Son İletiler

Sayfa: 1 ... 4 5 6 7 8 [9] 10
81

NASREDDİN HOCA KORSANLARA KARŞI
Nasreddin Hoca, Mısır'daki dayısından haber almış. Dayısı, acele gelmesini istemiş. Hoca, Akşehir'den İzmir'e eşeğiyle altı ayda gitmiş. Bir gemiye binip Mısır'a doğru yola çıkmış. Yolda gemiye Rodos korsanları saldırmış. Hoca, yüzükoyun yere yatmış. Sayısı çok fazla olan korsanlar,  gemiyi ele geçirmiş. Gemidekileri esir alıp götürmüş. Sadece Hoca kurtulmuş.
Korsanlar gidince Hoca ayağa kalkmış. Sizi melunlar, ayağım takılıp düşmeseydim bilirdim yapacağımı, diye söylenmiş. Dümene geçmiş, rüzgarı arkasına almış ve sonunda Mısır'a varmış. Dayısının Kahire'deki sarayına gitmiş. Görevliler, Hoca'ya, geç kaldığını, dayısının intihar ettiğini söylemişler. Hoca, neden, diye sorunca, Nasreddin'in çocukluğunu bilirim. Eli ve çenesi çabuktur. Hızlıdır. İki ayda Akşehir'den Kahire'ye gelir, demişti. İki ay dolunca bahçedeki en yüksek ağaca çıkıp aşağı atladı. Son sözü, Nasreddin gelmedi, oldu.
Nasreddin Hoca: " Ah dayım, eşek sırtında altı ayda İzmir'e geldim. Kanatlarım olsa, imkansız iki ayda gelemezdim. "
Görevlilerden genç olanı: " Sen o göbekle zor uçardın, hocam, "  deyince diğer görevliler gencin ağzını kapatıp oradan uzaklaştırmış.

Daha sonra Hoca dayısından miras kalan saraya çıkmış. Büyük salonda görevliler Hoca'ya ziyafet çekmiş. Çalgılar çalmış, çengiler oynamış. Yemişler, içmişler. Görevliler de, çengilerle birlikte oynamaya başlayınca Hoca ayağa kalkmış ve çalgıları, çengileri dordurmuş. Görevliler de durmuş.
Nasreddin Hoca: " Oldu mu birader, dayıma saygınız yok mu? Zaten yorgunum, bir de sizinle uğraşmayayım. " demiş.
Görevlilerden biri, Hoca'nın yanına gelip: "  Hocam, dayının kırkı çıktı. Ben gittikten kırk gün sonra ne isterseniz yapın demişti. "
Genç görevli söze karışmış: " Hoca, bunlar dayın intihar ettiğinin ertesi günü de böyle çalıp oynamışlardı. " deyince diğer görevliler gencin ağzını kapatıp oradan uzaklaştırmış.
Nasreddin Hoca: " Neden ama neden? " diye bağırarak dizlerine vurmuş.
Görevlinin biri: " Gerçek şu ki, dayınız bizi her gün falakaya yatırırdı. Sonradan ayaklarımızın altı şişmesin diye sırtımıza binip yürütürdü. Çektiğimiz acıyı varın tahmin edin. Siz olsanız kurtuldunuz diye sevinmez misiniz? "
Nasreddin Hoca: " Hayret, sizi neden dövüyordu? "
Aynı görevli: " Bizi dövmeyi seviyordu. Dayak yedikçe mutlu olacağımızı düşünüyordu. Ayaklarına kapanıp yalvardık. Merhamet dilendik. Doğrusu budur deyip, sopayı daha bir hırsla kaldırır oldu. "
Diğer görevliler, aynen böyle oldu deyince Nasreddin Hoca, kırkı çıktığına göre, çalgılar çalsın, herkes oynasın, deyip bahçeye çıkmış.

