Gönderen Konu: KOMÜNİZM - KÜRESEL KAPİTALİZM VE DİNSEL İDEOLOJİLER  (Okunma sayısı 5928 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı avar-hun

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 16
(1)Komünizm,  (2)Küresel Kapitalizm  ve (3)Dinsel İdeolojiler
Açmış olduğum konu başlıkları ile ilgili sanal  acunda yada kitapçılarda elbetteki binlerce yazı ve bir o kadarda kitap yazılmıştır.
Amacım; Komünizm, Küresel Kapitalizm ve Dinsel İdeolojilerin ne derece batık, bitik ve Milleti felâkete sürükleyen  yollar olduğunu dilim döndüğünce anlatmaktır. Bu yazıdaki ana hedef kitlem ise, öz be öz Türk olduğu halde hâla bu kokuşmuş, pis fikirlerin peşinden gidenlerin  zihinlerinde bir sıçrama meydana getirmektir. Belki Otağımıza bu akıldışı pis fikirleri savunan karşıt fikirliler gelip bunları okursa, o  küçücük  tavuk yumurtası kadar beyinlerine bir zihin açıklığı ve titreme gelir diye hiç üşenmeden, bıkmadan yazıyorum.  Şimdi bu fikirleri 3 ana bölüme ayıralım.
(1)Dinsel İdeolojiler
Dünya tarihinin bilinebilen en karanlık günleri’nden günümüze kadar başta 3 büyük din olmak üzere bunlardan hariç toplamda net olarak, Dünya üzerinde 4.300 din ve mezhep bulunmaktadır. Bunların her biri kendince,  İnsanlığın huzuru  ve mutluluğu için çeşitli emirler, yasaklar ve öğütler vermişlersede İnsanlık tarihi boyunca savaşlar ve kan dökücülük asla son bulmamış, aksine dönem dönem artışa geçmiştir. Şimdi 3 büyük dini inceleyelim. MUSEVİLİK: Yahudilere(İsrailoğullarına) yönelik olan bu din, Yahudilerin taşkınlık yapmasını ve azmasını önleyememiştir.Geçmişte ve günümüzde olan olaylar bunun net olarak ispatıdır.Üzerinde uzun uzun durulmasına gerek bile yoktur. Çok cûzi kültürü olan bir kişi bile sanırım Yahudilerin yaptıklarını bilir.  HIRİSTİYANLIK : Bu din ilk ortaya çıkışında, özellikle vahşi Roma imparatorluğu ve onun zulmünü frenleyip tüm Dünya insanlığına reçete  olarak sunulduysada bir süre sonra Hıristiyanlık adına bu günkü medeni denilen Avrupanın göbeğinde Cadı kazanları kurulmuş, yaşlı kadınlar ve insanlar Cadı ve büyücü diye diri diri yakılmış, giyotin sehpalarında kelleler gitmiş,  Papazlar Cennet’ten arsalar alıp, satmış,  ayrıca Hıristiyanlık dini, Katolik ve Protestanlık olarak bölünüp 100yıl boyunca kanlı mezhep savaşlarına sahne olmuştur.Kendi kendilerine yaptıkları zulüm yetmiyormuş gibi, “Haçlı Seferleri” adı altında Ortadoğu ve Anadolu’ya  çapulcu sürüleriyle saldırmışlardır. Zaten Ortaçağdan sonra meydana gelen 1. Ve 2.Dünya savaşı, aynı dinden oldukları halde birbirleriyle kıyasıya savaşan Millet’lere sahne olmuştur. Galiba bu anlattıklarımızda Hıristiyanlığın ne derece etkili olabildiğini ortaya koymuştur. Hıristiyanlık, Avrupalıları ne Medenileştirmiş, nede kendi aralarında olan savaşları ve ayrılıkları önleyebilmiştir.  İSLÂMİYET:   Tüm tarafsızlığımızla inceler ve irdelersek , diğer 2 dine göre daha mantıklı, insaf ve izân ölçülerine uysa bile, maalesef acı bir gerçektir ki, bunu kabul edelim, etmeyelim İslamiyetin de milletler arasındaki ayrılık ve anlaşmazlıklara karşı yeterli olmadığı görülmüştür. Bunun en başta delil ve ispatı ise Peygamberin vefatından sonra Arapların kendi aralarında dahi anlaşamamaları, Halifelik kurumunun kanlı iç çekişmelere  sahne olmasına ve İslam Dünyasının,  Sünni -  Şii olarak bölünmesine sebep olmuştur. Ve  en acıklısıda Arapların, TALKAN savaşı ile TÜRKLER e saldırdıkları o ünlü savaştır ki Dünyada o tarihlere kadar  böylesine zalimlik görülmüş değildir.


