Genel bilgiler
Yönetim biçimi Başkanlık-Parlamentör olan, ancak son değişikliklerle Başkanlık müessesesi kaldırılarak yerine Başbakanlık getirilen Tıva Cumhuriyeti Başbakanı Şerig-ool Dizijikoviç OORJAK’tır.
Devlet Bayrağı, dik dörtgen biçimine sahip olan bir kumaştan yapılmaktadır. Bayrağın üzerinde sol kısmının üst ve alt köşelerinden başlayıp bayrağın ortasından geçen bir şerit bulunmaktadır. Bu şeride paralel olarak, üstten ve alttan olacak biçimde beyaz şeritter yer almaktadır. Bayrağın üst ve alt köşelerinden başlayan beyaz şeritler ve bayrağın sol kısmı tarafından meydana getirilen faraziye bir üçgen (yani, şekil olarak bir üçgeni andıran bu figür) altın sarı rengindedir.
Bayrağın ölçüsü, daha doğrusu genişliğinin uzunluğuna oranı – 1:2’dir.
Tıva Cumhuriyetinin devlet armasında mavi bir fon üzerinde yeni doğan güneşe doğru yönelmiş olan milli giysili bir atlı tasfir edilmiştir. Armanın alt kısmındaki beyaz renkte olan “Kadak” adlı geleneksel bezin üzerinde “Tıva” yazısı yer almaktadır.
Atlı, at, güneş ve ışınları ile “Tıva” ibaresinin tümü de sarı altını rengindedirler.
Bütün bu kompozisyon altın (sarı), beyaz ve altın (sarı) rengine sahip şeritlerin birbirini takip edercesine yer aldıkları beş yapraklı çiçek biçiminde çerçevelenmiştir.
Tıva Cumhuriyeti’nde resmi dil olarak Tıvaca kullanılmaktadır. Rusça’nın resmi statüsü ise bu ülkede Rusya Federasyonun genelinde resmi bir dil olduğundan kaynaklanmaktadır.
Resmi bayramları: Şubat’ta Şagaa, Temmuz’da Naadım, 15 Ağustos’ta Cumhuriyet Günü, 21 Ekim’de Anayasa Günü, vs.
Tıva Cumhuriyetinin başkenti olan Kızıl şehrinin kuruluş yılı 1914’tür.
Tıva Türklerinin 198,4 bin kişiyle ülkedeki toplam nüfusun içerisinde başat bir konuma sahip olduğu ve Rusların 98,9 bin kişilik bir nüfusa sahip olduğu Tıva Cumhuriyetinin toplam elcanı 310,7 bin kişi olup bu ülkede 73 farklı milliyete mensup insanlar yaşamaktadır. Bununla birlikte adı geçen iki milliyetin dışındakilerin ülkedeki toplam nüfusun içindeki oranı oldukça düşüktür. Tıvalı halkın oldukça gen olduğu söylenebilir, genel nüfusun üçte birinin yaş ortalamasının 30 yaşın altında olan insanlardan oluştuğuna bakıldığında. 1991 yılı itibariyle yapılan nüfus hesaplamalarına göre Tıva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’ndaki bölgelerin arasında en yüksek doğal nüfus artışlardan biri olan bin kişide 14,3 yeni doğan kişi gibi nüfus büyümesine sahiptir.
Tıva Türkleri fizyolojik olarak Moğol ırkının Merkezi Asya tipine mensup Türkçe konuşan bir halktır. Etnokültür bağlamda Tıvalar, Batılı (Tıvanın merkezi ve Batısında yaşayan) ve Doğulu (Doğu sayan dağlarının ormanlarında yaşayan) olmak üzere iki gruba, daha doğrusu iki ulus-altı gruba ayrılmaktadır.
Halen de nüfusun büyük bir kısmının geleneksel uğraş çeşitleriyle uğraşarak geçimini sağlayan Tıva Türklerinin yaşadığı bu ülkede esas uğraş dalı göçebe hayvancılıktır.
Yüzölçüm olarak Tıva ülkesinin genel alanı 170,5 km2’dir.
Tıva Türklerinin Kısa Tarihi
Tıva halkının tarihi, kökleri itibariyle çok eski zamanlara uzanmaktadır.
