Türkçü Turancı Otağ
GENEL KONULAR OTAĞI => GÜNCEL => Konuyu başlatan: 4_hilal - 02 Haziran 2015
-
Genel seçim geldi çattı, 7 Haziran'a son birkaç gün kala, bu genel seçimlerin vatan millet ve devlet için daha uygun bir iktidara kavuşmanın başlangıcı olmasını temenni ediyorum.
Gurbetçi Türkler olarak oylarımızı sizden önce kullanabildik. Avrupa'dan Amerika'ya binlerce gurbetçi Türk, vatandaşlık hak ve görevi olan oy kullanma islemini yerine getirdi.
Almanya gibi Türk nüfusun milyonlar oldugu ülkede 7 gün boyunca oy kullanilabilirken, benim bulundugum Hollanda'da sehir sehir bölge bólge özel oy kullanma günleri belirlendi.
Kandaslar biz ailecek 7 oyumuzu da MHP'ye verdik.
Bulundugum her ortamda bu seçimlerde MHP veya CHP yönünde oy kullanilmasini telkin etmeye çalistim.
Içinde bulundugumuz sartlar altinda en özge yolun bu oldugunu düsünüyorum.
Türkçüler olarak geçmis seçimlerde de tek sesli olmayi basaramadigimiz kat'i bir gerçektir.
Ben dogru bildigimi yapar, dogru bildigimi de derim ve tüm kandaslarima öncelikle oylarini kullanmayi tavsiye ederim.
HDP'nin baraji geçme ihtimali var iken, AKP'nin yeniden iktidar olma ihtimali var iken oy kullanmayacagim parti mi varki diyen kandaslarima pesin pesin katilmadigimi bildirmek isterim.
Yeni seçmen olmus olan genç Bozkurtlara, AKP ve HDP'nin önünü kapatmak adina dahi olsa, oylarini baraji geçmesi garanti olan CHP veya MHP yönünde oy kullanmalarini tavsiye ederim.
CHP ve MHP'nin bizi temsil etmdigini söyleyecek olanlara da cevabim pesin pesin, evet temsil etmediklerini biz de biliyoruz, icinde bulundugumuz sartlarin geregini yapmak adina oylarinizi kullanin diye tavsiye ediyoruz diyebilirim.
TTK,
-
7 Haziran'daki seçimde oyumu MHP'den yana kullanacağım. MHP, dört dörtlük Milliyetçi ya da Türkçü olduğu için değil. Yalnızca ak-pkklı soysuzlara artı oy kazandırmamak için...
-
Türk insanın şu şartlar altında verebileceği tek parti MHP'dir. Öyle ya da böyle yapacak bir şey yok.
Eskiden laiklik şarlatanlığı adı altında Kürtsever CHP'nin tanıtımını yaparlardı. Bu tür hatalara düşmeyelim..
-
tek çare son kale MHP.
Tanrı Türkünü korusun ve yüceltsin.
-
Türk insanın şu şartlar altında verebileceği tek parti MHP'dir. Öyle ya da böyle yapacak bir şey yok.
Ben de aynı kanıdayım.
Armudun sapı, üzümün çöpü vs. diyerek milletin aklını bulandırmanın gereği yok.
Biz partici değiliz. MHP'yi Türkçü parti olarak gördüğümüz filan da yok.
AKP adlı bölücü, yıkıcı ve din istismarcısı taşerondan kurtulmanın bir yöntemi de sandık ise, oylarımızı MHP ye vererek, bu amacı gerçekleştirmek yönünde meydana gelmiş olan ortak iradeye katılacağız. Yapılan veya yapılacak olan İş bu kadar düz bir mantıktan ibaret.
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.
-
Türkçüler olarak bizim için oylarımızı vereceğimiz partiler, içten gelen bir tercih değil, şartların zorunlu kıldığı stratejik bir davranıştır.
Tekrar tekrar yazıyoruz:
İçinde bulunduğumuz şartlar gereği MHP veya CHP ye oylarımızı verecek olmamız bir tercih değil, şartların bizi zorladığı stratejik bir davranıştır .
Türkçülerin bu davranışını sulandırıp, istismar etmek ve herhangi bir partinin lehine veya aleyhine olacak şekilde propagandaya dönüştürmek yakışıksız bir tutumdur.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
-
Seçim sonuçları aşağı yukarı tahmin ettiğim ve beklediğim oranlarda çıktı. AKP'nin oy kaybetmekle birlikte en kötü oy oranı olarak % 40'ın altına düşmeyeceğini yakınlarımla istişare etmiştim. MHP ve hdp oylarını arttırdı.
CHP ise her zamanki gibi sahada varlık göstermek yerine Doğan Medyasının gazıyla kesin iktidarı almış gibi bir tavır sergiledi. Ayrıca fetullahçıların manipülasyonlarını da unutmamak gerekir. Seçimler twitterda twit atmakla değil, oylarla kazanılıyor.
Birilerinin akp'yi yıkacak asıl güç ilan ettiği Saadet-Bibip ikilisinin ederi de % 1,80 etti.
Seçimin kazananı ise hdp'dir. Hem akp'nin aldığı kürt oylarını geri aldı, hem de solcu-komünist-liberal vd. bazı marjinal grupların dağınık oylarını da kendinde toplamayı başardı.
-
Kısacası durumun bana göre özeti;
Her dönemki seçim debdebesi ve tantanası, nihayet sona erdi. Partilerin oy oranları, milletvekili sayıları ve bazı vekillerin adları-soyadları haricinde; adına parlamento-meclis denen ahırda, değişen bir şey yok.
Bir sonraki panayırda gene görüşmek dileğiyle...
*Oyumu MHP'den yana kullandım.
-
Aylar öncesinden HDP'nin barajı ufak bir fark ile aşacağını biliyordum gerek sosyal gerek görsel araçlarda inanılmaz derecede pohpohlandı.
AKP ile kavgalı gibi gözükselerde daşınıklı dövüş içindeydiler; ben mi çok paronayak düşünüyorum bilmiyorum ama bu seçim sonuçlarının önceden planlandığını düşünüyorum.
Aynı zamanda http://i.imgur.com/dLRIGXf.jpg (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL2kuaW1ndXIuY29tL2RMUklHWGYuanBn) özellikle Güneydoğuda Devletin olmadığının bir gerçekliğidir bu resim bölgede üniversite diplomlarından, kpss sınavlarından tutunda seçimine kadar her şey sahtedir.
Oyumu CHP'e verdim.
-
AKP'yi %42, Kırolarıda %11 diye hesaplamıştım. Kendi açımdan tutturdum. En azından MHP'nin oyu arttı biraz.
HDP denen GDO'lara da Aşırı Sol, Dinsiz Sol, Alevi-Bektaşi Dernekleri ile cematin sevgisini de unuttmamak gerek.
-
yazıklar olsun! kürtler ülkücü hareket ile aynı millet vekiline sahip oldu!
Öcalan köpeğinin yiğeni meclise girebiliyor ama Teröriste kurşun sıkan Osman Paşa sadece 15000 oy aldı ve meclise giremedi!
Allahım nasıl bir millet olduk biz. Benim kendi yurdumda Türklüğüme gösterilen bu kadar düşmanlık sabırlarımızı daha ne kadar zorlayacak?
Ne zaman uyanacak bu millet?
-
Türk diyen,Türklüğü savunan tek parti MHP'dir . Ne Mutlu TÜRKÜM diyebilen tek partidir. AKP'nin, CHP'nin ve HDP'nin ne mal oldukları ortadadır. Yani biz Türkçülerin başka partiye gitmeleri saçmalık olur. MHP'nin kötü yanları yok değildir.Ancak vatan elden gitmektedir. Teröristler meclise girmişken MHP şöyle yaptı , böyle yaptı dememiz saçmalık değilde nedir? Biz Türkçüler'in başka bir alternatifi yoktur. Türk diyen , Ne Mutlu TÜRKüm diyen, söz sahibi, Türklüğü savunan tek parti MHP'dir. Bu kadar söz sahibi,Türklüğü savunan başka bir parti varsa söyleyin gidelim o partiye verelim.
-
O partiyi, bu partiyi doğrudan yerin dibine sokmanın veya hak etmediği şekilde yüceltmenin gereği yok.
Seçim sonuçları üzerine herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir.
Canımızı yakan bir gerçek var ki kürt siyasal milliyetçiliği çok yükselmiş ve bu yükseliş önümüzdeki zamanlarda Türk milli varlığı ve kimliği için ciddi tehditler oluşturacak mahiyet kazanmıştır.
Bu sonuca; yağmurdan kaçarken doluya tutulmak denir. AKP denen beladan kurtulalım derken kürt terörünün uzantısı olan daha büyük bir belaya düçar kalındı.
Türk Milletini zor ve ağır bedeller ödeyeceği günler bekliyor dersek karamsarlık etmiş olmayız.
Dilerim bu sonuç milli vicdan ve bilincin dirilerek milletin kendine gelmesi için sarsıcı bir uyarıcı işi görür.
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.
-
HDP denen GDO'nun geleceği belliydi zati. Şu ya da bu, Alevî seçmenin destekleriyle geldi. Ankara Tuzluçayır'a gidenler görmüşlerdir yapıyı.
Kürtlük bilinci AKP'nin sayesinde artıkça İslâmcı Kürtlerin AKP ya da Saadetten ayrılması bir çok aşiretin bunlara dönmesi, üstüne Sol ve özellikle Avrupa Alevî derneklerinin desteği ile bu duruma geldiler. Şunu dileyelim ki inşallah bu Kürtlerin dışındakiler partiden ayrılarak en azından sayıyı indirmeleri.
Zamanında gün geçtikçe durum iyiye gitmeyecek derken bundan bahsediyorduk. Demokrasi dediğimiz bu işte. Gereksiz bir yönetim biçimi.
TTK
-
Bu memlekette kürdofillerin epeyce çok olduğunu bilirdim ama bu denli çok olduğunu tahmin etmezdim. Ne çok kürdofil varmış böyle?
Yıllardır akpnin kendisi dışındakileri yok sayan tavrı akp karşıtlarında kin ve düşmanlığın daha da şiddetlenmesi sonucunu doğurdu. Özellikle CHP seçmeninin bir kısmı, akpyi kendi partilerine oy vererek etkisizleştirmek yerine, hdpnin barajı asmasını sağlayarak akpyi etkisizleştirmek gibi, bir başka büyük sıkıntı doğuran, yolu izledi ve malum durum ortaya çıktı.
Demokrasi denen melanet Türklüğün aleyhine işleyen ve Türk düşmanlarının sığınağı haline gelen bir yöntemdir.
Demokrasi, her zaman olduğu gibi, bu defada Türklük düşmanlarının Türk'e düşmanlık etmek ortak paydasında toplaşarak akp ihanetinden daha büyük yıkımlara yol açacak kürt ihanetini önemli siyasi güce kavuşturup, kürdün terörist kimliğini örtbas ederek demokrasi şampiyonu gibi görülmesine vesile olmuştur.
Ben kişisel olarak, Türk Milliyetçilerinin kerhen de olsa verdikleri oylarıyla, hem oy yüzdesini ve hem de milletvekili sayısını artıran MHP'nin o kadar sevinilecek bir başarı kazandığı görüşünde değilim.
Bütün kürtler, yanlarına eski marksistleri, ermeni, süryani, gay, lezbiyen vs. ve çok büyük ölçekli olmasa da şirazesini kaybetmiş bazı alevi topluluklarını da katarak hdpye oy veriyor ama MHP Türklerin tamamından oy alamıyor. Yıllardır bu gerçek görmezden gelindi.
Biz her ne kadar karşı çıksak da memlekette işler demokrasinin gereği olan oy verme yoluyla belirlendiğine göre MHP de oylarını artıracak ve buna bağlı olarak da vekil sayısını çoğaltacak bir takım açık veya gizli ittifaklar yaparak akpyi hırpalayan ve ona alternatif olduğunu ortaya koyan bir imajla çok daha ciddi sonuçlara ulaşabilirdi.
Şimdilik demokrasi adlı sistemi değiştirmeye güç yetiremiyorsak-ki öyle- o halda oyunu kurallarına göre oynamak gerekir.
Burada hemen bütün kandaşlarımızın ortaya koydukları ortak irade gibi biz partici değiliz ve ne yazık ki parti işlerinden, daha doğrusu siyasetten anlamıyor ve bu kıvırmanın birinci koşul olduğu dansözlüğü, doğal olarak, yapamıyoruz.
Madem halihazırdaki sisteme göre oy ve milletvekili sayısını artırmak yegane amaç öyleyse MHP, saadet ve bbp'yi, bir-iki milletvekili vererek, ittifaka razı etmek suretiyle %20 yi aşan bir başarıya ulaşabilirdi.
Siyasette matematik kanunları işlemiyor ve 2+2=4 etmiyor. Eğer doku uyuşmazlığı varsa bazen 2+2=1 ettiği gibi bazende konjonktür öyle müsait bir hale geliyor ki 2+2=8 ve hatta 10, 12 edebiliyor. Benim gördüğüm bu seçim konjonktür milletin akpden bıktığı ve kurtulmak istediği yönündeydi ve MHP adlarını yazdığım partileri ve varsa ve olabiliyorsa diğerlerini de saflarına katarak-ki MHP'nin duruş ve düşünüş olarak saadet ve bbp den öyle aman aman bir farkının da olduğu söylenemez-biraz önce matematiksel olarak ortaya koyduğum neticeyi elde ederek hem akp nefretini kendinin siyasi kazanımına dönüştürür ve hem de akpden kurtulmak için hdpnin kucağına düşülmesi belasını bertaraf etmiş olurdu.
Seçim öncesi bbp ve saadet partisinin bir, iki milletvekiline fit olarak MHP çatısı altında seçime girmek istedikleri basında yer almıştı.
MHP yönetimi hangi düşünceyle böyle bir tavır sergiledi bilemiyorum ama bbp ve saadetin ittifak görüşmesi yapmak için yaptıkları randevu taleplerini bile cevapsız bırakmıştı.
Madem siyaset yapılıyor ve güç demek oy ve milletvekili sayısı demekse MHP bazı manevralarla oyunu ve buna bağlı olarak da vekil sayısını misli misli artırabilirdi.
Bazı şeyler için geriye dönüş yok ve MHP iktidar odaklı bir hedefi olmadığı veya psikolojik olarak kendisini iktidara layık görmediği için epey bir fırsatı kaçırdı.
Görünen o ki halihazırdaki duruma göre siyaset kilitlenmiş durumdadır. Önümüzdeki günler hem döviz fiyatlarının fırlaması ve hemde uzatmaları oynayan ekonominin düşüşe geçmeye başlamasıyla siyaseti geri plana itip başka bir gündeme-ki gerçek günden hep buydu- yani ekonomiye odaklanacak ve daha önceden sergilenen birçok senaryo yeni baştan sahneye konarak Türk Milletinin varlığı sömürülecektir.
Bir çivi bir nalı tutar diye başlayıp bir milletin kurtuluşuna doğru giden tümevarım mantığı en çok milletin kaderini doğrudan etkileyen siyaset için geçerlidir.
Keşke daha az kötü olan MHP akpden boşalan alanı doldurabilseydi de memleketin kaderi; itin, kürdün ve neidiğü belirsiz bilcümle hainin eline kalmasaydı.
