Gönderen Konu: TÜRK DÜNYASI NASIL BİRLEŞİR?  (Okunma sayısı 6528 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı çepnibeğ

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1
TÜRK DÜNYASI NASIL BİRLEŞİR?
« : 19 Eylül 2011 »
Yaradışındaki tek fevkaladeliğin TÜRK olarak doğmak olduğunu ifade eden, Ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK;bizlere ulaşmamız gereken bir ülkü bırakmıştır..Bu ülkü;,hem çetin yollar aşılarak,hem de bu uğurda ‘’Varlığımızı Türk varlığına armağan ederek’’elde edebileceğimiz bir ülküdür.Bu ülkü,Atatürk’ün şu sözleriyle Türk milletinin dimağına işlenmiştir:
 
‘‘Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile
 
gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. TÜRK Birliği'ne inanıyorum. Onu
 
görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını TÜRK Birliği ile açacak. Dünya sükûnunu bu
 
fasıllar içinde bulacaktır. Türkülüğün varlığı bu köhne áleme yeni ufuklar açacak. Güneş ne
 
demek, ufuk ne demek o zaman görülecek. Hayatta yegane varlığım ve servetim TÜRK
 
olarak doğmamdır’’
 
                        Yüce Atatürk;’’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.’’özdeyişinden hareketle bizlere,Türk milletinin ebediyete kadar huzur,refah ve mutluluğunu sağlayacak yegane ÜLKÜnün TÜRK BİRLİĞİ olduğunu ve bu uğura mücadele etmemiz gerektiğini hedef koymuştur..Bu yüce ÜLKÜ yolunda da bizlere daha cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak çalışmamız gerektiğini belirtmiş ve zamanı geldiğinde de sonuçlandırılmasını söylemiştir..Öyle ki;SSCB işgali altındaki Türk yurtları ve soydaşlarımız için;
 
            ‘’Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır.Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde  bütünleşmeliyiz. Onların (soydaş Türk kardeşlerimizin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz.Bizim onlara yaklaşmamız gerekli’
 
 
 
düşüncesi ile birlikte o günlerden başlayarak Yüce ÜLKÜmüz için bir alt yapı oluşturulmasını sağlamıştır..
 
‘’O gün’’,1991’de -SSCB’nin dağılması ve tarih sahnesinden silinmesiyle- gelmiştir..Peki,Gaspıralı İsmail’in DİLDE,FİKİRDE,İŞDE BİRLİK sloganı ile yola çıkan Türkiye,bu yüce ÜLKÜyü NASIL GERÇEKLEŞTİRECEKTİR.Tartışılması,analiz edilmesi ve sonuçlandırılması gereken en önemli sorun budur.TÜRK DÜNYASI NASIL BİRLEŞİR ?
 
 
 
Analize başlayalım.Yaklaşık olarak toplam 120 milyonluk nüfusu ile Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri,hem çok büyük ve çok bereketli bir coğrafyaya sahip olmanın, hem de aynı kültüre ve aynı dine mensup olmanın getirdiği avantajları çok iyi bir şekilde kullanmalıdır. Bugün Türkiye,Türk Cumhuriyetlerinin toplamda sahip oldukları yaklaşık 30 milyar dolarlık ticaret hacminde sadece 1 milyar doların biraz üzerinde bir paya sahiptir. %3,4 oranında olan bu ticaret hacmi ise son derece düşüktür. Türkiye, bu bölgelere özellikle bağımsızlıklarından sonra ilgisini ve desteğini olabildiğince artırmıştır. Ancak hedeflenen yapıya ulaşılması için çok daha yoğun bir şekilde bu konu üzerine eğilmemiz gerektiği açıktır.
 
