Görünen siyasi tablo, yorumcu istemez!
TBMM'nin doğal ömrünü doldurduğu ortadaydı.
5 yıldır her fırsatta çekirdek hedeflerini dayatmaya girişen AKP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzüne gözüne bulaştıracağı ortadaydı.
Bir seçimle 5+7 yıl olmak üzere 12 yıllık iktidara göz dikmenin zorlama olduğu ortadaydı.
Muhalefetle, üniversitelerle, askerle, yargıyla ve en önemlisi toplumla kavgalı bir iktidarın uzlaşmacı bir cumhurbaşkanı adayı gösteremeyeceği ortadaydı.
AKP bütün bunlara inat, Türkiye Cumhuriyeti ile bir final yaşamak istedi.
Bunların altını geçen günlerde defalarca çizdik.
Anayasa Mahkemesi'nin 2'ye karşı 9 oyla aldığı, "Cumhurbaşkanı seçiminde Meclis'te 367 milletvekilinin bulunması şarttır" kararıyla AKP'nin planları çöktü.
Bir iktidarın 5 yıl ülke yönettikten sonra hâlâ toplumun kafasında soru işaretleri yaratmaya devam etmesi, kimliğini çok açık biçimde ortaya koyamaması bize özgü bir demokrasi modeli... Siyasetini uzun süredir, "Tek güç benim, cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek" dayatmasına oturtan AKP üçlüsü Erdoğan-Arınç-Gül, sözcüğün tam anlamıyla şaşkınlık içinde.
Bu şaşkınlığı kamuoyunun hissetmemesi için çok kötü bir gelişmeyi anlatırken bile gülümseyen Ali Babacan'la, havanın yağmurlu olduğunu söylerken bile devlet adamı edasını bırakmayan Abdüllatif Şener'i vitrine koyuyorlar.
****
AKP'nin, Türkiye'nin siyasal düzenine hiç ama hiç saygı duymadığı, Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından sonra sergilediği tutumla bir kez daha ortaya çıktı. 11. Cumhurbaşkanı'nın kökten AKP'li olması için akla gelen-gelmeyen her yöntemi deneyen AKP, bunu başaramayacağını anlayınca şunu söylemeye başladı:
"Cumhurbaşkanını halk seçsin... 5+5 olmak üzere bir kişi iki kez cumhurbaşkanı seçilebilsin..."
Buna, akşam yemeğinde günaydın derler!
Bu Meclis'ten istediğini alamayan AKP, parlamenter sistemi kökünden etkileyecek bir öneriyi ortaya atıyor.
Ne zaman?
Meclis'in doğal ömrünü doldurduğu anlaşıldığı zaman.
AKP'nin bunu iki nedenle ortaya attığını düşünüyoruz:
1. Şaşkınlık içinde, inisiyatifin kendi ellerinde olduğunu anlatmak için sayıklar gibi akıllarına gelen her şeyi söylüyorlar.
2. ANAVATAN'ı kendi eksenlerinde tutmak için partinin Genel Başkanı Erkan Mumcu'nun istemlerine olumlu yanıt veriyormuş gibi yapıyorlar.
Başbakan'ın Anayasa Mahkemesi kararı için "demokrasiye sıkılmış kurşun" tanımlaması yapması, kafasından nelerin geçtiğini de ortaya koyuyor. Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan anlıyoruz ki; yine mağdurları oynayacak.
Ülkede mağdur etmedik kesim bırakmayan bir partinin mağdurları oynayarak bir seçim daha kazanmak istemesi, yine bize özgü demokrasinin bulunmaz bir nimeti.
****
Bundan sonra ne olacak?
1. AKP, Arınç'ın da hıncıyla bir hamle daha yapmaya girişecek ve cumhurbaşkanı seçimi turlarının devamını zorlayacak.
2. Bundan bir sonuç çıkması çok zor. AKP, seçim kararında belirleyici olmaya çalışacak ve ülkeyi seçime götürmek gerekirse bunu ben yaparım, diyecek.
3. Anayasa değişikliklerinin mantıklı bir zemini olmadığını bildiği halde kamuoyu önünde uzun süre tartıştıracak. Seçmene, "Ey halkım; ben cumhurbaşkanını senin seçmeni gönülden istiyordum ama, bu Meclis'teki tutucular her yerimi tuttu. Bana oy ver, Meclis'e güçlü geleyim, cumhurbaşkanını sen seç" diyecek.
4. AKP, 5 yıldır her türlü desteği verdiği, her ihaleden yararlandırdığı kesime, "Haydi bakalım, seçimin bir ucundan da siz tutun" diyecek. Kesenin ağzı açılacak.
5. Cumhurbaşkanlığı'na kimin vekâlet edeceği bir süre daha tartışılacak. Sonuçta mevcut cumhurbaşkanının, yenisi seçilinceye dek görevine devam etmesi gerektiği görüşüne gelinecek.
Bir seçime daha apar-topar gidiyoruz.
Mustafa Balbay