geçmişim bir aynadır artık
şu yırtılmış fotoğrafa dönük
o fotoğrafta ağarmayı bekleyen
saçlarımı gördüm kara ve donuk
gül mevsiminde bir gülün kırmızısı
konsaydı resmime ağlamazdım bu kadar
şimdi ben perişan o ise sevdaya sönük
geçmişim çile tezgahında dokunmuş benim
güldüğümü hatırlayan çıkmaz çoğu zaman
onun için bütün resimlerimde benim
yüzüm asık durur kaşlarım çatık
gül mevsiminde o gülün bir dalı da
ben olsaydım hüznüm kalmazdı artık
ne var ki be yırtık fotoğrafım zavallı resmim
şimdi ben perişan o ise sevdaya sönük
ne zaman bir fotoğrafçının önünden geçsem
gözlerimde iri bir yağmur damlası birikir
çekinilmiş resimlere bakarım bir bir
kimisi gülmektedir kimisi de benim gibi mahzun
kiminin suratında gamzeler kimininkin de kir
bilirim ki oresimlerdeki ne kadar gülümseler ise de
içlerinde -benim gibi- bir köz parçasının yürüdüğünü bilirim
ve kendi kaderime ağlarım insanlardan bihaber
şimdi ben perişan o ise sevdaya sönüktür sönük
anlaşıldı yine sulu gözlülüğüm tuttu ağlayacağım
hele de o resimlere baktıkça
boşanacak yaşım biliyorum bunu resimdeki adam
içimde fena halde sevda gittikçe hırpalanıyorum
gerisi zaten malumundur benim yırtık fotoğrafım
şimdi ben perişanımdır o ise sevdaya sönüktür sönük
bilmem derdimi anlatabildim mi?