Kışlalı'nın kaleminden Pamuk
Orhan Pamuk'un "ne mal" olduğunu teröristler tarafından katledilen Ahmet
Taner Kışlalı'nın 1999'da bütün netliğiyle ortaya koyduğu yazıyı sizlere
aktarmayı bir görev bildim:
"Önce, bir romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı yazıldı.
Arkasından kısa sürede 100 binlik bir satışın gerçekleştiği açıklandı.
Derken, çıktığı günden beri ikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen
gösteren Aktüel dergisi, romancıyı Türkiye'nin "bir numaralı aydını" ilan
etti.
Bu romancımızın adı Orhan Pamuk'tu! Ben bu "büyük" (!) yazarımızın bir
romanını okumayı denemiştim.
Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın,
bitirememiştim. Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir
deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya
gelmeden havlu atmak durumunda kaldım.
Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydığım isimlerin bu yazarla
ilgili oldukça ağır eleştirilerini anımsadım.
Ama beğenenlerin de "beğenme hakkı"na saygı duydum.
Ta ki... Bir okurum "Kara Kitap"ta gizlenmiş bir bölüme dikkatimi
çekinceye kadar...
"Çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah"
gibi bir anlatım vardı bu bölümde!
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli aylık
bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin Aralık 1998
sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:
"O. Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış! İşte
birkaç örnek: "Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan
güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet
etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi
hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç gerekmediği
halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış.
Söyle diyor: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız
yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu
incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur. O düşüncelere
karsı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara, oraya
buraya "bityeniği" sokuşturanlara, hep tiksinerek bakmışımdır.
Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak
görmüşümdür.
Oyun maskesiz oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin
indirilmesini de tüm "gerçek aydınlar" görev saymalıdır!
Ve de Pamuk adlı yazarı, isteyen okumalı, isteyen sevmelidir...
Ama ne olduğunu, kim olduğunu bilerek! Maskenin arkasındaki gerçek yüzü
görerek!..
A. Taner KIŞLALI