Gönderen Konu: Türk Yaratılmak , Tanrı'nın Lütfudur-Necdet Sevinç  (Okunma sayısı 2769 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Atsız Gök-Börü

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 236
  • Tek Dağ Başı Mezar Oluncaya Kadar !
                   Türk Yaratılmak Tanrı'nın Lütfudur

    Divân’ın manyak ve mankafaları tedavi etmek gibi bir görevi yok ama öyle sanıyorum ki, aşağıdaki satırlar, en büyük talihsizliklerinin Türk olarak yaratılmak veya Türkiye’de yaratılmak olduğuna inandırıldıkları için sürekli depresyon geçirenlere ilâç gibi gelecektir:

  “- Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve göklerin bütün dairelerini onların ülkeleri üzerinde döndürdüğünü gördüm.

      Tanrı onlara Türk adını verdi, onları yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan İmparatorları Türk ırkından çıktı.
Dünya milletlerinin yuları Türkler’in eline verildi. Türkler, Tanrı tarafından bütün kavimlere üstün kılındı.
Hak’tan ayrılmayan Türkler, Tanrı tarafından hak üzere kuvvetlendirildi. Türkler’le beraber olan kavimler bile aziz oldu. Bu kavimler, Türkler tarafından bütün isteklerine eriştirildi.


    Türkler, himayelerine aldıkları milletleri kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türkler’e herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletebilmek, her türlü isteğe erişebilmek için de Türkçe öğrenmek gerekir!”

     Kaşgarlı Mahmut Hazretleri’nin gençlerin çerçeveleyip, derneklerinin duvarlarına asacaklarından emin olduğum bu tespitlerini “efendim adamlar Türkçe bilmiyor” bahanesiyle kürtçe eğitime izin veren İhvan-ı Tayyip’e herhangi bir mesaj vermek için nakletmiyorum.

     Çünkü onların millî mesajları alması ruhen ve ırken mümkün değildir!

         Ama lütfen hep birlikte tekrar edelim, Türkler’e meramlarını anlatmak isteyenlerin ne yapması gerekirmiş?

     - Türkçe öğrenmeleri gerekirmiş! Zamanımızdan tam 931 yıl önceye ait olan ve doğruluğu defalarca test edilen bu kesinleşmiş hükümleri neden nakletmek ihtiyacını duydum biliyor musunuz?

     Türk’ten, Türk dil ve kültüründen ve Türk medeniyetinden asla ve kat’iyyen bahsetmeden “küreselleşen dünyamızda” palavrasını sıkarak ortalıkta dolaşan gazeteci, siyasetçi, bilimadamı vesaire gibi bilumum Yumuşak G’lere, küreselleşme konusunda bir nota göndermek istiyorum da ondan:

      Tanrı, dünya milletlerinin yularını bizim elimize verdiğine göre; dünya huzurunun küreselleşme ile sağlanacağına inananlar bizim bayrağımızın altında toplanmalıdır!

      Yeryüzünü teşrif edeceği bir hadis-i şerifle müjdelenen Fatih Sultan Mehmet, “Dünyada bir tek din, bir tek devlet olmalı ve İstanbulda cihanın pâyitahtı olmalıdır” demek suretiyle küreselleşmenin temel ve vazgeçilmez ilkelerine işaret buyurmuştur.


       Büyük ecdadım Fatih Sultan Mehmet’ten yüzyıllarca önce, büyük ecdadım Sultan Sencer de “Dünyanın bütün hükümdarları bizim memurlarımızdır” demek suretiyle küreselleşmenin gerçekleştiğini ifade etmişlerdir ki, bizim dünya devletini kurduğumuz asırlar, insanlık için saadet asırlarıdır.

        Öyleyse hiç kimse bugünkü hâl-i pür melâlimize bakıp, sakın umuda kapılmasın!
 
        Ne demişti Namık Kemal:

        “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır!” Büyük ecdadım Kaşgarlı Mahmut Hazretleri’nin küreselleşmeyle ilgili temel ilkelerini Divân’a taşıyışımızın ikinci sebebi bir çadır bocusunun (*) pantolonumun paçalarına dalaşmış olmasıdır.
Divân, “milliyetçiliğin AIDS’ten daha tehlikeli bir belâ olduğunu yazan” Herkül Millas’a cevap verince, Hocefendi’nin gazetesinde istihdam edilen bir yaratık aniden paçalarıma dalıverdi.

        Türkiye’den tüydükten sonra “Şerefsizlerin vatanından kaçtım” diyen PKK’lı şarkıcıyla röportaj yaparak onu onurlandırmaya çalışan ve Etyen Mahçupyan ermenisiyle Herkül Millas rumunun yedeğine verildiği anlaşılan bu yaratık; herhâlde Millas’a verdiğim cevaba içerlemiş olacak ki, “Türk olmak Tanrı’nın lütfu mudur?” diye soruyor.
Efendim zâten biz 40 yıldan beri bunu ilân ediyoruz. Öyle yeni bir suçlama konusu bulmuş gibi ortalığı velveleye vermenin anlamı yok ki.

          Türk olmak, Cenab-ı Hakk’ın bir lütfu olduğu gibi şahsen benim için de yegâne iftihar kaynağıdır. Anlaşıldı mı?


          (*) Biz “çadır bocusu” diyoruz, İstanbul’da fino diyorlar.

            Necdet Sevinç (20.08.2003, Yeniçağ)
GAYRI RAHATTA BULDUM CANIMA "İLK HARAMI "!