NASIL BİR TÜRKÇÜLÜK
Globalleşen günümüz dünyasında milletlerin savaş silahı artık, Para, Kültür, Turizm, Spor (ki Futbol başlı başına bir endüstridir), Tıbbi Araştırmalar ve Uzay Araştırmalarıdır. Klasik anlamda aklımıza gelen; Tabanca, Otomatik silahlar, Top, Tank vs. tipi silahlar ise artık sadece caydırıcı unsur olarak değerlendirilmektedir.
Dünya çapında dev sermaye şirketlerinin ‘’Euro – Dolar’’ şeklindeki ekonomik savaşları ülkeleri bir bir etkileyerek ekonomik olarak işgal etmekte, Uzak doğunun ekonomik güçleri Japonlar ve Çinliler hem bu dev emperyalist şirketlere karşı savaşmakta hem de kendi aralarında Asya’nın hakimiyeti için birbirleri ile ekonomi savaşı vermekteler. Öte yanda ise uzun yıllardır sıcak denizlere inme politikası bulunan Ruslar bir ara görünüşte hakimiyetlerindeki devletlerden çekildi gibi görünse de ‘’Panislavizm siyasetini’’ asla bırakmamış aksine İran’ın da desteğini arkasına alıp, ekonomik olarak daha yoğun bir abluka politikası gütmeye başlamıştır.
Tüm bu gerçekler ışığında Türkiye Cumhuriyeti tabiri caizse; adeta şamaroğlanı durumuna düşmüş. Bir ABD, bir AB tokat vurmakta yanı başımızda sıcak denizlere inme hayali kuran Rusya tüm hünerini göstererek Türküye Cumhuriyeti üzerinde etkili olmaya çalışmaktadır. Komünist Çin Halk Cumhuriyeti; 100.000.000 milyona yakın Doğu Türkistan (Sincan Bölgesi Uygur)Türk’ünü asimile etmeye çabalarken bir yandan da ürettiği kalitesiz ve sağlık yönünden sağlığa zararlı mallarıyla Türkiye Cumhuriyeti içerisinde de güçlü bir pay edinerek hem sağlığımıza hem ekonomimize zarar vermektedir.
Bu gelişmeler yetmezmiş gibi kendi içerisinde ekonomik ve siyasal bir varlık gösteremeyen Arap toplumu kendisini toparlayıp güçlü bir Millet ve devlet olmayı hedeflemenin yerine küresel emperyalistlerin öncü milis kuvvetleri olarak başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere tüm dünyanın başına bela olmaktalar. Başka devletler ve milletler bizi ilgilendirmez ama Türkiye Cumhuriyetinin kurucu unsuru ‘’Türklerdir’’ bu nedenle büyük Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK ; ‘’Türkiye Cumhuriyetini kuran herkes Türktür’’ diyerek kesin noktayı koymuştur.
Bir zamanlar Körfez krizi esnasında ‘’Bir koyup üç alacağız’’ diyen zihniyet Iraktan kaçan ne üdüğü belirsiz binlerce kişiyi Doğu ve Güney Doğu İllerimize yerleştirmiş, hem oralardaki Türk nüfusunun gücünü kırmış hem de bu günkü PKK Terörüne adeta güç kazandıracak insan gücü hediye etmiştir.
Şimdi ise ‘’Biz gönderelim de Kanada’ya mı gitsinler, Ensar’a layık bir şekilde davranacağız ve bize iltica eden Suriyeli Araplara Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı verilerek nitelikli olanlarına Devlet Daireleri dahil iş verilecek’’ denilerek Türkiye Cumhuriyetinin onca gencinin işsizliği göz ardı edildiği gibi adeta Türkiye Cumhuriyetindeki kurucu unsur olan ‘’Türk Nüfusu’’nun etkisi kırılmak istenmektedir. Bu Türkleri Türkiye Cumhuriyetinde asimile hareketidir. İlki Körfez Krizinde uygulandı ikincisi Suriye Krizinde uygulanmaktadır.
Peki Tüm bu gerçekler ışığında biz Türkler ne yapmalıyız ?
ELİMİZE : DEVLETİMİZE
BELİMİZE : SOYUMUZA
DİLİMİZE : TÜRKÇEMİZE … Sahip olabilmemiz için, Türkçü olmak zorundayız.
Türkçülük; Sadece geçmişin tarihini okuyarak o günlerin avunması değildir.
Elbette Türk Tarihini çok iyi bileceğiz ama o tarihte takılıp kalmamalıyız.
Türkçülük; Gözünü uzaya dikmektir. Uzay biliminde ileri gitmektir.
Türk Bilge Kağan’ı; ‘’ Ben Tanrı gibi gökte yaratılmış Türk Bilge Kağanı’’ der.
Türkçülük; Tıp Alanında otorite olmaktır. İnsanlığa faydalı olmaktır.