Günümüzde ise ne Ülkemizde nede Dünya üzerinde  etnikler arasındaki anlaşmazlık ve ayrılıklar Din yolu ile çözülebilmiş değildir.  Araplar günümüze kadar kendi aralarında dahi birlik gösterememiş, kendi vatanlarını, kutsal saydıkları toprakları peşkeş çekmiş, yakın tarihimizde(1.Dünya savaşı sıralarında)  Yemen çöllerinde Türk askerini arkadan vurmuş, akıllara zarar hainliklere imza atmışlardır. Dahada yakın tarihlere gelecek olursak, dhkp, dev-sol, pkk gibi komünist, Türk düşmanı yapılanmalara Filistinliler kucak açmış, üs vermiş. Suriye  açıkca destek ve üs vermiştir. Hadi Araplarıda bir kenara bırakalım, kendi ülkemizdeki kürtler için din hiç bir anlam  ifade etmemektedir. Durum böyleyken hala Ümmetçiliğin  birleştirici olduğunu savunmak ya zekâ geriliğinin bir sonucudur,  yada bilinçli olarak Türkiye Cumhuriyeti rejimine ve Ulus Devlet anlayışını yıkmak için oluşturulmuş bedbaht düşüncelerin  bir sonucudur.Şimdi bu kadar yazıp, çizmemize rağmen dışarıdan bu yazıyı okuyan bazı küçük beyinliler ateist olduğumu ileri sürecek kadar hezeyana ve meraka sahip olacaklardır.Merakları  gidermek için bu konudaki şahsi kanaatim şudur; Bilimsel olarak Evrende hiç bir şey tesadüf sonucu elbette olamaz, oluşamaz diye düşünüyorum. Tabiat boşluktan ve tesadüflerden ibaret değildir.Mutlaka bir sistem ve bir yaratıcının  var olduğuna inanmakla beraber, bizim söylemek istediğimiz ; Geçmişte ve günümüzde yaşananlar  şunu gösteriyorki  dinin siyasileştirilmesi,  ideoloji ve yönetim biçimi haline getirilmek istenmesi sorunları çözmediği gibi sorunları daha kronik hale getirmiştir.

