Bu hainin ingiliz eşinden olma oğlu Zeki Kuneralp, bu olaydan 20 yıl sonra Türkiye Cumhuriyetinin Dış İşleri Bakanlığına o zamanki Cumhurbaşkanımız k..t İsmetin onayıyla girmiş ve Bern, Londra ve Madrid Büyükelçiliği görevine kadar tırmanmıştır.
Şanlı Başbuğ Atatürk, Türk Milletine ve devletine düşman olan kim varsa, onların topunu düşman bilmiş ve günün şartları dahilinde, gerekenleri yapmıştır.
Türk Milletinin talihinin tersine dönmesi, kürt ismetle birlikte başlamıştır.
Bilindiği üzere kürt ismet; Başbuğ Atatürk'ü kıskanan ve O büyük şahsiyete, kanının hükmü gereği, sinsice düşmanlık besleyip, fırsatını kollayan, aşağılık mahlukatın birisidir.
Şanlı Başbuğun cenazesi daha kaldırılmamışken ilk iş olarak, Başbuğun Çankaya'da ki heykelini indirtmesi, kürt ismetin kimlik ve aşağılık kişiliğinin göstergesi olmaya yetmektedir.
Böylesine hain ruhlu birsinden de ancak, Atatürk'ün Türk Milleti ve devleti yararına yaptığı işleri bozmak, sinsice Atatürk'ten intikam almak yakışır.
Bu tutum ve davranış, kürt ismetin kanının hükmüdür ve bu hükmü Başbuğun uçmağa vardığı günden, kendisinin kızıl tamuyu boyladığı zamana kadar, sistematik olarak yürütmüştür.
kürttür,ismettir; her ne yaptıysa, Türklüğün aleyhine olduğunu, bilmek gerekir....
Daha sonra AKP hükümeti kendisini Dışişleri Bakanlığına müsteşar olarak atamak istemiş ancak Cumhurbaşkanı Sezer tarafından bu isim reddedilmiş ve bu kişi daima Köşkten uzak tutulmuştur. Bu kişi halen Seul büyükelçimizdir.
İşte bu bölüm gerçekten ilginç ve bir o kadar da acıklı bir çekişmenin tablosudur.
Bir yanda itiyle, kürdüyle, lazıyla, gürcüsüyle, çerkeziyle Türklüğe karşı etnik döküntüler dayanışmasını kurmuş şer cephesinin Atatürk, Türklük ve Türk aydınlanmasından intikam alma çalışmaları; öte yanda çağdaş bir Türk devlet adamının, sağır ve kör olmuş; mankurtlaşıp sürüleşmiş bir topluma rağmen, Büyük Türk Milletinin varlığı ve geleceği için çırpınması...
Tarihin not düştüğü kayıtlar, ne yazık ki böyle...
Ancak daha da acıtıcı bir olayı belirtmeden geçemeyeceğim sizlere. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti denen örgütümüzün bir internet sitesi vardır. Bu sitede ise kendi şehitlerinin listesi vardır. Bu listede ise Değerli Şehidimiz HASAN TAHSİNİN iki sıra altında "Artin Kemal" yer almaktadır.
Böylesine yozlaşmış, it izinin, Bozkurt izine karışmış duruma geldiği bir ülkede, bu ve benzeri şeyleri görmek, gayet normal hale geldi.
Maalesef yadırganan şeyler bu yapılanlar değil, bunu yapanlara karşı çıkmak ve itiraz etmek olmuştur.
Nazım denen Stalin'in kulu ve köpeği bir kişinin(!) neredeyse en büyük vatan şairi(!) yapılmak istendiği; Türklüğün ateşle imtihan olduğu günlerde, Türk milletini sırtından hançerleyen, isyan ve karışıklıklarla Türklüğün harici düşmanlarıyla işbirliği yapan, soysuzların soysuz nesli, bu gün Türk Irkını yöneten üst kadro içerisinde yer almakta ve Türklüğe karşı Kurtuluş Mücadelesi sırasında alamadıkları öcün alınabilmesi için, yarım kalmış ihanetlerini tamamlamakla meşgul olmaktadırlar.
Böylesine elim ve vahim bir çerçevenin içerisinde yer alan resimleri, yadırgamıyorum.
Ne yazık ki hainlerin, gafillerin, etnik döküntülerin ve sığıntıların kahraman, baş tacı ve yönetici; gerçek kahramanların, ev sahiplerinin;
öz yurtlarında garip, öz vatanlarında parya, olduğu günleri yaşamaktayız.
Bizsiz ayakta durmaya, yetmezdi güçleri,
Hep bizimle güçlenerek, yettiler bize.... O güç ve cesareti onlara veren biziz. Bizim gafil ve tarihten ibret almaz tutumumuz sonucu, bir avuç etnik döküntü bu gün; demokratikleşme, insan hakları ve sivilleşme adıyla anayasayı değiştirmeye, Atatürk’ün izlerini silmeye; ülkenin öz sahibi Türk milletini, yönetim erkinden tamamen uzaklaştırıp, bir daha ayağa kalkamaması için ruh ve manasını yok etmeye çalışıyorlar.
Acı ama gerçek ki, bir çok kale fethedilmiş olup; tez zamanda, damarlarımızdaki asil kanın kudretiyle dirilmez, titreyip kendimize dönmezsek, kalan kaleler de düşmek üzeredir.
Tanrım! sabır verme, izin ver!!!
TTK.