Melikşah ( 1055- 1092) (Muizzüddin Ebul Feth), büyük Selçuklu hükümdarı. Babası Alparslan tarafından özel olarak yetiştirildi. Daha on yaşındayken yönetim işlerinde görev aldı, bazı kalelerin alınmasında yararlı oldu, babası tarafından (daha yaşlı kardeşleri bulunduğu halde), cesareti ve zekâsı yüzünden veliaht ilan edildi (1066).
Veliahtlığı sırasında Harizm, Huzistan, Rey, Şiraz ve İsfahan'da bulundu. Babasının ölümü üzerine 18 yaşındayken selçuklu sultanı ilân edildi (1072). Saltanatının ilk iki yılını, ülkesinin sınırlarını korumakla geçirdi. Bu arada Karahanlılardan Semerkant hanı Şemsülmülk Nasr l ve Gaznelilerle savaşmak zorunda kaldı. Ayrıca kendisine karşı ayaklanan amcası Kirman meliki Kara Arslan Kavurd ve taraftarlarıyla savaştı, Kavurd'u yenerek esir etti (1073). Böylece, Selçukluların Kirman kolu, merkeze bağlandı; Melikşah'ın saltanatı halife tarafından onaylandı.
Hükümdarlığı sırasında çok genişleyen Büyük Selçuklu imparatorluğunu, zamanın en büyük siyasi kuruluşlarından biri durumuna getirdi. Doğuda Karahanlıları ve Gaznelileri yenerek sınırlarını genişletti. Alparslan zamanında Anadolu içlerine gönderilen Kutalmışoğullarından Mansur, Süleyman Şah, Alp İlig ve Dolat'ın hareketleri, Melikşah tarafından da onaylandı. Fakat Süleyman Şah ile kardeşi Mansur arasında başkanlık için çıkan uyuşmazlık üzerine ayaklanan Mansur'u, emir Porsuk kumandasındaki hassa ordusuyla ortadan kaldırttı. Anadolu hükümdarlığı menşurunu Süleyman Şaha verdi.
Anadolu'yu bir Türk ülkesi durumuna getirmeye çalışan Süleyman Şah, Antakya'ya giderken yerine vekil olarak Ebül Kasım'ı bıraktı. Ebül Kasım, Marmara bölgesine hâkim olmak için Melikşah'tan daha önce hâkimiyet menşuru istedi, kabul edilmeyince Bizans imparatoru Aleksios Komnenos ile anlaştı. Bu yüzden Melikşah, Ebül Kasım üstüne önce Porsuk'u gönderdi. Porsuk başarı kazanamayınca, Urfa valisi Bozan'a tam yetki vererek İznik'e gönderdi. Ebül Kasım, Melikşah ile görüşmek için İsfahan'a gitti, fakat reddedildi. Dönüşte Bozan tarafından yakalandı ve Melikşah'ın emri uyarınca kendi yayının kirişiyle boğularak öldürüldü.
Ebül Kasım'ın yerine Ebül Gazi geçti. Bu olaylar meydana gelirken Mervano-ğullarının hâkimiyeti altında bulunan Âmid, Meyyafarikin, Mardin, Hasankeyf, Ceziretü İbni Ömer gibi 30'a yakın kalenin bulunduğu Diyarbakır bölgesinin alınması için hazırlıklara başlandı. Diyarbakır emareti, daha önce Mervanoğullarının vezirliğini yaparak sultanın yanına gelen Fahrüddevle'ye verilerek bölgenin fethi istendi. Fahrüddevle, kendisine yardımcı olarak verilen büyük Türkmen beylerinin yardımıyla Mervanoğullarını ortadan kaldırdı ve Diyarbakır bölgesini büyük Selçuklu topraklarına kattı.
Melikşah Musul'u ele geçirmek istiyordu; çünkü Musul hükümdarı Şerefüddevle, Âmid kuşatmasında Melikşah ordusuna karşı cephe almıştı. Melikşah bu görevi Fahrüddevle'nin öteki oğlu Âmidüddevle'ye verdi. Aksungur ve öteki büyük Türkmen emirleriyle Musul'a gelen Âmidüddevle, şehri savaş yapmadan teslim aldı (1085).
Melikşah, şehre büyük bir törenle girdi. Ancak kardeşi Tekiş'in ikinci isyanı üzerine Musul'da fazla kalamayarak Belh'e döndü. O sırada Halep'ten gelen Şerefüddevle, özür dileyerek eski emaretinin kendisine bırakılmasını istedi. Bu isteği sultan tarafından kabul edildi. Alparslan zamanında Suriye'nin fethine gönderilen Oğuzların Yıva boyundan Adsız, bazı yerleri almıştı.