Nasreddin Hoca bir ay Mısır'da kalmış. Sarayı, bağları, bahçeleri satmış. Nil Nehri dayısınınmış. Onu da satmış. Yüz gemilik ve beş bin askerlik bir donanma kurmuş. Bu donanmayla korsanların üstüne yürümüş.
Korsanlar: " Aman, Nasreddin Hoca geliyor deyip gemilerine binip kaçmış. Nasreddin Hoca Rodos Adası'nda ne kadar esir varsa hepsini kurtarmış. Onları donanmaya bindirip İzmir'e getirmiş. Esirler, sağ ol hoca deyip evlerine, köylerine gitmiş. Nasreddin Hoca askerlerine, isteyen burada kalsın, istemeyen Mısır'a dönsün, gemiler sizin, istek sizin, demiş.  Nasreddin Hoca bir handa bıraktığı eşeğine binip Akşehir'e dönmüş. Masalımız da burada bitmiş.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


82

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: FAKİRLİK BAŞA BELA
Pişekar: Gel bakalım Kavuklu, azıcık  laflayalım.
Kavuklu: Çıktım söğüt dalına, atladım aşağıya.
Pişekar: Amma yaptın ha! Madem aşağıya inecektin, söğüt dalına niye çıktın?
Kavuklu: Canım istedi. Hayatta istediğimi keşke yapabilseydim.
Pişekar: Canının isteyip de yapamadığın neler var?
Kavuklu: Neler yok ki? Fakir doğdum, fakir gidiyorum. Otuz dört yaşındayım. Bir kesere sap olamadım.
Pişekar: Derdimi deştin Kavuklu. Seninki de bir şey mi? Bak ben elli yedi yaşındayım, değil keser, bir çakıya sap olamadım.
Kavuklu: Ama her programdan sonra seyirciler bana, şu Pişekar, ne eğiliyor ne bükülüyor. Tava sapı gibi mübarek, diyorlar.
Pişekar: Çorbayı karıştır, seyirciyi karıştırma. Doğru dedin, fakir gelen, fakir gider. Ben az gördüm, fakir gelip zengin gideni.
Kavuklu: Zengin çocuğu olsaydım böyle olmazdı. Köşklerde, yalılarda yaşar, hamama salı günü giderdim.
Pişekar:  Neden salı? Çarşamba günü hamama git.
Kavuklu: Çarşamba Samsun'da. Bir hamam için, oraya gitmem.
Pişekar: Hamama ister çarşamba da, ister perşembe de git. Başka neler yapardın?
Kavuklu: Bahçedeki erik ağacının altına yatar, erik piş, ağzıma düş derdim.
Pişekar: Kiraz da pişer, armut da pişer. Sen bu kafayla kısa sürede zengin olursun.
Kavuklu: Ben şimdi zengin mi oldum?
Pişekar: Tabi ya zengin oldun.
 Kavuklu: Ama cepte beş kuruş yok.
Pişekar: Zamanla o da olur. En azından zenginliği hayal ediyorsun. Benim hayal gücüm sıfır. Zenginlik bana uzak geçer.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:   HARAÇ
Pişekar:  Ne o kavuklu, neden öyle kavuğun elinde geziyorsun?
Kavuklu: Adam benden bin kat çirkin, bana tipsiz diyor.
Pişekar:  Yapma ya! Kim sana tipsiz diyor?
Kavuklu: Karşı sokakta oturan sırık boylu. Adı Adem midir, nedir?
Pişekar:  Şu herkese kabaran. Alamadın mı paçasını aşağı?
Kavuklu: Almasına alırdım ama yanında iri kıyım iki adam vardı.
Pişekar:  Ne olmuş yani dal aralarına bir ona, bir buna çak, düşür. Sonra yapış Adem'in yakasına. Nerede kalmıştık de.
Kavuklu: O iş o kadar kolay mı? Bana akıl verene bak! Geçen gün çıkmaz sokakta seni gördüm. Diz çökmüştün. Tepende 12-13 yaşlarında iki çocuk, sana abicim dedirtiyorlardı.
Pişekar:  Şu iki kara çocuk.. Aniden önüme çıktılar. Birinin elinde çakı vardı. Diz çök dediler. Çöktüm. Abicim de dediler. Dedim. Babaları gelir diye yani.
Kavuklu: Çocukların elinde çakı yoktu. Korkak seni. Babaları gelirmiş? Bu olayı kahvede anlatsam sokağa çıkamazsın.
Pişekar:  Aman Kavuklu, etme eyleme. Sus payı olarak ne istersin?
Kavuklu: Şimdilik at bir beşlik. Bir hafta sonra bunun iki mislini isterim.
Pişekar:  Al işte beşlik. Bir hafta sonraki yedi buçuk olsaydı.
Kavuklu: Pazarlık yok.
Pişekar:  Tamam dediğin olsun.
Kavuklu beşliği alır gider. Pişekar arkasından söylenir: " Çocuklar gibi bu da beni haraca bağladı. Yine de Kavuklu insaflıymış. Çocuklar, onluk aldılar. Haftaya dört katı dediler. "