(2)Sosyalizm ve Komünizm Hakkında
Komünizm babası sayılan Karl Marks’ın, günümüzde Dünyada gerçekleşmesi muhtemel siyasal ve toplumsal olaylardaki öngürülerin  %90 ı yanlış çıkmıştır. Şöyleki ; Sosyalizm kısaca ( yani toplumculuk ) iktidar ve  üretim araçlarının ortak bir şekilde halk tarafından, halkın yararına kontrol edilen ve yönetilen bir sistemin ismidir. Karl Marks’ a göre Sosyalizm’den sonrada asıl ulaşılması gereken nokta Komünizmdir.Karl Marks a göre , İnsanlık Kapitalizme eninde sonunda kaçınılmaz olarak topyekün isyan edecek, özellikle işçiler dahada fakirleşecek , isyanlar çıkacak bunun sonucunda Sosyalist sistemler kurulacak  ve en sonunda Komünizm gelecektir.Halbuki bunun tam tersi dahada fakirleşecek dediği  işçilerden bazıları fakirleşmemiş, 2.Dünya savaşından sonra Avrupada inanılmaz bir sanayileşme ve kalkınma dönemine girilmiştir.Ayrıca bahsetmiş olduğu devrimler ve isyanlar gerçekleşmemiştir.  Karl Marks ve adı sanı bilinmeyen bir çok Komünist ideologun  Dünya için öngörüleri yanlış ve hatalı çıkmıştır.  Kısacası Komünizm,  insanın var oluş ve yaradılışına tamamen aykırı, tek tip insan oluşturmaya çalışılan Dünyanın en tehlikeli,  en  sapık ideolojisidir. Bu ideolojinin zalimliğinden en fazla Türkler zarar görmüştür.  Sovyetler ve Çin bu ideolojiyi  yaymak için binlerce Türk’ü  ve diğer bazı Milletleri katletmiş, bir o kadarınıda tehcir etmiştir.Günümüzde şu anda komünist Çin, Doğu Türkistan Uygur bölgesinde bu zalim politikaları uygulamaktadır. Ve ne ilginçtirki sürekli insanlık için mücadele ettiğini ve özgürlükleri dilinden düşürmeyen Türkiyedeki bazı kömünistler  internet sitelerinde şu günlerde Doğu Türkistanda meydana gelen olaylara ya hiç değinmemekte, yada neredeyse Çin’lilieri haklı çıkarmaktadır.  Komünizm hemen hemen tüm Dünyada etkinliğini kaybetmesine rağmen hala Türkiyede bazı ufak tefek dinazorumsu kişi ve gruplar tarafından hararetle savunulmaktadır. Özellikle 1980 öncesi ve sonrası kürtler tarafından bu ideoloji sahiplenilmiş, bu onlara iyi bir kılıf olmuştu.  Başbuğ Atatürk’ün , “Komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir” söz pek meşhurdur. Komünist (aşırı sol ideolojiyi) savunan ve gösteri yapan kişilerin tiplerine bakarsanız, ne kadar karanlık suratlı, tipsiz, ipini sapını koparmış soysuz pislikler olduklarını daha ilk bakışta anlarsınız. Durum böyleyken eğer hala bu soysuz, çapsız düşünceleri savunan Türk gençleri varsa, kafalarını kumdan çıkartmalarını, bu beyhude ve çirkin yoldan vazgeçip kendilerine dönmeleri ni dilerim.

(3)Kapitalizm
Kısaca  serbest piyasa ekonomisi de diyebiliriz.Bu sistemde Komünizm’in tam tersi sermayenin ve üretim araçlarının sadece özel mülkiyette olması, Devlet’in hemen hemen neredeyse  ticari yaşamın  hiç bir yönüyle ilgili olmaması gibi özellikleriyle tanınan acımasız ve vahşi bir sistemdir. Bu sistemde güçsüzlere asla yer yoktur, olamazda. Düşünceme göre  Kendini “Anti-Komünist” sayan bir TÜRKÇÜ, aynı zamanda bir “Anti-Kapitalisttir”.  Çünkü TÜRKÇÜ kişi TOPLUMCU, yani genelde sadece kendi öz Milleti için çalışıp, çabalayan, öz veride bulunan, savaş veren kimsedir. Yüce Türk Milletinin çıkarları kendi şahsi menfaat ve çıkarlarının her zaman önünde yer alır.

