Hakas Türklerinde Yıl Başı bayramı “Çıl Pazı” bayramı olarak kutlanmaktadır. Hakas Türkleri coğrafya ve iklim koşulları bakımından Saha Türklerine nazaran çok daha ılıman bölgede oturduklarından olsa gerek yeni yılın başlangıcını göreli olarak çok daha erken, ancak Tıva Türklerine göre göreli biraz daha geç, yani 21-22 Mart’ta kutlamaktadır. Tıva Türklerinde Şagaa olarak bilinen bayramın Çıl Pazı bayramına göre daha erken bir tarihte kutlanması, esasen bir Budizm geleneğinden gelen bir bayram olup, kökü itibariyle Sibirya Türklerine nazaran çok daha güneyden gelmesine bağlanabilir.
Bu günlerde Çin’de de yılbaşı bayramı kutlanmaktadır. Çin takvimine göre ya da kimi araştırmacılara göre Türklere ait olup Çinliler tarafından geliştirilen takvime göre 4705 yılıdır. Bu yılın hayvan takviminde “Kızıl Domuz” adlı yıla denk geldiği bilinmektedir. Aslında Saha Türklerinin kutladığı bayrama benzer bir bayram olarak ilk süt ve ayran bayramı olan “Tun payramı” Hakaslarda da Sahaların Isıah’ı gibi Haziran ayının başında kutlanmaktadır. Ama 21 Mart’ta kutlanan Yıl Başı bayramı, dünyamızın güneşin etrafında yörüngesi dahilindeki hareketine göre yılın başlangıcı açısından çok daha isabetli bir kutlama olduğu ve Türk dünyasının büyük bir çoğunluğuyla bir bütünlük içerisinde kutlandığı söylenebilir.
Bu bayramda okunan algış (dua) ların çoğu barışın sürmesi, ata ruhlarının saygıyla anılması, soyun devam etmesi, ruhların halkı koruması, malların bol ve tok olması, doğanın uyanması, güçlenmesi ve halkın mutlu ve kutlu olmasına yöneliktir. Nitekim, günümüzde de daha önceki devirlerde olduğu gibi Çıl Pazı bayramında Hakas elinde Yıl Başı “(...) alın ideebis pala passın! [ön eteğimiz çocuklarla dolsun!], kizin ideebis mal passın! [arka eteğimiz malla dolsun!], (...) üzilbes tamır üçün Çıl pazı kildi! [kesilmez damar üçün Yıl Başı geldi!], ürebes çurt üçün Çıl Pazı çitti! [yok olmaz yurt üçün Yıl Başı yetti!], (...) tağa, suğa küs kirzin! [dağa, suya güç girsin!]” sözleriyle karşılanmaktadır.
Yıl Başında Hakas Türkleri tarafından okunan bir algış’ın (dua) örneği:
Ay arazı ayni polzın, Ay arası ayınki olsun
Kün honarı künni polzın! Güneşin konarı güneşinki olsun.
Çonğa çurtirge çurt üçün! Ulusun yaşayacağı yurt için [adına]!
Malğa ottirge çurt üçün! Malın otlayacağı yurt için [adına]!
Çıl Pazın udurlañar! Yıl Başını karşılayın!
Otıs tistig Ot İne ötig çalıñnañ açıhça Otuz dişli Od Ana canlı alevle yanıyor,
Hırıh tistig Ot İne hayrallazın çonıbıstı Kırk dişli Od Ana korusun ulusumuzu
Ot İneni, aarlap-alğıstap, Od Anaya sayıp, minnettarlıklar sunup,
Hıs İneni azırap-alastap, Kız Anayı besleyip, tütsüleyip,hürmet gösteriniz
Ayna - çiktin çabalın arığla, Ot İne! Şeytan ve iblisin yamanlığını arıla [temizle], Od Ana!
Tın pasçathan ağırığnı çoh idibis, Ot İne! Ruhumuzu basan hastalığı yok et Od Ana!
Ah sağıstı, pikte! Ak düşünceyi pekiştir!
Hara pas çonıbıstı hayralla! Kara başlı ulusumu koru!
Sooh hıshı toozıldı! Soğuk kış bitti!
Çir - suğ eeleri çirge aylança. Yer - Su iyeleri [sahip ruhları] yere geri dönüyor,
Olarnı udurlap, oor tutçabıs alğıstap! Onları karşılayıp, buğu tutmaktayız, minnettarlığı sunarak!
At uliinca altın siree timnep saldıbıs! At boyunda altın masa hazırlayıp kurduk!
Aynıñ naazı altın siree timnep saldıbıs! Ayın yenisi gibi altın masa hazırlayıp kurduk!
