Arslan Bulut: Tayyip Erdoğan’ın 1991’deki Kürt raporu

[motun yabgu]

Arslan Bulut: Tayyip Erdoğan’ın 1991’deki Kürt raporu

Arslan Bulut - Haberler
21 Şubat 2013

Tayyip Erdoğan, 1991 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olarak Genel Başkan Necmettin Erbakan’a bir Kürt raporu sundu. Raporu ilk yayınlayan, gazeteci Ruşen Çakır, “Erdoğan, danışmanlığını yapan Mehmet Metiner’e hazırlattığı 18 Aralık 1991 tarihli raporu fazla vakit geçirmeden Genel Başkanı Necmettin Erbakan’a elden teslim etti” diyordu.

***

Raporun ilk bölümünde “Bu bir Kürt sorunudur, Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde ’Kürdistan’olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir. Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir. Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyor. PKK ile sürdürülen geleneksel zora dayalı yöntemin başarısızlığa mahkûm olduğunun anlaşılması, Kürt sorununa ’tam demokrasi’ ve ’kültürel çoğulculuk’ temelinde yaklaşmayı beraberinde getirmiştir” deniliyor ve öneriler şöyle sıralanıyordu:

***

* Türkiye’de 75 yıldan beridir resmi ideolojinin Kürt meselesinde inkârcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığını açık seçik söylemeli ve resmi ideolojiyi yüksek sesle sorgulayabilmeliyiz.

* Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması Kürtlerin yaşadığı bölgelerde Kürtçenin öğrenilmesi ve öğretilmesi için yasal imkânların hazırlanması gerektiğini, bütün bu hakların Türkiye’de yaşayan diğer halklara da -Laz, Çerkez, Gürcü, Arap vs.- tanınması gerektiğini, bu çerçevede Türkiye’nin kültürel bir çoğulculuğa sahip olması gerektiğini savunmalıyız..

* Türkiye’de dileyen herkesin kendi ana dilinde eğitim-öğretim yapabilmesini, kitle iletişim araçlarından yararlanmasını savunmalıyız.

* Türkiye’de resmi ideolojisi ırkçı, asimilasyoncu ve baskıcı olmayan, Türkiye’de yaşayan herkesin eşit siyasal, sosyal ve kültürel haklar temelinde gönüllü bir birlikteliğini esas alan yeni bir hukuk devleti anlayışını ön plana çıkartmalıyız. Ülke bütünlüğünü bu gönüllü kardeşlik temelinde savunmalıyız.

* PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamalıyız. Devlet-PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek için ’Bölücü’, ’Terörist’, ’Ayrılıkçı’vs.. gibi kelimeleri kullanmamalıyız.

* Her türlü ırkçılığa karşı çıktığımızı, Türk ırkçılığına da Kürt ırkçılığına da karşı çıktığımızı ilan etmeli ve bunu davranışlarımızla göstermeliyiz.

Güneydoğu’da RP’nin diğer partilerden şanslı bir yanı var. O da inanç partisi olmasıdır. Müslüman Kürt halkının problemleriyle yukarıda belirttiğimiz yaklaşımlar çerçevesinde ilgilenildiğinde RP büyük bir başarı kazanacaktır.

* Seçimlerde MHP ile ittifak yapmamız dolayısıyla Güneydoğu’da RP’ye küsen veya küstürülen insanlarımızın geri kazanılmasını sağlamalıyız.

***

Görüldüğü gibi 1991’deki Tayyip Erdoğan ile bugünkü Tayyip Erdoğan arasında özde bir fark yoktur. Sadece o zaman ırkçılığa karşı çıkıyordu, şimdi Türk Milliyetçiliği’ni de ayakları altına aldığını ilan ediyor. Çünkü raporun metin yazarı Mehmet Metiner, son zamanlarda ırkçılık yerine artık doğrudan milliyetçiliği suçlamaya başlamıştı. Zaten, Yeni Zemin grubundan Metiner’in ekip arkadaşı olan ve Erdoğan’ın Kürt raporuna fikrî katkıları bulunan Altan Tan da Abdullah Öcalan ile görüşecek ekibe adını yazdırdı.