Kapitalizm’in, Sosyalizm ve Komünizm gibi sistemli bir ideologyası olmasa bile Kapitalizmin ulaşmak istediği en büyük amaç, sermayenin sadece belirli kişilerde olması, yani paranın sadece belirli Ülkelerde , belirli ailelerde dönmesi amacında olan bir sistemdir.Bu sistemde güçsüzlere ve  az aklı olanlara yer yoktur. Hatta yaşama hakkıda yoktur.Bu sistemde sadece köleler ve efendiler vardır. Kölelikte ve efendilikte ise Milliyet ve Din’e bakılmaz.Kişinin sadece sermaye gücü ve aklı önemlidir. Sistemin ulaşmak istediği son nokta ise bu sistemi Küresel hale getirmek, tüm Dünyaya yaymaktır. Sisteme göre İnsanlık ayıklanmalıdır. Bunun için Dünyanın çeşitli bölgelerinde kimi zaman çeşitli hastalıklar, savaşlar, huzursuzluklar çıkartılarak bu bahsettiğimiz amaçlara ulaşılmaya çalışılır. Esasında  “İLLUMİNATİ” dediğimiz ve Dünyanın her Ülkesinde hücreleri olan şu meşhur Küresel Örgütün siyasi ideolojisi aslında KAPİTALİZM dir. Amaç Dünyayı tek merkezden yönetmek ve sömürmektir.

SONUÇ
Kapitalizm, Komünizm ve Dinler. Bunların 3’üde birbirinden zehirlidir. Hepsinin ortak yanı BEYNELMİLELCİ(KÜRESELCİ) olmalarıdır. Üçüde Millet, Soy, Devlet tanımaz.3’ üde ULUS-DEVLET düşmanıdır. Yeri geldimi şaşırtıcı bir şekilde bu 3 oluşum birlikte ortak hareket eder. (Ülkemizde  Din yobazları ile Komünistler bazı yerlerde ortak hareket etmiştir.)  Bu nedenle bir TÜRKÇÜ’nün fikriyat olarak en büyük düşmanları bu üçlüdür. Bu 3 ideolojininde ortak amaçları; Dünyada sınırların tamamen kalkması, buna hazırlık olarak  A.B, Şhangay birliği gibi birlikler kurarak en sonunda Dünyayı tek elden yönetmek olsada bu saçma düşünceler, planlar asla tutmayacaktır. Daha kendi içinde anlaşamayan Milletler hiç bir zaman biraraya gelemeyecektir.


PEKİ ÇARE NEDİR

Bu köhne Dünya’nın yönetimi ancak Türkler’de olursa huzur bulunur. Aşağıda Bilge Kağan yazıtlarının doğu kısmına 8. Asırda yazılmış bazı yazılar var. Böyle bir anlatım, böyle  bir yorum emin olun Dünyada hiç Milletinin tarihinde yok. Helede 8.asırda. Türkler’in en eski ataları’ndan sayılan BUMİN KAĞAN ve İSTEMİ KAĞAN , Dünya hakimiyetinin kendilerine Tanrı tarafından verildiğine inanırlar. Bunun için çeşitli yazıtlar yazmışlar.Bunlardan birazını yazdım.

“İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye dik çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilâtsız Gök Türkü düzene sokarak öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İl tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş.”

Yeryüzünde hiç bir milletin atasının böyle yazıtları yada iddiası olmamıştır. Şu köhne yeryüzü Türk'ün yönetmesiyle şenlenecek, işte Ulu başbuğ Atatürk'ün dediği gibi "Güneş ne demek, Ufuk ne demek o zaman görülecek"...


Anlamayız hayatı felsefeyle ilimle. Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı. Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile? Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

Çevrimdışı TARDU KAĞAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 541
Ne güzel.Hep beraber nasyonal sosyalist olalım.