 
 
Bugün bağımsız Türk Cumhuriyetlerini kapsayan ve Türkiye'nin önderliğinde
 
oluşturulabilecek ekonomik,askeri ve kültürel bir işbirliği, hem söz konusu ülkelere hem de
 
ülkemize pek çok açıdan önemli avantajlar sağlayabilir. Bölge ülkelerine göre askeri ve
 
teknolojik açıdan oldukça güçlü olan Türkiye Cumhuriyeti'nin liderliğini yaptığı böyle bir
 
girişim, kısa sürede dünyanın siyasi ve ekonomik çevrelerinde hak ettiği yeri alacaktır.(Türk Cumhuriyetler Birliği )
 
Dünyada pazar rekabetinin çok büyük bir artış gösterdiği günümüzde, doğal kaynaklarıngiderek tükenmesine karşın, Türk Cumhuriyetleri hiç girilmemiş pazarlara, tarımsalzenginliklere, petrol, doğalgaz ve hammadde kaynaklarına sahip bulunmaktadır.
 
Ekonomilerin gelişmesi üretimle mümkün olduğu için, bu cumhuriyetlerle Türkiye arasında
 
yoğun yatırım işbirliği olmalı, Türkiye tercihini öncelikle bu coğrafyalardan yana kullanmalıdır.
 
            Türkiye bu bölgelere halen devam eden teknoloji ve eğitim alanındaki desteğini daha
 
da arttırmalıdır. Bu şekilde üretim verimi süratli bir şekilde artacaktır. Bugün halen uygulanan
 
yatırımı özendirme uygulamalarının benzeri Türk Cumhuriyetleri için de düşünülmelidir. Bir
 
başka deyişle Türk Cumhuriyetlerine öncelik verilerek, yatırımlarda bu bölgeler tercih
 
edilmeli, sermaye akışı bu coğrafyanın dışına olabildiğince çıkmamalıdır. Çünkü ortak sorun
 
olan dış borç yükü, ancak üretimin artırılması ile hafifleyebilir.Dış politika açısından Türkiye, Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerine azami özen göstermelidir. Ancak Türkiye'nin ticari ve siyasi konularda ağırlıklı olarak Orta Asya'ya yönelmesi; Avrupa, Amerika veya Ortadoğu ile ilişkilerini ihmal etmesi gibi bir durum ortaya çıkarmamalıdır. Orta Asya'ya yönelik bir strateji belirlenirken, diğer ülkelerle olan ilişkileri de bir bütün olarak değerlendirmek gerektiği açıktır. Rusya,İran ve Çin gibi Turan coğrafyasındaki ekonomik ve askeri güç odaklarıyla ilişkiler’’Denge Siyaseti’prensibi çerçevesinde olmalıdır.Bu şekilde tüm dünya ülkelerini de dikkate alan bir strateji geliştirilirse, bu, Orta Asya'ya yönelik politikanın başarılı olmasına büyük katkıda bulunacaktır. Ancak bunun için Türkiye'nin Orta Asya'da inisiyatifi ele alması gerekmektedir.

 
 
Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında tesis edilecek işbirliği ve bütünleşme politikalarının da ilk adımı, bu ülkeler arasında "Türklük ve Müslümanlık" bilincinin geliştirilmesidir.Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Türkiye'nin, Ortadoğu'dan Doğu Türkistan'a kadar uzanan bölgede bu yönde yapacağı başarılı girişimler yıllarca "Adil Türk İdaresi" altında yaşamış Ortadoğu Müslümanlarını da olumlu yönde etkileyecektir.Milli ve dini kimliklerin giderek daha da önem kazanacağı ve medeniyetler arasında çatışmalara sahne olacağı düşünülen bir çağda sağlanacak Türk  Birliği, böyle bir çatışmanın zeminini de ortadan kaldıracaktır.
 
