Yunan ordusundaki KürtlerAma Kürtler bununla da yetinmemektedir. İngiliz Gizli Belgeleri’nin verdiği bilgiye göre Kürtler aynı zamanda Yunanlılarla da temas halindedir.
Amasya’da Yunan temsilcisi ile görüşen Kürtler, Yunanlılara Türk ordusunda ele geçirilen Kürt esirlere iyi davranılmasını ve bu esirlerin Türk ordusuna karşı kullanılmasını önerir. Teklif kabul edilir ve esir Kürtler Yunan ordusunun hizmetine girerler.
Kürt-Yunan işbirliğinin en büyük sonucu ise Koçgiri İsyanı’dır. Yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce Kürtler isyan eder. Yunan ordusu Bursa’ya doğru ilerlerken Kürtler Sivas’a doğru yürümeye başlar.
Amerikan Askeri Ateşesi durumu şöyle rapor eder:
“… Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Batıdaki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler, ellerindeki yarım düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorununa son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. Gene de Kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.”
Koçgiri İsyanı’nın başlangıç tarihi sadece Yunan ilerleyişine değil aynı zamanda Londra ve San Remo Konferansları’na da denk gelir. Ankara Hükümeti böylece sıkıştırılmaktadır.
Osmanlı-Rus Harbi’nde
Osmanlı’yı arkadan vuran KürtlerOsmanlı’da Kürt meselesinin ortaya çıkışı bir Doğu Cephesi sorunu olarak başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren yükselişe geçen Rus emperyalizmi, 1800’lerin başından itibaren Osmanlı’yı hem Doğu cephesinde Kafkaslar’dan, hem de Batı cephesinde Balkanlar’dan sıkıştırmaya başlar.
Batı cephesinde Slav kökenli Bulgarları ve Ortodoks Yunanları kışkırtan Ruslar Doğu’da ise Ermeni ve Kürtlere el atar. 1800’lerden hemen sonra ilk Kürdoloji çalışmaları yine Ruslar tarafından başlatılır. Kürtçülerin bugün bile en temel başvuru kaynakları olan kitaplar da bu dönemde Ruslar tarafından yazılır.
Rusların bu çabaları karşısında Osmanlı’da da uyanma başlar. Rus destekli Kürt aşiretleri ile Osmanlı arasında çatışmalar başlar. 1830-1855 tarihleri arasında 8 Kürt isyanı gerçekleşir.
Fakat asıl büyük Kürtçü hareket tam da 1877 yılında gerçekleşir. Bu tarih 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin tarihidir. Hem Balkanlar’da hem de Kafkaslar’da Ruslarla savaşan Osmanlı’ya karşı bir cephe de Kürt aşiretleri açar. Bedirhanlar ve Şeyh Ubeydullah isyanları tam dört yıl sürer.
Rus General Korganof, Erzurum’a saldırıya geçmeden önce Zeylani ve Sepki aşireti reisleriyle buluşur ve yüklü miktarda ödeme yapar. Sonuç olumludur, Kürtler Rusya’ya karşı Osmanlı’yı desteklemezler.
Kürt isyanlarının genel karakteri burada şekillenir: Türk devleti ne zaman ki bir düşmanla savaşsa mutlaka bir Kürt isyanı başlar.
Rusların Kürtlere desteği sonrasında da devam eder. Ama 93 Harbi’nden sonra hem Ermeni hem de Kürt meselesi bir arada ortaya çıkacaktır. Doğu illerimiz Rus işgaline girdiğinde hem Ermenilerin hem de Kürtlerin isyanları aralıksız devam edecektir.
Hamidiye Alayları neydi?Bu dönemde 1890 tarihinde Hamidiye Alayları kurulur. Alayların hedefi Türk halkına yönelik Ermeni katliamlarını önlemektir. Abdülhamit tarafından kurulan bu birlikler için şimdi kimi yazarlar çarpıtmalara girişmektedir.