Melikşah tahta geçince, Adsız, fetihlere devam ederek Şam'ı aldı (1076), fakat Fatımi ordusu başkumandanı Bedrülcemali'nin direnişi karşısında fazla tutunamayarak yenildi. Bu yenilgi üzerine Melikşah, kardeşi Tutuş'u Suriye melikliğine getirdi. Tutuş, Antakya çevresine gelen Anadolu fatihi Süleymen Şah ile savaştı (1086), savaşı kaybeden Süleyman Şah intihar etti. Durumu haber alan Melikşah, yanında Porsuk, Bozan ve Aksungur olduğu halde Halep'e geldi. Buranın valisi İbnül Hutayti'yi Diyarbakır'a sürdü. Aksungur'u bölgenin valiliğine getirdi.
Melikşah, Halep'te bulunduğu sırada Lazkiye, Şeyzer, Kefertab ve Famiye şehirleri sultana teslim oldu. bu arada Bozan, Urfa'yı aldı (1087). Urfa valiliğine Bozan'ı ve Antakya valiliğine de Yağı Sıyan'ı tayin eden Melikşah, Bağdat'a gitti (1087). Hilâfet merkezini ve halife Muktedi'yi ziyaret etti. Halife Muktedi, Sultan Melikşah'a saltanat timsali olan iki kılıç kuşattı (1087) ve Melikşah'ın kızı Mahmelek Hatun ile evlendi.
Melikşah'ın buraya gelmesi karışıklığa son verdi; Suriye, Şam melikliği durumuna geldi. Fakat, Fatımi meselesi olduğu gibi kaldı. Fatımi kumandanı Bedrülcemali, kıyı şehirlerini geri aldı. öte yandan Abaza ve Gürcü ülkelerine birçok sefer yapılması gerekti.
Melikşah, Erran ve Kafkasya'daki tabi bölgeleri amcasının oğlu, Azerbaycan genel valisi Kutbeddin İsmail'e verdi, böylece Azerbaycan melikliği kuruldu. Melikşah, bundan sonra Maveraünnehir seferine çıktı. Bu seferin sebebi, görünüşte Semerkant hanı Karahanlı Ahmed bin Hızır'ın halka yaptığı baskıydı. Bunu savaş için yeterli sebep olarak kabul eden Melikşah, Maveraünnehir'e yürüdü. Horasan'dan aldığı yardımcı kuvvetlerle Ceyhun ırmağını geçerek Buhara ve Semerkant'ı aldı. Ahmed Han, esir düştü. Böylece Karahanlıların batı kolu, Selçuklu imparatorluğuna bağlandı.
Melikşah, oradan Kâşgar'a yönelerek Taraz hâkimi Kırhan'ı emrine aldı, Balasagun ve İspicab şehirlerini vergiye bağladı, Özkent'e gelince Kaşgar hükümdarı Harun Buğra Hanı tabiliğine kabul etti. Böylece Karahanlıların doğu kolu da Selçuklu imparatorluğuna katıldı (1089). Aynı yılın sonlarına doğru Semerkant valiliğine tayin edilen Ebu Tahir ile şehirdeki Çiğiller arasında bir anlaşmazlık çıktı. Bu durum, Melikşah'ın ikinci defa Maveraünnehir seferine çıkmasına yol açtı.
Semerkant'a gelen Melikşah, emir Üner'i Semerkant valiliğine getirdi, kendisi de İsfahan'a döndü. Melikşah ikinci defa geldiği Bağdat'ta, Hicaz bölgesinin imparatorluğa katılması ve Fatımi halifeliğinin ortadan kaldırılması meselesini ele aldı. Aksungur, Bozan ve Gevherâyin gibi ünlü emirlerini bu işle görevlendirdi. Giden emirler Mekke ile Medine'yi alarak hutbeyi, Muktebi ile Melikşah adına çevirdiler, Hicaz ve Yemen'den başka Aden'i de Selçuklulara bağladılar.
Melikşah, daha sonra Şii ve Sünni çatışmalarını ele aldı. Hasan Sabbah'ın başında bulunduğu gizli Batıni tarikatı, Sünniler aleyhine çalışıyordu. 1090'da Alamut kalesini ele geçiren Hasan Sabbah, vezir Nizamülmülk'e karşı cephe aldı. Bunun üzerine Melikşah, Hasan Sabbah ve taraftarlarının kısa zamanda cezalandırılmasını emretti.
Melikşah ile Ars-lantaş, Hasan Sabbah ile yaptıkları savaşlarda başarı kazanamadılar. Melikşah'ın ölümü üzerine Alamut kuşatması yarıda kaldı. Yediği bir av etinden dolayı öldüğü söylenen Melikşah, Türk tarihinin en büyük sultanlarından biriydi. Şairleri, yazar ve bilginleri korurdu. Celâli adıyla bilinen takvimi düzenletti. Mülkiyet ve kadın haklarına dair özel kanunlar çıkarttı.
Kaynaklar onun iyi ve âdil bir hükümdar olduğunu kaydeder. Ülkesinde bulunan azınlıkların din ve inançlarına dokunmaz, düşünce bağımsızlığı hakkına saygı gösterirdi. Zamanında düzenli işleyen bir hükümet kuruldu ve Osmanlı Türklerine kadar birçok Müslüman Türk devletine örnek oldu.