Tıva topraklarında Paleolit (Taş) devrine ait iş aletleri bulunmuş, ülkenin merkezi ile güney bölgelerinde ilk Çağ insanının yerleşim mekanları bulunup araştırılmıştır.
Kaya üzerindeki sanatın dünyadaki en iyi örnekleri Yenisey nehrinin Sayan (eski Türk döneminde Kögmen olarak geçer – T.B.D.) dağlarındaki havzasında bulunan kaya resimleridir.
Sayan-Altay dağları Ket, Türk-Moğol ve Tungus-mançur dilli halkların beşiği olarak kabul edilmektedir. İskitlerin hayvan motifli stilin ağır bastığı sanatının en önemli oluşum dönemleri buralarda cereyan etmiştir.
MÖ II. Yüzyılın başında Tıva’ya Güneyden, yani Moğolistan tarafından Hun kabileleri girmekte ve yerli halkla karışmaktadır. Bu tarihten itibaren yerli insanların kültürü ve antropolijik tipi değişikliğe uğramaktadır.
VI. yüzyılda Tügü Türkleri Jujanların kabile-arası birliğini mağlubiyete uğratarak, Tıva ülkesinin de dahil olduğu Türk kağanlığını kurmuştur.
Bu dönemde bölgedeki kültür seviyesi yükselmiş, eski Türk yazısı yaygın olarak kullanılmış. Heykeltıraşlığın da gelişmiş olduğunu bu dönemden kalan çok sayıdaki balballar (Kiji-köjee) göstermektedir.
Takvim olarak hayvan takvimi kullanılmaktaydı.
VIII. yüzyılın ortasında Uygurlar tarafından yok edilen eski Türk devletinin yerine Uygur kağanlığı kurulmuş ve Tıva bölgesinde ilk defa 17 Uygur şehri meydana getirilmiştir. Ayrıca Uygur döneminde Tıva’da birçok savunma sur ve kalesinin inşaası gerçekleştirilmiştir.
840 yılında Altay ve Tıva’daki kabilelerce de desteklenen eski Kırgızlar, Hakas ülkesinin bulunduğu Kuzey’den inerek Uygur kağanlığına son vererek kendi devleti olan Kırgız kağanlığını kurmuş ve Tıva ülkesi orada, Cengizhan’ın oğullarından Cuci’nin orduyla geldiği ve Kırgız devletini işgal ettiği XIII. yüzyıla kadar bir iç bölge olarak kalmıştır.
Bu dönemde Tıva’da yaygın olarak suni sulama kanallar sistemi kurulmakta ve demircilik, çömlekçilik ve kuyumculuk işleri çok daha gelişmektedir.
Yine bu dönemde yüksek kültür seviyesine sahip olan eski Kırgızlar tarafından Tıva’da yaşayan halkları arasında eski Türk yazısının Kırgız alfabesine dayanan yazı yaygınlaştırılmıştır
VI. – VIII. Yy’larda Tıva Türklerinin yaşadığı topraklarıTürk Kağanlığının dahilindeydi. Bu devirde kadim Türklerde ortaya çıkan eski Türk yazısı ile meydana getirilen bir çok yazıt üzerinden yazının Tıva’da da yaygın olduğunu görebilmekteyiz.
Tıva’da, aralarında yerli sakinler tarafından “Cengiz han Yolu” ve “Por Bajin” isimleri verilen kalelerin de bulunduğu savunma kale sistemleri ile hendeklerin ortaya çıkışı Uygur Kağanlığı (VIII-IX.yy.) dönemine rastlamaktadır. Orta Çağlarda Tıva üzerinden Büyük İpek Yolunun geçtiğinin yanı sıra bu yolun geçmesinin asıl habercisi olan ön koşullar Milattan ta bin yıl önce oluşmaya başlamıştır ki, bu görüşü destekleyen ve kanıtlayan birçok delil-buluntu İskit dönemine ait kurganlarda gün ışığına çıkarılan çok sayıdaki ithal mal ve üründen ibarettir.
XIII. yüzyılda bölgeye savaşla gelen Moğol orduları buradaki yüksek Kırgız medeniyetini yok ederek bölgedeki sulama sistemi, kültür ve ekonomi, eski Türk yazı sistemini çökertmiştir.