Bu alaylarda Kürt aşiretleri yer almıştır elbette ama bu aşiretler Osmanlı silahlarını ele geçirip daha sonra Ermenilerden boşaltılan arazilere el koymaya başlamıştır. Kürtlerin bu alaylara giriş sebebi Türklere destek olmak değil Ermeni topraklarını ele geçirmektir yani.
Zaten bu alaylar daha sonra lağvedilecektir. Fakat Hamidiye Alayları’nın lağvedilmesinden sonra da silahları bırakmayacak ve Osmanlı’ya karşı savaşacaklardır.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte Kürtler de Doğu bölgelerinde Ruslarla birlikte hareket edecektir. O dönem bölgede etkili olan Rus Elçiliği Kürtleri ele geçirmiştir. Nitekim hemen 1914 yılında Kürt isyanları başlar. Rus Orduları Doğu Anadolu’yu işgal ederken Kürtler de bağımsızlık hayaliyle Ruslara yardım ederler.
Ünlü Sykes-Picot Antlaşması’na göre Doğu’da Ermenistan ve Kürdistan kurulacak ve Rusya’ya bağlanacaktır. Kürtlerin Çanakkale’de savaşmamalarının nedeni de budur. 1916 yılında Antlaşmaya dökülen plan, Rusların 1830’dan beri uyguladığı plandır zaten.
Fakat Birinci Dünya Savaşı tüm dengeleri alt üst eder. Kürtler de bu dönemde hem Ruslarla hem İngilizlerle hem Fransızlarla hem de Amerikalılarla işbirliği yapar. Kürtlerin bağımsızlığına Sevr Antlaşması ile karar verilir.
Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na giden dönemde Kürtler hep Türkiye’yi işgal eden kuvvetlerle birlikte hareket eder.
Bu durum, yani Kürtlerin Birinci Dünya Savaşı’nda Türklerle birlikte savaşmaması o dönemin raporlarında açıkça geçmektedir. Rus Gordlevski aynen şu satırları yazar:
“
Türkler vatan savunmasına katılmadıkları için Kürtlere çok kızmaya başladılar.”
Fakat Rusya’da Bolşevik İhtilali gerçekleşince işler değişir. Çünkü Lenin Kürtleri değil Mustafa Kemal’i destekler. Sykes-Picot Antlaşması’nı fesheder. Bunun üzerine Türk-Sovyet Antlaşması gelir ve Kürtler yalnız kalır.
Bu tarihten itibaren Kürtlerin esas hamisi Ruslar değil İngilizler olacaktır. Türkiye’deki komünistler ve Sovyetler de Kürt isyanlarını değil Mustafa Kemal’i destekleyecektir.
Kürtler Sarıkamış’ta var mıydı?Tüm bu anlatılanlardan sonra Kürtlerin neden Çanakkale Savaşı’na katılmadığını anlamak kolaylaşır. Daha 1830’lu yıllarda başlayan Kürt ihaneti çoktan kökleşmişti, Birinci Dünya Savaşı sırasında da Kürtler Türkiye için değil Ruslar için savaşıyordu.
Böyle olduğu için de Çanakkale Savaşı sırasında Kürtlerin şehit listesinde olmamasına şaşırmamak gerekir: Çanakkale uzak olduğu için değil Türklere uzak oldukları için katılmadılar savaşa.
Kimileri bu gerçeği daha fazla gizleyemeyeceklerini biliyor. O nedenle de Kürtlerin diğer cephelerde, Sarıkamış’ta çarpıştığını söylüyorlar.
Elbette bu da büyük bir yalan. Genelkurmay arşivlerinde Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı şehitlerinin listesi, askerlik şubesi kayıtlarına göre tutulmuştur. Dolayısıyla Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı rakamları gerçektir, kimse bunlara itiraz edemez.
Ama Kürtlerin Sarıkamış’ta savaştığını iddia edenler varsa, buyursunlar rakamları açıklasınlar. Yani bizim yaptığımızı yapsınlar, belgeye karşı belgeyle ortaya çıksınlar.
Ama Sarıkamış’ta Kürtlerin Ruslara karşı savaşma ihtimali bile yoktur ortada çünkü Kürt aşiretlerini o dönemde zaten Rus Elçiliği kontrol ediyor ve yönlendiriyordu.