Çevrimdışı Tonyukuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 140
     Komünizm ve bir kaç ton açık rengi sosyalizm ile küresel kapitalizmin Türk ulusuna verdiği zararları özetleyen geliştirilmeye uygun bir yazı olmuş yazan arkadaşımızın düşüncelerine ve eline sağlık. Dinler konusuna gelince, ne Yahudiler ne de belli bir dönemden sonra Hıristiyan batı dünyası, dinlerinin devletlerine düşman bir unsur haline gelmesine izin vermemişlerdir. Tam tersine dini uluslarının ilerlemesini teşvik edici bir hale koymuşlardır. Vakti ile bizde şu anda siyasal islâmcılar tarafından sahneye konulan devlet düşmanı durumun benzeri, ortaçağlarda bazı Avrupa devletlerinde de yaşanmıştı. Söz gelişi Katolik Almanlar, zamanında Roma tarafından ele geçirilen yurt parçalarının geri alınmasını barbar Cermenlerin istilâsı olarak görürler ve üzülürlerdi. Onlar bunları atlattı ama bizde halâ neden tüm Anadolu'nun Memlükler tarafından ele geçirilmediğine üzülen, Arap dünyasını baskı altına alan İlhanlılar ve Temür devrini bir zillet devri olarak gören, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığından aşırı rahatsız olan guruplar bugün de vardır.

        Tarihten bir kaç olaya bakacak olursak, bir dönem Mısır hükümeti Suudilerin Yemen politikasını ulusal çıkarlarına aykırı buldukları için El-ezher Üniversitesi(!)'nin fetvasıyla Mısır vatandaşlarının hacca gitmelerini yasaklamıştı. Daha yakın bir dönemde Suudi polisinin gösteri yapan İranlı hacılara ateş açarak bazılarını öldürmesi yüzünden ertesi yılda Ayetullahlar İran vatandaşlarına haccı yasaklamıştı. Benzer bir karara imza atabilecek bir Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başına gelecekleri düşünemiyorum. Batılılardan bir temsil getirmek gerekirse yakın zamanlarda Fransız Renault şirketi bir modelinin Fransa'daki üretimini durduracağını ve bu modelin yalnızca Bursa'daki  tesisler de üretileceğini açıklamış, ertesi gün şirket merkezi Fransız Komünist Partisi'nin baskınına uğramıştı. Yani Fransız Komünistler ''yaşasın dünya emekçilerinin birliği'' Türk işçi sınıfıda kazansın dememişler, olası iş kaybına uğrayacak vatandaşları adına Renault'tan hesap sormuşlardı. Bizdeki sorun ya da topluma işlenme biçimi diyelim, Fransızın komünisti önce Fransız, Arabın, Farsın Müslümanı önce Mısır'lı, önce İranlı iken bizim şebeklerin Rusçu, Çinci, Arap, Fars ya da Türkten gayri ne varsa o olmasıdır.

       Komünizm ve benzerleri tarih önünde mağlup olmuş birer düşünce fosilidir. Yazıda belirtildiği üzere Marx'ın bütün öngörüleri yanlış çıkmıştır. Çünkü Marksizmin oturduğu temel yanlıştır. Marksist düşüncedeki ''özel mülkiyetin yokluğu'' anlayışı önce Bernier sonra Marx'ın Türkiye, Hindistan ve İran sahalarında yaptıkları gözlemlere dayanır buralardaki köylü toplumun toprak üzerindeki mülkiyet içermeyen kullanma hakkına dayanarak ileri sürdükleri savların yanılgı kaynağı, bu durumun yalnızca İslâmın yayıldığı bölgelerde geçerli olduğunun farkında olmamalarıdır. Söz gelimi devrimin gelişmiş sanayi toplumlarında başlayacağı görüşleri çökmüş, devrim bir köylü toplumu olan Rusya'da çar idaresine karşı yapılmıştır. Batılı emek sahibi ilerleyen zamanda çalışmasının hakkını almaya başladıkça sınıflar birer meslek gurubuna dönüşerek Marx'ı haksız çıkarmıştır.