Milliyetçilik özveri demektir. Bu özveri tabii ki, sadece romantik bir söylemden ibaret değildir. Milletin ve memleketin selameti ve vatan hainlerine fırsat vermemek için bazen içine sinmese de bir takım manevraları yapmak hayati bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Demem o ki milliyetçi olduklarını ileri sürerek siyasete soyunanlar memleket gerçeklerini de dosdoğru görmek, okumak ve değerlendirmek zorundadırlar.
Bir de milliyetçilik iddiasında olup da elini taşın altına koymaktan kaçınan, hiç bir somut iş yapmayıp sadece eleştiren ve bilirkişi edasıyla ahkamlar keserek hariçten gazel okuyan takım var ki bu tarife girenler de bir başka sıkıntı ve muamma.
Bu tarif, itiraf etmek gerekirse, birazcık, bize de uymuyor değil.
Son söz olarak Türk Milliyetçileri her yönleriyle kendilerini gözden geçirip hayatın ve memleketin gerçeklerine göre yeni yol ve yöntemler geliştirmek zorundadır.
Tabii önce "eğri okun doğru hedefe varmayacağı" gerçeği doğrultusunda Türk Milliyetçisi ve Türk olmanın gereğini yerine getirerek işe başlamak lazımdır.
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
-
29 Mayıs 2015 tarihinde yapılması planlanan Vatan Partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mitinglerinin çakışması
tartışmasında Adana Seyhan İlçe Seçim Kurulu'nun SP'li üyesi,Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan lehine fikir değiştirmişti.
Buna sebep olarak ise genel merkezden gelen istek olduğunu belirtmişti.
Ölümünün 75’inci yılında tüm yurtta anılan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Başbuğumuz Mustafa Kemal Atatürk
hakkında “Olmasaydı da olurduk” yazılı ilan veren AK Parti Uşak Milletvekili Adayı Eyüp Gökhan Özek
Alperen Ocakları eski Genel Başkanı,BBP eski Mkyk Üyesi, BBP Genel Başkan eski Baş Müşaviri idi.
Ben tartışma yaratmak istemem ancak AKP, BBP ve SP ayrı gibi dursalarda hep aynı şeylere hizmet etmişlerdir.
Hepsindeki ortak taraf Atatürk milliyetçiliğine yani Türk milliyetçiliğine karşı olmalarıdır.
MHP onlar sayesinde meclise 5 hatta 8 tane millet vekili soksa ne değişecekti?
Meclise girince AKP tarafına geçmeyeceğinin garantisini kim verebilirdiki?
Böyle bir durumda en çok yıpratılacak ve oy kaybedecek MHP olmayacakmıydı?
DÜSMANA TAVİZ VERİLMEZ. Taviz bir fedakârlıktır. Ancak dosta karsı yapılır.
Ben eleştirsemde kızsamda Bahçeli dik durmuştur bu konuda.
-
Sonucunun sürpriz olmadığı bir seçim oldu. Başta kürtsever CHP'liler olmak üzere herkes elbirliğiyle kürtleri, rüyalarında bile göremeyecekleri, büyük bir başarının sahibi yaptılar.
Gelinen nokta ve içerisinde bulunduğumuz durum Türklük için öylesine bir açmaza dönüşmüştür ki AKP kalsa ayrı bir bela, kürt terör örgütü başka bir bela olarak başımıza siyasi ve seçilmiş meşru yapıyla dikildi.
Türk Milleti bu kuşatmadan ivedilikle çıkmanın çarelerini bulmak zorundadır.
Bir yıla kalmadan erken genel seçime gidilebileceği olasılığına göre şimdiden hazırlıklara başlamak gerekir.
MHP aldığı oyla bir yükseliş göstermiş gibi görünse de kürtlerin daha az oyla MHP den daha çok milletvekili çıkartması bu yükselişi gölgede bırakmıştır.
CHP yi öteden beri anlayamadım ve bundan sonra da anlayabileceğimi sanmıyorum. İyi bir söylem ve programla başarılı bir seçim kampanyası yapmasına rağmen yerini ancak koruyabilmesi çok manidar bir durumdur. Bu da gösteriyor ki CHP'nin iç dinamikleri dışarıdan göründüğünün aksine hala çatışmalı ve en küçük fırsatta başka mecralara kayabilmektedir. kürlerin aldığı oyun en az 3-4 puanı CHP'liyim diye geçinen kürtsever ve bir yanlarından da marksist mikrobu bulaşmış; milliyetsiz, sahte laik ve Atatürk istismarcısı kaypakların oylarıdır.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
-
Seçim sonuçlarını hepberaber gördük. Millet olarak ne kadar bozulduğumuz tescillendi, onaylandı.
Erken seçime gidileceğini düşünüyorum. Hükümet kurmak için yapılacak bütün koalisyon ihtimallerinde, olası koalisyonun içinde olan partiler zarar görür vermeleri gereken tavizler ile.
Bence Türkçülerin görevleri bu şartlarda, Türk Milletinde uyumakta olan milliyetçilik duygularını uyandırma yolları aramaktır.
Türkçülerin ikinci görevi ise, Türk dünyasının Türkiye'den ibaret olmadığını herkese her fırsatta hatırlatmaktır. Dış Türklerle kurulan köprüleri pekiştirmektir.
Mesela herhangi Türkçü oluşum adı altında Türkiye dışındaki Türk ellerine resmi ziyaretlerdir.
Türkiye içinde ise, Türkçülerin bir kurultay toplama zamanı gelmiştir.
Temsil'i dahi olsa, dünya Türkçülük seçimleri yapılmalı ve bir Türkçü başkan seçilmelidir.
Bütün Türkçülere çağrı yaparak uygun bir vakitte her yıl tekrarlanan ve resmi mahiyetin kazandırılacağı bir Kurultay.
Bu seçim sonuçlarının bize hükümet kurma görevi vermediği aşikar, bu üstte yazdıklarım veya yazamadığım daha fazla şeyleri yapma görevinin belirdiği de aşikardır.
-
Seçim sonuçlarını hepberaber gördük. Millet olarak ne kadar bozulduğumuz tescillendi, onaylandı.
Erken seçime gidileceğini düşünüyorum. Hükümet kurmak için yapılacak bütün koalisyon ihtimallerinde, olası koalisyonun içinde olan partiler zarar görür vermeleri gereken tavizler ile.
Bence Türkçülerin görevleri bu şartlarda, Türk Milletinde uyumakta olan milliyetçilik duygularını uyandırma yolları aramaktır.
Türkçülerin ikinci görevi ise, Türk dünyasının Türkiye'den ibaret olmadığını herkese her fırsatta hatırlatmaktır. Dış Türklerle kurulan köprüleri pekiştirmektir.
Mesela herhangi Türkçü oluşum adı altında Türkiye dışındaki Türk ellerine resmi ziyaretlerdir.
Türkiye içinde ise, Türkçülerin bir kurultay toplama zamanı gelmiştir.
Temsil'i dahi olsa, dünya Türkçülük seçimleri yapılmalı ve bir Türkçü başkan seçilmelidir.
Bütün Türkçülere çağrı yaparak uygun bir vakitte her yıl tekrarlanan ve resmi mahiyetin kazandırılacağı bir Kurultay.
Bu seçim sonuçlarının bize hükümet kurma görevi vermediği aşikar, bu üstte yazdıklarım veya yazamadığım daha fazla şeyleri yapma görevinin belirdiği de aşikardır.
Birlik şart.
-
erken seçime gidiyoruz.
Anlaşılan Akp Mhp üzerine oyunlar oynayarak hatta yapabilirse baraj altında bırakarak tekrardan tek başına iktidarı hedefliyor.
Sizce bu ne kadar başarılı olur?
Ben şahsen bu algı operasyonlarının ters tepeceğini düşünüyorum. Mhp'nin eleştirilecek çok tarafı olmasına rağmen Mhp'ye sonuna kadar destek olacağım. Bu konuda sizlerin fikirlerini merak ediyorum.
-
7 Haziran'ın rövanşı diyebiliriz yapılacak olan bu seçim için.
Biz gurbetçiler yine oylarımızı kullandık, Hollanda'da daha 25 Ekim Pazar günü de kullanılabiliyor son olarak.
Akp Avrupa'dan yine çok oy alacak gibi, büyük bir fuar salonunda oy kullandırdılar bize.
Ben MHP'ye verdim herzamanki gibi.
Akp'nin oy kaybetmesini temenni ediyorum, hatta mümkünse ikiye bölünmeleri ve birbirlerini yemelerini zevkle seyretmek isterdik.
Oylarımızı kullanalım kandaşlar mutlaka.
-
İslamda en buyuk suçlardan bir tanesi munafıklıkdır, siyasette münafık bir çok parti var, milliyetçi olmayan ancak gözüken, Atatürkçü olmayan ancak gözüken, dindar olmayan ancak gözüken bu partiler düşman gibi gözükseler bile iş ranta paraya dönüşünce soydaşlarımızda bile görülemeyen can ciğer kuzu sarması oluveriyorlar.
Bu düzene karşı çıkanlar ise ne yazık ki ihraç ediliyorlar.
Geçen seçim chp'e vermiştim oyumu, bu seçim boykot gibi bir oy kullanacağım
-
Türk ırkçılığını savunan, Türk ırkının üstünlüğünü benimsemişlerin CHP ya da AKP gibi kürt sevdalısı ve kürtçü yapıdaki bir partiye neden oy verirler anlamam. Laiklik ya da buna benzer olaylara girmeyelim.
Madem oy kullanacağız, bunu görev olarak edinmişiz, Kürt,Çerkez,Arap,Boşnak,Gürcü,Ermeni...severlerden uzak durmak gerekmez mi? Şimdi MHP nasıl diyeceksiniz. Evet burda da ne yazık ki üste saydığım etnik döküntü severler mevcuttur. Bunu da tartışabiliriz ancak CHP ya da AKP'nin yanında MHP kutsal toprak gibidir : ). Parti propagandası yapmıyorum, yapmayız da burda ancak etnik pislikleri programına dahi yazdıranlardan da uzak durmak gerek, sırf muhalefetlik olsun diye destek vermeyelim bence.
-
Gurbetçilerimizin seçimlere katılım oranı, en kalabalık olduğumuz Almanya'da %50'lere ulaşmıştır.
Oy kullanım merkezlerinin çoğaltılması ve ülkemizin gidişatı bunda önemli rol oynayan faktörlerdir.
Oy kullanım merkezlerinin az olduğu ve mesafelerin uzak olduğu ülkelerde ise oy kullanım oranı çok daha düşük olmuştur.
Toplamda 500 bine yakın oy artmıştır 1 Kasım Seçimleri için gurbetçilerin oy kullanma oranı.
Bunun olumlu bir yansıması olacaktır sonuca, zira AKP zihniyeti kendi seçmenlerine tanıdığı imkan ve kolaylıklar ile zaten yüksek katılım oranına sahipti.
Fazladan kullanılan oyların AKP aleyhine olarak sonuca yansıyacağını düşünmek doğru bir tahlil denilebilir.
Benim tahminim;
-AKP %36-38
-CHP %25-27
-MHP %17-19
-HDP %9-11
-
7 Haziran'ın rövanşı diyebiliriz yapılacak olan bu seçim için.
Bence de, 1 Kasım seçimleri, 7 Haziranda umduğunu bulamayan ve sonucu içten içe yenilgi olarak gören Tayyib'in, başta kürt terörünü tetiklemek olmak üzere, bir takım yeni durumları devreye sokarak rövanş alma düşüncesinde olduğu bir seçimdir. Ancak bu taktik boş ve beyhude bir girişimden öteye geçmeyecek ve sonuçta, milleti aptal yerine koyan Tayyip, 7 Haziranı da arar bir sonuçla karşılaşarak hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Önceden olduğu gibi bu seferde oyumu, diğerlerine göre Türklük vurgusunun biraz daha öne çıktığı, bizim düşüncelerimiz gibi gerçek anlamda Türkçü bir yapısı olmasa bile en azından bayrakla, devletle, cumhuriyetle ve Türklükle sorunu olmayan MHP'ye vereceğim.
Diler ve umut ederim ki 1 Kasım seçimleri Türk Milletinin üzerine karabasan gibi musallat olan Tayyip ve avenesinden kurtulduğumuz gün olur. Diktatör özentisi Tayyip ve avenesi analarını da yanlarına alarak, gemiciklerine binip defolup gitsinler, nereye gideceklerse...
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
-
Oyumu Mhp'den yana kullanacağım.
-
Oyumu MHP'den yana kullandım. Ama gelen seçim sonuçları hiç iç açıcı değil.
-
Türk ırkçılığını savunan, Türk ırkının üstünlüğünü benimsemişlerin CHP ya da AKP gibi kürt sevdalısı ve kürtçü yapıdaki bir partiye neden oy verirler anlamam. Laiklik ya da buna benzer olaylara girmeyelim.
Madem oy kullanacağız, bunu görev olarak edinmişiz, Kürt,Çerkez,Arap,Boşnak,Gürcü,Ermeni...severlerden uzak durmak gerekmez mi? Şimdi MHP nasıl diyeceksiniz. Evet burda da ne yazık ki üste saydığım etnik döküntü severler mevcuttur. Bunu da tartışabiliriz ancak CHP ya da AKP'nin yanında MHP kutsal toprak gibidir : ). Parti propagandası yapmıyorum, yapmayız da burda ancak etnik pislikleri programına dahi yazdıranlardan da uzak durmak gerek, sırf muhalefetlik olsun diye destek vermeyelim bence.
Değerli kandaşım cevap için seçimi bekledim ama bu kadar kötü olacağını elbet düşünememiştim şu an ne yazacak dermanıö nede moralim var AKP'liler konvoy yapıyor şu an eve pusmuş durumdayım.
MHP'e hep stepnelikle suçladık haklıda çıktık tek MHP değil tabi senin söylediğin gibi CHP'de aynı zincirin parçası tartışmanın gereği var mı bilmiyorum ülkece geçmiş olsun hepimize.
-
Oyumu politikalarının bir gramını dahi doğru düzgün beğenmediğim ancak işin gerçeklik tarafından bakıldığında mecburen yıllardır MHP tabii ki de...
Arula, kardeşimiz de duysun . ) Başka bir başlıkta inş derin derin tartışırız.
Şimdi işin gerçeklerine bakarsak güneşin batıdan doğmayacağı belliydi zati. Haliyle Arula kardeşim üzülme bence. Ne olacaktı ki AKP bir anda düşecek miydi. Öyle bir dünya yok ne yazık ki şuan.
CHP bir Kürtçü partidir. Programından, davranışlarına kadar, üyelerinden başkanlarına kadar zaten ortada.
AKP bir Kürtçü parti değildir. AKP, Türk ve Türklük düşmanı kapitalist zihniyetli bir partidir.
Tabii ki bana göre..Bunu istediğin kadar uzatabiliriz. Ancak her türlü Türk Irkçısının yanından bile geçmemesi gereken kanalların aktığı dereler gibidir bunlar.
Politika dediğimiz şey aslında pazarda ekşimiz limon satmakla aynıdır. Nasıl cilâlarsan o kadar satışını artırırsın. Etiketini nasıl can canlı yaparsan o kdar satış patlaması olur. Zenci Obama'yı kim ne kadar biliyor ki beyaz üstünlüğünün olduğu bir yerde zencinin başkan olduğu görülsün. Biz de de aynı. İnsan doğası bu. Dandik bir ürünü kaliteliymiş gibi millete itelerler. Ara ara Taksim olayları gibi balık avlarlar. Balık olmamak gerek.
