Gönderen Konu: Öküzler cehenneminde isyan  (Okunma sayısı 3232 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Cebe Noyan

  • Her Şey Türk İçin, Türk'e Göre!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 319
  • Türk Irkı Sağ Olsun!
Öküzler cehenneminde isyan
« : 23 Temmuz 2011 »
Öküzler cehenneminde isyan

Her sabah aynı şey...
Hissedilen sıcaklık 40 dereceye dayanmış... Sabah yatağından doğru banyoya!  “Oh ferahladım” rahatlığıyla ilk toplu taşıma aracına atıyorsun kendini... Ve her seferinde kesif bir ter kokusu bitiveriyor dibinde... Üstüne abanan bir öküz düşüyor yanına yörene. “Bir öküz”le kalırsa mutlu bile olmayı öğreniyorsun; çünkü İstanbul’da kişi başına düşen öküz sayısı kesinlikle birden fazla! (Öküz diyorum, öküzler alınmasın “mecaz” var burada!) “Haydi” diyorsun “sabır”! Nefes almanı güçleştiren, kendini kirlenmiş hissettiren o ağır kokudan kaçmak istiyorsun... Ama yok, bir tür “eğlence” bu öküz için; kovalamaca yahut köşe kapmaca! Sen sağa iki adım mı attın o üç adım atıyor sana! “Madem öyle” diyorsun “al sana saklambaç”! Temiz pak bir teyze / amca bulup kalkan yapıyorsun kendine.

***
Her akşam aynı şey!
İlla ıslak kokuşmuş tüylerini üzerine değdiren bir öküz oluyor etrafta. Küllük giyindiği algısı yaratan izmarit adamlar/kadınlar yüzünden geldiğin yer istifranın kıyısı oluyor her defasında. Bilmediğin bir dilde salyalar akıyor üzerine. Ve daha evin kapısında başlıyorsun üzerindekileri çıkarmaya, ay bu pantolana değdi, ay bu bluzla dayanmayayım bir tarafa, ay pis nefesleri hala üzerimde...:
 “Suuuuuu” ...
Hiç kimse acılı arabesk tadında fakir edebiyatı yapıp da kılıf uydurmaya çalışmasın bu şehirde hergün kendini daha fazla hissettiren pisliğe! Kimseye Fransız parfümlerine bulansın demiyoruz biz de! Parasını  bile bize ödettiğin suyu niye kullanmıyorsun be kardeşim! Hadi o da yok diyelim evinde, İstanbul’un her sokağı cami, her caminin avlusu sebil; tut kendini bir hortumun altına!

***

Bu travmaya rağmen sıcak da olsa esen rüzgarın daveti karşı konulamaz hale gelirse önceki gün benim yaptığım gibi iyot kokusuna doğru bir akşam yürüyüşü yapma cesareti gösteriyorsun bazen!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği tesislerden biri; her yer ağaç, çiçek, böcek... Yürüme yolları, çocuk parkları, çay ocağı, restoran... Beş dakika, on dakika derken, on beşinci dakikada anlıyorsun ki yalnız yürümek de bir nevi “perdesiz ev” gibi algılatıyor seni öküzler aleminde! Ağaçların arasında salınıyor öküz; ondan önce kokusu geldiğinden hiç zorlanmıyorsun teşhiste. Önce uzaktan incelemeye alıyor seni; uzaydan gelmişsin, ilk defa görüyor ya senin cinsini! Sonra sünepe, asalak, yapışkan, sümsük ama sanki içindeki azman ortaya çıkmak için fırsat kolluyormuş gibi bir görüntü içinde adımları adımlarının peşinde...
Iyyyh... Laf söylemek için bile olsa arkamı dönemeyeceğim, kusacağım galiba! Derken... Ufukta beliren kişi tesisin güvenlik görevlisi. “Durum”u fark etmiş, öküze yöneliyor: - Beyefendi lütfen dışarı çıkar mısınız, çevreyi rahatsız ediyorsunuz?
Anaaa, bir yaygara: - Niye, bizim eğlenmeye hakkımız yok mu? Biz insan değil miyiz?
Birden “temel hak ve özgürlükler” kavgasına dönüyor mevzu! “Ayrımcı, faşist” olmakla suçlanan görevli dumura uğruyor, kilitleniyor, ne diyeceğini bilemiyor. Bana dönüp  “Hanımefendi isterseniz siz yürüyün ben burada bekleyeceğim”  demekte buluyor çareyi!
 “Oldu” diyorum, “Hepimizin başına güvenlik görevlisi mi dikeceksiniz mahallemizde güven içinde yürüyelim diye!”
 “Halkımız eğleniyor” diye ben mecburen, söylene söylene çeviyorum dümeni evime!
Şimdi ben nasıl imza atmam ki Mine Kırıkkanat’ın o güzelim cümlelerine: “Ümraniye plaja indi. Bırakın mayoyla denize girmek, sahilde laf atılmadan yürümek imkânsızlaştı...”
27 Temmuz 2005 yılında yazılan “Halkımız eğleniyor” yazısından tam 6 yıl sonra, “İstanbul olmayan ne varsa, İstanbullu olmayan kim varsa” daha çok sarmaladı etrafımızı. Bütün yaşam alanlarımızı, havamızı, suyumuzu, ağacımızı, yolumuzu işgal etti... Ve biz evlerimize saklanmaktan başka bir şey yapamıyoruz... Ki bazen evlerimiz bile “yoldan geçen barış gönüllülerinin attığı molotoflarla yanma” tehlikesi altında! Ülkenin her yanı aynı istilanın pençesinde.

