Atatürkçü yalnız ülke sınırlarını korumaz. Sınırlar içindekileri de korur. Çevrecidir.
Ormanlarının yağmalanmasına izin vermez. Onların sadece kendisine sonraki kuşaklar için bir emanet olduğunu bilir.
Şehirlerinin içinden akan dereciklerin lağım suları ile kirletilmesine karşı çıkar. Göllere, ırmaklara sanayi atıklarının, kimyasalların karışması ile mücadele eder. O dereciklerin vatanının zenginliği olduğunun bilincindedir.
Hava kirliliğini sorunu bilir. Fabrikalarla mücadele eder. Kalitesiz kömürleri ve geliş yollarını bilir. İzin vermez.
Çevresini kirletmez. Kirletenlerle vatanını koruma duygusu ile mücadele eder.
Tarihi eserlerin sadece gezinti yerleri değil, bu topraklarda yaşamış herkesin emeği olduğunu bilir. Korunması için mücadele eder.
Kıyılarının ve doğal alanların yağmalanmasına karşı çıkar. Peşkeş çekilmesini engellemek için mücadelesini verir.
Doğal yaşama sahip çıkar. Her eksilen kuşla, her eksilen böcekle eksildiğini hisseder. Bitki örtüsünün değiştirilmesiyle mücadele eder. Kazdağlarının kazların yaşadığı bir dağ değil, önemli bir habitat olduğunu bilir.
Uzun lafın kısası Atatürkçü taşıyla, toprağıyla, deresiyle, ağacıyla, kısaca vatanını her şeyiyle korur.
Çevreciliği sol guruplara ve AB den fon koparmaya çalışan çıkarcı guruplara terketmez. Size bununla ilgili Başbuğumuzdan bir anı aktarmak istiyorum. Atatürkçü olmanın ne zor olduğunu anlamak için bence çok güzel bir örnektir.
ATATÜRK VE ‘YÜRÜYEN KÖŞK’Ü Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, tarımda modern teknikleri kullanılması, çevre üreticilere örnek olması ve onların nitelikli fidan, fide, damızlık ihtiyaçlarının karşılanması için kişisel mülki olan Yalova’nın doğusundaki ‘Millet Çiftliği’ni bu amaca uygun olarak düzenletmiştir. Çiftlik içinde, deniz kıyısında, ikameti için 1929 yılında bir çınarın yanında iki katlı mütevazi bir köşk yapılmıştır.
‘Yalova Benim Kentim’ diyen Atatürk Yalova ile yakından ilgilenmiştir. Yalova’ya 1936 yılındaki gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün pencerelerini zarar vereceği için yanındaki çınarın dalını kesileceğini öğrenir. Ağacın bir dalının bile kesilmesini istemeyen Atatürk köşkün ağaçtan uzaklaştırılmasını ister. Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi’ne verilir. Sorumlu baş mühendis Ali Nuri (ALNAR) binanın temellerini açtırır. Temellerin altına zor ve çok yavaş ta olsa raylar döşenir. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 m kaydırılır. 11 Ağustos 1936 günü yapılan bu işlemi yanında bulunan kız kardeşi Makbule (ATADAN) Hanım, Affet (İNAN) Hanım, Yunus Nadi (ABALIOĞLU), Muhafız K. İsmail Hakkı (TEKÇE), Yaver B.N.B. Nasuhi Bey ve diğer ilgililerle baştan sona izler.
Atatürk 11 Haziran 1937’de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu Köşkü de Türk Milletine bağışlar.
Diğer tüm köşkler gibi ‘Yürüyen Köşk’de halen müze olarak korunmaktadır.
Atatürk’ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak ziyaretçilerini beklemektedir.
Yürüyen Köşk ‘Atatürk bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’ arazisi içindedir ve Enstitü Atatürk’ün 1920'li yıllarda gösterdiği Türk Tarımın ileri tekniklerle donatılması amacı doğrultusunda bilim, hizmet ve nitelikli materyal üretim amaçlı hizmetlerini sürdürmektedir.
Resimlerle Yürüyen Köşk Köşkün Onarım Çalışmaları
Köşkün Son Hali