hani Hristofyas farklıydı?
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, “Kıbrıs'ta yeni ortaklık devletini kabul etmesinin söz konusu olmadığını” ifade ederek, “Tek egemenliği, bir vatandaşlığı, tek uluslararası temsiliyeti olan tek bir devlet olacak. Kuracağımız iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun temeli budur” dedi.
Rum basın haberlerine göre, dün teknik komitelerdeki Rum üyelerin grup başkanlarıyla görüşen Hristofyas, komitelerdeki görüşmelerde görüş birliğine varılan güven yaratıcı önlemlerin çok yakında ilan edilmesinin öngörüldüğünü belirtti.
Kendisine yöneltilen suçlamalara rağmen “ilkeleri savunmaya” devam edeceğini ifade eden Hristofyas, “çetin müzakereler olacağını ve Türkiye'nin tezlerini değiştirmemesi durumunda çözüm olmayacağını” savundu.
"Türkiye'nin kabul edilemez tezleri" nitelemesini yaptı
“Türkiye kabul edilmez tezlerinden vazgeçmezse Kıbrıs sorununda çözüm olmayacak” diyen Hristofyas, “Devlet tek olacak, tek egemenliği, tek vatandaşlığı, bir uluslararası temsiliyeti olacak. Bizim taraf ortaklıktan söz ediyor. Annan planında öngörüldüğü gibi yeni ortaklıktan değil” ifadesini kullandı.
Hristofyas, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın, 23 Mayıs ortak açıklamasının, Milli Güvenlik Kurulunun, Kıbrıs sorununun iki devlet temelinde çözülmesiyle ilgili 24 nisan tarihli açıklamasından unsurlar içerdiğini dair açıklamasının sorulması üzerine, “MGK açıklaması veya kararıyla örtüşme diye bir şey yoktur. Yeni ortaklıktan Annan planı söz eder. Biz ortaklıktan söz ediyoruz. Yeni ortaklık kelimesinin girmesini kabul etmeyiz” dedi.
“Nasıl bizim tarafta da şu veya bu şekilde yorumlanıyor ise Kıbrıs Türk ve Türk tarafında aynı şey oluyor. Kimileri (KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali) Talat'ı ateşe atmak istiyor. Türkiye Dışişleri Bakanı da söylediklerini, kendi siyasi maksatlarıyla söylüyor” iddiasında bulunan Hristofyas, birlik çağrısında bulundu ve Türk Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarının da “birliği hedef aldığını” savundu.
Rum lider, şöyle devam etti:
“Birbirimizle dövüşmekten vazgeçelim, çünkü Türkler bunu istismar etmeye çalışacaklar. Kıbrıs sorunu bitmiş değil. Kıbrıs sorunu açıktır, bir ara çetin müzakereler olacak. Diğer taraf da tezlerimizden kolayca döneceğimizi beklemesin. Türkiye kabul edilemez tezlerini değiştirmez ise Kıbrıs sorununda çözüm olmayacak. Tek egemenliği, bir vatandaşlığı, tek uluslararası temsiliyeti olan tek bir devlet olacak. Kuracağımız iki bölgeli iki toplumlu federasyonun temeli budur. Sorunun çeşitli yönleri birlikte incelenecek. Kıbrıs sorununun çok önemli yönleri üzerinde farklı tez ve görüşlere sahibiz. Daha yeni başladık. Soğukkanlılık, kendine hakim olma ve elbette ilkeleri savunmak gerekecek. Her kimden gelirse gelsin, suçlamalara aldırmadan, ilkeleri savunuyorum.”
Rum'un ırkçısıda, solcusuda, komünistide kendi milli davaları, çıkarları sözkonusu olunca böylesine bir dayanışma sergiliyorlar. Takdir etmemek elde değil.
Talat denen şahıs ise A.B vatandaşlığı için ülkesini satıyor. Buna karşı çıkanlara palikarya ağzıyla sövüyor. Bizim AKP'lilerde, Avrupa'ya yani gavurlara; kendi yönettikleri Türkiye'de, Müslümanlara zulüm yapıldığını şikayet ediyorlar.
Gözüken içler acısı, kara mizah hali bir vakadır.
-
Tam "Z Vitamin"lik bir durum anda.
-
AKP 'nin iktidarı ele geçirmesi ile birlikte Rauf Denktaş ve onun paralelinde düşünce tarzına sahip olanların saf dışı bırakılması tesadüf değil.İç ve dış düşmanlar yazdıkları senaryoyu yeni bir gösterimle vizyona koydular.
-
TÜRKİYE VE KIBRIS TÜRKLERİ
Kıbrıs Türklerinin bir kısmının Rum görüşünü savunur durumuna gelmesi ( veya böyle bir görüntü vermeleri ) Türkiye’de az da olsa adadaki soydaşlarımıza karşı topyekun bir kırgınlığa sebep olduğunu biliyoruz.
Lozan da İngiltere’ye terk ettiğimiz Kıbrıs, bir mesele olarak karşımıza çıktığında ilk tepkimizin, maalesef “Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” şeklinde olmuştur. Bu çarpık görüşü hem CHP nin dışişleri bakanı Necmettin Sadak hem de DP li meslektaşı Prof. M. Fuat Köprülü dile getirmekten çekinmemiştir.
Politika zikzaklarımız daha sonra şu sırayı takip etti:
• Adada, İngiliz idaresi devam etmeli
• Kıbrıs Türk’tür
• Ya Taksim ya ölüm ( 1955-1960 )
• Kıbrıs Cumhuriyeti’nde birlikte yaşama ( 1960 )
• Mücadele yılları ( 1963-1974 )
• Barış Harekatı ( 1974 )
• Kıbrıs Türk Federe Devleti
• Bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ( 1983 )
• İki kesimli ortaklık görüşmelerine devam
• Türkiye ile entegrasyon ( 1997 )
• “Çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek ve kurtul!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mutlaka tutarlı bir Kıbrıs politikası olmalıdır. Siz Kıbrıs Türk’ü olsaydınız böyle çelişkiler yumağı içerisinde kafanız karışmaz mıydı? Biz Türkiye’de iktidara gelen partilerin politika malzemesi miyiz? Diye sormaz mıydınız?
Kıbrıs meselesi bugünün meselesi değildir. Bu mesele gerçekte Türkler bakımından seksen küsür yıldır devam edip gelen hatalı müsamahaların doğurduğu tarihi bir faciadır.
Kıbrıs için milli ve Kıbrıs Türk’ünün çıkarlarını koruyan bir politika ile tam ve cesur adımlar atılmalıdır….
Esenlikler…
Yönetici Notu:
Sayın Selma Ulusal,
Eklediğiniz konu daha evvel bu başlıkta işlenmişti. İletiler arası kopukluk olmaması için buraya ekledim. Saygılar, TTK
-
Devletimizin 1938'den sonra tek bir tâne istikrarlı ve kararlı siyâseti oldu mu kandaşlarım?