Budizm’in Tıva’da yayılması yine bu döneme denk gelmektedir. Daha doğrusu Budizm ilk önceleri VII. yüzyılda Tibet’ten Hindistan’a taşınarak, burada her ne kadar baskı görmüşse de başlangıçta, daha sonraları bir devlet dini haline gelmeyi başarabilmiştir. Buradan da Budizm, daha doğrusu Lamaizm, Moğolistan üzerinden Tıva, Buryat ve Kalmık ülkelerine kadar yayılmaktadır. Ancak daha eski Türk döneminde Budizmin ilk yayılma dalgaları ile tanışan Tıva Türklerinin ataları, bu bölgede güçlü olan Şamanist kültürünün etkisiyle tabiki bir ölçüde, Güneyden gelen bu inancı kabul etmediğinden bu din yeterince yaygınlık kazanamadan sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte Lamaizm’in esas yayılma dönemi Moğol ordularının bölgeye fiili olarak girdiğini takip eden zamanlarda, yani XIII. yüzyılın beri başlamış olup (Tıvalı bilim adamı Marina Monguş’a göre) XVIII. yüzyılda Tıva Türklerinin resmi dini haline gelmiştir.
Bir iki cümleyle Lamaizm’e de değinmek gerekir burada. Eskiden beri hep Lamaizm olarak bilinen bu Budizm’in kuzey mezhebi, 1960’lerde Çin’de başlayan Kültür devrimi çerçevesinde devlet destekli yürütülen Tibet’e yönelik olarak baskılara dayanamayıp XIV. Dalay Lama Lamaizm isminden vazgeçme fikrini ortaya attı ve böylece Çinli’lerin baskı yapabileceği zemini ortadan kaldırmayı hedefledi. Nitekim, Sovyetler’de 1990’lara kadar yaygın olarak kullanılmaya devam eden bu isim Batı’da Budizm olarak anılmaktaydı. Zaman içerisinde Dalay Lama’nın Rusya’daki Budist bölgeleri ziyaret etmeye başlamasıyla birlikte, 1990’larda Lamaizm terimi hem bilim alanında hem de inanan kesim içerisinde hızlı bir biçimde Budizm adına yer bırakmıştır.
Budizmin, söz konusu bölgede yayılmasında Moğolların Orta Asya’yı istilası ve bundan kaynaklanan ya da oluşan koşulların yanı sıra Budizm’in esnekliği ve hoşgörüsü gibi etkenlerin rolü de küçümsenemez derecede etkili olmuştur. Hatta bu bağlamda Budizm ile Şamanlık arasındaki sürtüşmeler de zaman zaman meydana çıkmış olsa dahi bu gerilimler üstte sayılan etkenlerden ötürü hafif olmuştur. Ancak ne ilginçtir ki, Hakas Türklerinin ataları olan Kırgızlar da aynı bölge ve koşullarda yaşarken onlarda bu dinin Şamanlığın karşısında etkili olamamıştır. Belki de bunda Tıva’daki nüfusun Budizm ile tanışıklığının daha eskilere ve daha uzun zaman dilimine dayanıyor olması gibi etkenlerin tesiri söz konusudur.
Ancak bununla birlikte, bugün de Tıva’da Budizm ve Şamanizm gibi inançlar barışçıl bir biçimde yan yana varlıklarını sürdürmektedir.
XVI. yüzyılın sonundan itibaren Tıva ülkesi ilk önce Altın Han, daha sonra ise Cungar olmak üzere iki Moğol devletinin yönetimi altına düşmüştür. Tıva halkının konsolidasyonu (birleşmesi ve oluşması) bu dönemde başlamaktadır.
XIII-XIV.yy’larda Tıva ülkesi Cengiz Han’ın ve oğullarının yönettiği büyük ve güçlü imparatorluğunun içinde idi. Moğol İmparatorluğunun dağılmasını izleyen iki yüzyıl boyunca Tıva Türklerinin ülkesi bağımsız yaşamıştır. Ancak XVI.yy’dan itibaren ise önce Altın Han Moğollarının, daha sonra da Cungarların olmak üzere iki Kuzey-Moğol devletinin buyruğu altına düşmüştür.