      Bilebildiğimiz zamanların başından beri Türk ulusunun bütün kollarında egemen olan durum, töre ve yasaya bağlı, devletin büyüklüğüne göre değişen esnek bir teşkilât yapısına sahip olmasıdır. Bu yapının toplumcu yönleri de hayli çoktur. Göktürk ve Hazarlar'da hakan olacak kişi ak bir keçe üzerinde hanlığa terfi ederken ileri gelen dört oymak beğinin hanın boğazını ipek bir bağla şiddetle sıkarak devleti nasıl ve ne kadar idare edeceğine ilişkin söz alma adeti vardı. Bugün geçerli olması gereken, bu toplumsal yapının özünü alarak devleti üretimin içinde kamu yararına bir denge ve denetim unsuru olarak bulundurmak, devletin ekonomik gücünün yetmediği yerde de yalnızca yerli özel girişimcinin yatırım gücünü devreye sokarak üretim sahalarını genişletmektir. Türkçülere düşen bu geçmişi gözler önüne sererek ulusun bireylerine tarihini, sanatını, kültürünü, atalarının zorluklarla başardıkları işlerini belleterek ön ayak olmak ve moral vermektir. Sözün gelimi GÖKBÖRÜ teşkilâtımızdan kişisel beklentilerimden birisi de budur. Tekrar eline sağlık. TTK.




