'Cemâline sığındım haşmet-î celâlinden
Sana meftun gönlümü fani sevdadan koru! ' Cemal Safi
Buğa Dağları'na gece karanlığı düşerken ve rüzgâr uğultusunu döşerken geceye, Kurtbala, yer yatağına uzandı. Gözlerini kapadı. Bir uykuya daldı. Kurtbala, dünyadan her kaçışında ruhunu serinlettiği bulağa süzüldü. Bulağa yaklaştığında, bulağın yanında duran güzeli gördü. Güzelin, yüzünde tül, saçlarında sarmaşık, gözlerinde ışık vardı. Kurtbala dedi;
A güzel kimsin nesin?
Tülünü açar mısın?
Gönlümde gönül sesin,
Gülünü saçar mısın?
Dile gel peri misin?
Güzeller piri misin?
Ölü mü diri misin
Dokunsam kaçar mısın?
Bulağın yanında duran güzel, Kurtbala'ya baktı. Kurtbala'nın içi yandı, aklı başından gitti, elleri titredi, dizleri çözüldü. Güzel dile geldi;
Söz ehlinde kal'asın
Yüz tülümü açarım
Şol gönlümde balasın
Güllerimi saçarım
Güzellerin ne piri
Ne de nurdan bir peri
Ne ölüyüm ne diri
Dokunursan kaçarım.
Kurtbala, irkildi. Başının üzerinde bir güneş, ayaklarının altında bir ateş vardı. Yangını, bedenini tel tel eritiyordu. Kurtbala, tülden arınmış yüz güzelliğinde, kendinden geçti. Güzelin, saçlarında sarmaşık, gözlerinde ışık vardı. Kurtbala, 'Bulağdan su içeyim' dedi. Ayağı yerden kalktı. Adımlarını attı. Bulağa geldiğinde güzele bakmadan eğildi, suyunu içti. Doğrulduğunda, güzeli ilk gördüğü yerdeydi. Kurtbala dedi;
Suya bandım dolumda
Tadın nedir a güzel
Kırk adımlık yolumda
Şadın nedir a güzel
İrem köşkü yüzünle
Bulağ yandı közünle
Delirmişim sözünle
Adın nedir a güzel
Bulağın yanında duran güzel, Kurtbala'ya baktı. Kurtbala'nın aklı başından gitti. Güzel, gözlerini Kurtbala'dan esirgemedi, sarmaşık saçlarını saklamadı. Ay sürgünü şavklar, Kurtbala'nın yüzüne vurdu. Gönlüne vurdu. Yüreğini alazlandırdı. Güzel dile geldi;
Benim hâlim duranda
Ayımça Kız Kurtbala
Bir nefesim vuranda
Ayımça Kız Kurtbala
Bulağ başı tadımdır
Ab-ı hayat şadımdır
Duyasın ki adımdır
Ayımça Kız Kurtbala
Kurtbala, esrimişti. Evvelce içtiği ne tatlı şarap, ne de ekşi kımız böylesine esritmişti, Kurtbala'yı... Kurtbala'nın başı önüne düştü. Yaşadıkları, gözlerinin önüne serildi. Gün bölüştü. Gözlerini kapadı. Yine, yaşadıkları gözlerinin önüne serildi. Kaldırdı başını... Ayımça Kız’a baktı. Tülden arınmış yüzüne baktı. Işık ışık gözlerine baktı. Tel tel sarmaşık saçlarına baktı. Kurtbala dedi;
Ayımça Kız desin hele
Düşte mihman nazım mıdır?
Bağır deşen sesin hele
Türküm müdür sazım mıdır?
Esrik olmuş başa düşün
Yosun tutmuş taşa düşün
Yaşadığım yaşa düşün
Güzüm müdür yazım mıdır?
Ayımça Kız dardan öte
Yalan dünya ardan öte
Bir gülüşün vardan öte
Çoğum mudur azım mıdır?
Ol sevgimi güle verdim
Yandım piştim küle verdim
Güzel gördüm ele verdim
Kor alnımda yazım mıdır?
Ayımça Kız, gülümseyerek Kurtbala'ya baktı. Tamu yangını, Kurtbala'nın yüreğine aktı. Kurtbala'nın, damarları tutuştu. Kanları kaynadı. Kurtbala, Ayımça Kız’a ellerini uzattı. Hay'a etti. Boynunu büktü. Vakur duruşunu, gözyaşına döktü. Ayımça Kız dile geldi;
Bir sevgili közü bassam döşüne
Göğsünde nazını taşımaz mısın?
Her şafak Türküyle girsem düşüne
Ruhunda sazını taşımaz mısın?
Doğandan batandan aşka ahtımın
Bala'yı mest eden gülşen bahtımın
Her vakti buseden iklim tahtımın
Güzünü yazını taşımaz mısın?
Dünyadan arınmış gönül hurcunu
Zamana baş veren sevda burcunu
Bir gülüş ferahı boyun borcunu
Çoğundan azını taşımaz mısın?