Gerçeklere tekrar dönersek, işimiz kısa vadeli değil zaten üzülmeyelim. Önemli olan bizden sonra gelen nesle gerekli bilgi ve becereleri aktarmak.
Şimdi dikkat edin HDP denilen GDO topluluğu yüzde 10'un altına indimi AKP patlıyor. Teknik olarak Kürt her türlü meclise giriyor. Gerçi Kürt Partisi etiketi ile mecliste olmaları daha da üzücü tabii ki. Hakkımızda hayırlısı diyoruz sadece. Biz görevlerimizi yerine getirelim, etiket basacak gücümüz olsun hele bi.
TTK
-
Bana göre Bahçeli yine devrede. Bence bunlar iktidar partisi ile anlaştı. Mhp'den bir çok milletvekilinin Akp'ye transfer olacağını düşünüyorum.
Tabanından çekindiği için açıklamayacak.
Türkiye siyasetini belirleyen merkez Ankara değildir. Elin gavurunun çizdiği yolda, arabayı süren söförü seçmek için dört senede bir tiyatro yaşıyoruz. Gidilen yol aynı sadece şoförler değişiyor. Bu durumda oy vermemek en mantıklısıdır.
-
Halk arasında "ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek" diye bir deyim vardır. Tayyip Erdoğan 7 Hazirandan sonra buna benzer tablolar çizerek milleti, akpsini tek başına iktidar etmeye, mecbur bıraktı.
Özellikle MHP oylarına yönelik algı çalışmalarının akpsi lehine sonuç vermesinin yegane nedenlerinden birisi de; Devlet Bahçeli ve MHP yönetiminin kendilerini iyi anlatamamalarıdır. akpsinin ileri sürdüğü "her şeye hayır diyorlar" algısı millet üzerinde etkili oldu ve MHP'den akp sine çok ciddi oy kayması yaşandı.
Sonuç bir kez daha göstermiştir ki Türkiye'de toplum tarafından siyasi, ekonomik ve sosyal değerlendirmeler gerçek durum üzerinden değil de; güçlü, yaygın, baskın ve kesintisiz propagandayla oluşturulan algıya göre şekillenmektedir.
Her ne kadar MHP pkk partisinden çok oy almış olsa da seçim sisteminin çarpıklığı nedeniyle daha az milletvekili çıkartabilmiştir.
Bu sonuçlardan sonra MHP tabanında Devlet Bahçeli'ye karşı dillendirilen eleştirilerin yoğunluğu daha da arttığından/artacağından bundan böyle Bahçeli ve etrafındaki dinozor takımı yerlerinde rahat oturamayacaktır.
CHP açısından değişen bir şey yok ve bence sol duruş sergileyen CHP alabileceği en üst oy sınırına ulaşmıştır. Türkiye'de sol seçmen % 25 civarındadır ve CHP solcu görümünü değiştirmediği sürece bundan fazla oy alamayacaktır.
Bu seçim sonuçlarının en sıkıntılı yanı Tayyibin yeniden başkanlık diye tutturmasıdır. Tayyip başkanlık sistemi için önümüzdeki dönemde en çok Davutoğlu'nu taciz ederek anayasa değişikliği dahil bütün yasal ve gayr-i meşru yollara başvuracaktır.
Biz Türkçüler siyaset yapamıyoruz. Buna ne donanımımız uygun ne de toplum yapısı. Bu bizim ülke meselelerine karşı ilgisiz kaldığımız anlamına gelmemektedir.
Biz Türkçüler Türklüğün yüce ülküleri gereği şu andaki geçerli çarpık, laçka ve milli dokumuza yabancı siyasi yöntemleri benimsemiyoruz. Demokrasi denen sistemin Türk Milletinin doğasına uygun bir yönetim biçimi olmadığına inanmakta ve Türklüğün aleyhine sonuçlar doğurduğundan bu keşmekeşliğe karşı çıkmaktayız.
Biz Türkçüler olarak daha çok çalışarak Türk genlerini Türkçü düşünüş ve yaşayış çizgisine yaklaştırarak Türk Milletinin topyekun yüksek bir milli bilinç seviyesine ulaşmasıyla bu sorunların tamamı, sonsuza kadar, Türklüğün başını ağrıtan şeyler olmaktan çıkartılması için uğraş vermekteyiz.
Bir şeyin değişmesi, her şeyin değişmesini tetiklemektedir.
O her şeyi düzeltecek ve değiştirecek olan yegane şey: Türk Milli bilincinin yükselmesidir.
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!
-
1 Kasım'da tokat yemiş gibi afallama yaşadım seçim sonuçlarını görünce.
Haliyle kendimize yeni yeni gelebiliyoruz ve sağlıklı analiz edebilmek için, aceleci olmamak gereğine de uyarak, biraz geç oluyor belki iletim.
Savaşçı rumuzlu kandaşımı tam anlayamasam da, bakış açısını kestirebiliyorum iletisinden.
MHP'den birçok vekilin AKP'ye gideceğini düşündüğünü söylemiş. Bu nasıl olur bilmiyorum, zaten topu topu 40 tane vekil var, bunlardan kimler gider!
Ümit Özdağ'mı, Erkan Haberal'mı, Zühal Topçu'mu, Muharrem Varlı'mı, Şefkat Çetin'mi, Mustafa Mit, İsmet Büyükataman, Arzu Erdem, Atila Kaya, Ekmeleddin İhsanoğlu, Celal Adan, Oktay Vural, Yusuf Halaçoğlu ve adını anımsayamadığım kırk kişinin diğerleri. Emin ol bu kişilerden hiçbiri AKP'ye filan gitmez.
Ben seçim öncesi yazdığım tahminlerde ne kadar yanıldığımı da görmüş oldum, bunu da belirtmem gerekir.
MHP aldığı % 12 ile hala kemik oyunun üstünde bir oy almıştır.
MHP'nin bence kemik oyu barajı geçmeye yetmiyor.
5,6 milyon oy alınmış, ben Türkiye'de 2 milyon ülkücü olduğunu dahi düşünmüyorum.
Ben Türkiye'de hemen hemen her ilde bir veya birden fazla, tanınan bilinen bir ülkücüyü tanıyorsam, bu ülkücü camianın ne kadar küçük bir camia olduğunun göstergesidir diye düşünmekteyim.
MHP belirli oranda, asker polis ve bilumum milliyetçi memurlarımızdan aldığı oylarla barajı geçebilmiştir, sayı az dahi olsa buna Türkçüler de dahildir.
MHP'nin oy kaybı halk içinden olan, orta sınıfın altında olan insanlarımızdandır, AKP'nin bu kesimi kandırması çok daha kolay olabilmektedir.
Bu sonucun çıkması, 7 Haziran'dan bunca farklı bir oran nasıl oluştu, bunun nedenleri nelerdir!?
-AKP'nin Ülkü Ocakları benzeri kurduğu teşkilatların aktif faaliyetleri
-Uluslararası AKP'ye özel destek verilmesi, Suriyeli mülteciler mevzusundan dolayı
-Müzakere sürecini rafa kaldırmış olmaları
-Çeşitli algı operasyonları
-faizler krediler mevzusu, bu konuda halkın istikrar fikrine takıntı yapmış olması
-Sayımda yapılan hileler, seçsis....
Daha çoğaltılabilir.
En ilginç bulduğum şeylerden birisi, 3 tane şeyin aynı anda gerçekleşebilmiş olması.
1-Mhp'den %4'ün geri AKP'ye kayması
2-Hdp'den %3'ün AKP'ye kayması
3-Saadet Partisinin Erbakan'ı filan unutarak neredeyse bütün olarak yokolup AKP'ye oy vermeleri.
Bu 3 madde teker teker bakıldığında doğal neticeler, doğal olmayan ise bu 3'ünün aynı anda gerçekleşebilmiş olmasıdır.
CHP için söyleyeceğim fazla birşey yok, bugünkü CHP'nin bana hitap eden hiç ama gerçekten hiçbirşeyi yok. Bugünkü CHP'nin Atatürkçülüğü bile bana hiçbirşey ifade etmiyor, gözüme çok çirkin görünüyorlar.
İzmir'e bakınca o CHP'li gençler çok tatlı görünüyor ama bir konuşmaya başlıyorsun, 2 ayda verdiğimiz 200'e yakın şehidi hatırlamıyorlar ama Ankara'da ölen bölücülere hümanistlikleri tutuyor, apışıp kalıyorum onları duyunca.
Hdp'nin ve hatta MHP'nin barajı azıcık geçmelerindense, baraj altı kalmalarını şahsen tercih ederdim.
AKP'li olduğunu bildiğim, aynı zamanda Türk olduğunu bildiğim ve AKP için zafer bayramı kutlayan birkaç kişiye sordum, sevindiğiniz şey tam olarak nedir, AKP'nin ne yapmasını veya yapacağını umut ediyorsunuz, adamakıllı bir cevap bile çıkmıyor ağızlarından. Horoz döğüşünde para yatıran bahisçi misali, kuru kuruya basit bir taraftarlık. Devlet Bahçeli evlenmemiş, Kılıçtaroğlu kepçe kulak gibisinden tabiri caizse cevaplar bekleyebilirsiniz.
Keşke MHP ve Hdp barajı geçmeyelerdi de, AKP'liler ne yapacaktı göreydik.
İnceldiği yerden kopsun, herşey olacağına varır, bu şekildeki gidişat zaten ziyadesiyle kötü, daha kötü ne olabilir diye düşünüyorum, cevap bulamıyorum.
Seçimden sonra Meral Akşener veya Sinan Oğan genel başkan olsun gibi sözler söyleniyor MHP tabanında. MHP tabanına akıl erdirmek güç, hiç Sinan Oğan genel başkan olabilir mi, herşeyden önce mezhep konusu var, herşeyi biz mi anlatacağız size, bre cahiller diyesin daha kendi camianızı tanımıyorsunuz.
Meral Akşenerden harika CHP'li olur, ülkücü filan değil kendisi, iyi insan, falan filan lafım yok ama ülkücü değil. Gerçi Sinan Oğan'da ülkücü değil, iyi milliyetçi ama ülkücü değil.
Bakalım neler olacak, hakkımızda hayırlısı.
TTK,
-
Savaşçı rumuzlu kandaşıma katılmadığımı belirttim, fakat benden önce ileti yazan Kurtkaya kandaşıma hiçbir lafım yok, çünkü Kurtkaya kandaşım duruşu, donanımı, emeği çabası ve herşeyiyle benden çok daha iyi bir Türkçü. Bunu yağ çekmek için söylemiyorum, Kurtkaya'yı tanıyanlar ve beni de az çok tanıyan herkes bu konuda benimle hemfikirdir, o yüzden analizini okudum kandaşım ve tamamen haklısın, çok yerinde tespitler yapmışsın herzamanki gibi. Sağolasın.
TTK,
-
merhabalar,
ülkücü ve milliyetçi, bunlar nasıl ayrımlardır ben tam anlayamadım!
Milli değer ve ilkelerime bağlı yaşıyorsam ve bunlardan asla taviz vermiyorsam ben ülkücüyüm.
BÜYÜK ÜLKÜCÜ başbuğumuz Türkeş'in oğlu mu ülkücü sayılıyor?
ülkücülük mezhep ayrımına mı dayanıyor?
Benim için zerre önemi yoktur bunun. Benim için Türk milliyetçiliği KAN meselesidir, KÜLTÜR meselesidir, DAVA meselesidir. Bu bayrağı kim en yukarı taşıyabiliyorsa ben onun arkasında olurum.
Ayrıca meshebi farklı olsa ne olur? bu ülkede ezilmiş fazlasıyla alevi soydaşımız varken ve bu kardeşlerimiz kurtuluşu sadece chp'de var sayarken Sinan bey gibi birisinin varlığı gücümüze güç katmaz mı? kendisi genç, karizmatik, bilgili ve en önemlisi liderlik vasıflarına sahip bir insandır.
Ömrümde Mhp'den başka bir partiye oy vermemiş bir insanım ve bundan sonra genel başkanımız Devlet Bahçeli bey olsa bile Mhp'ye oy vermeye devam edeceğim. Ancak artık boynumuzun bükük kaldığı yeter!
Meclisin en solunda HDP lilerin yerinde oturacağız artık! Bunu ben içime sindiremiyorum. Sindirebilenler devam etsin o zaman!
Ayrıca Devlet Bahçeli'nin adam harcaması Ali GÜNGÖR'den beri hastalık haline gelmiştir. Türk köle olmaz kardeşim! Mecburmuyuz her davranışına eyvallah demeye!
Kendisi beni sadece ülkücüler gönderebilir diyor. Ben değilsem , sen değilsen kim bu ülkücüler yahu kim!!!
Günlerdir kendime gelemedim yemin ederimki. Bize yazık değil mi?!...
-
merhabalar,
ülkücü ve milliyetçi, bunlar nasıl ayrımlardır ben tam anlayamadım!
Ayri bir baslik aç, seçimle ilgili açilan bu baslikta bu konuya girersek, bence içinden çikamayiz.
Milli değer ve ilkelerime bağlı yaşıyorsam ve bunlardan asla taviz vermiyorsam ben ülkücüyüm.
Burda bir püf noktaya isaret etmissin. Milli deger demissin, milli degerler nelerdir, sadece bayrak, istiklal marsi ve rejimin tarifi ile ülkenin ismi midir?
Asagida bana kizdigin noktada milli degerdir. Osmanli'da hocalik, müderrislik, seyhülislamlik, lala'lik, kazaskerlik yapan onlarca isim farkli farkli diyarlardan gelirken, farkli mezhebe mensuplardi, fakat Devlet'i Aliyye'ye hizmet etmeye baslarken, hepsi hanefi mezhebine geçmislerdir.
Bilinen son 2300 yillik tarihimiz Dogu Merkezli, iken ilk defa Selçuklular ile Bati Merkezi'ne döndü ve ister Selçuklu diyelim ister Osmanli diyelim, artik milli deger dedigimiz olgunun içinde hosumuza gitmese de mezhepte var. Biz ilk defa hanefiligi resm'i mezhep olarak kabul etmis, yahutta hanefiligi ilk defa resm'i bir sifata kavusturmus devlet geleneginin devamiyiz. Bunu dincilik olsun diye söylemiyorum, bu konuyu da istersen baska baslik altinda daha detayli anlatmak isterim, sizleri de dinlemek isterim.
BÜYÜK ÜLKÜCÜ başbuğumuz Türkeş'in oğlu mu ülkücü sayılıyor?
Güzel hiciv yapmissin. Tugrul Türkes gençliginde solcu kasetleri dinleyen, siyasetle de ilgilenmeyen, tabiri caizse abidik gubidikti.
Yani onun 20-30 sene önceki korumalarindan tut ta, baska yakin taniyanlarina kadar tanidiklarim var.
Malesef Türkes Ailesi fiyasko çikti, bunu Muhsin'in Avrupa para kasasi iken, ayrilmasindan sonra kasalik görevinin baskasina verilmemesi,
Alparslan Türkes'in vefatindan sonra çikan onun adina banka hesabi, ki partinin olan o parasinin aile fertleri tarafindan hak iddia etmeleri hatta kavga etmelerine kadar, bastan asagiya fiyasko.