Öörkilerni azırap, oor tutçabıs algıstap! Yukarıdakileri besleyip,buğu tutuyoruz, minnettarlığı sunarak!
Hara çirge ot össin! Kara yere ot büyüsün!
Hatığ ağasha pür sıhsın! Katı ağaçta yaprak çıksın!
Tashıl pazı soyılzın! Ak karlı dağ zirvesi soyulsun [erisin ve açılsın]!
Talay pazı sizilzin! Denizin doruğu çözülsün!
Sın tağnıñ altın halhazı azılzın! Sıra dağın altın kapısı açılsın!
Ağın çullar tirilip tolğalzın! Akın sular dirilip kaynasın ve yuvarlansın!
Halın tayğa kögerzin Kalın tayga [dağlık ormanlık bölgeler] göğersin [yeşersin]!
Tuyğahtığ mal kistezin! Toynaklı mal kişnesin!
Süttig mal soolbazın! Sütlü malın soyu tükenmesin!
Üzilbes tamır üçün! Bitmez damar için [adına]!
Ürebes çurt üçün! Sönmez yurt için [adına]!
Oor tutçabıs alğıstap, Buğu tutuyoruz, minnettarlığı sunarak,
Alın ideebis pala passın! Ön eteğimize bala [çocuk] dosun!
Kizin ideebis mal passın! Arka eteğimize mal dolsun!
Oorıbıs Ah tashılğa çitsin, Buğumuz ak karlı dağ zirvelerine yetsin,
Naniibis öörkilerge çitsin! Serptiğimi [süt] yukarıdakilere yetsin [ulaşsın]!
Üzilbes tamır üçün! Bitmez damar için [adına]!
Ürebes çurt üçün! Sönmez yurt için [adına]!
Alın ideebis pala passın! Ön eteğimize bala [çocuk] dosun!
Kizin ideebis mal passın! Arka eteğimize mal dolsun!
Uluğ talay ushanzın! Ulu deniz uyansın!
Tağa, suğa küs kirzin! Dağa, suya güç girsin!
Hara pasha ülcey kilep! Kara başa mutluluk dileyip!
Hadarğanğa hayral kilep! Koruyana mükafat dileyip!
Hara pas çonım köglig polzın, Kara baş ulusum mutlu, kutlu ve ezgili olsun!
Arğal çonıma oñ polzın! Çalışkan emekçi ulusuma uğurlar olsun!
Bu arada algış (toplu dua okuma) veyahut ta alkış geleneği yalnızca Sibirya Türklüğünde mevcut olmakla kalmayıp bu geleneğin Anadolu Türklüğünde de eski devirlerde yaşatıldığı bilinmektedir. Hatta bu gelenek aynı kavram altında, yani “alkış” adı altında yaşatılmaktaydı o eski devirlerde. Daha da somut bir örnek ile bu benzerliği açabilmek amacıyla Osmanlı dönemindeki uygulamadan söz edilebilir. Osmanlı döneminde padişahlara yönelik olarak düzenlenen büyük boyuttaki törenler esnasında esas işlev ve görevleri haykırarak “alkış tutmak” olan ve “”alkış çavuşu” adı altında bilinen çok sayıdaki görevli padişahı karşılarken hepsi aynı anda padişaha yönelik olarak haykırmaya başlar, ardından Türkçe olarak oldukça uzun dualar okur ve bu “alkış tutma” merasimi Tanrının padişaha yardımcı olması dileğiyle sona erdirilirdi. Bu alkış geleneği Osmanlı İmparatorluğu döneminde en son kez, o dönemin Osmanlı Sultanı Vahideddin’in döneminin son kısmında, daha doğrusu 10 Kasım 1922 tarihinde yerine getirilerek son bulmuş ve o günden sonra da tarihe karışmıştır (T. Yılmaz 2004 : 23). İşte bu örnek aslında çok önemli bir örnektir, çünkü bu örnek bize aslında Osmanlı Türklerinin Orta Asya’dan ayrılalı aradan yüz yılların geçmiş olmasına rağmen bu geleneği yaşattığını ve böylece de ata yurtlarıyla ve dolayısıyla da kendi atalarıyla maneviyat alanındaki bağlarını ve bütünlük köprülerini sağlam tuttuklarını gösterir niteliktedir. Ayrıca bu geleneğin aynı kavram altında Anadolu Türkleri tarafından XX. yüz yıla kadar yaşatılmış olması, bu konuda son sözü dilbilimcilerin ve tarihçilerin söyleyeceğinden ötürü kesin olmamakla birlikte, dua anlamındaki algış ile Osmanlı döneminde kullanılan ve esnasında dualar okunan alkış arasındaki anlam bakımından benzerlik ve yakınlık konusunda en azından düşünmeye sevk edecek düzeyde etkili olabilecek gibi gelmektedir.
