Gönderen Konu: DOĞU TÜRKİSTAN VE UYGUR TÜRKLERİ-III  (Okunma sayısı 3496 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kök-Börü

  • Ziyaretçi
TURFAN UYGURLARI

840 tarihinden sonra güneyde yeni bir devlet kuran Uygurlar arasında Orta Asya Türk tarihinde çok önemli bir yeri olan Gao-Chang şehrinde yerleşen Uygurlar olmuştur. Bu Uygurlar "... artık Bozkır Türk devletinden farklı idiler: hâkimiyeti genişletme düşüncesinde olmamış, büyük siyasî çatışmalara girmemiş, başta Çin hükûmetleri olmak üzere, komşuları ile dostluk ve ticaret münasebetlerini devam ettirmeyi tercih etmişlerdir

Batıya gelmiş olan Uygurlar, başlangıçta yalnız Turfan ve Beş-Balık bölgelerinde yerleşmişlerdi. Çin sınırında sayısız felâketlere uğrayan 13 Uygur boyu da batıya geçmiş ve Turfan Uygurlarına karışmışlardır. Turfan bölgesine gelen Uygurlar son Uygur kağanının kız kardeşinin oğlu olan, Mengli Tigin'i 856 yılında kağan seçmişlerdi. Mengli Tigin'in kağanlığı Çin tarafından da tanınmıştı. Çin kaynaklarında Turfan Uygurları için "Shi-Zhou" Uygurları da dendiğini görüyoruz. Bunun sebebi ise, Tang sülâlesi zamanında Gao-Chang olarak bilinen şehrin 460 senesinde Çin'in bir eyaleti hâline getirildiği zaman, isminin Shi-Zhou olarak değiştirilmesindendir. Mengli Tigin Uygur kağanı olunca Ulug Tengride Kut Bolmış Alp Külüg Bilge Kagan unvanını almıştı.O da tıpkı ataları gibi bir unvan taşıyordu.

866'larda Turfan Uygurlarının başında Bugu Chün bulunmaktadır ve o Turfan'ı fethetmiştir. Batıdaki sınırlarını Tanrı dağları üzerindeki Ürümçi şehrine kadar uzattılar. Kansu'daki Çin askerî kuvvetlerinin Çin İmparatoruna isyan etmeleri üzerine Uygurlar sınırlarını doğuda Çin topraklarına genişletme imkânına sahip oldular. Böylece Tanrı dağlarının doğu ucunda ve ticaret yollarının geçtiği Kumul şehri de Uygurların eline geçmiş oldu.  947'lerde Turfan bölgesi Uygurlarının başkentinin Koço olduğu ve 948 yılında başa geçen Uygur hanının unvanının İdikut olduğu Koço'da bulunan bir kitabeden anlaşılmaktadır
ve başkente de İdi Kut şehri deniyordu.[32] Turfan ve Beş-Balık'taki Uygur hanedanının sınırları kesin olarak çizilemiyorsa da, bu hanlığın dâhilinde birçok Türk boyu yaşıyordu. 

981 senesinde Kara-Koço'ya gönderilen Çin elçisi Wang Yen-te'nin seyahat notları kültür tarihimiz açısından oldukça önemlidir. Wang Yen-te Uygurlara Sung devleti tarafından, Kıtanların kuvvetlenmesi üzerine gönderilmişti. Sunglar Kıtanlara karşı Uygurlarla andlaşma yapmayı plânlıyorlardı. Ancak Çinliler fazla birşey elde edemedi. Çünkü bu yıllarda savaştan çok ticaretle uğraşan Türkler, hem Çin'i açıkça reddetmişler, hem de onlarla andlaşma yaparak Kıtanları kızdırmamışlardır. Bu Uygurlar 10. yüzyıldan itibaren gelişen ve 11-12. yüzyıllarda olgunluğa erişen Türk medeniyetinin kurucusu olmuşlardı. Bilhassa Mani dini Turfan ve Beş-Balık Uygurları arasında epeyi rağbet görmüş ve birçok eser bırakmışlardır.[33] Turfan Uygur devleti önce Kara-Hıtay devletine bağlandı (1206). Uygur kağanı, Kara Hitay hükümdarı Yeh-lü Ta-Shi'yi kendi başkentinde üç gün misafir etmiş ve Yeh-lü Ta-Shih ülkesine döndüğü zaman 600 at, 100 deve ve 3.000 koyun hediye etmiştir.

