mugluya katılıyorum . En büyük mutluluk, saadet ve bahtiyarlık mânâlarına gelen devleti de Türklere Tanrı vermiştir. Millet ile hükümdarın durumu, Tanrı tarafından yasanır ve tayin edilirdi. Tanrı tarafından İL (Devlet) ve Kut verilen hükümdarlar ve milleti eğer Tanrı yolundan çıkarlarsa, Kut ve İli elinden alınarak cezalandırılırdı. Onun için Türkler, başarı ile felâketlerini hep Tanrının bu yasamasına bağlıyorlardı.
Görülüyor ki, Türkler siyasî iktidarın kaynağını Tanrı'ya bağlamak suretiyle hakanı Tanrı huzurunda sorumlu tutmakla, bugün "Millî İrade" diye ifade edilen "Yüksek otorite" meselesini üstün siyasî kültürleri sayesinde daha o çağlarda halletmiş ve insanları hükümdarın şahsî insaf duygusuna sığınmaktan kurtarmışlardır.
Türkler yeryüzünde Allah'ın askerleri olduğundan azgınların yatıştırılması, haksızlıkların giderilmesi, adaletin yerine getirilmesi ancak bu askerler vasıtasıyla gerçekleştirilecektir. Bu hususta Kaşgarlı Mahmud şunları söylemektedir:
"Gördüm ki, Yüce Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş, göklerdeki burçları, onların devletleri çevresinde döndürmüş. Onlara Türk adını kendisi vermiş. Mülk ve saltanatı onlara vererek, onları asrın hükümdarı kılmış. Cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış ve onları bütün insanlardan üstün eylemiş. Doğrulukta onlara her zaman yardımcı olmuş, onlara intisab edenleri, onların hizmetinde bulunanları hep aziz kılmış ve bütün dileklerine erdirmiş, kötülüklerin şerrinden korumuş".
Sultan Sencer de bu hususta; "Allah, bu dünyayı bizim tasarrufumuza vermiş ve bize emanet etmiştir. Bütün emirler ve hükümdarlar bizim memurlarımızdır. Biz cihan padişahlığını babamızdan ve halifeden miras aldık" diyor. Eski Türk ilâhî saltanat ve cihan hâkimiyetinin de tam bir temsilcisi olduğunu belirtiyor.
Kaşgarlı Mahmud'un Türkleri Tanrı'nın ordusu sayan rivayeti Türk, Moğol ve Osmanlı hükümdarlarının yazdıkları mektuplar ve fetihnamelerde de kullanılmıştır. İlhanlı hükümdarı Hülâgu'nun Mısır sultanına, Fatih'in Cihanşah'a, Yavuz S. Selim'in ve Kanunî'nin diğer Müslüman ve Hristiyan hükümdarlara gönderdiği mektuplarda askerlerinin "Allah'ın galip ordusu" olduğu yazılıdır.
Türkler, millî, islâmî, insanî duygularını ahenkli bir şekilde terkib ederek, bir dünya nizamı davası gütmüşler, Allah'ın, cihan hâkimiyetini kendilerine emanet ettiğine yürekten inanmışlardır. Türk devletlerinde devam eden "Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar" dünyanın töreye göre, Türk hükümdarı tarafından idare edilmesi inanç ve düşüncesi Osmanlı Türklerine kadar uzanıyor ve kemal noktasına ulaşıyordu.
Türkler için din her zaman önemliydi. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u feth etmesinde Hz Muhammedin Hadisi etkili olmuştur.