Gönderen Konu: Deneme Hikaye-Bahadır Silahtar  (Okunma sayısı 5763 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ak_toynak

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 1
Deneme Hikaye-Bahadır Silahtar
« : 02 Mart 2017 »
Hafif bir meltem geçti gitti yanından,zaten bitmekte olan sigarasını son kez körükleyip yıldızlara karşı üfledi.Havada insanın üstüne çöken bira ağırlık vardı;çökerten,hüzünlendiren.
12 yıl olmuştu Makedonya'ya geleli.Dün gibi aklındaydı evini,vatanını terkettiği gün. Gitmemek için elinden geleni yapmıştı oysa.Biliyordu,herşeyin farkındaydı ,ama kabullenemiyordu zamanın Türkiyesi'nin yitip gittiğini.İçindeki vatan hasreti ve intikam hırsı her geçen gün artmaktaydı.
Makedonya'dan ayrılmak için toparlanırken,nasıl bir maceraya atıldığının farkında bile değildi.


Şubat 2039
Ben,Binbaşı Bahadır Silahtar 13 Mart 2009 Bursa doğumluyum.Babam Hüseyin Silahtar,benim  3.ad günümde Ege Ordusu komutanlığı sırasında süikaste uğramış.Annem ise aynı günün gecesinde kaybolmuş ve 1 yıl sonra Konya'da bir çöp konteynırında cesedi bulunmuş. Ben mi?Ben kendimi bildim bileli firar hayatı yaşadım 12 yaşındayken devletin denetimindeki yetiştirme yurdundan kaçarak sokaklarda yaşamaya başladım.

Yurttan kaçışımın 1.haftası o sahte ilgi kokan odaların etkisinden kurtuldum.Açıkçası sokak hayatı beklediğimden daha zordu.Kısa sürede bölgede iyice güçlenen arap kökenli gangsterler tarafından farkedildim ve dilendirilmeye,eziyet görmeye,sömürülmeye başladım.Sabahlarım sokak sokak dilencilik yapmakla ya da arabaları durdurup para istemle geçiyor akşamları ise eski bir barakada kartonların üstünde uyumaya zorlanıyordum.Bu barakada 2 arkadaşım oldu,Hakkı ve Meryem.Yaşlarımız aynıydı diye tahmin ediyorum ,hakkıyla sürekli kaçma planları yapardık ama sadece planlamayla kalırdı bunlar.Planın ilk aşaması para biriktirmeyle ilgiliydi ama bunu yapmamız gerçekten zordu.Çünkü her akşam barakaya döndüğümüzde çamaşırlarımıza kadar aranır ancak öyle içeri girebilirdik.Uzun uğraşlar sonucu topladığımız paraların ufak bi bölümünü barakadan uzakta,hergün bulunduğumuz bi güzergah üstündeki ağacın kavuğunun içine saklamaya başladık.İlk hedefimiz şehirden ayrılmaya yetecek kadar paraydı o da aşağı yukarı 200 lira.2-3 ay içinde istediğimiz miktarı toplamayı umuyorduk fakat işler istediğimiz gibi gitmedi.


Diğer arkadaştan da bahsedeyim biraz.Kendisi sessiz bir kızdı,çalışmak ve uyumaktan başka birşey yaptığını görmemiştim.Zaten çoğu gece başımızdaki acem uşağı cafer onu alır götürür sabaha karşı geri  getirirdi.(para koyduğumuz ağaç kavuğu) para biriktirebilmek için günlük biriktirdiğimiz paradan farkedilmeyecek  kadar az koymalıydık,öyle de yaptık.
Ama ne olduysa o Allahın belası acem Cafer Hakkı'dan şüphelenip izlemeye alınca kasayı farketmiş.Gece barakaya geldiğimde Hakkıyı ölmek üzereyken buldum. Patlamış dudaklarının arasından bir avuç kanla birlikte tek bir kelime döküldü. KAÇ


Bunu der demez ön kapının gıcırtısını duydum.Gelenin ayak sesleri çekiç gibi kafamda çınlıyordu.TAK! TAK!. Kendini gizleme gereği duymaksızın sanki daha çok ses çıksın diye zorlayarak yaklaşıyordu.TAK!TAK!.Sert tabanlı kunduraların sesi beynime işliyor,zihnimi bulandırıyordu.Tek seçeneğim olan,gömleğimin yakasındaki jileti saklayıp iki parmağımın arasına dik bi şekilde aldım ve kendimi hazırladım.TAK!TAK!
Cafer içeri girdiğinde siyah gömleğinin üstünde Hakkı'nın kanı vardı.Sağ elinde sallamakta olduğu oltu tesbih adamın bir uzvu gibi hareket etmekteydi.Yavaş yavaş üstüme gelmeye başladığında niyetinin beni sadece korkutmak olduğunu sezdim.Ancak Hakkı'ya yaptıklarına olan sinirim beni yapacaklarımdan alıkoymadı.Karşımda durdu,ancak kafamı kaldırırsam göz göze gelebiliyorduk.Konuşuyordu ama hiçbirşey duymuyordum sadece içimdeki adrenalin ve heyecana odaklanmıştım.Pis kokulu nefesşbş burnundan ağır ağır verirken ilk hamlesini yapacağını anladım ,ve elini kaldırmasına izin vermeden elimdeki jileti diklemesine yüzüne savurdum.


Cafer'e dudağının yarım parmak yanından alnına kadar olan bi yara izi hediye etmiştim.Elini yüzüne götürüp vücudundan ayrı olan yanağını yapıştırmaya çalışır gibi hareketler yapıyordu.İşte bunu çok seviyordum,hasmın çaresizliğini... Vakit kaybetmeden yere düştüğünde belindeki bıçağı,tesbihi ve cebindeki 50 lirayı aldım.Hakkıya dönüp baktım son kez. Kıpırdamıyordu boğazlı kazağının etrafından süzülen kan
damlaları kazağa adeta bir desen katıyor gibiydi.


Aceleyle ön kapıdan çıkıp koşmaya başladım.Gideceğim biryer yoktu ama koştum.O soğuk gecede ceketsiz ve çorapsız bir şekilde,ayaklarmı hissedemeyinceye kadar koştum.Sonunda parkın birinde bilincimi kaybedercesine kendimi yere bıraktım.


Hikaye hakkındaki sorular için ulaşabilirsiniz. Okuyan olsun olmasın devam edeceğim.İyi forumlar.
 :prbay

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2199
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Deneme Hikaye-Bahadır Silahtar
« Yanıtla #1 : 05 Mart 2017 »
İlginç bir hikaye ve farklı bir üslup. Yazmaya devam etmenizi öneririm.
Okunduğundan hiç şüpheniz olmasın.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.