ülkücülük mezhep ayrımına mı dayanıyor?
Evet dayaniyor.
Muhsin'in 80 öncesi UOD ve UGD dönemleri baslattigi, 9 ISIK haricinde ocaklarda ayet gibi okuttugu sloganlar vardi, bunlarin
birkaçtanesi emperyalizmle mücadeleyi ifade eden sloganlardi (örnek:Kavgamiz vurguncu düzenedir), 3 tanesi de islamci sloganlardi.
Uzun yillardir sanal ortamda Türkçülerin MHP'ye veya Ülkücü Harekete kizmasina, gönül koymasina, elestirmesine ve kimileri tarafindan küfür edilmesine bile olan o bilindik sloganlar, kanimiz aksa'da zafer islamin, sonra Müslümanlar küfre karsi tek yumruk, sonra Türküz müslümaniz, Islam Eriyiz
Bunlar 1977'den sonra basladi. O zamanlar Devlet Bahçeli ÜAYD(Üniversiteli Asistanlar Yardimlasma Dernegi) genel baskaniydi, Türkes istemisti o görevde bulunmasini. Muhsin o yil yapilan ÜOD olagan kurultayinda, ki Kurultaya Türkes'in buyrugu ile Devlet Bahçeli Divan baskanligi yapti, o gün ilk defa Muhsin baskan secildi ve Türkçülerin bugün hala kizdigi o islamci sloganlar basi çekmeye basladi Muhsin'in marifetleri.
Halbuki 1974-1975-1976 yillari ülkücü Hareketin sloganlari "Milliyetçi Türkiye", "Milli Devlet güçlü iktidar" gibi bizi daha çok ifade eden sloganlardi.
Diyeceksiniz ki dincilik 1977 öncesi de vardi, vardi fakat çok baska bir boyuttaydi. Dinciligi aramaya gidersek, Fevzi Çakmak'ta da, Remzi Oguz Arik'ta da, Osman Bölükbasi'da da vardi yani partinin temellerine inersek. 1977'e kadar belki de ne kadar dincilik vardiysa da mezhep yoktu denilebilir, fakat Muhsin'in 1977'deki baskanligindan sonra artik mezhep var edildi.
Benim için zerre önemi yoktur bunun. Benim için Türk milliyetçiliği KAN meselesidir, KÜLTÜR meselesidir, DAVA meselesidir.
Bizim içinde farkli degil, hayatim boyunca kan denilen maddenin kutlu oldugunu, kan üstünde Tanri mührü oldugunu ve kopyalanamadigini iddia ettim durdum, kendim de ettigim iddialar yönünde hep inanageldim. Kültür Milliyetçiligini benimsemekte hep zorlandim, anca Türk Büyüklerinin fikirlerini anlattiklari eserlerin içinde okuduk durduk Kültür Milliyetçiligini... buna birsürü ismi örnek verebiliriz.
Bu bayrağı kim en yukarı taşıyabiliyorsa ben onun arkasında olurum.
Ne güzel iste, dogru yoldasin ne mutlu sana.
Ayrıca meshebi farklı olsa ne olur?
Ne oluru bana degil, MHP'ye sor, genel baskanin dini inanci onun oraya baskanligini etkileyecek faktör mü degil mi diye.
Ben o faktöre bakildigini söylüyorum, iddia dahi degil, varolan bir durum diyorum.
bu ülkede ezilmiş fazlasıyla alevi soydaşımız varken ve bu kardeşlerimiz kurtuluşu sadece chp'de var sayarken Sinan bey gibi birisinin varlığı gücümüze güç katmaz mı? kendisi genç, karizmatik, bilgili ve en önemlisi liderlik vasıflarına sahip bir insandır.
Bu konuyu da herkes kendisi cevaplasin, ben Sinan begi sevmekle saymakla birlikte, onun MHP'ye baskan olamayacagini düsünüyorum.
Ömrümde Mhp'den başka bir partiye oy vermemiş bir insanım ve bundan sonra genel başkanımız Devlet Bahçeli bey olsa bile Mhp'ye oy vermeye devam edeceğim.
Bence dogrusunu yapmissin, ne güzel iste. Bende senin gibiyim bu konuda.
Ancak artık boynumuzun bükük kaldığı yeter!
Bence de yeter, katiliyorum.
Meclisin en solunda HDP lilerin yerinde oturacağız artık! Bunu ben içime sindiremiyorum. Sindirebilenler devam etsin o zaman!
Müsadenle devam etsinler evet. Meclisi terk edecek halleri yok.
Ayrıca Devlet Bahçeli'nin adam harcaması Ali GÜNGÖR'den beri hastalık haline gelmiştir. Türk köle olmaz kardeşim! Mecburmuyuz her davranışına eyvallah demeye!
Bak demin ÜOD, ÜGD filan bahsi geçti yukarda, 12 Mart Muhtirasindan sonra ülkücü teskilatlarin ilki, Bursa'da açilmisti, Türkes o ilk ocagi 12 Mart Muhtirasi sonrasi tekrar açilan, kime açtirmisti. Ramiz Ongun'a. Sag kolu gibiydi. Kale gibi adamdi Ramiz beg. 8 komunisti tek basina döver, bakislariyla döverdi. Heybeti, cesareti, inanci, milliyetçiligi, say say bitmez... Ama iste sene 1973'tü o zaman. Sonra köprünün altindan çok sular akti ve zaman insanlari degistirdi.
Ramiz ters adamdi hemserimdir zaten. Türkes'e bile terslik yapardi, ihtiyarladi bu derdi, ki defalarca dedi, muhalefet etti Türkes'e 80'lerin ikinci yarisindan sonra siyasi yasagi kalktiginda Türkes'in. Ali Güngör konusu belki biraz daha muamma veya Ali beg'inde hakli oldugu noktalar var ama Devlet begin harcadigini iddia ettigimiz her isim üzerinde Devlet beg zaman içerisinde hakli çiktigini gördük, ki iste tek basina vakti zamaninda ülkü ordusu olan, kalesi olan Ramiz beg akp'ye gidebildi. Bu parti neler gördü, Sadi Somuncu'lar, Ibrahim Çiftçiler, Enis öksüz'ler, Muharrem Semsekler, 80'lerde Namik Kemal Zeybekler, Agah Oktay Günerler, Taha Akyol'lar... Kim vardiysa harcandigi iddia edilen, hepsinde de Türkes veya Devlet beg hakli çikti zaman içerisinde.
Kendisi beni sadece ülkücüler gönderebilir diyor.
Dogru söylüyor, disaridan amerikali Tansu Çiller'mi gönderecek, ki onun laflari filan geçiyor 2 gündür bazi çevrelerde. Meral hanima destek verdigi falan filan.
Yahu Meral hanim iyi bir insan ama Balkan Derneklerinde Bosnaklara Pomaklara gülücük dagitarak, güller karanfiller atarak mi yapiliyor artik Türk Milliyetçiligi. Kürde kardes demek ile, Bosnak'a kardes demek arasinda ne fark var!
Ben değilsem , sen değilsen kim bu ülkücüler yahu kim!!!
Senin ülkücü olmadigini iddia etmiyorum ama anlamaya çalisiyorum, Akp'nin hem CHP hem MHP üzerine böyle kurgular oyunlar yaptigi dönem Devlet beg veya Kemal Kiliçtaroglu hiç birakirlarmi makami. Ki istifa etmeleri suan dogru dahi olmus olsa, sirf AKP böyle yapiyor diye dahi, kendilerinden sonra da bu AKP istedi de gittiler gibi bir alginin olusturacagi negatif olumsuz bellek etkisinden dolayi ayrilmayacaklarini istifa etmeyeceklerini düsünüyorum.
Ben Devlet Bahçeli yerinde olsam istifa etmem, baskalarinin istegiyle hiç etmem. Kurultayla geldi, Kurultayde Kongrede gider, yahutta vefat ederse.
Ki sunu tekrar vurgulamak gerekir, 5.7 milyon oy alinmis, bence Túrkiye'de 1 milyon ülkücü var. 2 milyonda ülkücülere yakin denilecek sempatizan var.
Yani anca torlasan toplasan 3 milyonluk camia 5.7 milyon oy almis. Ne bekliyorsunuz, tepki oylari emanet oylar ile benim öngörümde bunun 1,5 kat fazlasi oy alinmasiydi, fakat alinamadi. Ülkücü olmayan ne kadar kisi varsa, ülkücülerin iç isine karisiyor diye düsünüyorum.
Günlerdir kendime gelemedim yemin ederimki. Bize yazık değil mi?!...
Tabiki yazik, Türkiye'ye ve Türk Milliyetçiligine yazik bu çikan seçim sonuçlari tablosu. Haklisin katiliyorum.
Çok merak ettim, kaç yasindasin, hangi teskilattansin, varsa görevin nedir.
TTK,
-
tekrardan merhaba,
1982 doğumluyum. MHP Maltepe İlçe teşkilatındayım.
Bu mezhep konusunda daha fazla yazmak istemiyorum. Çünkü zerre kadar önemi yok benim için.
Ancak mezhep konusunda bahsetmiş olduğun konuların Mhp tabanında çok fazla geçerli olmadığını görüyorum artık.
Bu Akp tabanında daha fazla kabul görüyor.
Teşkilatlar içerisinde Alevi olan dava arkadaşlarımın olması beni çok mutlu ediyor. Bu bazı şeylerin değiştiğini gösteriyor.
Diğer tarafta Devlet Bahçeli'nin son televizyon programında yüzüğünün üzerinde hem Türkçe hem göktürkçe olarak
"Tanrı Türkü korusun" yazıyor demesi beni çok duygulandırdı.
Devlet Bahçel'nin istifa edeceğini sanmak ahmaklıktır. Benim beklentim Kurultayın bir an önce yapılması gerektiğidir.
Bekleyip göreceğiz.
-
Yarin Kurultay yapilsa, nasil bir sonuç çikacagini düsünüyorsun?
Suan yapilacak herhangi bir kongrede, fire vermeden bütün delegeler Devlet beg'i tekrar seçer.
Suan Genel Baskanliga aday olacak kimse bile yok MHP'de.
Ve suan Devlet beg istifa etse, MHP bugünkü sartlarda çok yara alir, yikim olur MHP için.
Ben sahsen Türk siyasetinde baska bir milliyetçi parti kurulup basarili olacagina inanmiyorum.
MHP kendini lagvetse, herkes bosa çiksa, yine de baska bir milliyetçi partinin basarili olabilecegine inanmiyorum.
Akp'nin iktidar olmasini saglayan sebeplerden birisi de Türk Milleti ideolojilerden bikmis, artik ilgi göstermiyor.
Millet ideolojik bakmiyor konulara. Gurbetçiler kendi islerine yarayacak yasalarin çikmasi için, 1 tane yasa için oy veriyor.
Kredi almis vatandas, faiz oranlari acaba yükselirmi diye, istikrar diyip Akp'ye oy veriyor.
Milletin umrunda bile degil ideolojiler.
Türkiye'de 1 tane ideolojik hareket var, o da kayitsiz sartsiz kürt milliyetçiligi. Uzun yillardir da, kürt milliyetçiliginden daha teskilatli, programli çalisan hicbir ideolojik hareket yok Türkiye'de malesef.
TTK,
-
Siyaset şu anki Türkiye şartlarında geçim kapısı ve koltuk sevdası olmaktan ileriye geçememiştir. Bu durum bizi ilgilendiren bir gelişme olmadığı için üzerinde durmamıza da gerek yok fazlaca. Sadece vatandaşlık görevimizi yaparak oy kullanabiliriz istersek. Oy kullananlar da siyasi partileri takip ettikleri kadarıyla oylarını kullanıyorlar nitekim, Yorumlardan da bunu anlamak mümkün. Ben de bir iki noktaya değineyim istedim.
Türkiye'de bir milyon iki milyon değil en az otuz milyon ülkücü vardır. Bu tespitimi şuna göre söylüyorum: Düğün, bayram veya bir etkinlikte ya da sokakta yürürken tanıdığımız, tanımadığımız insanların karşılaşmalarına tanık ve çoğunluğunun kafa tokuşturduğuna şahit oluruz. Burada şekil ülkücülüğü hemen kendini gösterir. Bir diğer husus ise: Yetmişli yıllardaki yüz binlerce ülkücü gencin hayatta kalanları şu an ya dededir ya ninedir. bunların nesli çoğunlukla neci olabilir?
Akp derleme bir partidir, kurulduğunda gençliği bile yoktur. Şimdi ise gençliği vardır ve iktidara taşıyanlar da ülkücülerdir. 1 Kasım gecesi zafer çığlıkları atan gençlik bizim yetmişli yıllarda attığımız 'Ya Allah Bismillah Allahu Ekber' sloganını atmışlardır. Biz DİLİPAKLARIN ARVASİLERİN kitaplarıyla yetişen ülkücülerdik. Ve bu seçimde Akp li olduk BBP ve Sadet ile beraber.
Mhp'nin aldığı oyun büyük çoğunluğunu Türklüğünü öne çıkaran ülkücüler vermiştir, İnancını öne çıkaranlar ise Akp ye vermiştir. Bu benim şahsi görüşüm. Arabistan da dahil İslam ülkelerini Turan birliği içinde görmek isteyen ülkücülerin var olduğunu da biliyorum. Sanırım demek istediğimi anlatabildim.
Mhp'nin ilk Erciyes Kurultayına çalıştığım beldeden tek başıma bir 302 otobüs tutmuş ve yollardan gide gide doldurmuştum. Daha sonraki yıllarda Mhp bu kurultaydan vazgeçip yasakladığı andan itibaren ve 1 Kasımda da oyumu kerhen almıştır. Benim gözümde partinin Türkçülük anlayışı orada bitmiştir.
Çalıştığım belde takma adıyla küçük moskova. Muhtarlıktan belediyeliğe geçmiş ve partiler belediye başkan adayları ayarlamaya gelmişler, bu arada Mhp vekilleri de gelmiş gidecek yerleri olmadığından benim kapımı çalmışlardır. Yanlarında da bir başkan aday adayı getirmişlerdir. Ben gelen vekillerden birisini vekil olmadan önce tanıyordum, dedi ki hocam biz arkadaşı belediye başkan adayı yapacağız, onun için geldik ve siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Milletvekili yaş olarak benden büyüktü, dedim ki. abi bu arkadaş solcu birisi. Evet biliyoruz. Ve Alparslan Türkeş henüz hayattadır. Dedim ki abi burada belediyeyi almanız mümkün değil, farz etki kazandınız bu arkadaşın Mhp'ye hizmet edeceğine inancınız var mı, üstelik o günün şartlarında otuz bin lira da afiş vs parası verecekler. Biz partimizin adını duyuracağız. Oysa farklı da olsa Mhp'yi çok iyi tanıyor köy. Hatta altmışlı yıllarda Türkeş köye gelmiş ve bir gece de misafir kalmıştır. Velhasıl aday çıkarmadılar. Fakat işin püf noktası Türkeş'in sağlığında bile bir solcunun partide kabul görebilmesi. Ekmelettin ve türevleri bu partide kabul görür ama Ali GÜNGÖR veya OGAN görmez. Akp neden kazanmasın?