-------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: HEKİM
Kavuklu: Dün hekime gittim.
Pişekar: Sonra ne oldu?
Kavuklu: Baktı, etti.
Pişekar: İlaç verdi mi?
Kavuklu: Vermedi.
Pişekar: Demek ki bir derdin yokmuş.
Kavuklu: Bir derdim yok, iki derdim var.
Pişekar: İki derdin mi? Senin ne derdin var ki?
Kavuklu: Tarla, bahçe, inek, öküz.
Pişekar: İki dediydin. Dert dörtmüş.
Kavuklu: Yok iki. İnek tarlaya, öküz bahçeye girmiş.
Pişekar: Devam et.
Kavuklu: Bulduğunu yemiş, zarar vermiş.
Pişekar: Kimin davarı bunlar?
Kavuklu: Muhtarın.
Pişekar: Muhtarla konuşsaydın, zararı öderdi.
Kavuklu: Konuştum, zararı öderim, dedi.
Pişekar: Tamam işte.
Kavuklu: Yarısını peşin verdi, yarısı yarın, dedi.
Pişekar: Helal be muhtar!
Kavuklu: Yarın oldu, yarısını daha verdi.
Pişekar: Yani çeyrek kaldı.
Kavuklu: Kalan iki gün sonra, dedi. Dün süre doldu.
Pişekar: Süre dolmuşsa ne olmuş? İki gün daha bekle.
Kavuklu: Ama süre dolmuştu. Sözünü tutmadı.
Pişekar: Canım eli sıkışıktır. Para bulunca öder.
Kavuklu: Ben de kızdım, hekime gittim.
Pişekar: Hekime değil, hakime gidecektin. Sorun çözülürdü.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU HİKAYE YAZIYOR
Pişekar: Vay Kavuklu, garanti hikaye yazıyorsundur.
Kavuklu: Üstüne bastın, kaldır ayağını.
Pişekar: Sağı mı, solu mu?
Kavuklu: İkisini de.
Pişekar: O zaman yere düşerim.
Kavuklu: Tamam işte, ben de senin yere düşmeni istiyorum.
Pişekar: Yazıyorsun, yazıyorsun da ne kazanıyorsun? Beş kuruş veren mi var? Sal ipin ucunu gitsin.
Kavuklu: Bilmem kaç yıl önce hikaye yazmaya başlarken, para diye bir şey aklımın ortasından geçmedi.
Pişekar: Onu bin kere söyledin ama istemez misin şimdi sana bu hikayeler için, çuvalla para versinler. Bak istemem deme bir küserim bir daha konuşmam.
Kavuklu: Bende yalan yok. Doğru oturur, doğru konuşurum. Kazandığım az bir para ne sana yeter, ne bana yeter. Şu hikayeleri satın  alan olsa pek sevinirim. Benim hikayeleri kitabına alana, bundan para kazananlara kırgınım. Konuştuklarım oldu: Bak kitap basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim. Sana para yok Kavuklu, sen git dağ başında ulu,  dedi.
Pişekar: Hazıra konuyor, uyanık. Sıkıntısını sen çekiyorsun, kaymağını o yiyor. Çaresi yok mu bu işin?
Kavuklu: Çaresi yok. Ben hikaye yazarım, onlar paraya döndürürler.
Pişekar: Halktan yardım istesek. Bakın Kavuklu geçim zorluğu çekiyor, biraz yardım desek. Bağış kampanyası düzenlesek.
Kavuklu: Benimle eğlenme Pişekar. İnsanlar, hikayelerimi çok beğeniyor, alkışlıyor ama para, bir yardım deyince,  bizden sana  kuruş yok Kavuklu diyorlar.
Pişekar: Yapma ya, denedin mi bunu?
Kavuklu: Tabi denedim. Hikayelerimden okudum. Güzel dediler, övdüler. Geçinemiyorum,  dedim, para, yardım, dedim. Kuruş veren olmadı.
Pişekar: Sanatkara bu yapılır mı? Üç beş kuruş verseler servetleri mi eksilecek?
Kavuklu: Sayın Pişekar Efendi, sen zenginsin. Eve ekmek götürmem gerek. Bir ekmek parası verebilir misin? Borç olarak. Gün gelir öderim.
Pişekar: Ben dilencileri sevmem bilirsin. Sana borç verirdim ama bozuk yok, der ve yürüyüp gider. Pişekar'ın arkasından bakakalan Kavuklu'nun gözleri dolar. Daha sonra gözyaşlarını silen Kavuklu ekmek alamadan evinin yolunu tutar.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:  HAMAM
Pişekar: Söyle bakalım Kavuklu, gölgeden mi yoksa güneşten mi yürürsün?
Kavuklu: Yazın gölgeden, kışın güneşten yürürüm.
Pişekar: Ya baharda nasıl yürürsün?
Kavuklu: Şemsiye elimde yürürüm.
Pişekar: Evden çıkarken baktın ortalık günlük, güneşlik. Şemsiyeyi almadan çıktın. Yolda yağmura yakalandın. Ne yaparsın?
Kavuklu: Hemen bir evin saçak altına sığınırım.
Pişekar: Oralarda ev yok. İki tarafın çayır, çimen.
Kavuklu: Bir ağaç altına saklanırım.
Pişekar: Görünürde hiç ağaç yok.
Kavuklu: Pişekar, sen benim ıslanmamı istiyorsun. O zaman çayırın orta yerine otururum. Cebimden çıkardığım sabunla bir güzel yıkanırım. Böylece bu haftaki hamam işini aradan çıkarırım. Oldu mu? Hoşuna gitti mi?
Pişekar: Bir de keselenseydin, bir ay hamama gitmesen de olurdu.

