Bu yazıyı bir arkadaşım derlemişti, ben de ondan alıntı yaparak buraya taşıyorum.
----------------
(Bu çalışmayı Talat Tekin'in Hunların Dili eserinden, bu kitabın bulunması zor olduğu için derledim.)
Hun dilinden sözcükler;
1- ç'eng-li: Bu sözcük “ç'eng-li ku-t'u şan-yü” söz öbeğinde geçer. Tengri kelimesinin karşılığı olma olasılığı genel kabul görür. Yalnız Doerfer -ŋr- ünsüz öbeğinin Türkçe olamayacağını savunmuş fakat bir çok Türkçe sözcük bu iddiayı boşa çıkarmıştır. Sonuç: ç'eng-li < t'eng-li = täŋri.
2- ku-t'u: Tunguzca oğul (Shiratori 1923:74), Uygurca kut(majeste) Müller 1908:56), Clauson da bu söz öbeğinin tamamını “tengri kutu davgu” şeklinde yorumlayıp Mülleri kabul etmiştir (1962:115)
Tekin de söz öbeğinin “Yabgu Hazretleri” şeklinde olduğunu dolayısıyla “Ku-t'u” nun oğul değil majeste, hazret olduğunu söylüyor. (Uygurca “kang-ım kut-ı; babam hazretleri) Sonuç: ku-t'u<kuo-d'uo= kut (kut-ı).
3- şan-yü: Yabgu anlamında olduğu görüşü yaygındır. Yabgu çincede “hiep-ho<ğiep-gu” şeklinde de geçer (Doerfer, TEMN IV:130) Buna göre birinci yazım cabgu, ikincisi yabgudur. Bir diğer yazılışı da “çe-hu”dur. Bu da cabgu, cebu, cibu (arap,fars kaynaklarındaki) biçimleridir. Sonuç: şan-yü<dian-giwo<d'ab-gu= yabgu.
4- king-lu: Hun tören kılıcı (Hirth 1900:222), İki yüzlü bıçak- kıngırak ( Radlloff, Wörterbuch II 709), geniş yüzlü bıçak- kıngrak (R. Shaw, A Sketch of the Turk Language II 163). İ.Ö 1022 yılına ait çin kaynağında da geçer, bu nedenle Hirth bunu yazıya geçmiş en eski Türkçe sözcük kabul eder. Sonuç: king-lu<king-lak= kıng(ı)rak.
5- yen-çi (yem-çi): Hükümdarın eşi, zevce, hatun. ävçi-Uygurca, İpçi-Tatarca (Shiratori 1902:03)
Sonuç: yen-çi=äbçi
6- teu-lo: Mezar. Kaşgarlıdaki “toplu-tuplu” sözcüğü ile aynı anlamdadır. Tekin, Çince'den geçen “sin” sözcüğünün “toplu” yu, “mezar”ın da “sin” i unutturduğunu savunur.
7- tieh-fah: Demir. Eski temir sözcüğü bazı Türk lehçelerinde täbir şeklinde geçer (Şor, Lebed, Sagay). Sonuç: tieh-fah<tiet-bat=tieba=tebär=tämir.
8- eu-ta: Gözetleme yeri, pusu, siper. wo-lu-to, ao-t'ot: ordu karargahı =ordu, ordo (karargah). Çinli bilgin Wei- Chao bunu gözetleme karakolu diye açıklar (Shiratori 1902:05). Fuh-K'ien ise Hunların pusuya yattıkları yer diye açıklar, Tsuan-wan adlı kaynak ise bunu sınır devriyesi diye açıklar (Shiratori 1902:05). Codex Cumanicus'ta bir "or" sözcüğü vardır anlamı da "kale hendeği, siper, çukur" dur. Bu sözcük bugün Kazak Türkçesi, Karakalpak Türkçesi ve Nogay Türkçesinde geçer. Kutadgu Bilig'de de zindan manasında "oru" geçer. Şor Türklerinde "ora" delik,kuyu demektir. Hakaslarda da "ora" bodrum, mahzen demektir. Kaşgarlı da da ordu hükümdar karargahıdır. Bugün eu-ta, wo-lu-to, ao-t'ot diye okunan bu sözcük büyük bir ihtimalle ordo'nun çince okunuşudur.