Çevrimdışı Bilgen Sertkaya

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 7
Birinci Dünya Savaşı'na, İkinci Dünya Savaşı'na ya da soğuk savaşa yön veren temel çatışmalardan çok farklı değil. Ama metot değişik. Bugünkü din çatışmasını aslında bu mücadelenin temeli değil, sadece bir aracı olarak görmek lazım. O bakımdan yazılan bir sürü kitaplara bakılarak dünyada gerçekten dinsel bir çatışma olduğunu zannetmek hatadır. Ama bu kitaplar okunarak tarafların nasıl bir metot uyguladığı öğrenilebilir. Soğuk savaş döneminde çatışma, sağ ile sol arasında idi veya NATO ile Varşova Paktı arasındaydı. Şu anda bakıyoruz ki, bütün bunlar hiç ortada yok. Sadece dünya üzerinde dinsel bir çatışma var gibi gözüküyor. Ama aslında o gün ne için çatışılıyorsa, dünya üzerinde hegemonya kurmak, iktisadi çıkarlar, siyasi çıkarlar var ise, bugünde aynı çıkarlar için çatışılıyor. Dini çatışmaları, meselenin özü olarak görmek yerine, araçları olarak görmek lazım.Bu açıdan şunu görüyoruz, mesela "Da Vinci'nin Şifresi" kitabı, Hz. İsa'yı küçültücü bir tavır takınırken "İsa'nın Çilesi" filmi de Yahudileri itham eden bir tavır sergiliyor. Bu dinsel bir farklılıktan kaynaklanmıyor, siyasi ayrıştırmalardan kaynaklanıyor. Bu kitabı yazdırma gereği duymalarının sebebi, dünya üzerinde çatışan
güçler, aslında bir kitap değil, çoktan beri "Tapınak Şövalyeleri" gibi, bir sürü yayınlar yapılıyor, savaş aracı olarak dini seçtiler. Dini seçtiklerine göre halkı bu savaşa inandırmak ve bunun arkasında toplamak gerekiyordu. O yüzden de böyle kitap furyası ortaya çıktı. Dikkat ederseniz sadece Hıristiyanlığın içinde değil, daha evvel Medeniyetler Çatışması'nda da temelde İslam olan bir düşünce ile Batıyı karşı karşıya getirmek gibi bir strateji izlendi. Bizim söylediğimiz, bunu önündeki bir perde olarak görün fakat onun arkasındaki siyasi hesaplar değişmez. Geçmişte ne için savaşılıyorsa onun için savaşılıyor. Ve meseleyi din savaşı olarak görmeyiniz. Eğer dünya üzerinde savaşmaya, mücadele etmeye karar veren kimseler, dini bir alet olarak kullanmaya başlamışlarsa bunun dışında Türkiye de kalamaz. İster istemez din çatışmasının ya konusu, ya tarafı olacaktır. Bunda dikkatli olmak ve özellikle bu oyuna düşmemesi lazımdır. Dini çatışmaları tahrik edecek özellikle, içerideki grupları birbirine düşürecek tavırlardan sakınmaları gerekir. Türkiye içerisinde din ile laiklik arasındaki çatışmalar, aslında onların projelerinin gerçekleştirilmesi anlamına gelir. Bizim yaptığımız şey şudur, kim ne istiyor ve burada Türkiye'den beklenen nedir, Türkiye'yi yönelttikleri yer neresidir, buna rasyonel cevap vermektir. Tüm bu süreçlerin başlangıç noktasını Lidyalıların parayı bulmasına kadar götürmek isterdim ama çıkar ve menfaatin tarihi daha eskiye dayanmaktadır. Yukarıda bahsi geçen konu belki bir çoğumuzun bildiği ve üzerinde çok fazla düşünmediği bir ayrıntıdır. Ama bilinmesi gereken  çok önemli bir şey var, bu zamana kadar din adı altında yapılmış tüm seferlerin ki haçlı seferleri başta olmak üzere, sadece paraya hizmet  etmek ve ganimet mantığı ile hazırcılığı yaymak amaçlı yapılmıştır..  Kiliseler ve bir çok dini işlevi olan  localar  bu gelirin gölgesinde  palazlanarak   bu günkü  ekonomik geçerliliği olan kapitalizmin temelini atmışlardır. Dünya da  para akışına en çok yön veren, din tekelinde kurulan şirketlerdir.  Büyük şirketlerin sahiplerini  buradan tek tek irdelemek isterdim fakat konu bütünlüğünden ayrı bir yere gideceğinden durumu kısaca izah etmeye çalıştım. Siyaset geçmişte de gelecekte de aynı olacak ne yazık ki; birileri dini kullanacak, ama bu din İslamiyet olur Musevilik olur bilinmez, çağın şartları neye göre elverişliyse o olur elbet, arada kalan ise değer yargıları oynanmış, dini inancı istismar edilmiş, bir yığın insan sürüsü, aklı olan durumu düşünerek kavrayabiliyor, olmayan ise sürü olmaya devam ediyor, kaldı ki bu kadar sürünün içinde tek başımıza bilen olmanın faydası da zararı da neye yarar bilemiyorum.. Bilmeyi istediğim tek şey geçmiş geleceğe aynadır, bakmasını bilen gözleri çoğaltmak!!  Kısaca özetlersek; Siyasi iştigali ne olursa olsun tüm bu ayrışmalar sadece iktisadi alana hizmet etmektedir.Yeni  Pazar alanları yaratmak ve sistemin çarkını döndürmek için  her türlü siyasi , politik ve dini  olgular kullanılacaktır. Geçerli olan sistemin yıkılması söz konusu değil, olması için paranın ortadan kalkması gerekmektedir ve insandaki bencil genin ehlileştirilmesi gerekmektedir. Tüketimi kendine mizaç edinen tek canlı insandır çünkü….

TÜRK

Çevrimdışı avar-hun

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 16
Türkçülük, Nasyonel Sosyalizmi  kesinlikle red eder. Nasyonel Sosyalist olduğunu beyan eden bir kişi soyca Türk olsa bile TÜRKÇÜ olamaz. Bizdeki TOPLUMCULUK , sadece kendi Milletimizi yükseltmek içindir. Yoksa nazi almanyası gibi aryan ve beyaz ırkçılığı savunmak için değil.
Anlamayız hayatı felsefeyle ilimle. Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı. Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile? Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

Çevrimdışı avar-hun

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 16
Bu arada Sayın Tonyukuk bey, yazımıza ilgi gösterip zaman ayırarak son derece yerinde tespitler yapmış. Bunun için teşekkür etmek istedim. Tabiki ilgi gösterip diğer yorumda bulunan andalara da teşekkür ederim.
Anlamayız hayatı felsefeyle ilimle. Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı. Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile? Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.