--------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: BAYRAM
Pişekar:  Kavuklu, bugün bayram. Öp bakalım elimi.
Kavuklu: Bayram ama neden elini öpeyim?
Pişekar:  Öp haydi, çekinme. Al şu beşliği güle güle harca.
Kavuklu: Parayı cebine sok. İstemem senin paranı. Elini de öpmem.
Pişekar:  Amma naza çektin be Kavuklu. Para az geldi galiba. Beşin yanına beş ekledim etti on. Öp elimi al onluğu.
Kavuklu: Elli de versen o iş olmaz. Senin önünde eğilmem. Ne demek bayrammış, el öpmekmiş? Egonu tatmin etmek için mi bana el öptürmeye çalışıyorsun? Gidiyorsun orada burada çocuklara el öptürmeye uğraşıyorsun. Yaşın büyük, boyun büyük ama aklın küçük.
Pişekar:  Sen istemedin diye ben el öptürmekten vazgeçmem.
Kavuklu: İstersen elini öptürmeye çalışma da tokalaşalım.
Pişekar:  Tamam tokalaşalım ama beş liranı alırım.
Kavuklu: Ne beş lirası, bende beş kuruş yok.
Pişekar:  O zaman tokalaşma da yok, bayramlaşma da yok.
Daha sonra Pişekar uzaklaşır gider.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


83
GÜNCEL / Ümit Özdağ tutuklandı!
« Son İleti Gönderen: [Hun Türk] 22 Ocak 2025 »
...Vay be bile diyemiyoruz.

Kürt terörünün elebaşısı ile masa kuruluyor.
Terörden yargılananlara özel izinler veriliyor..
...

Kartalkaya felakatinin/ihmalin/.. arasına sıkıştırılıyor.

Yakın tarihie tanık olanlar zaten normal karşılıyordur bu durumu. Çokça tecrübe edilmişti.




Türk Milliyetçiliği, bir avuç namerdin kahpeliği ile kökü kazınabilecek bir fikir değildi....

https://www.hunturk.net/milliyetci-hareket-ve-karsisindakiler
84
Osmanlı torunuyuz diyen, sahte dincilerin hiç biri; Osmanlı'yı dağıtan ve İslâmiyete en büyük düşmanlığı yapan ingilizlere, Anadolu köylerini yağmalayıp, Türklerin; canına, malına ve namusuna kasteden; Yunan, Ermeni ve Rum çetelerine tek kelime etmezler.
Ama bütün bu işgal, tecavüz ve yağmayı durdurup, vatanı düşman işgalinden kurtararak, şanlı bayrağı yeniden dalgalandırıp, minarelerden gürül gürül ezanlar okutarak, bir ulusu ayağa kaldıran Atatürk'e, alçakça, dil uzatırlar!

Sizin; ne namusunuz, ne haysitetiniz, ne de şerefiniz var!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
85
Ege Adalarını, Yunanistan, işgal etti mi?
-EVET!

Süleyman Şah Türbesi PYD'nin işgalinde mi?
-EVET!

22 yıldır; Atatürk'e, Cumhuriyete ve Türklüğün millî mukaddesatına, saldırılıyor mu?
-EVET!

Din adamı kisvesine bürünmüş Pontus artıkları, camii mimberlerinden, Atatürk'e, lânet okuyor mu?
-EVET!