XVII. yy’dan itibaren Çin tarafından kendi topraklarına dahil edilen Tıva ülkesi 1911-1912 yılları arasında süren ulusal kurtuluş mücadelesi ve Çin’deki Tsin hanedanı döneminin sona ermesi sonucu Moğolistan gibi özerkliklerini elde etmiştir.
1914 yılında ise Tıva’nın üzerine Rusya İmparatorluğunun protektoryası, yani manda yönetimi tesis edilmiş ve Uryanhay ülkesi adı altında Yenisey vilayetinin sınırlarının içerisine dahil edilmiştir.. Ağustos 1921’de Tıva’da Halk devrimi meydana geldi ve bunu takiben toplanan Kurucu Hural (Meclis) Tannu-Tıva Halk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
1917 yılında meydana gelen devrimden sonra Rusya’da yayılan iç savaş buralara kadar da gelmiştir. Kızıl kuvvetlere karşı savaşan Beyaz kuvvetler Tıva’yı ele geçirmiş, ancak çok geçmeden Kızıl Ordu tarafından desteklenen Kızıl gerillalar, bolşevik karşıtı güçleri Ağustos 1919’ta mağlup etmiştir. Bunun sonucunda ülkeden süpürülen Beyaz kuvvetlerin ardından Eylül 1919’da Kızıl gerilla ordusu da Tıva’yı terk etmiştir.
Ağustos 1921’de Tıva halkı kendi kaderini belirleme hakkını kullanarak tarihte ilk kez bağımsız bir Tıva devleti olan Tıva Halk Cumhuriyetinin kurulduğunu ilan etmiştir.
1929’da hem bir bilim adamı olan hem de aynı zamanda Lama olan Lopsan-Çimit Latin harfli Tıva yazı alfabesini oluşturmuştur. Ancak Şubat 1941’de Lopsan-Çimit kurşuna dizilmek suretiyle idam edilmektedir devlet tarafından. Burada o dönemde yaygın olan ve Sovyetler devletinin eliyle yürütülen kıyımlar birçok önde gelen aydın insanı suçsuz yere ölümüne yol açmıştır. Ardından da 1944’te Tıva yazılı dili Rus harflerine geçirilmektedir, tabii ki zorunlu olarak.
1944’e kadar göreceli olsa da egemen ve bağımsız bir devlet yaşamını sürdüren tıca ülkesi sözde halkın yoğun isteği üzerine 11 Ekim 1944 tarihinde SSCB’ye kabul edilmiştir.
11 Ekim 1944 tarihinde Tıva Halk Cumhuriyeti sözde kendi bağımsızlığından ve devletinden vazgeçerek gönüllü olarak SSCB’nin içine dahil olmuştur. Bu katılım, Kırgızistan veya Kazakistan gibi bir birlik cumhuriyeti, hatta Rusya Federasyonunun dahilinde bir özerk cumhuriyet statüsüyle değil de, bir özerk bölge statüsünde gerçekleştirilmiştir. Yani, daha önce bağımsız bir devlet olan Tıva Halk Cumhuriyeti bu tarihten sonra sözde kendi isteğiyle Rusya Federasyonunun içerisinde bir özerk bölge olmak üzere SSCB’ye girmiştir. Burada Sovyetler dönemine ait resmi tarihin ne kadar yanlış ve saptırılmış bilgilerle doldurulduğunu belirtmek için tam yeridir. Çünkü bir devletin gönüllü olarak bir bölgeye razı olarak bir başka devletin içine girmek istemesi ne kadar garip gelse de, yalnızca eski Sovyetlerin içerisinde yaratılan tarih kitaplarının sayfalarında görmek mümkündür.
1961’de Tıva Özerk Bölgesi Tıva Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine dönüştürülmüş, 1991’den itibaren ise Tıva Cumhuriyeti olmuştur.
Ekim 1991’de Tıva Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığı müessesesi kurulmuş olup 15 Mart 1992 tarihinde yapılan seçimlerde Tıva Cumhuriyeti birinci cumhurbaşkanı görevine Şerig-ool OORJAK seçilmiştir.
Aralık 1992’de “Devlet Egemenliğine Dair Bildirge”, Ekim 1993’te ise Tıva Cumhuriyetinin yeni anayasası kabul edilmiştir. Sözü edilen bu yeni Anayasanın birinci maddesinde şöyle der: “Tıva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu dahilinde bulunan egemen ve demokratik bir devlettir”.
