İtidal
Sözlük anlamları:
[1] Aşırı olmama durumu
[2] Soğukkanlı olma durumu (mecaz)
[3] Yumuşaklık
[4] Uygunluk
[5] Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması.
Fiil Olarak Anlamları:
[1] Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek.
[2] Vasat derece olmak.
[3] Miktar ve keyfiyet(nicelik-kalite) hususunda iki hâlet(durum) arasında mutavassıt(eşit-aynı mesafede) olmak.
Eş Anlamlıları:
[1] Ilımlılık
[2] Ölçülülük
[3] Soğukkanlılık
[4] Serinkanlılık
[5] Denge
[6] Muvazene
[7] Orta yol
[8] Hakkaniyet
[9] Ağır başlılık
Dilimizde itidal, mutedil, orta yol, ılımlı, hakkaniyet, ölçülü olmak, muvazene(dengeli) gibi bir çok kelimeyle ifade edilen bu kavram; bütün din ve felsefelerin toplumlara ısrarla dikkat çektiği adeta kişinin kendisiyle ve toplumla barışıklığının ve aynı zamanda da bu vasıflardaki bireylerden teşekkül eden toplumun sulh ve sükununun anahtarı gibidir.
Başta İslam olmak üzere bütün dinler ve felsefeler insanlığa, ölçülü, tutarlı ve disiplinli olmasını vazeder. Zira mutlu bir hayat sürdürebilmesi için insandan bir takım kurullara uyması istenmiştir. Günlük hayatta fert ve toplum olarak yapılan ölçüsüz ve tutarsız hareketlerin nelere mal olduğuna, ne büyük acı ve sıkıntılara sebep olduğuna şahit olmaktayız
Ölçülü olmak (itidal), insanın gerek duygularında gerekse eylemlerinde haddi aşmaması demektir. Bu sebepten de, ahlâkî faziletlerin esasıdır. Çünkü fazilet; biri aşırılık, öteki eksiklik olan iki kötülüğün ortasıdır. Aşırılık ve eksiklik ise, ifrat ve tefrittir.
Ahlaken kötü olan aşırılık ve eksiklik, hem duygusal yaşantı ile hem de eylemlerle ilgilidir. Mesela ahlâkî bir fazilet olan hoşgörünün eksikliği "kin ve nefret", aşırılığı ise "aşırı duygusallıktır”. Bunların ikisinden de insan kaçınmak zorundadır.
Yine insanın servetini harcaması eyleminde ahlâkî bir fazilet olan cömertliğin de aşırılığı "israf", eksikliği "cimriliktir”. İsraf gibi cimrilik de ahlaken kötüdür.
Ahlâkî bir fazilet olan cesaret'in aşırılığı "atılganlık", eksikliği de "korkaklıktır”. Kanaat’in aşırılığı "hırs", eksikliği ise "tembelliktir”.
Görüldüğü gibi ölçülü olmak; eylem ve duygularımızla ilgili ahlâkî faziletleri belirleyen temel bir ölçüt durumundadır.
İşlerinde ve duygularında aşırılığa giden insanlar, iletişim kurulması zor olan, başkalarına güven telkin etmeyen kimselerdir. Her insanın hata yapabileceğini düşünerek, insanlara ne bütünüyle güvenmeli, ne de ilişkileri tamamen koparacak seviyeye getirmelidir.
İnsanın duygusal yaşantısında aşırılıktan kaçınması gerektiğini İslam Peygamberi Hz. Muhammed, şu hadisleriyle vurgular: "Sevdiğin kimseye karşı duyduğun sevgide aşırılığa kaçma, belki de bir gün o kimse düşmanın oluverir."
"Düşman olduğun kimseye karşı gösterdiğin düşmanlıkta aşırı gitme, belki de bir gün o kimse dostun oluverir."
"Allah'ın en çok buğz ettiği insan, düşmanlıkta aşırı gidendir."
Demek ki insan, beşerî ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için, insanlara karşı duyduğu sevgi ve nefretinde aşırılığa kaçmamalı; ölçüyü kaçırmamalıdır.
Her şeyin bir ölçüsü var. Kantarın topuzunu kaçırmamak gerek. Hiç kimseyi ne olduğundan fazla övecek ve ne de olduğundan düşük göstereceksin.
Bir gün deveye sormuşlar “yokuşumu seversin yoksa inişimi seversin?” deve; “düzün suyu mu çıktı?” demiş.
Ve bilirsiniz ki Anadolu da bir tabir vardır : “Her şeyin azı karar, çoğu zarar” diye.
Büyüklerimiz ne kadarda doğru demişler. Bu deyimden yola çıkarak orta yol; sanatta, edebiyatta, ticarette, sevgide, nefrette, dinde, tüketimde, düşmanlıkta, yiyip içmekte, aile ilişkilerinde, sosyal ve toplumsal konularda, istirahatta, çalışmada, kazanmada, savaşta, barışta kısacası her hal ve durumda her zaman ve zeminde bu yolu korumak çok önemlidir.
Dengelerin korunması insan yaşamına kolaylık, zenginlik, huzur ve dinginlik yani, sükunet, rahatlama ve güven verir.
İnsanın bedeninin, ailesinin, eşinin, dostunun, akrabalarının, toplumun, devletin, hayvanların, tabiatın, Tanrının ve kısacası var olan her şeyin kişi üzerinde bir takım karşılıklı hak ve vazifeleri vardır. Bu görev ve sorumluluklar dengeli bir şekilde karşılıklı olarak yerine getirilmelidir. Bunlar yerine getirilmezse ortamda kaos, anarşi ve dengesizlik meydana gelir. Kişilerin ve toplumların huzuru tümden kaçar ve dünya yaşanmaz bir gezegen haline gelir.
Nasıl ki aşırı sıcak veya aşırı soğuk insanı rahatsız ediyorsa; duygularımız, düşüncelerimiz, hislerimiz ya da yaşam tarzımızdaki aşırılıklarda başta kendimiz olmak üzere, çevremizdekileri de rahatsız edecektir. O yüzdendir ki mutedil bir havaya bürünmemiz gerekmektedir.
Orta yol ve itidali, adaleti ve dengeyi korumak bir insanlık görevidir. Dünya tarihinde insanlık, aşırılıktan, dengesizlikten aşırı uçlarda bulunmaktan hiçbir şey kazanmamıştır.
Orta yolda, ortak akıl ,kolektif akıl, toplumsal mutabakat ve ortak kamu vicdanı vardır. Fertler tek tek yanıla bilir, fakat kamu vicdanı kuvvetli bir manüpülasyon ( yanlış yönlendirme ve bilgilendirme) yönüne girmediği sürece kolay kolay yanılmaz.
Velhasıl orta yoldan, itidalden, adaletten, dengeden, iyilikten bu güne kadar kimse zarar görmemiştir. Fakat sapkınlıktan, taşkınlıktan, akıl, vicdan ve sağduyudan uzak olmaktan; anarşiden, terörden, aşırılıktan ve gafletten insanlık çok büyük zarar görmüştür.
Yerler ve gökler, dünya bile kutuplar ve dengeler bütünlüğü üzerinde durmaktadır. O zaman, kendimizi bir kez daha sorgulayalım en azından şu soruları bir kez daha kendimize soralım:
Hayatın her anında ne kadar ölçülü ve dengedeyiz? Dengeli ve ölçülü olmayı ne kadar başarabiliyoruz?
Arzularımız, sevgilerimiz, iyimserliğimiz, öfkemiz, aldığımız gıda, yaptığımız spor, harcamalarımız vs. sizce bunlarda orta yolu bulabiliyor muyuz?
TTK.