(T'o-pa dili)
9- k'o-po-çen: <k'â-pâk-çin=kapı muhafızı, kapıcı (Boodberg 1936:170) Kapı sözcüğünün eski Türkçe biçimleri: Kapıg, kapag dır. Bu nedenele bu sözcük bu şekilde yorumlanmıştır.
10- pi-te-çen: < pyi-tik-çin =yazıcı = bitigçin = bitigçi (ET) (Boodberg 1936:170) Boodberg bu sözcüğü Türkçe-Moğolca oratk bir sözcük sayar fakat Tekin bunu kabul etmiyor. Boodbergin bitekçin şeklinde kurmasını yanlış bulup bitigçin olarak kuruyor. Ayrıca Moğolca bu sözcük biçig olduğu için ve yazıcı manasındaki sözcük biçigçin değil "biçigeçi" olduğu için Tekin bence de haklıdır.
11- hsien-çen: < ğam-çin =atlı postacı, ulak = camçin, d'amçin =yamçı (osm.). Bu sözcük posta istayonu anlamındaki yam sözcüğünün -çı eki ile türetilmesinden oluşur. "yam" sözcüğü çincede "gyam ya da cam" şeklinde geçer (Doerfer TMEN IV:110). MGT'de de camuçin (tekili camuçi) postacılar, ulaklar anlamında geçer. (Doerfer :119).
12- hu-lo-çen: < ğuo-lak-çin =hükümdarı dontan,kuşatan (silahla) görevli, teçhizatçı başı = kurlagçın (ET kur= kuşak, Ana Türkçe kurla- = kuşandırmak). Boodberg, Shiratori değişik yorumlar da getirmiştir. Ama ikisi de Türkçe açıklayabilmiştir.
13- ho-la-çen: <ğat-lat-çin =süvari= hatlagçın =atlıg=atlag (ET). Bu yorum da Boodberg'e aittir. Yalnız burada -çın eki fazlalık olarak görünse de bir sonraki ta-pak-çı sözcüğünün etkisiyle ortaya çıkmış olabilir.
14- to-po-çen:< ta-pak-çin=piyade=ta:pakçın= Ana Türkçe tapan(tapak?) "taban, ayağın alt kısmı". Bu son iki sözcük çin kaynaklarında "holaçenlerin ve yak kuyruklu bayraklar taşıyan opoçenlerin mızrakları" şeklinde geçer (Boodberg).
15- a-çen:< a-çin "T'o-pa sarayının mutfak kısmı" = aşçın ya da alçın = ET aşçı. (Boodberg 1936:175) Bunu Clauson da kabul etmiştir.
16- hu-lo: "silah" = kural =ET kural "silah, alet". Shiratori bunu king-lu sözcüğü ile karşılaştırmıştır (1902:016). Kırg., Kzk., Nog. kural "silah"; Tat., Bşk. koral; Özb. qurol; Uyg. qural; Trkm. gural.
17- k'ih-wan-çen:< kiet-mi(w)an-çen "çevirmen" = kelmerçin = kelemerçü (Moğ.). Bu eşitleme Pelliot'nundur. Sözcüğün türediği kele- sözcüğü Moğ. konuşmak demektir. Çuvaşçada da kala- biçiminde yer alır. Keleçü sözcüğü de Oğuzca olarak Kaşgarlıda kayıtlıdır. Kıpçaklarda keleçi, eski anadolu Türkçesinde de keleçi,geleçi dir. Karaçaylarda keleçi "iki taraf arasında haber götüren"dir.
18- muh-kuh-lü: "kabak başlı, dazlak" = mukur, mukurı, mukulig = muqur(Moğ.) "kör, küt (bıçak vs.), boynuzsuz, kuyruksuz, yuvarlak" (Shiratori)
19- teu-lu(Shiratori), tou-lu(Boodberg):<d'eu-luo "töreye uymak, sadık kalmak" = törü, töre= ET törü,törö "örf, adet, yasa".
Shiratori bunun Türkçe törü ile aynı olduğunu ileri sürmüştür. Boodberg de bunu kabul etmiştir.