Mehmet Metiner AKP’de, Altan Tan BDP’de, Tayyip Erdoğan üzerinden, kendi yazdıkları raporun gereğini yerine getiriyorlar. Seçmen, AKP’ye bunun için mi oy vermişti?

Yeniçağ

[o.öcal]

Bunlar Türk düşmanlığı için bir rapor hazırlamışlar şimdi de bu raporun uygulamasını yapıyorlar. Aslan bey de bunu duyurmaya çalışıyor ki belki gerçekleri gören olur. Bence buraya kadar garip bir şey yok. Çünkü bu kart kazlardan Türklük adına güzel bir şeyin beklentisi içinde olamayız. Asıl Türkler ne yapıyor bu önemli.

Türklük adına yazanlar çizenler (varsa şayet), seçenler seçilmişler karşı mücadelede yeteri kadar çaba verebiliyor mu, yoksa bir çoğu dümen suyunda kağıt kayıklar mı yüzdürüyor. Mücadele yapanlara ne oranda destek verilebiliyor vs.

Sözden çok icraat önemli tabi ki. Şunu da unutmamak lazım en çok çalışan vekiller pkk nın vekilleridir. Onlar bu vatanın milli değerlerini yıpratmaya o kadar coşkun çalışıyorlar ki diğerlerine bakınca kıyaslama bile yapamıyorum. Üç beş milliyetçi vekil de bölgeler turuna çıkıp imralı sürecini istemiyoruz diye haykıramıyor. Halk başka nasıl bu gelişmelere dur diyecek. Sesini duyuracak. Ve akp ve pkk işbirliğini başka nasıl bozacak.

Bir CHP li vekilin aslında Türk milliyetçiliğini savunma anlamına bile gelmeyen çıkışı bile günlerce konuşulmuştu. Gündemi hep imralı tayin eder olmuşken neden tersi olmasın.

[motun yabgu]

Refah partisi Istanbul il baskani oldugu dönemde bilinc altindaki Türk düsmanligini kürt raporunda aciga cikardigini görüyoruz . Türkiyede yasayan diger halklar diyerek tek basina kürt ayaklanmasi ile yetinmeyip isim isim sayip Türkiyenin sadece Türklerden ibaret olmadigini , cok milletli (multikültürel ) bir yapi oldugunu savunmayi önererek adi gecen etniklerinde haklarinin verilmesi dogrultusunda devlete karsi ayaklanmalarini tesvik ediyor . Bu raporu Ermenistan Yunanistan Ingiltere Fransa hazirlayip öneride bulunsa sorgusuz sualsiz savas nedeni sayilir . Bu raporu Türkiyenin tarihi düsmanlari degil icimizdeki düsmanlarimiz hazirliyor ve bu raporu günümüzde güle oynaya Türk milletinin oylari ile uygulama olanagi buluyor . Milletin zekasiyla alay ederek bütünlügün ancak böyle saglanacagini savunuyor . Gecenlerde terör örgütü pkk elebaslarindan Murat Karaköpek AKP nin iktidar olmasinda paylarinin büyük oldugunu acikliyordu . Haksiz degil AKP pkk nin verdigi sinirsiz destekle iktidara geldi , o acidan terör örgütünü anlarizda Türk soylu secmenlerin verdigi destegi anlamakta güclük cekiyoruz . Böyle bir rapor dünyanin hangi devletinde hazirlanirsa hazirlansin , aciklandigi andan itibaren kan gövdeyi götürür , bizde ise tam tersine destek görüyor . Almanyada sosyal demokrat parti iktidarinda icisleri bakani Otto schiliy bizim idealimiz multikültürel yapi degildir diyerek Türkleri kastedip Almanlasip erimelerini savunurken , ayni hümanist parti icinden vekiller Türk anneler evde cocuklari ile Almanca konussun dayatmalarinda bulunuyorlardi . Sira bize gelince azinlik haklarini verin Imrali sürecini destekliyoruz aciklamalari isiginda parcalanip bölünüp yok olmamizi tavsiye ediyorlar . Kimse cikipta pkk disardan destek buluyor Avrupa Amerika Israili suclamasin Türkiyeyi Türk hükümeti yikmaya calisiyor . Yukaridaki raporu Avrupalilar Amerikalilar yazip AKP nin eline vermedi , rapor yazildiginda AKP diye bir parti yoktu . Batililar sadece bölünmeye destek veriyor asil ihanet icimizden kaynaklaniyor . T.T.K.