Hain bir Kürt aşiret reisi Mutkili Hacı MusaKurtuluş Savaşımızın başlangıcı 19 Mayıs 1919’dur. 24 Ağustos 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı idare etmek üzereHeyet-i Temsiliye oluşturulmuştur. 9 kişilik kurulda bir de Kürt vardır. Mutki Aşireti reisi Hacı Musa Bey.
Ancak bu Kürt ağası içeri sokulan bir haindir.
Nitekim Hacı Musa Bey, 1923 yılı Mayıs ayında Erzurum’da kurulan Kürt Azadi Cemiyeti’nin de lideridir. Azadi Cemiyeti’nin üyelerinden biri de Şeyh Sait’tir. Azadi Cemiyeti İngilizlerle, Fransızlarla ve Sovyetler Birliği ile temas kurarak Bağımsız Kürdistan için destek aramıştır.
Daha sonra bu örgüt İngiliz desteği ile başlayan Nasturi Ayaklanması’na katılır. Nasturi Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra ise İran’a kaçarlar.
Daha sonra Mustafa Kemal bu hain Kürt aşiret reisi hakkında Nutuk’ta açıklama yapacaktır.
İlk Meclisteki hain Kürt milletvekilleri
Ankara’da Millet Meclisi’nin kuruluşu 23 Nisan 1920’dir. Bu tarihten itibaren TBMM Ordusu da kurulmuş ve Kurtuluş Savaşı’nı vermiştir.
O dönemki mecliste de bugünkü Mecliste olduğu gibi bölücü Kürt milletvekilleri vardır. İşte bu Kürt milletvekilleri Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’na yardım etmemiş, tam tersine bu Kurtuluş Savaşı’na karşı bir ayaklanma örgütlemişlerdir.
Bitlisli Kürt milletvekili Yusuf Ziya Bey de Azadi örgütünün içindedir. Yusuf Ziya Bey aynı zamanda İngiliz ajanıdır. Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Ziya Bey’den kuşkulanmakta ve onu takip ettirmektedir. Gerçekten de Mustafa Kemal’in kuşkuları gerçek olur ve Yusuf Ziya Bey Nasturi İsyanı’na katılır.
İşin daha da vahimi Yusuf Ziya Bey’in askeriye içinde de adamları vardır. Nasturi İsyanı’nı bastırmakla görevli birlikten, Fırka komutanı İhsan Nuri, Vanlı Rasim, Tevfik Cemal ve Teğmen Ali Rıza da Kürt örgütünün üyesidir ve isyan sırasında 270 askerle birlikte karşı tarafa geçerler!
Görüldüğü gibi Kurtuluş Savaşımıza katılan ve Türklerle savaşan Kürtlerle değil, Kurtuluş Savaşı’nın içine sızan, ancak kendi Kürt örgütlenmesini devam ettiren, İngiliz, Fransız işgalcilerle işbirliği yapan ve en sonunda da Türk askerine karşı cephe açan Kürtleri görüyoruz.
Bu örgütün İngiliz desteğini sağlamak için Nasturi isyanından üç yıl önce 1920 yılında yine Hakkari’de başka bir isyan çıkarttığını da kaydedelim.
Mustafa Kemal’e idam kararını da bir Kürt verdiPeki Kürtlerin Kurtuluş Savaşımız sırasındaki tek ihanetleri bu mudur?
Aslında Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren Mustafa Kemal’in karşısındadır Kürtler. Mustafa Kemal’in idam emrini veren Kürt Mustafa Paşa’dır!.
Aynı Kürt Mustafa Paşa’nın eniştesi ise Kürt İzzet Bey’dir ve İstanbul Hükümeti’nin İçişleri Bakanıdır. Kürt İzzet Bey de İngiliz ajanıdır. Kürt İzzet Bey’in bir de yeğeni vardır Şerif Paşa, o da Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Paris temsilcisidir.
