4 Temmuz 2003 günü Amerikan askerlerinin Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 askerin başına çuval geçirdiği baskın sırasında ülkesinde sunuculuk yapan İngiliz vatandaşı Michael Todd da vardı. Hayatını sunuculuk yaparak ve çocukları eğlendirerek kazanan Michael Todd, İngiltere’nin tanınmış simalarından biriydi. Kız arkadaşı, kızlarıyla birlikte Kuzey Irak’ta yaşıyordu. Amacı onları bulup geri getirmekti. Takip ettigi izler onu Süleymaniye’ye sürükledi. Onları orada bulamadı ama tarihi Süleymaniye baskını kurbanlarından biri oldu. Amerikalılar onu Türk Özel Kuvvetleri Komutanı sanınca Tood da Türk askerleriyle birlikte gözaltında kaldı ve Amerikan askerlerinin insanlık dışı muamelesine tanık oldu. Serbest kaldıktan sonra ülkesine dönen Tood, tam 3,5 yıl süren büyük bir araştırma yaptı. Irak’taki olayla ilgili olarak resim ve kanıt topladı. York şehrindeki evi adeta “Süleymaniye Baskını Müzesi’ne dönüştü. Kerkük ve Bağdat’ta tanıştığı, kendisini gözaltına alan Amerikalı askerlerle kurduğu dostluk ilişkileri sayesinde çektiği acısının belgesi olan fotoğrafları ele geçirdi. Tood, topladığı bütün bilgilerin ışığında Süleymaniye olayının perde arkasını ”Çuval“ adlı kitapta kaleme aldı. Tood’un yakın dost olduğu Süleymaniye Türk Özel Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Aydın Eser de suskunluğunu ilk kez bu kitap için bozdu.
Elleri kelepçeliydi
”4 Temmuz 2003, yaklaşık olarak saat 15.30’da Birleşik Devletler ordusunun Süleymaniye’de operasyon yapacağıyla ilgili hiç bir fikrim yoktu. Kürdistan Yurtseverler Birliği Bürosu’na geldim. Kafamı kaldırdığımda iki kahverengi üniformalı askerin aceleyle bana doğru geldiğini gördüm. Çok kaba davranıyorlardı. İngilizce konuşan yoktu, sadece “Hayır, hayır, hayır” “Gel, gel, gel” ve “Türk” diyorlardı. Orduya ait bir kamyonun içinde sessiz ve hareketsiz insanlar görüyorum. Hiçbiri hareket etmiyor, hepsinin başına birer çuval geçirilmiş. Onlar insan, hepsinin kafasında plastik çuvallar var ve elleri kelepçelenmiş. Burada neler oluyor ve neden bu adamlar-on beş ya da yirmi kişi kadar- Süleymaniye’de Birleşik Devletler askerleri tarafından esir alınmış? Bana bir ömür kadar uzun gelen on saniye boyunca kafasına çuval geçirilmiş insanlara baktım. Bir binanın arka bahçesinden sola döndük. İrikıyım otuz kadar Birleşik Devletler askeriyle yüz yüzeydim, hepsi silahlıydı, hepsi tetikteydi, hepsi gergindi ve hepsi korkmuştu.
Kokusu hala burnumda
Yerden beyaz bir çuvalın alındığını gördüm. “Geçirin kafasını” lafını duydum. Elektrikler kesilmeden önce duvara tekrar şiddetle çarpıldım ve ayaklarımı ayırmam için tekmelendim. Çok kabaydılar, cinsel organıma bile sert davrandılar. Çuvalın ağzı açıldı ve kafama geçirildi. Bu ağzın etrafında dişleri yoktu, köşeleri vardı, hevesli eller tarafından çuval zorla kafama geçirildi. Çuvalın kokusu hala burnumda.
Pislik torbası hacılar
Bana herhangi bir talimat vermediler, sadece sonradan öğrendiğime göre içinde Türk Özel Kuvvetleri’nin bulunduğu kamyonun içine fırlattılar. Kamyonun sıcak metal zeminine sert bir biçimde düştüm ve kafamı oldukça sert bir şeye çarptım. Boğucu çuvalın altında, yarı karanlıkta hiçbir şey anlayamıyordum...
“Pislik torbası hacılar, çeneninizi kapayın, çuvallarını da çıkartın da sizi iyice bir pataklayayım” ve buna benzer şeyler duydum. Amerikalılaların küfürleri dışında da sesler duyuyordum. Bir askerin kamyona tırmandığını gördüm ve yumruğunu sol tarafımda duran adamın suratına indirdi. Çuvalı çıkarmamasını söyledi.
Fırın-kamyonun içinde beklerken çok fazla konuşma duyuyorum, tüm yakarışlara kayıtsız kalıyorlar. Diğer adamlar su istiyor, ama ana dilleri İngilizce değil. Aniden saldırıyorlar yanımızdaki askerler, kafalara vuruyorlar ve bağıyorlar.... Parmakları sürekli tetikteydi ve bıçaklarını gösteriyorlardı.... Bu çocuk sayılacak yaştaki askerler bazılarımızın El Kaideci olduğundan şüpheleniyorlardı
Kelepçeli eziyet
Yanımdaki adam çok acı çekiyordu, plastik kelepçeler ona eziyet ediyordu. Hepimiz öyleydik ama onun hayati tehlikesi vardı. Çünkü ellerinin rengi değişmeye başlamıştı. Türkçe konuştuklarından emindim, bu mümkün değildi çünkü ABD ve Türkiye müttefikti. Kimse gülmüyordu, herkes şaşkındı.