Türk Yurdu, müstemlekeler gibi; yağmalanıp, Türk insanı aç ve yoksul bırakıldı mı!
-EVET!

Kurumsal anlamda, Türk Milliyetçileri, bunca olup bitene, karşı çıkıyor mu?
-HAYIR!

Ama tegmenler, MUSTAFA KEMÂL'İN ASKERLERİYİZ, diyerek, disiplinsizlik(!) yaptıkları için, ordudan atılmaları gerekiyor!?

Sizin ervahınıza yuh olsun!

Tarih ve Türklüğün derin vicdanı, sizi, affetmeyecektir!

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
86
Her devrin adamı değil, her devir adam olacaksın!

13 Ocak 2012

Uçmağa varışının 13. Yılında; Türklüğün, Gök Yeleli, Bozkurt oğlu, gerçek bir; mücadele, imân ve ülkü eri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu, Rauf DENKTAŞ'ı; rahmet, minnet ve saygıla anarım.
 
Kutlu ruhu şad, durağı; Uçmak olsun!

TÜRK IRKI SAĞOLSUN!

Türklüğün sinesinde, sonsuza dek, yaşayacaktır...

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
87
Vaktiyle bir ATSIZ varmış!
Var olsun!


12 Ocak 1905

Türkçülük Ülküsünün kutup yıldızı, Uluğ Bilge Atsız Beğ'in, 120. Ad günü, Altay Dağlarından Macaristan'a kadar, bütün Türk Budunu'na; uğurlu, kutlu ve beñgü olsun!

Kutlu ruhu şad, durağı; Tañrı Dağları ve Türk Uçmağı olsun!

Yüreklerde aynı Ülkü,
Tañrı korusun Türk'ü.
Bu utku hiç bitmeyecek.
..

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
88
GÜNCEL / Ynt: Bahçeli : Yeni Kürt Açılımı
« Son İleti Gönderen: Üçoklu Börü Kam 11 Ocak 2025 »
Şehide kelle, teröriste sayın diyeni görmüştük.

Meğer, beyefendi diyenini de, görecekmişiz.

Yazıklar olsun!

Ervahınıza, yuh olsun!

Sizi gidi, milliyetçi müsveddesi, utanmaz soytarılar!

Türklüğün derin vicdanı ve tarih, sizi affetmeyecektir.

Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!

89
Bir ülkede görülebilecek en tehlikeli salgın, ahlâktan bağımsız, din fanatikliğidir.

Jeremy Bentham - Ahlak ve Yasama İlkelerine Giriş

Hemen bütün tarikat ve cemaatler, 1970 li yıllarda, TV hayatımıza girdiğinde; şeytan icadıdır, deccal işidir, günahtır, küfürdür diyorlardı.

Bu gün hepsinin; radyosu, TV'si, YouTube, tiktok vb. dijital kanalları var!

Kız çocuklarını okula göndermeyen zihniyetle, eşini kadın doktordan başkasına, muayene ettirmeyen, zihniyet aynı.

Tıpkı, başörtülü kızlarımızı, okullara almıyorlar! dedikleri gibi.

Ne diyordu İslâm peygamberi?

-Riya, gizli şirktir!

İnsanlık, tarihin hiç bir döneminde, böyle bir ikiyüzlülüğe, tanık olmadı.

Kök Teñğri Türk'e; Kut ve Utku Versin!
90
Bir ülkede görülebilecek en tehlikeli salgın, ahlâktan bağımsız, din fanatikliğidir.

Jeremy Bentham - Ahlak ve Yasama İlkelerine Giriş

Hemen bütün tarikat ve cemaatler, 1970 li yıllarda, TV hayatımıza girdiğinde; şeytan icadıdır, deccal işidir, günahtır, küfürdür diyorlardı.

Bu gün hepsinin; radyosu, TV'si, YouTube, tiktok vb. dijital kanalları var!

Kız çocuklarını okula göndermeyen zihniyetle, eşini kadın doktordan başkasına, muayene ettirmeyen, zihniyet aynı.

Tıpkı, başörtülü kızlarımızı, okullara almıyorlar! dedikleri gibi.

Ne diyordu İslâm peygamberi?

-Riya, gizli şirktir!

İnsanlık, tarihin hiç bir döneminde, böyle bir ikiyüzlülüğe, tanık olmadı.

Kök Teñğri Türk'e; Kut ve Utku Versin!
Sayfa: 1 ... 4 5 6 7 8 [9] 10