Mehmet Gülün kendi kaleminden
PKK'lıdan şehit olur mu ?
Bilindiği gibi organ nakli ameliyatı oldum ve nekahat dönemi hâlâ devam etmektedir. Ama çok şükür sağlığım son derece olumlu bir seyir takip etmektedir. Vatan gazetesinden bir muhabir beni arayıp, organ nakli ile ilgili röportaj yapmak istediğini söylediğinde, hocaların izin vermesi gerektiğini ifade ettim. O ise Münci Bey’le görüştüğünü ve bir mahsuru olmadığını söyledi. Ben de organ nakline katkısı olabileceği düşüncesi ile teklifini kabul edip randevu verdim. Röportaj Pazartesi ve Salı olmak üzere iki gün devam etti. Birinci gün organ nakli ile ilgili bölümü verdiler. Onda bile Orhan Pamuk’u zorlama ile manşet yaptılar. Ama iyi bir röportaj çıktı. Aslında benim girmek istemediğim siyasi konulara ’sizi yakalamışken bunlara girmemek olmaz’diyerek söze başladı. Ben de evime gelen bir misafire saygıdan dolayı peki dedim ve sohbete devam ettik. Esasında kendi hastalığı ile hayata geri dönmenin eşiğindeki bir insanı, bu anlamda karmaşık konularla meşgul etmek doğru da değildi. Her neyse, röportajda yine ben inandığım şeyleri, bildiğim şeyleri ifade etmeye çalıştım. Daha sonra fotoğraflar çekilirken, terasta da çekmek istediler. Bu arada röportaj sohbete dönüştü ve ben PKK’dan bahsederken 30 bin insanımızı şehit etti dedim. Yani burada PKK’nın katil bir örgüt olduğunu, terör örgütü olduğunu belirtim. O ise hemen karşı cevap olarak ’onların içinde PKK’lılar da var’ dedi. Ben ise, o ayrı bir şey ama bu 30 bin kişinin içerisinde bölgedeki güvenlik güçlerine çok ciddi destek veren köy korucuları da var, masum ve suçsuz yere katledilen bölge insanı da var, beşikteki bebekler de var, bölgeye gönderilen devlet görevlileri, öğretmenler, doktorlar da var. Bunların hepsi de bizim şehidimizdir dedim. PKK’lılar içinse, içlerinde kandırılmış, aldatılmış, tehditle dağa çıkarılmış 13-14 yaşlarındaki çocukların bile bulunduğu bir gerçektir, bunlar da sonuçta bizim açımızdan bir kayıptır, dedim. Belki bunlar zorla PKK’lı yapılmasa idi, ülkeye faydalı ve bir çok hizmet gösterebilirlerdi anlamında bunu söyledim. Sonuçta bunların bölgede milletine, devletine, ülkesine bağlı aileleri var, onlar da istemediler çocuklarının PKK’ya katılmasını, dolayısıyla onlar da bizim kayıplarımızdır dedikten sonra, Atatürk’ün ülkemizi işgale gelen, bizi yok etmek için elinden geleni yapan Anzak askerleri ile ilgili, Anzaklı analara hitaben söylediği sözü hatırlattım. Yani artık sizin evlatlarınız, bizim topraklarımızda yatmaktadır ve artık onlar, bizim de evlatlarımızdır mealindeki son derece önemli beyanını hatırlattım. Yani öldükten sonra bu insanlara artık, sadece ölü muamelesi yapılabilir. Artık onlar, Allah’la karşı karşıyadır, gömüldüğü andan itibaren onlar da bizimdir, anlamında bir ifadeydi bu. Şimdi; benim sözlerimin başlangıcı 30 bin kişinin katli ile ilgili olduğuna göre, suçlular ordusunu, katiller sürüsünü, şehit kabul etmem ne benim inancıma, ne fikirlerime, ne de şimdiye kadarki çizgime uygundur. Benim bu sözü sarfedeceğimi düşünmek bile ,benim için hakarettir. Sürç-i lisan ettiğimi bile kabul edemem. Röportajın iki bölümü de okunduğu zaman, benim böyle bir şey söyleyemeyeceğim zaten anlaşılıyor. Başlıkla dikkati çekmek için ’Dağdaki PKK’lılar da şehittir’ifadesini oraya koymak, gazeteciliğin geldiği noktayı göstermesi açısından da çok önemlidir. Maalesef tiraj ve reyting, insafsız bir yarışın sonunda alınan ödül gibi gözükmektedir. Hasta ve bu hastalığından topluma mesajlar vermek isteyen bir insan bile istismar edilebilmekte, onun yıllardır verdiği mücadele hesaba katılmadan bir anda her şeyi silmek ve sıfırlamak istenmektedir. Pek çok arkadaşımız aradı. Tabii ki hiç kimse, bu çarpıtmaya inanmadı. Hatta onlar bizi ’bunlar nasıl çarpıtır böyle’ diye aradılar. Bizi tanıyan ve izleyenler, Mehmet Gül’ün asla çizgisinden sapmayacağını, terör örgütünü asla şehit kabul etmeyeceğini bilirler. Bizi iyi tanımayanlar ise, sanıyorum mahcup olacaklardır. Bunu izah etmeyi bir görev bildiğim için, ilk yazıma da tatsız bir konuyla başlamış oldum. Aslında başka şeylerden bahsetmek, belki daha iyi olabilirdi. İnsanlarımızın daha bilinçli düşünmesi, birbirinin açığını aramak yerine gerçeği aramaları dileğiyle...
Kendi kaleminden, bir nevi özür yasını sizlerle paylaşmak istedim.
Mustafa Kemal ATATÜRK' ü ve sözlerini kullanarak destek bulabileceğini sandı ama olmadı...
Şimdiyse inkar ve yalanlama...