***

İnsanları bir kalemde “ırkçı” diye yaftalamak kolay da, hiç bakıyor musunuz günlerdir sokaklarda yürüyen insanların gözlerine? Onlar biraz da gasp edilen hayatlarını geri istemiyorlar mı sizce? “Şehre inen aşiretleri, töre cinayetleri, kapkaççı çocuk çeteleri, otopark mafyaları”yla yaşam alanlarının tam ortasına dalanlara karşı da yürümüyorlar mı aslında? Hanidir “şehir”de barınma kabiliyeti olmayan, varlığıyla bütün değerleri aşağıya çeken, yozlaştıran ve en önemlisi uzun vadede malı ve canına dönük tehidide dönüşen bir güruhun “taciz”i altında yaşayan Türkler, bunları “sırtında taşımamayı, dölünü finanse etmemeyi, aşiretini, töresini, cehaletini, kısaca yükünü çekmemeyi” (Kırıkkanat, 07 Aralık 2005) istemekte haksız mı?
Evinin önündeki parkta yürüme özgürlüğü bile kalmayan bir vatandaş olarak evet ben ırkçıyım bugün... Kürtler’e değil, tecavüz alanlarını, belli bir amaç doğrultusunda yerleştirildikleri  “getto”lardan sokaklarımıza kadar yayan, ihtiyaç hasıl olduğunda terör örgütünün metropol şantiyelerinde amelelik yaptığını da iyi bildiğimiz bu en tehlikeli canlı türüne yani “cahiller sürüsü”ne nefretim. Bu yoz, bu evrimini tamamlayamamış yaratıklara karşı “insan ırkı”nın haklarının korunmasını istiyorum sadece! Suçsa da ben bu nefret suçunu işliyorum; bütün kalbimle!

Selcan Taşçı
Ümmetinizin bittiği yerde, Türk'ün Kudreti başlar.


"Niye kaçıyoruz? Çok diye niye korkuyoruz? Azız diye niye kendimizi hor görelim? 'Hücum edelim' dedim. Hücum ettik...Savaştık. Bizdeni iki ucu,
yarısı kadar fazla idi. Tanrı lûtfettiği için, çok diye korkmadık, savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık."
(Bilge Tonyukuk - 2. Taş, Batı Yüzü - 3-4-5-6)

Çevrimdışı Işbara Tarkan

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 103
  • Elçibey'in Askeri
Ynt: Öküzler cehenneminde isyan
« Yanıtla #1 : 23 Temmuz 2011 »
Belkide % 10 veya daha az olan etnik bir grubun koca memlekete çektirdiklerine bak.Gerçekten çok güzel hicvedilecek yönler çıkar burdan.Adamlar hep mafya, hem fakir, hem hırsız, hem arsız, hem tecavüzcü, hem mağdur, hem de beleşçi.Bu kadar da olmaz.Öküz demiş Selcan hanım ama gerçekten Öküzlere hakaret sayarım.Hakaret saydığımdan da Öküzü büyük harfle başlatırımda kürdü başlatmam.Çünkü Öküz saygıyı hakeden bir hayvan.Sahibine faydası var.Sabana koşarsın, döl verir olmadı kesersin kurbanda.Ama bu bizimkilerin insanvari diyorum onlara tersine evrimler, hiçbir şeye faydaları yok.Ölüsüde diriside zarar.Görüyoruz işte.Ölülerine akbaba yese yanlışlıkla ertesi gün kahrından ölür.Soyları kurusun ne diyelim.