Tıva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na 1944’te dahil olduğundan Rusya’nın içerisinde en genç cumhuriyettir. 1989 Genel nüfus sayımına göre Tıva’nın toplam nüfusu 309 bin kişidir. Toplam yüzölçümü de 170,5 bin km2’dir.
Tıva Cumhuriyeti’ndeki nüfusun etnik dağılımı ülkenin yerli halkı olan Tıva Türklerinin lehinedir. Tıvalar kendi ülkelerinde toplam nüfusun içerisinde yaklaşık yüzde yetmişlik bir orana sahiptir. Bu bağlamda Tıva Türkleri, Sibirya Türklerinin arasında kendi öz yurdunda daha sonra dışarıdan gelen nüfusun karşısında sayısal üstünlüğe sahip olan tek millettir.
Bunun nedeni kısmen olarak da Tıva ülkesinin Sovyetlerin içerisine diğerlerine nazaran çok daha geç dahil edilmesi ile genel olarak Tıva Türklerinin yüksek nüfus artış hızına sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Kuzey’de Hakas Cumhuriyeti ve Krasnoyarsk eyaleti, Batı’da Altay Cumhuriyeti, Doğo ve Güney’de ise Moğolistan ile komşuluk eden Tıva, coğrafi bakımdan Asya kıtasının tam merkezinde bulunmaktadır.
Tıva Cumhuriyetinin başkenti 1914’te Yenisey’in iki kolu olan Biy-Hem ile Kaa-Hem’in birleştiği yerde kurulan Kızıl şehridir. Nehrin kıyısında Asya’nın coğrafi merkezi olma anısına bir anıt dikilidir.
Tıvaeli’nde toplam 17 bölge ve 5 şehir mevcuttur.
XX.yüzyılın içerisinde gerçekleştirilen sanayileşme hamlelerin neredeyse hiç dokunmadığı Tıvaeli kendi ekolojisini sağlam bir biçimde koruyabilmiş olup dünyada doğa dengelerinin bozulmadığı az sayıdaki bölgelerdendir.
Cumhuriyetin toprağının yüzde 82’si dağlarla kaplıdır.
Tıva ülkesinin en yüksek noktası, rakımı yaklaşık 4000 m. olan Mongun-Tayga zirvesidir.
Tıvaeli’nde yaklaşık 12 bine yakın büyük ve küçük ırmak mevcut olup toplam göl sayısı 430’dur.
Karasal bir iklime sahip olan Tıva’da kışın hava sıcaklığı eksi 50’i, yazın ise artı 40’ı bulmaktadır.
Tıva’daki hayvan dünyası en az doğası kadar zengindir. Tıva’da 240 çeşit kuş ve 81 çeşit memeliler türü mevcuttur.
Ülkede Budizm’in yaygın olmasına karşın halkın arasında eski Türk döneminden gelen Şamanlık inanç ve gelenekleri varlığını güçlü bir biçimde devam ettirmektedir. Hatta ülke çapında yurt dışından gelen yabancıların sıkça uğrak yeri olan çok sayıda Şamanlık tedavi merkezleri kurulmuş ve etkin bir biçimde faaliyet göstermektedir.
Kültür alanında da çok zengin bir birikime sahip olan Tıva Türklerinin en yaygın sanat türleri gırtlaktan şarkı söyleme sanatı olan Höömey’dir. Bu sanatın neredeyse her köyde bilindiği Tıva’da, Altay ve Hakaseli’nden çok daha önceleri yerli Hoomeyciler yurtdışına açılarak dünyanın birçok ülkesinde konserler gerçekleştirmiş ve halklarının öz kültürünü tanıtma olanağını yakalamışlar.
Birçok Tıvalı gırtlakçı grup başta ABD olmak üzere yurtdışında çok sayıda CD çıkarmıştır. Yani, kısaca Tıva Türkleri günümüzde ortak eski Türk atalarımızdan kalan mirasa sahip çıkarak ulusal kültürlerini başarılı bir biçimde devam ettirmekte ve geliştirmektedir.
Alıntıdır
KAYNAK:Timur B. DAVLETOV