Biz siyaset denen vampiri burada noktalıyoruz ta ki bir daha ki seçim gününe kadar ve Türk Turan davasını nasıl daha ileriye taşıyabiliriz onun kaygısıyla yolumuza devam ediyoruz.
Düzeltme ile son bir not ekleyeyim: Parti yönetiminde olmasa da ocaklarda Türkçü duruşunu öne çıkaran ve k.ürt kardeşliğine karşı olan ülkücülerin varlığını da biliyorum. Dileriz ki ileri de direnç noktası oluştursunlar.
-
benim kişisel kanaatim yapılması gereken en önce ilçe başkanlarının taban olarak görülen bizlerle istişare yapmasıdır.
Burada bizler düşüncelerimizi özgürce ifade etmeliyiz sonu ne olursa olsun.
Daha sonrasında İl yönetimlerinin ilçe yönetimleriyle bu konuyu ele almasıdır.
En sonunda ise Genel merkezin il başkanlarıyla yapacağı görüşmedir. Sanırsam bunlar olacak gibi gözüküyor.
Sonuç olarak genel merkez tahmin edemeyeceği kadar fazla bir tepkiyle karşılaşacaktır.
Bu tepkiler delegeler de dahil kimsenin umrunda olmaz ise yapacak bir şey yok. Ve ben eminim ki bir sonraki seçimde baraj problemiyle karşı karşıya kalacağız.
Neden bunları burada belirttiğim hususunda bazı öngörülerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben Kayseri'nin gesi köyündenim. Eşim ise Kırşehir'in Kaman köyündendir. Her sene sıkça gider geliriz.
7 Haziran seçimlerinden sonra memleketleri aile ziyaretleri için dolaştık. Bu arada Kaman Mhp'nin gerçek kalesidir. Bunu net olarak söyleyebilirim.
Orada konuştuğum bir çok insan Bahçeli'nin ilk gün çıkıp yaptığı konuşmayı kesinlikle anlamamıştır ve tepkiyle karşılamıştır.
Meclis başkanlığı seçimlerinde Mhp'nin Akp'ye dolaylı destek olduğu algısı halk içerisinde oluşturulmuştur.
Ve eminim ki koalisyon görüşmelerinden sonra Bahçeli'yi hayırcı gösterme propagandası başarılı olmuştur.
Bunları Chp ve Akp birlikte yürütmüşler ve başarı bulmuşlardır.
Peki biz ne yaptık?
Koalisyon görüşmelirinden sonra Genel Merkez'den sadece yazılı bir açıklama geldi. Eee?
Birde mübarek bir siyah çanta aylar sonra, seçime sadece yedi gün kala beliriverdi! Geçmiş ola! Halkın beyninde bu algı operasyonu çoktan sonlandırılmıştı bile.
Bana Meral Akşener (özellikle bayanlar) ve Sinan Oğan konusunda çok fazla soru geliyordu. Cevabım yoktu. Ben bunları kabul edemedim ki bir türlü!. Hatırım için oy verdiler buna rağmen.
Devlet bey çıktığı televizyon kanallarında sadece Meral hanım biraz dinlenecek dedi o kadar. Sinan bey için ise adını bile azına almadı. Tepkiler daha da büyüdü.
Kardeşim bu partiye oy verenlerin tamamı ülkücü değil! Sempati duyanlar var, Erdoğan'a tepkili olanlar var, bir sürü sebepten Mhp'ye oy veren var.
Ayrıca ben zar zor oy verdirdiğim insanlara tekrardan oy verdirebileceğimi hiç sanmıyorum. Bizler bu davaya gönül vermiş insanlarız ancak yüzdeye vursan 9 yada 10 puan ancak oluruz. Geri kalan kişiler ise oy geçişkenliği çok fazla olan kesimdir. Bu kesim lidere , partilerin söylemlerine, ülkenin istikrarına vs. bakar.
Bunlara bir çok örnek ekleyebilirim.
Şuan ülkücüler mimlenmiştir, işsizdir, açtır. Yurdum Anadolu da ne tarım kalmıştır ne hayvancılık. Bu topraklarda yaşayan soydaşlarımızın hemen hemen hepsi
bu bayrak için bu vatan için canını verecek kadar vatanperverdir. Ve sanılandan çok daha fazla ülkücü barındırmaktadır bu topraklar.
Sen bu insanlara düzgün bir şekilde anlatamazsan olup biteni cezayı elbette sana keserler. Kayseride Kırşehirde Yozgat, Nevşehir Aksaray'da 10 puan düşmüştür yaklaşık.
O kadar çok şey varki anlatılacak. Sonuç olarak insanlar çok tepkili. Bu tepkiye kulak asılmaz ise sonuç daha vahim olacak.
Başarısızlığın kaynağı ortadadır. Yapılması gereken de ortadadır.
-
Savaşçı rumuzlu kandaşıma katılmadığımı belirttim, fakat benden önce ileti yazan Kurtkaya kandaşıma hiçbir lafım yok, çünkü Kurtkaya kandaşım duruşu, donanımı, emeği çabası ve herşeyiyle benden çok daha iyi bir Türkçü. Bunu yağ çekmek için söylemiyorum, Kurtkaya'yı tanıyanlar ve beni de az çok tanıyan herkes bu konuda benimle hemfikirdir, o yüzden analizini okudum kandaşım ve tamamen haklısın, çok yerinde tespitler yapmışsın herzamanki gibi. Sağolasın.
TTK,
Değerli 4_hilal kandaşımız iltifat etmişsiniz. Asıl kıymet sizdedir ve şahsım için kullandığınız ifadeler; sizin bilgelik, içtenlik ve asaletinizdendir.
Yazılarınızı ve anlatmaya dilimizin ve kalemimizin güç yetiremediği duygu ve düşüncelerimizi, hislerimize dilmaç olurcasına, mısraların sihriyle dile getirdiğiniz o eşsiz şiirlerinizi büyük bir beğeniyle ve hem de tarifsiz tatlar alarak okuduğumuzu da, kıymet bilirlik ifadesi olarak, belirtmek isterim.
Sağ olun, var olun. İyi ki varsınız!
Sizin gibi kandaşlarımızın varlıklarından haberdar olmak bizlere ayrı bir güç ve güven vermektedir.
Tanrı kaleminizi ve dilinizi daha da keskin kılsın!
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!
-
Millet bu AKP'yi çok sevdiğinden oy vermiyor. Bir çoğu başka seçenek görmediği için veriyor. Millet Bahçeli'yi sevmiyor. Konuşmasını beceremeyen bir adam olarak görüyor. Bahçeli'nin bugüne kadar söylediklerine ve yaptıklarına bakılırsa, haksız da sayılmazlar. Papağan gibi, bin yıllık kardeşlik söylemini tekrarlayıp duruyordu.
Siyasetçi ne söylerse tersini yaparmış. Bahçeli'yi çözmenin şifresi budur. Millet bunlara bir kere şans verdi. Daha fazlada vermek istemiyor. Denenmiş ve yaşanmış bu kadar hayal kırıklığı sonrası, aynısını yaparak farklı bir şey beklemek yanlış değil midir?
-
1 Kasım seçimlerini ve MHP'yi; milliyetçi duyarlılıkla ele alan kalemlerin yazılarından bir kaçını paylaşmak istiyorum.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.
Devlet Bey istifa için ne bekliyor?
Alpay Altay / 05.11.2015 / YENİÇAĞ
AKP'nin 2002 yılından beri kesintisiz süren iktidarının ülkeyi getirdiği noktadan endişesi artan kitle için 7 Haziran 2015 seçimleri büyük bir ümit kaynağıydı. Devletin zirvelerini işgal eden zihniyetin, "milliyetçiliği ayaklar altına aldığını" ilan etmesi, ve "çözüm süreci" safsatasıyla ülkenin bölünme eşiğine getirilmesi özellikle milliyetçi kesimi fazlasıyla rahatsız ediyordu. 7 Haziran seçimleri, her geçen gün pervasızlaşıp zorbalık sınırına dayanan AKP iktidarından kurtuluş için iyi bir fırsattı . Ama AKP'nin iktidarı bırakmaya hiç niyeti yoktu. AKP'nin, her türlü devlet imkanını ve Tayyip Erdoğan'ın desteğini de yanına aldığı "haksız rekabet" ortamında seçime gidildi.
Var gücü ile bu adil olmayan yarışta partilerini yüceltip Türkiye'nin kurtuluşu için çaba gösteren Türk milliyetçilerinin gayretleri boşa gitmedi. MHP'nin oyu bir önceki seçime göre 2 milyon arttı. Milletvekili sayısı da 53'ten 80'e çıktı. MHP'nin oylarındaki yüzde 3'lük bu artış partiye gönül verenler için tatmin edici olmasa bile ileriki yıllarda MHP iktidarı için ümit ve moral verici bir düzeydeydi. Milliyetçilerde genel bir iyimserlik hâkimdi, en kötü ihtimalle şimdilik koalisyon ortağı olarak MHP'yi iktidar yapacak bir sonuç vardı ortada... Bir zafer havası olmasa da umut dolu bir atmosfer oluşturmuştu 7 Haziran seçim sonuçları... En en önemlisi de AKP, tek başına iktidar olma şansını kaybetmiş, iktidardan düşmüştü... Sonu geldi gözüken AKP'nin işi bu defa gerçekten zordu...
Saatler 01:00'i gösterirken MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli kurmaylarıyla birlikte ekranlarda
göründü. Millet merakla Bahçeli'nin yapacağı seçim değerlendirmesine odaklanmıştı.
Seçim öncesi AKP'nin "çözüm süreci" politikalarına ateş püskürüp "Bölündük, bölünüyoruz" diye feryat eden Devlet Bey, bu kez ağız değiştirmiş "Çözüm süreci yanlısı üç parti hükümet kursun" çağrısı yapıyordu... MHP dışındaki partilerin oluşturabileceği koalisyon seçeneklerini sıralayan Devlet Bey, "Eğer bunların hiç biri olmayıp hükümet kurulamazsa erken seçime de varız!" diyerek fitili ateşledi. Sandıkların açılmasının üzerinden henüz 8 saat geçmişken Devlet Bey "erken seçim" lafı ederek AKP'yi bir kez daha tek başına iktidar yapacak yolun taşlarını döşemeye başlamıştı bile... Devlet Bahçeli, geçmişte olduğu gibi yine köşeye sıkışmış AKP'yi kurtarmak için düğmeye basmıştı...
Sonraki süreç ve sonuç malum...
146 gün sonra yapılan seçimde 2 milyon oy ve 80 vekilin 40'ını kaybeden MHP, hiç beklemediği şekilde oy patlaması yapıp tek başına iktidar olan AKP...
Sonuç AKP'lileri bile şaşkınlığa uğrattı ama bu zaferi Devlet Bey'e borçlu olduklarının farkında olan AKP'liler de vardı. Hakkını yemeyelim, Manisa AKP Milletvekili Recai Berber, basın yoluyla Devlet Bey'e teşekkür etmeyi ihmal etmedi.
Gelelim MHP cephesine...
MHP teşkilatları ve tabanı kaynıyor... Anadolu teşkilatlarından peş peşe istifa haberleri geliyor... MHP'nin ve Türkiye'nin selameti için Devlet Bey ve mevcut parti yönetimin istifası artık kaçınılmaz oldu. Bahçeli ve yönetim anlayışı MHP'ye hâkim olduğu sürece AKP'nin 2023 hedeflerine ulaşıp iktidarını ezici biçimde sürdüreceği de apaçık ortada.
Türkiye'nin önünü açıp MHP'yi iktidara taşımanın en kestirme yolu Devlet Bahçeli ve ekibinin derhal istifa etmesidir. Yoksa, teşkilatların ortak amacı haline gelen olağanüstü kongre er ya da geç bu sorunun üstesinden gelecek iradeye sahiptir. Tavsiyemiz, Devlet Bey'in parti tabanının sesini dinleyip istifa etmesidir.
Bizden hatırlatması, "Sen bilirsin Devlet Bey..."
Kaynak:
Devlet Bey istifa için ne bekliyor? / Alpay Altay / YENİÇAĞ (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy55ZW5pY2FnZ2F6ZXRlc2kuY29tLnRyL2RldmxldC1iZXktaXN0aWZhLWljaW4tbmUtYmVrbGl5b3ItMzYxOTV5eS5odG0=)
-
Suçlu ayağa kalk!
07.11.2015 / Adnan İSLAMOĞULLARI / YENİÇAĞ
MHP Genel Merkezi bir komisyon kurarak son seçimdeki oy kayıplarının nedenlerini araştıracak ve bir yandan sandığa sahip çıkmayan ülkücüleri tâkibe alacakmış. İl başkanlıkları, ilçe başkanlıkları ve adaylar 'çapraz sorguya' alınacaklar ve bu raporlar değerlendirilecekmiş. MHP Genel Merkezi'nden görevlendirilen 30 kişilik ekip parti müşâhitlerinin seçim günü sandık başına gidip gitmediğini tek tek araştırıyormuş. Partililerin deyimiyle 'sandık kaçakları' tespit ediliyor ve delillendirilen 'kaçak' vakaları hakkında işlemlerin yapılacağı ifade ediliyormuş. Parti içi muhalefetin seçimlerde çalışmadığı ve hatta oy bile vermediği iddia ediliyormuş...
Seçimlerden bu yana bütün olumsuzluklara rağmen tek başına iktidar olan AKP'nin değil MHP ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin gündem olmasının hiçbir haber değeri yok MHP Genel Merkezinde.
Anlaşılan o ki medyaya yansıyan yukarıdaki haber 'suçlu ayağa kalk' cümlesini MHP'nin tabanı, seçmeni, teşkilatları ve kadroları değil Genel Merkezi kuracak ve suçlular tespit edilecek.
MHP Genel Merkezi 'suçlu ayağa kalk' dediğinde yaklaşık kaybedilen 2 milyon MHP'li seçmen, yüzlerce teşkilat mensubu, belki onlarca sandık görevlisi ve iç muhalefet dinamikleri ve dahi MHP'nin yönetimini sorgulayan kalemler 'suçlu' ilan edilecek. Bu tabloya göre 2 milyondan fazla insan MHP Genel Merkezi'nin tespitiyle ayağa kalkacak...
Eh bu durumda da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve yönetimi de sütten ak kaşık olarak çıkacaklar ve 'görevlerine' devam edecekler.
Aynı rakip karşısında 12 kez seçim yenilgisi almaları, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nevzuhur bir adayı desteklemeleri ve Meral Akşener gibi bir ismi aday göstermemeleri, Meclis Başkanlığı'nda Cumhurbaşkanlığı adaylığına lâyık gördükleri ismi aday göstermeyip AKP'yi desteklemeleri, Sinan Oğan gibi televizyonlarda MHP'ye prestij katan bir ismi ihraç etmeleri, aday yapmamaları, 28 Şubat sürecinde ciddi bir siyâsî sınavdan yüzünün akıyla çıkan, MHP adına yalnızca itibar ve sempati demek olan Meral Akşener gibi bir ismi milletvekili listelerine koymamaları, Mansur Yavaş gibi bir ismi ve ülkücüyü hareketten dışlamaları gibi yüzlerce fâhiş Genel Başkan ve üst yönetim hatasını yok sayarak sandığa gitmeyen görevlilerin peşine koşan bir kafa yapısı ve siyâsî uslûp hakkında 'Allah akıl fikir versin'den başka ne diyebiliriz?
