Ozan geldi yelteme çaldı,
Oğuz yiğidinin öykeni kabardı,
Kılıcın çıkardı, yere çaldı..!
Dede Korkut
TÜRK MÜZİĞİNİN RUHU ve MUCİZESİ.
Türk müziği ruhunda sevgi ve saygıyı, Tanrı’ya yakarış ve ululardan medet dileme gibi özellikler taşımaktadır.
Saz ile söz, söyleyenlerin de; dinleyenlerin de ruhlarını kaynaştırır. Ulu atalar için koşulup düzülen destanlarla tarihin derinlikleriyle benzeşilir, toplumla bağlar tazelenir ve güçlenir, uzak duran kişiler yakınlaştırılır, yarına daha iyi hazırlanılır.
Saz ile sözü dinleyip, duygulananlar arasında bir duygu birliği ve yakınlaşma doğar. Birlik ve bütünlük içinde, bir millet olma yolunda, saz ve söz bir aracı olur.
İbadet eder gibi saz çalan ozan, hatta oyun havaları ve şen nameleri aşıklar, aynı ibadet vecdiyle dile getirir.
Türk’ün oyun havaları bile, dini bir ayin gibidir.
Türk milletinin hüznünde de, eğlencesinde de bir sükunet, bir disiplin ve bir ağırlık vardır. Nasıl ki tarih kaynakları yüz binlerce kişilik savaş meydanlarında, bir tek kişinin bile sesinin duyulmadığını yazıyor ise…
Türk milletinin özünden gelen birlik ve bütünlüğünün, eski ve derin çağlardan bu zamana kadar gelmesinde Türk müziğinin inkar edilmez derecede payı ve katkısı vardır.
Kutlu maddelerden yapılmış sazların, kutlu seslerinin, ozanların sihirli sözleriyle birleşmesi; Türk’ün birliğinin, huzurunun ve ruh dinginliğinin şifrelerini çözen, anahtar gibidir.
Türk’e göre müzik, yalnızca zevk, neşe, aşk, hüzün ve eğlence katkısı değildir. Müzik devlet ve millet birliğini oluşturan; savaşta orduya duygu verip, yürüyüş ve hareketini de düzenleyen ses ve ritimlerdir.
Türk’e göre müzik; tedavi eden, ruhları dirilten, iradelere güç etkisi veren, aynı zamanda toplulukta birlik yaratan, toplumun yediden yetmişe bütün fertlerinin anladığı ortak melodik dilidir.
Türk; sazını ibadet eder gibi çalmakta, sözünü de, dua edermişçesine söylemektedir.
İşte Türk müziğinin ruhu budur!
TTK.