Gönderen Konu: 46 YILLIK SIR  (Okunma sayısı 3175 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı EFE

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 206
46 YILLIK SIR
« : 05 Eylül 2006 »
46 yıllık sırlar ortaya çıkıyor

27 Mayıs 1960 sabahı radyodaki ses, her zaman haberleri okuyan spikerden farklıydı. Genç bir albay, ordunun yönetime el koyduğunu duyuruyordu. 10 yıllık DP iktidarı sona ermiş, emekleme dönemindeki demokrasi rafa kalkmıştı. O gün Türkiye için, kendi başbakanını asacak bir süreç başlıyordu. Daha önce kimsenin adını duymadığı Yassıada’da yakın tarihin en büyük siyasi davası başladı. Yassıada’yla ilgili çok şey söylendi. Ancak belgelerin diliyle o süreci anlatmak mümkün olmadı. Aradan 46 yıl geçti. Duruşmalara ait tutanakların gizliliği kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi’nin elinde bulunan belgeleri teslim alan Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, bunları araştırmacılara açtı. Yassıada belgeleri 3 bin 527 ayrı klasörden oluşuyor. Belge adedi 100 bini geçiyor.

Belgelerin arasından 46 yıllık yanılgıyı değiştirecek bir mektup çıktı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden 24 gün önce Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e bir mektup vermişti. Bugüne kadarki resmi bilgilere göre, Başbakan Adnan Menderes, ülkedeki gelişmelerle ilgili olarak uyarılıyordu. Bu haliyle Yassıada duruşmalarında okundu; Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak gerçek farklıydı. Mektubun orijinalinde Gürsel, birtakım önlemler isterken ilginç bir talepte bulunuyordu: “Menderes’i halk çok seviyor. Cumhurbaşkanlığına getirilmeli.” Ancak bu bölüm kayıtlardan çıkarıldı; devlet kurumlarına bile sansürlü hali verildi. Mektubun değiştirildiği iddiası daha önce Alparslan Türkeş’in anılarında gündeme gelmiş; ancak bugüne kadar mektubun aslını kimse görmediği için bu iddia havada kalmıştı.

Demokrat Parti iktidarı 1960 baharında zorlanmaya başlamıştı. İstanbul Üniversitesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin çıkardığı olaylar iktidara fatura ediliyordu. DP’liler ise sokak hareketlerini CHP’nin organize ettiğini düşünüyordu. İktidar, olayların ardındaki gerçeğin ortaya çıkartılması için Meclis’te bir Tahkikat Komisyonu kurmuş ve komisyona geniş yetkiler vermişti. Ankara ve İstanbul’da daha sert tedbirler alınması için Örfî İdare kurulmuş; başına askerler atanmıştı. Ancak tüm bu girişimler hükümet karşıtı cepheyi sertleştirmekten başka bir işe yaramadı. DP üzerindeki baskı artıyordu. 3 Mayıs’a gelindiğinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Gürsel, Adnan Menderes’e takdim edilmek üzere bir mektup yazıp Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e verdi. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadıklarını belirten Gürsel, önerilerini 15 madde halinde sıralıyordu. 1. maddede Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın istifa etmesi isteniyordu ve "Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmedir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmeli." deniliyordu.

Ethem Menderes mektubu Adnan Menderes’e iletti. Mektup ne basına sızdırılmış, ne de kabine içinde tartışılmıştı. Cemal Gürsel ise mektuba ‘muhtıra’ misyonu biçmişti. Aradan bir ay bile geçmeden darbe geldi. Ülkenin idaresi Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) geçmiş; 24 gün önce Menderes’e cumhurbaşkanlığını teklif eden Cemal Gürsel MBK’nın başkanı olmuştu. Gürsel’in tabiriyle ‘milletin çok sevdiği Menderes’ idamla yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderilmişti. Radyo ve gazetelerde her gün darbenin haklılığını ortaya koyan haberler yayınlanıyordu. MBK ihtilali meşru göstermek için Gürsel’in Ethem Menderes’e gönderdiği mektubu gündeme getirmişti. Mektup 12 Temmuz 1960 tarihli Resmî Gazete’de yayınlandı. Hem Ethem hem de Adnan Menderes mektubun sansürlenerek yayınlandığını fark etmişti. Çünkü Menderes’i öven, "Cumhurbaşkanı olmalıdır." şeklindeki ifadeler Resmi Gazete’deki mektupta yer almamıştı. Ancak yapılacak bir şey yoktu. Başbakan ve bakanların makamlarındaki her türlü eşya ve evraka el konduğu için bu mektubun aslı da artık ellerinde değildi. Gerçeği ispatlamalarının imkânı yoktu. Yassıada duruşmaları başladığında Gürsel’in mektubu yine gündeme geldi. İstanbul-Ankara olaylarıyla ilgili davanın 4. oturumu devam ederken Mahkeme Başkanı Salim Başol, "Cemal Gürsel size gereken uyarıyı bir mektupla yapmış. Niçin gereğini yerine getirmediniz?" diyerek Menderes’i sıkıştırdı. Mektup okundu. Menderes’le ilgili kısım yoktu. Gürsel’in Menderes’i yücelttiği mektup, mahkeme salonunda devrik Başbakan’ı suçlayan bir metin haline dönüştürülmüştü.