Hitay devletinin kurucusunun karısı da bir Uygur prensesi idi. Devletin idaresinde ve savaşlarda kocası kadar rolü olan bu imparatoriçe, 924 senesinde kendisine gelen Uygur elçisine özel bir karşılama yapılmasını istemişti. Bu arada Uygur alfabesinin Hıtay devletinin resmî yazısı olmasında da büyük tesir yapmıştır. Hıtay devletinin ileri gelenleri arasında da birçok Uygur vardı

ALİ TEGİN VE KARAHANLI DEVLETİ’NİN BÖLÜNMESİ


Gazneli Sultan Mes'ud tahta geçmeden önce Ali Tegin'den yardım istemiş, buna mukabil de ona Huttal'i va'd etmişti. Ancak Mes'ud tahta çıktıktan sonra sözünde durmadığı gibi Maveraünnehr'i Ali Tegin'den alarak oraya Buğra Han Mahmud b. Yusuf'u yerleştirmeğe karar verdi. Ali Tegin'e karşı Harezmşah Altuntaş idaresinde kuvvet gönderdi. Altuntaş, Ali Tegin'le Debusiye'de savaştı ve ağır bir şekilde yaralanmasına rağmen, müsait bir anlaşma yapmaya muvaffak oldu ve bundan hemen sonra öldü (1032). Altuntaş'ın halefi Harun ise Sultan Mes'ud'a karşı Ali Tegin ile avlaştı (1034). Ali Tegin'in ölümünden (1034) sonra yerine Yusuf geçti. Yusuf, Harun ile beraber, Sağaniyan'ı zabtederek Tırmiz'i muhasara etti. Ancak Harun'un, Gazneliler tarafından tertiplenen bir suikast sunucu öldürülmesi (1035), Yusuf'un geri çekilmesine sebeb oldu. Bunda onun beraberindeki Selçukluları darıltmasının da rolü vardı. Yusuf bundan sonra anlaşmak için Sultan Mes'ud'a müracaat etti. O Huttal'dan vaz geçiyor ve kendisini Arslan Han Süleyman b. Yusuf ile barıştırması için Mes'ud'un aracı olmasını istiyordu. Ayrıca iki hanedan arasında tekrar evlenme yolu ile akrabalık tesis edildi. Yusuf'un durumunu tehlikeye sokan başka bir olay da Nasr b. Ali'nin iki oğlu Muhammed b. Nasr 1036/1037'de Özkend'de sağlam bir şekilde yerleşmeğe muvaffak oldu.

İbrahim'in Vahş ve Huttal gibi şehirlere akınlar yapması üzerine, Sultan Mes'ud ona karşı kuvvet sevk etti ise de, bir netice elde edemedi (1038/36). İbrahim Türkmenlerden de yardım aldı ve Ali Tegin oğullarının elinde bulunan Kiş ,Soğd ve Buhara'yı zabt etti. Ali Tegin'in oğulları Yusuf Kadır Han'ın oğullarının yanına sığındılar. Muhammed büyük kağan unvanı alarak kardeşi İbrahim ile kendilerini Yusuf Kadır Han kolundan ayırmışlar ve bu suretle aşağı- yukarı 1041/1042'den itibaren doğu ve batı olmak üzere iki Karahanlı Devleti meydana gelmiştir.

Batı Hanlığı Maveraünnehir ve Hocend'e kadar batı Fergana'yı içine almaktaydı. Büyük Kağan'ın merkezi önceleri Özkend, sonra Semerkand olmuştu. Doğu Hanlığı'nın hududları içinde Talas, İsficab, Şaş, doğu Fergana , Semireçye ve Kâşgar bulunmaktaydı. Büyük  Kagan'ın başkenti Balasagun idi. Doğu Hanlığı'nın dinî ve kültür merkezi ise Kâşgar idi. Bilhassa bu şehir Ebu Ali el-Hasan b. Süleyman zamanında en parlak devrini yaşamıştır.

CENGİZLER DÖNEMİ

Cengiz devrinde bölgenin kuzeyinde Uygur, güneyinde de Doglat sülâleleri oluştu. Cengiz'den sonra da bu sülâleler Çağatay Hanlığına bağlandı.

Temuçin Moğol kabilelerini birleştirdikten sonra, 1206 yılında açılan kurultayda Cengiz Han unvanını alır.Cengiz Han'ın bu kurultayda kabile beylerine söylediği "Gökte iki güneş ve bir kında iki kılıç olmadığı gibi, bir hanlıkta da iki han olmaz. Gelin benimle birleşin ve benim sağ elim olun" şeklindedir.                                                                     

Temuçin'i Cengiz Kaan yapan bu kurultay öncesinde, yıl 1204, Temuçin ile Nayman kabilesinin beyi Tayang Han arasında savaş çıkmıştı.Savaşta Nayman kabilesi yenilir ve dağılır. Ağır yara alan Tayang Han, kaçıp sığındığı yerde çok geçmeden ölür. Bu savaşta Cengiz Kaan'ın eline esir düşenlerin arasında, Tayang Han'ın yüksek dereceli beyi Uygur Türklerinden olan Tatakun da vardır. Tatakun, yanından çıkardığı altın damgayı Cengiz Han'a teslim ederek, kendisinin bu görevi yerine getirmek için, isteyerek kaçtığını ve esir düştüğünü anlatır.