İstanbul Hükümeti’nin ve İngilizler’in Mustafa Kemal hareketini engellemek için kullanmayı düşündükleri kütle ise Kürtlerdir. Damat Ferit, Kürdistan Teali Cemiyeti ile görüşerek onlara özerklik karşılığında Mustafa Kemal’e karşı savaşmayı teklif eder. Damat Ferit Yüksek Komiser De Robeck ile görüşerek Sevr koşulları gereğince 15 bin kişilik bir Kürt ordusu kurulmasını ve Kürtleri Mustafa Kemal’e saldırtmayı teklif eder.
Bu yönde en önemli girişim Ali Galip olayıdır. İngiliz ajanı Binbaşı Noel, Ali Galip ve Kürdistan Teali Cemiyeti liderleri Malatya’ya geçerler. Burada bir Kürt birliği kurarak Sivas yolunda Mustafa Kemal’i öldürecekler ve Kongre’nin toplanmasına engel olacaklardır.
Ancak Mustafa Kemal girişimi haber alır ve tedbir alır. Malatya’da Türk birlikler İngiliz ajanı, Ali Galip ve Kürdistan Teali Cemiyeti liderlerini kıstırırlar. Tutuklama emri vardır. Noel, İngilizlerden yardım ister. Saraya baskı yapılır fakat sonuç varmez. En sonunda kaçmak zorunda kalırlar.
Görüldüğü üzere daha Sivas Kongresi öncesinde bile Kürtler İngilizlerle, İstanbul Hükümeti ile birlikte Mustafa Kemal’e kaşıdır.
İngiliz gizli belgeleri de bunu doğrulamaktadır.
28 Kasım 1919’da Mr. Kindson’un Londra’ya gönderdiği raporda şöyle yazılıdır:
“Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir.”
9 Aralık 1919 tarihli Yüksek Komiser Robeck’in Lord Curzon’a raporunda ise şunlar yazılıdır:
“Kürtler bütün ümitlerini İngiliz hükümetine bağlamış durumdalar. Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. Kuvvetler, Kürtleri Mustafa Kemal Paşa’ya karşı kullanmak için para ödemeye hazırdırlar”
Yunanlar Bursa’ya Kürtler Sivas’a saldırıyorAnkara Hükümeti, Batıda Yunanların Bursa’yı ele geçirmesine rağmen Kürtlere karşı geri adım atmaz. Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmak için bir plan hazırlar. Topal Osman komutasındaki Giresun alayı da Nurettin Paşa’nın emrine verilir.
Türk Ordusu 11 Nisan 1921 günü Kürtlerin üzerine yürüyüş başlatır. 45 bin kişilik Kürt milisleri ile çapışmalar 3 ay sürer. 17 Haziran 1921 günü isyancılar teslim alınır.
Görüldüğü üzere, daha Sivas Kongresi’nin toplanma hazırlıklarından başlanarak Kürtler, Kurtuluş Savaşı için çalışmamış, tam tersine hep Kurtuluş Savaşı’na karşı savaşmışlardır. Koçgiri ayaklanması bunun en büyük kanıtıdır.
Genelkurmay Başkanlığı da bu isyanı şu şekilde değerlendirmektedir:
“Siyasi bakımdan büyük bir önem taşıyan bu harekât dolayısıyla, Kürt bağımsızlık davasının ilk basamağının Koçgiri olayları ile kurulmak istendiği, bu dış etkilerin en açık ve kesin delilidir.”
Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, olay münferit bir isyan değil, bir davanın ilk adımıdır! Ardından gelecek olan Kürt isyanları da bunu kanıtlayacaktır. Nitekim isyanın liderleri de olayı böyle değerlendirmektedir:
“Koçgiri, Kürt İstiklal Savaşı’nın bir merhalesidir, onunla bir meydan muharebesi kaybettik, fakat harp bitmedi. Biz son zaferi kazanacağız.”
Demek ki Türk İstiklal Savaşı için değil Kürt İstiklal Savaşı için savaşmışlar.
Tarihi gerçek budur, bunu ne Türk Genelkurmay Başkanı, ne Türk Başbakanı, ne gazeteciler, ne de Kürtler değiştirebilir.
Kürtler tarihleriyle yüzleşeceklerdir…