Bir insan kendine bunu niye yapar?
Bir kadro kendine bunu niye yapar?
Neden bu kadar kendisini tartıştırır, istiskâl edilmesinin önünü açar?
Bunu anlamak mümkün değil!
Aslında yapılacak çok basit bir açıklama yukarıda bir kaçını sıraladığımız tüm başarısızlıkları, tüm hataları tarihe gömebilir.
"Ben ve üst yönetimim seçimlerde başarısız olmuştur. Yakın zamanda kongreye gidilecektir. MHP, Türk siyasetinin ana damarlarından birisidir, MHP'yi başarıya ulaştıracak aday ve kadroların önünü açmak, demokratik işleyişi sağlamak ve bundan sonra yeni seçilecek arkadaşlarımızın başarısı için elimizden geleni yapmak bizim vazifemizdir..."
Çok mu zor bu açıklamayı yapmak, parti içi demokrasiyi işletmek, Soma fâciası ve benzerlerinde yetkililerin istifasını haklı olarak isteyen siyâsî aklın kendi başarısızlıklarında istifa gibi erdemli bir tavrı göstermeleri bu kadar mı zor?
Anlamak mümkün değil!
Suçlu ayağa kalk!
Kaynak:
Suçlu ayağa kalk! / Adnan İSLAMOĞULLARI / YENİÇAĞ (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy55ZW5pY2FnZ2F6ZXRlc2kuY29tLnRyL3N1Y2x1LWF5YWdhLWthbGstMzYyMTd5eS5odG0=)
-
Ölene dek Bahçeli ölene dek AKP mi?
06.11.2015 / İsrafil K.KUMBASAR / YENİÇAĞ
7 Haziran 2015 seçimlerinde 'yüzde 16.3' oy alan Milliyetçi Hareket Partisi, 1 Kasım 2015 seçimlerinde 'yüzde 4' oy kaybederek 'yüzde 11.9' sınırına geriledi.
Bu oranın karşılığı yaklaşık 2 milyon.
Karadeniz ve Doğu ve Güneydoğu'da 'silinme' noktasına gelen MHP, Ege ve Akdeniz'de büyük oranda oy kaybetti, İç Anadolu'da üstünlüğü AKP'ye bıraktı.
57 ilden hiç vekil çıkaramayan MHP, 7 Haziran seçimlerinde 'birinci' çıktığı tek vilayet olan Osmaniye'yi de yeniden AKP'ye kaptırdı.
Bir zamanlar yurt dışında 'en büyük teşkilata' sahip olan MHP'nin gurbetçi vatandaşlardan aldığı oy ise yalnızca yüzde 7.2.
Sandalye sayısı 'yarı yarıya' azalarak 40'a düşen Türk milliyetçisi MHP, hükmen 'yok' saydığı PKK uzantılarının ardından Meclis'te ancak '4'üncü parti' olabildi.
***
'Yüzde 30'un üzerinde' bir oy potansiyeli bulunan ve diğer partilerin seçmenleri arasında dahi 'ikinci tercih' haline gelmiş olan MHP gibi bir parti için alınan bu sonuç, öyle 'başarısızlık' gibi sıradan kelimeler ile geçiştirilemez.
Bunun adı düpedüz bir 'hezimet'tir.
Ama bu hezimet, 'üç hilalin' mahzun dalgalanmaması için gecelerini gündüzlerine katarak 'il il', 'sokak sokak', 'ev ev' dolaşan, elektrik direklerine tırmanarak 'afiş' ve 'pankart' asan ülkü sevdalılarının değil, bizzat Dr. Devlet Bahçeli'nin hezimetidir.
Eminiz ki bu hezimet karşısında bütün 'çilekeş' ve 'cefakâr' ülkücüler, hâlâ 'şok' içerisinde başlarını ellerinin arasına almış hüngür hüngür ağlıyorlardır.
Ama ne yazık ki 7 Haziran sonuçlarını 'büyük bir başarı' diye yutturmaya çalışanlar, 1 Kasım hezimeti karşısında 'barajı geçtik' diye neredeyse zil takıp oynayacaklar.
***
Eğer böyle bir hezimet Avrupa'da olsa 'yöneticiler' topyekûn istifayı basarlardı, Çin'de olsa idam edilirlerdi, Japonya'da olsa harakiri yaparlardı.
Dr. Devlet Bahçeli, sonuçları 'bütün yönleri' ile analiz edip yapmış olduğu hatalardan 'ders çıkarmak' yerine suçu bir kez daha 'iradesine ket vurulmuş sosyolojik yapıya', yani 'millete' atıp kurtulmaya çalışıyor.
Oysa 'iktidar' için yalnızca 'üç puana' gerek duyan AKP'nin emanetçi genel başkanı, her gün bir televizyona çıkıp üç-beş vilayet dolaşırken, MHP genel başkanı sanki 'oya ihtiyacı yokmuş' gibi yan gelip yatmayı tercih etti.
'2 miting', '7 salon toplantısı' ve '3 canlı yayın' ile vaziyeti idare eden; 'gençleri' ve 'kadınları' ikinci plana iten Bahçeli, yılgınlığı çağrıştıran "Sen bilirsin Türkiye" sloganı ile belki de son 15 yılın 'en sönük' kampanyalarından birini yürüttü.
***
Dr. Devlet Bahçeli'nin gerek 'seçim gecesinde' gerekse Meclis Başkanlığı seçiminde ortaya koyduğu 'anlaşılmaz' tavrı ve 'birbiri ile çelişen' söylemleri yüzünden zor duruma düşen MHP, belki de en haklı olduğu 'dört şartın' neden o kadar önem arz ettiğini bırakın topluma, 'kendi tabanına' dahi anlatamadı.
Bahçeli'nin "Millet bize muhalefet görevi verdi" şeklindeki sözleri, vatandaşlar arasında "İktidar olmak istemeyen partiye neden oy verelim?" tepkisine yol açtı.
Listelerde 'değişikliğe' gitmeyen ve 'toplumda karşılığı olan' isimlerin üzerlerini 'neden çizdiğini' bir türlü izah edemeyen Bahçeli'ye karşı oluşan 'uzlaşmaz', 'her şeye hayır diyen', 'koalisyondan kaçan' algısı bir türlü kırılamadı.
MHP adına televizyonlara çıkan sözcüler, 'seçim beyannamesini' anlatmaktan daha çok Bahçeli'nin hatalarına 'kılıf bulma' yarışına girdiler.
***
1997 yılından beri 18 yılda 12 seçim kaybeden ve MHP'yi siyaset mezarlığına gömmeye kararlı olan Dr. Devlet Bahçeli'nin önünde artık iki yol var:
BİR: Ya derhal 'ülkücülerden' özür dileyip kendi iradesi ile 'olağanüstü kurultay' kararı alarak edebi ile köşesine çekilmek.
İKİ: Ya da ilk fırsatta bizzat 'bülbül' diye yanında beslediği 'kargalar' tarafından gözlerinin oyulmasına katlanmak.
***
1997 yılında '22 yaşında' iken bugün '40 yaşına' dayanan, 12 Eylül öncesi kuşağın en genci '60 yaşını' aşan 'ülkücülerin' önlerinde de iki yol var:
BİR: Ya derhal Dr. Devlet Bahçeli'nin saltanatına son vererek 'ölmeden' önce gönül verdikleri partinin 'iktidara' geldiğini görmek.
İKİ: Ya da "Ölene kadar Bahçeli" diye diretip 'ölünceye' kadar AKP'nin iktidarda kalmasına razı olmak.
Kaynak:
Ölene dek Bahçeli ölene dek AKP mi? / İsrafil K.KUMBASAR / YENİÇAĞ (https://www.hunturk.net/forum/index.php?action=post;topic=6987.40;last_msg=47180)
-
Aslolan isimler değil, zihniyet devrimi.
08.11.2015 / Servet AVCI / YENİÇAĞ
"Sen kalk!.. Sen otur!.. Sen tek ayak üzerinde bekle!.. Sen düz koşu yap!.. Sen dinlen!.. "Sen ısın!.."
"O şahıs ilgi sahamızdan çıkmıştır, istediği yerden aday olabilir!.." Veya "Bu şekilde çok bahsedilen isimlerden hiç hoşlanmam, hep o, hep o, başka isim mi yok, bu edepsizliktir!..", "Ben yaptım!..", "Devre dışı bırakırım!..", "İzinsiz televizyonlara çok çıktı, ihraç ederim!..", "İhraç etmeyen disiplin kurulunu da ihraç ederim!.."
Bu sağlıklı bir yönetim tarzı olabilir miydi ve bir siyasî hareket bu tarzdan fayda görebilir miydi? Cevabı tartışmaya açık bir soru değil bu… Çünkü sonuç ortada…
Eğer bu tarzı benimsemişseniz 'yüksek risk' almışsınız demektir… O vakit, başarı da sizindir, başarısızlık da… Hem böyle yapıp, hem de kahredici bir yenilgi sonrasında, rasyonel izahlar yapmak yerine, birkaç gün bekleyip, ardından dağlı, kuşlu, karıncalı, filli, tavşanlı, narenciyeli mesajlarla vaziyeti izaha çalışmak ve "Ya benimsin, ya toprağın" mesajı vermek ne büyük bir trajedi…
*****
Bir anlayışın kodların çözmek ve yıkımı getiren ruh hâlini anlatmak için şu örneklere bir göz gezdirelim:
Behçet Saatçi... Üç dönem MHP'den Fethiye'de belediye başkanlığı yaptı… Sonunda kovuldu… Kovarken "Sen muhalifsin, ondan kovuyoruz" diyemediler… Âdeta fırsat kolladılar… Bu dili konuşamayacağımızı, anlaşamayacağımızı ve birlikte yaşayamayacağımızı anlatmak için hazırlattığı zekâ ürünü Türkçe-Kürtçe afişleri bahane ettiler…
O da gitti Demokrat Parti'den aday oldu ve yeniden belediye başkanı oldu Fethiye'ye… Onu partiden atanların hiç birisinin ama hiç birisinin kendi ilinden veya ilçesinden belediye başkanı seçilemeyeceğini göstere göstere… Sahi var mı o Divan'ın içinde memleketinden belediye başkanı seçilebilecek birisi? Üstelik hepsi dahil!..
*****
Sinan Oğan… Televizyonlara çok çıktı, düzgün temsil etti, bu konuda eksiklik hisseden tabanın gözünde fark meydana getirdi… Birikimi, telaffuzu ve görünümüyle MHP'li olmayanların da dikkatini çekti…
Eh bu hâliyle tehlike arzetmeye başladı!.. Sonra en iyi bilinen yöntem devreye girdi… Bileti kesilecekti ama önce şartlar olgunlaştırılmalıydı… Bir gazeteye sipariş haber yaptırıldı, bel altından vuruldu… Önce aday yapılmadı, sonra da ihraç edildi… Haksız ihraç şimdi mahkemeden döndü!..
Sinan Oğan, hiç kıpırdamasaydı, kürsüleri ve televizyonları kullanmasaydı, geçen dönem Meclis'e gelmiş, bu dönem girememiş ve adını bilmediğimiz silik ama itaatkâr milletvekillerinden birisi olsaydı, sorulan her soruya "Sayın Genel Başkanımızın da buyurduğu" gibi bir cevapla başlasaydı hiç problem yoktu!..
*****
Meral Akşener… Kime sorarsanız sorun, suçunu somut olarak bilen yok!.. Onun adından çok bahsedilmesi edepsizlikmiş!.. O kadar… Aslında meseleyi herkes biliyor: Meral Hanım'ın toplumsal karşılığının partiyi yönetenlerin alayından fazla olması… Bütün anketlerde bu çıkıyordu çünkü… Özellikle Cumhurbaşkanı adayı yapılmadı… MHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olsaydı, CHP de kendi adayını çıkarsaydı, seçimin birinci turda tamamlanması ve Erdoğan'ın bu turda Cumhurbaşkanı seçilmesi ihtimali sıfırdı sıfır… İkinci tur ise her ihtimale gebe olabilirdi… Muhafazakâr kesimde de karşılığı olan Meral Hanım aday gösterilmeyince, Tayyip Erdoğan rahatladı ve güle oynaya kazandı…
Başına gelecekleri tahmin ettiğinden olsa gerek, muhalifliğe yorulabilecek konuşmalar yapmadığı için ihraç gerekçesi bulunamadı!.. Verebilecekleri en ağır ceza aday yapmamaktı… "Zaten getirisi yok" dendi ve parti sahada en çok sorulan o soruya, "Neden aday yapmadınız?" sorusuna muhatap edildi, Türkiye genelinde bedel ödeyecek sürece sokuldu…
*****
Mansur Yavaş… 2009 seçimlerinde aldığı yüzde 27 oyla Ankara'da MHP tarihinin rekorunu kırdı… Partili partisiz herkes bir sonraki seçimi onun alacağını konuşuyordu… Üç partili yarışta bu çok da zor olmayacaktı Yavaş için… Ankara'yı MHP alsaydı, 2002'den bu yana ilk defa o balkon konuşması yapılamayacaktı…
Çarklar başka türlü dönmeye başladı hemen… Yine aynı korku egemendi… 'Ya bu oylar Mansur Yavaş'ı havaya sokar, aklından başka şeyler geçerse'ye göre kuruldu oyun… Yavaş MYK üyesi olmasına rağmen araya duvarlar örüldü, dışlanmaya çalışıldı… Kötü gidişatı gören ve tedbir alınmasını isteyen iyi niyetli mektubu derhal bahane yapıldı ve düğmeye basıldı…
Bütün bu yapılanlara rağmen 2014 seçimlerinde MHP'den aday olmak istedi… Gazeteciler bu niyeti Genel Başkan'a sorduklarında "O şahıs nereden isterse oradan aday olsun" cevabını aldılar…
CHP'den teklif geldi Mansur Yavaş'a… Başlangıçta gönülsüzdü… Ülkücü arkadaşlarıyla istişare etti… Onların teşvikiyle, tıpkı daha sonra Ekmeleddin İhsanoğlu'yla oluşan 'çatı' fikri gibi modele razı oldu… CHP gibi zor bir partiden aday olmasına rağmen, televizyonlarda ülkücülüğüyle ilgili provokatif sorulara mazisine sahip çıkarak cevap verdi, hep kendisi olarak kaldı… Her dört MHP'li seçmenin üçünün desteğini almasına rağmen belediye bütün Türkiye'nin gözü önünde 'kap-kaç'a kurban gitti…
2011 seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan'ın, son seçimlerden önce de CHP'nin milletvekilliği tekliflerini kabul etmeyen Mansur Yavaş, zihinlerinde 'acabalar' dolaşan vasıfsızların vehimleri sonucu dışarıda… Onun toplumdaki şahsî popülaritesini hazmedemeyenler ise koltuklarda… Ya sonuç?