Bir vakit çığlığım köşküm bildiğim
Secdesi koynumda meşkim bildiğim
Hicran sarayımda aşkım bildiğim
Alnında yazını taşımaz mısın?
Kurtbala, kendinden geçti. Heyecanı anlatılmazdı. Anlatılsa, anlaşılmazdı. Kurtbala, 'Bir adım daha yaklaşayım' dedi. Olmadı. Ayağı yerden kalkmadı. Ayımça Kız, ışık ışık Kurtbala'ya baktı. Kurtbala'nın yüreğine yine ateş düştü. Kurtbala dedi;
Yere göğe bakınsam
Şol âleme dar mıyız?
Kaçacaksın dokunsam
De ki suyla har mıyız?
El uzatsam zay oldu
Şaştım kaldım Hay oldu
Kor düşüme pay oldu
Nefis miyiz ar mıyız?
Aşk bağında sağıldık
Geçtik candan dağıldık
Mısra mısra yağıldık
Dolu muyuz kar mıyız
Ateş saldın yüreğe
Urgan vurdun ereğe
Nice düştüm gereğe
Yoktan öte var mıyız?
Ayımça Kız, Kurtbala'ya baktı. Asuman, bulut bulut Kurtbala'ya dokundu. “Cemre düştü” dediler. Cisil cisil ağan bahar kokuları, Kurtbala'nın nefesine doluştu ve yanan yüreğine, bulağdan su serpildi. Kurtbala, Ayımça Kız'ın önünde diz çöktü, ellerini uzattı. Tutmasını bekledi. Ayımça Kız dile geldi;
Tutsam nedir tutmasam ne
Aciz bir kul değil miyiz?
Neşe nedir ya da gam ne
Aciz bir kul değil miyiz?
Onbir aydan kaçsa bağlar
Bir ayda bir açsa bağlar
Misk û amber saçsa bağlar
Aciz bir kul değil miyiz?
Em tutmayan kor yarada
Kim erdi ki bir murada
Sen orada ben burada
Aciz bir kul değil miyiz?
Zırh içine kuşku düşen
Yüz görümü aşka düşen
Aç karnına meşke düşen
Aciz bir kul değil miyiz?
Sözü üzre bir buluta tutundu, Ayımça Kız… Gözden kayboldu. Ardınca Kurbala;
Od oldun içimde duy Ayımça Kız
En derin gecede ay Ayımça Kız
Niçin uğrak verdin düşüme birden
Nice olur senden pay Ayımça Kız
Taş gibi oturdun döşüme birden
Kimedir kimdedir saldığın buğu
Bir anlık yüzüme çaldığın buğu
Kastın mı vardı da gül Ayımça Kız
Bir tutam çiçekte kaldığın buğu
Baharı küstürdü bil Ayımça Kız
Âlemi mest etti bakışın birden
Kum gibi düşüme akışın birden
Çekip gitmek ne hâl dur Ayımça Kız
Dur çöle çevirdi yakışın birden
Bulağlar kurutan kor Ayımça Kız
Bir parça soluktur diride Hâk ki
Gün düşleyen düşte peride Hâk ki
Kapat tüllerini çek Ayımça Kız
Sen gidince senden geride Hâk ki
Tanrı’ya aşkımdır tek Ayımça Kız
…dedi ve uyandı. Terini sildi. Tefekküre daldı, Kurtbala... Geldiği yer, gittiği yerdi Ayımça Kız’ın… Bir ses dalgalandı;
-Tevekkel-tû teâlallah-
Ol emriyle olduran
Tanrı tektir, tanrım tek…
Dokuz nefsi solduran
Tanrı tektir, tanrım tek…
Yürek ile us ile
Damar damar his ile
Doksandokuz ses ile
Tanrı tektir, tanrım tek…
Toy beşikte bismillah
Sığ eşikte bismillah
Beş keşikte bismillah
Tanrı tektir, tanrım tek…
Mahmuzda er narası
Cenkte kılıç yarası
Yerle göğün arası
Tanrı tektir, tanrım tek…
Özden öte öze nur
Üç’te Kırk’ta yüze nur
Gönül ağan söze nur
Tanrı tektir, tanrım tek…
Secde edip anmaya
Rahmetine kanmaya
Aşk odunda yanmaya
Tanrı tektir, tanrım tek…
Çekirdeğim çiğidim
Gökçe kızım yiğidim
Kocamıştan öğüdüm
Tanrı tektir, tanrım tek…
Dağ başında yel fenni
Bulut bulut sel fenni
Koşuklarda tel fenni
Tanrı tektir, tanrım tek...
Acze varan yük kudret
Doğulmaya gök kudret
Baş eğmede tek kudret
Tanrı tektir, tanrım tek…
Kırda bahar oluğu
Çayır çimen doluğu
Kurtbala’nın soluğu
Tanrı tektir, tanrım tek…
19 Mart 2007 // T A R S U S
Hakan İlhan Kurt