TTK.
"Süt verirken öz anam, Böyle demişti bana: Seni kurban besliyorum Türk Yurduna, Vatana, Bu dünyada azatlığı şan şöhretten üstün tut, Alçaklığı, yaltaklığı, rezilliği sen unut! Senin sevgin vatan olsun, millet olsun, ben olum, Sütüm sana haram olsun; hıyanet etsen oğlum!"

Ahmet Cevat

Çevrimdışı Cebe Noyan

  • Her Şey Türk İçin, Türk'e Göre!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 319
  • Türk Irkı Sağ Olsun!
Ynt: Öküzler cehenneminde isyan
« Yanıtla #2 : 23 Temmuz 2011 »
Işbara Tarkan andam ne güzel demişsin: "onlara tersine evrimler" diye.
Harika bir tespit!
Dünya medenileştikçe bunlar hayvanlaşıyor...

Bir de televizyon kanalarında yayımlanan dizilerde bunlar çok medeni insanlarmış gibi gösterilmiyor mu, kahroluyorum...!
Bunlara bir kaçtane kelime öğretmişler, ayıpları yüzüne vurulduğu zaman; hemen hayvan gibi karşı saldırıya geçiyorlar.
Hemen ağızlarından; ırkçı, faşit, özgürlük düşmanı, burjuva gibi salyalar dökülmeye başlıyor.
Ümmetinizin bittiği yerde, Türk'ün Kudreti başlar.


"Niye kaçıyoruz? Çok diye niye korkuyoruz? Azız diye niye kendimizi hor görelim? 'Hücum edelim' dedim. Hücum ettik...Savaştık. Bizdeni iki ucu,
yarısı kadar fazla idi. Tanrı lûtfettiği için, çok diye korkmadık, savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık."
(Bilge Tonyukuk - 2. Taş, Batı Yüzü - 3-4-5-6)

Çevrimdışı Tonyukuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 140
Ynt: Öküzler cehenneminde isyan
« Yanıtla #3 : 23 Temmuz 2011 »
          Milliyetçi bile olsa, bizim ulusal(!) basında aman kardeşlik muhabbetine zarar gelmesin tavrı vardır. Ki, büyük bir medeniyetin temsilcileri olan Türk milleti ile kardeş olmak bir yana dursun, büyük medeniyetlerin tohumu olduklarını iddia eden kürt salaklarının, başlarına bir Türk dikilmeden iki taşı doğru düzgün üst üste koyabildikleri vaki olmamıştır. Artık Selcan Taşçı dahi Yeniçağ'da bu satırları yazabiliyorsa sonunda onlarında gözleri açıldı demektir.

Çevrimdışı Almıla

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 186
  • Gökbörü Asena Gençlik
Ynt: Öküzler cehenneminde isyan
« Yanıtla #4 : 23 Temmuz 2011 »
Belki sekiz, on yıldır Türkçü söylem ve talepleri takip eden birisi olarak basınımızın bazı kalemlerinin; Türkçülerin yıllar yıllar önce tespit edip Türk Milletine duyurmaya çalıştıkları, ancak her seferinde ayrımcılık ve fitnecilikle suçlandıkları, gerçekleri yeni görmüş ve dillendirmiş olmalarını hayretle karşılıyor ve kendilerine günaydın diyorum!
Demek oluyor ki basiret ve feraset; olaylara bakış açısı ve taşınan milli hassasiyetle doğrudan ilintili bir melekeymiş.
Bu gün yakındıkları kürt azgınlığı yeni bir şey değil ki! Onlarca yıldır bu ülkenin en önemli sorunu kürt azgınlığıydı ve bu gün yakınanların da aralarında bulunduğu büyük bir kesim-ki hala bazılarından çıt çıkmıyor- kürde din kardeşi toleransıyla bakıyorlardı.
Alın işte din kardeşlerinizi!
Demek ki "sana değmeyen yılan bin yaşarsa" o yaşadığı bin yıl, bir noktada, senin yolunu da kesecektir ki, kesmekte.
Gayet yerinde ve çarpıcı tespitler lakin çok geç kalınmış bir bilinç uyanıklığı olması nedeniyle pek de takdire şayan görmediğimi belirtmek isterim.

TTKvY
YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN, CİHAN SENİNDİR!