 
 
Türklüğün vicdanı bir
 Dini bir, vatanı bir
 Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir
 
 
 
Turan coğrafyasında;hem ekonomik ilişkilerin, hem de diğer her türlü sosyal yakınlaşmanın sağlanabilmesi için, bu ülke insanlarıyla sahip olduğumuz dil, din ve kültür açısından ortak yanlarımız sıkça gündeme getirilmelidir.“Dilde Birlik” bugün için çok yeni bir siyasi hedef olmakla beraber Türkler arasında daha önceki dönemlerde gerçekleşmiştir. Bunu, 8. yüzyılın ilk yarısında Göktürk alfabesiyle yazılan Orhun kitabelerinden anlamaktayız. Çünkü, bu kitabeler en az bin yıllık bir geçmişi olan bir alfabeyle yazılmış ortak bir yazı dilini sergilemektedir. Türkçe yazı dilinin ana gramer yapısını ihtiva eden bu kitabeler, 12-13. yüzyıla kadar, Doğu Avrupa ve Balkanlardan, hatta Macaristan'dan Güney Sibirya'ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan bir sahada oturan Türkler tarafından hem de çok farklı lehçe ve şivelerle konuşmalarına rağmen, okuyabilmekteydi. Keza 10. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan Arap harfleri de 20. yüzyıla kadar, Türk dünyasının ortak alfabesini oluşturdu..Peki ya şimdi ?
 
            Sovyetler Birliği’nin dağılması ile beraber Türk Cumhuriyetleri ve Turan coğrafayasındaki diğer özerk ve muhtar cumhuriyetler hızlı bir şekilde  latin
 
alfabesine geçerek bazı süreli yayınlarını yeni alfabeyle basmaya başlamışlardır. Hedef,
 
Tek Türkçe'yi dünyadaki bütün Türklerce anlaşılır, okunur ve yazılabilir haline getirmek olan
 
Türk Dil Birliği Ülküsü, böylelikle Türk dil ve kültürünün bütün alt şubelerini de birleştirecektir. Latin alfabesinin bütün Türk ellerinde kabulüyönündeki bu tercihler, lider Türkiye’nin bu konudaki büyük bir birikim ve tecrübe sahibi olması yanında dünyadaki ilim ve tekniğin gelişmesinin Latin alfabesi doğrultusunda olduğu gerçeği karşısında akıllıca ve isabetli bir karar olmuştur.Bu konuda, Türk dili ve kültürünü diğer Türk topluluklarına göre daha iyi korumuş ve hayata geçirmiş olan ve hemen her yönden Dünya Türklüğü’nün öncülüğünü yapan Türkiye’nin etrafında birleşip bütünleşmektedirler.
 
 
 
Turanın bir ili var
 Ve yanlız bir dili var
 Baska bir dili var.diyenin
 Baska bir emeli var
 
Sonuç olarak, dil ve alfabe farklılığı da Türk Birliği'nde önemli bir engeldir ve Türk
 
Devletleri'nin anlaşmasında büyük fakat çözümü kolay bir problemdir.Dil Birliği, Büyük Türk Milleti olarak yaşamamız için gerekli şartlardan biri ve hatta ilkidir. Alfabe birliği ise bunun gerçekleşmesi yolunda ilk adımdır. Bu sebeple  Türkiye’nin ve Türk topluluklarının mutlaka bu konudaki ilmi programları takip etmeleri gereklidir. Alfabe meselesi, siyasi çekişmelere alet edilemeyecek kadar önemlidir.Atatürk’ün deyişi ile:’’Türk demek,Türkçe demektir.’’Dil bir köprüdür’’
 