[img]

[MEKTUBUN TAM METNİ

Aziz vekilim,

Dün geceki konuşmalarımızdan cesaret ve ilham alarak zatıâlilerine, memleketin huzur ve istikrarı için alınması lazım gelen tedbir ve kararlar hakkında düşüncelerimi arz etmeyi milli ve vatani bir vazife bildim.

Sayın başvekilin açıklamalarını dinledim ve okudum; bunlar da benim düşüncelerimin kabulüne müsait bir zeminin henüz mevcut olmadığı aşikâr olarak belli ise de gene de görüşlerimin sizlere iblağının zaruretine inanıyorum.

Muhterem vekilim, şu hakikatı kabul etsek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp son karar ve feci olaylara kadar devam eden vak’alar vatandaş ruhunda derin tesirler ve hükümete karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele ordunun talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vehametini artırmış, ordu mensuplarında da huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, ordu politikaya karıştırılmıştır.

Sayın vekilim,

Bu ahvâl küçümsenecek, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, hükümet ve partinin düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak için sükunetli fakat ciddi ve zecri tedbirler almak lazımdır. Bu tedbirler şunlar olmalıdır:

1. Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim. Bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmelidir.

2. Kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekete yayılmış bulunan zevat çıkartılması ve yeni kabine mutlak dürüst, makul zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan kurulmalıdır.

3. İstanbul, Ankara valileri ve Emniyet müdürleri süratle değiştirilmelidir.

4. Son çıkarılan ve tahkikat komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.
5. Ankara Örfi İdare kumandanı değiştirilmelidir.

6. Partilerin ocak, bucak teşkilatı kaldırılmalı, sadece vilayet merkezlerinde mümessiller bulundurmalıdır.

7. Parti faaliyetleri azami senede iki defa vilayet merkezlerinde ve mehdut partililerle yapılmalıdır.

8. Mevkuf gazeteciler bir af kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.

9. Son hadiseden tevkif edilen talebeler tedricen serbest bırakılmalıdır, ilim müesseseleri yeniden faaileyete geçirilmelidir.

10. Şimdiye kadar çıkarılan bütün antidemokratik kanunlar tedricen kaldırılmalıdır.
11. Vatandaş, hürriyet ve eşit muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.
12. Ordunun mes’eleleri süratle hal edilmelidir.

13. Din istirmacılığından vazgeçilmelidir.

14. Suiistimaller oluyor mu, bilmiyorum; fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin hükümete karşı itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin şiddetle bertaraf edilmesi lazımdır.

15. Müstesna zamanlar ve günler haricinde hükümet büyükleri memleket gezilerinde suni büyük vatandaş toplulukları ile karşılaşmalar yapmak usulü kaldırılmalıdır.

Çok muhterem vekilim;

Bu yazdıklarım asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiriyle değildir.

Memleketin durumunun bu tedbirlerin alınmasını zaruri kıldığına inandığım için arz ediyorum. Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. Memleketten çok şeyler yaptığımız muhakkaktır, fakat bu da asla kâfi değildir. Bu yapılan işleri müstemleke idareleri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. Asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama şevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donatılmasıdır. Olaylar bu yolda olmadığımızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile yaptıkları masumane tezahürata karşı, idarecilerin hatası yüzünden kıtalar sevk edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalarının içine kadar girerek talebeleri profesörleri beraber coplarla ve kurşunlarla tedip etmesi feci bir şeydir.

O hengamede kız talebelerin yürekler parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağını ve açtığını anlamamak, memleketin huzuru bakımından büyük hata olduğuna kaniim. Bizim, gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygularının gelişmesinden ve kemalinden memnun olmamız lazıl gelmez mi? İstikbali hissiz, duygusuz müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak istiyoruz?

Sayın vekilim, maruzatım muhakkak ki, çok mühim ve hatta çok cüretkârânedir. Fakat memleket için, millet için, hükümet ve hatta partimizin selameti için dikkate alınması lazımdır ve hatta çok lazımdır.

Derin ve sonsuz hörmetlerimi sunarım.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal GÜRSEL

(Alıntıdır)


“TÜRK'ler  Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. TÜRK'ler ne Amerikanlaşacak ne batılılaşacak nede araplaşacaktır. O sadece özleşecektir.

Çevrimdışı mete

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 30
Ynt: 46 YILLIK SIR
« Yanıtla #1 : 06 Eylül 2006 »
Bu mektubu aynen AKP yede göndermek lazım. Bir numaralı tavsiye hariç. Cumhurbaşkanı kalsın gerisi aynen AKP lik. Burdanda görülüyor tarih tekerürden ibaret, yine ordu başa. Ne güzel olur bu sefer bir taşta iki kuş vururuz, hem Apo hem ... Yok yok bu sefer meclise misket bombası düşmüş gibi olur :)