Hakas Türklerinde ve genel olarak Türk dünyasının çoğu yerinde kutlanan bu Yıl Başı bayramı, daha önce de ifade edildiği gibi, 31 Aralık-01 Ocak arası kutlanan Yeni Yıl bayramından farklı olarak doğadaki mevsim silsilesiyle tam bir uyum içerisinde bulunan bir gelenektir. Ki bu bayram, yine 31 Aralık’ta kutlanan Yıl Başı bayramından farklı olarak yalnızca insanlar tarafından kutlanmamakta. Türk Yıl Başı bayramı, hem insan, hem hayvan hem de bitki dünyasında kutlanan bir bayramdır. Uykudaki hayvanlardan ilkin yılan doğadaki değişikliğe işaret edercesine bu konuda öncülük etmektedir. Nitekim Hakas Türklerinde “Çıl Pazı aylan kildi, çılan pazı ködirildi” (Yıl Başı geri döndü, yılanın başı kalktı) gibi bir deyim de vardır. Aynı zamanda yılanın yine eski “giyimini” ininde bıraktığı ve yeni yıla “yeni giysiler” ile girdiği bilinmektedir.
Yıl Başı sabahını ve bu sabahı getiren güneşin ilk ışınları olan “altın sus”lar, yani altın ışınları karşılayan insanın çok mutlu olacağına inanılmaktadır, çünkü böylece insanın çok miktarda olumlu enerjiyi çekebileceği düşünülmektedir. Bu inancın altına da bilimsel bir açıdan bakacak olursak, bilim adamlarının bahar eşitliğinde güneşteki patlama aktivitesinin doruğa ulaştığını hesaplamış olduklarını da belirtebiliriz. Güneşteki bu hareketlilik, yüz binlerce kilometre uzunluğundaki kocaman plazm oluşumlarının meydana çıkardığı patlamalardan kaynaklanmaktadır. Protuberolar olarak da bilinen bu hareketlilik, Güneş diskinin üzerinde koyu ipler, diskin kenarında ise, yanan ve parlayan bulutlar şeklinde görülmektedir (S.E.S. 1988:1073). Bu dönemde Güneş ışınlanmasından kaynaklanan protuberanik [protuberance] enerjinin doruk düzeye ulaştığı ancak son dönemlerde tespit edilmiş, oysa atalarımız eski Türkler bunun bilimsel bir açıklamasını ortaya koymamış olsalar dahi buna ilişkin farkındalığı tarihin çok eski dönemlerinde bile sergilemiş oldukları ileri sürülebilir (Davletov 2001:42-51).
Bunun dışında Saha, Hakas, Tıva Türklerinde kutlanan Yıl Başı bayramlarında eski dargınlıklar affedilir, herkes barışır ve küslükler unutulur. Yeni umutlar adına, günümüzde de hem Orta Asya’da hem de Küçük Asya’da devam eden bir gelenek olan çaput bağlama merasimi düzenlenmekte, sorunlar ise kara bir çaput üzerinde bir düğüm içine hapsedilerek ateşin temizleyici gücüne teslim edilmektedir. Yani görüldüğü gibi Yıl Başı bayramı geleneği Türk toplumlarında eskiden beri bütünleşmeyi pekiştirme gibi önemli bir işleve de sahip olduğunu söylemek olanaklıdır. Bu bütünleştirici işlevin hatta yalnızca iç planda değil, aynı zamanda dış düzlemde Türk toplumlarının arasında ortaklığı pekiştirme bakımından da önemli olduğunun altını çizmekte yarar vardır.
Kaynakça:
1. İnan, Abdülkadir (2000) Tarihte ve Bugün Şamanizm, (5. baskı), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara;
2. Killi, Gülsüm (1999) Soroşevskiy’de Isıax, KÖK Araştırmalar, I/1, (Bahar), ss.:105-111;
3. Monguş, M.V. (2001) İstoriya Buddizma v Tuve, (Sorumlu Red.: M.A. Devlet), Nauka Yayıncılık, Novosibirsk;
4. Kazaçinova, G.G. ve Tatarova, V.K. (1997) Çıl Pazı - Golova Goda, ROSA Yayınevi, Abakan;
5. Sovetskiy Ensiklopediçeskiy Slovar (Baş red.: A.M. Prohorov), 4. baskı, Sovetskaya Emsiklopediya Yayıncılığı, Moskova;
6. Davletov, Timur (2001) Hakas Türklerinde Çıl Pazı (Yıl Başı) Bayramı, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası Anayurttan Atayurda Türk Dünyası
7. Yılmaz, Turan (2004) Mağrur Olma, Hürriyet, 14 Mart, Pazar, s. 23;