            Bir diğer analiz konusu ise Turan coğrafyasındaki,Türk cumhuriyetleri ve akraba topluluklardaki’’BİZİM GİBİ DÜŞÜNEN’’Türk Birliğini savunan oluşumlarla ( siyasi parti,dernek,vakıf vb..)  iletişim ve ortak çalışma görevidir.Siyasal alanda Türk milliyetçilerinin etkili olduğu Azerbaycan ve Türkmenistan gibi ülkelerdeki TÜRKÇÜ,TURANCI teşkilatlara güven ve cesaret verilmeli,maddi yönden yardımlar yapılmalı ve özellikle basın-yayın araçları kullanılarak güçlenmelerine destek verilmelidir. Türkçülerin kültür teşkilatları biçiminde örgütlendiği bağımsız veya özerk cumhuriyetlerde ise Türkiye'deki dernek ve vakıflarımız ihtiyaç duyulan altyapı çalışmalarına katkı sağlayarak sürekli-bol ve tatmin edici düzeyde konferans,gezi ve etkinlik tertiplemelidir.Örneğin gerek diaspora Ermenilerinin,gerekse siyonist  Yahudi oluşumlarının tüm dünyadaki kandaşlarıyla irtibatlı olması onları güçlü kılmaktadır.
 
            Türk dünyası ile birleşmemizi önleyen bir diğer sorun da KARA BAĞLANTIMIZIN OLMAMASIdır. Kara ülkesi olan Türk Cumhuriyetleri’nin hiçbirisinin açık denizlerle irtibatı bulunmamaktadır. Özellikle enerji nakil hatları başkalarının topraklarından geçmek zorundadır. Açık denizlere ulaştıracak ortaklar olmadığı takdirde ambargo krizleri yaşamaları mümkündür.Türkiye açısından bakacak olursak;Turanın bağrında bir hançer olan Ermenistan,Azerbaycan’ın toprağı olan Dağlık Karabağ’ı işgaliyle Türkiye’nin Turan coğrafyası ile irtibatını tamamen koparmış bulunmaktadır..Dolayısı ile  Azerbaycan’a Dağlık Karabağ sorununun çözümünde siyasi ve askeri tam destek verilmelidir.Ermenistan’a,Türk’ün yurdunun Türk’e ait olduğu ve olmaya devam edeceği hatırlatılmalıdır.
 
            Turan Ülkümüzü’’hançerlemek isteyecek’’ülkeler ise başta Rusya,Iran,Çin olmak üzere ABD,AB ülkeleri ve Orta Asya Türk devletleri  ile ekonomik işbirliğindeki diğer devletlerdir.Az önce bahsedildiği gibi ‘’Savaş çığırtkanlığı yapmadan’’bu ülkelerle denge siyaseti pirensibi ile ilişkiler sürdürülmelidir.
 
                        Sonuç olarak 2000’li yılına girdiğimiz bu dönemde Türk Dünyasının eline yeni bir fırsat geçmiştir.Büyük Türkiye’nin kurucusu,Yüce Atatürk’ün de dediği gibi Sovyetlerin çöküşüyle ortaya çıkan bir dönemdir.Bu fırsattan istifade etmemiz ve Türk Birliği projesini hayata geçirmek gerekmektedir. Ne yazık ki, buna öncülük etmesi gereken Türkiye devleti de bu yolda üstüne düşeni gereğince yapamamıştır. Bu yüzyıl artık savaşların ve savaş bloklarının değil ittifak ve birlik görüşlerinin ortaya atıldığı bir dönem olmaktadır. Buna örneğin Avrupa Birliğidir. Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetleri de AB gibi bir Türk Birliğini yapabilme kapasitesine sahipler. Bu işte esas görev Türkiye’ye düşmektedir. Çünkü diğer devletler henüz yeni kendi bağımsızlıklarını kazandılar. Türkiye ise 85 yıldır bağımsız bir devlet olmanın kendisine verdiği tecrübeyle bu Türk devletlerine ağabeylik yapabilirdi. Halen geç kalınmış değildir ve gereken neyse tez bir zamanda yapılabilir.Bu makalede; sadece
 
böylesine bir projenin Türk Dünyası ve Türkiye için çok faydalı bir proje olabileceği üzerinde
 
durulmaktadır. Yeni bloklaşmalar karşısında Türkiye hangi yöne gideceğini bugün iyi
 
kestirmeli ve diğer Türk devletlerine de örnek olmalıdır. AB’nin peşinden senelerce koşması
 