‘’İbn-i Sina, Farabi, Ebul İz gibi binlerce otorite yetiştiren Türk Milleti son
Olarak Nobel Tıp ödülü ile Türklüğü dünyaya duyuran Aziz Sancar’’ gibi insanlar
Yetiştirmektir.
Türkçülük; Sporun her alanında Türkün zekasına, becerisine ve çevikliğine yakışır başarılara
Ulaşmaktır.
’’Ben sporcunun zeki, ahlaklı ve çevik olanını severim’’ M.K. ATATÜRK
‘’Bir Türk dünyaya bedeldir’’ dedirten Koca Yusuf gibi, ‘’Cep Herkülü’’ olarak tarihe geçen
Naim Süleymanoğlu gibi insanlar yetiştirmektir.
Türkçülük; Sadece Bozkurt işareti yaparak sloğan atmak da değildir.
Türkçülük; Nazilerin yaptığı gibi insanların kafataslarını ölçerek Türk Modeli çıkarmak değildir.
Günümüzde yaşam şartları gereği çeşitli coğrafyalarda yaşayan Türklerde bedensel
Farklılıklar bariz şekilde görülmektedir. Bu nedenle Türk Kültürü ve Türklük Ruhu esas
Alınmalıdır.
Türkçülük; Ne dine dayalı bağnaz bir Milliyetçiliktir, nede dinsizliktir.
Bilhassa, Türkiye Cumhuriyetinde ‘’Türk-İslam Sentezi şeklindeki ucube bir dayatma Türk
İnsanına büyük zararlar vermekte, son yıllardaki kazandığı ivme ile adeta Türkleri
Devşirerek Araplaştırma gibi bir asimile baskısına dönüşmüştür.
Türkçülük; Herkesin inancına saygı duymaktır. İlla benim gibi inanacak dememektir.
Türk Milleti geniş bir coğrafyaya dağılmış çeşitli dini ve siyasal inançlara sahip büyük bir
Ailedir. Haklı olarak kendi coğrafyasında beraber yaşadığı diğer milli kimlikler ve dini
İnanışlardan etkilenmiştir ama özünde ve yaşantısının büyük bir kısmında Türklüğünü
Hissederek yaşamaktadır. Bu nedenle bizden farklı dini inancı olan Türk kardeşlerimizi,
Bizden farklı yöresel ananeleri olan Türk kardeşlerimizi bağnazca dışlayarak
ötekileştirmeden oldukları gibi kabul ederek kucaklamalıyız.
Türkçülük; Müslüman Türk’ü, Hırıstiyan Türk’ü, Musevi Türk’ü, Gök Tanrı inancındaki Türk’ü vs. inancı
ne olursa olsun aynı sevgiyle kucaklamayı bilmektir.
Artık Macarlar bizim kökenimiz Hun Türklerine dayanıyor diyerek Türk Kültürüne
Kaymakta, Bulgarlarda da bizim atalarımız Türktü demeye başlamışlardır, Mekadonlar Ön
Türk araştırmalarıyla kendilerinin Türk asıllı olup olmadığını araştırmaya başlamışlardır.
Örnekler çoğalır. Biz bu insanları dışlayıp, ötekileştirme yerine birlikte ortak ilmi tarihsel
Araştırmalar yapmalıyız.
Türkçülük; Günübirlik değil asırlar ötesine hükmedebilen Devlet Adamı yetiştirmektir.
Teoman Han, Mete Han, Çiçi Han, Temuçin, Atilla, Temur, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet,
Mustafa Kemal ATATÜRK gibi cevherleri insanlığa sunmaktır.
Türkçülük; Hem Türklüğe hem insanlığa asırlar boyu ışık olacak Alimler yetiştirmektir.
Dede Korkut gibi, Yusuf Has Hacip gibi, Kaşgarlı Mahmut gibi, İmam Maturidi gibi,
İmam-ı Azam gibi, Hace Bektaş Veli gibi, Yunus Emre gibi, Ziya Gökalp gibi,
Hüseyin Nihal Atsız gibi değerleri yetiştirmektir.
Tek bir şeye ihtiyacımız var, çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmak!... ‘’M.K.ATATÜRK
Evet çok çalışmalıyız. Ekonomi’de, Spor’da, Tıp’ta, Turizm’de ve Uzay Araştırmalarında biz Türkler de en iyiler arasında olmalıyız. Büyük Başbuğ M.K. ATATÜRK’ün işaret ettiği ‘’Muhasır Medeniyetler seviyesinde’’ olmalıyız.
- Eğer küresel işgalin acımasız oyunları karşısında yenilerek asimile olmak istemiyorsak,
- Eğer Geçmiş Türk Kültürünün şerefli mirasını aynı şerefle gelecek kuşak Türk Nesline aktarmak istiyorsak yukarıdaki gerçekleri çok iyi bilmeliyiz.
Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil Türk kanında mevcuttur.
Adil ÖZTÜRK