Gönderen Konu: Dokuz Kurt  (Okunma sayısı 5587 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KIZILKURT

  • İhtilal Sevdalısı
  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 84
Dokuz Kurt
« : 24 Eylül 2013 »


DOKUZ KURT
"Pusuya Düşmüş Askerlerin Ölüm Kalım Savaşı"


Aytunga Alp bir elin parmakları kadar kalmış çerilerine dönerek; "Tanrı bize yüz çevirmedikçe, Türk sonsuza dek varolacaktır." dedi. Akbura'nın kolunda ki ok yarası hala kanamaya devam ediyordu. Bir yandan komutanını dinlerken, diğer yandan yarasını sarıyordu. Kulağını komutanına verip onu dinlemeye devam etti. "Yüz kadar öncü kuvvetten sadece biz kaldık. Uçmağa varanlar kahraman oldu. Bizlerse hala ayaktayız. Ya o bendi aşıp Alp olacağız ya da bu uğurda kahraman." Aytunga Alp son sözlerini söylerken eli ile kalbinin alt tarafını tutuyordu. O da kalbinin sol tarafını sıyıran bir kılıç darbesi ile yaralanmıştı. Çin sınırında pusuya düşürülmüş dokuz kurt, bu pusudan nasıl kurtulacaklarının planını yapıyordu. Hepsi farkındaydı bu kurtuluş çok kanlı olacaktı.

*************************************

BEYAZPENÇE'NİN AŞKI


Dolunay bir başka güzeldi o gece. Sanki acuna daha da yaklaşmıştı. Cehresi sanki Türk kızlarının cehresi gibi beyazdı ve eşsiz bir güzellikte yaratılmıştı. Ve, sanki bir ceylan gözü gibi iri ve güzeldi. Kendine bakan her kurt'u ulaşılmaz bir aşka tuttururdu. Dolunay'a aşık olan her kurt'un sonu ölümdü. Ona aşık olan kurt, ona olan aşkını uluyarak anlatır ama Dolunaydan hiç bir karşılık bulamayınca sarp kayalara çıkar ve kendisini ölüm boşluğuna bırakırdı. Yaşlı kurtlar genç kurtlara asla Dolunay'a bakmayın diye temihlerde bulunur öğütler verirdi. Ona aşık olan kurtların sonunun nasıl olduğu anlatılırdı.

Beyazpençe sürüden ayrılarak hızla dağlara doğru koşmaya başladı. Rüzgar ak yelesini dalgalandırıyor, bu da ona ayrı bir güzellik veriyordu. Onu gören her kurt ona imrenerek bakıyordu. Diğer kurtlardan farklı olarak yelesi birazdaha uzun penceleri daha büyüktü. Yaşlı kurtların anlattıklarına göre o asil ırktan gelme son soydu. Beyazpençe Prhun kıyısına geldiğinde duraksadı. Suya doğru daha hızlı koşmaya başladı ve kuruyan ağzını Orhun'un serin suyu ile ıslatacakken Dolunay'ın suyun üzerinde ki şavkını gördü. Susuzluğunu unutup yeniden Tanrı Dağına doğru yöneldi. O koşuyor rüzgar esmiyor. O koşuyor kuşlar susuyor. O koşuyor dallar budaklar ona yol açıyordu. O ilerledikçe doğa onun karşına geçmekten çekiniyordu. Beyazpençe Dolunay'ı daha yakın görmek için Tanrı Dağına doğru hızla yol alıyor Dolunaysa onun hemen zirveye ulaşması için ışığına ışık katıp gecenin karanlığında ona yol gösteriyordu. Beyazpençe Aksakallı Bilge kurtların lafını dinlememiş daha çocukken Dolunaya gizli gizli bakıp aşık olmuştu. İçinde büyüttüğü aşkı kimseye söyleyememiş sadece Göktanrıya anlatmıştı.

Peyazpençe zirveye ulaştığında kafasını gökyüzüne kaldırdı. Nefesini kesik kesik alıyordu. Dolunay'a baktı ve onu hiç bu kadar güzel görmemişti. Biraz daha dinlenip nefesini düzenledikten sonra anlatmak istedi aşkını ve başladı ulumaya;

" Ey gökyüzünün en güzel ışığı
Gecenin mukaddes yoldaşı
Ölüme eyledin nice aşığını
Söyle bana şimdi cezamı."



Dolunay Beyazpençe'nin ulumasını dinliyor dinledikçede ona olan sevgisi artıyordu. Beyazpençe uluyor, Dolunay aşkından daha da güzel ışıklar saçıyordu. Fakat bir türlü cevap vermiyordu.Beyazpençe ulumasına karşılık bulamayınca üzüldü ilk önce. Sonra dedi ki kendi kendine; "Bu kadar güzelliğe hemen teslimiyet yakışır mı nazlanacak tabiki." dedi. Başladı tekrardan ulumaya.

"Ey gündüz düşlediğim güzel
Gece görünce büyülendiğim güzel
Aşkı için dağları aştığım güzel
Bir cevap ver şu aşkına güzel."



Dolunay bu ulumalara karşılık ışığını arttırıyor ama bir türlü bir ses çıkarmıyordu. Beyazpençe buna üzülüyor için için yanıyordu. Devam etti.

"Ne yapsın öğüt aşka tutulana
Yanar için için cevap alamazsa
Konuş, konuş şimdi bu sevdalıya
Bir lafını bekler aşkın burada."



Dolunay ışığını arttırarak susuyor bu ışık karşısında gözleri kamaşan Beyazpençe daha da uluyor ama bir türlü Dolunaydan cevap alamıyordu. Aşk acısından yüreği patlarcasına ulumaya başladı ve son kez anllatı ona derdini.

"Karma karışık şimdi kafam
Susuşlarına bir cevap bulamam
Konuş konuş bana ey güzel
Ölüm olmasın sana olan sevdam"


Dolunay birşeyler demek istedi ama konuşamadı bir türlü. Beyazpençe bu susuşlara dayanamadı nefesinin yettiğiyle ulumaya başladı ve bıraktı kendini Tanrı Dağının sarp kayalardan aşağı. Aktı Dplunay'ın gözlerinden aşağı bir damla gözyaşı. Sonra öğrendiler dili yomuş o melek yüzlü Dolunay'ın. Ve bir daha ışığını o kadar yansıtmadı. Hep bulutların ardında saklandı...

İsmail Kürşad Avcı
KIZILKURT
Dokuz Kurt Romanından...
YARATILMASAYDI TÜRK İNAN...
AĞLARDI
FAKİRLİĞİNE ŞU CİHAN...