Türkiye’yi ve Türkiye’nin büyüklüğünü gölgelemektedir. Türkiye ne istediğine iyi karar
 
vermeli ve dış politikasına statükoculuk yerine revizyonistlik getirmeli ve yeni dünya
 
düzeninin getirdiği yeniliklerine uygun bir hale getirmelidir.Türk Dünyası’nın geleceği hakkında bazı düşünceler ve dilekler vardır. Kuşkusuz bu düşünce ve dileklerin başında, barış, birlik ve beraberlik gelir. Bunun yanında, gelecekte Türk Dünyası için söylenebilecek gelişmeler şunlar olmalıdır, diyebiliriz.
 
 
 
*“Türk Dünyası Dil Kurumu” kurulmalı ve ortak bir dil sözlüğü ortaya çıkarılmalıdır.
 
*   Türk dünyası,komünizm dönemi pisliklerinden arındırılmalıdır. Kültür yozlaşmasının önüne geçilmelidir. Bunun için de, Türkiye ile Türk cumhuriyetleri, kendi arasında ortak kültür antlaşmaları imzalamalı ve kültür alış-verişini sağlamalıdır.
 
* Türk Dünyası’nın ekonomik sömürülmesne karşı, tüm Türk Dünyası’nın halkları elbirliği yapmalıdır. Bu nedenle; en kısa sürede “Türk Dünyası Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı” kurulmalıdır.
 
* “Türk Dünyası Bilim ve Teknik Kurultayı” oluşturulmalıdır.Bu sayede İbni Sina,Farabi,Ali Kuşçu gibi nice bilim insanı yetiştirmiş olan Yüce Türk milleti ,bilimde dışa bağımlılığı önleyecektir.
 
*Türk Dünyası Savunma Paktı kurulmalıdır.Bilindiği üzere,tarih boyunca savaşların neticelerini müttefiklikler ve paktlar belirlemiştir.Mete Han’ın Yüce Türk ordusu,5 milyonluk asker sayısı ile önemli bir askeri güç olarak,dünyanın dengelerini çok rahat belirleyebilecektir.( Turan Ordusu )
 
*Özellikle gerek soğuk savaş dönemi gerekse sonrası Orta Asya Türk cumhutiyetlerine yerleşen Rusya ve ABD’nin askeri üsleri kapatılmalı ve bunun içinde lobi faaliyetleri yürütülmelidir.
 
* Türkiye'de yüksek öğrenim gören gençlerin birer Türk Birlikçisi olarak yetişmeleri için gençlik teşkilatlarının faaliyetlerini artırmaları. Her yıl düzenlenen Türk Dünyası Kurultayları'nın yanı sıra Türk Yurtlarındaki siyasi kesimlerle irtibatın arttırılması. Türk yurtlarında Türkiye’yi temsil eden eğitim kurumları şu yada bu kesimin, zümrenin elinden alınarak Türk Devletinin kontrolüne alınması gerekmektedir.
 
Sonuç olarak,tarih boyunca iki kez gerçekleşen Türk Birliği,Ulu önderimiz Atatürk’ün bizlere  mirası,biz gençlerin Yüce ÜLKÜSÜdür.Bu ÜLKÜ uğruna mücadele etmek her Türk gencinin görevidir.Bu ÜLKÜyü gerçekleştirmek için destek alacağımız tek şeyi ,Atatürk’ümüz Türk Gençliğine hitabesinde ifade etmektedir‘’Ey Türk gençliği Muhtaç olduğun kudret,damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.Bu uğurda’’Varlığımızın Türk varlığına armağan olması’’ temennisi ile.Ne mutlu Türk’üm diyene.
 
              Tanrı Türk’ü Korusun !     

