SEÇİM SONRASI TÜRKİYE
Türkiye, Cumhuriyet tarihindeki en talihsiz seçimini yaşadı ve beklenen gerginliklerin hiçbiri olmadı. Bunun bir sağduyu gibi anlaşılması ise seçim sonuçlarını unutturacak derecede büyük bir gaflet olarak göze çarptı. Evet, bu bir sağduyu değil. Bunun ismi şüphesiz kaygısızlık. Ülkede yaşayan insanlar Böyle bir neticeden hiç mi huzursuz olmadılar? Hırsızların, yolsuzların, bölücülerin sığınacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi midir? Bir insan düşünün ki teröristliğini ispatlamak için yıllarını harcıyor ve biz kendi ellerimizle bunu bir günde unutturuyoruz. İnanın ki buna kendileri bile şaşırmıştır. Ülkemizi felakete sürükleyen aşırı özgürlükler meyvesini vermeğe başlamış ve bu meyveler olup çürüdükten sonra Meclisin içine düşmüştür.
Önümüzdeki günlerde Anayasamızın ne gibi komik tekliflerle yıpratılacağını düşünmek çok acı. Sporcular, sanatçılar hatta Kürtçüler, yolsuzlar bir araya gelecek ve ülkenin geleceği ile ilgili kararlar verecekler. Ellerini kaldırırken kim bilir neler düşünecekler veya düşünebilecekler mi? Tüm bu belirsizlikler milletin karamsar bir hale gelmesini sağlayabilir. Böylesine bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti için karamsarlıktan daha kötü bir şey olamaz. Terör örgütü yanlısı kişilerin seçilip meclise gönderilmesine bütün siyasi partiler ılımlı yaklaşıyor. Milletin iradesine saygı duyduklarını söylüyorlar. Böyle bir iradeye saygı duymak başlı başına bir felakettir. Hâlbuki şuurlu bir lider ve teşkilatının görevi, olabilecek tehlikelere karşı milletini uyarmak ve gerekli tedbirleri alabilmektir. Milliyetçilik, Atatürkçülük gibi fikirler siyasi partilerin elinde seçim kozu olarak kullanılacak kadar değersiz olamaz. Eğer böyle kutsal fikirleri politika batağına taşırsanız altından kalkamaz ve batar gidersiniz, sonra da hiçbir ideolojisi olmayan partiler her iki kişiden birini gündelik stratejiler belirleyerek tavlayıverir.
Milyonlarca insan, kabul etsek de etmesek de PKK ya oy verdi. Fikirlerini o kadar açıkça belli ettiler ki dinleyenler bunu espri gibi algılamağa başladı.”Türkiye’yi eyaletlere böleceğiz, yabancı dilimiz Türkçe” gibi lafları çok değil otuz sene önce söyleseniz kendinizi sehpada bulurdunuz, ama bu densizler şimdi mecliste koltuk işgaliyle meşgul oluyorlar. Ülkede Kürt sorunu var diye diye kürdü önümüze başlı başına bir sorun olarak diktiler. Bunun üstesinden gelmek için yapılacak hamleler çok belirgin bir biçimde önümüzde duruyor. Mademki sıkıntımızın adı Kürtçülük, bizde elimizdeki en büyük silahı yani Türkçülüğü kendimize rehber edinmeliyiz. Sağından solundan kırpılmış, lüzumundan fazla yumuşatılmış bir milliyetçilik anlayışının Milli iradeye katabileceği hiçbir şey kalmadı. Herkesin bir ucundan tutup kendisine az veya çok pay biçebildiği milliyetçilik eğer teröristin, komünistin, nurcunun, hırsızın millet iradesiyle seçilmesine mani olamıyorsa yeniden gözden geçirilmesinde fayda vardır. Şehit cenazelerine endekslenmiş bir milliyetçilik anlayışı Türk tarihinde eşine rastlanmayacak bir şahsiyetsizlik örneğidir. Oy atmayı bile beceremeyen insanlardan kurşun atmasını beklemek sadece hayal kurmaktır. Eğer beyinlerde bir Türkçü ihtilal gerçekleşmezse olası bir iç savaş halinde Türklüğümüzü savunmamız imkânsızdır. Sokağa panzerlerden önce çıkılmalı ve kurşun korkusu yerine Türk korkusu her yere hâkim olmalıdır.
B. Ç.