[o.öcal]

Evet maalesef içeriden yıkılmaya çalışılıyoruz. Şimdilik savunma mekanizmasının oluşamamasının iki temel nedeni var.
1-Türk sözcüğünün yanlış tanımlanıp bir soyun adı yerine Türkiye'de yaşayan herkesin bu tanım içine dahil edilmesinden. Dolayısıyla herkesimden gelen aykırı isteklerin masum karşılanmasına sebep oluyor.
2-Birlik ve beraberliği ancak İslamın sağlayacağına olan inandırılmışlık. Dolayısıyla Alevi ve Sünni ayrımcılığının asırlardır bu amaç doğrultusunda devam ettirilmesi ve buna bağlı olarak asıl Türk soylular arasına bölücülük düşüncesinin yerleştirilmesi. Vatanın artık sınırlarıyla oynanır duruma geldiğimiz halde bu durumun etkisinden kurtulup hala bir birliktelik oluşturamamak söz konusudur. Bu ayrımcılık sadece Sünni kesim için değil Alevi kesim için de geçerlidir.

Siyasi olarak karşı girişimler yapacaklar da aynı fitneden nasiplendikleri için beraber bir eylem bile yapamıyorlar. Kendi içlerinde Türk olmayan unsurları barındırarak asıl bölücülüğün ekmeğine yağ sürüyorlar.

[motun yabgu]

İSYAN ETTİ

Tepedelenli Ali Paşa uzun yıllar Osmanlı idaresi altında kalan Arnavutluğun bağımsızlığını kazanmasında ilk kıvılcımı yakan isim olarak kabul ediliyor. Ali Paşa, bağımsız bir devlet kurma çalışmalarına başlayınca Sultan 2. Mahmut tarafından görevden alınmıştı. Padişahın bu kararına isyan eden Ali Paşa, 1822 yılında yakalandı ve idam edildi. Kesik başı Padişaha gösterilmek üzere İstanbul'a getirildi. Vücudu ise Arnavutlukta kaldı. Türkiye, Arnavutluğun iade talebini kabul ederse, kesik baş tam 191 yıl sonra vücuduyla buluşmuş olacak.


                 Degerli Osman Öcal agabeyim birbirinden kiymetli yorumlariniz icin sonsuz tesekkürler iyiki varsiniz.

  Simdi yukarida alinti yaptigim yazida Arnavutluk devleti , ikinci Mahmut döneminin T   gani,tepedelenli Ali psanin kellesinin iadesini talep etmis . Verirler vermezler bilemeyiz kanimca verirler . Merak ettigim husus  Arnavut Ali pasa ile ayni kaderi paylasmasi muhtemel , hatta kacinilmaz ** kellesini kime verecegiz ? Gürcü yahudisi Rum Laz kirmasi oldugunu söyleyenler var. Kökeninde net bir irkin mensubu olmadigi icin , yer yüzünde *** diye bir devletin adi gecmedigine göre , bu ** kellesini kim kabul edecek ?

[o.öcal]

motun yabgu kandaşım, piçistan adında bir ülke yok şimdilik. Ama piçistan ülke olmaya aday olanlar var.

Bu vatandaşın yaptığı hizmetlerden dolayı Rumların, Gürcülerin Kıroların, Lazların hatta eşinden dolayı Arapların atası sayılır. Hatta hatta el kaideyi eklemek lazım. Açılım safsatası devam eserse Çerkez ve Çeçenleri de eklemek lazım. Bunlardan birisi piçistan ruhsatını aldığı zaman isteyebilir. Tabi müzede saklanıp bekletilirse. Ben bekletilsin istemem. Bakınız İmralı'daki bekletildi neler oluyor.