*****
Geçmişe giderek bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Bütün dışlananlar için iftira kampanyalarının nasıl devreye girdiğini görmek de… Ne acıdır ki, bizim kendilerinden şüphemiz olmayan insanlar 'yolsuz' ve 'ajan' gibi iftiralara maruz kalabiliyorlar, bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi bünyeye dahil edilebiliyorlardı… Siyasî amaçla birini 'mevsimlik' karalamak bir kültür hâline gelmişti… Elbette bundan sonra da olabilecektir ve öncekilerden anlaşılacağı üzere hiçbir kıymeti yoktur… Zira artık ciddiyeti kalmamış, hangi amaçla yapıldığı herkesçe iyi bilinen ve naftalin kokusunun bile bastıramayacağı eski ve demode bir yöntemdir sözünü ettiğimiz…
Şahsî tespitlerim bunlar… Eksik bildiğimiz, yanıldığımız, ikna edilmemiz gereken yerler olabilir mi? Tabii ki olabilir, insanız sonuçta… Ne de olsa bu konuda 'mutlak' doğrularımız yok, 'şu an'ki doğrularımız var…
Taassubunu 'mutlak doğru' kabul eden ve başka hiçbir şeye tahammül edemeyen, tartışmaktan, istişare etmekten ürken yapı MHP'yi bu akıbete sürükledi… Hep kendi evlâtlarını ve gövdesini yedi… Şimdi önce bütün evlâtlarını, sonra da tabanı toparlayacak ve suyu yatağına akıtacak bir silkinme lâzım… İsimler çok önemli değil, önemli olan zihniyet devrimi… Bu bir 'tercih' değil artık, karşı konulamaz bir 'mecburiyet'…
Kaynak:
Aslolan isimler değil, zihniyet devrimi. / Servet AVCI / YENİÇAĞ (https://www.hunturk.net/forum/sistem.php?islem=yonlendir&url=aHR0cDovL3d3dy55ZW5pY2FnZ2F6ZXRlc2kuY29tLnRyL2FzbG9sYW4taXNpbWxlci1kZWdpbC16aWhuaXlldC1kZXZyaW1pLTM2MjI2eXkuaHRt)
-
Bahçeli istifa etmez, edemez. Türkiye'nin siyasetini belirleyen güçler tarafından, orda tutuluyor. Şeçim sonuçlarını ilan ederken, Türkiye'yi yönlendirmesi için istedikleri partinin yüksek oylar ile başlaması bu merkezlerin, her yerde kullandıkları bir yöntemdir. Bu sadece küçük bir örnektir.
Olmayacak duaya amin denmezmiş. Siyasete bel bağlarsak hayal kırıklığına uğrarız. Türkiye siyasetindeki aktörler arasında fazla da bir fark göremezsiniz. Atladığımız bir gerçek var. Siyasette aktörler aslında ikizlermiş. Hepside aynı... Tıpkı Amerika'daki gibi. İki partili demokrasi dedikleri şey. Amerika birleşik devletlerini yöneten güç aslında gizli hükümettir. Bunların demokrasi dedikleri şey kullandıkları aktörlerin değişmesinden ibaretmiş.
Kaç senedir oy vererek farklı bir sonuç bekliyoruz. Hüsrana uğradık. Hayal kırıklığına uğradık. Bunları tekrarlamamak için farklı davranmalıyız. Artık oy vermemeliyiz.
Ölene dek Bahçeli ölene dek AKP mi?
06.11.2015 / İsrafil K.KUMBASAR / YENİÇAĞ
7 Haziran 2015 seçimlerinde 'yüzde 16.3' oy alan Milliyetçi Hareket Partisi, 1 Kasım 2015 seçimlerinde 'yüzde 4' oy kaybederek 'yüzde 11.9' sınırına geriledi.
Bu oranın karşılığı yaklaşık 2 milyon.
Karadeniz ve Doğu ve Güneydoğu'da 'silinme' noktasına gelen MHP, Ege ve Akdeniz'de büyük oranda oy kaybetti, İç Anadolu'da üstünlüğü AKP'ye bıraktı.
57 ilden hiç vekil çıkaramayan MHP, 7 Haziran seçimlerinde 'birinci' çıktığı tek vilayet olan Osmaniye'yi de yeniden AKP'ye kaptırdı.
Bir zamanlar yurt dışında 'en büyük teşkilata' sahip olan MHP'nin gurbetçi vatandaşlardan aldığı oy ise yalnızca yüzde 7.2.
Sandalye sayısı 'yarı yarıya' azalarak 40'a düşen Türk milliyetçisi MHP, hükmen 'yok' saydığı PKK uzantılarının ardından Meclis'te ancak '4'üncü parti' olabildi.
***
'Yüzde 30'un üzerinde' bir oy potansiyeli bulunan ve diğer partilerin seçmenleri arasında dahi 'ikinci tercih' haline gelmiş olan MHP gibi bir parti için alınan bu sonuç, öyle 'başarısızlık' gibi sıradan kelimeler ile geçiştirilemez.
Bunun adı düpedüz bir 'hezimet'tir.
Ama bu hezimet, 'üç hilalin' mahzun dalgalanmaması için gecelerini gündüzlerine katarak 'il il', 'sokak sokak', 'ev ev' dolaşan, elektrik direklerine tırmanarak 'afiş' ve 'pankart' asan ülkü sevdalılarının değil, bizzat Dr. Devlet Bahçeli'nin hezimetidir.
Eminiz ki bu hezimet karşısında bütün 'çilekeş' ve 'cefakâr' ülkücüler, hâlâ 'şok' içerisinde başlarını ellerinin arasına almış hüngür hüngür ağlıyorlardır.
Ama ne yazık ki 7 Haziran sonuçlarını 'büyük bir başarı' diye yutturmaya çalışanlar, 1 Kasım hezimeti karşısında 'barajı geçtik' diye neredeyse zil takıp oynayacaklar.
***
Eğer böyle bir hezimet Avrupa'da olsa 'yöneticiler' topyekûn istifayı basarlardı, Çin'de olsa idam edilirlerdi, Japonya'da olsa harakiri yaparlardı.
Dr. Devlet Bahçeli, sonuçları 'bütün yönleri' ile analiz edip yapmış olduğu hatalardan 'ders çıkarmak' yerine suçu bir kez daha 'iradesine ket vurulmuş sosyolojik yapıya', yani 'millete' atıp kurtulmaya çalışıyor.
Oysa 'iktidar' için yalnızca 'üç puana' gerek duyan AKP'nin emanetçi genel başkanı, her gün bir televizyona çıkıp üç-beş vilayet dolaşırken, MHP genel başkanı sanki 'oya ihtiyacı yokmuş' gibi yan gelip yatmayı tercih etti.
'2 miting', '7 salon toplantısı' ve '3 canlı yayın' ile vaziyeti idare eden; 'gençleri' ve 'kadınları' ikinci plana iten Bahçeli, yılgınlığı çağrıştıran "Sen bilirsin Türkiye" sloganı ile belki de son 15 yılın 'en sönük' kampanyalarından birini yürüttü.
***
Dr. Devlet Bahçeli'nin gerek 'seçim gecesinde' gerekse Meclis Başkanlığı seçiminde ortaya koyduğu 'anlaşılmaz' tavrı ve 'birbiri ile çelişen' söylemleri yüzünden zor duruma düşen MHP, belki de en haklı olduğu 'dört şartın' neden o kadar önem arz ettiğini bırakın topluma, 'kendi tabanına' dahi anlatamadı.
Bahçeli'nin "Millet bize muhalefet görevi verdi" şeklindeki sözleri, vatandaşlar arasında "İktidar olmak istemeyen partiye neden oy verelim?" tepkisine yol açtı.
Listelerde 'değişikliğe' gitmeyen ve 'toplumda karşılığı olan' isimlerin üzerlerini 'neden çizdiğini' bir türlü izah edemeyen Bahçeli'ye karşı oluşan 'uzlaşmaz', 'her şeye hayır diyen', 'koalisyondan kaçan' algısı bir türlü kırılamadı.
MHP adına televizyonlara çıkan sözcüler, 'seçim beyannamesini' anlatmaktan daha çok Bahçeli'nin hatalarına 'kılıf bulma' yarışına girdiler.
***
1997 yılından beri 18 yılda 12 seçim kaybeden ve MHP'yi siyaset mezarlığına gömmeye kararlı olan Dr. Devlet Bahçeli'nin önünde artık iki yol var:
BİR: Ya derhal 'ülkücülerden' özür dileyip kendi iradesi ile 'olağanüstü kurultay' kararı alarak edebi ile köşesine çekilmek.
İKİ: Ya da ilk fırsatta bizzat 'bülbül' diye yanında beslediği 'kargalar' tarafından gözlerinin oyulmasına katlanmak.
***
1997 yılında '22 yaşında' iken bugün '40 yaşına' dayanan, 12 Eylül öncesi kuşağın en genci '60 yaşını' aşan 'ülkücülerin' önlerinde de iki yol var:
BİR: Ya derhal Dr. Devlet Bahçeli'nin saltanatına son vererek 'ölmeden' önce gönül verdikleri partinin 'iktidara' geldiğini görmek.
İKİ: Ya da "Ölene kadar Bahçeli" diye diretip 'ölünceye' kadar AKP'nin iktidarda kalmasına razı olmak.
Kaynak:
Ölene dek Bahçeli ölene dek AKP mi? / İsrafil K.KUMBASAR / YENİÇAĞ (https://www.hunturk.net/forum/index.php?action=post;topic=6987.40;last_msg=47180)
-
Türkiye'nin siyasetini belirleyen güçler tarafından, orda tutuluyor.
Savaşcı, bir Türkçüye hiç yakisiyor mu, elinde ispat olmadan vatana ihanetle suçlamak!
Devlet Bahçeli sence ne için ihanet ediyor bunu da anlatir misin.
Soyu Türk oglu Türk, ben sana söyleyeyim. Atadan zengin bir ailedir, bizim yörenin Türkmen agalari fakir fukara babasidirlar.
Hani insan ihanet eder ama, bunu bir sebepten yapar. Soyunda beis yok, zaten zengin aileden. Canindan korktugu için desek, zaten açik kalp ameliyati olali uzun yillar oldu, zaten yasi yerinde ve sagligi hiçte iyi degil.
Bana ihanet etmesi için lütfen geçerli sebep göster, yahutta ihanetle suçlama. Suçla, baska seyle suçla, vatana ihanetle degil.
-
Anlatamadım. Türkiye'nin siyasetini başka merkezler şekillendiriyor. Gerçek bu. Liderleri onlar belirliyor. Liderler partideki herşeyi. Bunlar bilinen gerçekler. Sen ve bende sanki biz birilerini seçiyormuşuz gibi gidip oy veriyoruz.
İkiz yasalar sana birşey ifade ediyormu?
Türkiye'nin siyasetini belirleyen güçler tarafından, orda tutuluyor.
Savaşcı, bir Türkçüye hiç yakisiyor mu, elinde ispat olmadan vatana ihanetle suçlamak!
Devlet Bahçeli sence ne için ihanet ediyor bunu da anlatir misin.
Soyu Türk oglu Türk, ben sana söyleyeyim. Atadan zengin bir ailedir, bizim yörenin Türkmen agalari fakir fukara babasidirlar.
Hani insan ihanet eder ama, bunu bir sebepten yapar. Soyunda beis yok, zaten zengin aileden. Canindan korktugu için desek, zaten açik kalp ameliyati olali uzun yillar oldu, zaten yasi yerinde ve sagligi hiçte iyi degil.
Bana ihanet etmesi için lütfen geçerli sebep göster, yahutta ihanetle suçlama. Suçla, baska seyle suçla, vatana ihanetle degil.
-
Savasci kandasim, bu konulari iyi arastirsan internette bile cevaplari var.
Fakat anladigim kadariyla, komunist Banu Avar'i dinlemissin, ki herseyi eksik anlatiyor ve isine geldigi gibi saptiriyor.
Bir de galiba köy kahve dedikodulari yayan Akp algi operasyonlarina itibar etmissin.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için, Amerika'da imzalanmis olan bu ikiz sözlesmeler aslinda hiçbirsey ifade etmiyor.
Bu o dönemde AB'ye girme çalismalari adina, dünyanin gözünü boyamaktan baska birsey degildir.
Çünkü 2003 yilinda kabul edilirken mecliste, 3 beyan ve 1 çekince belirtilmisti. Bak burda aslinda Akp'de uyaniklik yapti.
1.Beyan Türkiye Cumhuriyeti uygulayacak gerekenleri diyor özetle.
2.Beyan'in içerigi, devletimizin sadece diplomatik iliskisinin bulundugu taraf devletlere karsi uygulanabilecegini belirtir.
3.Beyan; Türkiye Cumhuriyeti, bu Sözleşme’nin ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sının ve yasal ve idari düzeninin yürürlükte olduğu ülkesel sınırlar itibarıyla onaylamış bulunduğunu beyan eder.
Çekince: Türkiye Cumhuriyeti, Sözleşme'nin 27.maddesini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ve Ek'lerinin ilgili hükümlerine ve usullerine göre uygulama hakkını saklı tutar.
27.Madde ne dersen, Lozan'a göre azinliklarin sadece gayri-müslimler oldugudur.
Bu da demektir ki sonuç olarak, Akp gibi art niyetli bir iktidar yerine, farkli bir zihniyet Türkiye'de iktidar olursa, bu imzalanan ikili sözlesmelerle hiçbirsey olmaz. Anayasa'yi iste biraz da bu yüzden degistirmek istiyor Akp.
Burada ihanetten ziyade, bence taktik var. Fakat 2003'te neden mecliste kabul edildi, bunu yine de tam kestiremiyorum.
Sonuçta ikili sözlesmeler 1966'da kabul edilmis, defalarca meclisimize gelmis.
Imzalanmasi ve imzalandiktan sonra ayriyeten mecliste kabul edilmesi gerekmektedir.
Imza 2000 yilinda Amerika'da atildi, meclisteki kabulü ise 2003.
-
Olmayacak duaya amin denmezmiş. Siyasete bel bağlarsak hayal kırıklığına uğrarız. Türkiye siyasetindeki aktörler arasında fazla da bir fark göremezsiniz. Atladığımız bir gerçek var. Siyasette aktörler aslında ikizlermiş. Hepside aynı... Tıpkı Amerika'daki gibi. İki partili demokrasi dedikleri şey. Amerika birleşik devletlerini yöneten güç aslında gizli hükümettir. Bunların demokrasi dedikleri şey kullandıkları aktörlerin değişmesinden ibaretmiş.
Kaç senedir oy vererek farklı bir sonuç bekliyoruz. Hüsrana uğradık. Hayal kırıklığına uğradık. Bunları tekrarlamamak için farklı davranmalıyız. Artık oy vermemeliyiz.
Sayın kandaşım;
İyi, güzel diyorsunuz da yerine ne yapmamız gerektiğini söylemiyorsunuz. Bari alternatif çözüm ya da yöntemi de ortaya koyun da onun üzerinden akıl yürütelim.
Biz de biliyoruz ki şu anki seçim sistemi Türklüğün aleyhine işliyor.
Oy vermememiz halinde ne yapacağız, lütfen onu da belirtin.
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla...
Çağrıbey.
-
Savaşçı kardeşim Devlet Bahçeli beye bu ithamlarda bulunman hiç hoş olmamış.
Kendisi ömrünü bu vatana ve davamıza adamıştır.
Elinde belge olmadan bu şekilde yazman çok yakışıksız kalmış.
Kendisini tutumundan, düşünceisnden, davranışlarından dolayı eleştirebilirsin ki bunu ben bu başlık altında epeyce yaptım.
Ancak bu yaklaşımın unutma ki hem Türklüğe zarar verir hemde bu davaya!