Yanımda yatan adamla aramda bir yakınlık olduğunu hissettim, şükürler olsun ki adam sağdı ama pek iyi bir durumda değildi. İngilizcesi gayet iyiydi, bana milliyetimi sordu, kendisi Türktü, Ankaralıydı, aramızdaki bağ büyüdü...
Tüfeğimi vermedim yüzüne tükürdüm
Neden başımızdaki çuvalları çıkarmışlardı? Bunu kasıtlı yaptıklarını şimdi anlıyorum, ABD iyi bir iş yaptığını Kürtlere göstermiş oluyordu.
....Duyduklarım şunlardı, bunları yazdığım için çünkü kötü laflar: ’Şu alçak bir daha çuvalını çıkarmaya kalkarsa onu delik deşik edeceğim. Şu alçaklardan birini süngülemek çok hoşuma giderdi. Çok üzgün görünüyorlar, sanki birazdan kafası kesilecek bir grup tavuğa benziyorlar!’, ’Burayı biraz boşaltalım, kapıları kilitleyelim ve birkaçının kafasını keselim, bakalım kafaları kesilince ortalıkta koşabiliyorlar mı?’ Biri koluma dokundu ve su şisesiyle kafamdaki çuvalı dürttü. Çuvalı kaldırdım, komşum nazikçe bana su ikram ediyordu. Bu dostluğu asla unutmayacağım, o da en az benim kadar korkmuştu, benim gibi o da yaşamının en korkulu dakikalarını yaşıyordu ve bu Türk bana su ikram ediyordu, şişenin içinde çok az su kalmıştı, suyun hepsini içebilirdi ama bu suyu benim için ayırmıştı... Bu Türkler kimdi? Hiçbiri gözüme ’tehlikeli teröristler’olarak görünmüyordu.
Todd, serbest kaldıktan sonra Türkiye’de Komutan Aydın Eser ile buluştu. İlk kez konuşan Komutan Aydın, şunları anlattı:
Komutan yerde yatarken şiddetli bir tekme yemiş ve kaburgası kırılmıştı. Süleymaniye’deki Türk ofisinde ABD’li asker komutanın üzerine saldırıp yere indirmişti. O an yaşadıklarını anlatırken, “Orada adamlarıma kötü davranıyorlardı, diz çöküp silahımı teslim etmeyi reddettim ve yüzlerine tükürdüm” dedi. Çıplak zeminde yatmak zorunda bırakıldılar. Kaldıkları oda dört metre genişliğinde ya vardı ya yoktu. Zaten hiçbiri uyumadı. Orada birlikte şarkı söylediklerini hatırlıyorum. Komutan Aydın, “Amerikalıların moralini bozmak için şarkı söylüyorduk” dedi. İngiliz rock grubu Status Quo’nun “You are in the Army Now” şarkısını bağıra bağıra söylüyorlardı.... O şarkıyı orada en az otuz kez arka arkaya ve bağırarak söylediklerini anlattı. Amerikalıların sinirini bozmak için kapıya yaklaşıp öyle söylüyorlardı. “Ne zaman şarkıya başlasak nöbetçiler çocuk gibi kaçışıyordu” dedi.
“Bazı adamların çuvallı kafalarına tekme yediler” dedim. “Evet, başlarını hizada tutmak için yaptılar. Bazı askerlerim buna maruz kaldı” diye konuştu.
TERÖRÜN KAYNAĞI SENSİN AMERİKA!!! PKK'YA SİLAHI VERENDE SENSİN, VATANSIZ VE BAYRAKSIZ SOYSUZLARIN HAMİSİ DE SENSİN!!! ONUN İÇİN ADIN CONİ. BİZDEKİ KARABAŞLARIN ADI CONİ!!!
TÜRKİYEYİ SOYKIRIMLARLA SIKIŞTIRDIĞINI ZANNEDEN CONİLER!!! BEBEK KATİLİ SİZSİNİZ! MAŞALARINIZLA BERABER HESABINIZ GÖRÜLECEK!
ASKERİMİZİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRDİĞİN GÜNÜ UNUTMADIK. UNUTMAYACAĞIZ!! UNUTTURMAYACAĞIZ!!! UNUTTURMAYA ÇALIŞANLARLA BERABER HESABINIZA YAZDIK.
SENİ VE SENİN GİBİLERİNİ KANLARINDA BOĞDU TÜRK IRKI!!!
BU TOPRAKLAR KOLAY KAZANILDI MI ZANNEDİYORSUNUZ??
GÜNÜN GELECEK VE O ÇUVALLARI KİMİN KAFASINA GEÇİRECEĞİMİZİ HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. TABİ ÇUVAL GEÇİRİLECEK BAŞLARINIZ KALDIYSA!!
SİZİ BAŞKASI DEĞİL, EMİN OLUN BİZ TÜRKLER BİTİRECEĞİZ.