 
 
 
 
 
 
 
 
                                                              Ümit ÖZTÜRK

                                                          [email protected]
 
 
 
KAYNAKÇA:
 
1)      21.asırda Türk birliği projesi – Elnur Mikayilov

      2)   Baydur, Mithat; Küresel Dünyada Milliyetçilik, İrfan Yayımcılık, İngilizceden Tercüme: Pektut, Ragibe, 1. Baskı, İstanbul, 2001, s. 37
 
3)   http://www.turan.tc/orkun/turkbirligi.htm ; 9 Mayıs, 2005
 
4)  Oğuz Karahan :Yeni Türk Dünyası  Düzeni
 
5)  http://www.turan.tc ; 21 Nisan, 2005

Çevrimdışı Okuk_Turuk

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 13
Ynt: TÜRK DÜNYASI NASIL BİRLEŞİR?
« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2011 »
Çepnibeğ andam önce yazın için teşekkürler;

Konu Türk Birliğinin kurulması bunu iyi anladım ama aralardaki bazı yazılar dikkatimi çekti. Bazı yerlerine katılmakla beraber önce katılmadığım yerleri söyleyim.

İnanç konusu. Yanlış anlamayın isteyen istediğine inansın yargılamak bana düşmez benim için önemi olan ırktır inancımda bana kalsın. Turan veya Türk Birliği kelimeleri kullanıldığı zaman inanç 2. planda aklıma geliyor. Demişsinizki; Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında tesis edilecek işbirliği ve bütünleşme politikalarının da ilk adımı, bu ülkeler arasında  "Türklük ve Müslümanlık" bilincinin geliştirilmesidir. Müslüman olmayan Türkler yok mu? Tabiki var. Ozaman Turan veya Türk Birliği kelimelerine ters değilmi. Biraz sentezci bir yaklaşım gibi. Ben yanlış anladıysam özürdilerim. Ziya Gökalp'in şiirlerinden alıntı yapılmış ne kadar güzel anlatıyor dilin önemini, din, vatan bir olmasada lisanı bir olması gerektiğini. (İbni Sina da fars kökenli sanırım)

Türklüğün vicdanı bir
Dini bir, vatanı bir
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisanı bir

Zaten dil konusunda size katılıyorum. Aslında diğer konuların birçoğuna katılıyorum ama bu sefer aklıma şu takılıyor. Arkadaş tamam biz bunu yapalım bunlar hep su üstünde kalan konular. Bizim şuanki hükümet bunu yapar mı ? Gerçi bu da ayrı bir konu. Hadi diyelim yaptı. Şunu diye bilecekmiyiz "Türk Milletleri, Türk Halkarı birliğimizi kuruyoruz". Sonuçta bir söz bu. Sonra ne olacak. "Diğer ülkelerden bizene, onlara ne oluyor da karışıyorlar" kendi içimizde diyebiliriz ama durum öyle değil. Abilerimiz olan ülkelerden (!) izin almadan yapabilecekmiyiz. İzin almayı veya kendi istediğimizi keyfimize göre yapabilecekmiyiz sadece bizle değil diğer devletler ne yapıcak onlar abilerinden izin alıp bizle anlaşma yapıcakmı. Gerçi bu sorulara gelene kadar hükümet yaparmı sorusuna yani en başa dönmemiz gerekicek sanırım. Aramamız gereken cevaplar bunlar.

Esenlikler....

TTK..
ULU TANRI !. GÜZEL TANRI !. GÖK TANRI !.
Sen Türk'ü Türk yurtlarını koru! Düşman şerrinden sakla! TÜRK'ü yiğitlikte daim et! TÜRK'ü erlik davasıyla yaşat! TÜRK'ü gerçekçi yap! TÜRK'ün gönlüne herşeyden önce hatta kursağına ekmek koymadan evvel TÜRK'lük sevgisini koy! TÜRK'ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsın! Törelerini canları gibi saklat !