Ölmez bu hareket ölmez bu dava...
-
Her olaya başka anlamlar yüklemenin anlamı yok. Kurtlar Vadisi değil bu düzen. Kürtleri Ermeni yapmaktan farkı yok. Enerji güçleri büyük istekleri ve paraları olabilir. Ama kalkıpta Tayyip'ı başımıza ABD getirdi dersek kendimizi ezeriz. Ufak düşünceler etrafında dolanıriz. Kaldı ki sokaktaki adamdan farkımız kalmaz. Bahçeli bugün var yarın yok. Biz bu durumda bu Kürt Terörü ortamında vatandaşın hangi akla hizmet AKP'ye oy verebilir onu düzeltelim. Bunun için ne yapılabilir.
Bahçeli bugün gitsin yerine en jenerik kişiyi koy. Oy patlaması mi olacak? Dikkat edin bize demokrasi fazla. Herşeyi halka sormayız. Bahçeli martta kongre yapalım demiş. Kimler aday olacak göreceğiz. En baba adam gelsin milletin gözünde ki o korkuyu kaldıramak zordur.
Yanımda öğrenciler var telden yazıyorum imla hatası 9labilir.
TTK
-
Devlet Bahçeli'yi ara vermeksizin eleştirenlere defalarca bakıp ona göre analiz etmek lazım geliyor. Devlet Bahçeli'yi göndermek isteyenler, en az Devlet Bahçeli kadar, parti içerisinde disiplin sağlayabilecek, vizyonu olan ve siyasi bir takım beklentileri karşılayabilecek kişi yada kişilerin gösterilmesi zorunludur. Ağzı olan konuşuyor tamam eyvallah da, bu söylemi dillendiren arkadaşların, kim gelsin yerine? denilince de sus pus kesiliyorlar yada kaçamak 2 cevap vererek işin içinden sıyrılmak istiyorlar. Birincisi, Devlet Bahçeli gitsin de kim gelirse gelsin... Çok ama çok cahilce bir cevap kalıyor bu sorunun karşısında... İkinci olarak da, Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi isimleri sıralıyorlar. Arkadaşlar, bu ve buna benzer isimler, o partide maalesef Genel Başkanlık anlamında, solda sıfır kalan kişiler... Siyasi Genel Başkanlık, sıradan bir iş değildir. Rastgelen yorum yapmasın bu konuda, çünkü kahvehane ağzı ile bu işler yürümüyor vesselam...
-
İkinci olarak da, Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi isimleri sıralıyorlar. Arkadaşlar, bu ve buna benzer isimler, o partide maalesef Genel Başkanlık anlamında, solda sıfır kalan kişiler...
turania_25 kardeşim bunları söylerken solda sıfır kalmalarına bazı sebepler söyleseydin de öğrenseydik! kahvehane ağzı ile bu işler yürümüyor!?
-
SercanErdoğan bey, görüş ve fikirler biliyorsunuz ki kişiden kişiye göre değişir. Bu bağlamda, kendi öz fikrimi-düşüncemi söyledim. Şahsıma göre, Genel Başkanlık yapacak kişinin, tek çizgi üzerinde olması lazım geliyor. Adaylığı gündeme gelen kişiler, çeşitli partilerde görev almış, sağdan soldan devşirme olarak gelip de bu partinin başına geçmesi, partiyi sadece geçici olarak toparlayabilir doğrudur ama devamlılığı?
Genel Başkan adayı olacak kişinin, hiyerarşik sisteme ters olmayan, disiplini üst düzeyde olan bir lider olması gerektiği kaçınılmaz gözüküyor. Ülkücü harekete hareket katacak, vizyonu ve misyonu belli olan kişiler olmalı derim. Bunlar şahsıma ait düşüncelerdir. Size yada bir başkasına göre ters yada yanlış olabilir doğrudur evet ama birilerine göre de doğruluk payı vardır. Gönül ister ki bu harekatı canlandıracak ve özlenen heyecanı yeniden yapılandıracak bir lider ister insan... Bu demek değildir ki Bahçeli ile devam mı? Varsa Bahçeli'yi sollayacak, buna taban karar verecek, bizler değil vesselam...
-
Savasci kandasim, bu konulari iyi arastirsan internette bile cevaplari var.
Fakat anladigim kadariyla, komunist Banu Avar'i dinlemissin, ki herseyi eksik anlatiyor ve isine geldigi gibi saptiriyor.
Bir de galiba köy kahve dedikodulari yayan Akp algi operasyonlarina itibar etmissin.
Banu Avar'ın görüşlerini yazmıyorum bunlar benim düşüncelerim. Banu Avar'ın kömünist/solcu ya da hangi düşünceyi taşıyorsa beni ilgilendirmez. Doğru yazdığı şeyler varsa alırım. Bunlar diğer yazarlar içinde geçerlidir. Farklı yazarları okumak kimseye bir şey kaybettirmez. İnanmazsın ama bugüne kadar Banu Avar'ın yazdığı hiç bir yazıyı okumadım.
Savaşçı kardeşim Devlet Bahçeli beye bu ithamlarda bulunman hiç hoş olmamış.
Kendisi ömrünü bu vatana ve davamıza adamıştır.
Elinde belge olmadan bu şekilde yazman çok yakışıksız kalmış.
Kendisini tutumundan, düşünceisnden, davranışlarından dolayı eleştirebilirsin ki bunu ben bu başlık altında epeyce yaptım.
Ancak bu yaklaşımın unutma ki hem Türklüğe zarar verir hemde bu davaya!
Ölmez bu hareket ölmez bu dava...
Bahçeli ve MHP beni bağlamaz. Onlar eksenli bir dünya görüşüm yok. A, b yada c partisinin taraftarı değilim. Hiç bir partinin genel başkanına ve partiye sevgi ve saygı duymak zorunda değilim. Dikkat edersen bizler Türkçüyüz belirli bir partinin taraftarı değiliz. MHP ve Bahçeli'yi eleştirmem Türklüğe hiç bir kaybettirmez. Lider teşkilat doktrinini kabul etmiyorum. Kaldı ki bizler Kral çıplak diyenleriz. Türklüğü MHP ve Bahçeli'ye indiremezsin. Kabul etmiyorum. Ek olarak MHP'nin resmi sayfasında yazmıyorum.
-
Güzel yazdın savaşçı, Türkçülük bir düşünce, bir yaşam tarzıdır. Hiç bir partinin tekelinde olmadığı gibi siyaset üstüdür, yapısı gereği eleştiriye ve eleştirmeye açıktır ortada bir yanlış varsa bunu düzeltmeye çalışmak boynumuzun borcudur, bir şey ya kötü ya iyidir kötünün iyisi diye bir şey yoktur bugün Chp'e oy atsak bölücülüğe hizmet etmiş oluyor ancak stepne Mhp'e atsak kötünün iyisine atmış oluyoruz değişil bir algı oyunu, varmak istenen yol Turan ise kandaşlar o yola varmak için farklı yol alternatifleri deneyebilirler, olması gerekende bana göre budur.
-
Sizlerin de takdir edeceği üzere Türklük; siyasetten de üstün ve farklı bir kavramdır...
-
Sayın kandaşım;
İyi, güzel diyorsunuz da yerine ne yapmamız gerektiğini söylemiyorsunuz. Bari alternatif çözüm ya da yöntemi de ortaya koyun da onun üzerinden akıl yürütelim.
Biz de biliyoruz ki şu anki seçim sistemi Türklüğün aleyhine işliyor.
Oy vermememiz halinde ne yapacağız, lütfen onu da belirtin.
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla...
Çağrıbey.
Sayın Çağrıbey,
Yapılması gerekeni zaten dile getirmiştim. Oy vermemeyi uygun görüyorum. Siyasete bulaşmadan Türkeli'nin her yerinde teşkilatlanmayı daha faydalı görüyorum. Siyasetin işlevi yapay sorunlar ve bölünmeler yaratmaktır. İnsanları gerçeklerden uzaklaştırıp yapay gündemler yaratıp oyalamaktan başka bir işe yaramıyor.
-
Kurdun dişi kana bulanmadığı sürece koyunlar rahat otlayacaklardır. Günümüz siyaset anlayışı ve siyasetçileri Türkiye'de Türklüğü payidar kılmaktan çok uzaktır. Ya siyaset Türkleşecek ya da Türkçüler siyasetten uzak kalacak. Oy meselesi farklı biraz. Kendimize konuşma hakkı verebilmek için oy kullanabiliriz.
Ben bir çözüm yolu sunayım. Bütün Türkçü kurum ve oluşumların temsilcileri bir araya gelip bir kurultay yapmalı ve bu kurultay gelecek ile ilgili bağlayıcı kararlar almalı. Aksi taktirde dağınıklık Türkçüleri hep çaresiz bırakacaktır. Düşman güldüren yerine dost sevindirmek aklın gösterdiği yol olmalı.
-
Ben bir çözüm yolu sunayım. Bütün Türkçü kurum ve oluşumların temsilcileri bir araya gelip bir kurultay yapmalı ve bu kurultay gelecek ile ilgili bağlayıcı kararlar almalı. Aksi taktirde dağınıklık Türkçüleri hep çaresiz bırakacaktır. Düşman güldüren yerine dost sevindirmek aklın gösterdiği yol olmalı.
Osman agabey, agzina yüregine saglik. Bu sundugun çözüm yolunu er geç Türkçüler uygulamak zorundadir.
Bu sundugun çözüm yolu uygulanmadigi müddetçe, MHP'nin basina ben bile geçsem, MHP'den baska çare de yok, yol da yok, umutta yok hiçbirsey de yok.
Fakat Türkçüler birlesir ise, ki ilk birlesilirken bir de temsil'i yani tabiri caizse sembolik bile olsa lider seçilirse, seçilen isim üzerinde de kararlilik gösterilir ise, Türkçülügün ve Türkçülerin önü açilir. Gerekirse her yil yeni bir temsil'i birisi seçilir ki bu konu koltuk mevzusu asla olmasin.
Türkçülügün olmazsa olmazi birbirimizle dayanisma içerisinde olmak, birlik ve beraberligi muhafaza için ortak kararlar alip bu ortak baglayici kararlarin hepbirlikte arkasinda durmak. Bu kararlarin disina çikan kisi ve olusumlari hepberaber dislamaktir.
Artik öncelikle Türkiye'den baslamak kaydi ile, Birlesik Büyük Türkçü bir Kurultayin vakti gelip geçmektedir.
Diger taraftan konuya dönersem, kandaslar fikirlerimizde çok israrci olup birbirimize dayatma yapmamaliyiz.
Türkçüler Devlet begi sevmek zorunda degiller, MHP'yi de sevmek zorunda degiller. Herkesin kendince bir sebebi var sevmek veya sevmemek için.
Birbirimize, bizi birebir ilgilendirmeyen konularda israrci olursak ayrilik gayrilik olusur aramizda. Birbirimize israrci ve dayatmaci olacagimiz konular, Türkçülügün olmazsa olmazlari konularinda olmalidir sadece. Olmazsa olmazlarimiz nelerdir diyenlere ben kitap bile yazarim, siz de yazarsiniz fakat, bu konu yine Osman agabeyin sundugu çözüm yolundan geçmektedir. Birlesik Büyük Türkçü Kurultay. Hatta Türkçú referandum veya seçimler dahi yapilabilir.
TTK,
-
MHP ya da benzer oluşumlar Türklüğü tekel yapmış değil. Kaldı ki biz Türkçüler de yıllardır MHP ya da ocağın propagandasını yapmadık.
Fazlasıyla BİZ IRKÇIYIZ!
Bu durumda siyaset oyunlarıyla bir işimiz olmadığına göre öyle amaca giden her yol mubağdır anlayayışı bizim için değil cemaatçiler için geçerlidir. Seçimlerde hep aynı şeyi tartışıyoruz. Herhangi birfaydasını gören oldu mu? Ben üniversitede solcu bütün oluşumlarla demir sopalarla kavga halindeydik. Nasıl amaç-hedef uğruna yanaşayım onlara.Bu teknik bu durum. Midemizin kaldırmaması gerek.
AKP'yi sevmiyoruz diye bütün muahalif gruplara destek vermenin anlamı ya da izahı olamaz. Kendimize en yakın hatta kendi bölgemizden çıkabilecek bayrağımıza, toprağımıza sahip çıkan herhangi bir etnik döküntü sever olmayan bir adaya oy veririz geçer. Yıllardır bunu söyledik buralarda. Varsa böyle bir parti buyursun onları konuşalım. Olmadığına göre bunu yıllarca tartışsak ne olacak ne olmayacak. Ortada problemi çözeceksek eğer, önce problemin ne olduğunu tespit etmemiz gerekli. Onun için çalışmalar yapmalı. Gücümüz ortada. Bunu bilerek hareket etmek gerek. Tekerliğide tekrar icat etmenin ayrıca başka bir anlamıda yok zaten.
Kurultayı keşke her sene yapabilsek. Keşke Türkçü grupların (Genç arkadaşlar yanlış anlamasın) yaş ortalaması biraz yüksek olsa da bunu daha akıcı bir kıvamda, görünürlüğümüzü ve bilinirliğimizi artırarak yapsak. Keşkeler bitmez. Tabii bir yerden başlamak gerek o da ayrı mesele.
Burda ağabeğlerimzin görünürlüğü, bilinirliği artması gerek. Kurultay yapılır. Sonuçta sosyal bir durum. Hepimizin az çok dernekleri var. Kısa komik sürtüşmeler de olsa organizasyon becerisine sahiptir. Bu iş yapılır. Yazın açık bir alanda şenlik kıvamında, görünür bir yerde, ses getirecek bir şekilde neden olmasın.
TTK
-
Siyaseti bırakıp. Önümüze bakmalıyız.
Bir an önce, diğer Türkçü dernek, bireyler, toplulukar ile iletişim kurup projeler belirliyip, bunları hayata geçirmeliyiz. Herkesi davet ederek, gerekirse ayağına kadar gidip görüş alışverişi ve iletişim kurulmalı. İnternet üzerinden iletişim soğuk olduğu için davet/iletişim gerçekte/telefonda olmalı. Ayrıca İnternet üzerinden kimse iletişimi fazla ciddiye almıyor.
Projeleri hayata geçirmek için ortak kadro oluşturmak.
Bazı örnek projeler,
Azerbaycan, Kazakistan gibi Türkeli'ne bağlı ülkeler ile ticaret şirketler yaratmak.
Avrupa Türklüğü ile Türkiye ve diğer Türkeli'ne bağlı ülkeler arasında ticari yapılanmalar oluşturmak.
Mobil / Bilgisayar yazılımı/Oyunu yapan şirket veya şirketler kurup, bu alanda ürünler yaratmak.
Türkçüler arası dayanışma, Türkçülerin zor günlerinde onlara maddi/manevi yardım edecek bir yapılanma. Okuyan/okumak isteyen Türkçülere maddi destek. Ayrıca evlenecek Türkçülere maddi destek.
Bütün Türkeli (Türk devletleri/Toplulukları) ile devamlı görüşme yapan/yapacak bir kadro oluşturmak. Bunu Türkelindeki şirketleri de dahil edebiliriz.
Avrupa devletlerinde yaşayan Türkçülerin eğitimi sonrası Türkeline yerleşmesi için maddi/manevi destek.