Cengiz Kaan, bu altın damganın kendisinin adına kullanılması, aynı zamanda, Türk-Uygur dilinin, yazısının, kanun ve âdetlerinin oğulları ve beylerine öğretilmesi için Tatakun'u görevlendirir. Tatakun hizmetiyle kendini kanıtlar ve Cengiz'in halefi Ögedey'in büyük rütbeli devlet memuru olur. Tatakun'dan sonra da, Cengiz oğulları ve beylerine Uygur yazısını öğreten Uygurların adı kayıtlarda geçmektedir: Karayagaç Buyruk, Mihg Seris, Yolun Timur, Sucis, Şiyban.

Cengiz Kaan hanlığını genişletmek amacıyla, 1210 yılında Alp Utuk ve Darbay adlı iki kişiyi elçi olarak Turfan Uygurlarının İdikut devletine gönderir. Turfan İdikut'u (Hanı) Barçuk Art Tegin, Cengiz Han'ın elçilerini kabul eder ve Cengiz Han'a biat ettiğini belirtmek için, gelen elçiler ile beraber Moğolistan'a elçi gönderir. Kendisi 1211 yılında Cengiz Han'ın Kerülen nehri boyundaki karargâhına giderek, Cengiz Han'ı ziyaret eder. Cengiz Han, Barçuk Art Tegin'e hediyeler verir ve kızı İl Altun Hanım'ı  ona eş olarak vermeyi kabul eder. Böylece Barçuk Art Tegin 10.000 kişilik birlik ile katılır. Üstün savaş yeteneklerinden dolayı Cengiz Han'ın takdirini kazanır.
Türkistan, Cengiz İmparatorluğuna katılınca, Cengiz ve halefi Ögedey, imparatorluğun idaresi için, Ürgençli Türk Mahmut Yalavaç ile onun oğlu Mesut'tan faydalanırlar. Mesut'u Moğol beyleri ile beraber Türkistan'ın idaresine bırakıp, Mahmut'u Ordubalık (Pekin) şehrine götürürler. Mesut Beyin iyi bir idareci, iyi bir eğitimci olduğu, Buhara'da ve Kâşgar'da Mesudiye Medresesini kurduğu bilinmektedir.

Cengiz Kaan ömrünün sonuna doğru, 1225 yılında imparatorluğunu dört oğluna paylaştırırken, Moğol geleneğine göre, Cengiz Han'ın esas mülkünün en küçük oğula kalması ve her oğlun arazisinin merkeze uzaklığının da yaşı ile uygunluk sağlaması lâzımdı. Cuci'nin büyük oğul olması itibarıyla en uzak bölgeyi alması gerekirdi.Böylece, büyük oğul Cuci'ye Deşti Kıpçak (Kıpçak Bozkırları), ikinci oğul Çağatay'a bütün Türkistan, üçüncü oğul Ögedey'e Altay, Tarbagatay dâhil Batı Moğolistan, dördüncü oğul Tuluy'a Cengiz'in asıl yurdu verilir.

Baba mülkü yukarıda bahsettiğimiz geleneğe göre taksim edilse bile, büyük han seçiminin bu gelenek ile ilgisi yoktur. Cengiz Han hayatta iken, halef olarak üçüncü oğlu Ögedey'i tayin etmiştir. Böylece 1227'de, Cengiz'in ölümünden sonra, Ögedey büyük han olarak babasının yerine geçer. 11 Aralık 1241'de, 56 yaşında Ögedey ve yine aynı yıl Çağatay ölürler. Bir müddet Cengiz'in evlâtları arasında taht kavgaları sürer. Ağustos 1246'da yapılan kurultayda Güyük babası Ögedey'in yerine büyük han seçilir. Çağatay hayatta iken, tahtına vâris ettiği büyük oğlu Kara Hülegü'nün yerine, Güyük'ün desteğiyle Kara Hülegü'nün kardeşi Yesü Möngke oturur. Mesut Bey, bu yeni hükümdarlara güvenemediği için Cuci'nin vârisi Batu'ya sığınır. Fakat, Güyük'ün ölümü üzerine, Tuluy'un büyük oğlu Mengu 1252'de açılan kurultayda büyük han seçilince, Mesut Bey tekrar Türkistan'daki eski görevine getirilir.