Alın terini doldurmuştur matarasına. Tomurcuktur, 20 yaşlarında bir çocuktur daha.
Allah'a emanet ettiğimiz canlarımızdan biri, Allah'ı inkar eden teröristlerin kahpe tuzağına düşer.
Son fotoğrafına sızmıştır kahraman gülüşü. Muhteşem dönüşünü düşler, asker ocağında.
Bir asker ölür.
Onurlu bir nöbetin son yolculuğunda...
Dağlarına bahar gelirdi memleketimin, şimdi kahpesi gelir, haini gelir.
Şimdi ölüm gelir, hoş gelsin safa gelsin.
Yeterince cesur, yettiğinden fazla ülkesine sevdalı. 22'sini görememiş daha.
Hayat ve ölüm arasındaki düelloda, kalleşlik yapar ölüm.
Yaşamın askerinin yollarına mayın döşer. "Bir kolum fazla" der asker.
"Bir bacağım fazla." Helal eder ülkesine.
Bir asker ölür.
Veda eder hikayesine...
"Benim doğduğum yerlerde, kimse kimseyi bu kadar öldürmez" diye düşünür, son nefesini vermeden önce.
Anasının suladığı sardunyalar gelir aklına. Gül kurusu perdeler, çocuk sesleri.
Elindeki plastik tüfeği hatırlar.
O sırada dağlardan ölüm getirir rüzgar...
Mayın tarlasında künyesini arar, genç bir delikanlı.
Bir asker ölür. Ajanslar yetiştirir haberi.
İnsanın tam şurasına bir ok saplanır.
Gazetelerin "aydın" denilen karanlık yazarları vardır, hiçbiri oralı olmaz.
Onlar namussuzluğun film müziğini dinler, asker analarının ağlayışları yerine.
İhanet köpürür, ihanet dalga dalga yayılır gazete sayfalarından.
Ülkesini savunmanın en yüksek mertebesinde, "Önüm, arkam, sağım, solum" sayar bir delikanlı. İhanetin ortasındadır artık, biri bombayı koyar.
Bir asker ölür...
Yıldızlar susar, aydınların karnı doyar.
Demokrasi zibidilerinin buluştuğu yerde, teröristleri besler dağlar.
Bir asker ölür.
İnsanlıktan çıkmış politikacıların sustuğu yerde... Bir millet ağlar.
[/color]